logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Sanasaryan Vakfı (2) [2. B.], B. No: 2020/25066, 13/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SANASARYAN VAKFI BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2020/25066)

 

Karar Tarihi: 13/5/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Olcay ÖZCAN

Başvurucu

:

Sanasaryan Vakfı

Vekili

:

Av. Ali ELBEYOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, cemaat vakfının taşınmazından elde edilen gelirin iade edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

A. Olayın Arka Planı

2. Arka plan bilgisi için bkz. Sanasaryan Vakfı ([1. B.], B. No: 2019/6264, 3/11/2022, §§ 9-17).

B. Sanasaryan Vakfı Başvurusuna Konu Olan Tapu İptali ve Tescil Davasına İlişkin Süreç

3. Tapu iptali ve tescil davasına ilişkin süreç yönünden bkz. Sanasaryan Vakfı, §§ 18-23.

4. Başvurucu, tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmesi üzerine 21/2/2019 tarihinde Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Bu başvuruda Türkiye Ermeni Patriğinin (Patriklik) davada mütevelli sıfatıyla Sanasaryan Vakfını (Vakıf) temsil yetkisinin olmaması ve bu nedenle davada davacı taraf sıfatı bulunmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

5. Anayasa Mahkemesi,Sanasaryan Vakfı kararında Vakfın mazbut vakıf olarak kabulünün ve buna bağlı olarak Patrikliğin Vakfı temsil yetkisinin bulunmadığının değerlendirilmesinin kanun hükümlerinin öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı sonucuna ulaşmıştır. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı kanaatine varmış ve Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine, mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar vermiştir (Sanasaryan Vakfı, §§ 85-93).

C. Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç

6. Başvurucuyu temsilen Patriklik 22/2/2019 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne (Genel Müdürlük) başvurmuş ve Vakfın mütevellisi sıfatıyla İstanbul'un Fatih ilçesinde bulunan Sanasaryan Handan elde edilecek gelirin vakfiye doğrultusunda Ermeni çocukların eğitim ve diğer masraflarının karşılanması için kendisine ödenmesini talep etmiştir. Genel Müdürlük, bu talebi reddetmiştir. Ret gerekçesinde; 5/6/1935 tarihli ve 2762 sayılı mülga Vakıflar Kanunu'nun hükümlerine göre Vakfın mazbut vakıflar arasına alındığı, bu nedenle temsil yetkisinin Genel Müdürlükte olduğu, başvurucunun temsil ve yararlanma yetkisi bulunmadığı ifade edilmiştir.

7. Başvurucuyu temsilen Patriklik 19/6/2019 tarihinde Ankara 14. İdare Mahkemesinde (14. İdare Mahkemesi) Genel Müdürlüğün ret işleminin iptali talebiyle dava açmıştır. 14. İdare Mahkemesi 30/12/2019 tarihinde İstanbul İdare Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir.

8. Yetkisizlik kararı üzerine davaya devam eden İstanbul 10. İdare Mahkemesi (10. İdare Mahkemesi) 6/2/2020 tarihinde davayı reddetmiştir. Ret gerekçesinde;

i. Mazbut vakıfların yöneticisi kalmayan ya da hayır hizmetlerini gerçekleştirmesi fiilen ve hukuken imkânsız hâle gelen vakıflar olduğu ifade edilmiştir. Bu vakıfların makama meşrut hâle geldiği ya da hayri hizmetlerinin kalmadığının tespiti hâlinde mazbut vakıflar arasına alınarak yönetim ve temsilinin Genel Müdürlük tarafından yerine getirildiği ve mazbut hâle gelen bir vakfın zaman içinde mazbut olmaktan çıkarılmasına hukuken ve fiilen olanak bulunmadığı belirtilmiştir.

ii. Vakfın Genel Müdürlüğün 21/11/1936 tarihli kararıyla mazbut vakıflar arasına alındığı, başvurucunun Vakfın mazbut vakıflar arasından çıkarılması talebiyle Ankara 8. İdare Mahkemesinin E.2012/505 sayılı dosyasıyla açılan davadan feragat etmesi nedeniyle 18/4/2012 tarihinde feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği ve temyiz edilmediğinden kararın kesinleştiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Vakfın tüzel kişiliği adına yönetim görevinin Genel Müdürlükçe yürütüldüğü, anılan Vakfın bulunduğu statü uyarınca mal varlıklarının Genel Müdürlüğe intikal ettiği ve mazbut vakıf statüsü ortadan kaldırılmadığı sürece dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.

