logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İsmet Epaydın [2.B.], B. No: 2021/62669, 24/10/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İSMET EPAYDIN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/62669)

 

Karar Tarihi: 24/10/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

İsmet EPAYDIN

Vekili

:

Av. İbrahim ÇELİKER

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvuruya konu olayların meydana geldiği süreçteki olağanüstü hâl (OHAL) koşullarına, OHAL ilanına ve uygulanan tedbirlere ilişkin genel bilgiler için bkz. C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 10-18; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 10-18.

3. Başvurucu, Batman Belediyesi (Belediye) bünyesinde hizmet alım sözleşmesi kapsamında iş gören özel bir şirkette (işveren) taşeron işçi olarak çalışmaktadır. Belediye, başvurucunun terör örgütü ile irtibat veya iltisak içinde olduğu yönünde işverene bildirimde bulunmuştur. İşveren, güven ilişkisinin zedelendiği gerekçesiyle başvurucunun iş sözleşmesini feshetmiştir.

4. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade talebiyle 6/2/2017 tarihinde Batman 2. İş Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 4. maddesi kapsamında gerçekleştirilen fesih işleminin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle 1/6/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir.

5. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 28/9/2017 tarihinde başvurucunun istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.

6. Başvurucu nihai karar sonrasında süresi içerisinde bireysel başvuruda bulunmuş ve Anayasa Mahkemesi 18/11/2020 tarihinde Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkeme hakkının ihlal edildiğine ve yeniden yargılamaya karar vermiştir (Fidan Kaytar ve diğerleri, B. No: 2019/8306, 18/11/2020). Kararın gerekçesinde yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce adil yargılanma hakkının bir unsuru olan mahkeme hakkının gereği asıl işverenin başvurucu hakkındaki değerlendirmesinin objektif ve makul dayanakları olup olmadığı, dolayısıyla geçerli feshin koşullarının oluşup oluşmadığı incelenmeden asıl işverenin şüphesine bağlı kalınarak sonuca varıldığı ifadelerine yer verilmiştir (Fidan Kaytar ve diğerleri, § 31).

7. Mahkeme tarafından yeniden gerçekleştirilen yargılama sonucu 12/3/2021 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun iş akdine İçişleri Bakanlığı tevdi raporu uyarınca son verildiği, ilgili raporda başvurucu hakkında 18/10/2008, 28/1/2009, 6/2/2009, 8/2/2009 ve 18/2/2009 tarihlerinde il merkezinde PKK terör örgütü yandaşlarınca düzenlenen yasa dışı olaylarda bölücü terör örgütü ve elebaşısı lehine slogan attığı, güvenlik güçlerine ve araçlarına taşlı molotoflu saldırılarda bulunan gruplar arasında yer alarak örgütsel faaliyetler içerisine girdiği, yakalanarak adli işlem gördüğü ve tutuklandığının belirtildiği vurgulanmıştır. Kararda ayrıca başvurucu hakkında kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme, bunların hareketlerine katılma suçlamasıyla soruşturma yürütüldüğü, başvurucunun bu kapsamda tutuklandığı, yapılan yargılama sonucu hakkında beraat ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararları tesis edildiği, başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapmak suçunda tesis edilen HAGB hükmünün kesinleştiği ifadelerine yer verilmiştir.

8. Bölge Adliye Mahkemesi 5/11/2021 tarihinde başvurucunun istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.

9. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

10. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.

12. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

13. Başvurucu; iş sözleşmesinin haksız olarak, savunması alınmadan, bildirim sürelerine uyulmadan feshedildiğini, kendisi hakkında şüphe feshini oluşturulabilecek somut herhangi bir tespit yapılmadığını, yasa dışı bir örgütle ilişkisinin bulunmadığını, adil yargılanma, çalışma hayatına ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

14. Adalet Bakanlığı görüşünde; başvuruya konu olan kararın OHAL döneminde alınması nedeniyle inceleme esnasında Anayasa'nın 15. maddesinin de dikkate alınmasının faydalı olacağı ifade edilmiştir. Görüşte son olarak mevcut başvuruda başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken görüşte yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ve somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak bir inceleme yapılması gerektiği vurgulanmıştır.

15. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer şekildeki değerlendirmeler için C.A. (3), §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ 106-110).

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

17. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191). Olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemde alınan tedbiri konu edinen somut başvuruda Anayasa'nın 15. maddesi maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimi dikkate alınacaktır (Mustafa Önal, B.No: 2018/9808, 9/2/2022, § 14).

18. Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme; müdahalenin Anayasa'daki çekirdek haklarla ilgili olup olmadığı, anılan maddenin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunup dokunmadığı, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırılık teşkil edip etmediği ve durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının tespitiyle sınırlı olacaktır (Ayla Demir İşat, § 146).

19. Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında özel hayata saygı hakkı yer almamaktadır. Ayrıca somut olaydaki tedbirin milletlerarası hukuktan kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe aykırı olduğu da saptanmamıştır (Ayla Demir İşat, §§ 147, 148). Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacak son inceleme, müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının belirlenmesine ilişkin olacaktır.

20. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin tedbirin ve bu kapsamda derece mahkemelerince sonuca bağlanan uyuşmazlığın Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun söylenebilmesi için öncelikle keyfî olmaması gerekir. Diğer taraftan söz konusu tedbirin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken elbette ülkemizde OHAL ilanına sebebiyet veren durumun özellikleri ve OHAL ilanı sonrasında ortaya çıkan koşullar dikkate alınmalıdır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 349).

21. Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, derdest bir ceza davası veya soruşturmanın bulunmasının tek başına yeterli görüldüğü hâllerde özellikle de ilgili kişinin beraatine ya da ilgili kişi hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verildiği takdirde mahkemenin ilgili ve yeterli gerekçe gösterme yükümlülüğü çerçevesinde hareket ederek irtibat veya iltisakı gösterir delilleri tartışarak bir sonuca varması ve bunu da gerekçesinde göstermesi gerektiğini kabul etmiştir. (Süleyman Duman ve Diğerleri, B. No: 2019/14039, 20/9/2023, § 29; Ceylan Nergiz, 2021/50842, 5/6/2024, § 20). Öte yandan Anayasa Mahkemesi başvurucuya ait istihbari birtakım bilgilere dayanılarak gerçekleştirilen fesih işlemlerinde de bu bilgilerin başvurucunun iş akdinin feshini nasıl etkilediğine, edinilen bu bilgiler sonucunda başvurucu hakkında soruşturma veya kovuşturma işlemleri gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine dair bir gerekçeye yer verilmesi gerektiğini vurgulamıştır (Nuri Balca, B.No: 2019/13732, 6/9/2023, § 21).

22. Başvuruya konu olayda feshin gerekçesi, devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen PKK ile irtibatı veya iltisakı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphe ve bu şüphe nedeniyle güven ilişkisinin ortadan kalkmasıdır. PKK ile irtibatı veya iltisakı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphenin, İçişleri Bakanlığı tevdi raporundaki birtakım eylemlere ve başvurucu hakkında verilen HAGB kararına dayandığı anlaşılmaktadır (bkz. § 7).

23. Bununla birlikte yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan HAGB kararı verildiği belirtilmekle yetinilmiş ancak başvurucunun terör örgütüyle iltisaklı olabileceğine dair gösterilen delillerin somut olarak neler olduğuna ve feshe ne şekilde dayanak teşkil edebileceğine dair bir gerekçeye yer verilmemiştir. Öte yandan Mahkemece başvurucu hakkında idare tarafından düzenlenen bir rapor içeriğinde yer alan eylemlere yer verilmiş ancak bu eylemlerin başvurucunun terör örgütüyle irtibatlandırılmasına ne şekilde delil teşkil edebileceği tartışılmamıştır. Bunun yanında mahkemelerce başvurucu hakkında edinilen bu bilgilerin başvurucunun iş akdinin feshini nasıl etkilediğine, bu durum nedeniyle başvurucu hakkında soruşturma veya kovuşturma gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine dair bir gerekçeye yer verilmemiştir.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurucu hakkında alınan ve Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkına etki eden tedbirin Anayasa'nın OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesindeki ölçütlere uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.

III. GİDERİM

25. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 100.000 TL maddi 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

26. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

27. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

28. Öte yandan, başvuruda İş Mahkemesi kararının Anayasadaki özel hayata saygı hakkına aykırı olduğunun tespit edildiği, bunun doğrudan başvurucunun davasının kabulü anlamına gelmediği, gerçekleştirilecek yeniden yargılamada İş Mahkemesince, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararındaki hususlar dikkate alınarakinceleme yapılacağı açıktır.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA ,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Batman 2. İş Mahkemesine (E.2021/76, K.2021/103) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/10/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

Başvurucu, iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, Sayın Mahkemece işveren tarafından feshe sebebiyet veren delillerin ne olduğu ve feshe ne şekilde dayanak teşkil ettiği, söz konusu delillerin terör örgütü ile irtibatlandırılmasına ne şekilde delil oluşturduğu hususların açıklanmadığı gerekçesi ile Başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesindeki özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Aşağıda belirttiğimiz gerekçelerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Başvurucu Batman Belediyesi bünyesinde hizmet alım sözleşmesi ile faaliyet gösteren bir şirkette taşeron işçi olarak çalışmakta iken terör örgütü PKK ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu gerekçesi ile iş sözleşmesi feshedilmiştir. Başvurucu feshin geçersizliği ve işe iade talepli dava açmıştır. Mahkemece, söz konusu dava 667 sayılı KHK’nın 4. maddesi kapsamında feshin hukuka uygun olduğu gerekçesi ile reddedilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Başvurucunun istinaf talebi de reddedilmiştir. Başvurucunun Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi asıl işverenin başvurucu hakkındaki değerlendirmelerinin objektif ve makul dayanaklarının olup olmadığının Mahkemece incelenmediği gerekçesi ile mahkeme hakkının ihlal edildiği gerekçesi ile yeniden yargılama kararı vermiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda İçişleri Bakanlığı’nın Başvurucu hakkındaki tevdi raporuna ve kesinleşen HAGB kararına değinilerek dava reddedilmiştir. Başvurucunun istinaf talebi de reddedilmiş, bunun üzerine Başvurucu tekrar Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

667 sayılı KHK’nın 4. maddesinde terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen bir Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili olmayan diğer kurumlarda her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dahil) istihdam edilen personelin, birim amirinin teklifi üzerine atamaya yetkili amirin onayıyla kamu görevinden çıkarılacağı belirtilmiş, yine aynı düzenlemede görevine son verilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceği, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemeyeceği, görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılacağı ve bu görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanacağı belirtilmiştir. 4857 sayılı İş Kanunun 25/II maddesinde işverenin haklı nedenle fesih hakları düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, “e) İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması” ve yine “f) İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi” hallerinde işveren haklı nedenle sözleşmeyi feshedebilir.

İş Mahkemesi feshin geçersizliği ve işe iade davasının reddine ilişkin kararda Başvurucu hakkındaki İçişleri Bakanlığı raporuna ayrıntılı şekilde değinmiştir. Söz konusu raporda Başvurucunun 18.10.2008, 6.2.2009, 28.1.2009, 8.2.2009, 18.2.2009, tarihlerinde il merkezinde PKK terör örgütü yandaşlarınca düzenlenen yasa dışı olaylarda bölücü terör örgütü elebaşı lehine slogan attığı, güvenlik güçleri ve araçlarına molotoflu saldırılarda bulunan grup arasında olduğu, yakalanarak adli işlem gördüğü, tutuklandığı, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, yönetme, bunlara katılma suçlarından tutuklandığı, yargılama sonucunda beraat ve HAGB kararı tesis edildiği, terör örgütü propagandası yapmak suçundan tesis edilen HAGB cezasının kesinleştiği belirtilmiştir. Mahkemece yer verilen tespitler, 667 sayılı KHK’nın 4. maddesi kapsamında Başvurucunun terör örgütü ile irtibat ve iltisakını açıkça ortaya koyduğu gibi, yerel bir idare olan Belediye’nin 4857 sayılı İş Kanununun 25/II maddesi uyarınca terör örgütü propagandası suçundan HAGB kararı almış bir işçiyi çalıştırması da beklenemez. Bu anlamda Başvurucunun iş sözleşmesinin feshi, İş Kanununun 25/II maddesi anlamında haklı fesih olmaktadır.

