logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Abdurrahman Görken ve diğerleri [1. B.], B. No: 2020/39937, 27/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDURRAHMAN GÖRKEN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/39937)

 

Karar Tarihi: 27/5/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 


Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucular

:

Abdurrahman GÖRKEN ve diğerleri bkz. ekli tablonun (C) sütunu

Vekili

:

Av. İbrahim Halil YALÇIN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna yapılan başvurunun süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkını ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucular, Batman ili Merkez ilçesi Karayün (Kohikan) köyünde bulunan 98, 99 ve 109 parsel No.lu taşınmazların hazine adına tespit edilmesi üzerine murisleri tarafından tespit tutanaklarının iptali ve tescil istemiyle 1955 yılında açılan davada makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini belirterek Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Başvuru 2017/18398 bireysel başvuru numarasına kaydedilmiştir. Anayasa Mahkemesi dosyanın 2017/5883 başvuru numaralı dosya ile birleştirilmesine karar vermiş, başvurucuların 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'la kurulan İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna (Tazminat Komisyonu) başvurmaları gerektiğinden bahisle 31/10/2018 tarihli kararla başvuruyu kabul edilemez bulmuştur.

3. Bunun üzerine başvurucular, makul sürede yargılanma hakkına ilişkin hak ettikleri tazminatlarının yasal faiziyle ödenmesi istemiyle 19/2/2019 tarihinde Tazminat Komisyonuna başvurmuştur. Tazminat Komisyonu 26/2/2020 tarihinde başvuruyu reddetmiş; kararda, başvurucular Abdurrahman Görken ve Ahmet Görken'in başvuru yollarını tükettiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine başvurmadıkları için kabul edilebilirlik koşullarından birini taşımadıklarını, diğer başvuranların ise şikâyete konu edilen davada taraf sıfatları olmadığını, dolayısıyla söz konusu yargılama nedeniyle mağdur olmadıklarını ifade etmiştir.

4. Başvurucular 30/7/2020 tarihinde karara itiraz etmiştir. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 8/10/2020 tarihinde itirazı reddetmiş; kararda, başvurucu Abdurrahman Görken ve Ahmet Görken'in şikâyete konu yargılamada temyiz yoluna başvurmadığını, dolayısıyla yargılamanın son bulduğu 29/1/2015 tarihinden itibaren otuz günlük süre içinde Anayasa Mahkemesine başvurma gerektiğini ifade etmiştir. Bu tarihten yaklaşık iki yıl sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması nedeniyle de Tazminat Komisyonunun değerlendirmesinin yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Diğer başvuranlar yönünden ise başvuranların şikâyetçi oldukları yerel mahkemedeki davada taraf sıfatları olmadığını, diğer bir ifadeyle söz konusu yargılama dolayısıyla kişisel bir mağduriyetleri bulunmadığını belirtmiştir.

5. Nihai karar başvuruculara 16/11/2020 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucular aynı tarihte bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu Gülistan Kırbaş'ın başvuru tarihinden sonra (20/5/2021) vefat ettiği, başvurucunun mirasçılarının 5/12/2024 tarihli dilekçeyle başvuruyu devam ettirme talebinde bulundukları, başvurucu Ahmet Görken'in başvuru tarihinden sonra (29/5/2024) vefat ettiği, başvurucunun mirasçılarının 5/12/2024 tarihli dilekçeyle başvuruyu devam ettirme talebinde bulundukları anlaşılmıştır.

6. Başvurucuların murisleri tarafından açılan davada Batman Kadastro Mahkemesi (Mahkeme) 29/1/2015 tarihinde temyiz yolu açık olmak üzere davayı reddetmiştir. Başvurucular hariç davaya taraf olan kişiler karara karşı 5/3/2015, 10/3/2015 ve 19/3/2015 tarihlerinde temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Karara karşı yapılan temyiz başvurusu Yargıtay 16. Hukuk Dairesi (Yargıtay) tarafından 5/2/2020 tarihinde reddedilmiştir.

7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Başvurucu Ahmet Görken'in Mirasçıları ile Başvurucu Abdurrahman Görken Yönünden

8. Başvurucular; Mahkeme tarafından 29/1/2015 tarihinde temyiz yolu açık olarak karar verildiğini, Bölge İdare Mahkemesince kararın verildiği tarih itibarıyla Yargıtayın temyiz talebini reddederek mahkeme kararını onadığını belirtmiştir. Bölge İdare Mahkemesinin 29/1/2015 tarihindeki yargılamanın son bulduğuna dair yorumunun haksız ve hukuka aykırı olduğunu, yargılamanın 62 yılı aşkın bir süre devam ettiğini belirterek adil yargılanma haklarının ve makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde öncelikle söz konusu davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, toplanması gereken delillerin çeşitliliği, başvurucuların yargılama sürecindeki tutumu, özen yükümlülüğü kapsamında kendi kusurlarıyla yargılamanın uzamasına sebep olup olmadığı gibi somut olaya özgü koşulların yargılama süreleri üzerindeki etkileri dikkate alınarak bir bütün hâlinde değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucuların temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.

10. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarında uzun süren yargılama nedeniyle zarara uğradıklarını belirterek makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ifade etmiştir.

11. Somut olayda temel mesele, başvurucuların taraf oldukları davaların makul sürede tamamlanmaması ve buna bağlı olarak yapılan başvurunun esasının değerlendirilmemesi olduğundan başvuruya konu şikâyetlerin makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

12. Makul sürede yargılanma hakkı ihlali iddiasıyla 31/7/2018 tarihine kadar Anayasa Mahkemesine yapılan başvurular yönünden bir kanun yolu oluşturulmuş olup eldeki başvuruda inceleme söz konusu kanun yolu olan Tazminat Komisyonu kararı ve bu karara karşı itirazı inceleyen Bölge İdare Mahkemesi kararına ilişkin olacaktır.

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47).

15. Öte yandan şikâyetlerin esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanmasının bir gereğidir. Buna göre kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla öngörülen yargı yollarının mevzuatta yer alması yalnız başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen koşullar somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddiaların bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmesi, koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durumun yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (İlhan Gökhan [2. B.], B. No: 2017/27957, 9/9/2020, §§ 47, 49).

16. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri [1. B.], B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52). Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41, 45).

17. Somut olayda, anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar ile davaların niteliği ve uyuşmazlığın türü dikkate alındığında başvurucuların da taraf olduğu söz konusu uyuşmazlıklara ilişkin yargılama sürelerinin makul olmadığı tartışmasızdır. Başvuruya konu mesele, Tazminat Komisyonunun ve Bölge İdare Mahkemesinin iç hukuk yollarının tüketilmesinden itibaren süresinde bireysel başvuru yapılmaması nedeniyle başvurunun reddedilmesine ilişkin yorumunun makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkına olan etkisidir.

18. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği, ilgili mevzuatı yorumlamak mahkemelerin görevi olup Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda incelediği husus, mahkemelerin gerekçelerine esas yorumun ölçülü olup olmadığı ve buna göre Anayasa'da güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri ihlal edip etmediğidir. Bu kapsamda dava açma sürelerinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek Anayasa Mahkemesinin görevi olmayıp Anayasa Mahkemesi, dava açma sürelerinin başlatıldığı tarihle ilgili olarak mahkemelerin yorumlarının Anayasa'da güvence altına alınan bir temel hak ve özgürlüğü ihlal edip etmediğini incelemektedir (Şeyma Kayaoğlu [2. B.], B. No: 2014/5491, 5/7/2017, § 53).

19. Mahkemeler, dava açma süresi öngören kanun hükümlerini yorumlarken sınırlamanın istisna olduğu ilkesini gözeterek aşırı şekilcilikten kaçınmalı ve yorum kurallarının imkân verdiği ölçüde davayı ayakta tutma yolunda bir yaklaşım benimsemelidir. Bununla birlikte mahkemelerin sürenin varlık sebebini anlamsız kılma pahasına yorum kurallarının sınırlarını zorlayarak kanunda öngörülen dava açma süresini bertaraf etmesi hukuki güvenlik ve istikrar ilkesinin zedelenmesine neden olabilir (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 67).

20. Tazminat Komisyonu herhangi bir tarih belirtmeksizin iç hukuk yollarının tüketilmesinden itibaren süresinde bireysel başvuru yapılmadığına, Bölge İdare Mahkemesi ise 29/1/2015 tarihli mahkeme kararı ile yargılamanın sona ermesi ve bu tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru yapılmamasına dayanmıştır. Bu durumda yargılamanın sona erdiği tarihin değerlendirilmesi gerekir. Zira yukarıda belirtildiği gibi dava açma süresini öngören kanun hükümleri yorumlanırken sınırlamanın istisna olduğu ilkesi gözetilerek aşırı şekilcilikten kaçınmalı ve yorum kurallarının imkân verdiği ölçüde davayı ayakta tutma yolunda bir yaklaşım benimsenmelidir.

21. Tazminat Komisyonu ile Bölge İdare Mahkemesinin yorumuna göre yargılamanın 29/1/2015 tarihli mahkeme kararı ile sona erdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak Mahkeme 29/1/2015 tarihli kararını temyiz yolu açık olarak vermiştir. Karara karşı 5/3/2015, 10/3/2015 ve 19/3/2015 tarihlerinde temyiz yoluna başvurulmuştur. Başvurucuların karara karşı temyiz kanun yoluna başvurmaması onlar açısından yargılamanın kesinleşmesi sonucunu doğurmamakta, karara karşı temyiz yoluna başvurulmuş olması yargılamanın devamını sağlamaktadır. Nitekim Yargıtayın 5/2/2020 tarihli nihai kararıyla yargılama sona ermiştir. Bu durumda başvurucuların Tazminat Komisyonuna başvurduğu 19/2/2019 tarihi itibarıyla -yargılamanın temyiz aşamasında olması nedeniyle- yargılamanın sona erdiğini söylemek mümkün değildir.

22. Bu itibarla Tazminat Komisyonu ve Bölge İdare Mahkemesince yargılamanın sona erdiği tarihe ilişkin yapılan yorumun öngörülemez nitelikte olduğu ve başvurucuların Tazminat Komisyonuna başvurmasını imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım içerdiği, dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer Başvurucular Yönünden

24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesine göre Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması gerekir (Onur Doğanay [2. B.], B. No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 42-45).

25. Başvuru konusu olayda, başvurucular murislerinin vefatından sonra yargılamada görev alan makamlara başvurarak yargılamanın tarafı hâline gelmediklerinden başvurucuları yargılamanın tarafı olarak kabul etmek mümkün değildir. Bu itibarla başvurucuların güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenmemiştir. Dolayısıyla başvurucuların bireysel başvuru yapma hakkı bulunmamaktadır.

26. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.

III. GİDERİM

27. Başvurucular, ihlalin tespiti ve her biri için 250.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

28. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

29. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

30. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının başvurucu Ahmet Görken'in mirasçıları ile başvurucu Abdurrahman Görken yönünden ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 2. Başvurunun diğer başvurucular yönünden kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin makul sürede yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesine (E.2020/407, K.2020/2795) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucu Ahmet Görken'in mirasçıları ile başvurucu Abdurrahman Görken'e MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Abdurrahman Görken ve diğerleri [1. B.], B. No: 2020/39937, 27/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı ABDURRAHMAN GÖRKEN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2020/39937
Başvuru Tarihi 16/12/2020
Karar Tarihi 27/5/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna yapılan başvurunun süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkını ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkı Kişi Bakımından Yetkisizlik
İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi