logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Özge Kahraman [2.B.], B. No: 2020/35291, 4/2/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖZGE KAHRAMAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/35291)

 

Karar Tarihi: 4/2/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 


Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

Özge KAHRAMAN

Vekili

:

Av. Hülya YILDIRIM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen verilerin silinmesi talebiyle açılan davanın incelenmeksizin reddedilmesi nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/10/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği, bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar şöyledir:

5. Başvurucu, başvuruya konu süreçte 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'na göre planlanan öğretim üyesi yetiştirme programı (ÖYP) kapsamında görev yapmaktayken 15/8/2016 tarihli ve 674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (OHAL KHK'sı) 49. maddesi gereğince statüsü değiştirilmiştir. Buna göre başvurucu, 2547 sayılı Kanun'un 50. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde araştırma görevlileri için öngörülen statüye geçirilmiştir.

6. Başvurucu, 2547 sayılı Kanun'un geçici 78. maddesi gereğince aynı Kanun'un 33. maddesinde düzenlenen hukuki statüye geçiş yapma olanağının bulunduğunu belirterek bu yönde işlem yapılması talebiyle görev yaptığı Mersin Üniversitesi Rektörlüğüne (Rektörlük) başvurmuştur. İlgili Komisyon, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünce 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salȃhiyet Kanunu'nun ek 7. maddesi kapsamında elde edilen ve mazruf şekilde gönderilen istihbari bilgiler doğrultusunda başvurucunun millî güvenliğe karşı faaliyette bulunan yapı, oluşum ya da gruplarla irtibatının veya iltisakının olduğunun değerlendirildiğine yönelik rapor düzenlemiştir. 12/7/2018 tarihli raporda, başvurucu hakkında herhangi bir kaydın bulunmadığı ancak elde edilen istihbari bilgilerde başvurucunun ve kardeşinin 2011 yılında yasa dışı TKP/ML örgütünün memur yapılanmasının üye ve temsilcilerinin düzenlediği kampa katıldığı ve örgütün gençlik yapılanmasında faaliyet gösterdiğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Rektörlük, söz konusu rapor doğrultusunda başvurucunun talebinin reddine 18/7/2018 tarihinde karar vermiştir.

7. Başvurucu, söz konusu istihbari bilgilerin gerçeğe uygun olmadığını belirterek kendisi hakkındaki kaydın silinmesi talebiyle İstanbul Emniyet Müdürlüğüne başvurmuştur. 26/6/2019 ve 16/7/2019 tarihlerinde verilen cevaplarda, 12/4/2000 tarihli ve 24018 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan mülga Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği gereğince güvenlik soruşturmasının her evresinde gizliliğe uyulacağının ve sonuçların bilmesi gerekenlerden başkasına açıklanmayacağının düzenlendiği, bu nedenle talebe cevap verilmeyeceği belirtilmiştir. Bunun üzerine başvurucu, verilen ret cevabının iptal edilmesi talebiyle idari yargı düzeninde dava açmıştır. Dava dilekçesinde; güvenlik soruşturması raporlarının kesin ve tek başına sonuç doğuran bir işlem olduğunu, istihbarat notlarında yer alan bilgilerin hayatının her aşamasında karşısına çıkmaya devam edeceğini, söz konusu bilgilerin idari işlemler açısından tek başına hukuki delil olarak ele alındığını, anılan bilgilerin gerçeğe aykırı olduğunu ve hukuka aykırı olan bu notların denetimsiz bırakılamayacağını ileri sürmüştür.

8. Ankara 10. İdare Mahkemesi, davaya konu edilen işlemin tereddüte mahal vermeyecek şekilde ortaya konulması gerektiğini belirterek önce dava dilekçesinin yenilenmek üzere reddine, dilekçenin yenilenmesinin akabinde de yetkisizliğe karar vermiştir. Sonraki süreçte İstanbul 5. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi), dava konusu edilen istihbarat bilgi notunun kesin ve yürütülebilir nitelikte bir işlem vasfı taşımadığı ve esasının incelenmesine hukuken imkân olmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir. 10/1/2020 tarihinde verilen kararda; söz konusu bilgi notunun Rektörlüğün talebi üzerine 2559 sayılı Kanun'un ek 7. maddesi kapsamında oluşturulduğu, kanaat ve bilgi verici mahiyette olduğu, kayıtların hukuki geçerliliği olan başka bilgi ve belgelerle desteklenmediği sürece işleme esas teşkil etmeyeceği ve icrai işlemin hazırlayıcısı niteliğinde bir ön işlem olduğu ifade edilmiştir. Karara karşı yapılan istinaf başvurusu, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdare Dava Dairesinin 10/9/2020 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.

9. Nihai karar 5/10/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

10. İlgili hukuk (ulusal mevzuat, uluslararası düzenlemeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları) için bkz. E.Ü. [GK], B. No: 2016/1310, 17/9/2020, §§ 22-27, 33-42; Ümit Eyüpoğlu, B. No: 2018/6161, 28/6/2022, §§ 20-28.

1. İlgili Mevzuat

11. 2547 sayılı Kanun’un "Araştırma görevlileri" kenar başlıklı 33. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"a) Araştırma görevlileri, yükseköğretim kurumlarında yapılan araştırma, inceleme ve deneylerde yardımcı olan ve yetkili organlarca verilen ilgili diğer görevleri yapan öğretim elemanıdır. ... Bunlar ilgili anabilim veya anasanat dalı başkanlarının önerisi, Bölüm Başkanı, Dekan, enstitü, yüksekokul veya konservatuvar müdürünün olumlu görüşü üzerine rektörün onayı ile araştırma görevlisi kadrolarına en çok üç yıl süre ile atanırlar; atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunlar aynı usulle yeniden atanabilirler.

..."

12. 2547 sayılı Kanun'un "Lisans üstü öğretim" kenar başlıklı 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... d) Lisans üstü öğretim yapan öğrenciler, kendilerine tahsis edilebilecek burslardan yararlanabilecekleri gibi, her defasında bir yıl için olmak üzere araştırma görevlisi kadrosuna da atanabilirler. ..."

13. 674 sayılı KHK'nın 49. maddesi şöyledir:

"4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

EK MADDE 30- Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında 33 üncü maddenin (a) fıkrası uyarınca araştırma görevlisi kadrosuna atanmış olup, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte araştırma görevlisi kadrosunda bulunanların statüleri herhangi bir işleme gerek kalmaksızın 50 nci maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde belirtilen statüye dönüştürülmüş sayılır ve bunlar hakkında söz konusu (d) bendi hükümleri uygulanır. Bu şekilde statüleri değiştirilen araştırma görevlilerinden 33 üncü maddenin (a) fıkrasına göre yeniden ataması yapılmayanların mecburi hizmet yükümlülükleri kaldırılır. 35 inci madde uyarınca başka bir üniversitede ve yurtdışında eğitimde bulunanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üniversitelerinin talebi üzerine onbeş gün içinde kendi üniversitelerine dönmek zorundadırlar. Bu süre içerisinde dönmeyenlerin atamaları iptal edilir."

14. 674 sayılı KHK'nın 49. maddesi, 10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 44. maddesinde aynen kabul edilmiştir.

15. 2559 sayılı Kanun'un ek 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Polis, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Anayasa düzenine ve genel güvenliğine dair önleyici ve koruyucu tedbirleri almak, emniyet ve asayişi sağlamak üzere, ülke seviyesinde ve sanal ortamda istihbarat faaliyetlerinde bulunur, bu amaçla bilgi toplar, değerlendirir, yetkili mercilere veya kullanma alanına ulaştırır. Devletin diğer istihbarat kuruluşlarıyla işbirliği yapar.

....

Kararda ve yazılı emirde, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, kullandığı telefon numaraları, ilgili internet bağlantı adresi veya bağlantıyı tesbite imkân veren kodundan belirlenebilenler ile tedbirin türü, kapsamı ve süresi ile tedbire başvurulmasını gerektiren nedenler belirtilir. Kararlar, en fazla üç ay için verilebilir; bu süre aynı usûlle üçer ayı geçmeyecek şekilde en fazla üç defa uzatılabilir. Ancak, terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde devam eden tehlikelere ilişkin olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim üç aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir.

...

Uygulanan tedbirin sona ermesi halinde, dinlemenin içeriğine ilişkin kayıtlar en geç on gün içinde yok edilir. Durum bir tutanakla tesbit olunur ve bu tutanak denetimde ibraz edilmek üzere muhafaza edilir.

...

Bu madde hükümlerine göre yürütülen faaliyetler çerçevesinde elde edilen kayıtlar, birinci fıkrada belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz. Elde edilen bilgi ve kayıtların saklanmasında ve korunmasında gizlilik ilkesi geçerlidir...."

2. İlgili Yargı Kararları

16. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun Devlet memurluğuna alınacaklarda aranan genel ve özel şartları içeren 48. maddesine 1/2/2018 tarihinde eklenen "Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak" ibaresinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24/7/2019 tarihli ve E.2018/73, K.2019/65sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...169. Bu bağlamda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilen veriler kişisel veri niteliğindedir. Kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında kamu mercileri tarafından özel yaşamı ile ilgili sorular sorulması da dâhil olmak üzere bir bireyin özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınması, kaydedilmesi ve kullanılması özel hayata saygı hakkına sınırlama niteliğindedir.

170. Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülükleri düzenlenmiştir. Belirtilen hususlar gözetilerek kamu görevlerine atanacak kişiler bakımından birtakım şartlar getirilmesi doğaldır. Bu şekilde aranan nitelikler kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacına yöneliktir. Dolayısıyla kamu görevine atanmadan önce kişilerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasını öngören kural kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Ancak bu alanda düzenleme getiren kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve olası kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekir.

171. Kuralda güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılması memurluğa alımlarda genel şartlar arasında sayılmasına karşın güvenlik soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğuna, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilen kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin kuralla sadece güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması devlet memurluğuna alımlarda aranacak şartlar arasında sayılmıştır.

172. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda devlet memurluğuna atanmada esas alınacak kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13., 20. ve 128. maddeleriyle bağdaşmamaktadır.

173. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 20. ve 128. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir."

17. Danıştay Onuncu Dairesinin 16/11/1995 tarihli ve E.1995/1313, K.1995/5706 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"... Dava, davacının hakkında düzenlenen bilgi fişinin kayıtlardan silinmesi isteminin reddi yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Ankara 9. İdare Mahkemesi, düzenlenen bilgi fişinin tek başına davacının menfaatini etkileyen kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

Davacı, hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği halde fiş kaydının iptal edilmediğini, hakkında düzenlenen fişin icrai nitelikte idari bir işlem olduğu, dolayısıyla idari davaya konu olabileceğini iddia ederek anılan mahkeme kararının temyizen incelenip bozulmasını istemektedir.

Dava ve temyiz dosyasının incelenmesinden; hakkında 1984 yılında uyuşturucu madde kaçakçılığı suçlamasıyla fezleke düzenlenen davacının, İstanbul Sıkıyönetim Askeri Mahkemesine sevk edildiği, bundan dolayı İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından hakkında "yakalandı" kaşeli bilgi fişi tanzim edildiği, Sıkıyönetim Askeri Savcılığı tarafından davacı hakkında "kovuşturmaya yer olmadığına" karar verildiği, bilgi fişinin, dayanağının ortadan kalkmasına karşın güvenlik soruşturmalarını olumsuz etkilediğinden bahisle, iptali istemiyle davalı idareye başvurulmasına karşın bu istemin reddedildiği ve davanın bu konudaki işlemin iptali istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.

Dava konusu bilgi fişinin yaşamı boyunca her an ilgilinin karşısına çıkarılabileceği açık olup, ilgilinin menfaat ilgisi bulunduğu, kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olduğu tartışmasız olan fiş kaydı şeklindeki idari işlemin idari davaya konu olabileceğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Aksi bir düşünce, bir kısım idari işlemlerin yargı denetiminin dışında kalması gibi bir sonuç doğuracaktır. Böyle bir durumun hak arama özgürlüğü ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırılamayacağı açıktır. Bu itibarla davacı hakkında düzenlenen bilgi fişinin idari davaya konu olabilecek nitelikte olmadığı gerekçesiyle davayı reddeden idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir."

B. Uluslararası Hukuk

18. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir."

19. Sözleşme'nin "Etkili başvuru hakkı" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir."

20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlüklerin ulusal düzeyde korunması için etkili bir başvuru yolunun var olması gerektiğini belirtmektedir. AİHM'e göre Sözleşme'nin 13. maddesi yetkili ulusal makamlar tarafından Sözleşme kapsamına giren bir şikâyetin esasının incelenmesine izin veren ve uygun bir telafi yöntemi sunan bir iç hukuk yolunun sağlanmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca bu hukuk yolunun teoride olduğu kadar pratikte de etkili bir yol olması gerekmektedir (İlhan/Türkiye [BD], B. No: 22277/93, 27/6/2000, § 97; Kudla/Polonya [BD], B. No: 30210/96, 26/10/2000, § 157; Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 82).

21. AİHM, etkili başvuru hakkının Sözleşme çerçevesinde savunulabilir nitelikteki bir şikâyetin etkili bir şekilde mahkemelerce incelenmesini ve öngörülen yolun uygun bir telafi imkânı sunmaya elverişli olmasını güvence altına aldığını vurgulamaktadır (Kudla/Polonya, § 157; Dimitrov-Kazakov/Bulgaristan, B. No: 11379/03, 10/2/2011, § 35). AİHM, iç hukuktaki düzenlemelerin başvuruculara bu anlamda asgari güvenceleri içerecek şekilde yeterli bir hukuk yolu sunup sunmadığını irdelemektedir (Dimitrov-Kazakov/Bulgaristan, § 36).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 4/2/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucu; güvenlik soruşturması yapılarak istihbari bilgi toplanması ve ilgili kurumlara sunulmak üzere hakkında bilgi notu oluşturulması suretiyle gerçekleştirilen işlemin üçüncü kişiler ve kurumlar üzerinde doğrudan sonuç doğurduğunu, söz konusu işlemin icrai, tek yanlı, belirleyici, kesin ve tek başına sonuç doğurucu nitelikte olduğunu ileri sürmüştür. Yaşamı boyunca her an karşısına çıkacağı açık olan işlemin hukukiliğinin incelenmesi amacıyla ilgili yargı içtihatlarına dayanarak açtığı davanın ortada icra edilebilir bir işlem olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, bu gerekçenin sonuç doğurucu nitelikteki istihbarat bilgilerini hukuki denetim dışında bıraktığını ve hukuki güvenlik ilkesiyle bağdaşmadığını iddia etmiştir. Başvurucu, kişisel veri mahiyetinde olan birtakım bilgilerin herhangi bir hukuki denetimden geçirilmeden doğru kabul edilmesi ve sonucu ağır olan işlemlerin tek gerekçesi olarak kabul edilmesine yol açan bu yaklaşım nedeniyle kişilik haklarının zedelendiğini ifade etmiştir. İstihbarat notunun doğru tespitler içermediğini ve somut dayanağının bulunmadığını, kayıt altına alınan bu tür verilerin silinmesi talebinin reddine karşı açtığı davanın incelenmeksizin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının, özel hayata saygı hakkının ve örgütlenme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. Bakanlık görüşünde, ilgili mevzuata ve Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararına (bkz. § 16) yer verilmiştir. Ayrıca görüşte, somut olayda iddia ve savunmaların mahkemelerce dikkate alındığı ve gereken araştırmaların yapıldığı, elde edilen bilgi ve belgeler ışığında yürürlükteki mevzuatın değerlendirildiği, verilen kararın makul bir şekilde ve ayrıntılı olarak gerekçelendirildiği ifade edilmiştir. Öte yandan görüş yazısının ekinde yer alan İstanbul Emniyet Müdürlüğünün 16/2/2024 tarihli yazısında, başvurucunun 28/5/2018 tarihli güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması formunu imzaladığı ve bu suretle hakkında gerçekleştirilen güvenlik soruşturmasına rıza gösterdiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı sunduğu dilekçede başvuru formunda yer alan iddialarını ve taleplerini yinelemiştir.

B. Değerlendirme

25. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir."

26. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, ... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan ... engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

27. Anayasa’nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" kenar başlıklı 40. maddesi şöyledir:

"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.

Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.

Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır."

