logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nevzat Bakırhan [1. B.], B. No: 2020/993, 31/10/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NEVZAT BAKIRHAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/993)

 

Karar Tarihi: 31/10/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 29/5/2025 - 32914

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportörler

:

Zehra GAYRETLİ

 

 

Hüseyin Özgür SEVİMLİ

Başvurucu

:

Nevzat BAKIRHAN

Vekili

:

Av. Mehmet ERDEM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararı nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 9/1/2020 tarihinde yapılmıştır. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

3. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylarşöyledir:

4. 1963 doğumlu olan başvurucu, Osmaniye Adliyesi Yazı İşlerinde müdür olarak görev yapmakta iken 15/7/2016 tarihinden kısa bir süre önce emekliye ayrılmıştır.

5. Başvurucunun da aralarında olduğu, Osmaniye Adliyesinde görev yapan bir kısım personel hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi oldukları şüphesiyle Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) soruşturma başlatılmıştır.

6. Soruşturma kapsamında 21/8/2016 tarihinde gözaltına alınan başvurucu 27/8/2016 tarihinde tutuklanmıştır.

7. Soruşturma sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede; başvurucu ile aynı Adliyede görev yapan tanıklar M.T., A.S., Y.D., M.İ.S., H.D., İ.A., Ö.Y., O.T., M.İ., F.C. ve H.B.nin başvurucu hakkındaki beyanlarına yer verilerek başvurucunun örgüt tarafından düzenlenen toplantılara 17 ve 25 Aralık sürecinden önceki ve sonraki tarihlerde katıldığı, aynı işyerinde çalıştığı kişilere örgütün sohbet adı altında düzenlediği toplantılara katılmaları konusunda davette bulunduğu ileri sürülmüştür. Ayrıca aynı dosya kapsamında hakkında soruşturma yürütülen şüpheli M.D.nin etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanma talebiyle verdiği ifadesine dayanılarak başvurucunun örgüt toplantılarını organize eden kişilerden biri olduğu ifade edilmiştir. M.D. başvurucu hakkındaki açıklamalarında Osmaniye Adliyesinde görev yaptığı 2010 yılında başvurucunun kendisini sohbet toplantısına davet ettiğini, daha sonra on beş günde bir düzenli olarak yapılan bu toplantılara katıldığını, toplantılarda başvurucunun da bulunduğunu belirtmiştir. M.D. ifadesinin devamında 17-25 Aralık 2013 tarihinden itibaren sohbet toplantılarında siyasi konuşmalar yapılmaya başlandığını, bu durumun katılanlarda rahatsızlık yaratması nedeniyle sohbet toplantılarının 2015 yılı içinde kesildiğini belirtmiştir. M.D.nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"17-25 Aralık 2013 yılındaki sonraki süreçte katıldığımız sohbet adı altındaki toplantılarda cemaatin yaptıklarının doğruluğu, hükümetin yolsuzluğu gibi siyasi içerikli konuşmalar geçiyordu, bu da katılan kişilerde ve bizde rahatsızlık oluşturmaya başladı. Zaman zaman gelen arkadaşlar görüşlerini açıkça dile getirdiler, bazen de sohbete katılmamak için bahane üretiliyordu. [Ö.Y.] isimli kişi yine grubu sevk ve idare ediyordu. Hatırladığım kadarıyla 2015 yılının ortalarında bu sohbet adı altındaki toplantıları kestiler, zaten talepte kalmamıştı, hatta ciddi şekilde eleştiri de alıyordu."

8. Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen davada duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda tanıkların dinlenilmesi için duruşma tarihinde duruşma salonunda hazır edilmelerine ve duruşmanın ilk celsesinin 8/8/2017 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir.

9. Duruşmanın ilk celsesinde duruşma salonunda hazır bulunan tanıklar Y.D., O.T., M.İ.S., A.S., İ.A., H.D., M.İ. ve F.C.nin beyanları alınmıştır. Tanık Y.D. 2005 yılında başvurucunun evinde yapılan bir toplantıya kendisini de davet ettiğini, başvurucunun örgütü övücü herhangi bir beyanda bulunduğuna şahit olmadığını belirtmiştir. Diğer tanıklar da soruşturma aşamasında verdikleri beyanları tekrar ederek başvurucunun Adliyede cemaatçi olarak bilindiğini, cemaat sohbetlerine gittiğinin konuşulduğunu ancak bu tanıklıklarının duyuma dayandığını açıklamıştır.

10. Aynı tarihli celsede sanık sıfatıyla savunması alınan M.D. başvurucu hakkında da açıklamalarda bulunarak Osmaniye Adliyesinde görev yaptığı 2010 yılında başvurucunun kendisini sohbet toplantısına davet ettiğini, daha sonra on beş günde bir düzenli olarak yapılan bu toplantılara katıldığını, toplantılarda başvurucunun da olduğunu ifade etmiştir. M.D. ifadesinin devamında dershanelerin kapatılmasından sonra sohbet toplantılarının gündeminin değişmeye başladığını, siyasi içerikli konuşmalar yapılmaya başlanması üzerine sohbet toplantılarına katılımın azaldığını, nihayet 2014 yılı Nisan ve Mayıs aylarında toplantıların sona erdiğini belirtmiştir. M.D.nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"2007 yılında Osmaniye Adliyesine tayinen geldim, 2010 yılında mescit çıkışında Nevzat Bakırhan [başvurucu] ile ayaküstü sohbet ederken sohbetlerden bahsetti ve çay davetinde bulundu, çay davetine icabet ettim, orada Nevzat Bakırhan, ... ve isimlerini bilmediğim 2 cezaevi personeli vardı, 1,5-2 saat dini konularda sohbet edildi [...] herhangi bir siyasi telkin yoktu, sohbetler kendi evlerimizde yapılıyordu, dershanelerin kapatılması olaylarından sonra sohbet konuları kaymaya başladı, [Ö.Y.nin] bu konuda bazı telkinleri oluyordu, sohbetlere katıldığım dönemlerde yönlendirmeler yoktu ancak daha sonra söylemler değişmeye başladı, dershanelerin kapatılmasının hukuksuz olduğu yönünden fikirler vardı, sohbetin asıl amacının değişmesi üzerine bazı arkadaşlarla bu duruma karşı tavır aldık, bir süre sonra da sohbetler düzenli olarak devam etmemeye başladı, 2014 yılı Nisan- Mayıs aylarında bitti."

11. Mahkeme, diğerlerinin yanı sıra tanıklar A.S. ve Ö.Y.nin beyanlarının alınması için duruşmanın bir sonraki celsesinin 4/10/2017 tarihine ertelenmesine karar vermiştir.

12. Duruşmanın ikinci celsesinde duruşma salonunda hazır bulunan tanık Ö.Y.nin beyanı alınmıştır. Tanık Ö.Y. beyanında başvurucunun cemaatçi olduğunu adliyede herkesin bildiğini, 2010 veya 2011 yılında başvurucunun kendisini sohbetlere davet ettiğini ancak hiçbir sohbete katılmadığını bildirmiştir. Başvurucu, tanık beyanlarına karşı savunmasında tanıkların baskı altında beyanda bulunduklarını ve beyanların duyuma dayandığını belirterek suçlamayı kabul etmemiştir.

13. Mahkeme, başvurucunun tahliyesine ve duruşmanın takip eden celsesinin 30/1/2018 tarihinde yapılmasına karar vermiştir.

14. Öte yandan Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca aynı suçtan yürütülen bir soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan U.G.A. başvurucu hakkında da açıklamalarda bulunmuştur. Bu bağlamda U.G.A. ifadesinde 2011 yılında Osmaniye Adliyesine tayininin çıktığını, burada görev yaparken örgüt tarafından düzenlenen sohbet isimli toplantılara katıldığını, 2014 yılında da birkaç kez toplantılara katıldığını, başvurucunun da bu toplantılarda olduğunu beyan etmiştir. Başsavcılık, bu beyana dayanarak başvurucu hakkında mevcut dava ile birleştirme talebiyle silahlı terör örgütü üyeliği suçundan 29/9/2017 tarihinde iddianame düzenlemiştir.

15. Duruşmanın 30/1/2018 tarihli celsesinde Başsavcılığın birleştirme talepli iddianamesi kabul edilerek başvurucunun tanık U.G.A.nın beyanına karşı savunması alınmıştır. Başvurucu, savunmasında aleyhe hususları kabul etmediğini belirtmiştir.

16. Aynı celsede iddia makamı esas hakkındaki mütalaasını dosyaya sunmuştur. Mütalaada tanık M.D.nin başvurucu hakkındaki beyanlarına atıf yaparak Osmaniye Adliyesindeki kâtiplerin sohbet hocalığını yaptığı anlaşılan Ö.Y.nin 2015 yılı ortalarına kadar organize ettiği sohbet toplantılarına başvurucunun da katıldığını, Ö.Y.nin talimat ve yönlendirmesi doğrultusunda himmet ve kurban parası adı altında örgüte maddi yardım topladığını ifade etmiştir.

17. Başvurucunun esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak için süre talebinde bulunması üzerine Mahkemece talep kabul edilerek duruşmanın sonraki celsesi 22/2/2018 tarihine ertelenmiştir.

18. Duruşmanın 22/2/2018 tarihli son celsesinde tanık U.G.A.nın Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile beyanı alınmıştır. Tanık U.G.A. soruşturma aşamasında verdiği beyanını tekrar ederek Osmaniye Adliyesinde 2011 yılı Ağustos ayından 2015 yılı Haziran ayına kadar görev yaptığını, bu süre zarfında katıldığı sohbet toplantılarında başvurucunun da olduğunu ifade etmiştir. Tanık U.G.A. beyanının devamında 17-25 Aralık sürecinden sonra bu toplantılara katılmadığını, dolayısıyla diğerlerinin toplantılara devam edip etmediği hususunda bilgisi olmadığını belirtmiştir. U.G.A.nın beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"Ben 2011 yılı Ağustos ayından 2015 yılı Haziran ayına kadar Osmaniye Adliyesinde İcra Müdürü olarak görev yaptım, 2012 yılı Şubat veya Mart ayından sonra [A.T.] ,[M.D.] , Nevzat Bakırhan [başvurucu] ile dava konusu olmayan ... soyismini hatırlayamadığım bir yazı işleri müdürü ve Adliyede psikolog veya sosyoloğ olarak görev yapan [F.] isimli bir arkadaş ile birlikte dini içerikli sohbetler yapıyorduk, çay içeceğiz, çiğ köfte yiyeceğiz şeklinde davet oluyordu bende bu davetlere katılıyordum.

...

17-25 Aralık sürecinden sonra ben bu sohbetlere hiç katılmadım, diğer kişilerin sohbetlere devam edip etmediği konusunda herhangi bir bilgim bulunmamaktadır."

19. Başvurucunun tanık beyanına ve esas hakkındaki mütalaaya karşı savunması alındıktan sonra Mahkemece hüküm açıklanarak başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Gerekçeli kararda başvurucu ile aynı Adliye görev yapan tanıklar M.T., A.S., Y.D., M.İ.S., H.D., İ.A., Ö.Y., O.T., M.İ. M.L., F.C. ve H.B.nin başvurucunun mesai arkadaşları arasında cemaatçi olarak bilindiği yönündeki beyanları ile tanıklar M.D. ve U.G.A.nın Ö.Y.nin sohbet hocalığı yaptığı toplantılara başvurucunun da katıldığı, örgüte maddi yardımda bulunduğu yönündeki beyanlarına delil olarak dayanılmıştır. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Sanığın Osmaniye Adliyesinde Yazı İşleri Müdürü olarak görev yaparken 15/07/2016 darbe girişiminden kısa bir süre önce sanık [A.T.] ile birlikte emekliliğe ayrıldığı, mesai arkadaşlarının hazırlık aşamasındaki beyanlarından da anlaşılacağı üzere sanığın Adliyede cemaatçi olarak bilindiği,

Sanık [M.D.] ve dava dışı [U.G.A.nın] beyanından anlaşılacağı üzere [Ö.Y.nin] sorumluluğu altında sohbetlere katıldığı, örgüte maddi yardımda bulunduğu,

FETÖ/PDY'nin Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda 'paralel yapı' veya 'terör örgütü' olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten sonra da sohbetlere katılmayı devam ettirdiği,

Sanığın FETÖ/PDY'nin Adliye personeli yapılanması içerisinde mütevelli olduğu, bu şekilde örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu anlaşılmakla CEZALANDIRILMASINA... [karar verildi.] "

20. Başvurucu; istinaf ve temyiz dilekçelerinde diğerlerinin yanı sıra sadece sohbet toplantılarına katıldığı gerekçesiyle cezalandırılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, tanıkların duyuma dayalı beyanlarından başka delil bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

21. Başvurucunun istinaf talebi Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince (Daire) esastan reddedilmiştir. (Kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesi, temyiz edilmesi üzerine 8/10/2019 tarihinde Daire kararını onamıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Mevzuat

22. İlgili mevzuat için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, B. No: 2019/20791, 18/10/2022, §§ 9,10.

B. Yargıtay Kararları

23. Yargıtay kararları için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-20.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Anayasa Mahkemesinin 31/10/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru aşağıdaki başlıklar altında incelenip gereği düşünüldü:

A. Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu; cezalandırılmasında delil olarak kabul edilen faaliyetlerin yasal olduğunu, bu faaliyetlerin bir suç kapsamında değerlendirilmesinin ceza kanunlarının geniş ve keyfî yorumlanması anlamına geleceğini ileri sürmüştür.

26. Bakanlık görüşünde, konu adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden ele alınmıştır. Bu bağlamda konuya ilişkin mevzuata ve yargısal içtihatlara değinildikten sonra ihlal iddiaları ele alınırken söz konusu mevzuat ve içtihatlar ile somut olayın kendine özgü koşullarının birlikte değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

2. Değerlendirme

27. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

''Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.''

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun ceza kanunlarının geniş ve keyfî yorumlanması suretiyle cezalandırıldığı yönündeki şikâyetlerinin suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesinin FETÖ/PDY Bağlamında Terör Örgütüne Üye Olma Suçuna İlişkin Değerlendirmeleri

30. FETÖ/PDY Fetullah Gülen tarafından kurulan, 1960'lı yıllardan itibaren faaliyette bulunan ve uzun yıllar boyunca dinî bir grup olarak nitelendirilen bir yapılanmadır. Bu yapılanma, süreç içinde cemaat, Gülen cemaati, Fetullah Gülen cemaati, hizmet hareketi, gönüllüler hareketi ve camia gibi isimlerle anılmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 22). Anılan yapılanma özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında örgütlenmiş, bunun yanı sıra başta eğitim ve din olmak üzere farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunmuş; sivil alanda önemli bir etkinliğe ulaşmıştır. Bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenen, bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma söz konusudur (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26; Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 75; Hasan Sarıcı [GK], B. No: 2018/37695, 9/10/2024, § 26).

31. FETÖ/PDY ancak 2013 yılı sonrasında bir terör örgütü olarak nitelendirilmiş, örgütlenmesine ve faaliyetlerine ilişkin olarak bu tarihten sonra soruşturma ve kovuşturmalar yoğun olarak yürütülmüştür (adli makamlar tarafından FETÖ/PDY mensubu oldukları ve bu örgütün faaliyetleri doğrultusunda çeşitli suçlar işledikleri değerlendirilen kişiler hakkında başlatılan soruşturmalara ve yapılan yargılamalara, devletin güvenlik birimlerinin karar, açıklama ve uygulamalarına ilişkin izahat için bkz. Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, §§ 13-25, 116; Hasan Sarıcı, § 27).