9. Başvurucu, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdari Dava Dairesi 2/7/2020 tarihinde istinaf başvurusunu kesin olarak reddetmiştir.

10. Başvurucu, nihai hükmü 12/7/2020 tarihinde öğrendikten sonra 11/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucu;

i. Vakfın Ermeni çocuklarının eğitim ve öğretim ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 1901 yılında kurulduğunu ve tek mütevellisinin Patriklik olduğunu belirtmiştir. Uyuşmazlık konusu Sanasaryan Hanın satın alınıp daha sonra da kadastro sırasında 26/5/1929 tarihinde başvurucu adına tescil edildiğini ifade etmiştir.

ii. Patrikliğin Cumhuriyet Dönemi'nde Erzurum'da mütevelli görevini yürüttüğünü, Sanasaryan Hanın 1919'da başvurucunun mütevellisi olan Patrik tarafından kiraya verildiğini ve bunun 1920-1928 yılları arasında devam ettiğini, bu tarihten sonra Getronagan Lisesine maddi destek sağlamak için okulla iş birliği yapıldığını ve okulun adının bir müddet Getronagan-Sanasaryan olduğunu belirtmiştir.

iii. 1930 yılında İl Özel İdaresince (İdare) açılan dava sonucunda Sanasaryan Hanın İdareye verildiğini ve 12/11/1936 tarihinde ise Vakfın hayri ve fiili bir amacının kalmadığı gerekçesiyle Genel Müdürlük tarafından mazbut vakıflar arasına alındığını ifade etmiştir.

iv. Genel Müdürlük tarafından 1948 yılında Patrikliğe ve İdareye karşı açılan el atmanın önlenmesi davasının reddedildiğini, İdare tarafından Sanasaryan Hanın yönetiminin kendilerine verilmesi talebiyle 1950 yılında tapu müdürlüğüne yapılan başvuru üzerine 1951 yılında taşınmazın İdare adına tescil edildiğini belirtmiştir. Genel Müdürlük tarafından açılan dava sonucunda 1987 yılında davanın kabul edildiğini ve taşınmazın Genel Müdürlük adına tescil edildiğini ifade etmiştir.

v. Vakıf senedindeki vakfiyeye aykırı kullanım yapıldığını, Danıştay Onuncu Dairesinin E.2016/16015, K.2020/2595 sayılı kararında taşınmazın vakıf senedindeki amacının değiştirilemeyeceğinin ve bunun gerçek ve tüzel kişiler ile idareleri bağlayacağının ifade edildiğini belirtmiştir.

vi. Uzun süre emniyet binası ve adliye olarak kullanılan Sanasaryan Hanın 2020 yılında otuz beş yıllığına ihaleyle kiraya verildiğini ve vakfiyedeki amaç dışında taşınmazın kullanıldığını ileri sürmüştür. Sonuç olarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mazbut vakıfların yöneticisi kalmayan ya da hayır hizmetlerini gerçekleştirmesi fiilen ve hukuken imkânsız hâle gelen vakıflar olduğu, yönetim ve temsil yetkisinin Genel Müdürlükçe yerine getirildiği ve mazbut hâle gelen bir vakfın zaman içinde mazbut olmaktan çıkarılmasına hukuken ve fiilen olanak bulunmadığı ifade edilmiştir. Mazbut vakıf statüsünde bulunan Vakfın tüzel kişiliği adına yönetim görevinin Genel Müdürlük tarafından yürütüldüğü, yapılan müdahalenin 20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu uyarınca kanuni dayanağı olduğu belirtilmiştir. Vakfın mazbut vakıflar arasından çıkarılmasına yönelik olarak açılan davadan feragat edilmesi nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, söz konusu kararın kesinleştiği, bu hâliyle anılan mevzuat hükümleri uyarınca Sanasaryan Hanın mülkiyetinin Genel Müdürlükte bulunduğu, Vakfın tüzel kişiliği adına yönetim görevinin Genel Müdürlük tarafından yürütüldüğü, mal varlıklarının Genel Müdürlüğe intikal ettiği, başvuru konusu talebin reddine ilişkin işlemin içerdiği kamu yararı amacı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu ileri sürülmüştür. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

14. Başvuru, Sanasaryan Vakfı kararı doğrultusunda mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir (Sanasaryan Vakfı, § 43).

A. Kabul Edilebilirlik Yönünden

15. Sanasaryan Vakfı kararına konu olayda Sanasaryan Han hakkında başvurucuyu temsilen Patriklik tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasının Patrikliğin davada mütevelli sıfatıyla Vakfı temsil yetkisinin olmadığı, dolayısıyla davada davacı taraf sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi üzerine Anayasa Mahkemesi başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

16. Bireysel başvuruya konu olayda ise başvurucuyu temsilen Patriklik Genel Müdürlüğe başvurmuş ve Sanasaryan Handan elde edilecek gelirin vakfiye doğrultusundaVakfın mütevellisi sıfatıyla kendisine ödenmesini talep etmiştir. Bu talebin reddi üzerine başvurucuyu temsilen Patriklik tarafından işlemin iptali istemiyle 10. İdare Mahkemesinde açılan dava, Vakfın tüzel kişiliği adına yönetim görevinin Genel Müdürlükçe yürütüldüğü, Vakfın statüsü uyarınca mal varlıklarının Genel Müdürlüğe intikal ettiği ve mazbut vakıf statüsü ortadan kaldırılmadığı sürece dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Dolayısıyla tapu iptali ve tescil davası sonunda elde edilmesi beklenen hukuki menfaat ile idari işlemin iptaline ilişkin davada ileri sürülen menfaatin birbirinden farklı olduğu dikkate alındığında başvurucunun idari işlemin iptaline ilişkin bireysel başvuru yönünden mağdur sıfatının bulunduğu sonucuna varılmıştır.

17. Bunun yanında Sanasaryan Vakfı kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir (Sanasaryan Vakfı, §§ 44-63).

B. Esas Yönünden

18. Anayasa Mahkemesi Sanasaryan Vakfı kararında başvurucunun iadesini talep ettiği taşınmazın 26/5/1929 tarihinde başvurucu adına tescil edildiği hususunda tereddüt bulunmadığını, İdare adına yapılan tescilin yolsuz olduğu anlaşıldığından başvurucunun mülkünün olduğunu, mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin mevcut olduğunu ve müdahalenin mülkten yoksun bırakmaya ilişkin kural çerçevesinde incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir (Sanasaryan Vakfı, §§ 64-69). Somut olayda daSanasaryan Vakfı kararından ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

19. Anayasa Mahkemesi; Sanasaryan Vakfı kararında, başvurucuyu temsilen Patriklik tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasının Vakfın mazbut vakıflar arasına alındığı, bu nedenle Patrikliğin vakfı temsil yetkisi kalmadığı gerekçesiyle reddedildiğini ifade etmiştir. Bireysel başvuruya konu davanın asıl tarafının Vakıf olduğunu, Vakfın hukuki varlığıyla ilgili bir ihtilaf bulunmadığını, asıl tartışmanın Vakfın statüsü ve kim tarafından temsil edilebileceğiyle ilgili olduğunu belirtmiştir. 5737 sayılı Kanun'un 3. maddesinde Osmanlı Dönemi'nde kurulan vakıfların mülhak vakıf, mazbut vakıf ve cemaat vakfı şeklinde üçe ayrıldığı, anılan maddede cemaat vakıflarında vakfiyeye göre vakfı yönetmeye ve temsile yetkili kişinin vakıf yöneticisi olduğu belirtilmiştir. 5737 sayılı Kanun'un 6. maddesinde mazbut vakıfların Genel Müdürlük tarafından yönetileceği ve temsil edileceği, cemaat vakıflarının yöneticilerinin ise mensuplarınca kendi aralarından seçileceği ifade edilmiştir. Mazbut vakıflarda temsil yetkisi Genel Müdürlüğe ait iken cemaat vakıflarında bu yetkinin büyük ölçüde vakfiyeye ve mensuplarının seçimle ortaya çıkan iradesine göre belirlendiği belirtilmiştir (Sanasaryan Vakfı, §§ 76-78).

20. 17/2/1926 tarihli ve 743 sayılı mülga Türk Kanunu Medenisi'nin kabul edildiği 1926 yılından sonra yürürlüğe giren konuyla ilgili tüm mevzuatta cemaat vakıflarının mazbut vakıflardan ayrı bir kategori olarak kabul edildiği, 2762 sayılı mülga Kanun'un yürürlüğe girdiği 1935 yılı ile 31/5/1949 tarihli ve 5404 sayılı Vakıflar Kanununun Muaddel Birinci Maddesinin Mülhak Vakıflara Ait Hükmünün Değiştirilmesine ve 24 ncü Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun'un yürürlüğe girdiği 1949 yılı arasındaki dönemde cemaat vakıflarının mülhak vakıflar arasında sayılsa da bunların hiçbir dönemde mazbut vakıf olarak kabul edilmediği belirtilmiştir. Genel Müdürlüğün 1936 tarihli işleminin tartışılmaya açılamayacağı kabul edilse bile 1949 ve sonrası dönemde cemaat vakıfları lehine yapılan çok sayıda yasal değişikliğe karşın bu Vakfın statüsünün mazbut vakıf olarak devam ettiğinin düşünülmesinin de oldukça daraltıcı bir yorum olacağı vurgulanmıştır. Vakfın mazbut vakıf olarak kabulünün ve buna bağlı olarak Patrikliğin Vakfı temsil yetkisinin bulunmadığının değerlendirilmesinin kanun hükümlerinin öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenlerle başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı kanaatine varılmıştır (Sanasaryan Vakfı, §§ 83-86).

21. Somut olayda başvurucuyu temsilen Patriklik tarafından Sanasaryan Handan elde edilecek gelirin vakfiye doğrultusunda Vakfın mütevellisi sıfatıyla kendisine ödenmesi talebi Genel Müdürlük tarafından reddedilmiştir. Bu talebin reddi üzerine başvurucuyu temsilen Patriklik tarafından işlemin iptali istemiyle açılan dava Vakfın tüzel kişiliği adına yönetim görevinin Genel Müdürlükçe yürütüldüğü, Vakfın statüsü uyarınca mal varlıklarının Genel Müdürlüğe intikal ettiği ve mazbut vakıf statüsü ortadan kaldırılmadığı sürece dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Somut başvuru açısından da Sanasaryan Vakfı kararından ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla Vakfın mazbut vakıf olarak kabulünün ve buna bağlı olarak Patrikliğin Vakfı temsil yetkisinin bulunmadığının değerlendirilmesinin kanun hükümlerinin öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı, bu nedenle başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

23. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

24. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

25. Sanasaryan Vakfı kararında ifade edildiği üzere varılan ihlal sonucu, davanın otomatik olarak kabulü gerektiği biçiminde anlaşılmamalıdır. İşin esası incelendikten sonra ne yönde karar verileceği yargı mercilerinin takdirindedir (Sanasaryan Vakfı, § 94).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 10. İdare Mahkemesine (E.2020/175, K.2020/139) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Sanasaryan Vakfı (2) [2. B.], B. No: 2020/25066, 13/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı SANASARYAN VAKFI (2)
Başvuru No 2020/25066
Başvuru Tarihi 11/8/2020
Karar Tarihi 13/5/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, cemaat vakfının taşınmazından elde edilen gelirin iade edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Vakıf İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi