TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TURGUT AKYOL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/39499)
|
|
Karar Tarihi: 26/3/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Muzaffer KORKMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Turgut AKYOL
|
Vekili
|
:
|
Av. Fatma DEMİRER
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; hukuka aykırı gözaltı ve adli kontrol tedbirleri için açılan tazminat davasında gözaltı tedbiri yönünden yetersiz tazminata hükmedilmesi ve adli kontrol tedbirine yönelik tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. PKK/KCK terör örgütünün Manisa'daki gençlik yapılanmasına yönelik olarak Manisa Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında başvurucu 20/10/2015 tarihinde gözaltına alınmıştır.
3. 22/10/2015 tarihinde tutuklanması talep edilen başvurucu, Manisa 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin aynı tarihli kararıyla haftada bir gün kolluk birimine imza verme yükümlülüğü şeklinde adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmıştır.
4. Başvurucu hakkında açılan davada Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesi 1/6/2018 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan mahkûmiyetine hükmetmiştir. Anılan karara karşı başvurucu istinaf kanun yoluna başvurmuş ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesi, kararın kaldırılmasına ve başvurucunun atılı suçu işlediğinin sabit olmaması gerekçesiyle beraatine karar vermiştir.
5. Beraat kararı temyiz edilmeden 12/6/2019 tarihinde kesinleşmiştir.
6. Beraat kararının kesinleşmesi üzerine başvurucu, haksız gözaltı ve adli kontrol tedbirleri nedeniyle miktarını belirtmediği maddi tazminat ile 5.000 TL manevi tazminatın ödenmesi talebiyle dava açmıştır.
7. Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesi 6/2/2020 tarihinde başvurucunun beraat etmiş olması nedeniyle tazminat hakkına sahip olduğunu ifade etmiş vegözaltı tedbirine bağlı olarak başvurucuya 66,70 TL maddi tazminat ve 200 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
8. Başvurucu, istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
9. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi kesin nitelikte verdiği 2/10/2020 tarihli kararda, başvurucunun gözaltında kaldığı sürede maaşının eksiksiz ödendiğini ifade etmiş ve -maddi tazminatın verilmemesi gerektiği gerekçesiyle- hükmü düzelterek maddi tazminata ilişkin istinaf talebini reddetmiş; kararın manevi tazminata ilişkin kısmını ise hukuka uygun bularak aynı şekilde istinaf başvurusunu reddetmiştir.
10. Bu karar 27/10/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 7/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Başvuru Süresi ve Mazeret Yönünden Ön İnceleme
13. Başvurucunun -başvuru konusu davada da vekilliğini yapan- vekili 30/10/2020 tarihinde İzmir'de yaşanan depremde avukatlık ofisinin bulunduğu apartmanın yıkıldığını, 37 kişinin vefat ettiği ve çalışma arkadaşının da yaralı çıkarıldığı apartman enkazında hiçbir dava evrakına ulaşamadığını, başvuru tarihi olan 7/12/2020 itibarıyla da enkaz kaldırma çalışmalarının devam ettiğini belirterek başvuruyu süresinde yapamamasına ilişkin öne sürdüğü bu mazeretinin kabulünü talep etmiştir.
14. Başvurucu, nihai kararı 27/10/2020 tarihinde kararın tebliğiyle öğrenmiş ve otuz günlük kanuni süre geçtikten sonra 7/12/2020 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Başvurucu, süresi içinde bireysel başvuru yapamamış ise de mazeretinin geçerli olduğu değerlendirildiğinden mazeretin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu, şartları oluşmadığı hâlde gözaltı işlemi yapıldığını ve gözaltı tedbiri için hükmedilen tazminatın yeterli olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Başvuru, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.
18. Anayasa Mahkemesi Gülseren Çıtak ([GK], B. No: 2020/1554, 27/4/2023) kararında haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilenlerin 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunu tükettikten sonra yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmadığı ve ödenen tazminatın yetersiz olduğu iddiasıyla yaptıkları bireysel başvurularda başvuru yollarının tüketildiğinin kabul edilebilmesi için yalnızca 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi kapsamında bir tazminat davasının açılmasının yeterli olacağı sonucuna varmıştır. Zira bu hükümle yakalama, gözaltı ve tutuklamanın daha sonra verilen kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararıyla hukuka aykırı hâle geldiğinin kabul edildiği, dolayısıyla 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca açılan tazminat davalarının Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında olduğu değerlendirilmiştir. Bu çerçevede bu bent kapsamında açılan davalarda hukuka aykırılık kanun gereğince kabul edildiğinden ağır ceza mahkemesince bu bende dayanılarak tazminat ödenmesi durumunda Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında yapılacak inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (Gülseren Çıtak, §§ 36-39).
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
20. Somut olayda İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi başvurucunun gözaltında kaldığı dönemde çalıştığı yerde maaşının tam olarak ödendiğini belirterek bu nedenle başvurucunun maddi olarak zarar görmediğini vurgulamış ve maddi tazminat talebini reddetmiştir. Maddi tazminat talebine ilişkin ulaşılan bu sonucun davanın koşullarında orantısız olduğu söylenemeyecektir.
21. Manevi tazminat talebine ilişkin olarak ise başvurucuya nihai olarak 200 TL tutarında tazminat ödenmesine hükmedilmiş olup başvuruda yapılacak inceleme bu tazminat miktarının yeterliliğini belirlemekle sınırlı olacaktır (M.E. [2. B.], B. No: 2018/696, 9/5/2019, § 47).
22. Yargı mercilerinin tazminat taleplerine yönelik olarak somut olayın şartlarına göre takdir yetkisi bulunmakla birlikte meydana gelen ihlalle orantılı olmayan önemsiz miktarda bir tazminat tutarı Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasına aykırı olacaktır. Öte yandan tazminat miktarı Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda verdiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşük olmamalıdır. Bununla birlikte hükmedilen miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarından belirli ölçüde düşük olması tek başına Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği anlamına gelmez. Tazminatın Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla uyumlu olup olmadığı değerlendirilirken somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerekir (M.E., § 48).
23. Manevi tazminat miktarının yeterli olup olmadığı belirlenirken tazminata karar veren yargı merciinin karar tarihinde Anayasa Mahkemesinin benzer başvurular üzerine verdiği veya verebileceği tazminat miktarına göre bir karşılaştırma yapılacaktır. Anayasa Mahkemesince yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle manevi tazminata hükmedilirken kişinin sosyal ve ekonomik durumu, mesleki ve toplumsal konumu, üzerine atılı suçun niteliği, koruma tedbirine neden olan olayın cereyan tarzı, tedbirin kişinin üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler ve tedbirin süresi, tedbir nedeniyle meydana gelen ihlalin ağırlığı dikkate alınmaktadır (Siyami Hıdıroğlu [GK], B. No: 2018/11489, 11/1/2024, § 35).
24. Ödenmesine karar verilen tazminatın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte somut olayın şartlarında -iki günlük gözaltı süreci için- 200 TL tutarındaki miktarın tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olduğu anlaşılmıştır (Anayasa Mahkemesinin gözaltı tedbirinin hukukiliği ile ilgili iddialarda bir günlük gözaltı süresi için hükmettiği tazminat miktarı karar tarihi olan 2020 yılı için asgari 600 TL, ortalama 1.600 TL, azami 4.000 TL'dir. 2025 yılı için ise asgari tutar 3.330 TL'dir.) Buna göre başvurucuya ödenmesine hükmedilen tazminatın Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan esaslara aykırı bir durum söz konusu olmasına rağmen başvurucunun manevi zararını karşılamaktan uzak olduğu sonucuna varılmıştır.
25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu; adli kontrol tedbiri nedeniyle uğradığı zararın tazmin edilmesine ilişkin talebinin gerekçesiz bir kararla reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Başvurucu hakkındaki imza atma yükümlülüğü şeklindeki adli kontrol tedbiri kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale oluşturmadığından başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
28. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak hakkın kapsamı düzenlenmemiştir. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına "ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkı metne dahil" edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde "herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu" ibaresinin eklenmesinin amacının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (Sözleşme) düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 54). Bu itibarla Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriği belirlenirken Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ve buna ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadının da gözönünde bulundurulması gerekir (Onurhan Solmaz [1. B.], B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
29. Anayasa Mahkemesi Yahya Çevik ([1. B.], B. No: 2018/15454, 17/11/2021) başvurusunda 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde imza atmak suretiyle adli kontrol altında kalma nedeniyle oluştuğu iddia edilen zararlara karşılık açık bir yasal dayanağın bulunmadığını, kanun tarafından açıkça veya dolaylı olarak kabul edilmiş bir hakkın varlığından söz edilemeyeceğini, yargısal uygulamaların da söz konusu taleplere ilişkin olarak savunulabilir medeni nitelikte bir hakkın kabul edilmesine dayanak oluşturabilecek ve imkân verecek düzeyde olmadığını belirterek adil yargılanma hakkı açısından konu bakımından yetkisizlik kararı vermiştir (Yahya Çevik, §§ 28-43). Somut başvuru yönünden de anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
31. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
32. Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu itibarla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bu nedenle başvuruda tespit edilen söz konusu hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Öte yandan eğer tedbir veya dava tarihinden itibaren tazminat ödenmesine hükmedilecek ise tazminat miktarı -işleyecek faiziyle birlikte- Anayasa Mahkemesince benzer durumlarda hükmedilen tazminat miktarıyla uyumlu olmalıdır.
33. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Süresi içinde başvuru yapılamamasına ilişkin mazeretin KABULÜNE,
B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2019/671, K.2020/48) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.