TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
DİLEK YAZICI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/37041)
Karar Tarihi: 7/1/2025
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Olcay ÖZCAN
Başvurucular
1. Dilek YAZICI
2. Elife YAZICI
3. Fahrinaz ÇİFÇİ
4. Fatma Sibel MERCAN
5. İhsan YAZICI
6. Nesibe YAZICI
7. Oğuz Cem YAZICI
8. Ufuk YAZICI
9. Yavuz YAZICI
10. Yüksel Murat YAZICI
Vekili
Av. Cevdet ÇİFTÇİ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, imar mevzuatına aykırı olduğu gerekçesiyle yıkılan yapının yapı bedeli ile kira kaybından kaynaklanan zararının ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Ankara'nın Altındağ ilçesi Sakarya Mahallesi Gazeteci Kemal Aşık Caddesi'nde bulunan 619 ada 12 parsel sayılı ve ahşap ev vasıflı taşınmaz başvurucuların murisleri H.Y. ve M.Y. adına tapuya kayıtlıdır.
A. İdari İşlemlerin İptali Talebiyle Açılan Davalara İlişkin Süreç
3. Ankara II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu (Koruma Kurulu) 28/12/2012 tarihinde başvurucuların murislerine ait taşınmaza komşu 619 ada 10 ve 11 numaralı parsel sayılı taşınmazlarda bulunan yapının kültür varlığı özelliği göstermesi nedeniyle 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tesciline karar vermiştir, ayrıca tescilli yapı ile aynı parselde ve komşu 12 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan iskânsız ve kaçak olduğu belirtilen yapılara ilişkin olarak belediyesince imar mevzuatı doğrultusunda işlem yapılması gerektiği ifade edilmiş ve bu karar Altındağ Belediye Başkanlığına (Belediye) gönderilmiştir.
4. Belediye İmar ve Şehircilik Müdürlüğü 18/1/2013 tarihinde 619 ada 12 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapının on beş gün içinde tahliye ve tasfiye edilmesi gerektiğine ilişkin ihtar düzenlemiş ve aksi taktirde yapı hakkında 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. ve 42. maddeleri uyarınca işlem yapılacağını bildirmiştir. Ayrıca Belediye 15/2/2013 tarihinde yapı tatil zaptı düzenlemiş ve iskân hâlinde olduğu tespit edilen 12 No.lu parsel üzerindeki yapının yıkımı için yedi gün süre vermiştir. Yapı tatil zaptında taşınmazın ada ve parsel numarası yanında adresinin Kemal Aşkı Caddesi No:16 olduğu ifade edilmiş, bundan başka taşınmaz üzerindeki yapının nitelikleri hakkında bir bilgiye yer verilmemiştir.
5. Belediye Encümeni 27/2/2013 tarihinde, Koruma Kurulunun 28/12/2012 tarihli kararına istinaden 12 No.lu parsel üzerindeki yapının 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca yıkımına karar vermiştir.
6. H.Y. ve M.Y. mirasçıları, Belediye ile Kültür ve Turizm Bakanlığı (Kültür Bakanlığı) aleyhine 28/12/2012 ve 18/1/2013 tarihli işlemlerin iptali istemiyle 1/2/2013 tarihinde Ankara 15. İdare Mahkemesinde(15. İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Ayrıca aynı davalılara karşı Ankara 6. İdare Mahkemesinde (6. İdare Mahkemesi) 13/3/2013 tarihinde açtıkları davada ise 28/12/2012 tarihli işlem ile Belediye Encümeninin 27/2/2013 tarihli işleminin iptalini talep etmiştir.
7. 15. İdare Mahkemesi 12/5/2016 tarihinde yıkım kararı alınmadan önce 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca yapının ruhsatsız olduğuna ilişkin usulüne uygun tespit yapılmadığı, yapı tatil tutanağı düzenlenerek yapının mevzuata uygun hâle getirilmesi için süre verilmediği gerekçesiyle Belediye işleminin iptaline, 6. İdare Mahkemesinin 7/7/2015 kararıyla anılan işlem iptal edildiğinden Kültür Bakanlığı aleyhine açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Kararın temyiz istemini inceleyen Danıştay Altıncı Dairesi (Altıncı Daire) 23/9/2020 tarihinde, Belediye işleminin usulüne uygun olduğu gerekçesiyle kararın bu kısmının bozulmasına diğer kısım yönünden kararın onanmasına karar vermiş ve yapılan karar düzeltme talebini de 23/9/2021 tarihinde reddetmiştir.
8. 6. İdare Mahkemesi 7/7/2015 tarihinde, yıkım kararı alınmadan önce 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesindeki prosedüre uyulmadığı gerekçesiyle işlemleri iptal etmiştir. Kararın temyiz istemini inceleyen Altıncı Daire ise 23/9/2020 tarihinde, ruhsatsız yapıya ilişkin işlemlerin usulüne uygun olduğu gerekçesiyle kararı bozmuş ve yapılan karar düzeltme talebini de 26/5/2021 tarihinde reddetmiştir. Her iki karar sonrasında yapılan işlemler hakkında başvuru dosyası ve eklerinde herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.
B. Bireysel Başvuruya Konu Tam Yargı Davasına İlişkin Süreç
9. H.Y ve M.Y. mirasçıları olan başvurucular 2/2/2016 tarihinde Kültür Bakanlığı ve Belediye aleyhine 6. İdare Mahkemesinde tam yargı davası açmış ve bina bedeline karşılık 300.000 TL ile kira kaybından kaynaklanan 122.500 TL'nin yıkım tarihinden itibaren yasal faiziyle ödenmesini talep etmiştir. Ayrıca bu davada başvurucular, murislerinin 1981 yılında tapusunu edindiği taşınmaz üzerindeki yapının yıkımına ilişkin işlem aleyhine açtıkları dava kabul edildiği hâlde kamulaştırma işlemi yapılmaksızın binanın yıkıldığını belirterek binanın değeri ile kullanamamaktan kaynaklanan kira bedeli zararlarının bulunduğunu ileri sürmüştür. Başvurucuların dava dilekçesine ekledikleri kira sözleşmesi incelendiğinde kiraya verenin başvuruculardan Yavuz Yazıcı, kiracının üçüncü kişi şirket ve kira adresinin yapı tatil zaptındaki adres ile aynı olduğu, yapının işyeri niteliğiyle 1/7/2011 tarihinden itibaren beş yıl süreyle kiraya verildiği anlaşılmıştır.
10. 6. İdare Mahkemesi 17/3/2016 tarihinde bağlantı nedeniyle 15. İdare Mahkemesine gönderme kararı vermiştir. Davanın gönderildiği 15. İdare Mahkemesi 26/4/2017 tarihinde idari işlemler iptal edilmiş olsa dahi binaya ait herhangi bir ruhsat bulunmadığı, davacıların kaçak yapı inşası nedeniyle müterafik kusurunun bulunduğu, tüm sonuçları üstlendikleri, idarenin hizmet kusuru ile zarar arasındaki illiyet bağının kesildiği ve yıkım nedeniyle tazmini gereken bir zararın varlığından söz edilemeyeceği gerekçeleriyle davayı reddetmiştir.
11. Başvurucuların istinaf istemini inceleyen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 6. İdare Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 26/12/2017 tarihinde farklı gerekçeyle isinaf talebini reddetmiştir. Kararın gerekçesinde:
i. Binanın yıkımı nedeniyle açılan davada tazminat isteminin kamulaştırma yapılmaması ve hukuka aykırı işlem tesis edilmesi hususlarına dayandırıldığı,
ii. 3194 sayılı Kanun hükümleri kapsamında ilgili idareden inşaat ruhsatı alınmadan yapılmış olan yapı nedeniyle hukuken korunması gereken bir hakkın bulunmadığı,ruhsatsız yapıların yıkımı nedeniyle yapı sahibine kamulaştırma bedeli ödeneceğine ilişkin bir düzenleme de öngörülmediğinden idarenin kamulaştırma yükümlülüğü olduğundan söz edilemeyeceği,
iii. Ruhsatsız yapının yıkımına ilişkin Belediye Encümeni kararının yargı kararı ile iptal edildiği gerekçesiyle bina maliyet bedeli ile yoksun kalındığı öne sürülen kira geliri yönlerinden tazminat istemine gelindiğinde ise3194 sayılı Kanun'un 32. maddesi gereği yıkım işlemi tesis edilmesi gerektiği ve Belediye Encümen kararının da bu nedenle alındığı, ayrıca ruhsatsız yapının yıkımına ilişkin Belediye Encümeni kararının usul hükümlerine uyulmadığı gerekçesiyle iptal edildiği ancak hizmet kusurunun varlığından hareketle açılan davada tazminat isteminin konusunu ruhsatsız yapının bina maliyet bedeli ile mahrum kalınan kira geliri oluşturduğundan öne sürülen zarar unsurlarının yasal dayanağının bulunmadığı,
iv. Dava dilekçesinde, hukuka aykırı olarak tesis edilen işlem nedeniyle yıkılan yapının enkaz bedeli, eşyalar, teçhizat vs. yönlerinden oluştuğu öne sürülen başkaca bir zarar unsuruna da yer verilmediğinden davanın reddi gerektiğine işaret edilmiştir.
12. Başvurucuların temyiz istemini inceleyen Altıncı Daire 23/9/2020 tarihinde Bölge İdare Mahkemesi kararını uygun bulmuş ve kararı onamıştır.
13. Başvurucular, nihai hükmü 4/11/2020 tarihinde öğrendikten sonra 2/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Başvurucu Elife Yazıcı'nın İhlal İddiaları
15. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 51. maddesi ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 83. maddesi gereği başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve yargılama giderleri dışında ilgilinin 2.000 Türk lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir.
16. Anılan düzenlemelerde genel olarak bir hakkın öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı açıkça görülmüştür. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Anayasa Mahkemesinin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28; Mehmet Güven Ulusoy [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015, § 31).
17. Bu kapsamda özellikle Anayasa Mahkemesini yanıltmak amacıyla gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında Anayasa Mahkemesinin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılması, söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29; Mehmet Güven Ulusoy, § 32; Osman Sandıkçı, B. No: 2013/6297, 10/3/2016; Selman Kapan ve diğerleri, B. No: 2013/7302, 20/4/2016).
18. Başvurucu Elife Yazıcı 6/5/2017 tarihinde vefat etmiştir. Buna rağmen Av. Cevdet Çiftçi 2/12/2020 tarihinde Elife Yazıcı'nın anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuru yapmış, başvuru formunda da Elife Yazıcı'nın ölümünden bahsetmemiştir.
19. Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin bireysel başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi adına bir başkası tarafından bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır (Abdurrehman Uray, B. No: 2013/6140, 5/11/2014, § 30).
20. Açıklanan gerekçelerle başvuru tarihinden önce vefat eden başvurucu adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukat tarafından yapılan bireysel başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
21. Bu durumda Av. Cevdet Çiftçi hakkında Anayasa Mahkemesini yanıltıcı nitelikte başvuru yapması nedeniyle 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve İçtüzük’ün 83. maddesi uyarınca takdiren 2.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi gerekir.
B. Diğer Başvurucuların Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiği İddiaları
22. Başvurucular, murisleri tarafından 1981 yılında taşınmazın satın alındığını, geçerli bir hukuki neden olmadan ve kamulaştırma yapılmaksızın yapının yıkıldığını, yıkım nedeniyle yapı bedeli ile kira kaybına ilişkin zararlarının meydana geldiğini ve bu zararlarının karşılanmadığını belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığı'na gönderilmiştir.
23. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
24. Anayasa Mahkemesi, ruhsatsız yapıların yıkılmasına ilişkin Mehmet Memiş (B. No: 2015/5380, 30/10/2018) ve Beyhan Polat ve Mehmet Polat (B. No: 2016/6635, 4/4/2019) kararlarında başvurucuların yıkılan yapıların kullanımı yönünden Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken bir menfaatlerinin olduğunu kabul etmiştir (Mehmet Memiş § 37; Beyhan Polat ve Mehmet Polat § 27). Başvuru konusu olayda başvurucuların yıkılan yapı ve kullanımı yönünden Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken menfaatlerinin olduğu kabul edilmiştir.
25. Durali Gümüşbaş kararında başvurucu adına kayıtlı tapulu taşınmaz üzerindeki ruhsatsız binanın Belediye tarafından yürütülen yol açma çalışması sırasında yıkılması nedeniyle kamu makamlarının doğrudan yürütmekte olduğu bir faaliyet sırasında başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale meydana geldiği ifade edilmiştir. Söz konusu müdahalenin niteliği sebebiyle mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir ( Durali Gümüşbaş,B. No: 2015/6427, 10/10/2018 §§ 40-42). Somut olayda da başvurucuların mülkiyet hakkı yönünden şikâyet ettikleri temel husus, taşınmaz üzerindeki yapının bedeli ve kira kaybı ödenmeden yıkılmasına ilişkindir. Dolayısıyla bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı değerlendirilmiş ve başvurunun mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına saygıya ilişkin genel kural çerçevesinde incelenmesi uygun bulunmuştur.
26. Somut olayda yapı 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca yıkılmıştır. Dolayısıyla yıkımın kanuni dayanağının bulunduğu ve başvurucuya ait yapının ruhsatı olmadığı gerekçesiyle yıkılmasının kamu yararına dayalı meşru bir amacının olduğu değerlendirilmiştir.
27. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
28. Ruhsata aykırı olduğu anlaşılan yapının yıkılmasının öngörülen meşru amacı gerçekleştirmek için elverişli ve gerekli olduğu değerlendirilmiştir. Bu sebeple müdahalenin orantılılığının tartışılması gerekmektedir.
29. Anayasa Mahkemesi, ruhsata aykırı ya da kaçak nitelikteki yapıların yıkılması ve herhangi bir tazminat ödenmemesine ilişkin Ayşe Öztürk (B. No: 2013/6670, 10/6/2015), İrfan Öztekin (B. No: 2014/19140, 5/12/2017), Rifat Algan (B. No: 2014/19138, 22/2/2018), Durali Gümüşbaş (B. No: 2015/6427, 10/10/2018) ve Abbas Özçelik ve diğerleri (B. No: 2016/3193, 29/5/2019) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede söz konusu kararlarda; şehir planlaması ile ilgili düzenlemelere aykırı şekilde inşa edilmiş olması sebebiyle idari makamlarca yapının her an yıkılması mümkün olmasına rağmen bu yönde bir girişimde bulunulmaması ve önlem alınmaması, uzunca bir süre bu duruma sessiz kalınması, esasen yapı sebebiyle vergi tahsil edilmesi veya yapının kamu hizmetlerinden yararlandırılması suretiyle bu alanlarda sosyal ortam ve aile ortamının oluşturulmasına izin verilmesi hâlinde inşa edilen yapının kullanılmasından kaynaklanan ekonomik değerin mülk oluşturduğu belirtilmiş, ayrıca yargı mercilerinin sadece binanın ruhsatsız olduğu olgusundan hareket edip olayın gelişiminde kamu makamlarının edilgen tutumunu dikkate almamalarının bütün zarara tek başına başvurucuların katlanması sonucuna yol açtığı ve başvuruculara şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediği sonucuna ulaşılmıştır.
30. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Beyhan Polat ve Mehmet Polat kararında metruk hâle geldiğinin tespit edilmesi üzerine yıkım kararı verilmesi hâlinde başvurucuların yapıların yıkılabileceğini öngörmesinin mümkün olduğunu belirtmiş ve metruk yapıların yıkılmasının dayandığı kamu yararı amacının ağırlığı ile karşılaştırıldığında mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin başvuruculara aşırı bir külfet yüklemediği sonucuna ulaşmıştır(Beyhan Polat ve Mehmet Polat §§ 38-41).
31. Başvurucular, açtıkları davada murislerinin 1981 yılında tapusunu edindiği taşınmaz üzerindeki yapının kamulaştırma işlemi yapılmaksızın yıkıldığını belirterek binanın bedeli ile kullanamamaktan kaynaklanan kira kaybına ilişkin zararlarının karşılanmasını talep etmiştir. Başka bir ifadeyle başvurucular, davayı yalnızca yıkım işleminin hukuka uygun olmadığı iddiasına dayandırmış ve yargılama mercileri de bu hukuki temel üzerinden değerlendirmede bulunarak davayı reddetmiştir. Dava sırasında ve bireysel başvuru formunda başvurucuların taşınmaz üzerindeki yapının uzun bir süre önce yapıldığına, inşası sonrasında uzun süre kullanıldığına, kamu makamlarının vergi almak ve altyapı hizmetleri sağlamak gibi işlemlerle yapının kullanılmasına müsaade ettiklerine veya mühürleme ve yıkım kararı almayarak kullanıma sessiz kaldıklarına ilişkin herhangi bir iddiada bulunmadıkları ve bu yönde bir delil sunmadıkları anlaşılmaktadır. Başvurucuların sunduğu tapu kaydı incelendiğinde taşınmazın vasfı ahşap ev olarak ifade edilmiş ise de ruhsatı olmadığı gerekçesiyle yıkılan yapının tapu kaydında belirtilen ahşap ev olup olmadığı da anlaşılamamaktadır.
32. Somut olay, ruhsatsız olduğu gerekçesiyle yıkılan yapının uzun süre kullanıldığına ilişkin bir iddianın ortaya konulmamış olması nedeniyle Ayşe Öztürk, İrfan Öztekin, Rifat Algan, Durali Gümüşbaş, Abbas Özçelik ve diğerleri kararlarından farklılaşmaktadır. Buna göre Koruma Kurulu tarafından ruhsatsız olduğu tespit edilen yapıya ilişkin işlemlerin yapılması için 28/12/2012 tarihinde Belediyeye yazı yazılmıştır. Belediye 18/1/2013 tarihinde yapının on beş gün içerisinde tahliye ve tasfiye edilmesi gerektiğine ilişkin ihtar düzenlemiş ve sonrasında da 15/2/2013 tarihinde yapı tatil zaptı düzenleyerek yapının yıkımı için yedi gün süre vermiştir. Son olarak Belediye Encümeni 27/2/2013 tarihinde yapının yıkımına karar vermiştir. Yapının yıkım tarihi tam olarak tespit edilememekle birlikte bireysel başvuruya konu edilen tam yargı davasından evvel yıkıldığı, ayrıca bu işlemlerin iptali için açılan davaların ilk derece mahkemelerince kabul edilmekle birlikte daha sonra kararların bozulduğu görülmektedir. Dolayısıyla başvurucular lehine kesinleşmiş bir iptal kararından da söz etmek mümkün değildir. Son olarak ruhsatsız yapının uzun süre kullanıldığına ilişkin bir iddianın ortaya konulmadığı, Koruma Kurulu tarafından gönderilen yazı sonrasında Belediyenin derhal harekete geçerek yıkıma yönelik işlemler yaptığı ve uzun bir süre geçmeksizin 2/2/2016 tarihinden evvel yapının yıkıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucular açısından yıkım işleminin uygulanabileceği öngörülebilir niteliktedir.
33. Sonuç olarak ruhsatsız olarak inşa edilen yapının yıkımı nedeniyle yapılan müdahalenin belirtilen kamu yararı amacı ile başvurucuların mülkiyet haklarının korunması arasında olması gereken adil dengeyi başvurucular aleyhine bozmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
34. Açıklanan nedenlerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu Elife Yazıcı yönünden başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. Avukat Cevdet Çiftçi'nin 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 83. maddesi uyarınca 2.000,00 TL disiplin para cezası ile CEZALANDIRILMASINA OYBİRLİĞİYLE,
B. Diğer başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Selahaddin MENTEŞ 'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 7/1/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
1. Anayasa Mahkemesi, 2020/37041 esas sayılı dosyada, sayın çoğunluk başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
2. Aşağıda açıkladığım gerekçelerle başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.
3. Olay ve olgular, mahkemenin gerekçeli kararında özetlenmiştir.
4. Ankara ili, Altındağ ilçesi, Sakarya Mahallesi, Gazeteci Kemal Aşık Caddesi'nde bulunan 149 metrekarelik ahşap ev, başvurucuların murislerince 1981 yılında satın alınmıştır. Koruma Kurulu tarafından 2012 yılında taşınmaz, kültür varlığı olarak tescil edilmiş ve başvuruculara, taşınmaz üzerindeki yapının kaçak olduğu belirtilerek belediyeden İmar Kanunu hükümlerine göre işlem yapılması istenmiştir. Belediye tarafından yapılan tahliye ve yıkıma ilişkin alınan kararlar, idare mahkemelerine açılan davalar sonucunda iptal edilmiştir. Başvurucuların, yargı kararlarına rağmen yapının yıkıldığı gerekçesiyle bina maliyet bedeli ile mahrum kaldıkları kira gelirine karşılık açtıkları dava, 3194 sayılı Kanun'a göre ruhsatlı bulunmayan yapıya ilişkin hukuken korunması gereken bir hakkın bulunmadığı, ruhsatsız yapıların yıkımı nedeniyle yapı sahibine kamulaştırma bedeli ödeneceğine ilişkin bir düzenleme öngörülmediği ve oluşturduğu öne sürülen zarar unsurlarının yasal dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
5. Başvurucuların açtıkları davalar lehlerine sonuçlandığı hâlde ve geçerli bir neden bulunmadığı hâlde yapının yıkılması, bu nedenle ortaya çıkan yapı bedeli ve kira kaybına ilişkin zararların karşılanmaması, yargı makamlarının yaptığı yargılama sonucu çözüme kavuşturulmamıştır.
6. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
7. Mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul edilen mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup, bu alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166, 25/6/2015, § 31). Anayasa’nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü malvarlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
8. Anayasa’nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkı, kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, onun üzerinde tasarruf etme ve ürünlerinden yararlanma imkânı verir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32). Dolayısıyla malikin mülkünü kullanma, mülkün semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlandırılması, mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 53). Taşınmazın başvurucular adına tescil edilmesi hükmünü içeren mahkeme kararının icra edilmemesi, mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir.
9. Başvurucuların, yargı organları nezdinde açmış olduğu davalar lehlerine sonuçlanmasına rağmen mülklerindeki yapı yıkılmıştır. Kamu makamları, yargı kararlarına rağmen yapının yıkılmasını engellememiştir. Başvurucuların bina maliyet bedeli ve yoksun kaldıkları kira bedeline ilişkin açmış oldukları davalarda, yargı makamlarının gerekçeleri, yukarıda Anayasa’da ortaya konulan mülkiyet hakkı güvencelerini karşılamamaktadır. Bu nedenle başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.
Üye