Çoğunluk tarafından, işveren tarafından feshe sebebiyet veren delillerin ne olduğu, feshe ne şekilde dayanak teşkil ettiği, söz konusu delillerin terör örgütü ile irtibatlandırılmasına ne şekilde delil oluşturduğu hususların açıklanmadığı gerekçesine yer verilmiş ise de yerel mahkeme kararında İçişleri Bakanlığının raporuna ve HAGB kararına değinilerek bu sebeplerin 667 sayılı KHK anlamında bir fesih nedeni olduğu belirtilmiş ve deliller tartışılmıştır. PKK terör örgütünün propagandasını yapan Başvurucu ile Belediye arasındaki güvenin sarsıldığı aşikar olup, Belediye’nin resmi bir kurum ve yerel idare olarak hayatın olağan akışına göre Başvurucu ile çalışmasının artık ondan beklenemeyeceğinin kabulü zorunludur.

Nitekim Anayasa Mahkemesi benzer bir olayda (Özdemir Örnek Başvurusu, Başvuru Numarası: 2018/26453, K. Tarihi;6/10/2021) verdiği kararında, millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu tespit edilen terör örgütleriyle irtibatı ya da iltisakı olduğu ortaya konulan kişilerin OHAL döneminin koşulları gerekli kıldığı ölçüde kamu görevinden uzaklaştırılmalarının keyfî bir tedbir olarak nitelendirilemeyeceğini, nitekim PKK terör örgütünün yargı kararlarıyla tespit edilen amacı ve yapısı dikkate alındığında söz konusu terör örgütü ile irtibatlı ya da iltisaklı olmanın devlete sadakat bağının zayıflığını gösteren bir olgu olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtmiş ve başvurucudan duyulan şüphenin ve sözleşmenin feshedilmesi şeklinde alınan tedbirin Anayasanın 15. maddesine aykırı olmadığını ifade etmiştir.

Söz konusu kararda özetle (Özdemir Örnek Başvurusu, Başvuru Numarası: 2018/26453, K. Tarihi;6/10/2021); “…76. Somut olayda işverenin, başvurucu hakkında duyulan şüphenin nedeni olarak gösterilen delillerden OHAL ilanından sonraki süreçte bilgi sahibi olduğu ve başvuruya konu tedbiri OHAL koşullarını gözeterek hayata geçirdiği anlaşılmaktadır. Anılan tedbir, olağanüstü durumu oluşturan olayların etkilerinin devam ettiği bir dönemde alınmıştır. Bu kapsamda PKK terör örgütü ile irtibatı veya iltisakı olabileceği yönünde başvurucudan duyulan şüphenin, OHAL koşullarının gerektirdiği acil tedbirlerin hayata geçirilmesi konusundaki gerçek ihtiyaç dikkate alındığında -somut olayın kendine özgü koşullarında- keyfi olarak nitelendirilemeyeceği değerlendirilmektedir….Dolayısıyla başvuruya özgü bu hususlar gözetildiğinde, PKK terör örgütüyle irtibatı ya da iltisakı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphenin ve sözleşmenin feshedilmesi şeklinde alınan tedbirin söz konusu yükümlülüklere aykırı olduğu söylenemeyecektir.” ifadelerine yer verilerek, söz konusu olay açısından iş sözleşmesinin feshinin aciliyet arzeden bir tedbir olduğu ve keyfi olmadığı belirtilmiştir.

Kaldı ki, Anayasa Mahkemesinin Özdemir Örnek Başvurusuna ilişkin kararın (Başvuru Numarası: 2018/26453, K. Tarihi;6/10/2021) 77.paragrafında belirtildiği üzere, Başvurucu bir kariyer mesleği niteliğinde olan mesleki faaliyetten alıkonulmadığı gibi özel sektörde çalışmasını engelleyen herhangi bir ilave kısıtlamaya da tabi tutulmamıştır. Bu konuda bir kısıtlamanın getirilmemiş olması nedeniyle kamunun menfaati ile başvurucunun kişisel menfaati arasında adil denge kurulmuş olup, Başvurucunun iş sözleşmesinin feshi olağanüstü yönetim usullerinin uygulanmasına neden olan durum karşısında ölçüsüz değildir.

Bu nedenlerle, Başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği şeklindeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

 

 

 

 

Üye

 Ömer ÇINAR

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(İsmet Epaydın [2.B.], B. No: 2021/62669, 24/10/2024, § …)
   
Başvuru Adı İSMET EPAYDIN
Başvuru No 2021/62669
Başvuru Tarihi 23/12/2021
Karar Tarihi 24/10/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı KHK-İHRAÇ (OHAL tedbiri, hakim-savcı dışındaki kamu personeli) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi