TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
FATİH TATAR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/7598)
Karar Tarihi: 2/10/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Raportör
Şeyda Nur ÜN
Başvurucular
1. Fatih TATAR
2. Ümit AKTAŞ
Vekili
Av. Metin İRİZ
3. Musa SAĞLAM
Av. Melike Büşra URAL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamu görevinden çıkarılan başvurucuların yargısal süreçlerde kullanmak üzere haklarında yürütülen idari soruşturma dosyalarıyla ilgili bilgi edinme taleplerinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 28/2/2020 ve 5/8/2020 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 2020/24797 ve 2020/24813 numaralı başvuruların incelenen başvuruyla birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. Arka Plan Bilgisi
6. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde bir askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
7. OHAL döneminde alınan tedbirlerden biri de "terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca [MGK] karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu" değerlendirilen kişilerin Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile kamu görevinden çıkarılmasıdır. Bu kapsamda darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olan FETÖ/PDY'nin yanı sıra diğer terör örgütleriyle ilgisi nedeniyle de çok sayıda kamu görevlisinin meslekten çıkarıldığı bilinmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 56-60).
8. Akabinde meslekten çıkarılan kamu görevlilerinin meslekten çıkarılmalarına ilişkin olarak kurumlarından bilgi taleplerinde bulunmaları üzerine kamu kurum ve kuruluşları tarafından izlenecek usul ve esaslara dair Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunca (Kurul) 4/8/2016 tarihinde 2016/1 sayılı ilke kararı yayımlanmıştır (bkz. § 30).
B. Somut Olaylara İlişkin Bilgiler
1. 2020/7598 Numaralı Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç
9. 1972 doğumlu olan başvurucu, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinde yardımcı doçent olarak görev yaparken 1/9/2016 tarihli ve 29818 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (672 sayılı KHK) ile kamu görevinden çıkarılmıştır.
10. Başvurucu, kamu görevinden çıkarılmasının gerekçesinin ve hakkındaki idari soruşturma dosyasının bir örneğinin 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında kendisine verilmesi talebiyle 23/9/2016 tarihinde ilgili Üniversiteye başvuru yapmıştır. Başvurucunun talebi, istediği bilgi ve belgelerin 4982 sayılı Kanun'un 19. maddesi kapsamında kaldığı gerekçesiyle 7/10/2016 tarihinde reddedilmiştir.
11. Başvurucu karara karşı 28/10/2016 tarihinde Kurula itiraz etmiştir. Kurulun itiraz başvurusuna altmış günlük yasal süre içinde cevap vermemesi üzerine başvurucu, zımni redde yönelik bu işlemin iptali talebiyle dava açmıştır. Davanın görüldüğü Ankara 8. İdare Mahkemesi 29/4/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında Mahkeme; davaya konu belgelerin istihbarat birimlerinin görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belge niteliğinde olduğunu ve Kurulun 2016/1 sayılı ilke kararı (bkz. § 30) gereği bilgi edinme kapsamı dışında kaldığını belirtmiştir.
12. Başvurucunun istinaf talebinde bulunması üzerine dosyanın görüldüğü Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. Dava Dairesi 15/1/2020 tarihinde "kararın usul ve hukuka uygun olduğu" gerekçesiyle istinaf talebinin esastan reddine karar vermiştir.
13. Başvurucu nihai kararı 31/1/2020 tarihinde öğrendikten sonra 28/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
2. 2020/24797 Numaralı Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç
14. 1984 doğumlu olan başvurucu Millî Eğitim Bakanlığına bağlı bir okulda öğretmen olarak görev yaparken 7/2/2017 tarihli ve 29972 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 686 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (686 sayılı KHK) ile kamu görevinden çıkarılmıştır.
15. Başvurucu kamu görevinden çıkarılmasına yönelik olarak OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna başvurmuş ancak başvurusu reddedilmiştir. Komisyon kararında, başvurucu hakkında kurum tarafından düzenlenen dosyada başvurucunun terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olduğuna dair bilginin yer aldığı belirtilmiştir. Başvurucu akabinde idari ve yargısal süreçlerde kullanmak üzere hakkındaki idari soruşturma dosyasının bir örneğinin 4982 sayılı Kanun kapsamında kendisine verilmesi talebiyle ilgili idareye başvuru yapmıştır. Başvurucunun talebi, istediği bilgi ve belgelerin Kurulun 2016/1 sayılı ilke kararı kapsamında kaldığı gerekçesiyle 5/11/2019 tarihinde reddedilmiştir.
16. Başvurucu, söz konusu kararın iptali istemiyle dava açmıştır. Davanın görüldüğü Ankara 4. İdare Mahkemesi 4/3/2020 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında Mahkeme, davaya konu bilgi ve belgelerin Kurulun 2016/1 sayılı ilke kararı kapsamında kaldığını belirtmiştir.
17. Başvurucunun istinaf talebinde bulunması üzerine dosyanın görüldüğü Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. Dava Dairesi 18/6/2020 tarihinde "kararın usul ve hukuka uygun olduğu" gerekçesiyle istinaf talebinin esastan reddine karar vermiştir.
18. Başvurucu, nihai kararı 6/7/2020 tarihinde öğrendikten sonra 5/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
3. 2020/24813 Numaralı Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç
19. 1986 doğumlu olan başvurucu, Sayıştay Başkanlığında sayıştay denetçisi olarak görev yaparken 3/10/2016 tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (675 sayılı KHK) ile kamu görevinden çıkarılmıştır.
20. Başvurucu, kamu görevinden çıkarılmasına yönelik olarak OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna başvurmuş ancak başvurusu reddedilmiştir. Komisyon kararında başvurucu hakkında düzenlenen kurum dosyasında başvurucunun terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olduğuna dair bilginin yer aldığı belirtilmiştir. Başvurucu akabinde idari ve yargısal süreçlerde kullanmak üzere hakkındaki idari soruşturma dosyasının bir örneğinin 4982 sayılı Kanun kapsamında kendisine verilmesi talebiyle ilgili idareye başvuru yapmıştır. Başvurucunun talebi, istediği bilgi ve belgelerin Kurulun 2016/1 sayılı ilke kararı kapsamında kaldığı gerekçesiyle 12/9/2019 tarihinde reddedilmiştir.
21. Başvurucu, söz konusu kararın iptali istemiyle dava açmıştır. Davanın görüldüğü Ankara 5. İdare Mahkemesi 14/1/2020 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında Mahkeme, davaya konu bilgi ve belgelerin Kurulun 2016/1 sayılı ilke kararı kapsamında kaldığını belirtmiştir.
22. Başvurucunun istinaf talebinde bulunması üzerine dosyanın görüldüğü Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. Dava Dairesi 25/6/2020 tarihinde "kararın usul ve hukuka uygun olduğu" gerekçesiyle istinaf talebinin esastan reddine karar vermiştir.
23. Başvurucu, nihai kararı 10/7/2020 tarihinde öğrendikten sonra 5/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
24. 4982 sayılı Kanun'un "Amaç" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun amacı; demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir."
25. 4982 sayılı Kanun'un "Bilgi verme yükümlülüğü" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler."
26. 4982 sayılı Kanun'un "Devlet sırrına ilişkin bilgi veya belgeler" kenar başlıklı 16. Maddesi şöyledir:
"Açıklanması hâlinde Devletin emniyetine, dış ilişkilerine, millî savunmasına ve millî güvenliğine açıkça zarar verecek ve niteliği itibarıyla Devlet sırrı olan gizlilik dereceli bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır."
27. 4982 sayılı Kanun'un "İstihbarata ilişkin bilgi veya belgeler" kenar başlıklı 18. Maddesi şöyledir:
"Sivil ve askerî istihbarat birimlerinin görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi veya belgeler, bu Kanun kapsamı dışındadır.
Ancak, bu bilgi ve belgeler kişilerin çalışma hayatını ve meslek onurunu etkileyecek nitelikte ise, istihbarata ilişkin bilgi ve belgeler bilgi edinme hakkı kapsamı içindedir."
28. 4982 sayılı Kanun'un "İdari soruşturmaya ilişkin bilgi veya belgeler" kenar başlıklı 19. maddesi şöyledir:
"Kurum ve kuruluşların yetkili birimlerince yürütülen idarî soruşturmalarla ilgili olup, açıklanması veya zamanından önce açıklanması hâlinde;
a) Kişilerin özel hayatına açıkça haksız müdahale sonucunu doğuracak,
b) Kişilerin veya soruşturmayı yürüten görevlilerin hayatını ya da güvenliğini tehlikeye
sokacak,
c) Soruşturmanın güvenliğini tehlikeye düşürecek,
d) Gizli kalması gereken bilgi kaynağının açığa çıkmasına neden olacak veya soruşturma ile ilgili benzeri bilgi ve bilgi kaynaklarının temin edilmesini güçleştirecek, bilgi veya belgeler, bu Kanun kapsamı dışındadır."
29. 4982 sayılı Kanun'un "Adli soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin bilgi veya belgeler" kenar başlıklı 20. maddesi şöyledir:
"Açıklanması veya zamanından önce açıklanması hâlinde;
a) Suç işlenmesine yol açacak,
b) Suçların önlenmesi ve soruşturulması ya da suçluların kanunî yollarla yakalanıp kovuşturulmasını tehlikeye düşürecek,
c) Yargılama görevinin gereğince yerine getirilmesini engelleyecek,
d) Hakkında dava açılmış bir kişinin adil yargılanma hakkını ihlâl edecek, nitelikteki bilgi veya belgeler, bu Kanun kapsamı dışındadır.
4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 6.1.1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ve diğer özel kanun hükümleri saklıdır."
30. Kurulun 4/8/2016 tarihli ve 2016/1 sayılı İlke Kararı şöyledir:
"Bilindiği üzere, Fethullahçı Terör Örgütünün (FETÖ/PDY) 15 Temmuz 2016 tarihli silahlı darbe teşebbüsü neticesinde 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde Olağanüstü Hal ilan edilmiş ve alınan Olağanüstü Hal Kararı Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/07/2016 tarihli ve 1116 Karar Nolu kararı ile onaylanmıştır. Bu çerçevede Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamelerinde yer alan tedbirler ile bunların uygulanmasına ilişkin işlemlerle ilgili olarak yapılacak olan bilgi edinme başvurularının yanıtlanmasında izlenecek usul ve esaslara ilişkin olarak;
1-Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamelerinin eki listelerde sayılarak kamu görevinden çıkartılan kişiler ile kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin bilgi ve belgeler hakkındaki bilgi edinme başvurularının 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 16 ncı, 19 uncu ve 20 nci maddeleri uyarınca bilgi edinme hakkı kapsamı dışında değerlendirilmesi ve konu ile ilgili uygulamanın bu doğrultuda yapılması gerektiği,
2- Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen ve bu nedenlerle haklarında idari veya adli soruşturma başlatılan, açığa alınan ve/veya 667 sayılı Kanunun Hükmünde Kararnamenin 3 ve 4. maddeleri uyarınca kamu görevinden çıkartılan kişilerle ilgili bu işlemler ile bu kapsamda yürütülen adli ve idari soruşturmalara ilişkin bilgi ve belgelerin 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca talep edilmesi durumunda başvuruların mezkur Kanunun 19 uncu ve 20 nci maddeleri uyarınca bilgi edinme hakkı kapsamı dışında değerlendirilerek bu doğrultuda uygulamaya gidilmesi gerektiği,
Hususlarının 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 14 üncü maddesinin Kurulumuza tanıdığı yetki çerçevesinde; 4982 sayılı Kanun kapsamında yer alan kamu kurum ve kuruluşlarına bildirilmesine oybirliğiyle karar verilmiştir."
B. Uluslararası Hukuk
31. Mevcut başvuruların değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan uluslararası hukuk kaynakları için bkz. Yaman Akdeniz (2) [GK], B. No: 2016/6815, 15/2/2023, §§ 21-31; Arif Ali Cangı [GK], B. No: 2016/4060, 17/9/2020, §§ 35-50)
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Anayasa Mahkemesinin 2/10/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
33. Başvuruculardan Musa Sağlam, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
34. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kişisel Verilerin Korunmasını İsteme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
35. Başvurucular;
- Kamu görevinden çıkarılmalarına yönelik olarak kurumlarınca hazırlanan idari soruşturma dosyalarının içeriğini bilmediklerini, idari ve yargısal süreçlerde kullanmak üzere kurumlarından dosyaları istemelerine karşın hukuki bir gerekçe olmaksızın bilgi ve belgelerin kendilerine verilmediğini,
- Haklarındaki dosyalara erişemedikleri için yargısal başvuru yapamadıklarını ve kendilerini savunma imkânından mahrum kaldıklarını,
- Söz konusu dosyaların kişisel veri niteliğinde olduğunu ve kendilerine verilmemesinin özel hayata saygı hakkına aykırı olduğunu,
- Mahkeme kararlarının ilgili ve yeterli bir gerekçe içermediğini, söz konusu kararların esas incelemesi yapılmaksızın idari bir kurumun ilke kararına dayandığını, bu hâliyle 4982 sayılı Kanun'un uygulanamaz duruma getirildiğini, ilke kararına dayanılarak sistematik şekilde ret kararları verildiğini,
- OHAL kapsamında meslekten çıkarılanlara özgü olarak kanuna aykırı bir uygulamaya gidildiğini ve bu hâliyle ayrımcılık yapıldığını iddia etmiştir.
36. Bakanlık görüşünde; öncelikle başvurunun kendine özgü koşulları içerisinde ve başvurucuların şikayetleri kapsamında, başvurucular tarafından elde edilmek istenilen bilgilere erişimin sağlanmasının başvurucuların düşüncesini açıklama hakkını kullanmasının bir aracı olmadığı, dolayısıyla Anayasa ve AİHS ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokollerin ortak koruma alanına girmeyen başvurunun "konu bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir. Devamında; başvuru hakkında idari ve adli soruşturma yürütülen başvurucuların talebinin reddedilmesinin4982 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine dayandığı ve bu hükümlerin erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olduğu, aynı zamanda idari yargı mercileri tarafından başvurucuların talebinin incelendiği ve ilgili ve yeterli gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verildiği, yargı mercilerinin dava konusu maddi olay ve olgular ile iddiaları ve delilleri değerlendirdikleri, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardıkları sonucu ve kullandıkları takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdikleri belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucuların iddialarının bir bütün olarak özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
38. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
...
Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir."
a. Uygulanabilirlik Yönünden
39. Başvurucuların şikayetlerinin haklarında düzenlenen idari soruşturma dosyalarının kendilerine verilmemesine dair işlemler bütününe yönelik olduğu görülmektedir. Bu kapsamda başvurucuların şikayetlerinin özel hayata saygı hakkı ile bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır. Özel hayata saygı hakkı Anayasa'nın 20. maddesinde koruma altına alınmıştır. Devlet, kişilerin özel ve aile hayatına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin haksız saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkıdır. Ancak mahremiyet hakkı sadece yalnız kalma hakkından ibaret olmayıp bu hak, bireyin kendisiyle ilgili bilgileri kontrol edebilme hukuksal çıkarını da kapsamaktadır. Bireyin kendisine ilişkin herhangi bir bilginin kendi rızası olmaksızın açıklanmaması, yayılmaması, bu bilgilere başkaları tarafından ulaşılamaması ve rızası hilafına kullanılamaması, kısaca bu bilgilerin mahrem kalması konusunda menfaati bulunmaktadır. Bu husus, bireyin kendisiyle ilgili bilgilerin geleceğini belirleme hakkına işaret etmektedir (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, §§ 31, 32; Arif Ali Cangı, § 61). Özel hayata saygı hakkının kapsamında olan bireylerin kişisel verilerinin korunması hakkı, Anayasa'nın 20. maddesinde açık olarak düzenlenmiştir (Nurcan Belin, B. No: 2014/14187, 10/1/2018, § 38). Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında ise herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı ifade edilmiştir (Arif Ali Cangı, § 62).
40. Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere kişisel veri -belirli veyakimliği belirlenebilir olmak şartıyla- bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade etmekte olup ad, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgilerin değil telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, öz geçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, sağlık bilgileri, genetik bilgiler, IP adresi, e-posta adresi, alışveriş alışkanlıkları, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerin kişisel veri kapsamında olduğu belirtilmektedir (AYM, E.2014/74, K.2014/201, 25/12/2014; E.2014/180, K.2015/30, 19/3/2015; E.2017/180, K.2018/109, 6/12/2018, § 54; Arif Ali Cangı, § 63).
41. Öte yandan Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı yönünden inceleme yapılabilmesi için öncelikle anılan hak kapsamında korunması gerekli bir kişisel verinin olup olmadığı belirlenmelidir. Anayasa hükmünün lafzı, konuya ilişkin uluslararası belgeler ve karşılaştırmalı hukuk dikkate alındığında belirli veya belirlenebilir bir gerçek veya tüzel kişi hakkındaki her türlü bilgi kişisel veri olarak değerlendirilir. Ancak her dava ya da başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrası anlamında bir kişisel veri bulunup bulunmadığı davanın ve başvurunun kendine özgü koşulları dikkate alınarak otonom olarak tespit edilir. Bir kişisel verinin bulunduğu tespit edildiğinde bu veriye yönelik her türlü sınırlama ve müdahale Anayasa’nın anılan hükmü kapsamındaki güvenceleri harekete geçirir (Arif Ali Cangı, § 64).
42. Somut olayda çeşitli kurumlarda görev yapan başvurucular hakkında kurumlarınca düzenlenen idari soruşturma dosyalarının başvurucuların kişisel durumları ve mesleki faaliyetlerine ilişkin olduğu kuşkusuzdur. Söz konu idari soruşturma dosyalarında başvurucuların kişisel ve mesleki yönden genel durum ve davranışları, olumlu ve olumsuz nitelikleri, kusur ve eksiklikleri, disiplin veya suça vücut verecek eylemleri, kişisel ifadeleri ile üçüncü kişilerce verilen bilgiler gibi kişisel veri niteliğinde bilgilerin bulunduğu kuşkusuzdur. Bu durumda kişisel veri niteliğindeki bu bilgilerin başvurucuların kendisine verilmemesi şeklinde gerçekleşen olayda, Anayasa'nın kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ilişkin 20. maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanabilir olduğu sonucuna varılmış ve mevcut başvuru kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında incelenmiştir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Nurcan Belin §§ 40-41) .
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
43. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
44. Somut olayda başvurucular hakkındaki idari soruşturma dosyalarının kendilerine verilmemesi ile Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına bir müdahalede bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
45. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... ancak kanunla sınırlanabilir...”
46. Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimini düzenleyen 13. maddesinde hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği temel bir ilke olarak benimsenmiştir. Bunun yanında Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde kişisel verilerin “ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla” işlenebileceği belirtilmiş, aynı fıkranın dördüncü cümlesinde ise kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin “kanunla” düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına yapılan müdahalelerde dikkate alınacak öncelikli ölçüt, müdahalenin kanuna dayalı olmasıdır (Arif Ali Cangı, § 72).
47. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan kanunilik ölçütü sınırlamaya ilişkin kuralın erişilebilirliği ve öngörülebilirliği ile kesinliğini ifade eden belirliliğini garanti altına alır (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken yargı mercilerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak yargı mercilerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıkları ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).
48. Öte yandan yargı mercilerince yapılan yorum ve uygulama da bir kuralın belirliliğini doğrudan doğruya etkilemektedir. Kanunun varlığı kadar kanunun hem metninin hem de uygulamasının bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Öyleyse Anayasa Mahkemesince yapılması gereken, incelemeye konu başvuru konusu normun yargı organlarınca yapılan yorumlarının kişilerce öngörebilmelerini sağlayacak belirlilikte olup olmadığının tespit edilmesidir (benzer değerlendirmeler için bkz. Hanifi Yaliçli [GK], B. No: 2014/5224, 10/6/2021, bilhassa § 95).
49. Somut olayda başvurucular, OHAL tedbirleri kapsamında kamu görevinden çıkarılmıştır. Akabinde kamu görevinden çıkarılmalarına ilişkin olarak kurumlarınca düzenlenen idari soruşturma dosyalarına -idari işlemlere karşı yasal haklarını kullanabilmek için- erişme talebiyle idareye başvurmuş, söz konusu idarelerin bilgi edinmeye yönelik bu talepleri reddetmeleri üzerine idari yargıda iptal davası açmışlardır.
50. İlk derece mahkemeleri gerekçelerinde; söz konusu bilgi edinme taleplerinin kamu görevinden çıkarılmaya ilişkin bilgi ve belgelere dair olduğunu, bu bilgi ve belgelerin 4982 sayılı Kanun'un 18. ve 19. maddeleri kapsamında kaldığını belirtmiştir (bkz. §§ 11, 16, 21). Akabinde Mahkemeler; Kurulun 2016/1 sayılı ilke kararı gereği söz konusu bilgi ve belgelerin bilgi edinme kapsamı dışında bulunduğunu belirterek başvurucuların taleplerini reddetmiştir. O hâlde eldeki başvurularda yapılması gereken yukarıdaki ilkeler doğrultusunda başvurulara konu müdahalelerin kanunlar tarafından öngörülme şartını sağlayıp sağlamadığının değerlendirilmesidir.
51. Bilgi edinme hakkının konusu, resmî makamlarca tutulan ve kişinin kendisi hakkında olan veya olmayan verilere erişim talebi olabileceği gibi resmî makamlarca tutulan, kişinin kendisi ile ilgili olmayan ancak kamu yararı taşıyan konulardaki bilgiler de olabilir. Kapsamı itibarıyla çoğu temel hak ve özgürlük ile bağlantılı olabilecek bilgi edinme hakkı Anayasa Mahkemesine göre de yönetilenlerin yönetenleri denetleyebilmesinin, dolayısıyla hukukun üstünlüğünün sağlanabilmesinin çok önemli bir aracı olarak işlev görmektedir. Anayasa Mahkemesi bilgi edinme hakkının devletin demokratik niteliğinin geliştirilmesi ve bireyin temel hak ve özgürlüklerinin korunması hususlarında önemli bir rol oynadığından demokratik hukuk devletinde vazgeçilmez bir hak niteliği olduğunu belirtmiştir (AYM, E.2013/114, K.2014/184, 4/12/2014).
52. Türk hukuk sisteminde bilgi edinme hakkı 4982 sayılı Kanun'la yasal dayanağa kavuşmuştur. 4982 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile kanunun amacı “demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemek” olarak belirtilmiş, kapsamı da Kanun'un 2. maddesi ile “kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetleri” olarak belirlenmiştir. Kanun’un 5. maddesine göre de kurum ve kuruluşlar, bu Kanun’da yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanması için sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere gerekli idari ve teknik tedbirleri almakla yükümlü kılınmıştır (Yaman Akdeniz (2), §§ 46, 47). Kişisel verilerin korunması hususunda Anayasa'nın 20. maddesindeki gereklilikleri sağlamaya yönelik düzenlemelerden biri olan 4982 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri uyarınca da bilgi edinme hakkı çerçevesinde kişisel verilere erişimin kolaylaştırılması sağlanmıştır (Nurcan Belin § 51).
53. Bununla birlikte her hak gibi bilgi edinme hakkının da sınırsız olarak kullanılabilecek bir hak olmadığı gözönüne alınarak 4982 sayılı Kanun'un 15 vd. maddelerinde bilgi edinme hakkının sınırları düzenlenmiştir. Bu kapsamda istihbarata ilişkin bilgi veya belgeler ile adli ve idari soruşturmalara ilişkin bilgi veya belgeler, bu kapsamda olduklarının tespit edilmesi hâlinde bilgi edinme hakkının kapsamı dışında tutulabilmektedir.
54. 4982 sayılı Kanun'un 18. maddesine göre istihbarat birimlerinin görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi veya belgeler bilgi edinme hakkının kapsamı dışındadır. Bununla birlikte söz konusu bu bilgi veya belgelerin kişilerin çalışma hayatı ile mesleki onurlarını etkileyecek nitelikte olduğunun tespit edilmesi hâlinde söz konusu belgeler bilgi edinme hakkı kapsamı içinde sayılacaktır.
55. Yine 4982 sayılı Kanun'un 19. maddesine göre de idari soruşturmaya ilişkin bilgi veya belgeler; kişilerin özel hayatına haksız müdahale oluşturma, kişilerin veya soruşturmayı yürütenlerin hayatını veya güvenliğini tehlikeye düşürme, soruşturmanın güvenliğini tehlikeye düşürme ve gizli kalması gereken bilgi kaynağının açığa çıkmasına neden olma durumlarının varlığı hâlinde bilgi edinme hakkı kapsamı dışında kalmaktadır. O hâlde söz konusu durumların varlığının her somut olay özelinde ayrı ayrı değerlendirilmesi, talep edilen bilgilerden hangilerinin hangi sebeplerle 4982 sayılı Kanun'un 15. vd. maddeleri kapsamında yer aldığının gerekçeleriyle ortaya konulması ve kategorik yaklaşımlar yerine kapsamda yer almayan bilgilerin varlığı hâlinde kanunun emri uyarınca talep edene verilmesi gerekir.
56. Öte yandan 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrası Kurul tarafından 2016/1 sayılı ilke kararı yayımlanmıştır. Söz konusu kararda OHAL KHK'larının eki listelerinde sayılarak kamu görevinden çıkarılanlar ile 667 sayılı KHK uyarınca hakkında soruşturma başlatılan, açığa alınan veya kamu görevinden çıkarılan kişilere dair adli ve idari soruşturmalara ilişkin bilgi ve belge taleplerinin 4982 sayılı Kanun'un 16., 19. ve 20. maddeleri uyarınca bilgi edinme hakkı kapsamında dışında değerlendirilmesi ve bu doğrultuda uygulama yapılması gerektiği belirtilmiştir (bkz. § 30).
57. Mahkemeler ise somut başvurulara ilişkin kararlarında başvurucuların taleplerinin 4982 sayılı Kanun'un kapsamı dışında kalıp kalmadığına ilişkin esasa yönelik bir değerlendirme yapmamış, yalnızca Kurulun yukarıda belirtilen 2016/1 sayılı ilke kararına atıfla başvurucuların taleplerini reddetmiştir. Şüphesiz böyle bir değerlendirmenin 4982 sayılı Kanun'un amacıyla bağdaşmadığı, söz konusu Kanun'da yer alan istisnalara ilişkin olarak mahkemelerce yapılacak değerlendirmeleri belirli bir grupta yer alan kişiler için bertaraf eder hâle getirdiği görülmektedir. Nitekim somut olaylar yönünden 4982 sayılı Kanun'un 19. maddesinde yer alan bilgi edinme hakkının sınırlarına ilişkin olarak kişilerin özel hayatına haksız müdahale oluşturma, kişilerin veya soruşturmayı yürütenlerin hayatını veya güvenliğini tehlikeye düşürme, soruşturmanın güvenliğini tehlikeye düşürme ve gizli kalması gereken bilgi kaynağının açığa çıkmasına neden olma durumlarının her bilgi talebi için değerlendirilmesi vebu kapsamda olduğu gösterilmeyen bilgilerin kanun gereği verilmesi gerektiği açık iken yargı mercilerinin herhangi bir değerlendirme yapmaksızın Kanun'un amacını aşan bir ilke kararına atıfla mevcut başvuruları bilgi edinme hakkı kapsamı dışında bıraktığı görülmüştür.
58. Kaldı ki 2020/7598 sayılı başvuruda yargı mercileri başvurucunun talebini, 2016/1 sayılı İlke Kararı'nın yanı sıra 4982 sayılı Kanun'un 18. maddesi gereğince istihbari nitelikte olduğundan bahisle reddetmiştir. Bununla birlikte yargı mercilerinin 4982 sayılı Kanun'un 18. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ve kişilerin çalışma hayatını ve mesleki onurunu etkileyecek nitelikte bilgilerin istihbari nitelikte olsa dahi Kanun kapsamında kaldığına yönelik istisnai hale yönelik de herhangi bir değerlendirme yapmadıkları görülmüştür.
59. Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunilik ölçütüne ilişkin yukarıdaki ilkeler dikkate alındığında belirli bilgi ve belge taleplerini, kanunda öngörülen normun kapsamını aşar şekildeki bir ilke kararı ile bilgi edinme hakkı kapsamının dışında gören bir yargısal yorumun öngörülebilirlik şartını sağladığı söylenemez (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Sercan Avşar, B. No: 2016/63088, 9/6/2021, § 52). Dolayısıyla başvuru konusu müdahalelerin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunilik şartını karşılamadığı sonucuna varılmıştır.
60. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
61. Başvurucular, ihlalin tespiti ile yeniden yargılanma talebinde bulunmuşlardır. Başvuruculardan Ümit Aktaş ve Fatih Tatar miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminat talebinde bulunurken başvurucu Musa Sağlam 50.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
62. Başvurularda tespit edilen hak ihlallerinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3), B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
63. Öte yandan ihlallerin niteliği dikkate alınarak başvuruculara manevi zararları karşılığında net 30.000 TL manevi tazminatın ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,
B. Başvurucu Musa Sağlam'ın adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. Özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 4. İdare Mahkemesi(E.2019/2205, K.2020/516), Ankara 5. İdare Mahkemesi (E.2019/1890, K.20120/65) ve Ankara 8. İdare Mahkemesine (E.2017/614, K.2019/976) GÖNDERİLMESİNE,
F. 446,90 TL bireysel başvuru harcının başvurucular Ümit Aktaş ve Fatih Tatar'a AYRI AYRI ÖDENMESİNE, 18.800 TL vekâlet ücretinin başvurucular Ümit Aktaş ve Fatih Tatar'a MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, 18.800 TL vekâlet ücretinin ise başvurucu Musa Sağlam'a ÖDENMESİNE,
G. Net 30.000 TL manevi tazminatın başvuruculara AYRI AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
H. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.