32. Yargıtay, kökleri eskiye dayanmakla beraber terör suçunun ve devlet güvenliği aleyhine faaliyetleri oldukça yakın tarihlerde görünür hâle gelen FETÖ/PDY'ye üye olma suçunun oluşup oluşmadığına ilişkin değerlendirmelerinde terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin olarak -Anayasa Mahkemesinin Metin Birdal ([GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019) kararında özetlediği- önceki içtihatlarından ayrılmamıştır. Anayasa Mahkemesi Metin Birdal kararında, temel hak ve özgürlükler kapsamında kalan birtakım eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmesi hususunu incelemiş; özellikle terör örgütü üyeliği suçunun yapısına ve bu suç bağlamında yarışan değerler arasında denge kurulmasına dair ayrıntılı açıklamalar yapmıştır (Metin Birdal, §§ 60-72).

33. Anayasa Mahkemesi yukarıda yer verilen değerlendirmeleri ilk olarak PKK terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararı üzerine yapılan bir bireysel başvuruda ortaya koymuştur. Söz konusu incelemenin daha başında Anayasa Mahkemesi, bir kimsenin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi için "Kişinin örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, örgütün bir parçası olmayı istemesi ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağlaması gerekir." şeklinde eldeki başvurunun çözümlenmesinde de anahtar olan bazı değerlendirmeler yapmıştır. Söz konusu karar ve onu takip eden kararlarda örgüte üye olmanın "fiilî bir katılma olduğu ve dolayısıyla üyeliğin suç olarak kabul edilmesinin ve cezalandırılmasının altında yatan sebebin, terör örgütü üyesi olan kişinin aslında bu şekilde terör örgütünün toplum için arz ettiği tehlikeye bilerek ve isteyerek katkı sağlaması olduğu, kişinin örgütün hiyerarşik yapısına bilerek ve isteyerek dâhil olduğunun yeterli bir gerekçe ile ispat edilmesi gerektiğini" ifade etmiştir (Metin Birdal, §§ 62, 67; İlhami Aksu, B. No: 2018/36918, 15/6/2022, § 32; Hasan Sarıcı, § 29).

34. Nitekim Yargıtay da FETÖ/PDY'nin PKK gibi oldukça uzun süredir mahkemelerce ve devlet kurumlarınca terör örgütü olarak kabul edilen, toplum tarafından da öyle bilinen bir örgüt olmadığını gözönünde bulundurmuştur. Yargıtay, birçok kararında FETÖ/PDY'nin başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıktığı, "sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göster[diği]" ve toplumun her katmanının büyük bir kesimi tarafından da böyle algılandığı tespitini yapmıştır. Gerçekten de toplumda önemli bir kesim, bu yapılanmanın illegal yönünü bilmeden sosyal ve ekonomik alanda gelişerek kurumsallaşmasına ve faaliyetlerine destek olmuştur (Mustafa Baldır, § 76; Adnan Şen, §§ 117, 118; Hasan Sarıcı, § 30).

35. Dolayısıyla illegal yönünü bilerek örgüt üyesi olan kişilerle öyle olmayan sıradan kişiler arasında dikkatli bir ayrım yapmak gerekmektedir. Fakat FETÖ/PDY yargılamalarının temelinde söz konusu ayrımı yapmanın zorluğu yatmaktadır. Bu zorluğun ilk nedeni terör yargılamalarının bizzat doğası, hükmedilen cezaların ağırlığı, birey ve toplum hayatı üzerindeki etki derecesinin yüksekliğidir. Zorluğun ikinci sebebi ise FETÖ/PDY'nin hukuk alanında bir terör örgütü olarak kabul edilmesi sürecinden kaynaklanmaktadır. Birçok durumda yargılamalara konu eylemler FETÖ/PDY'nin hukuk alanında bir terör örgütü olarak kabul edilmesinden ve üçüncü kişiler için de bilinir hâle gelmesinden önce işlenmiştir (Hasan Sarıcı, § 31).

36. Bununla birlikte bir oluşumun terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının suçun unsurlarından biri olmadığının altını önemle çizmek gerekir. Örgütün niteliklerinin mahkemece belirlenmesi bir tespit kararıdır (Hasan Sarıcı, § 32). Aksinin kabulü, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan terör örgütlerinin eylemlerinin unsur yokluğu nedeniyle cezalandırılamaması sonucunu doğurur. Yukarıda alıntılanan Yargıtay içtihatlarının da gösterdiği gibi bir oluşumun terör örgütü olarak tespitine dair kesinleşmiş yargı kararının bu suç özelinde en önemli fonksiyonu, terör örgütüne hukuki varlık kazandırması ve bu bağlamda yapının bir terör örgütü olduğunu bilinebilecek hâle getirmesidir. Dolayısıyla henüz terör örgütü olduğuna dair yargı kararlarının bulunmadığı, dolayısıyla herkesçe bir terör örgütü olarak bilinebilir hâle gelmediği sırada bir örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı olan kişilerin kasıtlarının ortaya konulması oldukça önemlidir (Ahmet Aslan, B. No: 2021/23949, 6/10/2022, §§ 50,51; Hasan Sarıcı, § 32).

37. O hâlde bir kimsenin FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılabilmesi için örgütün niteliğini ve amaçlarını bildiği, örgütün bir parçası olmayı istediği ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağladığının gösterilmesi gerekir. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Yargıtay -terör örgütüne üye olma veya yardım etme suçlarının doğrudan kasıt ve özel saikle işlenebilen suçlar olduğu da gözetildiğinde- FETÖ/PDY'nin gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiği, üst düzey hükûmet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda paralel yapı veya terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ve uyarılar yapıldığı, Millî Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin nitelik, içerik ve mahiyeti itibarıyla terör örgütünün amacına hizmet ettiği ve sanıklarca da bunun bilindiği somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceğini, kişilerin hukuki durumlarının kusurluluk ve hata bağlamında değerlendirilmesinde zaruret bulunduğunu ifade etmiştir. Başka bir deyişle Yargıtay, bir kişinin söz konusu örgüte üye olma suçundan cezalandırılması için sempati ve iltisak boyutunu aşarak terör örgütü niteliğini ve amaçlarını bilerek örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli delillere dayanılmasını şart koşmaktadır (Hasan Sarıcı, § 33).

38. Bu sebeple Yargıtay; FETÖ/PDY davalarında da örgüte sadece sempati duymayı ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemleri terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet için yeterli görmemektedir. Yargıtaya göre FETÖ/PDY üyesinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, terör örgütünün bir parçası olmayı istemesi, örgüte katılma iradesinin devamlılık arz etmesi, saikinin suç işlemek olması şartı aranmalıdır (Yargıtay kararı için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, § 13).

39. Yukarıdaki değerlendirmelerden hareket eden ve FETÖ/PDY'nin güvenlik güçlerince önemli ölçüde çözümlenen hiyerarşik yapılanmasını gözeten Yargıtay; üst düzeyde bulunan örgüt mensuplarının örgütün niteliklerini, amaç ve yöntemlerini bildiğinin, suç işlemek saiki ile hareket ettiğinin, ayrıca örgüte katılma iradesinin devamlılık arz ettiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Yargıtay, FETÖ/PDY'nin oldukça uzun süre yasal zeminde faaliyet göstermesi ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle özellikle sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarıyla irtibatlı olduğu tespit edilen kişilerin örgütün nihai amacını bildiğinin ortaya konması gerektiğini kabul etmiştir (Hasan Sarıcı, § 35; Adnan Şen, § 114).

40. Yargı makamlarının değerlendirmelerinden çıkan sonuca göre FETÖ/PDY'nin daha alt katlarıyla irtibatlı olduğu tespit eden kişilerin -örgütün nihai amacını bildikleri ortaya konmadığı müddetçe- örgüte bir ahlak ve eğitim hareketi, gönüllüler hareketi, dinî bir cemaat olduğu zannı ile sempati duydukları, örgütle irtibat ve iltisaklı oldukları kabul edilmektedir. Terör örgütüne üye olma suçuna bağlanan ağır cezai yaptırımlar gözetildiğinde -örgütün nihai amacının herkesçe bilindiğinin kabul edilebileceği kesin bir tarih vermek yoluna gidilmemiş olmakla birlikte- örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan önce yasal zeminde faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüne bağlı olduğu düşüncesi ile hareket ederek hataya düşenler ile FETÖ/PDY'nin amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının birbirinden dikkatli şekilde ayrılması yoluna gidilmiştir (Hasan Sarıcı, § 36).

ii. Başvurucunun Cezalandırılmasında Delil Olarak Kabul Edilen Faaliyetlerinin Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi Yönünden Değerlendirilmesi

41. Eldeki başvuruda Mahkeme, başvurucunun bazı sohbetlere katılmasını ve aynı yönde sosyal ilişkileri olduğunu ifade eden tanıkların beyanlarını terör örgütüne üye olma suçunun delilleri olarak kabul etmiştir. Başvurucunun örgüte üye olma suçundan cezalandırılmasında delil olarak kullanılan sohbetlere katılma eyleminin örgütsel alanda olduğunun kabul edilmesi için Yargıtay, katıldığı sohbetlerin örgütsel özellik taşıdığının belirlenmesini beklemektedir(Hasan Sarıcı, § 37).

42. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi hukuk devletinin kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesinin genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlamı ve önemi olup bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte; buna ek olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili bir şekilde uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş., B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 32; Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, § 104; Hasan Sarıcı, § 46).

43. Anayasa’nın 38. maddesine koşut olarak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinde de düzenlenen ilke, yasaklanan eylemlerin ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesini, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olmasını gerektirmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmıştır (Fikriye Aytin ve diğerleri, B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 51; AYM, E.2010/69, K.2011/116, 7/7/2011; AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 13; Hasan Sarıcı, § 47).

44. Ceza verme yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu kapsamda yargı organlarınca yapılacak yorumun ceza normlarının özüyle çelişmemesi ve öngörülebilir olması gerekir. Yargı organları, terör suçları da dâhil olmak üzere tüm suçlar bakımından suça veya cezaya ilişkin olguları değerlendirirken, özellikle fiillerin bir suça karşılık gelip gelmediğini belirlerken suçta ve cezada kanunilik ilkesini anlamsız kılacak şekilde öngörülemez bir yaklaşımda bulunmamalıdır (Mehmet Emin Karamehmet ve diğerleri, B. No: 2017/4902, 28/1/2020, § 47; Adnan Şen, § 107; Hasan Sarıcı, § 48). Bu kapsamda somut olayda değerlendirilmesi gereken, terör örgütüne üye olma suçunun kapsamının öngörülemez şekilde sanığın aleyhine olarak genişletici bir yoruma tabi tutulup tutulmadığıdır (Ahmet Aslan, B. No: 2021/23949, 6/10/2022, § 68; Hasan Sarıcı, § 48). Bu nedenle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin denetlenmesinde normun mevcut deliller çerçevesinde somut olaya uygulanış biçiminin yasal düzenlemeyle bağdaşmaz ve öngörülemez bir sonuca yol açıp açmadığı incelenmelidir (Hasan Sarıcı, § 48).

45. Mahkemenin gerekçeli kararında üst düzey hükûmet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda FETÖ/PDY'nin terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ve uyarılar yapıldığı, Millî Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten sonra da başvurucunun sohbetlere katılmaya devam ettiği yönünde bir değerlendirmede bulunulduğu görülmüştür. Bununla birlikte başvurucunun sohbet toplantılarına katıldığına ilişkin kabulde beyanları delil olarak hükme esas alınan tanıklar M.D. ve U.G.A.nın soruşturma ve kovuşturma aşamalarında verdiği bir kısım beyanda sohbet toplantılarının 2013 ve 2014 yılında bittiğini, bazı beyanlarında ise özellikle 17-25 Aralık 2013 tarihinden itibaren sohbet toplantılarında siyasi konuşmaların yapılmaya başlandığını, bu durumun katılımcılarda rahatsızlık yaratması nedeniyle katılımın azaldığını hatta 2015 yılının ilk altı ayından itibaren de toplantıların tamamen sona erdiğini ifade etmiştir (bkz. §§ 7-18). Buna rağmen Mahkeme, tanık beyanlarında ortaya konulan böyle bir bağın örgütsel özellik taşıyıp taşımadığını, taşıyorsa bu özelliğin kritik tarihlerden sonra -bu niteliğiyle- devam edip etmediğini ilgili ve yeterli gerekçeyle gösterebilmiş değildir. Buna göre başvurucunun bahsi geçen sohbet toplantılarına FETÖ/PDY'nin terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı tarihten sonra da katılmaya devam ettiği yönündeki kabulün hangi somut delile veya olguya dayalı olarak ortaya konulduğu anlaşılamamıştır.

46. Öte yandan Mahkeme, gerekçeli kararında başvurucunun örgüt yapılanması içinde mütevelli olduğu yönünde bir tespitte bulunmuş ancak bu sonuca nasıl ulaştığı hususunda dosyadaki delillerle bağlantı kurarak bir değerlendirmede bulunmamıştır. Nitekim Mahkemenin dosya kapsamına alındığını belirttiği tanık beyanlarında başvurucunun mütevelli heyetinde yer aldığına dair bir açıklamaya veya buna işaret eden herhangi bir tespite de rastlanmamıştır. Buna göre başvurucunun katıldığı anlaşılan sohbet toplantılarının örgütsel özellik taşıyıp taşımadığını mahkûmiyet kararında değerlendirmeyen Mahkemenin başvurucunun bir terör örgütüne üye olma bilinciyle hareket ettiğini ortaya koymakta başarılı olamadığı görülmüştür.

47. Somut olayda başvurucunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılan fiillerinin kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını makul olarak öngördüğü gösterilememiştir. Sonuç olarak başvurucunun bu şekilde terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi anılan suçun başvurucunun aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması ile mümkün olmuştur. Ortaya çıkan bu sonuç Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşmamaktadır.

48. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

49. Başvurucunun;

i. Suç isnadına bağlı tutmaya bağlı olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Mehmet Emin Kılıç (B. No: 2013/5267, 7/3/2014, §§ 19-32) ve Mehmet Şimşek (B. No: 2018/10953, 22/7/2020, §§ 47-70) kararları doğrultusunda süre aşımı, sistematik olarak tutukluluğunun devam ettirilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Ç.Ö. ([GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018, §§ 36-39) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması,

ii. Herhangi bir ihbar ve şikâyete dayalı olmaksızın ve ilgili kanunlardaki yasal şartlar oluşmadığı hâlde ikametgâhında arama yapılması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının da Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ([GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017) ve Cemal Günsel ([GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021) kararları doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

50. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

51. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

52. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/161, K.2018/129 sayılı karar) GÖNDERİLMESİNE,

D. Tazminat talebinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekalet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 31/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Nevzat Bakırhan [1. B.], B. No: 2020/993, 31/10/2024, § …)
   
Başvuru Adı NEVZAT BAKIRHAN
Başvuru No 2020/993
Başvuru Tarihi 9/1/2020
Karar Tarihi 31/10/2024
Resmi Gazete Tarihi 29/5/2025 - 32914

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararı nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi Suç ve cezada kanunilik İhlal Yeniden yargılama
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Mahkumiyete bağlı tutma Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Konut dokunulmazlığı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi