logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İbrahim Uçar [2.B.], B. No: 2020/9972, 9/2/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İBRAHİM UÇAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/9972)

 

Karar Tarihi: 9/2/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Çağlar ÖNCEL

Başvurucu

:

İbrahim UÇAR

Vekili

:

Av. Süleyman COŞKUN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, haksız arama ve gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında beyanları alınan şüpheliler ile gizli tanığın, başvurucunun örgütün sohbet toplantılarına katıldığına ve örgütün mütevelli heyetinde yer aldığına dair bilgiler vermesi nedeniyle Ödemiş Cumhuriyet Başsavcılığınca (Savcılık) başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında başvurucunun evinde arama yapılmış ve herhangi bir suç unsuruna rastlanmamıştır. Ayrıca başvurucu hakkında 19/8/2016 ile 28/8/2016 tarihleri arasında gözaltı tedbiri uygulanmıştır.

3. Savcılık, başvurucuyu adli kontrol altına alınması istemiyle -başka şüpheliler ile birlikte- 28/8/2016 tarihinde Ödemiş Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucu, Hâkimlikteki sorgusunda; dinî amaçlı sohbetlere katılmadığını, örgüt üyesi olmadığını beyan ederek salıverilmesini talep etmiştir. Hâkimlik 28/8/2016 tarihinde başvurucunun yurt dışına çıkışının yasaklanması şeklinde adli kontrol altına alınması suretiyle salıverilmesine karar vermiştir.

4. Anılan soruşturma neticesinde 16/5/2017 tarihli iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talep edilmiştir. İzmir 14. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan başvurucu, savunmasında önceki beyanlarını yinelemiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 18/4/2018 tarihinde başvurucunun üzerine atılı suçun sabit olmaması nedeniyle beraatine karar vermiş, bu karar istinaf edilmeksizin 26/4/2018 tarihinde kesinleşmiştir.

5. Başvurucu, Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde; üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin delil olmamasına karşın haksız arama ve gözaltı tedbirlerine maruz kaldığını, bu işlemlerin hukuka aykırı olduğunu belirterek 25.000 TL manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.

6. Mahkeme, başvurucu hakkındaki arama tedbirinin ölçülü olması nedeniyle tazminata hükmedilmesine yer olmadığını belirtmiş, gözaltı tedbiri yönünden yaptığı değerlendirmede ise ceza davasında beraat etmiş olması dolayısıyla manevi zararının oluştuğunu belirleyerek başvurucuya 1.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

7. Başvurucu, manevi tazminatın oldukça düşük olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuştur. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi 8/1/2020 tarihinde Mahkeme kararının düzeltilmek suretiyle istinaf başvurularının esastan reddine kesin olarak karar vermiştir. Gerekçede; Mahkemenin başvurucu lehinde belirlediği tazminat miktarını hak ve nesafet kurallarına göre belirlemediği, bu sebeple hükümde yer alan 1.500 TL'nin hükümden çıkartılması ile yerine 700 TL ibaresinin eklenmesi gerektiği belirtilmiştir.

8. Nihai kararın tebliğ edildiğine ilişkin bir kayda rastlanmamıştır. Başvurucu, nihai kararı 11/2/2020 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.

9. Başvurucu 6/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucu, hukuka aykırı arama ve gözaltı tedbirleri nedeniyle açtığı tazminat davasında hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü, beşinci ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

13. Başvurucu, tazminat davası açarken salt hakkında beraat kararı verilmesine dayanmamış; arama ve gözaltının neden hukuka aykırı olduğuna ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Başvurucu açtığı tazminat davasını sadece 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendine dayandırmamıştır. Başvurucu tazminat davası açarken uzun gözaltı süresi bağlamında 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine (kanuni gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmamayı düzenleyen) de atıfta bulunmuştur. Bu nedenle başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılmıştır. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Anayasa Mahkemesi tazminat davası yolu tüketildikten sonra Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvurularda nasıl bir inceleme yapılacağının ilkelerini Hicret Aksoy (B. No: 2021/2107, 13/4/2022, §§ 48-51) kararında ortaya koymuştur. Buna göre Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanabilmesi için başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığının derece mahkemelerince ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu derece mahkemeleri tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır. Derece mahkemesince bir tespit yapılmamışsa bu tespit Anayasa Mahkemesince yapılacak, varılan sonuca göre tazminat hakkının ihlal edilip edilmediği incelenecektir. Gözaltının hukukiliğinin değerlendirmesinde dikkate alınacak genel ilkeler ise Hasan Akboğa ([GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, §§ 43-56) kararında ortaya konulmuştur. Buna göre gözaltının kanun tarafından öngörülme, suç işlendiğine dair somut belirtinin varlığı, hâkim kararı olmadan yakalanma söz konusuysa suçüstü hâlinin veya gecikmesinde sakınca bulunan hâlin varlığı, anayasal açıdan meşru bir amaca dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Gözaltı süresinin makullüğünün değerlendirilmesinde dikkate alınacak ilkeler de Emre Soncan (B. No: 2016/73490, 11/3/2020, §§ 54-61) kararında ortaya konulmuştur.

15. Somut olayda derece mahkemesi, yalnızca başvurucu hakkındaki arama kararının ve evinde yapılan aramanın usulüne uygun olduğunu, keyfî ve ölçüsüz olmadığını belirtmiştir. Buna karşın Mahkemece gözaltı işleminin hukukiliği kapsamında bir değerlendirme yapılmaksızın başvurucu hakkında 19/8/2016 ila 28/8/2016 tarihlerinde gözaltı tedbiri uygulandığı ancak kovuşturma sonucunda beraat kararı verilmesi nedeniyle tazminat ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Beraat kararı verilmesi dolayısıyla tazminat ödenmesi gerektiği şeklinde bir tanımlama, tedbirin hukuka aykırı olduğu anlamına gelmemektedir. Bu nedenle derece mahkemesince gözaltının hukuka uygun olup olmadığı yönünde bir belirlemede bulunulmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda başvurucu hakkındaki gözaltı tedbirinin Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara uygun olup olmadığının Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesi gerekmektedir.

16. Başvurucu hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır. Gözaltı tedbirinin ön koşulu olan başvurucunun suç işlediğine dair somut belirtilerin bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekir. Somut olayda başvurucunun gözaltına alınmasına dayanak oluşturan olguların farklı bir soruşturma dosyasında şüpheli sıfatıyla beyanları alınan L.E. ve M.B. ile gizli tanığın başvurucu hakkındaki ifadeleri olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre L.E.nin beyanında; başvurucunun muhasebecilik yaptığını, 2012-2013 yılına kadar örgütün sohbet toplantılarına katıldığını, bu tarihten sonra faaliyetlere katılmadığını düşündüğünü ifade ettiği, M.B.nin ise başvurucunun örgüt üyesi olduğunu ve son zamanlarda örgütten soğuma eğilimi içinde olduğunu ifade ettiği belirlenmiştir. Ayrıca aynı soruşturma dosyasında beyanı alınan gizli tanığın, başvurucunun çocuklarını örgüte ait B. Kolejinde okuttuğu, örgütün sohbet toplantılarına katıldığı, mütevelli heyetinde olduğu yönünde bilgiler verdiği görülmüştür.

17. Başvurucu her ne kadar ifadelerinde söz konusu beyanlarda geçen hususları kabul etmeyerek terör örgütüyle ilgisinin bulunmadığını belirtmiş ise de -yakalama/gözaltı için gerekli olan şüphenin derecesinin tutuklama tedbirine nazaran daha hafif olduğuna ilişkin kabul (Hasan Akboğa [GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, § 52) ve tanık beyanlarında ifade edilen somut bilgiler gözetildiğinde- sayılan olguların ilk bakışta gözaltı tedbiri açısından suçun işlendiğine dair somut belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir (tutuklama tedbiri yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. Ali Şeker, B. No: 2016/68962, 20/9/2018, § 60; Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 59; Ali Biray Erdoğan, B. No: 2016/16189, 18/4/2018, § 40).

18. Diğer taraftan gözaltı tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede gözaltı kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

19. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY'yle bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için gözaltı/tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 271, 272).

20. Başvurucunun gözaltına alınmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (tutuklama tedbiri açısından benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

21. Dolayısıyla gözaltı kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen gözaltı nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

22. Başvurucu hakkındaki gözaltı tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir gözaltı tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.

23. Terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY'yle bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği, FETÖ/PDY'nin özellikleri de -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

24. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında başvurucu hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin ölçülü olmadığı söylenemez.

25. Bu durumda başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.

26. Diğer yandan Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası bağlamındaki tazminat hakkı ancak maddenin ilk sekiz fıkrasındaki esaslara aykırı bir durumun varlığı hâlinde söz konusu olabileceğinden ve somut olayda başvurucu bakımından bu yönde bir tespit bulunmadığından Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası yönünden ayrıca farklı bir değerlendirme yapılması gerekmemektedir.

27. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Arama ve gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olması ve bu tedbirler için ödenen tazminatın yetersizliği nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Arama ve gözaltı nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/2/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(İbrahim Uçar [2.B.], B. No: 2020/9972, 9/2/2023, § …)
   
Başvuru Adı İBRAHİM UÇAR
Başvuru No 2020/9972
Başvuru Tarihi 6/3/2020
Karar Tarihi 9/2/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, haksız arama ve gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı İhlal Olmadığı
Tutma nedeniyle tazminat hakkı İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi