logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(B.G. [2. B.], B. No: 2020/29717, 27/2/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

B.G. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/29717)

 

Karar Tarihi: 27/2/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Muhammed Nuri ÖZGÜR

Başvurucu

:

B.G.

Vekili

:

Av. Merve Zeynep ÇIRAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; terör örgütü üyeliği suçuyla ilgili olarak yapılan yargısal yorumların öngörülebilir olmaması ve suç oluşturmayan eylemlerin mahkûmiyete esas alınması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/9/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyon; suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile adil yargılanma hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan haklara ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) silahlı terör örgütü lideri Fetullah Gülen'in de hâlen yaşadığı Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) örgütün, varlığını devam ettirebilmek ve etki alanını genişletebilmek amacı ile çeşitli isimler altında birçok yapılanma meydana getirdiğini tespit etmesi üzerine konu hakkında soruşturma başlatmıştır. Soruşturma kapsamında Hazine ve Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından rapor düzenlenmiş, bu raporda örgütün ABD'deki yapılanmalardan bir tanesinin de The R.I. Inc. (R.I.) isimli kuruluş olduğu, bu ve benzer yapılanmalara Türkiye'de bulunan örgüt üyelerinin yüklü miktarlarda para trasferleri yaptığı belirtilmiştir. Raporda ayrıca, bu yapılanmaların temsilcilerinin örgüt üyeleri tarafından gönderilen paraları örgüt liderinin yönlendirmesi ile örgüt faaliyetleri için harcadıkları ifade edilmiştir. Soruşturma kapsamında ayrıca şu tespitler yapılmıştır:

i. R.I. isimli "Gülenist" kuruluşa 7/2/2013-6/6/2014 tarihleri arasında Türkiye'de yaşayan 147 kişi toplamda 2.112.332 ABD doları transfer etmiştir.

ii. Bu para transferleri, gruplar hâlinde ilişkili olduğu anlaşılan şahıslar tarafından organize ve örgütlenmiş bir şekilde yapılmış, transferlerin yapılış şekli gözönünde bulundurulduğunda transferlerin kaynağı, gerçek tarafları veya saiki gizlenmeye çalışılmıştır.

iii. R.I. isimli kuruluşun ve bu kuruluşa organize ve örgütlenmiş bir şekilde para transfer eden şahısların belirlenebilen temel ortak noktası, Fetullah Gülen cemaati olarak adlandırılan yapıyla ilişkileri bulunmasıdır.

iv. 24/3/2014-28/3/2014 tarihleri arasında 110 farklı gerçek kişi tarafından 110 farklı işlemle anılan kuruluşa toplamda 907.221 ABD doları transfer işlemi 2014 yılı Türkiye Cumhuriyeti yerel yönetim seçimlerinden önceki son hafta içerisinde gerçekleştirilmiştir.

7. Başvurucunun R.I. isimli kuruluşa 1/4/2014 tarihinde 3.000 ABD doları transfer ettiğinin tespit edilmesi nedeniyle başvurucunun ifadesi alınmıştır. Başvurucu; R.I. isimli kuruluşu ABD'de islami alanda yüksek lisans eğitimi yapan bir kuruluş olarak bildiğini, bu kuruluşa amcasının vasiyeti nedeniyle hiç kimseden talimat almadan yalnızca bir defaya mahsus olmak üzere 3.000 ABD dolar para gönderdiğini, örgüt lideri Fetullah Gülen'i basından tanıdığını ve örgütle bir bağının bulunmadığını savunmuştur. Soruşturma sonucunda Başsavcılık, başvurucuyla birlikte on altı şüphelinin FETÖ/PDY üyesi oldukları gerekçesiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmaları talebiyle iddianame düzenlemiştir. İddianamede başvurucu ve diğer şüphelilerin örgütten aldıkları talimat doğrultusunda, örgüte finansal destek sağlamak amacıyla örgüt liderinin talimatıyla kurulmuş olan R.I. isimli kuruluşa, yakın tarihlerde ve organize şekilde para gönderdikleri, anılan kuruluşun yöneticileri olan S.E., S.S., M.Ö., E.E. ve H.Ç.nin gönderilen paraları örgütün ABD'deki etkinliğini artırma ve güçlenmesini sağlamak amacıyla harcadıkları ifade edilmiştir. Ayrıca iddianamede şüphelilerin organize şekilde anılan kuruluşa para göndermelerinin örgütsel bağ dışında başka bir sebeple açıklanmasının mümkün olmadığının altı çizilmiştir.

8. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etmiş, yetkisizlik kararı vererek dosyayı İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesindeki (Mahkeme) yargılama sürecinde müdafii eşliğinde alınan savunmasında başvurucu; amcasının vasiyeti üzerine R.I. isimli kuruluşa para gönderdiğini, Zaman gazetesi aboneliğini 2011 yılında iptal ettirdiğini, umre ziyareti için ödenecek bedele taksit yapılması amacıyla Bank Asyadan kart çıkarttırdığını, bu yapıya dinî yükümlülükler nedeniyle kurban bağışı yaptığını ifade etmiştir.

9. Yargılama sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığınca The [R.I.] Inc. isimli kuruluş ile ilgili olarak düzenlenen 25.08.2014 tarih ve 2014/AN-1/1 sayılı soruşturmaya konu raporda özet olarak; '...The [R.I.] isimli kuruluşun 2200 Industrial Dr. Bethlehem, PA 18017 USA adresinde faaliyet gösteren yerel, kâr amacı gütmeyen kuruluş statüsünde olduğu, 14 Aralık 2012 tarihinde kurulduğu, bu kuruluşa 07/02/2013-06/06/2014 tarihleri arasında Türkiye'deki 147 farklı kişinin toplam 2.112.332.00 ABD doları transfer ettikleri tespit edilmiştir. Raporda adı geçen kuruluş ve yapılan para transferine ilişkin ayrıntılı ve uzun değerlendirme yapılmış ve sonuç olarak sanıklar tarafından The [R.I.] Inc. isimli kuruluşa yapılan para transferlerinin belirli bir amaç birliği içerisinde hareket edilerek organize bir şekilde yapıldığı, transfer konusu paraların kaynağının, ge[r]çek taraflarının veya saikinin gizlenmeye çalışıldığı, para transfer eden kişilerin ortak noktalarının Fetullah Gülen Cemaati olarak adlandırılan yapı ile olan ilişkileri olduğu, The [R.I.] isimli kuruluşun GÜLENİST bir kuruluş olduğu sonucuna ulaşılmıştı[r.]

Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının; 24.03.2015 tarih ve 62018024.67044.(22119)/294954-47370 sayılı yazısı ekinde gönderilen arşiv kaydı çalışması ve değerlendirme raporunda ve 08.03.2016 tarih ve 1155867-41338 sayılı araştırma raporlarında da özetle; The [R.I.] Inc., [L.D.C] ve [R.G.S.] isimli kuruluşların Paralel Devlet Yapılanmasına bağlı ABD’de yerleşik kuruluşlar olduğu, aynı adreste faaliyet gösterdikleri, ortak paydalarının görünüşte dinler arası di[y]alog faaliyetleri olduğu, hedeflerinin ise Paralel Devlet Yapılanmasını finanse etmek olduğu kanaatine varıldığı ve yine 2012 takvim yılı veya vergi yılı için 14.12.2012 ile 30.06.2013 tarihleri arasını gösterir ABD Gelir Vergisi Muafiyet Formu Form990 verilerinde; [S.E.nin] başkan-üst düzey yönetici, [E.E.nin] bölüm başkanı, [H.Ç.nin] öğretim üyelerinden sorumlu dekan, [S.S.nin] başkan yardımcısı, [M.Ö.nün] sayman (muhasebeci), [M.G.nin] sekreter ve [M.G.Ş.nin] ise öğrenci dekanı olarak kuruluşta görev aldıkları bilgilerine yer verildiği, kuruluşun başkanı olan [S.E.nin], ABD’de kurulmuş olan ve imam olarak görev yapmış olduğu [C.F.G] isimli kuruluş[un], yabancı açık kaynaklarda ABD’de Gülenist olarak adlandırılan kuruluşların içerisinde yer aldığı, kuruluşun diğer yöneticilerinin de yapılan araştırmalarda Fetullah Gülen ile irtibatlı kişiler oldukları tespit edilmiştir. Raporlarda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere 'The [R.I.] Inc.' unvanlı kuruluşun yetkililerinin ABD’de bulunan ve 'Gülenist' olarak adlandırılan diğer kuruluşlarla bağlantıları ve ayrıca söz konusu kuruluşun başkan ve üst düzey yöneticisi olan [S.E.nin] rapor içeriğinde yer alan basın haberleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ABD’de faaliyet gösteren 'The [R.I.] Inc.' unvanlı kuruluşun FETÖ/PDY’nin örgüt lideri olan Fetullah GÜLEN ile bağlantılı olduğu sonucuna varılmıştır.

...Sanık [B.G.] -başvurucu- yönünden; sanığın 01.04.2014 tarihinde [G.] Bankası aracılığıyla silahlı terör örgütü ile bağlantılı olan ve terör örgütünü finanse eden The [R.I.] isimli kuruluşa 3.000,00 ABD doları tutarında para bağışladığı, FETÖ/PDY ile iltisaklı olması nedeniyle OHAL kapsamında çıkartılan KHK ile kapatılan İstanbul Genç İş Adamları Derneği'nde denetim kurulu üyeliği görevinde bulunduğu, bu dernekte denetim kurulu üyeliği gibi kritik sayılabilecek bir görev alması ile birlikte sanığın Bankasya kaydı ve hesap hareketlerinin bulunması ve kendi beyanına göre örgüte kurban bağışladığı hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile organik bağı bulunan, çeşitlilik ve yoğunluluk gösteren eylemleri ile örgütün yukarıda kısaca izah edilen amaçlarına hizmet eden örgüt mensubu olduğu mahkememizce kabul edilmekle suçun işleniş biçimi, olayın özelliği ve suç konusunun önem ve değeri dikkate alınarak alt sınırdan ceza tayinine gidilmiştir."

10. Mahkeme aynı davada yargılanan ve R.I. isimli kuruluşa 27/3/2014 ile 5/6/2014 tarihleri arasında 2.250 ile 8.100 ABD doları arasında değişen miktarlarda para transfer eden sanıklar M.B., O.A., S.S.G. ve K.A.nın bu eylemlerinin örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olduklarını gösterir şekilde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluk içermediği gerekçesiyle sanıkların örgüt üyesi olarak kabul edilemeyeceklerini değerlendirmiştir. Bununla beraber Mahkeme, örgütün gerçek yüzünü açığa çıkarmaya başladığı tarihten sonra bu sanıkların örgüt liderinin talimatı ile bir defaya mahsus olarak yaptıkları para transferinin terör örgütüne yardım etme suçunu oluşturduğu sonucuna ulaşmıştır. Diğer yandan Mahkeme sanıklar F.K. ve M.M.H.nin ise örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan önce 6/4/2013 ve 5/6/2013 tarihlerinde yaptıkları para transferinin ise örgüt üyeliği ve örgüte yardım etme suçlarını oluşturmayacağı kanaatiyle bu sanıkların beraatine karar vermiştir.

11. Söz konusu mahkûmiyet ve beraat kararları kanun yolu denetiminden geçerek kesinleşmiştir.

12. Başvurucu, nihai kararı 12/8/2020 tarihinde öğrenmiş, 11/9/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Mevzuat

13. İlgili mevzuat için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz [1. B.], B. No: 2019/20791, 18/10/2022, §§ 9-10.

2. Yargıtay Kararları

14. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 24/6/2024 tarihli ve E.2023/24462, K.2024/8386 kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...sanığın 667 sayılı KHK ile kapatılan İzmir İş Adamları Derneğinin ve bu dernek altında kurulan Aktif Çalışma Kulübünün örgüt ile bağlantılı olduğunu bildiği, örgüt talimatı ile yer aldığı, örgütsel faaliyette veya maddi yardımda bulunduğu yönünde dosya kapsamında bir delil ve sanık hakkında örgüt sempatizanlığını aşar boyutta eylemi bulunduğu hususunda yeterli delil elde edilemediği, tek başına İzmir Genç İş Adamları Derneğinin yönetim kurulu üyeliği ve bu dernek çatısı altında faaliyet gösteren Aktif Çalışma Kulübünün bir dönem başkanlığını yapmasının atılı suç için örgütün hiyerarşisine dahil çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluk içeren faaliyet olarak kabul edilemeyeceği, sanığın Fetö/Pdy şerhi bulunan şahıslarla yurt dışı çıkış ve Elmas Garden ve Korel Termal Otelde konaklamasının örgütsel birliktelik olduğuna dair delil bulunmadığı, sanık hakkında başkaca iddia ve delil de bulunmadığı,

Bu haliyle sanığın FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olduğu, örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde bulunduğu, örgüt içerisindeki eylemlerinin sürekli, yoğun ve çeşitli olduğuna dair savunmaların aksini gösteren mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin delil elde edilemediğinden atılı suçtan CMK 223/2e maddesi gereğince beraatine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

...

temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanmasına [karar verilmiştir.]"

15. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 15/3/2023 tarihli ve E.2022/64, K.2023/1279 kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Sanığın, suça konu örgüte müzahir Kimse Yokmu Dayanışma Derneği Trabzon Şubesinin 23/07/2016 tarihine kadar üyesi olduğu, aynı zamanda 30/12/2009 - 11/03/2016 tarihleri arasında derneğin denetim kurulu yedek üyeliği, 11/03/2016 - 23/07/2016 tarihleri arasında da denetim kurulu başkanlığı görevinde bulunduğunun tespiti, Örgüte müzahir Karadeniz Sivil Dayanışma Merkezi Derneğinin 10/05/2011 ile derneğin genel kurul kararı ile feshedildiği 30/04/2014 tarihleri arasında üyesi olduğu, aynı zamanda 10/04/2011 - 30/04/2014 tarihleri arasında yönetim kurulu yedek üyeliği görevinde bulunduğunun tespiti, Örgüte müzahir Karadeniz Bilişimci İş Adamları Derneği'nin kurucu üyelerinden olup, 03/12/2010 tarihi ile derneğin feshedildiği 23/12/2013 tarihleri arasında üyesi olup, 06/06/2011 - 23/12/2013 tarihleri arasında yönetim kurulu saymanlığı yaptığının tespiti, Örgüte müzahir Trabzon Tüm Memur İşçi Dayanışma Derneği'nin 2008 - 2014 tarihleri arasında üyesi ve aynı zamanda 2008 - 2011 tarihleri arasında yönetim kurulu yedek üyesi, 2011 - 2014 tarihleri arasında da denetim kurulu asil üyeliği görevlerinde bulunduğunun tespiti, Örgüte müzahir Karadeniz Genç İş Adamları Derneği'nin KHK ile kapatıldığı 23/07/2016 tarihine kadar üyesi ve aynı zamanda 04/06/2016 - 23/07/2016 tarihleri arasında yönetim kurulu yedek üyeliği görevinde bulunduğunun tespiti, Örgütün bankası olan Bank Asya'daki hesabından kullandığı kredi kartından 11/02/2014 - 18/02/2015 tarihleri arasında, örgüte ait Cihan Medya Dağıtım A.Ş'ne 320.25 TL ödeme yaptığının tespiti sanığa ait dijital materyallerin incelenmesinde, örgüte ait bir kısım yayınları takip ettiğinin tespiti, tanık N. F.'nun soruşturma aşamasında müdafii huzurunda şüpheli sıfatı ile vermiş olduğu ayrıntılı beyanında; Sanığın Trabzon ili kanuni diye tabir edilen bölgesinde esnaf mütevellisi olarak görev yaptığını, Trabzon ilinde bulunan diğer bölgelere ait mütevelli grupları ile birlikte tüm grupların 2011 - 2012 - 2013 - 2014 yıllarında senede 2 ya da 3 kez toplanarak aralarında örgütün sohbet adını vermiş olduğunu toplantılar yaptıklarını belirttiği,

...

Trabzon 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.05.2017 [t]arihli ve 2017/189 Esas, 2019/150 Karar sayılı kararı ile; bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükumet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda 'paralel yapı' veya 'terör örgütü' olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce gerçekleşen bu sohbet ve mütevilli faaliyetinin örgüt hiyerarşisine dahil olma sonucunu doğurmayacağı, yine bu süreçten sonra da örgütle organik bağ kuracak şekilde süreklilik, yoğunluk, çeşitlilik arz eden bir eylem ve faaliyetinin tespit edilemediği gibi örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçunu oluşturacak bir eyleminin de tespit edilemediği, iddianamede ileri sürülen iddia ve olayların örgüte sempati boyutunu aşmayan sempati düzeyinde kalan eylemler olduğu kanaatiyle sanığın üzerine atılı suçu işlediği sabit olmadığından sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5271 Sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraat kararı verilmiştir.

...sanığın delil yetersizliği gerekçe gösterilerek beraatine yönelik vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla; Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı ve sanık müdafiinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri temyiz sebepleri ve sair hususlar yerinde görülmemekle sanık hakkında kurulan hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır."

16. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 14/2/2023 tarihli ve E.2022/32975, K.2023/560 kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...sanığın aşamalardaki beyanlarında özetle FETÖ yapılanması ile 2005-2006 yılları gibi tanıştığını, bu dönemde bazı sohbetlere katıldığını, 2006 yılında bu yapıdan şahıslar ile birlikte hacca gittiğini, 2013 yılı ve öncesinde yapıya ait otellerde kaldığını, Asya Termal'de bir konferansa katıldığını, burada FETÖ içerisinden bir şahsın konuşma yaptığını, 2014 yılında iş hayatında kolaylık sağlaması için Tekirdağ Genç İş Adamları derneğine üye olduğunu, bu derneğin bir kaç etkinliğine katıldığını, bu etkinliklerde Fetullah Gülen'in kitaplarının okunup, görüntülerinin izlendiğini, 17/25 Aralık öncesi hayır için ö[ğ]rencilere yardım ettiğini, bazı yardım etkinliklerine katıldığını, 17/25 Aralık sonrası tüm irtibatını kestiğini, TASİAD isimli derneğe de işi nedeyle üye olduğunu beyan ettiği, 2015 yılında dernekten kaydının silindiğini, istifa dilekçesini geç işleme koydukları için istifa sürecinin uzadığını beyan ettiği,

'...sanığın ByLock kullanıcısı şahıslar ile aynı dönemde örgüt ile irtibatlı otelde kalmasının silahlı terör örgütü üyeliğini göstere[n] delil ve eylem olarak kabul edilemeyeceğinin açık olduğu, sanığın ByLock kullanıcısı olduğuna dair tespit bulunmadığı, örgütün hiyerarşisi içerisinde yer aldığına dair tutarlı tanık beyanı bulunmadığı, yine sanığın beyanlarından anlaşıldığı üzere bir dönem örgüt ile iltisaklı derneklere üye olduğu ancak bu derneklerde süreklilik, çeşitlilik, yoğunluk içeren örgütsel eylemler gerçekleştirdiğine yönelik delil mevcut olmadığı, yine sanığın savunmasında geçen etkinliklerin tarihleri ve nitelikleri itibariyle sempati boyutunu aşmayan, süreklilik, çeşitlilik, yoğunluk içermeyen eylemler olduğu, sanığın Bank Asya hesap hareketleri üzerindeki rapor ve mahkememizce yapılan inceleme neticesinde savunmasıyla tutarlı olarak rutin bankacılık işlemleri dahilinde kullanıldığı, talimat sonrası dönemde katılım hesabı açma işlemi bulunmadığı, kart borcu ödeme işlemleri ile arsa bedeli karşılığı gelen para işlemi olduğu, sanığın Bank Asya hesabını örgüte yardım amacıyla ve örgüt liderinin talimatına uyarak kullandığına yönelik başkaca delil bulunmadığı, bu haliyle hesap hareketlerinin rutin bankacılık işlemleri dahilinde kaldığı ve silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçuna vücut verecek nitelikte olmadığı yönünde mahkememizde vicdani kanaat oluştuğu, bu şekilde sanığın savunmasının aksine örgüt ile iradi, canlı ve organik bağ kurduğuna, süreklilik, çeşitlilik, yoğunluk içeren eylemlerde bulunduğuna ve örgütün hiyerarşisi içerisinde yer aldığına böylelikle silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu işlediğine dair soyut iddia dışında şüpheden uzak, mahkumiyete yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilerek..' şeklinde gerekçeyle beraat hükmü kurulmuştur.

...

Somut olayda, mahallinde hukuka uygun olarak ikame olunup usulünce tartışılan delillere ve dosya kapsamına göre, anılan örgüt ile iltisaklı Asya Katılım Bankası A.Ş'de gerçekleştirilen mutad hesap hareketleri dışında, doğrudan örgüt yönetiminin talimatı üzerine bankacılık işlemi yapıldığına ilişkin kesin ve yeterli delil ikame olunamadığı gibi, sanığın anılan banka nezdindeki hesabında bulunan bakiyeyi Aralık 2014 tarihinde başka bankaya aktardığına ve bu tarihe kadar zaman zaman gerçekleştirdiği örgütsel içeriği kanıtlanamayan dini sohbetlere katılmak ve öğrencilere yardım adı altında toplanan yardımlara iştirak etmek gibi faaliyetlerine son verdiğine ilişkin olgusal temellere dayanan savunması nazara alındığında, yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dava dosyası ile gerekçe içeriğine göre inceleme konusu kararda hukuka aykırılık saptanmamıştır."

17. Terör örgütü üyeliği suçuna ilişkin diğer Yargıtay kararları için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-20; Serkan Gölge [2. B.], B. No: 2019/22453, 13/9/2022, §§ 30-39; Raziye Akçay [2. B.], B. No: 2019/1665, 28/6/2022, §§ 24, 27; Gürcan Balık [2. B.], B. No: 2020/16435, 17/11/2022, §§ 40-47; Hakan Darıcı ve diğerleri [1. B.], B. No: 2021/34045, 20/7/2023, §§ 13-21.

B. Uluslararası Hukuk

18. Uluslararası hukuk kaynakları için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 21-34.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 27/2/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

20. Başvurucu; uzun süre giyim mağazacılığı sektöründe faaliyet gösterdiğini, işlettiği mağazalarda daha çok sayıda markanın ürünlerini satabilmek amacıyla sektörde bilinen firmaların önderliğinde etkinlikler düzenleyen İstanbul Genç İş Adamları Derneğine katıldığını belirtmiştir. Daha sonra dernekten ayrıldığını ifade eden başvurucu, üye olduğu tarihlerde derneğin terör örgütü ile iltisaklı olduğunu bilemeyeceğini ifade etmiştir. Ayrıca başvurucu; amcasının vasiyeti nedeniyle R.I. isimli kuruluşa bir sefere mahsus olarak para transfer ettiğini, umre ziyareti için anlaştığı tur firmasının indirim ve taksit yapması nedeniyle Bank Asyadan çıkardığı kredi kartını birkaç kez kullandığını, kurban kesmenin dinî bir yükümlülük olduğunu, kurban kesmesinin ve suç teşkil etmeyen eylemlerinin mahkûmiyet kararında delil olarak kullanıldığını beyan etmiştir. Terör örgütü üyeliği için gerekli olan devamlılık, yoğunluk, süreklilik ve kast unsurlarını içermeyen eylemlerine dayanılarak örgüte üye olma suçundan mahkûmiyetine karar verildiğini belirten başvurucu suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

21. Adalet Bakanlığı (Bakanlık); bireysel başvuruda şikâyetlerin maddi ve hukuki olarak temellendirilmesi gerektiğini, Mahkemenin önündeki davada ilgili ve yeterli gerekçe ile karar verdiğini, başvurucunun iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Bakanlık iddianameye konu eylemler ve dosyada bulunan deliller hakkında bilgi sahibi olan başvurucunun aleyhine olan delillere karşı çıkabildiğini, Mahkemenin itiraz edilen delilleri tartışarak hangi delile neden itibar edildiğini açıkladığını ve bu şekilde mahkûmiyet sonucuna ulaştığını vurgulamıştır. Bakanlık ayrıca yargılama sonucunda ortaya konan deliller ve alınan beyanlar kapsamında Mahkemenin başvurucunun eylemlerinin atılı suçu oluşturduğu kanaatine vardığını, tüm bu hususların Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak değerlendirmede gözönünde bulundurulabileceğini belirtmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, beyanda bulunmamıştır.

B. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun fiilleri işlediği sırada cezai yönden sorumluluk altına sokulabileceğini makul olarak öngöremediği yönündeki şikâyetlerinin suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesinin FETÖ/PDY Bağlamında Terör Örgütüne Üye Olma Suçuna İlişkin Değerlendirmeleri

24. FETÖ/PDY Fetullah Gülen tarafından kurulan, 1960'lı yıllardan itibaren faaliyette bulunan ve uzun yıllar boyunca dinî bir grup olarak nitelenen bir yapılanmadır. Bu yapılanma, süreç içinde "cemaat", "Gülen cemaati", "Fetullah Gülen cemaati", "hizmet hareketi", "gönüllüler hareketi" ve "camia" gibi isimlerle anılmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 22). Anılan yapılanma özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında örgütlenmiş; bunun yanı sıra başta eğitim ve din olmak üzere farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunmuş; sivil alanda önemli bir etkinliğe ulaşmıştır. Bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenen, bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma söz konusudur (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26; Mustafa Baldır [2. B.], B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 75; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 44; Hasan Sarıcı [GK], B. No: 2018/37695, 9/10/2024, § 26).

25. FETÖ/PDY ancak 2013 yılı sonrasında bir terör örgütü olarak nitelendirilmiş, örgütlenmesine ve faaliyetlerine ilişkin olarak bu tarihten sonra soruşturma ve kovuşturmalar yoğun olarak yürütülmüştür (adli makamlar tarafından FETÖ/PDY mensubu oldukları ve bu örgütün faaliyetleri doğrultusunda çeşitli suçlar işledikleri değerlendirilen kişiler hakkında başlatılan soruşturmalara ve yapılan yargılamalara, devletin güvenlik birimlerinin karar, açıklama ve uygulamalarına ilişkin izahat için bkz. Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, §§ 13-25, 116; Hasan Sarıcı, § 27).

26. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) olduğu sonucuna ulaşmıştır (darbe teşebbüsü ve arkasındaki FETÖ/PDY'ye ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 12-36; FETÖ/PDY'nin mali yapılanmasına ilişkin genel bilgiler için bkz. Hamdi Akın İpek [2. B.], B. No: 2015/17763, 24/5/2018, § 15).

27. Yargıtay, kökleri eskiye dayanmakla beraber terör ve devlet güvenliği aleyhine faaliyetleri oldukça yakın tarihlerde görünür hâle gelen FETÖ/PDY'ye üye olma suçunun oluşup oluşmadığına ilişkin değerlendirmelerinde terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin olarak -Anayasa Mahkemesinin Metin Birdal [GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019) kararında özetlediği- önceki içtihatlarından ayrılmamıştır. Anayasa Mahkemesi Metin Birdal kararında, temel hak ve özgürlükler kapsamında kalan birtakım eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmesi hususunu incelemiş, özellikle terör örgütü üyeliği suçunun yapısına ve bu suç bağlamında yarışan değerler arasında denge kurulmasına dair ayrıntılı açıklamalar yapmıştır (Metin Birdal, §§ 60-72).

28. Anayasa Mahkemesi, yukarıda yer verilen değerlendirmeleri ilk olarak PKK terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararı üzerine yapılan bir bireysel başvuruda yapmıştır. Söz konusu incelemenin daha başında Anayasa Mahkemesi, bir kimsenin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi için "Kişinin örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, örgütün bir parçası olmayı istemesi ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağlaması gerekir." şeklinde, eldeki başvurunun çözümlenmesinde de anahtar olan bazı değerlendirmelerde bulunmuştur. Söz konusu karar ve onu takip eden kararlarda örgüte üye olmanın "fiilî bir katılma olduğu ve dolayısıyla üyeliğin suç olarak kabul edilmesinin ve cezalandırılmasının altında yatan sebebin, terör örgütü üyesi olan kişinin aslında bu şekilde terör örgütünün toplum için arz ettiği tehlikeye bilerek ve isteyerek katkı sağlaması olduğu, kişinin örgütün hiyerarşik yapısına bilerek ve isteyerek dâhil olduğunun yeterli bir gerekçe ile ispat edilmesi gerektiğini" ifade etmiştir (Metin Birdal, §§ 62, 67; İlhami Aksu [2. B.], B. No: 2018/36918, 15/6/2022, § 32; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 47; Hasan Sarıcı, § 29).

29. Nitekim Yargıtay da FETÖ/PDY'nin PKK gibi oldukça uzun süredir mahkemelerce ve devlet kurumlarınca terör örgütü olarak kabul edilen, toplum tarafından da öyle bilinen bir örgüt olmadığını gözönünde bulundurmuştur. Yargıtay, birçok kararında FETÖ/PDY'nin başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıktığı, "sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göster[diği]" ve toplumun her katmanının büyük bir kesimi tarafından da böyle algılandığı tespitini yapmıştır. Gerçekten de toplumda önemli bir kesim, bu yapılanmanın illegal yönünü bilmeden sosyal ve ekonomik alanda gelişerek kurumsallaşmasına ve faaliyetlerine destek olmuştur (Mustafa Baldır, § 76; Adnan Şen, §§ 117, 118; Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-13, 19, 48; Hasan Sarıcı, § 30).

30. Dolayısıyla illegal yönünü bilerek örgüt üyesi olan kişilerle öyle olmayan sıradan kişiler arasında dikkatli bir ayrım yapmak gerekmektedir. Fakat FETÖ/PDY yargılamalarının temelinde söz konusu ayrımı yapmanın zorluğu yatmaktadır. Bu zorluğun ilk nedeni terör yargılamalarının bizzat doğası, hükmedilen cezaların ağırlığı, birey ve toplum hayatı üzerindeki etki derecesinin yüksekliğidir. Zorluğun ikinci sebebi ise FETÖ/PDY'nin hukuk alanında bir terör örgütü olarak kabul edilmesi sürecinden kaynaklanmaktadır. Birçok durumda yargılamalara konu eylemler FETÖ/PDY'nin hukuk alanında bir terör örgütü olarak kabul edilmesinden ve üçüncü kişiler için de bilinir hâle gelmesinden önce işlenmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 49; Hasan Sarıcı, § 31).

31. Bununla birlikte bir oluşumun terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının suçun unsurlarından biri olmadığının altını önemle çizmek gerekir. Örgütün niteliklerinin mahkemece belirlenmesi bir tespit kararıdır (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 14). Aksinin kabulü, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan terör örgütlerinin eylemlerinin unsur yokluğu nedeniyle cezalandırılamaması sonucunu doğurur. Yukarıda alıntılanan Yargıtay içtihatlarının da gösterdiği gibi bir oluşumun terör örgütü olarak tespitine dair kesinleşmiş yargı kararının bu suç özelinde en önemli fonksiyonu, terör örgütüne hukuki varlık kazandırması ve bu bağlamda yapının bir terör örgütü olduğunu bilinebilecek hâle getirmesidir. Dolayısıyla henüz terör örgütü olduğuna dair yargı kararlarının bulunmadığı, dolayısıyla herkesçe bir terör örgütü olarak bilinebilir hâle gelmediği sırada bir örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı olan kişilerin kasıtlarının ortaya konulması hayati önemdedir (Ahmet Aslan [1. B.], B. No: 2021/23949, 6/10/2022, §§ 50, 51; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 50; Hasan Sarıcı, § 32).

32. O hâlde bir kimsenin FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılabilmesi için örgütün niteliğini ve amaçlarını bildiği, örgütün bir parçası olmayı istediği ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağladığının gösterilmesi gerekir. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Yargıtay terör örgütüne üye olma veya yardım etme suçlarının doğrudan kasıt ve özel saikle işlenebilen suçlar olduğu da gözetildiğinde FETÖ/PDY'nin gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığını, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiğini, üst düzey hükûmet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda paralel yapı veya terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığını, Millî Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin nitelik, içerik ve mahiyeti itibarıyla terör örgütünün amacına hizmet ettiği ve sanıklarca da bunun bilindiği somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceğini, kişilerin hukuki durumlarının kusurluluk ve hata bağlamında değerlendirilmesinde zaruret bulunduğunu ifade etmiştir. Başka bir deyişle Yargıtay bir kişinin söz konusu örgüte üye olma suçundan cezalandırılması için sempati ve iltisak boyutunu aşarak terör örgütü niteliğini ve amaçlarını bilerek örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli delillere dayanılmasını şart koşmaktadır (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-19, 51; Hasan Sarıcı, § 33).

33. Bu sebeple Yargıtay, FETÖ/PDY davalarında da örgüte sadece sempati duymayı ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemleri terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet için yeterli görmemektedir. Yargıtaya göre FETÖ/PDY üyesinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, terör örgütünün bir parçası olmayı istemesi, örgüte katılma iradesinin devamlılık arz etmesi, saikinin suç işlemek olması şartı aranmalıdır (Yargıtay kararı için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, § 13).

34. Yukarıdaki değerlendirmelerden hareket eden ve FETÖ/PDY'nin güvenlik güçlerince önemli ölçüde çözümlenen hiyerarşik yapılanmasını gözeten Yargıtay; üst düzeyde bulunan örgüt mensuplarının katıldığı örgütün niteliklerini, amaç ve yöntemlerini bildiğinin, suç işlemek saiki ile hareket ettiğinin, ayrıca örgüte katılma iradesinin devamlılık arz ettiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Yargıtay, FETÖ/PDY'nin oldukça uzun süre yasal zeminde faaliyet göstermesi ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle özellikle sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarıyla irtibatlı olduğu tespit edilen kişilerin örgütün nihai amacını bildiğinin ortaya konması gerektiğini kabul etmiştir (Adnan Şen, § 114; Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-13, 19; Hasan Sarıcı, § 35).

35. Yargı makamlarının değerlendirmelerinden çıkan sonuca göre FETÖ/PDY'nin daha alt katlarıyla irtibatlı olduğu tespit eden kişilerin -örgütün nihai amacını bildikleri ortaya konmadığı müddetçe- örgüte bir ahlak ve eğitim hareketi, gönüllüler hareketi, dinî bir cemaat olduğu zannı ile sempati duydukları, örgütle irtibat ve iltisaklı oldukları kabul edilmektedir. Terör örgütüne üye olma suçuna bağlanan ağır cezai yaptırımlar gözetildiğinde -örgütün nihai amacının herkesçe bilindiğinin kabul edilebileceği kesin bir tarih vermek yoluna gidilmemiş olmakla birlikte- örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan önce yasal zeminde faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüne bağlı olduğu düşüncesi ile hareket ederek hataya düşenler ile FETÖ/PDY'nin amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının birbirlerinden dikkatli şekilde ayrılması yoluna gidilmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 54; Hasan Sarıcı, § 36).

b. Genel İlkeler

36. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi hukuk devletinin kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesinin genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlamı ve önemi olup bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte; buna ek olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili bir şekilde uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş. [1. B.], B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 32; Adnan Şen, § 104; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 60; Hasan Sarıcı, § 46).

37. Anayasa’nın 38. maddesine koşut olarak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinde de düzenlenen ilke, yasaklanan eylemlerin ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesini, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olmasını gerektirmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmıştır (Fikriye Aytin ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 51; AYM, E.2010/69, K.2011/116, 7/7/2011; AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 13; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 61; Hasan Sarıcı, § 47).

38. Ceza verme yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu kapsamda yargı organlarınca yapılacak yorumun ceza normlarının özüyle çelişmemesi ve öngörülebilir olması gerekir. Yargı organları, terör suçları da dâhil olmak üzere tüm suçlar bakımından suça veya cezaya ilişkin olguları değerlendirirken, özellikle fiillerin bir suça karşılık gelip gelmediğini belirlerken suçta ve cezada kanunilik ilkesini anlamsız kılacak şekilde öngörülemez bir yaklaşımda bulunmamalıdır (Mehmet Emin Karamehmet ve diğerleri [2. B.], B. No: 2017/4902, 28/1/2020, § 47; Adnan Şen, § 107; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62; Hasan Sarıcı, § 48). Bu kapsamda somut olayda değerlendirilmesi gereken, terör örgütüne üye olma suçunun kapsamının öngörülemez şekilde sanığın aleyhine olarak genişletici bir yoruma tabi tutulup tutulmadığıdır (Ahmet Aslan, § 68; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62; Hasan Sarıcı, § 48). Bu nedenle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin denetlenmesinde normun mevcut deliller çerçevesinde somut olaya uygulanış biçiminin yasal düzenlemeyle bağdaşmaz ve öngörülemez bir sonuca yol açıp açmadığı incelenmelidir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62; Hasan Sarıcı, § 48).

39. Öte yandan vurgulamak gerekir ki bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütü üyesi olma suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza muhakemesi hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).

c. İlkelerin Olaya Uygulanması

40. Somut olayda Mahkeme; başvurucunun örgüte müzahir İstanbul Genç İş Adamları Derneğinde denetim kurulu üyeliği görevini bir süre yapması, örgütün nihai amacını açıkça ortaya koymaya başladığı tarihten sonra "Gülenist" kuruluşa para göndermesi, Bank Asya nezdinde hesap hareketlerinin bulunması ve örgüte kurban bağışında bulunduğunu beyan etmesi hususlarını gözeterek örgüte üye olma suçunu işlediği sonucuna ulaşmıştır (bkz. § 9).

41. Buna göre Mahkemenin anılan suç için, başvurucunun örgüte müzahir derneğin denetim kurulunda görev almasını da dikkate aldığı anlaşılmaktadır. Yargıtay, FETÖ/PDY'ye üyelik suçundan mahkûmiyetlere dair birçok kararında yasal olarak kurulmuş sendika veya derneklere üyelik delilini değerlendirmiştir. Bu değerlendirmeye göre kişilerin FETÖ/PDY'yle iltisaklı sendika, dernek ve diğer yasal örgütleri kurmaları, bunlara üye olmaları veya yönetim ve denetim kurullarında yer almaları tek başına örgütün nihai amacını bildiklerini, iltisak boyutunu aşarak örgütle organik bir bağ kurup hiyerarşisine dâhil olduklarını ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemez. Yargıtaya göre FETÖ/PDY'ye müzahir olduğu tespit edilen derneğe üye olması ancak kişinin terör örgütü hiyerarşisine dâhil olup süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetleri tespit edildiği takdirde mahkûmiyet kararı için delil kabul edilebilir (benzer değerlendirmeler için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 17, 18, 57). Yargıtayın, terör örgütüne müzahir sendika veya derneklere üyeliğin delil olarak kullanılarak bir kimsenin terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması için terör örgütü hiyerarşisi içinde gerçekleştirdiği örgütsel faaliyetlerin varlığı şartını araması sendika hakkının ve örgütlenme özgürlüğünün demokratik toplumdaki önemi nedeniyledir (dernek hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün önem ve kapsamına ilişkin olarak bkz. Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç [1. B.], B. No: 2014/4711, 22/2/2017, §§ 41-44).

42. Mahkemenin mahkûmiyet kararına esas aldığı bir diğer delil ise başvurucunun R.I. isimli kuruluşa 1/4/2014 tarihinde yaptığı bir seferlik para transferidir. Mahkeme örgüte müzahir derneğe üye olan başvurucunun bu para transferini -transferin yapıldığı tarihi de gözeterek- örgütsel amaçla gerçekleştirdiğini kabul etmiştir. Başvurucu istikrarlı şekilde amcasının vasiyeti nedeniyle söz konusu kuruluşa para gönderdiğini, örgüte üye olmadığını ve örgütsel bir amaçla hareket etmediğini savunmuştur. Mahkûmiyet kararının gerekçesi dikkate alındığında Mahkemenin esaslı bir iddia olan başvurucunun bu savunmasını karşıladığını söylemek mümkün gözükmemektedir. Mahkemenin, aynı kovuşturmada yargılanan ve kritik tarihten sonra anılan kuruluşa para transfer eden sanıklardan bir kısmının bu eylemlerinin örgüte yardım etme suçunu oluşturduğuna, sanıklardan diğer bir kısmının kritik tarihten önce anılan kuruluşa para göndermekten ibaret eylemlerinin ise suç oluşturmadığına hükmettiğine de ayrıca dikkat çekilmelidir (bkz. § 10).

43. Öte yandan Mahkeme gerekçeli kararda başvurucunun Bank Asya nezdindeki hesabında hareketlerin bulunduğunu ve dinî amaçlarla örgüte kurban yardımı yaptığını beyan ettiğini ifade etmiştir. Mahkeme başvurucunun Bank Asya nezdindeki hesabında gerçekleşen hareketlerin ne olduğuna yönelik detaylı bir incelemeye girişmemiş, hesap hareketliliğine ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırmamış, bu hesap hareketlerinin ne şekilde örgütsel faaliyetler kapsamında gerçekleştirildiğine ilişkin bir açıklamada bulunmamıştır. Ayrıca Mahkeme başvurucunun örgüte kurban bağışı yaptığını belirtmiş; ancak bu bağışın kaç defa, ne şekilde, kime ve hangi tarihlerde yapıldığına dair ilgili ve yeterli bir gerekçe de ortaya koymamıştır.

44. Anayasa Mahkemesine göre yargı mercilerince başvurucunun terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduğunu gösteren deliller birlikte incelenmeli; temel haklar kapsamında kalan her bir delil terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer şartları dikkate alınarak değerlendirilmelidir (Metin Birdal, § 72).

45. Somut olayda başvurucunun "Gülenist" olarak kabul edilen kuruluşa kritik tarihten sonra bir sefere mahsus olarak para göndermesi, örgüte müzahir dernekte denetim kurulu üyeliği görevi yapması, Bank Asya nezdinde hesap hareketlerinin bulunması ve kendi beyanına göre örgüte kurban bağışlaması nedenleriyle örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olduğu kabul edilmişse de yargılama makamlarının başvurucunun örgütün nihai amacını bildiği ve terör örgütü hiyerarşisi içerisinde gerçekleştirilmiş örgütsel faaliyetlerinin varlığını ortaya koymakta başarılı olamadığı sonucuna varılmıştır. Yargılama makamları başvurucunun FETÖ/PDY'nin devletçe bir terör örgütü kabul edilmeye ve herkesçe öyle bilinmeye başlanmasından önce söz konusu oluşumun bir terör örgütü olduğundan haberdar olduğunu da iddia etmemiştir. Öte yandan yargılama makamları başvurucunun birlikte yargılandığı ve örgüte yardım etme suçundan cezalandırılmalarına karar verilen diğer sanıklardan hangi temelde ayrıldığını ve ne şekilde örgüte üye olma suçunu işlediğine yönelik detaylı bir değerlendirme de yapmamıştır. Üyesi olduklarından bahisle kişilerin cezalandırılmalarına neden olan bir oluşumun veya yapılanmanın terör örgütü olduğunu bildiklerinin ortaya konulmaması ceza hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğu gibi önceden suç olarak tanımlanmayan fiilleri işledikleri gerekçesiyle terör örgütüne üye olma gibi ağır suçlardan mahkûm edilmeleri sonucunu da doğurabilir (benzer değerlendirmeler için bkz. Ahmet Aslan, § 70; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 63).

46. Böylelikle FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılan başvurucunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılan fiillerinin kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını makul olarak öngörebileceği somut olayda gösterilememiştir. Sonuç olarak başvurucunun bu şekilde terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi anılan suçun başvurucunun aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması ile mümkün olmuştur. Ortaya çıkan bu sonuç Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşmamaktadır.

47. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar vermek gerekir.

VI. GİDERİM

48. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve 1.000.000 TL manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.

49. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

50. Bununla birlikte belirtilmelidir ki suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (bazı farklarla birlikte bkz. Ruhşen Mahmutoğlu [1. B.], B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 67). Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten yargı mercilerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olup olmadığı yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede delillerin takdir biçimine göre mahkemenin benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

51. Öte yandan suçta ve cezada kanunilik ilkesi yönünden ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/1, K.2018/85 sayılı karar) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun manevi tazminat talebinin REDDİNE,

F. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(B.G. [2. B.], B. No: 2020/29717, 27/2/2025, § …)
   
Başvuru Adı B.G.
Başvuru No 2020/29717
Başvuru Tarihi 11/9/2020
Karar Tarihi 27/2/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, terör örgütü üyeliği suçuyla ilgili olarak yapılan yargısal yorumların öngörülebilir olmaması ve suç oluşturmayan eylemlerin mahkûmiyete esas alınması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi Suç ve cezada kanunilik İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi