logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(P.T. [2.B.], B. No: 2020/5147, 30/10/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

P.T. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/5147)

 

Karar Tarihi: 30/10/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

P.T.

Vekili

:

Av. Nuray TULGA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, soyadı değişikliği talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/1/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, "Taş" olan soyadının "Sincar" şeklinde değiştirilmesi talebiyle Adana 11. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) 28/2/2019 tarihinde dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde soyadının "Taş" olması nedeniyle bazen zor durumda kaldığını, sıkıntılar yaşadığını, kendisini mutsuz hissettiğini, iki çocuğunun da soyadının "Sincar" olduğunu, çocuklarıyla aynı soyadını taşımak istediğini ifade etmiştir. Bir süredir annesi ve babasıyla bağlarının koptuğunu belirten başvurucu, onlarla aynı soy adını taşımak istemediğini, soyadını değiştirmek için haklı sebeplerin var olduğunu ileri sürmüştür.

6. Mahkeme 27/6/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde başvurucunun talep ettiği soyadının aynı zamanda dinî nikâhlı olarak birlikte yaşadığı H.nin soyadı olduğu, bu durumun dinî nikâhlı birlikteliği resmî bir evlilik gibi göstereceği, kanuna karşı hile olacağı, hukuk düzenince korunamayacağı ifade edilmiştir. Anne ile çocukların soyadının farklı olmasının mümkün olabileceği, bu durumun soyadın değiştirilmesi için haklı neden olarak kabul edilemeyeceği belirtilen kararda başvurucunun kendi ailesi ile bağlarının kopmasının da bir haklı neden teşkil etmeyeceği vurgulanmıştır.

7. Başvurucunun anılan karara karşı istinaf talebi Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından 5/12/2019 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde Yargıtayın aile içi huzursuzlukların ve kırgınlıkların soyadının değiştirilmesi için tek başına haklı neden olarak kabul edilemeyeceği yönündeki içtihadına değinilmiş ve somut olayda da soyadının değiştirilmesi için haklı bir nedenin söz konusu olmadığı ifadelerine yer verilmiştir.

8. Nihai karar 4/1/2020 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Mevzuat

9. 22/11/2001 tarihli ve 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Adın değiştirilmesi" kenar başlıklı 27. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir.

Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve ilân olunur.

Ad değişmekle kişisel durum değişmez..."

10. 4271 sayılı Kanun'un, Anayasa Mahkemesinin 22/2/2023 tarihli ve E.2022/155, K.2023/38 sayılı kararı ile iptal edilen "Kadının soyadı" kenar başlıklı 187. maddesi şöyledir:

"Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.”

11. 21/6/1934 tarihli ve 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Mümeyyiz olan reşit soy adını seçmekte serbesttir

..."

2. Yargıtay Kararı

12. Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin (Kapatılan) 11/11/2010 tarihli veE.2010/10667, K.2010/14984 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir

"... Türk Medeni Kanununun 27. maddesi hükmüne göre adın (bu bağlamda soyadın) değiştirilmesi ancak haklı nedenlere dayanılarak hakimden istenebilir. Mahkemece, davacının babasının, annesini ve kardeşlerini dövmesi nedeni ile aralarının açık olduğu ve davacı ile küs olarak öldüğü, küs olduğu babasının soyadını kullanmaktan vazgeçme isteminin haklı olduğu nedeni ile dava kabul edilmiştir. Dava dilekçesinde ileri sürülen nedenler ile tanık anlatımında geçen aile içi huzursuzluklar ve kırgınlıklar kişinin yıllardır taşıdığı ve bilinip tanındığı soyadının değiştirilmesine haklı neden olamaz. Buna göre mahkemece yerinde bulunmayan istemin reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. ...".

13. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2/11/2017 tarihli ve E.2017/6122, K.2017/14423 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"... Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği konusu her davadaki özel koşullara göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken objektif koşullardan çok değiştirme isteminde bulunanın mahkemeye sunacağı özel nedenlerin dikkate alınması gerekir. Bu özel ve kişiye özgü nedenler; istemde bulunanın kişiliği, sosyal statüsü, aile ilişkileri de gözönünde bulundurularak hakim tarafından değerlendirilmelidir. Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir unsurudur. Kişi bununla anılır ve tanınır ve tanımlanır. Ad veya soyadı niteliği gereği onu taşıyan kişi tarafından benimsendiğinde anlam taşır. Adını benimsemeyen kişiliği ile özdeşleşmeyen kimsenin, adını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, ad değiştirme istemlerini içeren davalarda davacının tercih ve arzusunun ön planda tutulması ve öncelikle dikkate alınması gerekir.

Türk Medeni Kanununun öngördüğü 'haklı sebep' bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri ileri sürülen sebebin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve kanunun buyurucu hükümlerine ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun tespiti gerekir. Yargıtay uygulamalarında, kişinin toplum içerisinde bilinip tanındığı soyadı ile anılmayı ve onu kayden de taşımayı istemesinin haklı sebep teşkil edeceği kabul edilmiştir.

Mahkemece; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, davacının dilekçesinde dayandığı sebepler ile tarafların göstereceği deliller toplanıp, tanıklar dinlendikten sonra davacının isteminin haklı sebebe dayanıp dayanmadığının denetime elverişli biçimde dosyaya yansıtılması ile oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi yerine, uygun bulunmayan gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir...".

14. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 14/12/2017 tarihli ve E.2017/6537, K.2017/16938 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"... Davacı dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanında; babasının annesini ve kendisini terk ettiğini, 2 yaşındayken annesinden boşandığını, terk ettikten sonra ne maddi ne manevi olarak kendisiyle ilgilenmediğini, biyolojik açıdan babası olması dışında kendisiyle hiçbir duygu bağının olmadığını, baba olarak benimsemediği bir kişinin soyadını taşımanın kendisini inanılmaz derecede rahatsız ettiğini, çevresinde Emeksiz soyadını taşıyan sadece kendisi olduğunu, ayrıca bu soyismin hiçbir konuda gayret sarfetmeyen bir kişiymiş gibi algılanması nedeniyle üzüntüye sebep olduğunu belirterek soyadının Ilgaz olarak düzeltilmesini istemiştir.

Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 27. maddesine göre, haklı nedene dayalı soyadın değiştirilmesi istemine ilişkindir.

TMK'nın 27. maddesine göre ''Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve ilan olunur. Ad değişmekle kişisel durum değişmez. Adın değiştirilmesinden zarar gören kimse, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebilir.

Türk Medeni Kanununun öngördüğü 'haklı neden' bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve kanunun buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun tespiti gerekir.

Somut olayda, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar dosyada toplanan kanıtlar sözü edilen Kanun maddesine göre haklı neden sayılarak soyadın değiştirilmesi yönünden davanın kabulü ile davacının soyadının talep gibi düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi,

Doğru görülmemiştir....".

B. Uluslararası Hukuk

15. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:

"(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."

16. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında özel hayatın eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir kavram olduğu belirtilmektedir. Özel hayata saygı hakkı alt kategorisinde geçen özel hayat kavramını AİHM oldukça geniş yorumlamakta ve bu kavrama ilişkin ayrıntılı bir tanım yapmayı uygun bulmamaktadır (Koch/Almanya, B. No: 497/09, 19/7/2012, § 51).

17. Kişinin bireyselliğinin yani bir kişiyi diğerlerinden ayıran ve onu bireyselleştiren niteliklerin hukuken tanınması ve bu unsurların güvence altına alınması son derece önemlidir. Birçok uluslararası insan hakları belgesinde kişiliğin serbestçe geliştirilmesi kavramına yer verilmekle beraber Sözleşme kapsamında bu kavrama açıkça işaret edilmediği görülmektedir. Bununla birlikte Sözleşme’nin denetim organlarının içtihatlarındabireyin kişiliğini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi kavramının özel hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde temel alındığı anlaşılmaktadır. Özel hayatın korunması hakkının sadece mahremiyet hakkına indirgenemeyeceği gerçeği karşısında kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuksal çıkar bu hakkın kapsamına dâhil edilmiştir. Bu kapsamda dış dünya ile ilişki kurma noktasında son derece önemli olan isim hakkı da Sözleşme denetim organları tarafından ön ad ve soyadını kapsayacak şekilde maddenin güvence alanı içinde yorumlanmıştır (Burghartz/İsviçre, B. No: 16213/90, 22/2/1994, § 24; Stjerna/Finlandiya, B. No: 18131/91, 25/11/1994, § 37).

18. Bu bağlamda isimleri üzerinde değişiklik yapılması hususunda ciddi nedenlere sahip olan kişilerin belirli şartlar altında bu imkâna sahip olması, Sözleşme’nin 8. maddesinin koruma alanına girmektedir. Ancak AİHM'e göre nüfus bilgilerinin eksiksiz olarak kaydedilmesi, kimliğin belirlenmesi veya belli isimdeki kişilerin belli bir aile ile bağlantılarının kurulabilmesi gibi kamu yararının gerektirdiği durumlarda isim değiştirme imkânına yasal birtakım sınırlamalar getirilmesi mümkündür (Stjerna/Finlandiya, § 39; Kemal Taşkın ve diğerleri/Türkiye, B. No: 30206/04…, 2/2/2010, § 48).

19. AİHM Güzel Erdagöz / Türkiye (B. No: 37483/02, 21/10/2008) kararında, isim değişikliği talebinin kabul edilmemesine ilişkin başvuruda Sözleşme'nin 8. maddesinin asıl amacının güvence altına alınan hakkın kullanılmasında kamu erklerinin keyfî müdahalelerine karşı bireyi korumak olduğunu vurgulamakla birlikte buna ek olarak özel hayatın korunmasına saygı gösterilmesini sağlayacak pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerektiğinin altını çizmiştir. Buna göre Sözleşme'nin 8. maddesi bağlamında devletin pozitif ve negatif yükümlülükleri arasındaki sınırı kesin olarak tanımlamak mümkün değildir. Her hâlükârda uygulanabilecek ilkeler birbirine benzemektedir. Her iki hâlde de bir bütün olarak bireyin ve toplumun yarışan menfaatleri arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekir (Güzel Erdagöz/Türkiye, §§ 44-46).

20. Bu çerçevede AİHM taraf devletlerin geniş bir takdir yetkisi bulunduğunu, bu takdir yetkisi kullanılarak getirilen düzenlemeleri soyut olarak denetlememekle birlikte düzenlemelere dayanılarak alınan kararların Sözleşme'nin ihlaline yol açıp açmadığının incelenmesi gerektiğinin altını çizmiş (Güzel Erdagöz/Türkiye, §§ 47, 48), özel hayat ve aile hayatına saygı hakkına getirilen kısıtlamanın gerekli olup olmadığının ortaya konulabilmesi için özellikle müdahaleyi gerçekleştiren kamu makamları veya mahkemeler tarafından talebi reddetmek için dayanılan gerekçenin incelemeye esas alınacağını ifade etmiştir (Güzel Erdagöz/Türkiye, §§ 49, 50). Buna göre özellikle başvurucunun isim değiştirme talebine dayanak oluşturan sebeplerin haklı bir neden teşkil edip etmediğinin ve bunun bir başka özel yarar ve kamu yararı ile çatışıp çatışmadığının ortaya konulmadığı durumda Sözleşme'nin 8. maddesinin ihlal edileceği sonucuna ulaşmıştır (Güzel Erdagöz/Türkiye, §§ 51-56).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Anayasa Mahkemesinin 30/10/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu; "Taş" soyadı nedeniyle bazen sıkıntılar yaşadığını, soyadını taşıdığı ailesi ile bağlarını tamamen kopardığını, çocuklarıyla faklı soyadı taşıması nedeniyle de kendisi ve çocuklarının bu durumdan olumsuz etkilendiğini ileri sürmüştür. Ad ve soyadının kişinin manevi varlığının birer parçası olduğunu, verilen yargı kararı ile kişiliğine bağlı vazgeçilmez isim hakkından mahrum kaldığını vurgulayan başvurucu dinî nikâhlı olarak birisiyle yaşıyor olmasının soyadının değiştirilmemesi gerekçesi olamayacağını, bu nedenle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu son olarak dinî nikâhlı olarak yaşadığı kişinin soyadını almak istediğini gizlemediğini, başka kimselerin bu durumu gizleyerek birlikte yaşadığı kişilerin soyadını alabildiğini bu nedenle de eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ifade etmiştir.

23. Bakanlık görüşünde mevcut başvuruda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede yukarıda yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

B. Değerlendirme

24. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ... saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir..."

25. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

27. Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasında herkesin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. Bireyin yaşamıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir unsuru hâline gelen, birey olarak kimliğin belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri ve vazgeçilmez, devredilmez, kişiye sıkı surette bağlı bir kişilik hakkı olan isim hakkının da kişinin özel hayatının bir unsuru olduğu açıktır. Dolayısıyla isim üzerinde değişiklik ve düzeltme yapılmasını isteme hakkı da Anayasa'nın 20. maddesi kapsamında değerlendirilmelidir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30; Aslan Faruk Toprak, B. No: 2013/2957, 24/3/2016, § 34; Turgay Karaca, B. No: 2018/34343, 27/1/2021, § 29; H.K. [GK], B. No: 2019/42944, 17/6/2021, §§ 30-33).

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

29. Kimliğin belirlenmesindeki en önemli unsurlardan olan ismin vazgeçilemezlik, devredilemezlik ve kişiye sıkı surette bağlı olma niteliklerinin kişinin mevcut statüsünü etkilemesi muhakkak olduğundan kişinin isminin korunması ve kamu düzenini bozmadığı müddetçe değiştirilmesine imkân tanınması yönünde devletin pozitif yükümlülükleri olduğu değerlendirilmemiştir. Söz konusu pozitif yükümlülükler, somut olayın özellikleri gözönünde bulundurularak idari ve yargısal karar vericiler tarafından kişilerin bu yöndeki makul taleplerinin karşılanmasını veya taleplerin reddi durumunda buna ilişkin ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmasını gerektirir (Hacı Ahmet Eskikanbur, B. No: 2015/2944, 9/1/2019, § 32; Turgay Karaca, § 32).

30. İsim üzerinde belirli şartlar altında değişiklikler yapılabilmesinin bireylerin özel hayatlarının bir unsuru olan kimliğin belirlenmesi açısından bir gereklilik olduğu hususu gözardı edilmemelidir (bazı farklarla birlikte bkz. Aslan Faruk Toprak, § 44; Hacı Ahmet Eskikanbur, § 30). Bu çerçevede isim değişikliği taleplerinin hangi şartlar altında olumlu karşılanacağı, bu tür taleplerin hangi usul ve esaslar çerçevesinde yerine getirileceği hususunda idari ve yargısal makamlara belli ölçüde takdir yetkisi tanınabileceği kabul edilmelidir. Ancak bu takdir yetkisinin isim değişikliği taleplerinin değerlendirilmesi yolunu tamamen kapatacak ve sonuç alınmasını imkânsız kılacak şekilde kullanılmaması gerektiği önemle vurgulanmalıdır (bazı farklarla birlikte bkz. Aslan Faruk Toprak, §§ 39, 40; Hacı Ahmet Eskikanbur, § 34; Turgay Karaca, § 35).

31. Kamunun üstün yararının söz konusu olduğu istisnai durumlarda isim değişikliğine ilişkin taleplerin kabul edilmemesi makul karşılanabilir. Ancak bu gibi hâllerde kamu makamları buna ilişkin ilgili ve yeterli gerekçe sunmalıdır. İdari ve yargısal makamlar bireyin ismini değiştirebilmesindeki kişisel yarar ile kamu menfaatleri arasında her durumda adil bir denge kurmalıdır (Turgay Karaca, § 36). Öte yandan isim değişikliği hakkının tanınmış olması başvurucuya birtakım yükümlülükler yüklenemeyeceği anlamına gelmez. Bu bağlamda başvurucunun haklı nedenlerini ortaya koyma ve buna ilişkin delillerini mahkemeye sunma yükümlülüğü olduğu kabul edilmelidir. Bu aşamadan sonra haklı nedenin bulunup bulunmadığını anayasal güvenceleri de dikkate alarak değerlendirmek yargılama mercilerinin görevidir (Turgay Karaca, § 46).

32. Öte yandan aile hayatına saygı hakkı, Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır. Madde gerekçesi de dikkate alındığında resmî makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi gereğine işaret edildiği görülmektedir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Melahat Karkin, B. No: 2014/17751, 13/10/2016, § 36).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

33. Somut olayda başvurucu soyadının "Taş" olması nedeniyle sıkıntılar yaşadığı, çocuklarıyla aynı soyadını taşımak istediği, anne ve babasıyla bağlarının koptuğu iddialarıyla dava açmıştır. Bununla birlikte Mahkeme kararında başvurucu ile çocuklarının soyadlarının farklı olmasının boşanma gibi birtakım hukuki durumlarda mümkün olabileceği, bu durumun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden olarak kabul edilemeyeceği gerekçesine yer verilmiştir. Öte yandan başvurucu dava dilekçesinde ve yargılama sürecinde çocuklarının kendisi ile farklı soyadını taşıması nedeniyle nasıl bir mağduriyet yaşadıklarını somutlaştırmamıştır.

34. Bunun yanında yargılamayı gerçekleştiren yargı mercilerince başvurucunun kendi ailesi ile bağlarının kopmasının, aile içi huzursuzluk ve kırgınlıkların soyadı değiştirilmesi için haklı neden olarak kabul edilemeyeceğini benzer Mahkeme ve Yargıtay içtihatlarına dayanılarak gerekçelendirilmiştir.

35. Sonuç olarak başvurucunun hak ve menfaatleri ile kamusal yarar arasında adil bir dengenin kurulduğu belirlendiğinden anılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut olayda kamusal makamların takdir yetkisini keyfî bir şekilde kullanmadığı ve kamunun üstün yararının varlığı çerçevesinde tedbirler aldığı değerlendirildiğinden anılan uygulamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu kabul edilebilir.

36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatasaygı hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(P.T. [2.B.], B. No: 2020/5147, 30/10/2024, § …)
   
Başvuru Adı P.T.
Başvuru No 2020/5147
Başvuru Tarihi 29/1/2020
Karar Tarihi 30/10/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, soyadı değişikliği talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Nüfus kayıtları-İsim Değişikliği-Cinsel Kimlik İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4271 Türk Medeni Kanunu 27
187
2525 Soyadı Kanunu 5
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi