logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Furkan Bircan [2.B.], B. No: 2020/9979, 9/2/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FURKAN BİRCAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/9979)

 

Karar Tarihi: 9/2/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

Furkan BİRCAN

Vekili

:

Av. Doğukan Tonguç CANKURT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, protesto gösterisi esnasında kemik kırılması ile sonuçlanan fiziksel müdahale nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Üniversite öğrencisi olan başvurucu, bir özel şirketin Artvin'in Cerattepe bölgesinde yürüttüğü madencilik faaliyetini protesto etmek amacıyla 17/2/2016 tarihinde şirketin Ankara'daki binasının yer aldığı sokakta toplanan grubun içinde yer almıştır.

3. Olaya ilişkin olarak kolluk tarafından tutulan Görüntü İnceleme Tutanakları ile dosyaya CD formatında sunulan ve ses içeren görüntü kaydı uyarınca protesto gösterisi, takip eden cümlelerde aktarıldığı gibi gerçekleşmiştir. Başvurucunun da içinde bulunduğu grup ellerindeki pankartlarla şirket binasının bulunduğu sokağa gelmiş, kolluk kuvvetleri barikat kurarak şirket binasına yaklaşmalarına izin vermemiş, grupla kolluk kuvvetleri arasında binaya yaklaşma konusunda sözlü münakaşa yaşanmış, akabinde barikat birkaç adım geriye çekilmiştir. Barikatın birkaç adım geriye çekilmesini takiben grup yol üzerinde oturma eylemine başlamış, sloganlar atmış, grup içinden birden fazla kişi megafondan yararlanarak açıklamalarda bulunmuştur. Açıklamalar/eleştiriler ile oturma eylemi bir süre devam etmiş ve akabinde grubun dağılmaması ve şirket binasının önüne gitme talebi üzerine dağılma yönünde uyarı yapılmasının ardından grup güç kullanılmak suretiyle dağıtılarak başvurucu dâhil bazı kişiler gözaltına alınmıştır. Protesto ve açıklamalar esnasında grubun taş, sopa vb. maddeler kullanmadığı, şiddete başvurmadığı gözlemlenmiştir.

4. Görüntü kaydı ve kolluk tarafından tutulan tutanakta yer alan fotoğraflara göre başvurucu, gözaltına alınırken kollarından tutularak sürüklenmiştir. Görüntü kaydında ayrıca başvurucunun polis aracına bindirilmeden önce kamera grubun diğer kısmını kaydederken (başvurucu kameranın görüş açısında değilken) bir anda acı hissettiğini belirtir şekilde bağırmaya başladığı, kamera başvurucuya yöneldiğinde başvurucunun yerde oturur vaziyette olduğu görülmüştür. Olayın sonrası başvurucu hakkında düzenlenen genel adli muayene raporunda başvurucunun sol humerus (pazu kemiği) bölgesinde kırık tespit edildiği belirtilmiştir. Başvurucunun adli muayene sonrası sevk edildiği Gazi Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Ortopedi ve Travmotoloji Kliniğinde düzenlenen raporda da humerus kırığı teşhisi yer almaktadır. Başvurucu, söz konusu kırık nedeniyle sevk edildiği sağlık kurumunda cerrahi müdahale ile tedavi edilmiştir.

5. Başvurucu 8/3/2016 tarihinde şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde özetle barışçıl bir eylem yaptıklarını, bir kolluk görevlisinin gözaltına alma sırasında kolunun tam ortasına dirseğiyle vurduğunu, kolunun kırıldığını, acı ile bağırdığını ve ilgili kolluk görevlisinden şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir. Başvurucu, hakkında yürütülen ceza kovuşturması sırasında yapılan duruşmalarda da kendisine yönelik şiddet eyleminden söz etmiştir. Başvurucu, ceza yargılaması sonunda üzerine atılı kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen dağılmama eylemi sabit olmadığı gerekçesiyle beraat etmiştir. Beraat kararı kanun yoluna başvurulmadan 7/2/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

6. Başvurucu -formda ileri sürdüğü şekliyle- beyanına rağmen soruşturma başlatılmaması üzerine 28/11/2018 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) sunduğu dilekçe ile kendisine şiddet uyguladığını ileri sürdüğü kolluk görevlisinden şikâyetçi olmuştur. Başsavcılık olaya ilişkin evrakı (görüntü kayıtları, sağlık raporları, olay tutanakları vb.) temin etmiş ve süreç sonunda kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. 27/8/2019 tarihli kararın gerekçesinde özetle ikaza rağmen dağılmayan, mukavemet gösteren gruba kolluk görevlilerinin yetkileri dâhilinde müdahale ettiği, başvurucunun kolluğun kanunen sahip olduğu yetkinin dışında kötü muameleye maruz kaldığı yönünde soyut iddiası dışında bir veri bulunmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun söz konusu karara yaptığı itiraz 10/2/2020 tarihinde reddedilmiştir.

7. Başvurucu 22/2/2020 tarihinde nihai hükmü öğrenmesinin ardından 6/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucu; protesto eyleminin ardından gözaltına alınırken kolluk görevlisinin gerekmediği hâlde koluna vurması suretiyle şiddet uyguladığını, müdahale sonucu kolunun kırıldığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca adli yardım talebinde bulunmuştur. Adalet Bakanlığı görüşünde olaya ilişkin sürece detaylı olarak yer verilmiş, konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadı hatırlatılmış ve değerlendirme yapılırken bu hususların dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.

10. Başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekmektedir. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü öncelikle negatif yükümlülük olarak kamu otoritelerinin kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği gibi ayrıca pozitif yükümlülük olarak devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Anayasa'nın 17. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 3. maddesi bir yakalamayı gerçekleştirmek için güç kullanımını yasaklamamaktadır. Ancak bu tür bir güç sadece kaçınılmaz ve asla aşırı olmamak kaydıyla kullanılabilecektir. Ayrıca kişinin kendi davranışından veya tutumundan dolayı fiziksel güce başvurmak kesinlikle zorunlu hâle gelmedikçe bu neviden fiiller, prensip olarak Sözleşme’nin 3. maddesinde belirtilen yasağı ihlal edecektir. Bu kapsamda, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde yakalamayı gerektiren durumlarda ve gösteriye katılanların kendi tutumundan dolayı fiziksel güce başvurmak mümkündür. Ancak bu durumda dahi bu tür bir güce sadece kaçınılmaz hâllerde ve orantılı olmak koşuluyla başvurulabilir. Devletin Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde kişilerin vücutlarında bir yaralanma tespit edilmişse ve kötü muamele iddiaları da varsa yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda makul bir açıklama getirme yükümlülüğü idari ve yargısal kurumlarıyla devlete aittir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013).

13. Başvurucunun gözaltına alınmasının hemen ardından olay günü hakkında düzenlenen genel adli muayene raporunda sol kol pazu kemiğinde kırık tespit edilmiştir. Başvurucunun adli muayenenin ardından sevk edildiği sağlık kurumunda söz konusu kırığın cerrahi operasyonla tedavi edildiği görülmüştür. Söz konusu tıbbi süreç ve görüntü kayıtları -gözaltına alınma sırasında meydana gelen yakınma/bağırma- başvurucunun kemik kırığı ile sonuçlanan fiziksel şiddet iddiasıyla örtüşmektedir. Gözaltına alınan kişilerin vücutlarında bir yaralanma tespit edilmişse ve kötü muamele iddiaları varsa yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda makul bir açıklama getirme yükümlülüğü idari ve yargısal kurumlarıyla devlete aittir. Soruşturma dosyasında mevcut verilerin başvurucunun kemik kırılması ile sonuçlanan aşırı fiziksel müdahaleye maruz kaldığı hususunda güçlü ve ikna edici olduğu açık olup kamu makamlarınca söz konusu unsurların/karinenin aksi ortaya konulmadığı sürece başvurucunun ne şekilde/hangi zorlayıcı durumdan kaynaklı olarak yaralandığının tereddüde yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekmektedir.

14. Başsavcılık, başvurucunun dağılma yönündeki uyarıya rağmen kolluk kuvvetine mukavemet eden kişiler arasında olduğunu ve kademeli olarak güç kullanılarak gözaltına alındığını ifade etmiştir. Bununla beraber başvurucunun kolunda meydana gelen kırık ile ilgili hiçbir belirleme yapmamış, kemik kırığını tespit eden tıbbi raporlara olgusal olarak dahi değinmemiş, kolluğa mukavemet eden başvurucunun yasal güç kullanımını aşan fiziksel şiddete uğradığı iddiasının soyut olduğunu belirtmiştir.

15. Kamera kayıtlarından ve kolluk tutanaklarından anlaşıldığı üzere başvurucunun grubun dağıtılması esnasında mukavemet gösterdiği, elindeki pankartın çubuğunu kolluk görevlilerine doğru savurduğu açıktır. Ancak gözlenen bu durumun başvurucunun kolluk görevlileri tarafından ellerinden ve bacaklarından tutulmasının ardından kendisini bırakmış hâlde polis otosuna götürülürken kolunun kırılmasına sebep olacak ölçüde fiziksel şiddete maruz kalmasını, bir başka ifadeyle eylemin orantılılığını açıklamaya yetecek bir tespit olarak nitelendirilmesi mümkün görünmemektedir. Özetle soruşturma makamının başvurucunun yaralanma biçimi ve nedenine, eylemin orantılılığına yönelik makul, doyurucu bir açıklama getirmediği açıktır. Bu sebeple kolluk tarafından kontrol altına alınmış hâlde polis otosuna taşınan başvurucuya uygulanan fiziksel müdahalenin orantılı bir güç kullanımının sonucu olarak tezahür ettiği yorumunu getirmek eldeki veriler çerçevesinde imkan dâhilinde değildir. Sonuç itibarıyla hâlihazırda eylemi bir suç teşkil etmediği yargı kararı ile de tespit edilen (bkz. § 5) başvurucuya yönelik kemik kırığı ile sonuçlanan eylemin gerçekleşme koşulları ve sonuçları itibarıyla orantılı bir müdahale olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

16. Diğer taraftan Başsavcılığın fiziksel şiddet iddiası özelinde tanık ya da şüpheli sıfatıyla kolluk görevlilerinin ifadesine başvurduğu yönünde bir kayda rastlanmadığı gibi başvurucunun müşteki sıfatıyla ifadesinin alındığı yönünde bir veri de söz konusu değildir. Olay anında kamera açısında başvurucunun bulunmaması (sadece bağırma sesinin duyulması) dikkate alındığında olaya ilişkin bilgi sahibi olma ihtimali bulunan kolluk görevlilerinin ve/veya diğer şahısların tanıklığına başvurulmasının maddi gerçeğin aydınlatılması adına kritik önemde olduğu izahtan varestedir. Bu eksiklik, soruşturma makamının göstermesi gereken özen yönünden olumsuz bir izlenim, haklı bir şüphe oluşturmaktadır. Ayrıca yukarıda da belirtildiği üzere fiziksel müdahalenin aşırılığına ilişkin ikna edici unsurların (kırığa yönelik tıbbi tespit) varlığına karşın başvurucunun kollarından tutularak taşındığı esnada yaralandığı dikkate alınmadan, dolayısıyla müdahalenin orantılığına dair makul bir açıklamada/değerlendirmede bulunulmadan salt zor kullanma yetkisi çerçevesinde müdahale edildiği gerekçesi temelinde sürecin sonlandırılması etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin ilkelerle bağdaşmamaktadır.

17. Başvurucu, kötü muamele iddiasına ek olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme özgürlüğünün de ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Kolluk görevlilerinin müdahalesinin anılan özgürlük üzerinde caydırıcı bir etki doğurabileceği açık ise de söz konusu müdahaleye rağmen olay tarihinde protestonun amacı olan açıklamaların grubun içinde bulunan kişilerce yapıldığı, oturma eyleminde bulunulduğu (bkz. 3) anlaşılmıştır. Başvurudaki temel meselenin başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yasaklanan bir muameleye maruz kalıp kalmadığının değerlendirilmesi olduğu, bu değerlendirmenin de yapılarak ihlal sonucuna ulaşıldığı dikkate alındığında mevcut başvuruda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yönünden ayrı bir inceleme yapılmasının gerekli olmadığı değerlendirilmiştir.

18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

19. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden soruşturma yapılması ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

20. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

21. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında talebine bağlı kalınarak net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No:2018/213688) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 100.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

F. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/2/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Furkan Bircan [2.B.], B. No: 2020/9979, 9/2/2023, § …)
   
Başvuru Adı FURKAN BİRCAN
Başvuru No 2020/9979
Başvuru Tarihi 6/3/2020
Karar Tarihi 9/2/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, protesto gösterisi esnasında kemik kırılması ile sonuçlanan fiziksel müdahale nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Toplantı ve gösteri yürüyüşüne güç kullanarak müdahale İhlal Manevi tazminat, Yeniden soruşturma
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı Toplantı ve gösteri yürüyüşü İncelenmesine Yer Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi