TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SERKANT ACAR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/35490)
Karar Tarihi: 21/1/2025
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Mustafa Erdem ATLIHAN
Başvurucu
Serkant ACAR
Vekili
Av. Doğukan Tonguç CANKURT
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kolluk görevlilerince toplumsal bir olaya müdahale sırasında kullanılan gaz fişeğinin isabet etmesi neticesinde yaralanma meydana gelmesi ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkili olmaması nedeniyle kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, kamuoyunda Gezi Parkı eylemleri olarak bilinen protestolara yönelik kolluk müdahalesi nedeniyle Ankara'da 1/6/2013 tarihinde gerçekleşen gösteri yürüyüşü ve basın açıklamasına katılmış; topluluğa müdahalede bulunan kolluk görevlilerinden birinin ateşlemiş olduğu gaz fişeğinin başına isabet etmesi nedeniyle yaralanmıştır. Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Sağlık kurumu) kaldırılarak tedavi altına alınan başvurucu 12/7/2013 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) sunduğu dilekçeyle başına isabet eden gaz fişeği sonucu yaralandığını ve kolluk görevlilerinin kontrolsüz güç kullandığını belirterek olayda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinden şikâyetçi olmuştur.
3. Başsavcılık 2/9/2013 tarihli yazısı ile Ankara İl Emniyet Müdürlüğünden 1/6/2013 tarihinde herhangi bir toplumsal olaya müdahale edilip edilmediği hususunda bilgi istemiş, varsa olay tutanaklarının, vakanın gerçekleştiği yeri gören kameraların kayıtlarının, olay günü gaz fişeği kullanmakla görevli kolluk görevlilerinin listesinin gönderilmesini talep etmiştir. Başsavcılık, yine aynı tarihte sağlık kurumundan başvurucuya ait tıbbi belgeleri talep etmiş ve 25/10/2013 tarihinde de Adli Tıp Kurumundan başvurucunun yaralanmasının niteliğini tespit eder nitelikte tıbbi rapor düzenlenmesini istemiştir. 31/3/2015 tarihli "CD/DVD İzleme Tutanağı" ile soruşturma dosyasına kazandırılan ve olay tarihinde Ankara Kızılay bölgesinde meydana gelen Gezi Parkı eylemine ilişkin görüntü ve video kayıtlarını içerir CD ve DVD'lerin başvurucu ve vekili tarafından izlendiği ancak başvurucu tarafından kendisini yaraladığını iddia ettiği polis memurunun teşhis edilemediğinin tespit edildiği görülmüştür. Adli Tıp Kurumu sunduğu 25/10/2013 tarihli raporda başvurucunun yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokan bir durum oluşturmadığını ancak basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığını, kemik kırığına neden olduğunu, nazal kemik kırığının [burun kemiği kırığı] hayati fonksiyonlarını 1(Hafif) derecede etkilediğini belirtmiştir. Ankara İl Emniyet Müdürlüğü 15/7/2016 tarihinde FETÖ/PDY tarafından gerçekleştirilmek istenen darbe teşebbüsü sırasında Emniyet Müdürlüğüne uçaktan atılan bombanın ana su şebekesini patlatması sonrası arşivin tamamen su altında kalarak balçığa bulandığını, 2015 yılı ve öncesine ait arşiv kayıtlarının kullanılamaz hâle geldiğini Başsavcılığa iletmiştir.
4. Başvurucu 6/11/2013 tarihinde müşteki sıfatıyla verdiği ifadesinde olay tarihinde Gezi Parkı'na ilişkin devam eden protesto gösterilerine destek vermek amacıyla Ankara'da yapılan etkinliğe katıldığını, topluluğa müdahale eden polislerden birinin gaz tüfeği ile ateş ettiğini ve sakınmasına rağmen gaz fişeğinin burun kemiğinin tam üstüne temas edecek şekilde kafasını sıyırdığını, kendinden geçtiğini ve olay mahalinde bulunanlar tarafından hastaneye götürüldüğünü ifade ederek polis memurundan şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir.
5. Ankara Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği 1/8/2016 tarihli yazı ile şüphelilerin araştırılmasını talep eden Başsavcılık 22/3/2019 tarihinde daimî arama kararı vermiş ve aynı tarihte dosyayı Zamanaşımı Bürosuna tevdi etmiş, 30/7/2021 tarihinde ise zamanaşımı nedeniyle faili meçhul şüpheli hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.
6. Başvurucu 12/11/2020 tarihinde etkili bir soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle henüz soruşturma devam ederken bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu; kolluk kuvvetinin orantısız güç kullanımı nedeniyle ciddi şekilde yaralandığını, buna karşın etkili bir soruşturma yürütülmediğini, delillerin toplanmasında özensizlik olduğunu, uzun süre hareketsiz kalındığını belirterek kötü muamele yasağının ve barışçıl bir biçimde katıldığı toplantının kolluk kuvvetince kullanılan orantısız güçle dağıtılması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadı mevzuat sunularak olay detaylı şekilde aktarılmış; değerlendirme yapılırken bu hususların dikkate alınması gerektiği beyan edilmiştir. Başvurucu, karşı beyanında formdaki iddiaları yinelemiştir.
9. Başvuru yollarının tüketilmesi kuralı, bir soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünde inceleme yapılabilmesi için mutlak surette gerekli olmasa da yürütülen soruşturmanın -makul bir süreyi aşmaması şartıyla- ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi bireysel başvuruyla getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır. Bununla birlikte savunulabilir bir kötü muamele iddiası hakkında soruşturma başlatılmamışsa başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler. Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir. Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmalıdırlar. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her davanın koşullarına bağlı olarak değerlendirilecektir. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir [Yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının konu edildiği Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu (B. No: 2014/15732, 24/1/2018) başvurusunda yapılan aynı yöndeki değerlendirmelerin kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvurularda da uygulanmasına ilişkin örnek için bkz. İbrahim Şen, B. No: 2015/19415, 8/5/2019].
10. Başvuruya konu sürece bakıldığında 1/6/2013 tarihinde meydana gelen olayla ilgili olarak 12/7/2013 tarihinde Başsavcılık tarafından soruşturma işlemlerine başlandığı, 2/9/2013 tarihli yazı ile Ankara İl Emniyet Müdürlüğünden olaya ilişkin bilgi ve belgelerin istenildiği, yine aynı tarihte ilgili sağlık kurumundan başvurucuya ait tıbbi belgelerin talep edildiği, 25/10/2013 tarihinde de Adli Tıp Kurumu tarafından rapor düzenlendiği, 6/11/2013 tarihinde başvurucunun ifadesinin alındığı, 31/3/2015 tarihinde dosyaya kazandırılan görüntülerin teşhis için başvurucuya izletilmiş olduğu ve 1/8/2016 tarihli yazı ile Emniyet Müdürlüğünden şüphelilerin araştırılmasının talep edildiği görülmüştür. 1/8/2016 tarihinden sonra Başsavcılık olayın gerçekleşme koşullarının, fail veya faillerin tespitine yönelik esaslı hiçbir şey yapmamış, 22/3/2019 tarihinde de daimî arama kararı vererek soruşturma dosyasını Zamanaşımı Bürosuna tevdi etmiştir. Buna rağmen şikâyetini yetkili makamlara iletmede veya soruşturmanın etkisizliğiyle ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük çektiği yönünde herhangi bir iddiası bulunmayan başvurucu, bireysel başvuru yapmak için 12/11/2020 tarihine kadar beklemiştir. Oysa başvurucunun somut olayın koşullarında soruşturmanın etkisiz olduğunu en geç daimi arama kararının verildiği 22/3/2019 tarihinde fark ederek süresinde başvuru yapması gerekirdi. Bu nedenle 12/11/2020 tarihinde yapılan başvurunun süresi içinde yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
11. Açıklanan gerekçelerle başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.