TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
EMİN BALLAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/6929)
Karar Tarihi: 21/11/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Eren Can BENAKAY
Başvurucu
Emin BALLAN
Vekili
Av. Cihan KOÇ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle astsubay eğitiminin sona erdirilmesine dair işleme karşı açılan iptal davasında, davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/2/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. 13/5/1994 doğumlu olan başvurucu 2016 yılında Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı tarafından açılan astsubay alım sınavına başvurmuştur. Yapılan sınavda başarılı olması üzerine 2/1/2017 tarihinde Astsubay Eğitim Merkezi Komutanlığına kayıt yaptırarak eğitimine başlamıştır.
7. Başvurucu hakkında, 12/4/2000 tarihli ve 24018 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 12. maddesi uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Yönetmelik'in 15. maddesi uyarınca yapılan değerlendirme sonucunda başvurucunun güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğu sonucuna varılmış ve 10/7/2017 tarihinde öğrencilikten çıkarılarak ilişiği kesilmiştir.
8. Başvurucu söz konusu işlemin iptali istemiyle 21/7/2017 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde, eğitim öğrenim hayatı boyunca hiçbir parti veya derneğe üye olmadığını ve disiplin cezası almadığını belirtmiştir. Adli sicil ve arşiv kaydının bulunmadığını ifade etmiştir. Güvenlik soruşturmasını olumsuz olarak sonuçlandıracak herhangi bir durumun olmadığını söylemiştir. Hangi nedenle güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak sonuçlandırıldığının kendisine bildirilmediğinden yakınmıştır. Tesis edilen işlem ile ölçülülük ilkesinin ihlal edildiği ve işlemde kişi yararı ile kamu yararı arasında denge gözetilmediği aktarılmıştır. İstihbari nitelikte elde edilen bir bilginin herhangi bir işleme dayanak alınamayacağını vurgulamıştır.
9. Ankara 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 7/2/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Olayda, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Astsubay Eğitim Merkezi öğrencisi olan davacı hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sırasında '2013-2014 yıllarında FETÖ/PDY terör örgütüne müzahir Karaman Akademik Gençlik Derneği üyesi olduğu' bilgisine ulaşıldığı, dolayısıyla davacının güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğu, bunun yanı sıra Jandarma Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Eğitim Merkezi Komutanlığı Temin Yönetmeliği ile hüküm altına alınan 'Terör örgütleri ile bu örgütlerin legal veya illegal uzantılarının eylemlerine, toplantılarına, yürüyüş ve mitinglerine karışmamış, desteklememiş, katılmamış olmak' şartını da taşımadığı hususlarının sonradan ortaya çıkmış olması karşısında davacı hakkında tesis edilen ilişik kesme işleminde hukuka aykırılık bulunmamıştır."
10. Başvurucu karara karşı 13/3/2018 tarihinde istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, eğitimine başlamadan önce yapılan mülakatta 2013 veya 2014 yıllarında iradesi dışında Karaman Akademik Gençlik Derneğine üye yapıldığının ve buradan kavga ederek ayrıldığını belirttiğinin altını çizmiştir. Söz konusu dernek dışında hakkında en ufak bir olumsuz tespit bulunmadığını belirtmiştir. Gazete ve dergi aboneliği bulunmadığı gibi Bank Asya'da herhangi bir hesabının bulunmadığını ifade etmiştir. Hakkında ciddi bir bulgu olsaydı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma ya da kovuşturma açılacağını vurgulamıştır. Derneğe olan üyeliğinin iradesi dışında yapıldığını ve derneğin hiçbir toplantısına katılmadığını dile getirmiştir. Öte yandan kabul anlamına gelmemek şartıyla belirtilen dernek üyeliğinin Yönetmelik'te güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak sonuçlanmasına neden olan şartlardan biri olarak öngörülmediğini ileri sürmüştür. İstihbari bilgiye dayanarak işlem tesis edilemeyeceğini bir kez daha tekrar etmiştir.
11. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 7/2/2019 tarihinde istinaf başvurusunu reddetmiştir.
12. Başvurucu karara karşı 20/3/2019 tarihinde temyiz yoluna başvurmuştur. Temyiz dilekçesinde, dava dilekçesi ile istinaf başvuru dilekçesinde belirttiği hususlardan farklı olarak derneğe üyelik nedeni ile hakkında başlatılan soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini belirtmiştir.
13. Danıştay Sekizinci Dairesi (Danıştay) 17/10/2019 tarihinde temyiz talebini reddederek Bölge İdare Mahkemesi kararını onamıştır.
14. Nihai karar başvurucuya 2/2/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 24/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Başvurucu hakkında 8/11/2017 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından başlatılan soruşturma sonucunda 19/12/2018 tarihinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Kararda, başvurucunun alınan beyanında, 8. sınıftayken örgüt ile iltisaklı olan dershaneye gittiğini, 2014 yılında üniversite eğitimini kazandığı zaman 2 ay süreyle yurtlarında kaldığını ve son olarak Karaman Akademik Gençlik Derneği'ne iradesi dışında üyeliğinin yapıldığını söylediği ifade edilmiştir. Başvurucunun 17-25 Aralık 2013 tarihinden önce FETÖ/PDY terör örgütüyle iltisaklı dershaneye gitmiş olmasının ve kısa süreliğine yine bu yapıya iltisaklı yurtta kalmasının örgüt ile organik bağ kurma olarak veya örgütün amacına yönelik eylemlerde bulunmak kastıyla hareket etmek şeklinde değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. Dava konusu işlemin dayanağı olan Yönetmelik'in;
i. "Amaç" başlıklı 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Yönetmeliğin amacı; ... Türk Silahlı Kuvvetlerinde, ... çalışacak personel ... hakkında yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını düzenlemektir."
ii. "Kapsam" başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Yönetmelik; ... Türk Silahlı Kuvvetlerinde, ... çalışacak personeli, ... için yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının esas ve usullerini, bunu yapacak mercileri, hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacak gizlilik dereceli yerlerde çalışan kamu personeli ile meslek grupları ve üst kademe yöneticilerini kapsar."
iii. "Yöntem" başlıklı 12. maddesi şöyledir:
"Bu Yönetmelik kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarınca yaptırılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında aşağıdaki yöntem izlenir :
a) 9 / A ve 9 / B maddeleri kapsamındaki talepler doğrudan Cumhurbaşkanlığına iletilir.
b) Emniyet Genel Müdürlüğü ve/veya mahalli mülki idare amirliklerince (a) bendi kapsamındaki talepleri hariç yapılması öngörülen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ilgili bakanlık veya kamu kurumu ve kuruluşlarının talebi üzerine gerçekleştirilir. İllerden gelen talepler valilikler aracılığı ile yapılır.
c) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması taleplerinin ilgili makama ulaşmasından itibaren arşiv araştırması sonuçları en geç 30 iş günü, güvenlik soruşturması sonuçları en geç 60 iş günü içinde cevaplandırılır. Soruşturma ve araştırma sonucu içeren bilgi ve belgeler ilgilinin işlemini yapan makamlardaki dosyasında asgari ‘‘gizli’’ gizlilik derecesinde aidiyet konusuna göre fiziki ve / veya elektronik ortamda muhafaza edilir .
ç) Güvenlik soruşturmasını ve arşiv araştırmasını isteyen makama, kişi hakkında karar vermeye yeterli bilgiler aktarılır.
d) Güvenlik soruşturmasını ve arşiv araştırmasını nasıl ve ne şekilde yapılacağı, soruşturma ve araştırma yapmaya yetkili makamların görev ve talimatları ile belirlenir.
e) Mahalli mülki idari amirliklerince yapılmış olan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında durumu saptananların evrakının bir örneği dosya açılmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilir.
f) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması taleplerine, ilgili kişinin adı, soyadı ve kimlik numarası bilgilerini içeren liste dijital ortama kaydedilerek eklenir. Ancak Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığına iletilmek üzere gönderilen güvenlik soruşturması talep yazılarına, söz konusu liste yerine bu Yönetmeliğin ekinde yer alan güvenlik soruşturması formu dijital ortama kaydedilerek eklenir."
iv. "Değerlendirme" başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen verilerin değerlendirilmesi amacıyla gerektiğinde kişinin gizlilik dereceli birim, kısım ve gizlilik dereceli yerler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatları, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılıp çalıştırılmamaları, yer değiştirerek bu görevlere devam edip etmemeleri ile 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesi kapsamında belirtilen şartları taşıyıp taşımadığı gibi hususları incelemek ve sonucunu sorumlu amirin takdirine sunmak üzere; bakanlıklarda görevlendirilecek bakan yardımcısının, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında en üst amirin, üniversitelerde rektörün, illerde valinin başkanlığında, personel birim amiri, hukuk müşaviri ve varsa güvenlik işlerinden sorumlu birim amirinden oluşan değerlendirme komisyonu kurulur. Cumhurbaşkanlığında kurulacak Değerlendirme Komisyonu İdari İşler Başkanının görevlendireceği bir üst kademe yöneticisinin başkanlığında belirlenecek genel müdürlerin katılımıyla oluşur. Türk Silahlı Kuvvetlerinde ise bu Komisyonun oluşumu kendi yönergeleri ile belirlenir. Değerlendirme Komisyonunun çalışma tutanakları ve kararları gizlidir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 21/11/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu, istihbari bilgi notuna dayanılarak karar verilemeyeceğini, bilgi notunun somut bir şekilde ispatlanması gerektiğini belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından 14/7/1965 tarihli 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinde yer alan güvenlik soruşturmasının yapılmış olmasının aranılmasına dair şartın iptal edilmesine karşın Bölge İdare Mahkemesince söz konusu husus gözardı edilerek karar verildiğini ifade etmiştir. Benzer uyuşmazlıklarda açılan davalarda iptal kararı verilerek sürekli işçi kadrosuna geçmenin önü açılmasına rağmen haksız bir şekilde kendi davasının reddedilmesi nedeniyle içtihat birliğine aykırı davranıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca bazı mahkemelerce istihbari bilgi notuna dayanılarak işlem tesis edilemeyeceği belirtilmesine karşın bazı mahkemelerce farklı karar verilmesi nedeniyle hukuki belirlilik ilkesinin ihlal edildiğini de eklemiştir.
19. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin kamu görevine atanabilme şartı olarak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumlu olması koşulunun aranmasını Anayasa'ya aykırı olarak değerlendirmediğini, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilebilecek kişisel verilerin alınması, kullanılması ve işlenmesine yönelik ilkelerin kanunda düzenlenmemiş olmasını iptal gerekçesi olarak belirttiğini ifade etmiştir. Bakanlık görüşünde, başvurucunun yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına konu iddialardan ve üzerine atılı eylemlerden haberdar olduğu, işleme karşı iptal davası açarak anılan işleme yönelik bilgi ve kanıtlar ile iddia ve savunmalarını yargı mercilerine sunma fırsatı da elde ettiği, derece mahkemelerinin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında elde edilen delilleri ilgili mevzuat çerçevesinde değerlendirmek suretiyle sonuca ulaştığı belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine aykırı bir uygulamaya maruz kalmadığı, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunun olumsuz olmasına neden olabilecek durum hakkında dayanaklarını, idare tarafından bilgilendirilmemişlerse dahi iddia ve delillerini ileri sürebilecek kadar bilgi sahibi olduğu ifade edilmiştir.
20. Başvurucu Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü hususların yanında, iradesi dışında derneğe üye yapıldığını ve bu dernekten kavga ederek ayrıldığını belirtmiştir. Terör örgütü ile herhangi bir organik bağının bulunmadığını ve hakkında yürütülen soruşturmanın da takipsizlik ile sonuçlandığını belirtmiştir.
2. Değerlendirme
21. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun temel şikâyeti güvenlik soruşturmasında elde edilen verilerin derece mahkemelerince değerlendirilmesine yöneliktir. Bu nedenle başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin ihlal iddiasının adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
24. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).
25. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
26. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfilik görüntüsünün olmaması ve makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (İbrahim Ataş, B. No:2013/1235, 13/6/2013, § 23).
27. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (İbrahim Ataş, § 24).
28. Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi, tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hâle getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 34).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
29. Somut olayda başvurucu astsubay temini sınavını kazandıktan sonra eğitimine başlamış fakat hakkında yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak sonuçlanması nedeniyle eğitimi sona erdirilmiştir. Başvurucu söz konusu işlemin iptali istemiyle dava açsa da Mahkeme davayı reddetmiştir. Mahkeme başvurucunun 2013-2014 yıllarında FETÖ/PDY terör örgütüne müzahir Karaman Akademik Gençlik Derneği üyesi olması nedeniyle güvenlik soruşturmasını olumsuz olarak kabul etmiştir. Ayrıca söz konusu tespit nedeniyle başvurucunun terör örgütleri ile bu örgütlerin legal veya illegal uzantılarının eylemlerine, toplantılarına, yürüyüş ve mitinglerine karışmamış, desteklememiş, katılmamış olma şartını sağlamadığı sonucuna varmıştır. Bölge İdare Mahkemesince söz konusu gerekçe yeterli görülerek başvurucu tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
30. Yönetmelik'in amaç ve kapsamından anlaşıldığı üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalıştırılacak personel hakkında güvenlik soruşturması yapılması gerekmektedir. Güvenlik soruşturmasında araştırılacak hususlar hakkında belirtilen yönteme göre araştırma yaptırıldıktan sonra elde edilen veriler değerlendirilecek ve güvenlik soruşturmasının sonucunun olumlu olması aranacaktır.
31. Bireysel başvuruya konu kararın gerekçesinden de derece mahkemelerinin Yönetmelik hükümlerini güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanması biçiminde yorumladığı anlaşılmaktadır.
32. Uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanmasında öncelikli yetkinin derece mahkemelerine ait olduğunun altı bir kez daha çizilmelidir. Anayasa Mahkemesinin kendi yorumunu derece mahkemelerininkinin yerine kaim etmesi söz konusu olamaz. Bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumlarının etkilerinin adil yargılanma hakkıyla çelişip çelişmediğini incelemek Anayasa Mahkemesinin görevindedir. Bu bakımdan bireysel başvuru kapsamında yapılacak değerlendirmede derece mahkemelerinin söz konusu fıkranın güvenlik soruşturmasının olumlu sonuçlanmasını gerektirdiği biçimindeki yorumu veri kabul edilecektir (Sebiha Kaya, B. No: 2018/34124, 20/5/2021, § 48).
33. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanması şartının aranmasının kuralı belli ölçüde muğlaklaştırdığı söylenebilir. Zira güvenlik soruşturmasının olumlu neticelenip neticelenmediği konusunda ulaşılacak sonucun atamaya yetkili konumda bulunan kişi veya kişilere bağlı olarak değişmesi riski bulunmaktadır. Bu da keyfî ve ayrımcı uygulamaların gelişmesine, dolayısıyla bireylerin devlete olan güvenlerinin zedelenmesine sebep olabilecektir (Sebiha Kaya, § 49).
34. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi; hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013). Bu noktada gerekçeli karar hakkının, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin tesisinde önemli bir araç olarak işlev gördüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Zira kişiler ancak gerekçeli karar vasıtasıyla somut olayın hukuk kuralları karşısında nasıl konumlandırıldığını öğrenebilmekte ve buna karşı etkili bir savunma geliştirme imkânı bulabilmektedirler.
35. İdari yargı mahkemelerince gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de, mahkemelerin gerekçe gösterme noktasında yükümlülüğünün, somut davanın koşullarına göre farklılık arz edebileceğini belirtmiş ve her davanın özelinde ayrıca incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bununla birlikte AİHM, özellikle ilgili mevzuat ya da uygulamadan kaynaklanan ve muğlak/yoruma açık ifadeler içeren kavramların detaylı bir şekilde somutlaştırılması gerekliliğine vurgu yapmıştır. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli değildir; aynı zamanda gerekçenin makul olması aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken; mahkemelerin, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır.
36. Bu nedenle güvenlik soruşturmasının olumsuz olmasına bağlı olarak atanmamaya dair tesis edilen işleme karşı açılan bir davada, davacının hangi sebeple güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak sonuçlandığının ve güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen verinin kişinin yapacağı görevi neden olumsuz olarak etkilediğinin açıkça ortaya konulması önemlidir. Bu kapsamda derece mahkemelerinden beklenen, güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen bilgilerin neler olduğunu kararında belirtmesi ve söz konusu bilgiyi, davacının yerleştirildiği kurumu ve alacağı görevi gözönünde bulundurarak değerlendirmesidir. Burada önemli olan husus güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasını doğuran tespitlerin davacının şahsından kaynaklanması ya da davacının şahsıyla güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmasıdır. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi, keyfiliğin önüne geçebilmek adına önem arz etmektedir.
37. Mahkeme başvurucunun güvenlik soruşturmasını olumsuz olarak kabul ederken yalnızca başvurucunun 2013 ve 2014 yılları arasında bulunan dernek üyeliği kaydına dayanmıştır. Ancak Mahkeme söz konusu tespiti aktarmakla yetinmiş, herhangi bir şekilde değerlendirmemiştir. Başvurucunun dernekte yerine getirdiği görevinin ne olduğunu, toplantılara ne sıklıkla katıldığını, aktif olarak derneğin faaliyetlerinde yer alıp almadığını söylememiştir. Başvurucunun söz konusu dernek üyeliğinin iradesi dışında gerçekleştirildiğini ileri sürmesi karşısında dernek üyeliği tespitinin neden güvenlik soruşturmasını olumsuz olarak sonuçlandırdığı hususunun Mahkeme tarafından aydınlatılması gerekmektedir.
38. Bunun yanı sıra başvurucunun yukarıda belirtilen dernek üyeliğine bağlı olarak Mahkeme, başvurucunun terör örgütleri ile bu örgütlerin legal veya illegal uzantılarının eylemlerine, toplantılarına, yürüyüş ve mitinglerine karışmamış, desteklememiş, katılmamış olma şartını sağlamadığı sonucuna varmıştır. Başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan başlatılan soruşturmada Başsavcılık, 2013 yılı öncesinde terör örgütü ile bağlantılı dershaneye gitmiş olmasının ve yine terör örgütü ile bağlantılı yurtta az bir süre kalmasının terör örgütü ile bağlantısı bulunduğunu göstermeyeceğini belirterek suç unsurunun oluşmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararda, başvurucunun iradesi dışında dernek üyeliği yapıldığını belirttiği bilgisine yer verilmiş ve dernek üyeliği terör örgütüne üye olma suçu kapsamında değerlendirilmemiştir. Buna karşın Mahkeme başvurucunun dernek üyeliğini terör örgütü ile bağlantılı olma kapsamında değerlendirmiştir. Ancak Mahkeme bu sonuca nasıl ulaştığını açıklamamıştır.
39. Kural olarak derece mahkemesi veya Bölge İdare Mahkemesi kararlarında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde temyiz merciince bu kararlara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. Bölge İdare Mahkemesi kararında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise başvurucular tarafından ileri sürülen esaslı itirazların temyiz mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması beklenir. Somut olayda başvurucunun temel iddialarının Mahkemece ve Bölge İdare Mahkemesince kararda tartışılmamasına ve gerekçe oluşturulmamasına rağmen başvurucu tarafından ileri sürülen esaslı iddiaların Danıştay tarafından karşılanmadığı görülmüştür.
40. Sonuç olarak istihbari bilgilerin idari işlemi neden ve nasıl haklılaştırdığı hususunun derece mahkemelerinin gerekçelerinde yer almadığı görülmektedir. Derece mahkemeleri başvurucu hakkında elde edilen bilgileri herhangi bir şekilde değerlendirmemiş, bilginin tesis edilen işleme ulaşmadaki hukuki etkisi ve benzeri boyutları ile işin esası ile ilgili kendi değerlendirmesini ortaya koymamıştır. Diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturmasının sonucuna ilişkin başvurucunun iddiaları yeterli bir şekilde açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu itibarla yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
42. Başvurucu, haksız bir şekilde eğitimine son verilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
43. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden masumiyet karinesinin ihlal edildiğine yönelik iddiası hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
44. Başvurucu; ihlalin tespitine, yeniden yargılama yapılmasına ve 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
45. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
46. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddialarının incelenmesine YER OLMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 2. İdare Mahkemesine (E.2017/2139, K.2018/155) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.