TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
DENİZ ALDEMİR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/513)
Karar Tarihi: 21/11/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Ayşenur TUNCER
Başvurucu
Deniz ALDEMİR
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda avukat ile telefonla görüşmeye izin verilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan hükmen tutuklu olarak Sincan 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunan başvurucu, avukatı ile telefon görüşmesine izin verilmesini ceza infaz kurumundan talep etmiştir. Ceza İnfaz Kurumunca mevzuat kapsamında avukat ve mahpusların fiziki olarak görüşmelerinin düzenlendiği ve telefon görüşmesi yapmaları konusunda mevzuatta hüküm bulunmadığı belirtilmiştir. Kararın gerekçesinde 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevlerinde Hükümlü ve Tutukluların Dışarıdaki Yakınlarıyla Telefonla Görüşmeleri Hakkında Yönetmelik ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük hükümlerine yer verilerek talebin mevzuat hükümlerine uygun olmadığı belirtilmiştir.
3. Başvurucu, Ankara Batı 2. İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) şikâyette bulunarak istinaf süreci hakkında avukatı ile görüşme hakkı bulunmasına karşın Kurumun talebini reddetmesi nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür. Hâkimlik Kurumun gerekçeleri doğrultusunda şikâyetin reddine karar vermiş, başvurucunun itirazı üzerine Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesince itiraz kesin olarak reddedilmiştir.
4. Başvurucu, nihai hükmü 6/12/2019 tarihinde öğrendikten sonra 6/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. 31/5/2023 tarihinde başvurucunun vekili Avukat Müslüm Kandemir'in azledildiğine dair azilname dosya arasına sunulmuştur.
6. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
7. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
8. Başvurucu, avukatı ile telefonla görüşmesine izin verilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun haberleşme hürriyetinin ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak inceleme bakımından önceki kararlara yapılan atıflar ile mevzuat doğrultusunda yapılan tespit ve değerlendirmelerin dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı sunduğu beyanında tutuklu bulunan kişilerin haberleşme hürriyeti olduğunu, düzenlemelerde haberleşmenin hangi araçlarla yapılacağının belirlenmediğini, tutuklu kişi ile müdafisinin telefon görüşmesi yapamayacağına dair bir hüküm bulunmadığını belirtmiştir.
9. Başvuru haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir.
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. Başvurucunun devam eden ceza yargılamasında savunması için avukatıyla telefon görüşmesi yapma talebinin reddedilmesi suretiyle telefonla haberleşme hakkının kısıtlanmasının haberleşme hürriyetine müdahale oluşturduğu kanaatine varılmıştır (benzer yönde bkz. A.İ, B. No: 2017/16005, 11/12/2019, §§ 40-44; Hacı Serhat Karslı, B. No: 2017/19534, 18/6/2020, §§ 36-40; Kadir Kırmacı, B. No: 2017/25975, 18/6/2020, §§ 37-41).
12. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 22. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
13. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Koray Eryaşa kararında, yukarıda anılan ilkeler hatırlatıldıktan sonra 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da ve 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik’te tutukluların müdafisi ile telefonla görüşemeyeceğine dair bir hüküm bulunmadığı, 5275 sayılı Kanun'un 114. maddenin (5) numaralı fıkrasındaki açık düzenleme karşısında asıl olanın bir tutuklunun müdafisi ile haberleşmesinin hiçbir suretle engellenmemesi ve kısıtlanmaması olduğu, haberleşmenin kapsamının telefonla iletişimi de içereceği hususunun 5275 sayılı Kanun’un 66. maddesinde kabul edildiği vurgulanmıştır. Kararda; 5275 sayılı Kanun’un 66. maddesi ve 114. maddesinin (5) numaralı fıkrasındaki düzenlemeler karşısında tutukluların avukatlarıyla telefon aracılığıyla görüşme haklarının olduğu kabul edilerek anılan hakkın avukat ile görüşmeye yönelik açık bir düzenleme olmadığı gerekçesi ile engellenmesinin kanunilik ilkesini karşılamadığı belirtilmiştir. Sonuç olarak anılan Kanun hükümleri çerçevesinde hükmen tutuklu başvurucunun avukatı ile telefon vasıtasıyla görüşmesinin engellenebilmesi için yeterli bir yasal düzenleme olmadığı ifade edilmiştir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 63-68; benzer yönde bkz. A.İ, §§ 50-52; Hacı Serhat Karslı, §§ 46-48; Kadir Kırmacı, §§ 47-49).
14. Başvurucunun şikâyetinin özü, avukatıyla telefonla görüşme sağlanması yönündeki talebinin reddedilmesine ilişkindir. Tutuklu olarak Ceza İnfaz Kurumunda bulunan başvurucunun avukatıyla telefonla görüşme talebinin, mevzuatta telefonla görüşülebilecek kişiler arasında avukatın sayılmamış olması gerekçesiyle karşılanmadığı anlaşılmaktadır. Talebin reddine ilişkin kararlarda güvenliğin ve disiplinin sağlanması, yeniden suç işlenmesinin önlenmesi gibi kuruma ve tutukluya özgü koşulları irdeleyen makul sayılabilecek gerekçeler sunulmadığı, yalnızca mevzuatta avukatla telefon aracılığıyla görüşmeyi kapsayacak bir düzenleme olmadığı yönündeki kabulün esas alındığı görülmüştür.
15. Yapılan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda Mehmet Koray Eryaşa kararında belirtilen ilkelerden ve sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durumun mevcut olmadığı, bu bağlamda ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan kişilerin avukat ile haberleşme hakkının telefonla haberleşmeyi de kapsadığı, avukat ile görüşmeye yönelik açık bir düzenleme olmadığı gerekçesi ile haberleşmenin engellenmesinin kanunilik ilkesini karşılamadığı sonucuna varılmıştır.
16. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
17. Başvurucu; ihlalin tespiti, ihlallere son verilmesi için gerekli tedbirlerin alınması, 500.000 TL manevi tazminat ve maddi zararların tespit edilerek ödenmesi talebinde bulunmuştur.
18. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
19. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
20. Başvurucunun vekili Avukat Müslüm Kandemir'in azledildiğine dair azilname dosya arasına sunulmuş olmakla birlikte başvurucu bu bireysel başvuruya vekili aracılığıyla başvurduğundan hukuki yardımdan faydalanması nedeniyle başvurucu lehine vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Batı 2. İnfaz Hâkimliğine (E.2019/2704, K.2019/2694) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesi (2019/3095 D.İş) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.