TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ADEM KAPLAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/39792)
Karar Tarihi: 14/1/2025
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI
Raportör
Yüksel GÜNARSLAN
Başvurucu
Adem KAPLAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ve yürütülen ceza soruşturması kapsamında uygulanan arama ve elkoyma tedbirlerinin hukuka aykırı olması nedeniyle de özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/12/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve ekleri ile başvurucu hakkındaki soruşturmayı yürüten soruşturma makamından temin edilen ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Ankara Başsavcılığı) başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
6. Bu soruşturma kapsamında başvurucu hakkında 22/11/2017 tarihinde yurt dışına çıkamamak ve belirlenen yerlere düzenli olarak başvurmak suretiyle adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.
7. Ankara Başsavcılığı tarafından düzenlenen 6/3/2018 tarihli iddianamede başvurucunun ByLock isimli kripto haberleşme programını 24/9/2014 tarihinden itibaren örgütsel haberleşme amacıyla kullandığı ve silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddia edilmiştir.
8. İddianamenin kabulü sonrasında yargılama Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesince E.2018/90 sayılı dosya üzerinden görülmeye başlanmıştır. Duruşmanın 28/6/2018 tarihli ilk oturumunda belirlenen yerlere başvurmaya yönelik yükümlülüğün kaldırılmasına, yurt dışına çıkış yasağının ise devamına karar verilmiştir.
9. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı (Batı Başsavcılığı) tespit edilemeyen bir tarihte, FETÖ/PDY avukat yapılanması içinde yer aldıkları ve böylece sözü edilen silahlı terör örgütüne üye oldukları iddiasıyla aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı avukatlar hakkında soruşturma başlatmıştır.
10. Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi, ByLock kullanımına ilişkin iddianın salt CGNAT (HIS) verilerine dayandığı gerekçesiyle 28/5/2019 tarihinde başvurucunun beraatine kararı vermiştir.
11. Batı Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında sulh ceza hâkimliğinden alınan kararlarla başvurucunun cep telefonuyla kurduğu iletişimler belli bir süre tespit edilip dinlenmiş, kayda alınmış ve telefonunun sinyal bilgileri değerlendirilmiştir. Buna göre;
i. Başvurucu 27/3/2019 tarihinde saat 17.17 sıralarında, hâkim iken kamu görevinden çıkarılan H.M.A. ile görüşmüştür. Görüşmede, başvurucu H.M.A.ya "Senin bilgin var mı bi sorayım dedim bu hakimlerden yeni birisi tutuklanmış heralde bu astsubayların birisi itirafçı olmuş." şeklinde soru sormuştur. H.M.A. konuyu duyduğunu ancak bilgisinin olmadığını söylemiştir.
ii. Başvurucu 29/6/2019 tarihinde saat 12.03 sıralarında H.M.A ile görüşmüştür. Görüşmede H.M.A. başvurucuya kendisiyle tanıştırmak istediği bir misafirinin bulunduğunu söylemiştir.
iii. Başvurucu 4/9/2019 tarihinde saat 16.27 sıralarında H.M.A. ile yaptığı görüşmede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki (AİHM) hâkim dosyalarına ilişkin bilgi istemiştir. H.M.A., AİHM tarafından hükûmete savunma için 9 aylık ek süre verildiğini belirtmiştir. Başvurucu ve H.M.A. verilen sürenin uzunluğuna ilişkin konuşmuşlardır. Başvurucu, AİHM'deki dosya ile ilgili olarak "o çok fazla sürer o zaman işte biz kasımda çünkü uğraşıyodu aihm dekiler kasım da karara çıkartacaz diye böyle bi süreyi niye uzun bi süre verdiler abi 9 ay" ve "o zaman şöyle söylüyüm abi peki aihm den ı görüşme ..şimdi benim bi önde gittiğim avantajım şu benim bi dosyam var hani benim yurtdışı yasağım var ı ordan gidip sonucuna da bakamıyorum" şeklinde ifadeler kullanmıştır.
iv. Başvurucu 13/6/2019 tarihinde saat 15.50 sıralarında Av. H.A. ile görüşmüştür. Başvurucu, H.A.ya Konya'da yargılanan ve 8 yıl 3 ay hapis cezasına mahkûm edilen bir sanıktan bahsederek bu kişinin kendisine vekâletname çıkartmak ve istinaf aşamasında itirafçı olmak istediğini, sanığın bu kapsamda ByLock ile haberleştiği kişilerin ve yöneticisi olduğu dershanede sohbet verdiği kişilerin isimlerini vermeyi düşündüğünü söylemiştir. H.A. bu hususta önemli olanın işlem görmemiş iki üç tane isim vermek olduğunu ifade etmiştir. Görüşme içeriğinin ilgili kısmı şöyledir:
"[H.A.] — İstinaf aşamasında itirafçı olucak tamam.
[Başvurucu] — Evet fakat adli tatilden önce duruşma açtırıp ıı duruşma verip adli tatilden önce itirafçılığı ile birlikte mesela şey var bunda itirafçı olduğu kurum baylokça sadece ...kaydı var aydisi bilmem nesi yok kullanıcı adı ona rağmen ... ceza vermişler bu baylok kullandığını işte hangi kişileri eklediğini şunları bunları itiraf edecek bide şey bu dershanede öğretmen yönetici işte iki bin iki den son tarihe kadar işte kimlere ders verdiğini sohbet verdiğini bilmem ne yaptığını kimlerin katıldığını onları söylüyecek.
[H.A.] — Şimdi adem abi en önemli şey ne biliyomusun işlem görmemiş iki üç tane isim verebilmekte.
[Başvurucu] — Şimdi onu sor...operasyon yapıldı muhakkak dedi benim de verdiğim isimler dersahane de beraber çalıştığım arkadaşlar dedi hani bunlara muhakkak operasyon yapılmıştır dedi ama hani benim verdiğim bilgileri başkaları verdimi onu bilmiyorum dedi.
[H.A.] — Anladım.
[Başvurucu] — Onu sende söyledim ona hani bu noktada emin değilim dedi ama ben tüm bu noktada...
...
[H.A.] — Tamam ben birine bişey sorucam faydamız olur mu diye bana desteğin olur mu bu konuda diye.
[Başvurucu] — Tamam bide ...
[H.A.] — Sana dönücem tamam.
[Başvurucu] — ...ma..işte maliyet ne çıkar ıı yüzde elli elli ne istiyecem onu söylüyeceksin.
[H.A.] — Tamam abi tamam abi."
v. Başvurucu 4/8/2019 tarihinde saat 21.27 sıralarında, hâkim iken kamu görevinden çıkarılan H.H.A. ile görüşmüştür. Başvurucu ve H.H.A., hakkında beraat kararı verilen H.H.A.nın kamu görevine geri dönmesinin mümkün olup olmadığına ilişkin olarak yaptıkları görüşme kapsamında FETÖ/PDY'ye yönelik olarak yürütülen yargılamalara ve devletin bu örgüt ile mücadele biçimiyle ilgili konuşmuşlardır. Söz konusu görüşmenin ilgili kısmı şöyledir:
"[Başvurucu] — Ben sana... ben sana ıı sadece şunu söyleyim eğer ekim gibi bu yeni kurulacak Ak Partiden çıkma parti var ya ... ıı onlar atmış yetmiş tane milletvekilini transfer ederlerse Ak Partide çoğunluğu kaybederse kasım gibi zaten erken seçim var erken seçim önceside alt...demokratikleşme noktasında paketleri direk sunacaklar anlatabildim mi ... onu bekliyo yani şu anda siyasetteki karışıklığın düzelmesini bekliyorlar.
[H.H.A.] — Ne bekliyosun başlatırlar mı bizi göreve?
[Başvurucu] — Hiç bi şey beklemiyom abi sonuçta bi olumlu karar muhakkak sizin durumunuzda olanlar için çıkacak bize söylenen şey şu ıı bizim şüphelendiğimiz herkes fetöyle bi şekilde irtibatı iltisakı olan herkes bu sene sonuna kadar bunun cezasını bi şekilde çekecek beraat etmiş olsa da onun için diyorum bu senenin sonuna kadar.
[H.H.A.] — Peki kendilerinden göbek bağı var kendilerine ne düşünüyolarmış?
[Başvurucu] — Kendileriyle ilgili sıkıntı şöyle bak ıı ben sana daha önce de söyledim ergenekonla bağlantılı diye zaten ergenekonın amacı şu bi sonraki aşamada bunları hem ihanetten hem fetodan hem diğer olaylardan yargılamak Ak Partinin çoğu vatana ihanetten yargılanacak ergenokonun planı bu yönde.
[H.H.A.] — Bizimkinde beraat var hani şu deminki söylediğin çok enterasan duydum bunlar öyle yada böyle cezasını çekecek beraat eden adam daha ne ceza çekecek başka nası beraat edecez biz yani.
Başvurucu — O dediğim olay şu sen hala ben sana hep ...şöyle söylüyom sen hala hukuki olarak Türkiyeden bi hukuk bekliyosun bende hukuk bekleme diyorum daha hala anlaşamadığımız nokta o yani..
[H.H.A.] — Anladım intikam hukuku var intikam hukuku işliyo diyosun.
[Başvurucu] — Aynen öyle düşman hukuk sitemi işliyo biz onu savunmalarda da kullanıyoruz zaten.
[H.H.A.]— İşte bende bende diyorum ki bende hiçbir zaman kimsenin yanında yerinde olmadım benimde suçum herhalde kimsenin yanında olmadım ben neyse doğru hukuk neyse onun yanında oldum yani kimsenin adamı da olmadım tarafı da olmadın ...zamanda iktidar partisiymiş şuymuş hiçkimseyi kayırmadım neyse oydu neyse
[Başvurucu] — Artık bu [senenin] kasımına doğru bekliyeceksin inşallah bu sene kasım gibi erken seçim veya başka bi şey olacak.
[H.H.A.] —Hıhı yani seçimden önce mi bizim durumumuz belli olur?
[Başvurucu] — ıı işte erken seçim kararından önce bi şeyleri bu dediğim demokratikleşme paketlerinde ıı meclise sunarlarsa herkes çünkü kabul edecek demokratikleşme paketlerini demokratikleşme paketlerinin içinde zaten şey var terörle mücadele yasasında değişiklik ve terör tanımında değişiklik var.
[Başvurucu] — çünkü sen anayasayı biliyorsun gene hukuken anayasanın 90ıncı maddesine göre uluslar arası sözleşmeler iç hukukun bir parçası ve iç hukukla çatıştığı zaman ıı uluslararası anlaşmaya değer vermek zorunda e bizim terör.
[H.H.A.]— Avrupa Birliği zaten değişmesini istiyordu zaten Avrupa Birliği.
[Başvurucu] — Terörle şey konusunda mücadele konusunda yapmış olduğumuz uluslar arası anlaşmaya baktığında ordaki terörlerin sadece belli şartları var sadece belli suçları işlersen uçak kaçırmaterör amaçlı adam alıkoyma öldürme şeklinde ıı tahdidi olarak sayılmış bunların dışındaki kısımlar zaten terör suçunu oluşturmuyo uluslararası anlaşmalara göre dolayısıyla.
[H.H.A.]— E şimdi fetö bu darbe girişimi terör suçu değil mi o?
[Başvurucu] — darbe girişimi ama bak darbe girişiminden dolayı ...dan ceza verirsin terör suçudur ama terörle mücadele kanunu noktasına ben şunu söylüyorum fetöcü olmak noktasında fetöyü desteklemek noktasında silahlı terör örgütü üyeliği veya yöneticiliği suçu oluşmuyo.
[H.H.A.] — Anladım.
[Başvurucu] — [Beraat ettiği halde avukatlık yapmasına imkân sağlanmayan bir kişiye ilişkin bilgi verdikten sonra] yani Türkiyede hukuk yani sen sade kendi açından düşünüyosun ben sana şunu söylüyorum Türkiyede zaten sistem hukuk sistemi öldü biz hukuk sistemini tekrar inşa etmeye çalışıyoz ıı bi şekilde ama bunlarla hukukun inşası olmaz o yüzden ya bi erken seçim olacak hukuğun yeniden inşası için yeniden düzeni için ... veya yeniden birileri gerçekten hukuku dizayn etmek için farklı bi çalışma yapacaklar
[H.H.A.] — yani ülkenin ...durumuna bakya allah aşkına yani hiç sevmediğim iğrenç siyaset çukurundaki pislikler bir takım şeyleri oluşturacak diye ...onun keyfini bekliyecez..."
vi. Başvurucu 22/8/2019 tarihinde saat 15.27 sıralarında yurt dışında bulunan N. isimli kişiyle görüşmüştür. N.ye hakkındaki tahkikatlar nedeniyle Türkiye'ye gelmesinin sorun teşkil edebileceğine dair hazırladığı evrakı bir yakını aracılığıyla gönderdiğini söylemiştir. Başvurucu ve N. görüşmenin devamında N.nin maaş hesabı üzerindeki haczin ne şekilde kaldırılabileceğine ilişkin konuşmuşlardır.
vii. Başvurucu 5/10/2019 tarihinde saat 16.42 sıralarında H.A. ile yurt dışından gelecek bir miktar parayla ilgili konuşmuştur.
"[Başvurucu] — valla büroda birileri var abilerim var ... ülkücü camiadan ... ıı hani benim tam şey yapmadığım bir konu varda ... yakındaysan sende bi gel diyecektim ... ümitköydeysen sana sade şöyle söyleyim şeyin senin o konuda bilgin vardır hani yurt dışından para getirme ... hiç soruşturmaya tabi olmadan onun süresi uzadı mı biliyo musun
[H.A.] — Iı devam ediyyor abi o.
[Başvurucu] — Onu ıı şu şekilde şimdi ciddi miktarda bi para gelecek ... bu noktada ıı.
[H.A.] — Abi onu yüz yüze görüşmek lazım parayı ... Girecek olan kişi görüşebiliyomusun direk birinci kişiyle görüşebiliyo musun?
[Başvurucu] — Görü... görüş görüştürmeye söz verdiler şimdi abiler ne zaman istiyosan getirelim dediler
[H.A.] — Tamam o zaman direk onla görüşülecekse oturup konuşalım kulaktan kulağa olmaz o iş.
[Başvurucu] — Bende aynı şeyi söyledim ... ıı onu söylüyüm şimdi arkadaşlara birinci şahısla ilgili peki olaydaki bilgi belgeler iyi olursan pazartesi salı bende bi kısım belgeler var ama ingilizce ... birinci şart vatandaşla birebir görüşme istiyolar diyosun öyle mi?
..."
viii. Başvurucu 7/10/2019 tarihinde saat 19.51 sıralarında H.A. ile blokeli bir banka hesabındaki paranın çekilmesine ilişkin olarak görüşmüştür.
"[Başvurucu] — Bankadan araştırdın mı para var mı hiç bankadan?
[H.A.] — Hıhı abi bu kırkdokuz olan var onu biliyorum ben.
[Başvurucu] — Kırkdokuz olan var varsa o zaman şey mahkemeden de tedbir kalktıysa bunun problemi yok gibi duruyo.
[H.A.] — Evet.
[Başvurucu] — Hani kendisi kendisi?
[H.A.]— Abi şimdi...
[Başvurucu] — Niye halledememiş?
[H.A.] — Cesaret edemiyolar gidince yakalanırız falan diye bunun benzeri bir iki olay var.
[Başvurucu] — Yakalanması yok ki bunun zaten.
[H.A.] — Yok öyle işte korkuları var bunların bunlar paraları ben yarın sana anlatıyım işin şeyini ben bu işin kıbrıs ayağı falan ingiltere ayağı hepsini biliyorum.
ix. Başvurucu 4/11/2019 tarihinde saat 11.48 sıralarında Ö.A. ile görüşmüştür. Ö.A., bir gazetenin meydana gelen bir tren kazasında kusurlu oldukları tespit edildiği ileri sürülen kamu görevlilerinin terfi ettirilmesine ilişkin olarak haber yapmak istediğini, kendisinin özel şartlarından dolayı röportaj veremeyeceğini belirterek konuya ilişkin olarak gazeteye açıklama yapmasını teklif etmiştir. Başvurucu, Ö.A.nın bu teklifini kabul ettiğini bildirmiştir.
x. Başvurucu 4/11/2019 tarihinde saat 11.53 sıralarında ulusal düzeyde yayın yapan bir gazetede çalışan M.H.B. ile görüşmüştür. M.H.B., başvurucudan beklentisinin habere konu kamu görevlilerinin hâlen görevde olduklarını ve terfi ettirildiklerini teyit etmek olduğunu söylemiştir. Başvurucu, bu talebe "başka şekilde de şey yapacam, araştırmamızı yapacam ama çarşamba günü detaylı görüşürsek daha çok sevinirim." şeklinde sözlerle karşılık vermiştir.
xi. Başvurucu 6/11/2019 tarihinde saat 10.47 sıralarında Ö.A. ile yaptığı görüşmede M.H.B.nin ayın beşinde haber yaptığını, demir yollarındaki farklı usulsüzlüklerle ilgili olarak haber yapmak istemesi hâlinde kendisiyle görüşebileceğini söylemiştir.
xii. Başvurucu 6/11/2019 tarihinde saat 10.50 sıralarında M.H.B. ile yaptığı görüşmede demir yollarında görevli bir kamu görevlisinin ihale usulsüzlüğü yaptığını söylemiştir. M.H.B. savcılık soruşturmasına dönüşmeyen iddianın ancak "...iddia edildi." şeklinde haberleştirilebileceğini ifade etmiştir. Bunun üzerine başvurucu "O zaman şöyle iddia diye verebiliriz onu biraz daha irtibat içerisinde olalım ben suç duyurusunu hazırlayım suç duyurusunda bulunduktan sonra verdiğim dilekçenin bir örneğini size gönderirim." şeklinde sözler söylemiştir.
xiii. Söz konusu tutanaklarda başvurucunun M.K. ile gerçekleştirdiği çok sayıda görüşmenin içeriğine yer verilmiştir. Söz konusu görüşmelerin devam etmekte olan davalar hakkında bilgi paylaşımı, duruşmalara kimin katılacağına ilişkin planlama, duruşmalarda uygulanacak olan iddia veya savunma stratejilerine ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
xiv. Söz konusu tutanaklarda başvurucunun Z.S.S. ile gerçekleştirdiği çok sayıda görüşmenin içeriğine yer verilmiştir. Bu görüşmelerde başvurucunun çoğunlukla esaslı bir muhakeme işlemi yapılması beklenmeyen bazı duruşmalara katılması hususunda Z.S.S.den talepte bulunmasına, Z.S.S.nin bu talepleri kabul etmesine, Z.S.S.nin katıldığı duruşmalara ilişkin olarak başvurucuyu bildirmesine veya başvurucunun Z.S.S.ye katılacağı duruşmalarda yapacağı işlemlere ilişkin talimat vermesine ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
12. Batı Başsavcılığı 14/1/2020 tarihinde, soruşturma görevinin Ankara Başsavcılığına ait olduğu gerekçesiyle bir fezleke düzenlemiş ve soruşturma evrakını Ankara Başsavcılığına göndermiştir.
13. Ankara Batı 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 7/1/2019 tarihli kararına istinaden düzenlenen HTS analiz raporunda başvurucunun aynı soruşturma dosyasında bulunan 8 farklı şüpheliyle irtibatının olduğu, 64 farklı şüphelinin görüştüğü 697 farklı şahıs ile ortak irtibatının olduğu, Ankara dışındaki 68 farklı baz istasyonundan, dosya şüphelisi olan 15 farklı şahsın kullandığı telefon hattı ile kendi telefon hattından 20 farklı günde ortak sinyal alındığı tespitlerine yer verilmiştir.
14. Başvurucunun cep telefonuyla kurduğu iletişimlerin tespitine ilişkin tutanaklar Ankara Başsavcılığının talimatı uyarınca kolluk görevlileri tarafından analiz edilmiş, başvurucunun kurduğu iletişimlerle diğer şüphelilerin kurduğu iletişimlerin ortak noktaları tespit edilmiştir. Yapılan analizlere göre başvurucu; M.K. ile 10/4/2017-21/10/2019 tarihleri arasında 1.592 kez ve toplamda 43.557 saniye, Z.S.S. ile 29/3/2018-17/10/2019 tarihleri arasında 238 kez ve toplamda 8.716 saniye, A.Y. ile 19/8/2017-21/10/2019 tarihleri arasında 154 kez ve toplamda 5.053 saniye, H.K.E. ile 3/8/2018-15/10/2019 tarihleri arasında 38 kez ve toplam 1.699 saniye, H.M.A. ile 17/12/2018-4/9/2019 tarihleri arasında 28 kez ve toplamda 3.078 saniye, A.İ. ile 25/1/2019-23/9/2019 tarihleri arasında 4 kez ve toplamda 226 saniye, E.S.Y. ile 4/2/2019 tarihinde 1 kez ve 85 saniye görüşmüştür.
15. HTS kayıtlarının incelenmesi üzerine düzenlenen tutanağa göre aralarında başvurucunun da bulunduğu toplam 35 şüphelinin Birleşik Krallık'a ait tek bir yabancı numara ile irtibatlı olduğu tespitine yer verilmiştir.
16. Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Genel Müdürlüğünden başvurucunun görev aldığı dosya bilgilerine ilişkin UYAP kayıtları ile Gelir İdaresi Başkanlığından alınan hesap hareketleri üzerinde yapılan incelemeler neticesinde düzenlenen 22/8/2020 tarihli tutanakta başvurucunun 2.166 dava kaydının 277 farklı şahsa ait olduğu, 1.581 davanın FETÖ/PDY ile ilgili olduğu ve hesap hareketlerinde bu şahıslardan banka hesaplarına herhangi bir para girişinin olmadığı tespitine yer verilmiştir.
17. 11/9/2020 tarihinde başvurucu, konutunda gözaltına alınmış; başvurucunun konutu ile avukatlık bürosunda arama yapılmış ve çok sayıda dijital materyale el konulmuştur.
18. Başvurucu 16/9/2020 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Şube Müdürlüğünde müdafii eşliğinde ifade vermiştir. Başvurucu bu ifadesinde özetle serbest olarak avukatlık mesleğini icra ettiğini, hakkında aynı suça ilişkin yürütülen farklı bir yargılama neticesinde beraat kararı verildiğini, FETÖ/PDY'nin henüz bir terör örgütü olarak kabul edilmediği dönemde sosyal medya hesaplarından bu örgütü eleştiren paylaşımlar yaptığını, örgütle herhangi bir bağlantısının bulunmadığını, darbe girişimi sonrasında aldığı davalarda örgüt mensubu olduğunu öğrendiği kişiler bulunduğunu, gerçekleştirdiği telefon görüşmelerinin mesleki faaliyetlerine ilişkin olduğunu ve isnat edilen suçu kabul etmediğini beyan etmiştir. Başvurucunun sorulara verdiği cevaplara göre;
- Aynı soruşturmada şüpheli sıfatıyla yer alan ve kendisine isimleri okunan 67 şüpheliden bazılarını tanımaktadır. Bu kapsamda kamu görevinden çıkarılan hâkim A.Y. müvekkilidir ve evleninceye kadar yanında sigortalı olarak çalışmıştır. Avukat S.G.yi FETÖ dosyalarına baktığı için tutuklandığı yönündeki haberler üzerine ceza infaz kurumunda bir defa ziyaret etmiştir. Müvekkili olan kamu görevinden çıkarılan hâkim H.M.A. bazen Anayasa Mahkemesi başvuru dilekçelerinde kendisine yardımcı olmuştur. Müvekkili kamu görevinden çıkarılan Yargıtay üyesi H.Y.nin kızı olan avukat H.K.E. babasının işlerini takip etmiş ve zaman zaman ücret karşılığında kendisinin yetişemediği duruşmalara katılmıştır. M.K., yanında çalışan sigortalı avukattır. Müvekkili olan kamu görevinden çıkarılan Yargıtay üyesi H.S.nin kızı olan avukat Z.S.S. babasının işlerini takip etmiş ve zaman zaman ücret karşılığında kendisinin yetişemediği duruşmalara katılmıştır. Av. A.İ. ile görev aldıkları bir dava dosyası nedeniyle birkaç kez görüşmüştür.
- Kabul ettiği işleri ciddi şekilde takip etmesi ve örgütle bir irtibatının bulunmaması nedeniyle daha rahat ve etkili savunma yapabileceği düşüncesiyle tavsiye üzerine pek çok örgüt dosyası kendisine gelmiştir. Aldığı her dava için avukatlık asgari ücret tarifesi ve Ankara Barosu tavsiyesine uygun ücretler belirlemek suretiyle sözleşme düzenlemiştir.
- HTS kayıtlarına göre sık görüştüğü kişiler müvekkilleri, yanında çalışanlar veya meslektaşlarıdır.
- Diğer şüphelilerle ortak irtibatı olduğu kişilere ilişkin olarak eski bir Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) çalışanı olması nedeniyle bu kurumda çalışanlarla irtibatının bulunduğunu, bu kurumda disiplin cezası alan kişilerin davalarına baktığını, on binlerce dava dosyasına bakması nedeniyle çok sayıda müvekkil ve onların aile üyeleriyle görüştüğünü beyan etmiştir.
- Birleşik Krallık'a ait yabancı numaranın kime ait olduğunu hatırlamamaktadır. Ancak bazı müvekkilleri ve müvekkillerinin yakınları yurt dışında bulunmaktadır ve muhtemelen bu kişilerle görüşmüştür.
-Türkiye'nin hemen hemen her ilinde davalarının bulunduğunu, değişik illerde ceza infaz kurumlarını ziyaret ettiğini, toplu davalara ait duruşmalar ve adliyede bulunduğu zamanlarda telefon hattının bazı kişilerin kullandığı telefon hattıyla ortak baz sinyali almış olabileceğini, ortak baz sinyali aldığı belirtilen kişilerin çoğunu tanımadığını beyan etmiştir.
- H.M.A. ile yaptığı görüşmede bir hâkimin tutuklanmasına ilişkin olarak kamuoyuna yansıyan bir haber üzerine değerlendirmelerde bulunmuştur.
- H.H.A. ile yaptığı görüşmede bu kişinin durumunu konuşmuş ve bu sırada ülkenin siyasi gündemine ve muhalif siyasi parti liderlerinin görüşlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunmuştur.
- 22/8/2019 tarihinde görüştüğü N., müvekkili olan N.B. isimli kişidir. Bu kişi yurt dışında yaşamakta ve Türkiye'de hakkında devam eden FETÖ/PDY soruşturması bulunmaktadır. N.B.nin emekli maaşı ve kira alacağının tahsiline ilişkin davalarla ilgili görüşmüştür. Yurt dışındaki arkadaşları tarafından sığınma talebi için bazı belgeler istenince Türkiye'de devam etmekte olan davalarına ilişkin dosya örneklerini akrabaları aracılığıyla göndermiştir. Bu kişiyle örgütsel bir birlikteliği bulunmamaktadır.
- Ö.A. ve M.H.B. ile yaptığı görüşmeler TCDD Marşandiz Garı'nda meydana gelen ve iki makinistin öldüğü kazaya ilişkindir. Ö.A. bu davada tutuklu olan sanık avukatı, kendisi ise ölen makinistlerin ailelerinin avukatıdır. Görüşmeler kusurlu oldukları tespit edilen bazı kişilerin terfi ettirilmesine ilişkindir. Eski TCDD çalışanı ve ölen makinistlerin ailelerinin avukatı olması ve ilgili mevzuata hâkim olması nedeniyle gazeteci M.H.B. kendisinden yardım istemiştir.
- M.K., yanında sigortalı olarak çalışan bir avukattır. Bu kişi ile yaptığı görüşmeler ellerinde bulunan ve takip ettikleri dosyalara ilişkindir.
- Z.S.S., kendisinin yetişemediği duruşmalara ara sıra ücret karşılığında yetki belgesiyle giren ve müvekkilinin kızı olan bir avukattır. Bu kişiyle yaptığı görüşmeler Z.S.S.nin girdiği duruşmaların sonuçları ve son durumlarına ilişkindir.
- Bürosunda çalışan veya hukuki danışmanlık aldığı ileri sürülen kamu görevinden çıkarılan hâkimler A.Y., H.M.A. ve T.Ş. hakkında kesinleşen mahkûmiyet kararları bulunmamaktadır. Kesin hüküm giymemiş bu kişilerin avukatlık yapmasında hukuki engel bulunmamaktadır. Bu kişilerden A.Y. bürosunda sigortalı olarak çalışmış, H.M.A. ise bazen Anayasa Mahkemesi başvurularında kendisine yardım etmiştir. T.Ş. ile ara sıra sohbet etmek amacıyla bürosuna gelmesi dışında başka bir ilişkileri yoktur.
- Hiçbir davayı ücretsiz almamıştır. Bu husus daha önceden yargılandığı ceza davasında da tartışılmıştır. Müvekkillerin hepsiyle ücret karşılığında anlaşmış, ücretin çoğunu tahsil etmiş, bir kısmının tahsili davanın sonuna bırakmıştır.
19. Ankara Başsavcılığı 22/9/2020 tarihinde; aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı şüphelileri tutuklanmaları talebiyle sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir.
20. Başvurucu aynı gün yapılan sorgusunda isnada konu olaylara ilişkin savunmasını yapmış ve hakkında önceki yargılama sürecinde uygulanan adli kontrole uyduğunu, kaçma şüphesinin bulunmadığını, kendisinin şeker hastası olduğunu, kayınpederinin yoğun bakımda tedavi gördüğünü ve tutuklama tedbirinin ölçüsüz olacağını beyan etmiştir. Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği, Ankara Başsavcılığının tutuklama talebinin reddine, başvurucunun yurt dışına çıkamama ve belirlenen yerlere düzenli olarak başvurma yükümlülükleriyle adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"kaçma şüphelilerinin bulunmadığı, delillerin büyük ölçüde toplandığı, HTS kayıtlarında bahsi geçen konuşmaların mesleki yardımlaşma kapsamında kaldığı, örgütle ilişkisi olduğu tespit edilen şahıslarla bir kısım şüphelilerin irtibatı mesleki faaliyet kapsamında kaldığı, bir kısım şüphelilerin silahlı terör örgütüne üye olma suçu nedeniyle yargılamalarının devam ettiği, bu soruşturmada elde edilen delillerin mükerrer soruşturma kapsamnda kalma ihtimalinin bulunduğu, FETÖ kapsamında yargılanan şüphelileri yönlendirdikleri iddia edilmiş ise de, sunulan mahkeme kararlarında müvekkilleri olduğu şüphelilerin etkin pişmanlıktan faydalandıklarının görüldüğü ve tüm dosya kapsamı birlikte ele alındığında bu aşamada tutuklamadan beklenen faydanın adli kontrolle de sağlanabileceği anlaşılmakla"
21. Ankara Başsavcılığı 23/9/2020 tarihinde tutuklama talebinin reddi kararına itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucunun yüklenen suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesini gösteren delillerin bulunduğunu ve adli kontrol tedbirinin soruşturmanın koşulları dikkate alındığında yetersiz olduğunu değerlendirerek itirazın kabulüne ve başvurucu hakkında yakalama emri düzenlenmesine karar vermiştir.
22. Yakalama emrine istinaden 26/9/2020 tarihinde yakalanan başvurucu, tutuklanması talebiyle diğer bazı şüphelilerle birlikte Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Sorgusu sonucunda başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheliler [A.S.Ü.], [R.T.] ve [Ü.İ.]'nin üzerlerine atılı Rüşvet Almak ve Vermek, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Gizliliğin İhlali suçlarını, şüpheliler [Z.S.S.Ö.] ve Adem Kaplan'ın [başvurucu] üzerlerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunu işlediklerine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, [Y.Ş.] ve [A.Ş.] tarafından kişilerin TC Kimlik numaraları üzerinden terör örgütü sebebiyle yürütülen soruşturmalara ilişkin yapılan sorgulamalar hususunda bu kişiler ile bir kısım şüpheliler arasında geçen whatsapp yazışmaları, para transferine ilişkin el yazısı ile alınan notlar, şüphelilerin kendileri arasında veyahut üçüncü kişiler arasında yapmış oldukları yazışma ve görüşme içerikleri, buna ilişkin iletişim tespit tutanakları, Edirne ve Malatya Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından verilen yetkisizlik kararı içerikleri, whatsapp üzerinden kurulan grup üzerinden örgüt üyeleri hakkında yürütülen soruşturmaların takip ve koordine edilmesi, usulsüz sorgulamalar sebebiyle gerçekleşene para transferine ilişkin raporlar ve tespitler, UYAP ekran görüntüleri, fiziki takip tutanağı içerikleri, Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü ve Gelir İdaresi Başkanlığı kayıtlarına ilişkin tespitler, [M.K.], [B.G.] ve [H.M.A.] hakkında daha önce yürütülen soruşturma ve kovuşturma sebebiyle örgüte karşı duruş ve yaklaşımını bilmesine karşı bu kişiler ile irtibatının kesilmemesi, örgüt üyeliği yahut yöneticiliği yaptığı iddia edilen kişilere ilişkin avukat-müvekkil ilişkisinin ötesinde görüşme ve yönlendirmeler yapılması, bu kişilere sürecin değişeceği, örgüt soruşturmalarına ilişkin farklı siyasi iradelerin oluşacağı hususunda beyanda bulunulmak suretiyle ümit verilmesi, davalara katılmak üzere başkaca avukatların bulunmaya çalışılması, bu avukatlar ile bir araya gelinmek için yemek/kahvaltı gibi organizasyonlar yapılması, ihraç edilen hakim ve savcılarla hukuki görüş alışverişi içerisinde olunması, şüphelilerin kimi zaman iletişim tespit tutanakları içeriğinde örgüt mensubiyeti sebebiyle haklarında soruşturma yürütülen kişileri öğrenmeleri üzerine eşyalarını toplama boyutuna ulaşan korku ve kaygı içerisine düşmeleri hususları birlikte değerlendirildiğinde, şüphelilerin dosya kapsamında tutuklanan yahut yakalama emri düzenlenen şüpheliler ile birlikte örgütsel amaçla para karşılığında soruşturmaların gizliliğini ihlal ederek dosya sorgulattıkları, örgüt mensuplarının dosyalarında avukatlık faaliyetleri dışında da örgütsel birliktelik içerisinde hareket ederek yönlendirme yaptıkları anlaşılmış, atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunun katalog suçlardan olduğu, dijital veri incelemesinin henüz bitirilmediği, yakalanamaması sebebiyle ifadesine başvurulmayan şüphelilerin bulunduğu, soruşturmanın henüz tamamlanmamış ve delillerin tamamının toplanmamış olduğu, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliği suçundan hakkında soruşturma yürütülen şahısların kolaylıkla yurt dışına kaçtıkları ve oluşa uygun verilecek ceza miktarı dikkate alındığında adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı, tutuklama tedbirinin ise somut dosyada ölçülülük ilkesine uygun olduğu anlaşıldığından, CMK’nın 100. maddesi ile ilgili düzenlemeler ile AİHS 5. maddesindeki tutuklama şartları kapsamında isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında şüphelilerin CMK.nun 98 ve 101 maddeleri uyarınca ayrı ayrı TUTUKLANMALARINA ... [karar verilmiştir.]"
23. Başvurucu, müdafii aracılığıyla 30/9/2020 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiştir. Başvurucu itiraz dilekçesinde, tutuklanması için yeterli somut delil bulunmadığını, kaçma şüphesini gösteren somut bir olgu olmadığını ve karartacağı herhangi bir delilin söz konusu olmadığını ileri sürerek tahliyesini talep etmiştir. Başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz, Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedilmiştir.
24. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 26/10/2020 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucu, bu karara 6/11/2020 tarihinde itiraz etmiştir. Başvurucu isnat edilen suça ilişkin olarak önceden yaptığı savunmaları dışında Av. H.A. ile yaptıkları görüşmelere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Başvurucu bu kapsamda telefon görüşmesine konu paranın varlık barışı uygulaması kapsamında getirilecek bir para olduğunu, bu konuda sık sık avukatlara danışıldığını ve kendisinin de konu hakkında bilgisi olan H.A.ya danıştığını ifade etmiştir.
25. Başvurucunun itirazı 24/11/2020 tarihinde Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedilmiştir. Bu karar başvurucuya 28/11/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir.
26. Başvurucunun tutukluluk hâlini duruşmalı olarak gözden geçiren Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucunun tutuklu kaldığı süreyi gözönünde bulundurarak adli kontrol tedbirleri uygulanmak suretiyle başvurucunun tahliyesine 17/12/2020 tarihinde karar vermiştir.
27. Başvurucu 25/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
28. Ankara Başsavcılığı tarafından başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 14/6/2023 tarihli iddianame düzenlenmiştir. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY'nin Ankara'daki avukat yapılanmasına ve bu kapsamda gerçekleştirilen bazı eylemlere ilişkin bilgiler verilmiştir. Sonrasında başvurucu hakkında Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen kamu davasına konu 6/3/2018 tarihli iddianameyle hukuki kesintinin gerçekleştiği ve başvurucunun bu tarihten sonraki eylemlerinin yeni bir silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğu belirtilmiştir.
29. İddianamede başvurucunun telefon hattının diğer bazı şüphelilerin telefon hatlarıyla farklı günlerde Ankara dışında ortak HTS baz sinyali verdiği, diğer şüphelilerle birlikteliğinin avukatlık faaliyeti dışına taşan örgütsel bir birliktelik olduğu, ByLock kullanıcısı olduğu ve ekonomik kaygı gütmeksizin FETÖ/PDY şüphelisi şahısların soruşturma/kovuşturma dosyalarını takip ettiği ileri sürülmüştür. İddianamede, başvurucunun telefon görüşmelerine yer verilerek görüşmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur. Buna göre;
i. H.M.A ile gerçekleştirilen görüşmeler (bkz. § 11/i-ii-iii), kamu görevinden çıkarılan hâkim H.M.A. ve diğer şüpheliler gibi başvurucunun da FETÖ/PDY davalarıyla irtibatlı olduğunu göstermektedir.
ii. H.A. ile gerçekleştirilen 13/6/2019 tarihli görüşme (bkz. § 11/iv), başvurucunun FETÖ/PDY davalarında ceza alan bir şahsın ceza almamasını ya da az ceza almasını sağlamak için başka şahıslarla irtibat kurduğu ve dosyanın bozdurulması karşılığında pazarlık yaptığı şeklinde yorumlanmıştır.
iii. H.A. ile gerçekleştirilen 5/10/2019 ve 7/10/2019 tarihli görüşmeler (bkz. § 11/vii-viii) yurt dışından usulsüz bir şekilde para getirilmesine ilişkindir. Söz konusu para, örgütün çözülmeyi engellemek için ve itirafçı olmayan örgüt üyelerine maddi destek sağlamak amacıyla kullandığı paradır.
iv. Başvurucunun H.H.A. ile gerçekleştirdiği 4/8/2019 tarihli görüşmede (bkz. § 11/v) sarf ettiği sözler, yaptığı meslekle ilişkili değildir ve hâlâ FETÖ/PDY lehine yönetimi değiştirme çabası içinde olduğunu göstermektedir.
v. Başvurucunun Ö.A. ve M.H.B. ile gerçekleştirdiği 4/11/2019 ve 6/11/2019 tarihli görüşmelere (bkz. § 11/ix-x-xi-xii) konu faaliyetleri, FETÖ/PDY'nin devlet kurumlarını ve bürokratlarını yıpratmak şeklindeki politikasıyla uyumludur.
vi. 22/8/2019 tarihinde N. ile yaptığı görüşme (bkz. § 11/vi) ve bu kişinin sığınma talebiyle ilgili olarak hukuki görüş yazıp N.ye göndermesi, başvurucunun yurt dışına kaçan örgüt üye ve yöneticileriyle irtibatının olduğunun göstergesi olarak değerlendirilmiştir.
30. İddianamenin kabulü sonrasında yargılama Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesince E.2023/87 sayılı dosya üzerinden görülmeye başlanmıştır.
31. Başvurucu hakkında Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen yargılama kanun yolu aşamasında, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen yargılama ise ilk derece mahkemesi önünde devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
32. İlgili hukuk için bkz. Şerzan Sümer, B. No: 2018/16001, 9/7/2020, §§ 26-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Anayasa Mahkemesinin 14/1/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu, başvuru formunda özetle;
i. Suç şüphesi ve bunu haklı kılan somut olgu ya da deliller olmamasına rağmen mesleğinden kaynaklanan güvencelere de riayet edilmeksizin yasal düzenlemelere aykırı olarak hakkında tutuklama kararı verildiğini, adli kontrol tedbirlerinin neden yetersiz kalacağına ilişkin hiçbir gerekçe gösterilmediğini, delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda bulunmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini,
ii. Yöneltilen suçlamanın özünün, üstlendiği FETÖ/PDY davaları kapsamındaki mesleki faaliyeti olduğunu, müvekkilleri ve onların yakınlarıyla ilişkileri haricinde örgütsel bağlantısının varlığına dair herhangi bir delil gösterilmediğini,
iii. Beraatle sonuçlanan önceki yargılama sürecinde uygulanan adli kontrol tedbirine uyduğunu, gerçekleştirilen tüm gözaltı işlemleri sırasında ikametgâhında bulunduğunu, kaçma amacının bulunduğuna ilişkin bir olgunun ortaya konulamadığını,
iv. Mesleğini gereği gibi yerine getirmesi nedeniyle tutuklandığını, bu tedbirin avukatlar ve hak savunucularına yönelik yıldırma politikasının bir sonucu olduğunu ve siyasi amaçlarla uygulandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 14. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde; anılan şikâyetle ilgili olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. ve 142. maddelerinde öngörülen tazminat yolunun kullanılmadığı, bu durumda söz konusu iddia bakımından olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı ileri sürülmüştür.
36. Bakanlık tarafından anılan iddianın esasına ilişkin yapılan değerlendirmede ise başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu, tutuklama kararında atıf yapılan delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturduğu, başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacı olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğu ifade edilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucunun mesleğinden kaynaklanan usuli güvencelere riayet edilip edilmediğinin incelenmesinde Şerzan Sümer kararında varılan sonucun gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
37. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
38. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan bu bölümdeki iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
40. Tutuklamanın hukukiliğinin değerlendirmesinde dikkate alınacak genel ilkeler Metin Evecen (B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52) ve Zafer Özer (B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45) kararlarında ortaya konulmuştur. Buna göre tutuklamanın kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
41. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, FETÖ/PDY üyesi olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
42. Diğer taraftan başvurucu, bir avukat olarak mesleğinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını iddia etmektedirler.
43. Anayasa Mahkemesi, Şerzan Sümer başvurusunda silahlı terör örgütüne üye olma suçunun görev suçu olarak nitelendirilemeyeceği yönündeki Yargıtay içtihadı karşısında söz konusu suçun kişisel suç olarak nitelendirilmesinin temelsiz ve keyfî bir yaklaşım olmadığını ve bu nedenle avukat olan başvurucunun 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda avukatların görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlara ilişkin olarak düzenlenen güvencelere riayet edilmediğinden bahisle kanuna aykırı şekilde tutuklandığı iddiasının yerinde olmadığına karar vermiştir (Şerzan Sümer, §§ 44-47; benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, § 123; Yıldırım Turan [GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020, §§ 102-147).
44. Somut olayda avukat olan başvurucunun yaptığı görevle ilgili bulunmayıp kişisel suç niteliğindeki tutuklamaya konu edilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden anılan kararlarda yer alan değerlendirmelerden ve varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
45. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
46. Başvurucu hakkındaki tutuklama kararı incelendiğinde sorgusu yapılarak tutuklanmalarına karar verilen her bir şüpheli yönünden ayrı bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Bununla birlikte başvurucuya ifadesi alınırken kolluk tarafından yöneltilen sorular, tutuklama kararı, iddianame ve soruşturma dosyası içeriği birlikte değerlendirildiğinde tedbirin dayanağını oluşturan suçlamaların başvurucunun ekonomik kaygı gütmeden FETÖ/PDY dosyalarını üstlendiğine, haklarında bu suçtan soruşturma veya kovuşturma bulunan kişilerle irtibatlı olduğuna, görev aldığı dosyalarda şüpheli veya sanıkları örgüt lehine yönlendirdiğine, onlara ümit verdiğine, kamu görevinden çıkarılan hâkim ve savcılarla hukuki görüş alışverişinde bulunduğuna ve örgüt mensuplarının dosyalarında mesleki faaliyetler dışında da örgütsel birliktelik içinde hareket ettiğine ilişkin HTS, tape ve UYAP kayıtları ile Gelir İdaresi Başkanlığından alınan hesap hareketleri üzerinde yapılan incelemelere ilişkin tutanağa dayandırıldığı görülmüştür. Başvurucu hakkında düzenlenen iddianamede ayrıca başvurucunun örgüte ait paranın yurda sokulmasına ilişkin olarak H.A. ile görüşmeler gerçekleştirdiği değerlendirmesine yer verilmiştir (bkz. § 29/iii ). Somut olayın özel koşullarında belirtilen eylemlerin FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suçlama bakımından kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfi olduğu söylenemez.
47. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının ve tutuklamanın ölçülülüğünün değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
48. Somut olayda Hâkimlikçe başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken; soruşturmanın tamamlanmamış ve delillerin tamamının toplanmamış olması nedeniyle başvurucunun delilleri karartma şüphesinin bulunmasına ve isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın miktarı ve yurt dışına kaçan FETÖ/PDY şüphelilerine atfen kaçma şüphesinin varlığına dayanılmıştır. Kararda ayrıca genel ifadelerle tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol kararının yeterli görülmediği kanaatine yer verilmiştir (bkz. § 22).
49. Anılan kararda kaçma şüphesini uyandıran somut olgularla bağlantı kurulmadan suçun gerektirdiği yaptırımın ağırlığına atıf yapılmış ise de bir suçun niteliği veya bu suça ilişkin olarak verilebilecek cezanın ağırlığı her zaman kaçma tehlikesinin bulunduğunu ortaya koyan bir durum olarak kabul edilemez. Bir ceza soruşturması veya kovuşturması bağlamında uygulanan tutuklama tedbirleri bakımından kaçma şüphesinin bulunup bulunmadığının veya devam edip etmediğinin belirlenmesinde -suçun ya da cezanın niteliğine ilişkin olanların yanı sıra- şüphelinin veya sanığın durumunun da özellikle dikkate alınması gerekmektedir. Bu bağlamda şüpheli veya sanığın sabit bir yerleşim yerinin olup olmadığı, mesleği, mal varlığı, ailesinden veya işinden kaynaklı bağlantıları, yakalanma şekli, süreç içindeki tavır ve davranışları, başka bir ülkeye gitmesini veya orada barınmasını kolaylaştıran bazı özel şartların bulunup bulunmadığı, kişilik özelliklerini ortaya koyan olgular, ahlaki durumunu gösteren tutum ve eylemleri gibi kişisel (subjektif) unsurlar birlikte değerlendirilerek bir kanaate ulaşılmalıdır (Eren Erdem, B. No: 2019/9120, 9/6/2020, § 135).
50. Nitekim buna paralel olarak 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması ya da kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa bu tutuklama nedenine dayanılabileceği belirtilmiştir. Yine 5271 sayılı Kanun’un 101. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde tutuklama kararında tutuklama nedenlerinin (kaçma şüphesinin) varlığını gösteren delillerin somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterileceği belirtilmiştir. Ancak tutuklama kararında kaçma şüphesinin dayanağı somut olgularla ortaya konulmamıştır.
51. Somut olayda silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin olarak yürütülen ilk ceza yargılaması sürecinde soruşturma mercileri tarafından tutuklama tedbirine başvurulmamış, başvurucu hakkında yurt dışına çıkamama ve belirli yerlere düzenli olarak başvurma şeklindeki adli kontrol yükümlülüklerinin uygulanması ile yetinilmiştir (bkz. §§ 6, 8). Başvurucunun anılan kovuşturma kapsamında uygulanan yurt dışına çıkamama ve belirli yerlere düzenli olarak başvurma şeklindeki adli kontrol tedbirine uymadığı yönünde herhangi bir tespit olmadığı gibi soruşturma makamlarınca böyle bir iddia da ileri sürülmemiştir. Söz konusu tutuklama kararından önce başvurucu hakkında ağır ceza gerektiren aynı suça ilişkin açılan kamu davası devam etmektedir. Başvurucunun cezalandırılma tehdidi altındayken bu süreç içinde kaçma hazırlığının ya da bu yönde bir eğiliminin olduğuna yönelik herhangi bir açıklamaya tutuklama kararında yer verilmemiştir. Tüm bu hususlar karşısında başvurucunun kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek olduğu sonucuna varılmasını haklı çıkaracak herhangi bir kişisel değerlendirme tutuklama kararında bulunmamaktadır. Dahası anılan kararda aynı şekilde delilleri karartma şüphesinin varlığına yönelik olarak başvurucu özelinde somut bir değerlendirme de mevcut değildir. Dolayısıyla Hâkimlik tarafından tutuklama tedbirini zorunlu kılan nedenlerin yeterli bir şekilde ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
52. Son olarak somut olayda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da incelenmesi gerekmektedir.
53. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38; Eren Erdem, § 170).
54. Başvurucunun terörle bağlantılı bir suç dolayısıyla yargılanmakta olduğu davada kaçmasının engellenmesi amacıyla tutuklandığı söylense bile yurt dışına çıkış yasağı veya belirli yerlere düzenli olarak başvurma başta olmak üzere adli kontrol tedbirlerinin bu amacın gerçekleştirilmesi bakımından işlevsiz olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir. Nitekim başvurucu hakkında yürütülen ilk yargılama kapsamında verilen adli kontrol tedbirlerine aykırı davrandığına veya çağrıldığı hâlde oturumlara katılmadığına ilişkin bir tespitin yapılmamış olması da adli kontrol tedbirinin ulaşılmak istenen amaç bakımından elverişliliğini ortaya koymaktadır. Dahası tutuklama kararında genel ifadelerle başvurucunun delil karartma ihtimaline yer verilmiş olmasına rağmen başvurucunun tutuklandığı 26/9/2020 tarihinden iddianamenin düzenlendiği 14/6/2023 tarihine kadar geçen süre zarfında esaslı bir soruşturma işlemi yapılmadığı ve aleyhe yeni bir delil elde edilemediği dikkate alınmalıdır. Sonuç olarak başvurucu adli kontrol tedbirlerinin ulaşılmak istenen amaçlar bakımından neden elverişli olmadığı açıklanmadan tutuklanmış ve serbest bırakılmasına karar verildiği tarihe kadar 2 ay 21 gün ceza infaz kurumunda tutulmuştur.
55. Bu itibarla tutuklama nedenlerinin bulunduğuna ve tedbirin ölçülü olduğuna dair olgular yeterince ortaya konmadan başvurucu hakkında tutuklama tedbiri uygulanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
57. Yukarıda ulaşılan sonuçlar karşısında başvurucunun siyasi bir amaçla tutuklandığı iddiasının incelenmesi gerekli görülmemiştir.
B. Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
58. Başvurucu; hakkında yürütülen ceza soruşturması kapsamında yasal koşulları oluşmadığı hâlde verilen karara istinaden evinde ve avukatlık bürosunda yapılan aramada soruşturma konusu suçla ilgili olup olmadığına bakılmaksızın tüm dosyalarına el konulduğunu, ayrıca dijital materyallerine imajları alınmadan doğrudan el konulduğunu belirterek Anayasa'nın 20., 21. ve 22. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
a. Arama Kararı Yönünden
59. Anayasa Mahkemesi Hülya Kar (B. No: 2015/20360, 27/2/2019) kararında, koruma tedbirlerinin maddi hakları ihlal ettiği iddiaları yönünden bireysel başvuruda yapılması gereken denetimin sınırlarını çizmiştir. Koruma tedbirine karar veren makamların tedbir uygulanmasının gerekliliğine dair daha iyi değerlendirme yapabilecek konumda olmaları nedeniyle geniş takdir yetkisine sahip oldukları kabul edilmiştir. Bu doğrultuda ancak koruma tedbiri nedeniyle uğranılan zararın kaçınılmaz olandan ağır sonuçlara yol açtığının veya keyfî uygulandığının ilk bakışta anlaşılacak kadar açık olduğu hâllerde esas yönünden daha ileri bir değerlendirme yapılması gerektiği kabul edilmiştir (Hülya Kar, §§ 21-46).
60. Somut olayda soruşturma mercilerince verilmiş arama kararına dayanılarak başvurucunun konutunda ve işyerinde arama yapılmıştır. Başvurucu bu tedbir nedeniyle özel hayatın gizliliği ve aile hayatına saygı haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Söz konusu tedbirin suç delillerini elde etme amacıyla gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.
61. Koruma tedbirine yönelik şikâyetlerde Anayasa Mahkemesi kararın verildiği dönemin şartlarını dikkate alır. Başvuruya konu koruma tedbiri maddi gerçeğin ortaya çıkmasını temin etmek amacıyla ve suç şüphesi bulunan hâllerde uygulanmıştır. Söz konusu tedbir öngörülebilir ve kesin bir hukuki düzenlemeye dayanmakta olup itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağı başvurucuya tanınmıştır. Bundan başka tedbir süreklilik arz eder biçimde uygulanmamıştır. Koruma tedbirinin durumun gerektirdiğinden daha uzun sürdüğü veya hedeflenen amaca ulaşmak bakımından açıkça elverişsiz olduğu değerlendirilmemiştir.
62. Başvuru konusu koruma tedbirinin türü, süresi, uygulanma tarzı ve kişinin yaşamı üzerindeki etkileri birlikte ele alındığında başvurucunun uğradığı zararın kaçınılmaz olandan ağır olduğu veya koruma tedbirinin keyfî uygulandığı değerlendirilmemiş; başvurucu da bireysel başvuru formunda aksini kanıtlayacak bir açıklamada bulunmamıştır.
63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Elkoyma Kararı Yönünden
64. Somut olayda başvurucunun dijital materyallerine 5271 sayılı Kanun'un 134. maddesi kapsamında el konulmuştur. Bu elkoyma işleminin hukukiliği ve kesin sonuçları yargı mercileri tarafından yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacaktır. Öte yandan el konulan dijital materyaller ve cep telefonlarının incelenmesi tamamlandıktan başvurucuya iade edilmesi mümkün olacaktır. Son olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (j) bendinde "Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen" kişilerin uğradığı maddi zararları isteyebileceği belirtilmiştir. Başvurucunun yargılama sonunda elkoyma nedeniyle uğradığı zararları bu tazminat yoluna başvurmak suretiyle tazmin edebilmesi de mümkün olacaktır. Öte yandan başvurucu, elkoyma kararına karşı itiraz yoluna başvurduğu yönünde bir iddia ve kanıt da sunmamıştır. Dolayısıyla başvurunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yollar tüketilmeksizin yapıldığı anlaşılmaktadır (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. S.Z., B. No: 2017/5934, 11/2/2021, § 92).
65. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
66. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
67. Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Hakkında yürütülmekte olan kovuşturma kapsamında başvurucu hakkında tahliye kararı verilmiş ve böylelikle başvurucunun tutukluluk statüsü sona ermiştir (bkz. § 26). Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Diğer taraftan yalnızca kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 167.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir. Öte yandan başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi ve belge sunulmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Arama kararı dolayısıyla özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Elkoyma kararı dolayısıyla özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 167.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 446,90 TL başvuru harcından oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğine (2020/899 Sorgu sayılı) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.