TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ENGİN POLAT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/35991)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2024
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Yücel ARSLAN
|
Başvurucu
|
:
|
Engin POLAT
|
Vekili
|
:
|
Av. Yasemin KIZILBOĞA
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, hükümlüye kasten kendisine zarar verdiği gerekçesiyle bir ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma şeklinde disiplin cezası verilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan 24/2/2020 tarihinde tutuklanmış ve Ağrı Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) gönderilmiştir. Tutuklama kararının infazı sırasında başvurucu hakkında daha önce verilmiş mahkûmiyet hükümlerinin ceza infaz kurumuna bildirilmesi üzerine tutuklama kararının infazı beklemeye alınarak içtima edilen mahkûmiyet hükümlerinin infazına başlanmıştır.
3. Başvurucu 13/7/2020 tarihinde kendisine tıraş jiletiyle zarar vermiş, ayrıca müdahale için gelen doktora yaklaşık dokuz on tane ilaç içtiğini beyan etmiştir. Tedavisi sonrası alınan sağlık raporunda başvurucunun ilaç içmediği ancak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek kesikler ile intihar girişiminde bulunduğu belirtilmiştir.
4. İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığı 21/7/2020 tarihli kararı ile başvurucuya 3/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un (5275 sayılı Kanun) 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının d bendi uyarınca kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak sebebiyle bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma şeklinde disiplin cezası verilmiştir. Kararın gerekçesinde başvurucunun kendisini tıraş jileti ile kesmek suretiyle diğer mahpuslara kötü örnek teşkil ettiği, kendisini tedaviye gelen doktora yaklaşık dokuz on tane ilaç içtiğini söyleyerek yalan beyanda bulunduğu ve kurum içinde panik yaratacak eyleme sebebiyet verdiği ifade edilmiştir.
5. Başvurucu, anılan disiplin cezasına karşı Ağrı İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyet başvurusu yapmıştır. Başvurucu; şikâyet dilekçesinde ailevi sorun ve sıkıntıları nedeniyle yaşadığı psikolojik sorunlarından dolayı kendine zarar verdiğini, tedaviye gelen doktora sıkıntılarından dolayı birkaç tane ilaç içtiğini söylediğini ancak yanlış anlaşıldığını, intihar girişiminde bulunmadığını ve pişman olduğunu ifade etmiştir.
6. İnfaz Hâkimliği açık yargılama yaparak Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi üzerinden başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucu, savunmasında şikâyet dilekçesinde belirttiği hususları tekrarlamış, tutuklanması nedeniyle eşinin ve üç çocuğunun perişan olduğunu, eşiyle telefonda görüşmesinde küçük çocuğunun hasta olduğunu ve köyde oturan eşinin çocuğu doktora götüremediğini öğrenmesinden dolayı psikolojisinin bozulduğunu, bu nedenle bir an boşluğuna gelip böyle bir eylemde bulunduğunu belirtmiştir. İnfaz Hâkimliği başvurucunun sol kolunun iç kısmını İnfaz Kurumunda satılan tıraş jiletiyle kesmek suretiyle kendine kasten zarar verdiği ve bu şekilde kurumda korku ve paniğe sebep olduğu gerekçesiyle 18/9/2020 tarihinde şikâyetin reddine karar vermiştir.
7. Bu süreçte 25/9/2020 tarihinde Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan yürütülen yargılamada başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir. Başvurucu, hakkında infazı devam eden diğer mahkûmiyet kararlarının bulunması nedeniyle serbest bırakılmamıştır.
8. Başvurucu, şikâyetinin reddi kararına karşı itiraz başvurusunda bulunmuştur. Başvurucu itiraz dilekçesinde hakkında yürütülen kovuşturmada tahliye kararı verilmesine karşın aldığı disiplin cezasının iyi hâli bozduğu gerekçesiyle İnfaz Kurumunca tahliye edilmediğini, disiplin cezası nedeniyle tutukluluk süresinin uzamasının hukuka ve vicdana aykırı olduğunu ifade ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Ağrı 1. Ceza Mahkemesi kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle itiraz başvurusunu 6/10/2020 tarihinde reddetmiştir.
9. Başvurucu, nihai hükmü 13/10/2020 tarihinde öğrendikten sonra 11/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurucu 5/2/2021 tarihinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle ceza infaz kurumundan tahliye edilmiştir.
11. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).
13. Başvurucu; aile sorunları nedeniyle bunalıma girerek kendine zarar verdiğini, yaptığından pişman olduğunu belirttiğini ancak disiplin cezası alarak bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakıldığını, disiplin cezası nedeniyle iyi hâlinin bozulduğunu ve tahliye edilmediğini, büyük mağduriyet yaşadığını ifade ederek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
14. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun infazı devam eden mahkûmiyet cezaları nedeniyle tahliye edilmediği, başvuru formunda ise kesinleşmiş mahkûmiyetlere ilişkin bilgi verilmediği, yapılacak incelemede başvuru hakkının kötüye kullanımı nedeniyle başvurunun reddinin değerlendirilmesinin uygun olacağı ifade edilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucunun söz konusu disiplin suçunu işlediği 25/9/2020 tarihinde tahliyesine karar verilen tutuklama kararını değil, ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma suçundan verilen ve kesinleşen mahkûmiyet kararını infaz ettiği gözönünde bulundurulduğunda, bu hapis cezasına ilişkin koşullu salıverme hükümlerinden yararlanabilmesi için söz konusu disiplin cezasının infazının tamamlanması ve tekrar iyi hâllilik şartı sağladığına dair değerlendirme yapılmış olması gerektiği vurgulanmıştır. Görüşte, başvurucunun Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunduktan sonra Ağrı İnfaz Hâkimliğinin 5/2/2021 tarihli kararı ile şartla tahliye şartlarını yerine getirdiği tespit edilerek denetimli serbestlik tedbirinden yararlanarak ceza infaz kurumundan serbest bırakıldığına da dikkat çekilmiştir.
15. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında; infazı devam eden diğer mahkûmiyet kararlarının bulunması nedeniyle serbest bırakılmadığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, aldığı disiplin cezası nedeniyle iyi hâlli olmadığı gerekçesiyle tahliyesinin ceza infaz kurumunca ertelendiğini belirtmiştir.
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru ihlal iddialarının mahiyeti gereği, aile hayatına saygı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür (benzer yöndeki bir karar için bkz. Ahmet Bilgin ve diğerleri, B. No: 2015/11709, 12/12/2018, § 51).
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
18. Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma şeklindeki disiplin cezasıyla cezalandırılan başvurucunun aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin dayanağı olan 5275 sayılı Kanun'un 43. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı ve kurum düzeninin sağlanmasına yönelik meşru amacın bulunduğu açıktır. Bu belirlemenin ardından müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı yönünden inceleme yapılacaktır.
19. Anayasa’nın 19. maddesi gereği hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına birtakım sınırlamaların getirilmiş olması, hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Bu bağlamda idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir. Burada mühim olan ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması amacı ile hükümlünün özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir dengenin sağlanmış olmasıdır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 89; Ahmet Çilgin, B. No: 2014/18849, 11/1/2017, § 32). Başvuru konusu olay bakımından müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı incelenirken derece mahkemelerinin kararlarında ortaya konulan gerekçeler değerlendirilmeli ve müdahaleyi doğuran gerekçelerin inandırıcı bir şekilde ortaya konulup konulmadığına ve müdahalenin ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığına bakılmalıdır (Beşir Doğan, B. No: 2013/2335, 15/12/2015, § 44; Emre Sönmez, B. No: 2019/890, 13/1/2022, §§ 44, 45).
20. Somut olayda başvurucunun, kendine kasten zarar verdiği gerekçesiyle ceza infaz kurumunda korku ve panik yaratacak davranışta bulunma eylemi kapsamında, bir ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezasıyla cezalandırıldığı anlaşılmaktadır. Söz konusu kararda, başvurucunun kendisini tıraş jileti ile kesmek suretiyle diğer mahpuslara kötü örnek teşkil ettiği, kendisini tedaviye gelen doktora yaklaşık dokuz on tane ilaç içtiğini söyleyerek yalan beyanda bulunduğu ve kurum içinde panik yaratacak eyleme sebebiyet verdiği ifade edilmiştir. Başvurucu; derece mahkemeleri önünde intihar girişiminde bulunmadığını, yaptığından pişman olduğunu ve yanlış anlaşıldığını ileri sürmüştür.
21. İnfaz Hâkimliği, açık duruşma yaparak başvurucunun savunmasını almış, söz konusu eylemin sübuta erdiği ve kurumda korku ve paniğe sebebiyet verdiği gerekçesiyle şikâyeti reddetmiştir. Başvurucu bu karara karşı yaptığı itirazda ise disiplin cezası nedeniyle iyi hâlinin bozulduğundan ve tahliye kararına rağmen serbest bırakılmadığından yakınmıştır. Başvurucunun derece mahkemeleri ve Anayasa Mahkemesi nezdinde ileri sürdüğü iddialarının özünü tahliyesinin gecikmesi hususu oluşturmakta olup, disiplin cezası nedeniyle ailesiyle görüşemediği ve psikolojik sorunlarının daha arttığı yönünde öne sürdüğü bir iddiası bulunmamaktadır. Başvurucunun hakkında tahliye kararı verildiği tarihte infazı devam eden diğer ceza mahkûmiyeti kararının söz konusu olduğu anlaşılmaktadır.
22. Başvurucunun kendine kasten zarar vermesi üzerine ceza infaz kurumunca tedavi için gerekli tedbirlerin alındığı anlaşılmaktadır. Olay sonrası alınan sağlık raporunda başvurucunun ilaç içmediği ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek kesikler ile kendine zarar verdiği tespit edilmiştir. Somut olayın şartları dikkate alındığında söz konusu eylemin kurumda korku ve paniğe sebebiyet verebilecek davranış kapsamında değerlendirilmesinin temelsiz olduğu söylenemeyecektir. Bunun yanında başvurucuya söz konusu eylemi nedeniyle alt sınırdan disiplin cezası verilmiştir. Derece mahkemelerince özenli bir yargılama yürütülerek başvurucunun iddialarının yeterince değerlendirildiği görülmektedir. İnfaz Hâkimliği açık duruşma yaparak başvurucunun savunmasını almış ve disiplin cezasına konu eylemin sübuta erdiği kanaatine ulaşmıştır.
23. Başvuruya konu olan süreçte verilen mahkeme kararları değerlendirildiğinde disiplin cezasına gerekçe olarak kabul edilen ve başvurucuya yüklenen eylemin müdahalenin haklı olduğunu gösterecek şekilde ikna edici gerekçelerle ortaya konulduğu anlaşılmaktadır. Disiplin cezasının alt sınırdan verildiği gözetildiğinde aile hayatına saygı hakkına orantısız bir müdahale oluşturduğu da söylenemeyecektir. Bu durumda müdahalenin gerekliliği konusunda ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu, dolayısıyla başvurucunun aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
Recai AKYEL bu görüşe katılmamıştır.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Recai AKYEL'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/11/2024 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvurucu hakkında Ceza İnfaz Kurumu (CİK) tarafından tanzim edilen 13/07/2020 tarihli tutanağa göre; 13/07/2020 günü saat 04:00 sularında C-12 koğuşunun ziline basılması üzerine görevli memurlar mazgala gelip durumu sormuşlar ve hükümlünün (Başvurucu)kendisini tıraş jiletiyle kestiğinin beyan edilmesi üzerine, görevli memurlar müdahale ederek 112 acil servisini çağırmışlardır. 112 acil servisi ile gelen doktora başvurucunun 9-10 tane ilaç içtiğini söylemesi üzerine ve kolundaki kesiklerden dolayı Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevkinin yapıldığı şeklinde tutanak tanzim edilmiştir.
Başvurucu hakkında CİK tarafından tanzim edilen 13/07/2020 tarihli tutanak esas alınarak CİK tarafından disiplin soruşturması başlatılmış olup soruşturma neticesinde; 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 43. Maddesinin 2. Fıkrasının d bendi gereği ''Kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak '' eylemine göre başvurucunun''1 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma'' cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Başvurucunun 13/07/2020 tarihli sözlü savunmasında: “Ailevi sorunlarımdan dolayı psikolojim iyi değildi. Birkaç haftadır da sancılarım ve ağrılarım vardı. Bugün sabaha karşı kendi kendime zarar verdim. İntihar teşebbüsü değil sadece bunalıma girdiğimden yaptım. 112 acil servis doktoru beni yanlış anlamış olmalı, ben kendisine ağrılarım çok olduğunu ne kadar ilaç içsem de geçmediğini söyledim. Bunalımda olduğumdan dolayı kendi bedenime tuvalette üçlü permatikten sökmüş olduğum jiletle zarar verdim. Jileti de tuvalet deliğine attım. Yapmış olduğum bu olaydan dolayı çok pişmanım” demiştir.
Olaya ilişkin olarak T. D.'nin 13/7/2020 tarihinde verdiği tanık beyanında şöyledir: “Bugün sabah namazına uyanmıştım Abdest almak için tuvalete gittiğimde [başvurucunun] kolunu kestiğini gördüm. Hemen durumu nöbetçi memurlara bildirdim. Daha sonra memurlar içeri girip [başvurucuyu] koğuştan alıp çıkardılar ''
Olaya ilişkin olarak A. K.’ın 13/7/2020 tarihinde verdiği tanık beyanı şöyledir : ''Sabah namazına uyandığımda [başvurucunun] uyanık olduğunu gördüm. Neden uyumadın diye sorduğumda uyku tutmadığını söyledi. 1 hafta 10 gündür [başvurucu] hep böyleydi. Genelde psikolojisi iyi değildi. ''
Olaya ilişkin C-12 koğuşunda bulunan diğer mahpusların alınan beyanlarında başvurucunun kendisini tıraş jiletiyle kestiği, koğuşta bulunan diğer mahpuslarla herhangi bir kavgasının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; başvurucunun, ailevi sorunlarından dolayı psikolojisinin iyi olmadığı, o gün sabaha karşı kendi kendine zarar verdiği, bunalıma girdiği, bunalımda olduğundan dolayı kendi bedenine tuvalette üçlü permatikten sökmüş olduğu jiletle zarar verdiği, sağ ön kol iç kısımda yaklaşık 5 cm lik + 3cm lik ve 6 cm lik derin olmayan yüzeysel kesi oluştuğu anlaşılmıştır.
Anlatımlardan anlaşılacağı üzere, psikolojik bir bunalım ile kişinin kendine zarar verme eylemi ve davranışının CİK tarafından “Kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak '' eylemi olarak nitelendirilmesi isabetli olmamıştır. Yaşanan böyle bir olay karşısında, CİK, öncelikle başvurucuyu psikiyatri ve psikolog servislerine acilen götürmeliydi. Kişinin yaşam hakkını koruma hususunda Devletin pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Kendine zarar verme eylemi içinde olmak ve kendine zarar verici davranışta bulunmak, psikiyatriste ve psikoloğa gösterilmeyi zorunlu kılan bir durumdur. Psikolojik sorunu, bunalımı ve depresyonu olmayan bir kişinin kendisini tıraş jiletiyle kesmek suretiyle kendine zarar vermesi mümkün değildir.
Kendine zarar veren davranışta bulunan bir kişinin eylemi ve faaliyeti, öncelikle kişinin kendine zarar verdiğinden dolayı; “Kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak '' eylemi olarak nitelendirilemez. Başvurucunun yaşanan olayı, söz konusu disiplin suçunu oluşturmamaktadır ve söz konusu disiplin cezasını hak etmemektedir.
Ayrıca, ailevi sorunlarından dolayı psikolojisi iyi olmayan, bunalımda olduğundan dolayı, kimsenin olmadığı, bir gece vaktinde, kendi ürettiği bir araçla, kendine zarar veren, vücudunda kesi oluşturan bir kişinin, 1 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası ile cezalandırılması, kişinin psikolojik sorunlarının artmasına, belki de yarım kalan kendine zarar verme eylemine devam etmesine neden olacaktır. Yukarıda yapılan anlatımlar nedeniyle, çoğunluk görüşüne katılmam mümkün olmamıştır.