TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
O.I.M.S.H. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/32716)
|
|
Karar Tarihi: 30/4/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RESEN GİZLİLİK KARARI VERİLDİ
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Merve ARSLANTÜRK
|
Başvurucu
|
:
|
O.I.M.S.H.
|
Vekili
|
:
|
Av. Sefer Sani GÜLCÜ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle yaşam hakkı ve kötü muamele yasağının, idari gözetim altında tutulmanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, sınır dışı etme davasında bazı usul güvencelerine aykırı davranılması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/10/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Bölüm 2/11/2020 tarihinde Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 73. maddesi uyarınca sınır dışı etme işleminin tedbiren durdurulmasına karar vermiştir.
4. Aralarında kişi yönünden hukuki irtibat bulunan 2020/32716 numaralı bireysel başvuru dosyası ile 2021/45312 numaralı bireysel başvuru dosyasının birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgi
7. Başvurucu 1990 doğumlu erkek olup Irak Cumhuriyeti vatandaşıdır.
B. Sınır Dışı Etme Kararıyla İlgili Süreç
8. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca DAEŞ silahlı terör örgütü yanlısı faaliyet gösterenlerin tespitine yönelik iltisaklı kurumlarla yapılan koordineli çalışmalar neticesinde hakkında DAEŞ terör örgütü mensubu olduğu yönünde bilgiler bulunan başvurucu 30/12/2019 tarihinde gerçekleştirilen operasyonla yakalanmıştır. Ankara Terörle Mücadele (TEM) Dairesi Başkanlığınca bilgi sahibi sıfatıyla ifadesi alınan başvurucu; yaklaşık üç yıl önce kaçak yollarla Türkiye'ye geldiğini, Türkiye'ye gelme sebebinin ülkesinde savaş ortamı bulunması ve daha iyi bir hayat sürdürebilmek olduğunu, DAEŞ terör örgütü mensubu olmadığını, babası, erkek kardeşi ve kuzenlerinin DAEŞ terör örgütü içinde faaliyet yürütürken öldüklerini beyan etmiştir.
9. Başvurucu, Ankara TEM Daire Başkanlığında alınan ifadesinin ardından sınır dışı işlemleri için Göç İdaresi İl Müdürlüğüne gönderilmiştir. Ankara Valiliğince 4/1/2020 tarihinde, başvurucunun 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) ve (d) bentleri uyarınca sınır dışı edilmesine ve bu maksatla idari gözetim altına alınmasına karar verilmiştir.
10. Başvurucu; aynı sınır dışı etme işlemi nedeniyle kötü muamele yasağının, idari gözetim kararının hukuki olmaması nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarıyla 9/1/2020 tarihinde bireysel başvuru (B. No: 2020/853) yapmıştır. Birinci Bölüm tarafından 9/1/2020 tarihinde başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
11. Ankara Valiliği, devamında zaruret görülmemesi nedeniyle başvurucu hakkındaki idari gözetimi 1/4/2020 tarihinde sonlandırmıştır.
12. Başvurucu, hakkında alınan sınır dışı etme kararının iptali talebiyle Ankara 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde 2017 yılında yaşadığı yerin DAEŞ tarafından ele geçirilmesi ve can güvenliğinin olmaması nedeniyle Türkiye'ye geldiğini, sınır dışı edilmesi hâlinde DAEŞ baskısına yeniden maruz kalma ihtimalinin olduğunu, huzuru bozan herhangi bir davranışı olmadığını, hakkında somut iddia, bilgi veya belge olmadan sınır dışı kararı alındığını, mensubu olduğu aşiretin DAEŞ'e karşı olduğu bilindiğinden ülkesine iadesi hâlinde can güvenliğinin olmayacağını ileri sürmüştür.
13. İdare Mahkemesi 17/9/2020 tarihinde davanın kesin olarak reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Geçmişteki hangi fiili veya durumları nedeniyle ülkesine iadesi hâlinde zulme maruz kalacağı konusunu maddi gerekçelere dayandıramayan davacının, geri gönderilmesi durumunda zulme uğrayacağına ilişkin somut bilgi ve belge de bulunmadığından, kötü muameleye maruz kalma konusunda 'gerçek bir risk' ile karşı karşıya olmadığı...[anlaşılmıştır]."
14. Başvurucu, nihai kararı 7/10/2020 tarihinde öğrendikten sonra 22/10/2020tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
C. Uluslararası Koruma Başvurusuyla İlgili Süreç
15. Başvurucu 28/2/2018 tarihinde Ankara İl Göç İdaresi Müdürlüğüne müracaatla uluslararası koruma başvurusunda bulunmuştur. Başvurucu, uluslararası koruma başvuru bildirim formunda Türkiye'ye 20/10/2016 tarihinde yasal olmayan yollarla giriş yaptığını beyan etmiştir.
16. İl Göç İdaresi Müdürlüğü, başvurucuyla uluslararası koruma statüsünün belirlenmesi amacıyla mülakat yapmıştır. Başvurucu; mülakatta Sünni Türkmen olup Hayyo aşiretine bağlı olduğunu, DAEŞ'in yaşadığı yeri ele geçirmesi üzerine 2017 yılının yaz aylarında ailesiyle birlikte kaçak yollardan Türkiye'ye girdiğini beyan etmiştir. Başvurucu; Musul Sariçhane'de kumaş sattığı bir dükkânı olduğunu, dükkânının 2017 yılında ülkeyi terk edene kadar açık olduğunu, DAEŞ yönetimi altında yaşamanın kötü olduğunu, parası kalmadığını, annesi ve çocuğunun ilaç bulamadığı için vefat ettiğini söylemiştir. DAEŞ kontrolünde kaldığı süre boyunca DAEŞ'lileri hiç görmediğini, dükkânına hiç gelmediklerini, kendisinden zekât istenmediğini, kardeşinin DAEŞ için çalıştığını, bunu Türkiye'ye gelince bir sosyal medya sitesinden öğrendiğini, kardeşiyle görüşmediğini beyan etmiştir. Ülkesinde Sünnilere yer olmadığını, bombaların patladığını, Sünnilerin öldüğünü söylemiştir.
17. Başvurucunun uluslararası koruma başvurusu genel usuller kapsamında değerlendirilmiş ve Ankara Valiliğinin 8/5/2020 tarihli kararıyla uluslararası koruma talebinin reddine karar verilmiştir.
18. Başvurucu, uluslararası koruma başvurusunun reddi kararının iptali talebiyle İdare Mahkemesinde dava açmıştır. İddiasına göre yaşadığı bölgede mensubu olduğu aşiretin DAEŞ karşıtı olduğu bilindiğinden ülkesine gönderilmesi hâlinde DAEŞ tarafından öldürülecek, işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye maruz kalabilecektir.
19. İdare Mahkemesi 24/2/2021 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Somut olayda da; geçmişteki hangi fiili veya durumları nedeniyle ülkesine iadesi hâlinde zulme maruz kalacağı konusunu maddi gerekçelere dayandıramayan davacının, ülkesine geri gönderilmesi durumunda zulme uğrayacağına ilişkin somut bilgi ve belge de bulunmadığından, kötü muameleye maruz kalma konusunda “gerçek bir risk” ile karşı karşıya olmadığı sonucuna varılmıştır."
20. Başvurucunun istinaf başvurusu 8/9/2021 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
21. Başvurucu, nihai kararı 21/9/2021 tarihinde öğrendikten sonra süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. İlgili ulusal ve uluslararası mevzuat, içtihat ve belgeler için bkz. N.S.M.M. [1. B.], B. No: 2020/18122, 17/7/2024, §§ 12-20.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Anayasa Mahkemesinin 30/4/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
24. Anayasa Mahkemesi tarafından adli yardım talebinin kabul edilebilmesi için gerekli şartlar Mehmet Şerif Ay ([2. B.], B. No: 2012/1181, 17/9/2013, § 23) kararında, yabancıların adli yardım talepleri konusunda benimsenen ilkeler ise Nadali Aghelı Kohne Shahrı ([1. B.], B. No: 2014/12633, 9/9/2015, §§ 17, 18) kararında yer almaktadır. Anılan ilkelere göre adli yardım için gerekli şartlar mevcutsa karşılıklılık şartı gerçekleşmese bile yabancının adli yardım talebi kabul edilmelidir. Somut başvuruda yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Yaşam Hakkı ve Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu; yaşadığı bölgede mensubu olduğu aşiretin terör örgütlerinin karşısında ve devletinin yanında olduğu bilinmesi nedeniyle ülkesine gönderilmesi hâlinde başta DAEŞ ve YPG olmak üzere çeşitli terör güçleri tarafından öldürülebileceğini veya kötü muameleye maruz kalabileceğini, Irak'ın başta DAEŞ ve YPG olmak üzere muhtelif terör örgütlerinin etkisi altında olduğunu, ayrıca gönderilmesi hâlinde yıllar önce Türkiye'ye gelerek geride bıraktığı hiçbir şeyin sahibi olamayacağını, açlık ve ölüme terk edileceğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, yapılacak değerlendirmede içtihadın ve olayın somut koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
26. Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı ve kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkı ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
28. Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet etmeleri ve ülkeden çıkarılmaları, uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere devletin egemenlik yetkisi kapsamındadır (birçok karar arasından bkz. A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 54).
29. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında kötü muamele yasağı güvence altına alınmıştır. Bu yasakla ilgili herhangi bir istisna da kabul edilmemiştir. “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” kenar başlıklı 15. maddede ise savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde de savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı ifade edilmiştir. Kötü muamele yasağının mutlak niteliğini ortaya koyan sözü edilen düzenlemelere göre bir yabancının sınır dışı edileceği ülkede Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçelerin gösterildiği hâllerde yabancının sınır dışı edilmesi kötü muamele yasağını ihlal edebilir zira böyle bir durumda yabancının kötü muamele riskiyle karşıya kalması devletin tutumunun doğrudan bir sonucudur. Dolayısıyla devlet bu hâllerde yabancıyı o ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğü altındadır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. A.A. ve A.A., §§ 55, 56; Masoud Talebı [2. B.], B. No: 2023/26088, 19/3/2024, § 64). Bu yükümlülük, yabancıların riskin bulunduğu ülkeye dolaylı olarak gönderilmemelerini de kapsamaktadır (A.D. [1. B.], B. No: 2014/19506, 3/4/2019, § 55).
30. Sınır dışı edilmesi hâlinde kötü muameleye uğrayacağını iddia eden yabancı, ilke olarak sınır dışı edileceği ülkede kötü muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı nedenler bulunduğunu kanıtlayabilecek delilleri idari merciler ile yargı mercilerine sunmalıdır. Bu doğrultuda yabancı, sınır dışı edileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı; varsa bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri ibraz etmelidir (A.A. ve A.A., § 68).
31. Yabancı; etnik kökenleri, dinî inançları, siyasi görüşleri ya da belirli bir gruba mensubiyetleri gibi nedenlerle sınır dışı edileceği ülkedeki kamu makamlarının kişilere sistematik olarak kötü muamelede bulunduklarını iddia ediyor ise uygulamanın varlığı ile risk altında olduğu iddia edilen gruba mensup olduğuna inanılması için ciddi nedenler bulunduğunu ortaya koymalıdır. Geri gönderileceği ülkedeki riskin kamu görevlisi olmayan kişi veya gruplardan kaynaklandığını ileri süren yabancı, hem riskin gerçekliğini hem de söz konusu ülkenin kamu makamlarının bu riski ortadan kaldırmak konusunda yeterli korumayı sağlamakta yetersiz kalacaklarını kanıtlamalıdır. Bununla birlikte yabancı, sınır dışı edileceği ülkede uzun süredir devam eden genel siyasi istikrarsızlık ya da ülkenin tamamına yayılmış iç karışıklık nedeniyle kötü muameleye maruz kalacağını ileri sürmüşse anılan ülkenin genel koşullarının nesnel olarak kötü muamele yasağına aykırılık oluşturmayacağı idari ve yargısal makamlar tarafından ortaya konulmalıdır(A.A. ve A.A., §§ 66-69).
32. İspat külfetinin başvurucuya ait olduğu ve bu külfetten doğan yükümlülüğün yerine getirildiği hâllerde idari ve yargı mercileri gerçek riskin varlığı konusunda titiz bir inceleme yapmalıdır. Bu inceleme yapılırken yabancının sınır dışı edilmesinin öngörülebilir sonuçları, yabancının sınır dışı edileceği ülkenin genel durumu, yabancının kişisel durumu ve uğranılacağı iddia edilen muamelenin kötü muamele yasağı için aranan asgari ağırlık eşiğine ulaşıp ulaşmadığı dikkate alınmalıdır. Riskin varlığı araştırılırken ulusal veya uluslararası kurum ve kuruluşların düzenledikleri raporlardan ya da somut olay hakkında bilgi edinilmesini sağlayacak başka kaynaklardan yararlanılması mümkündür (A.A. ve A.A., §§ 62-64).
33. Gerçek riskin varlığıyla ilgili değerlendirmede kural olarak sınır dışı kararının verildiği tarihteki koşullar dikkate alınmalıdır ancak yapılacak değerlendirmenin sonucunu doğrudan etkileyecek önemli gelişmeler de gözönünde tutulmalıdır (A.A. ve A.A., § 70).
34. Sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan ve başvurucunun sınır dışı edileceği ülkede Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçelerin gösterildiği bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesinin rolü, kural olarak başvurucuyu doğrudan veya dolaylı olarak kötü muamele riskiyle karşılaşacağı ülkeye gönderilmesine karşı koruyan etkili usul güvencelerinin sağlanıp sağlanmadığını tespit etmektir. Usul güvencelerinin sağlandığı durumlarda geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riskinin bulunup bulunmadığı ayrıca değerlendirilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. A.A. ve A.A., § 71). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, somut olayın özel koşulları altında gerekli gördüğü hâllerde geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riski bulunup bulunmadığını istisnai olarak ilk elden kendisi de inceleyebilir (A.A. ve A.A., § 72).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
35. Anayasa Mahkemesi N.S.M.M. başvurusunda Iraklı başvurucunun esas olarak DAEŞ terör örgütünün neden olduğu tehlikeye, ülkedeki iç karışıklığa ve Sünni olması nedeniyle Haşdi Şabi'nin tehdidine dikkat çekerek geri gönderilmesi hâlinde kötü muameleye maruz kalacağına ilişkin iddiasını incelemiştir. Yapılan incelemede konuyla ilgili bazı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ile sözü edilen kararlara yansıyan uluslararası kuruluş raporlarına işaret edilip Irak güvenlik güçlerinin 2017 yılı Aralık ayında DAEŞ terör örgütünü yenilgiye uğratmasının ülkedeki genel şiddet seviyesinin azalmasına olumlu katkı sağladığına değinilerek başvurucu hakkında sınır dışı etme kararının alındığı dönemde veya sonrasında -başvurucunun daha önce yaşamını sürdürdüğü ve bir dönem DAEŞ'in kontrolünde olan Enbar bölgesi dâhil olmak üzere- Irak'ın genel güvenlik durumunun geri gönderilmesi hâlinde bir kişi için kötü muamele yasağı kapsamında gerçek bir risk oluşturacak seviyede olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (anılan kararda bkz. §§ 32, 33). Bu tespit ve değerlendirmeler bu başvuru için de geçerlidir. Dolayısıyla başvurucunun geri gönderilmesi hâlinde menşe ülkede karşılaşacağı riskin gerçekliği kişisel durumu incelenerek belirlenmelidir.
36. Başvurucu, Sünni olması nedeniyle Haşdi Şabi'nin tehdidi altında olduğu iddiasının değerlendirildiği N.S.M.M. başvurusundan farklı olarak kötü muamele riskiyle karşı karşıya kalma korkusunu terör örgütlerinin varlığına dayandırmıştır. Başvurucu mensubu olduğu aşiretin DAEŞ karşıtı olduğunun bilinmesi nedeniyle DAEŞ'in hedefinde olduğunu ileri sürmüşse de DAEŞ terör örgütü 2017 Aralık ayında Irak güvenlik güçlerince yenilgiye uğratılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun geri gönderilmesi hâlinde menşe ülkede karşılaşacağı riskin gerçek seviyede olduğu söylenemez. Başvurucu, mensubu olduğu aşiret nedeniyle YPG'nin hedefinde olduğunu da ileri sürmüşse desınır dışı kararının iptali davası sürecinde bu iddiasını dile getirmemiştir. Ayrıca YPG terör örgütü yönünden kişisel risk altında olduğuna dair herhangi bir bilgi veya belge de sunmamıştır.
37. Sonuç olarak başvurucunun geri gönderilmesi hâlinde ülkesinde gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanmak için esaslı gerekçeler bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı ve kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
39. Başvurucu, idari gözetim altında tutulmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenebilecek şekilde hareket serbestliği kısıtlanan bir kişinin tutmanın hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yaptığı bireysel başvuru, esas olarak sözü edilen kişinin serbest kalmasını amaçlar. Kişi bireysel başvuru öncesinde zaten serbest kalmışsa başvurunun amacı hiç şüphesiz haksız tutmadan doğan zararların tazminidir (Veli Saçılık (3) [2. B.], B. No: 2018/27473, 29/3/2023, § 13).
41. Başvurucunun idari gözetimi 1/4/2020 tarihinde yani başvuru tarihinden önce idarece sonlandırılmıştır (bkz. § 11). Başvurucu hakkında verilen idari gözetim kararından doğan zararlarının tazmini için dava açmadan başvuru yapmıştır. Bu nedenle başvuru yolları tüketilmeden başvuru yapılmıştır. Uyuşmazlık Mahkemesine göre bu dava, adli yargıda açılmalıdır (birçok karar arasından bkz. Uyuşmazlık Mahkemesi, 31/10/2022 tarihli ve E.2022/473, K.2022/517 sayılı; 19/6/2023 tarihli ve E.2023/176, K.2023/482 sayılı kararları).
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
43. Başvurucu, sınır dışı etme kararının somut bir gerekçeye dayanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
44. Yabancıların ülkeye girişi ile ülkede kalışlarına ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin işlemlerle ilgili yargılamalar, yargılamaya konu uyuşmazlığın suç isnadı ya da medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili olmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının konusuna girmemektedir (Aıgul Mavlıanova [1. B.], B. No: 2016/6293, 9/11/2017, § 27).
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,
B. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. Başvurunun niteliği gereği kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin RESEN GİZLİ TUTULMASINA,
D. 1. Yaşam hakkı ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
E. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı ve kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
F. Sınır dışı etme işlemine ilişkin verilen tedbir kararının SONLANDIRILMASINA,
G. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
H. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.