TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MAYA MUATTARHON ÖZYAĞCI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2022/57577)
Karar Tarihi: 19/11/2024
R.G. Tarih ve Sayı: 15/4/2025 - 32871
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Ferhat YILDIZ
Başvurucu
Maya Muattarhon ÖZYAĞCI
Vekili
Av. Kemal ERGİN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, müşterek çocuğun velayetinin değiştirilmesi davasının reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucunun E.G. ile yaptığı evlilikten 2014 yılında müşterek çocuğu dünyaya gelmiştir. Başvurucu tarafından açılan anlaşmalı boşanma davasında tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin E.G.ye verilmesine ve çocukla başvurucu arasında kişisel ilişki kurulmasına dair verilen karar 16/11/2016 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu, bu davada müşterek çocuğun velayetinin E.G.ye verilmesini kendi rızasıyla kabul ettiğini beyan etmiştir. Öte yandan kararda çocuk ile başvurucu arasında her ayın 2. ve 4. hafta sonu cuma günü saat 18.00'den pazar günü saat 18.00'e kadar, dinî bayramların 2. günü saat 10.00'dan 3. günü saat 18.00'e kadar, sömestr tatillerinin ilk haftası pazartesi günü saat 10.00'dan takip eden pazartesi günü saat 18.00'e kadar ve yaz tatilinde temmuz ayının 1. günü saat 10.00'dan 30. günü saat 18.00'e kadar yanına alması şeklinde kişisel ilişki kurulmuştur.
3. Başvurucu 24/1/2019 tarihinde Alanya 2. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) velayetin değiştirilmesi talepli dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; E.G.nin psikolojik ve fiziksel şiddet uygulaması nedeniyle boşanmaya karar verdiğini, boşanma konusunda zorluk çıkarmaması amacıyla müşterek çocuğun velayetini kendi rızasıyla E.G.ye bıraktığını vurgulamıştır. Müşterek çocukla kişisel ilişki konusunda E.G.nin zorluk çıkardığını, müşterek çocuğu kendisine karşı olumsuz konuşmaya ve davranışlarda bulunmaya ittiğini, çocuğun annenin bakımına muhtaç olduğunu ifade etmiştir.
4. E.G. cevap dilekçesinde başvurucunun bu davayı iştirak nafakası ödememek için açtığını, boşanma davası sırasında çocuğunun velayetini almak için başvurucuya bir daire verdiğini belirtmiştir. Cevap dilekçesinde; başvurucunun yabancı uyruklu olup evlilikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını kazandığını, tek başına yaşadığını, hem çalışıp hem de çocuğun bakımını üstlenemeyeceğini, öte yandan çocuğu da istediği zaman görebildiğini vurgulamıştır.
5. Mahkemece yargılama sürecinde çocuğun bakım ve gözetiminin kim tarafından yapıldığı ve bu hususta bir ihmalin olup olmadığı hususlarında kolluk biriminden bilgi talebinde bulunulmuş ve müşterek çocuğun velayetinin değiştirilmesini gerektirir bir durum olup olmadığı konusunda sosyal inceleme raporu tanzim ettirilmiştir. Kolluk biriminin 7/2/2019 tarihli cevabi yazısında çocuğun babaannesi ile yaşadığı, babaannenin çocuğu anneye göstermek istemediği, annenin çocuğunu en son polis yardımıyla görebildiği, babanın ise hâlen Kıbrıs'ta yaşadığı bilgilerine yer verilmiştir. Düzenlenen sosyal inceleme raporunda ise küçüğün velayetinin babada olmasına karşın babadan yoksun yaşadığı hem anne hem babadan yoksun yaşamak zorunda bırakılmanın ebeveyn yoksunluğuna sebebiyet vereceği, küçüğün velayetinin babadan alınarak anneye verilmesinin en azından ebeveynlerden biri olan anneyle yakın bağlar kurmasını destekleyeceği, bu anlamda velayetin değiştirilmesinin çocuğun yüksek yararına olacağı görüşü bildirilmiştir. Bunların yanında Mahkemece başvurucunun gösterdiği tanıkların; başvurucunun çocuğu görmekte zorluk yaşadığı, E.G.nin başvurucuya karşı kötü davranışlar sergilediği, çocuğun da başvurucuya geldiğinde kötü durumda olduğunu gözledikleri yönündeki beyanlarına başvurulmuştur.
6. Mahkeme tarafından anılan deliller değerlendirilerek 30/5/2019 tarihinde velayetin değiştirilmesi davasının kabulüne, müşterek çocuğun velayetinin başvurucuya verilmesine ve E.G. ile belirli günlerde şahsi ilişki tesisine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde E.G.nin küçüğün anneyle ilişkisini engelleyici tavır sergilediği, ayrıca küçüğü başvurucuya karşı yabancılaştırmaya çalıştığı ve başvurucuyu küçüğün nezdinde kötülediği, bu anlamda E.G.nin çocuğu istismar edici davranışlarda bulunduğu ifade edilmiştir. E.G.nin velayet görevini gereği gibi yerine getiremediğinin vurgulandığı kararda annenin ise çocuğu önemseyen ve ihtiyaçlarına duyarlı tutum sergilediği, velayet görevinin gereğini yerine getirmede yeterli özelliklere sahip olduğu belirtilmiştir.
7. E.G.nin karara karşı istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 17/2/2021 tarihinde, E.G.ye usulüne uygun tebligat yapılmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne ve mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermiştir.
8. Mahkemece yeniden yapılan yargılamada E.G.ye usulüne uygun tebligat yapılmış ve E.G.nin komşusu ve ağabeyinin tanık olarak beyanlarına başvurulmuştur. Tanıklar E.G.nin babalık görevlerini yerine getirdiğini, çocuğun gösterilmesi ile ilgili bir sorun görmediklerini beyan etmiştir. Mahkeme 28/9/2021 tarihinde daha önceki gerekçelerle davanın kabulüne, müşterek çocuğun velayetinin başvurucuya verilmesine veE.G. ile belirli günlerde şahsi ilişki tesisine karar vermiştir.
9. Bölge Adliye Mahkemesi 11/5/2022 tarihinde E.G.nin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; çocuğun babası ve babaannesi ile yaşadığı, E.G.nin tanıklarının beyanlarından babanın velayet görevini gereği gibi yerine getirdiğinin anlaşıldığı, çocuğun yaşının küçük olmasının tek başına velayeti değiştirme nedeni sayılamayacağı ifade edilmiştir.
10. Başvurucu, nihai hükmü 21/5/2022 tarihinde öğrendikten sonra 30/5/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.
14. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu; velayetin E.G.ye verilmesini boşanmada zorluk çıkmaması adına kabul ettiğini, babanın velayet görevini yerine getirmediği ve velayetin anneye verilmesi gerektiğine dair dosyada yeterli deliller olmasına rağmen sırf E.G.nin yakını olan tanıkların beyanlarına dayanılarak davanın reddine karar verildiğini ileri sürmüştür. E.G.nin çocuğun bakım görevini yerine getirmediğinin uzman ve kolluk raporlarıyla doğrulandığını ve çocuğun üstün yararının ihlal edildiğini vurgulayan başvurucu, aile hayatına saygı hakkının, hak arama özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
16. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun aile hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken görüşte yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi kararları ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
17. Başvurucunun şikâyetinin müşterek çocuğun üstün yararının gözönünde tutulmayarak velayetin değiştirilmesi talebinin reddedilmesine ilişkin olduğu anlaşıldığından başvurucunun iddiaları bütün olarak aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir. Velayet hakkına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklar, adil yargılanma hakkının ihlali iddialarına sıklıkla konu olmakla birlikte sürecin ivedi olarak yürütülmesi de dâhil olmak üzere ilgili prosedürlere ilişkin işlem ve eylemlerin aile hayatına saygı hakkı bağlamında meydana getirdiği sonuçlar dikkate alındığında söz konusu iddiaların aile hayatına saygı hakkı bağlamında ele alınması uygun görülmüştür (Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 82; M.M.E. ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 137).
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
19. Aile hayatına saygı hakkı kapsamında devlet için söz konusu olan yükümlülük, sadece belirtilen hakka keyfî surette müdahaleden kaçınmakla sınırlı olmayıp öncelikli olan bu negatif yükümlülüğe ek olarak aile hayatına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri de içermektedir. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler arası ilişkiler alanında olsa da aile yaşamına saygıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 26).
20. Ebeveyn ile çocukların birlikte yaşama istekleri, aile hayatının vazgeçilmez bir unsuru olup ebeveyn arasında ortak yaşamın kurulamaması veya hukuken ya da fiilen sona ermiş olması aile hayatını ortadan kaldırmaz. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile hayatının anne ve babanın birlikte yaşamamaları veya ortak yaşama son vermelerinin ardından da devam edeceği açık olup anne, baba ve çocuğun aile hayatlarına saygı hakkı, belirtilen durumlarda ailenin yeniden birleştirilmesine yönelik tedbirleri de içermektedir. Söz konusu yükümlülük, ebeveyn veya diğer aile bireyleri arasındaki velayet ve kişisel ilişki tesisine ilişkin uyuşmazlıklar için de geçerlidir (Murat Atılgan, § 25).
21. Anayasanın 41. maddesinde ifade edilen çocuğun yüksek yararı mahkemeler, idari makamlar ve yasama organı tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde gözetilmesi gereken bir ilkedir. Bu bağlamda çocuklar üzerinde etki doğuracak bir işlem yapılacağı zaman bu işlemin çocuğun yararına uygun olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılması, aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından oldukça önemlidir (Şükran İrge, B. No: 2016/8660, 7/11/2019, § 33).
22. Öte yandan mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmek öncelikle derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk alanındadır. Çocuğun üstün yararı başvuru konusu dava açısından en önemli unsur olup olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde olan derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu da tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemekte ve özellikle mahkemelerin kişisel ilişki kurulmasına ve velayete ilişkin mevzuat hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini incelemektedir (M.M.E. ve T.E., § 135).
23. Somut olayda tarafların evlilik birliği içinde müşterek bir çocuğunun olduğu, anlaşmalı olarak boşandıkları, aralarındaki anlaşmaya göre çocuğun velayetinin babaya verildiği, velayet hakkı sahibi olan babanın velayet görevini yerine getirirken ihmal gösterdiğini ve çocuğunu görmekte sorun yaşadığını ileri süren başvurucunun velayetin değiştirilmesi davası açtığı görülmüştür.
24. Başvuru konusu yargısal süreç incelendiğinde Mahkemece yapılan yargılamada müşterek çocuğun velayeti konusunda bir karar verilebilmesi amacıyla uzman raporu alındığı, kolluk görevlileri aracılığıyla çocuğun bakımının kimin gerçekleştirdiğine yönelik araştırma yapıldığı ve tarafların bildirdikleri tanıkların dinlendiği Mahkemece Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararında gösterdiği eksiklikler giderilerek E.G.ye usulüne uygun olarak tebligat yapılmış, E.G.nin tanıkları dinlenmiştir. Mahkemenin hükme esas aldığı raporda, babanın küçüğün yanında bulunmadığı, bu nedenle müşterek çocuğun her iki ebeveyninden de yoksun olarak yaşamak zorunda kaldığı, velayetin değiştirilmesinin çocuğun yüksek yararına olacağı vurgulanmıştır. Kolluk tarafından yapılan inceleme sonucunda da velayet sahibi babanın Kıbrıs'ta yaşadığının tespit edildiği, çocuğun babaanne ile kaldığı, başvurucunun çocuğu görürken sorun yaşadığı hususları tutanak altına alınmıştır. Mahkemece tüm bu delillerin tespiti ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
25. Öte yandan Bölge Adliye Mahkemesince müşterek çocuğun babası ve babaannesi ile yaşadığı, tanık beyanları doğrultusunda babanın velayet görevini yerine getirdiği belirtilerek davanın kesin olarak reddine karar verilmiştir. Bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesince, kolluk tarafından E.G.nin Kıbrıs'ta yaşadığına ve başvurucunun çocuğu görmekte zorluk yaşadığına yönelik düzenlenen belgeye rağmen velayet sahibi babanın çocukla yaşadığı belirtilmekle yetinilmiş; hangi bilgi veya belgeye göre bu bilgiye ulaşıldığına ilişkin bir gerekçeye yer verilmemiştir. Kararda annenin çocuğu görmesinde zorluk yaşadığına, E.G.nin gösterdiği komşu ve ağabeyinden ibaret tanıklarının beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğine yönelik esaslı iddiaları karşılanmamıştır. Ayrıca çocuğun velayetinin anneye verilmesinin çocuğun üstün yararına olacağı görüşünü bildiren uzman raporuna yönelik bir değerlendirmeye yer verilmemiştir.
26. Velayetin tespitinde uzman raporları, tarafların koşulları, çocuğun maruz kaldığı olaylar/riskler gözetilerek çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimine en uygun çözümün tercih edilmesi ve bunun çocuğun yararına olduğunun yeterli gerekçeyle açıklanması gerekir. Bu çerçevede Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki gerekçelerin aile hayatına saygı hakkı bağlamında ilgili ve yeterli olmadığı, çocuğun üstün yararının gerçekleştirilmesi noktasında kamusal makamlarca gereken çabanın gösterilmediği anlaşıldığından aile hayatına saygı hakkı bakımından devletten beklenen pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği sonucuna ulaşmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
28. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
29. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
30. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Alanya 2. Aile Mahkemesine (E.2021/154, K.2021/520) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine (E.2022/774, K.2022/1045) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 19/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.