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuruya konu olayda, idarenin talebi üzerine başvurucu hakkında yapılan güvenlik soruşturması neticesinde istihbarat bilgi notu düzenlenmiş ve söz konusu nota karşı açılan iptal davasında İdare Mahkemesince ortada kesin ve yürütülebilir nitelikte bir işlem olmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir. Söz konusu sürece ilişkin olarak başvurucunun temel iddiası, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında kaldığını ve kendisiyle ilişkilendirildiğini belirttiği birtakım verilerin kamusal makamlarca hukuka aykırı şekilde tutulduğu iddiasıyla açtığı iptal davasının esastan incelenmediğine, bu suretle etkili, ciddi ve sonuç alıcı şekilde bir çözüm imkânı sunulmadığına dairdir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının öncelikle Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen kişisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

30. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı, kişilerin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme ve bu verilere erişim hakkını da içermektedir. Kişilerin kendisi hakkında hangi verilerin kim tarafından, ne zaman ve hangi nedenle işlendiğini bilmesi bu verileri düzeltme, sildirme, engelleme gibi haklarını kullanmasını da mümkün kılmakta ve anayasal güvencelerin hayata geçirilmesini sağlamaya yönelik tamamlayıcı bir özellik taşımaktadır (Ümit Eyüpoğlu, § 50).

31. Anayasa'nın 12. maddesine göre herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bu genel nitelikteki anayasal düzenleme ile bireylerin kişilik değerlerine yönelen, zarar veren olumsuz tutum ve davranışlar dışlanmaktadır. Bunun yanında Anayasa'nın 5. maddesinde bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli şartların hazırlanması, devletin temel amaç ve görevlerinden biri olarak sayılmaktadır. Bu düzenlemeler ışığında devletin bireylerin kişisel verilerinin korunmasını isteme hakkına keyfî olarak müdahale etmemenin yanında üçüncü kişilerin hak ve özgürlüklerine yönelen saldırıları önlemekle yükümlü kılındığı, bu bağlamda pozitif yükümlülüklerinin bulunduğu açıktır (Ali Çığır, B. No: 2015/19298, 8/5/2019, § 32; Erol Kumcu, B. No: 2015/18988, 9/5/2019, § 32; U.B., B. No: 2015/3175, 10/10/2019, § 33).

32. Söz konusu yükümlülükler, yakın tehlikelere karşı kişilerin özel hayatlarının bir parçası olan kişisel verilerinin korunmasını ve devam eden haksız müdahalelerin durdurulmasını sağlayabilmelidir. Ayrıca müdahalenin kaynağı olan işlemler, eylemler veya ihmaller konusunda kişilere etkili bir karşı çıkma ve oluşan zararların tazmin edilebilmesi için telafi etme imkânı tanımalıdır. Bu imkân ise ancak etkili bir başvuru yolunun mevcut olması ile mümkündür (Meral Danış Beştaş (3), B. No: 2017/34087, 13/10/2020, § 36).

33. Etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese, hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânının sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47).

34. Müdahalenin kim tarafından gerçekleştirildiğine, müdahalenin devam edip etmediğine ve özel düzenlemelerin öngörülüp öngörülmediğine göre ihlal iddialarının tespit edilmesi, ihlalin giderilmesi konusunda başarı şansı sunan hukuki yollar farklılaşabilmektedir. Bu noktada etkili hukuki yolların bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve etkili olabilecek hukuk yollarına başvurulması durumunda bu yolun pratikte de etkili şekilde işletilip işletilmediğinin irdelenmesi önem arz etmektedir (Meral Danış Beştaş (3), § 38).

35. Bireylerin hak aramalarına olanak sağlayacak hukuk yolunun türünü ve yöntemini belirleme, usul kurallarını saptama konusunda Devletin takdir yetkisi bulunmaktadır. Söz konusu yolun etkili şekilde işleyip işlemediği ise somut uyuşmazlıkların ne ölçüde çözümlenebildiğiyle ve hak arayanın ileri sürdüğü hususların ne şekilde karşılandığıyla ilgilidir. Hukuk sistemimizde bireyler, kamusal makamların eylem veya işlemlerine doğrudan muhatap olduklarında söz konusu eylem ya da işlemin hukukiliğini denetlettirme ve varsa uğradığı zararı tazmin etme gayesiyle idari yargı düzeninde dava açabilmektedir.

36. İdari işleme karşı açılan iptal davasının amacı, idari işlemin hukuka aykırılığının tespit edilmesini ve işlemin iptal edilmesi suretiyle işlemin tesisinden önceki duruma geri dönülmesini sağlamaktır. Bireysel bir işleme karşı açılan iptal davasında kurulan iptal hükmü geçmişe etkili olup idari işlemi geçmişe yönelik olarak hukuk âleminden kaldırır. Diğer ifadeyle idari mahkeme tarafından iptal edilen bir idari işlem, hiç tesis edilmemiş sayılır. İptal davasında idari işlemin hukuka aykırı olduğunu tespit eden hâkimin yetkisi, iptal edilen işlemin yerine kaim olacak şekilde yeni bir karar vermeden dava konusu işlemi iptal etmekle sınırlıdır (Erol Aksoy (2) [GK], B. No: 2016/11026, 12/12/2019, § 51).

37. Bu anlamda idari yargı düzeninde ihdas edilen iptal davası yolu, idarenin eylem ya da işlemleri nedeniyle menfaati etkilenen bireylerin başvurabileceği yollardan biridir. Bir yolun hukuk düzeninde var olması söz konusu yolun etkili şekilde işlediği anlamına gelmez. Etkili yol, iddiaların esasının incelenmesine imkân sağlamalı ve uygun bir telafi yöntemi sunmalıdır. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen koşullar somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddiaların temel hak ve hürriyetlerin korunması gayesiyle uyumlu şekilde değerlendirilmesi, koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durumun yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir.

38. Ayrıca bireylerin temel hak ve hürriyetlerine müdahale teşkil eden eylem, işlem ya da ihmallerin hukuka uygunluğunun denetlenmesine olanak sağlayan düzenlemelerin herhangi bir yargı merciine başvurma imkânını ortadan kaldıracak şekilde dar yorumlanmaması ve yargısal koruma sağlama konusunda yargı makamlarınca temel hak ve özgürlükleri önceleyen bir yaklaşım içinde olunması etkili başvuru hakkının gereklerinin sağlanması açısından önem arz etmektedir (Meral Danış Beştaş (3), § 42).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

39. Başvuru; güvenlik soruşturması neticesinde düzenlenen istihbarat bilgi notunun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla açılan iptal davasının esasa girilmeden reddedilmesi ve davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi nedeniyle ihlal iddialarını dile getirebileceği etkili bir başvuru yolunun bulunmamasına, bir başka deyişle mevcut yargısal sistemin etkili şekilde işletilmemesine ilişkindir.

40. Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilmeyi, bu verilere erişmeyi, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etmeyi ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı ifade edilmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, §§ 19, 20; Ümit Eyüpoğlu, § 45). Anayasa Mahkemesinin sıklıkla kabul ettiği üzere güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilen veriler kişisel veri niteliğindedir. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla yetkilendirilen birimler; araştırdıkları ve bilgi topladıkları bireylerin kişisel veri niteliğindeki özel hayatlarıyla, iş ve sosyal yaşamlarıyla ilgili bilgileri almakta ve bu kayıtları kullanmaktadır. Dolayısıyla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması muhataplarının kişisel verilerinin korunmasını isteme hakkına bir müdahale teşkil etmektedir (AYM, E.2018/73, K.2019/65, 24/07/2019, § 169; AYM, E.2020/24, K.2021/39, 03/06/2021, § 44; Fatih Saraman [GK], B. No: 2014/7256, 27/2/2019, § 61; Arif Ali Cangı [GK], B. No: 2016/4060, 17/9/2020, § 65).

41. Temel hak ve hürriyetlerine müdahalede bulunulan bireylerin söz konusu müdahalenin hukukiliğini denetlettirme haklarının olduğu tartışmasızdır. Bu anlamda Devletin etkili ve pratikte işleyen hukuk yolları oluşturma konusunda pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülük sonuçtan bağımsız bir araç yükümlülüğüdür. İdarenin eylem ve işlemlerine karşı bireyler, hukuki iddia ve argümanlarla öngörülebilir usul kuralları çerçevesinde davalar açabilmeli ve uyuşmazlık konusu edilmeye hukuken uygun olan eylem ve işlemleri hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde incelettirme imkânından uzak kalmamalıdır.

42. Tek taraflı ve gizli şekilde yürütülen güvenlik soruşturmaları idareye geniş bir tarama ve yetki kullanma imkanı sağlamakla birlikte söz konusu yetkinin keyfi şekilde kullanılmaması esastır. Dolayısıyla bu tür faaliyetler neticesinde elde edilen ve kişiler hakkında tesis edilecek diğer işlemlere dayanak kabul edilecek kişisel verilerin tutarlı, usule ve gerçeğe uygun şekilde tutulması, bireylerin Devlete güven duyabilmesini temin edecek biçimde saklanıp kullanılması önem arz etmektedir. Bu bağlamda Devletin yasal düzenlemeleri hayata geçirirken ve uygulamalar yapılırken bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınması gerekir. Bunun gereklerinden biri de tutulan güvenlik soruşturması kayıtlarının usule ve hukuka uygunluğunun yargı mercilerince denetlenebilmesine imkan sağlayan yaklaşımın kabul edilmesidir.

43. Zira Anayasa Mahkemesi, güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen kişisel veri niteliğindeki bilgilerin ne şekilde kullanılacağı, hangi mercilerin soruşturma ve araştırma yapacağı, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağı, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığı ve bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceği hususlarının açık ve bilinebilir olmasının bireylerin güvende hissedebilmesi açısından ne denli önemli olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca yetkilendirilen kişi ya da kurumların bu yetkilerini kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağının da öngörülebilir olması gerektiğini belirtmektedir (AYM, E.2020/24, K.2021/39, 03/06/2021, § 48). Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvencelerin sağlanmasının gerekli olduğunu ifade etmektedir.

44. Somut olayda başvurucu, İdare Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde güvenlik soruşturması neticesinde hakkında düzenlenen ve idareye iletilen notun kesin ve tek başına sonuç doğuran bir işlem olduğunu, söz konusu istihbarat notunda yer alan bilgilerin hayatının her aşamasında karşısına çıkacağını ve hukuki denetim kapsamının dışında bırakılamayacağını ifade etmiştir. İdare Mahkemesi, güvenlik soruşturması kapsamında elde edilen istihbarat bilgi notunun kesin ve yürütülebilir nitelikte bir işlem vasfı taşımadığı ve esasın incelenmesine hukuken imkan bulunmadığı gerekçesiyle açılan iptal davasının incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Mahkeme, idarenin talebi üzerine 2559 sayılı Kanun'un ek 7. maddesi kapsamında başvurucu hakkında oluşturulan notun, bilgi verici mahiyette olduğunu, idari işleme esas teşkil etmeyeceğini, icrai işlemin hazırlayıcısı niteliğinde bir ön işlem olduğunu ve başka bilgi ve belgelerle desteklenmedikçe işleme temel oluşturmayacağını belirtmiştir.

45. 2559 sayılı Kanun'un ek 7. maddesi, anayasal düzene ve genel güvenliğe dair önleyici ve koruyucu tedbirleri almak, emniyet ve asayişi sağlamak üzere ülke seviyesinde ve sanal ortamda istihbarat faaliyetlerinde bulunma ve bu konuda bilgi toplama hususunda kolluğu yetkilendirmektedir. Başvurucunun 2547 sayılı Kanun'un 33. maddesinde düzenlenen hukuki statüye geçirilmesi konusunda Rektörlüğe sunduğu talep dilekçesi üzerine verilen 18/7/2018 tarihli ret kararı incelendiğinde; Rektörlük bünyesinde oluşturulan 12/7/2018 tarihli rapora atıf yapıldığı, söz konusu raporda da 2559 sayılı Kanun kapsamında toplanan istihbarat bilgisi çerçevesinde başvurucunun millî güvenliğe karşı faaliyette bulunan oluşumlarla irtibatının bulunduğuna yönelik tespitlere yer verildiği görülmektedir. Dolayısıyla söz konusu istihbarat notunun başvurucu hakkında tesis edilen ret işlemine doğrudan dayanak olarak alındığı anlaşılmaktadır.

46. İdarenin ret işlemine doğrudan esas teşkil eden söz konusu istihbarat notunun başvurucunun menfaatini etkilediği açık olmakla birlikte yargılama sürecinde ileri sürüldüğü üzere ilgili notun idarenin gelecekte tesis etmesi muhtemel işlemler yönünden de dikkate alınabileceği söylenebilir. Dolayısıyla etkisi geniş ve süreklilik arz eder nitelikteki söz konusu notun hukukililiğin denetlenmesi, mevzuata ve hukuka aykırılık tespit edildiği takdirde ilgili kayıtların silinmesi konusundaki taleplerin mahkemelerce esastan değerlendirilmesi kişisel verilerin korunması konusunda bireylere önemli bir güvence sağlayacaktır. Bu tür bir yaklaşım, etkili yargısal koruma sağlama konusunda yargı mercilerinin temel hak ve özgürlükleri öncelediğini göstermeye elverişli olacaktır.

47. Başvurucunun işlemin iptal davasına konu olabileceğine ve etkilerine dair somut ve ikna edici gerekçeler ileri sürmesine rağmen yargı mercilerince bu hususların dikkate alınmadığı, bu suretle etkisi ağır olan ve farklı bir idari işleme doğrudan dayanak olarak kabul edilen istihbarat bilgi notunun düzenlenmesine ilişkin sürecin ve mevcut kişisel verilerin hukuki denetim alanı dışında bırakıldığı, böylece temel hak ve hürriyetlerin korunmasını öncüleyen bir yaklaşımın benimsenmediği değerlendirilmektedir. Ayrıca söz konusu notun ret işlemine esas olarak kabul edildiği ve gelecekte tesis edilmesi muhtemel işlemlere esas teşkil edebileceği hususu ileri sürülmesine rağmen İdare Mahkemesince verilen kararın gerekçesinde yer alandava konusu edilen kayıtların başka bilgi ve belgelerle desteklenmediği sürece işleme esas alınmayacağına ilişkin tespitler de başvurucunun savunulabilir nitelikteki iddialarının yeterli şekilde karşılanmadığını göstermektedir. Ek olarak idare tarafından tutulan bilgi fişlerinin muhataplarının karşısına yaşamları boyunca çıkarılabileceği gerçeği karşısında bu tür bir işlemin kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem olarak kabul edilmesine yönelik olarak benimsenen yargısal içtihatların yargı mercilerince değerlendirilmediği (bkz. § 17) ve temel hak ve hürriyetleri hak arama imkânını sağlama yönüyle genişleten yaklaşımdan uzak bir yargılama süreci yürütüldüğü değerlendirilmektedir.

48. Başvurucunun açtığı iptal davasında verilen davanın incelenmeksizin reddine ilişkin kararın bu yönüyle ilgili ve yeterli gerekçeler içermediği, başvurucunun iddialarının incelenmesine ve uygun bir telafi şansı sunmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Yargı mercilerince ortaya konulan yaklaşım, etkisi ağır ve sonuçları doğrudan diğer idari işlemlere esas teşkil eden bir işlemi hukuki denetim alanının dışında bırakmakta ve bu suretle temel hak ve hürriyetlerin ihlal edildiğine yönelik şikâyetin etkili bir şekilde incelenmesine imkân sağlamamaktadır. Neticede başvurucuya kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında olduğunu ileri sürdüğü müdahalenin ortadan kaldırılması talebiyle başvurabileceği ve asgari güvenceleri içeren, pratikte de işleyen etkili bir hukuk yolunun sunulmadığı sonucuna varılmıştır.

49. Açıklanan gerekçelerle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

50. Başvurucu; ihlalin tespitine, yeniden yargılama yapılmasına ve 50.000 TL tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

51. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

52. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

53. Diğer taraftan ihlal kararının başvurucunun açtığı iptal davasının esasıyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Anayasa Mahkemesinin ihlal gerekçelerini gözeterek ve davanın esası hakkında bir değerlendirme yaparak işlemin hukuka uygun olup olmadığına ilişkin kararı vermek yargılama mercilerinin takdirindedir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kişisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen kişisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin kişisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 5. İdare Mahkemesine (E.2019/2147, K.2020/39) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ile 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına ve bilgi için İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdare Dava Dairesine (E.2020/516, K.2020/1152) GÖNDERİLMESİNE, 4/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Özge Kahraman [2.B.], B. No: 2020/35291, 4/2/2025, § …)
   
Başvuru Adı ÖZGE KAHRAMAN
Başvuru No 2020/35291
Başvuru Tarihi 30/10/2020
Karar Tarihi 4/2/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen verilerin silinmesi talebiyle açılan davanın incelenmeksizin reddedilmesi nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkı İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi