TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYŞE ÇANAKÇİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/8495)
Karar Tarihi: 5/9/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Volkan ÇAKMAK
Başvurucu
Ayşe ÇANAKÇİ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda meydana gelen ölüm nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucunun eşi T.Ç., Trabzon 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/10/2017 tarihli kararıyla 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na muhalefet suçundan hapis cezası ile cezalandırılmış, hükmün kesinleşmesini takiben 1/3/2019 tarihinde Beşikdüzü T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. T.Ç., Ceza İnfaz Kurumuna kabulü sırasında düzenlenen kabul görüşme raporunda kronik, müzmin bir hastalığı bulunmadığını, 4/3/2019 tarihinde düzenlenen araştırma değerlendirme formunda da sürekli kullandığı bir ilacın olmadığını beyan etmiştir. 161 cm boyunda, 130-140 kg ağırlığında olduğu anlaşılan T.Ç. 2019 yılı Mart ayı içinde el bileğindeki şişlik ve hareket kısıtlılığı nedeniyle ortopedi ve göz polikliniğine sevk edilmiştir. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının iyi hâl tespiti yönünde görüş bildirdiği 1/4/2019 tarihli kararı üzerine T.Ç. 2/4/2019 tarihinde Beşikdüzü Açık Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir. T.Ç. 8/4/2019 tarihinde yine ortopedi polikliniğine sevk edilmiştir. Ceza İnfaz Kurumlarının kayıtlarına ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) verilerine göre T.Ç. herhangi bir rahatsızlık nedeniyle idareye başvurmamış, ayrıca kurum içinde herhangi bir disiplin cezası almamıştır.
3. Mahpusların ve kurum personelinin ifadeleri ile resmî tutanaklar çerçevesinde 11/4/2019 tarihinde gerçekleşen ölüm olayına ilişkin süreç aşağıdaki gibi cereyan etmiştir. 11/4/2019 günü gece saatlerinde koğuşta kalan diğer mahpuslar T.Ç.nin olağan dışı sessiz uyuduğunu fark ederek T.Ç.yi kontrol etmiş ve yüzünün beyaz, vücudunun soğuk olduğunu anlayınca kurum personeline haber vermiştir. Mahpusların bildirimi üzerine T.Ç.nin bulunduğu koğuşa hemen intikal eden kurum personeli durumu kurum içinde bulunan acil servis görevlilerine derhâl bildirmiş, saat 23.24'te olayı haber alan acil servis görevlileri saat 23.25'te T.Ç.nin bulunduğu koğuşa ulaşmıştır. Acil servis görevlilerinin koğuşta acil tıbbi müdahalede bulunmasının ardından T.Ç. ambulansla (Paramedik tarafından imzalanan tutanakta ikinci ambulans gelene kadar 45 dakika müdahalede bulunulduğu belirtilmiştir.) Vakfıkebir Devlet Hastanesine nakledilmiş ancak yapılan müdahalelere rağmen aynı gece (12/4/2019) saat 00.45 itibarıyla hayatını kaybetmiştir.
4. Vakfıkebir Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) ölümle ilgili olarak soruşturma başlatmıştır. Aynı gün T.Ç.nin ölü muayene işlemi yapılmış ve kesin ölüm nedeninin klasik otopsi işlemi sonrası anlaşılacağı tespit edilmiştir. Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığı tarafından düzenlenen 25/7/2019 tarihli otopsi raporunda, T.Ç.nin vücudunda (yeniden canlandırma işlemi sırasında oluşan dışında) yaralanma ve herhangi uyuşturucu madde/alkol tespit edilmediği, T.Ç.nin ölüm nedeninin kalp damar hastalığı olduğu ifade edilmiştir.
5. Ceza İnfaz Kurumlarından konuya ilişkin bilgi/belge (tutanak, T.Ç.ye dair evrak, sağlık kurumuna sevkin istenip istenmediğine dair evrak, personel listesi vb.) temin edilmiş, soruşturma sürecinde T.Ç.nin yakınlarının, kurum personelinin ve bazı mahpusların ifadeleri alınmıştır. Başsavcılık kamera kaydı talep etmişse de Açık Ceza İnfaz Kurumunda kamera sistemi bulunmadığı için olaya ilişkin görüntü elde edilememiştir. İnfaz koruma memuru S.B.D. 12/4/2019 tarihli ifadesinde özetle olay gecesi mahpusların durumu bildirmesi üzerine hemen koğuşa gittiklerini, T.Ç.yi yatağında hareketsiz yatar hâlde bulduklarını, kurum içinde görevli acil servis ekibine haber vererek müdahale etmelerini sağladıklarını, akabinde T.Ç.nin ambulansla hastaneye nakledildiğini, şüpheli bir durum olmadığını beyan etmiştir. İfadesine başvurulan mahpuslar G.M., M.P., İ.K., A.O.U., H.Y. 14/10/2019 tarihli birbiriyle örtüşen ifadelerinde özetle T.Ç.nin kilolu olduğunu, geceleri uyurken genelde yataktan düştüğünü, öncesinde de bazı rahatsızlıklarının olduğunu, horlayarak uyuduğunu, genelde yerde yattığını (Mahpuslardan M.P., T.Ç.nin uyku problemi yaşadığını, yerde yattığını ve bu durumu idareye bildirdiklerini beyan etmiştir.), olay gecesi kendisinden ses gelmeyince T.Ç.yi kontrol ettiklerini, durumu derhâl kurum personeline bildirdiklerini, ilk müdahalenin odada yapıldığını, 20-40 dakika arasında bir sürede ambulansın gelmesi üzerine T.Ç.nin hastaneye kaldırıldığını belirtmiştir. Mahpus Ü.Ö.nün başka bir ceza infaz kurumuna nakli yapıldığından ifadesi alınamamıştır. Başvurucu 1/11/2019 tarihli ifadesinde, eşiyle en son açık görüşme esnasında yüz yüze geldiğini, eşinin çok hâlsiz göründüğünü, eşinin Ceza İnfaz Kurumuna girmeden önce kalp rahatsızlığı nedeniyle tedavi olduğunu hatta eşinin kendisine kurum müdürlüğüne rahatsızlığı ile ilgili dilekçe sunmasına rağmen dikkate alınmadığını söylediğini, eşinin kardeşi E.K.nın kurum müdürü ile sağlık durumu için görüştüğünü ancak müdürün ilgilenmediğini belirterek sorumlulardan şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir. T.Ç.nin kardeşleri İ.Ç. ve E.K. birbiriyle örtüşen ifadelerinde özetle ağabeyleriyle en son açık görüş esnasında konuştuklarını, bu konuşmada ağabeylerinin kurum yönetimine rahatsızlığını bildirmesine karşın kendisiyle ilgilenilmediğini söylediğini, müdürle iletişime geçtiklerini, müdürün gerekenin yapıldığını ifade ettiğini hatta koğuş arkadaşlarının kendilerini arayarak T.Ç.nin rahatsızlığı ile ilgilenilmediği yönünde beyanda bulunduklarını ileri sürmüştür.
6. Başsavcılık 12/11/2019 tarihli kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Gerekçede, ortopedi dışında herhangi bir rahatsızlık nedeniyle Ceza İnfaz Kurumu idaresine başvurmayan ve daha önceden kalp rahatsızlığı nedeniyle tedavi görmüş olan T.Ç.nin kalp damar rahatsızlığına bağlı olarak meydana gelen ölümünde, soyut iddia dışında kurum personelinin ihmali olduğunu gösterecek, yeterli şüphe oluşturacak kanıt bulunmadığı ifade edilmiştir. Karara yönelik itiraz 9/1/2020 tarihinde reddedilmiştir.
7. Başvurucu, ayrıca formda Adalet Bakanlığına (Bakanlık) maddi ve manevi tazminat talepli başvuruda bulunduğunu ancak bireysel başvuru tarihi itibarıyla başvurusuna bir cevap verilmediğini belirtmiştir.
8. Başvurucu 27/1/2020 tarihinde ceza soruşturmasına ilişkin nihai kararı öğrenmesinin ardından 21/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Bireysel başvurusuna ceza soruşturması sürecini temel alan başvurucu; ölüm olayına ilişkin ceza soruşturmasında eksiklikler olduğunu, kurum idaresinin T.Ç.nin rahatsızlığından haberdar olması gerektiğini, bunun için dilekçenin veya başvurunun şart olmadığını, şikâyet dilekçelerinde ihmalin olduğunu, dilekçelerinin işleme konulmadığını açıkça ifade ettiğini ve olay gecesi ambulansın geç geldiğini belirterek yaşam hakkının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadı sunulmuş, olay detaylı şekilde aktarılarak adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığı, başvurucunun ihlale yönelik iddialarının soyut olduğu beyan edilmiştir. Başvurucu, karşı beyanda bulunmamıştır.
11. İhlal iddialarının bir bütün olarak yaşam hakkı bağlamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür. Bununla beraber T.Ç.nin sağlık durumuna ilişkin risk ve alınması gereken önlemler konusunda Ceza İnfaz Kurumunun sorumluluğu ile sağlık hizmetinin (ambulansın geç gelmesi iddiası) sunulması bağlamındaki sorumluluk ayrı başlıklar altında incelenecektir.
12. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkı kapsamında benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen ölüm olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi devlete, elindeki tüm imkânları kullanarak bu konuda ihdas edilmiş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir. Ceza infaz kurumlarında kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için de geçerli olabilecek bu yükümlülüğün değerlendirilmesi için ceza infaz kurumu yetkililerinin kendi kontrolleri altındaki bir kişinin yaşamı konusunda gerçek bir risk olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekir. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamındaki etkili soruşturma yükümlülüğü çerçevesinde ölüm olayından sonra gerçekleşecek soruşturmanın bir bütün olarak etkili olabilmesi için soruşturmanın derhâl başlatılması, sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin tespit edilmesi, olayı çevreleyen tüm koşulların aydınlatılması, nesnel ve tarafsız analizlere dayanılması, olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olunması, soruşturmanın Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle yürütülmesi, suç tespit edildiği takdirde eylemle orantılı bir yaptırım ile sonuçlandırılması gerekmektedir. Yürütülecek soruşturmanın temel amacı; yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Diğer taraftan devlet, sağlık hizmetlerini -ister kamu isterse özel sağlık kuruluşları tarafından yerine getirilsin- hastaların yaşamlarının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemek zorundadır. Buna göre sağlık hizmetinin sunumuna bağlı olarak gerçekleşen ölümler bağlamında etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir. İlke olarak bu konuya ilişkin şikâyetler için temel başvuru yolu, hukuki sorumluluğu tespit adına takip edilecek olan hukuk veya idari tazminat davası yoludur. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği, temel hak ve hürriyetlerle ilgili hukuk sisteminin sahip olduğu koruma mekanizmalarının öncelikle işletilmesi, olağan kanun yollarının tüketilmesi şarttır (aktarılan ilkeler için bkz. Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014; Nail Artuç, B. No: 2013/2839, 3/4/2014; Mehmet Kaya ve diğerleri, B. No: 2013/6979, 20/5/2015; Zeki Kartal, B. No: 2013/2803, 21/1/2016, § 35; T.A. [GK], B. No: 2017/32974, 29/9/2021).
A. Ceza İnfaz Kurumu Personelinin Sorumluluğu Bağlamında Değerlendirme
13. Yukarıda alıntısı yapılan ilkeler çerçevesinde öncelikle mevcut süreçte kalp, damar rahatsızlığından kaynaklanan, yaşama yönelen gerçek ve yakın bir riskin varlığının kamu makamları tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiğinin söylenebileceği bir durumun/öngörülebilirliğin somut olayda var olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Somut süreç bir bütün olarak değerlendirildiğinde kalp damar rahatsızlığı sonucu vefat eden T.Ç.nin Ceza İnfaz Kurumuna kabulünde düzenlenen iki formda da kronik bir rahatsızlığı olduğu ve/veya sürekli ilaç kullandığı/kullanması gerektiği yönünde bir açıklamada bulunmadığı açıkça görülmektedir. Bununla beraber T.Ç.nin Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu dönemde ortopedi ve göz polikliniklerine (bu kliniklere yönelik şikâyeti sebebiyle) sevk edildiği ancak kalp rahatsızlığına bağlı bir şikâyette bulunmadığı görülmüştür.
14. Başvurucu ve T.Ç.nin yakınları, T.Ç.nin kalp rahatsızlığını Ceza İnfaz Kurumu idaresine bildirdiklerini ancak bu hususun dikkate alınmadığını ileri sürmüştür. Mahpuslardan biri de T.Ç.nin uyku problemi olduğunun kurum yönetimine bildirildiğini ifade etmiştir. Kalp damar rahatsızlığından kaynaklanan, yaşama yönelik riskin Ceza İnfaz Kurumu yönetimi tarafından bilindiği hususunda başvurucu dâhil T.Ç.nin yakınlarının soyut iddiası dışında somut bir veri veya riskin varlığından haberdar olunduğu yönünde şüphe uyandıracak bir bilgi/belge söz konusu değildir. Ayrıca mahpus M.P.nin durumun idareye bildirildiği yönündeki beyanı da T.Ç.nin uyku problemine, yerde yatılmasına ilişkindir. Buna göre Ceza İnfaz Kurumuna kabulünde kronik bir rahatsızlığı olmadığını ve ilaç kullanmadığını beyan eden, takip eden süreçte de sadece ortopedi ve göz polikliniklerine dair yakınmada bulunan T.Ç.nin -resmî kayıtlar ve UYAP üzerinden elde edilen veriler çerçevesinde kalp sağlığı durumundan kaynaklanan riskin kurum tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği yönünde bir yorumda bulunmayı gerektirecek, birbiriyle örtüşen ifade, kayıt, belge söz konusu olmadığından- yaşamına yönelik tehlikenin Ceza İnfaz Kurumu tarafından öngörülebilir olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.
15. Diğer taraftan yaşamı koruma yükümlülüğü çerçevesinde T.Ç.nin rahatsızlığının ortaya çıkmasını, bir başka ifadeyle koğuş arkadaşlarının T.Ç.yi hareketsiz/sessiz hâlde yatar görmelerini takiben gerçekleşen edimler bağlamında ihlal iddiasının değerlendirilmesi gerekmektedir. Süreç bu husus yönünden ele alındığında koğuş arkadaşlarının T.Ç.nin şüpheli vaziyette yattığını, vücudunun soğuk, yüzünün soluk olduğunu kurum personeline bildirmelerinin ardından kurum içinde olduğu anlaşılan acil sağlık ekibinin T.Ç.ye yeniden canlandırma işlemi ile müdahale ettiği, hastaneye nakil için ambulansa haber verdiği, ambulansı beklerken müdahaleye devam ettiği görülmüştür. Sürecin bu şekilde cereyan ettiği hususunun doğru olmadığına veya bundan şüphe duyulmasına yol açacak bir bilgi, belge ve kayıt söz konusu değildir. Bu bağlamda T.Ç.nin rahatsızlanmasını takiben durumun bildirilmesi üzerine Ceza İnfaz Kurumu içinde hemen acil müdahale yapıldığı, hastaneye sevk için gereken girişimde bulunulduğu, dolayısıyla yaşama yönelik gerçekleşen riski takiben gereken makul, pratik adımların atıldığı kanaatine ulaşılmıştır.
16. Etkili soruşturma yükümlülüğü bağlamında süreç ele alındığında ise Başsavcılık tarafından ölümü takiben soruşturma başlatıldığı, tanıkların, kurum personelinin ve T.Ç.nin yakınlarının ifadesinin alındığı, otopsi raporunun temin edildiği, Ceza İnfaz Kurumlarından gereken bilgi/belgenin, tutanakların, sağlık dosyasının temin edildiği, soruşturmanın altı ay gibi bir sürede sonuçlandırıldığı dikkate alındığında soruşturmanın etkisiz, özensiz olduğu yorumunun getirilmesi için soruşturmanın bütününü etkileyecek bir eksiklik veya boşluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
17. Sonuç itibarıyla Ceza İnfaz Kurumunda gerçekleşen edimler yönünden yaşam hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Sağlık Hizmetinin Sunumu Bağlamında Değerlendirme
19. Başvurucu; ambulansın Ceza İnfaz Kurumuna geç geldiğini, bu nedenle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Söz konusu iddia -ilk müdahaleyi yapan kurum görevlilerinin nakil için sağlık kurumuna haber verdiği dikkate alındığında- Ceza İnfaz Kurumunda gerçekleşen edimlere ilişkin olmayıp Ceza İnfaz Kurumu dışındaki sağlık hizmetine (ambulansın çabuk gelmemesine) ilişkindir.
20. Yukarıda alıntısı yapılan ilkeler çerçevesinde, tıbbi sürecin belli bir kısmında görev alan sağlık personelinin (ambulansın geç gelmesi vb.) ihmali bulunduğuna yönelik söz konusu iddia Anayasa Mahkemesince tıbbi hata üst başlığı altında değerlendirilmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Nimet Bacaklılar [GK], B. No: 2014/19349, 15/3/2018; Orhan Hisar ve Şerife Özlem Hisar, B. No: 2015/299, 31/10/2018). İlke olarak tıbbi hatalara ilişkin şikâyetler konusunda temel başvuru yolu, hukuki sorumluluğu tespit adına takip edilecek olan hukuk veya idari tazminat davası yoludur.
21. Ceza soruşturması sürecini temel alarak bireysel başvuruda bulunan başvurucu, tam yargı davası yolunu tükettiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Bu durumda başvurucunun ambulansın geç gelmesine yönünden yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyet için kanunda öngörülen yargısal başvuru yollarını bireysel başvuru yapmadan önce tüketmiş olduğundan söz edilemeyecektir.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Ceza infaz kurumu personelinin sorumluluğu bağlamında yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Sağlık personelinin sorumluluğu bağlamında yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 5/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.