TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUSTAFA ATAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/11857)
Karar Tarihi: 2/4/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Muhammed Nuri ÖZGÜR
Başvurucu
Mustafa ATAŞ
Vekili
Av. Zülküf Ergin ALABALIK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; esaslı iddia ve savunmaların kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının, soyut delillere dayanılarak karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından başvurucunun 25/8/2010 tarihinde işlediği belirtilen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan başlatılan soruşturma sonucunda anılan suçtan başvurucunun cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlenmiştir. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) önünde görülen dava sonucunda başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiştir. Başvurucu, mahkûmiyet kararına karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Yargıtay 10. Ceza Dairesi (Daire), iletişim tespit tutanaklarının duruşmada okunarak savunmaya yanıt hakkı tanınmaması nedeniyle kararı bozmuştur.
3. Bozma kararı sonrasında dosya Mahkemenin E.2013/57 sırasına kaydedilmiştir. Mahkeme, başvurucu ile vekilinin hazır bulunduğu duruşmada iletişim tespit tutanaklarını okumuş ve başvurucuya diyeceklerini sormuştur. Başvurucu; görüşme içeriklerinin doğru olduğunu, diğer sanıklardan M.C.B.yi tanıdığını, konuşmaların M.C.B. ile aralarındaki borç ilişkisine yönelik olduğunu savunmuştur. Yargılama sonucunda Mahkeme, diğer sanıklarla fikir ve eylem birliği içinde anılan suçu işlediği kanaatiyle başvurucunun mahkûmiyetine karar vermiştir. Karar temyiz incelemesinden geçerek 23/11/2020 tarihinde kesinleşmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık Mustafa ATAŞ savunmasında bu olay ile bir ilgisinin bulunmadığını ve suçlamayı kabul etmediğini beyan etmiş ise de; usulüne uygun olarak alınan dinleme kararında sanık ve uyuşturucunun sahibi olduğunu beyan eden sanık [M.C.B.] ile aralarındaki konuşmalarında [M.nin] 'taksine atla bizim eve gel ben çok güzel bir şey getirmişim' dediği, onun da '[E.nin] evine mi' dediği, [M.nin] de 'evet' dediği, söz konusu konuşmanın sabah saat 05.00 sıralarında insanların henüz uykuda olabilecekleri zaman dilimi içinde yapıldığı, aynı gün saat 15.52'de sanık ve [M.nin] konuştukları [M.nin] Çiftkapı'da bulunan kahvede olduğunu onun da ben yerimdeyim dediği ve sanık [M.nin] de [R.] ile birlikte geliyoruz şeklinde konuştuğu, sanık Mustafa ile sanık [R.nin] aynı gün saat 21.00 sıralarında görüştükleri ve sanık Mustafa'nın [R.ye] aracın yanında seni bekliyorum dediği, söz konusu telefon görüşmeleri, bu görüşmeleri yapan [R.G.ye] sorulduğunda sanığın önce Mustafa'yı hiç tanımadığını söylediği ve telefon görüşmesi içeriğine göre [M.C.] ile birlikte Mustafa'nın işyerine gitmediklerini beyan etmiş bulunmasına mukabil telefonun kendisine ait olduğunu kabul ettiği, ancak sanıklardan Mustafa il[e] yaptığı görüşmeyi kabul etmediği, ancak sanık [M.C.B.nin] ifadesinde, sanık Mustafa Ataş'ın hanımının akrabası olduğunu söylediği, bu nedenle sanık savunmaları ve iletişimin tespit tutanaklarına göre, sanığın uyuşturucunun temini ve nakli aşamalarından haberdar olduğu, hatta uyuşturucunun taşınması sırasında öncü aracın içerisinde bulunduğu anlaşıldığından, aksi yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir."
4. Ayrı bir soruşturma kapsamında Savcılık, başvurucunun 24/1/2010 ve 5/7/2010 tarihinde uyuşturucu ya da uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçunu işlediği iddiasıyla iddianame düzenlemiştir. Bu dava Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi önünde görülmüş, yargılama sonucunda başvurucunun 24/1/2010 tarihli eylemi yönünden mahkûmiyetine, 5/7/2010 tarihli eylemi yönünden suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar verilmiştir. Gerekçeli kararın başvurucu ile ilgili kısmı şu şekildedir:
"Düzce Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/126-198 Esas-Karar sayılı ilamı ile 10.6.2010 tarihinde uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan mahkûmiyetlerine karar verilen [Ö.A.], [Ö.İ.] ve [E.Y.nin] 24.01.2010 tarihinde Düzle İli Kaynaşlı İlçesi otoban turnikelerinde çıkmakta olan 34 FY 5966 plakalı araçta daralı 21.415 net ise 10.707 gram toz esrar maddesi ele geçirildiği, sanık [E.Y.nin] 24.01.2010 tarihli Düzce Emniyet Müdürlüğünde verdiği ifadesinde suç konusu uyuşturucu maddeyi Diyarbakır ili Seyrantepe semtinde [Z.A.] ve onun akrabası olan Mustafa Ataş'[t]an satın aldığını, uyuşturucunun bir miktarının ücreti olarak 1486 Tl'yi 07252/000/002 sayılı makbuz ile posta havalesi ile [Z.A.ya] havale ettiği, Düzce Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/126-198 Esas-Karar sayılı ilamı ile mahkumiyetine karar verilen sanık [E.Y.nin] samimi ikrarı ve sanıklar Mustafa Ataş ve [Z.A.] hakkında iftira atması ve yalan beyanda bulunması için neden bulunmadığından beyanı hükme esas alınarak sanıklar [Z.A.] ve Mustafa Ataş'ın net ağırlığı 10.707 gram olan uyuşturucu maddeyi sanık [E.Y.ye] satarak uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işledikleri sabit görülmüştür.
...Sanık Mustafa Ataş hakkında Diyarbakır C.Başsavcılığının 12.01.2011 tarih ve 2010/29874 soruşturma sayılı iddianamesi ile 5.7.2010 tarihinde Diyarbakır ili Ergani ilçesi Üçkuyular mevkiinde 25.8.2010 tarihinde 34 SRG 32 plakalı araçta ele geçirilen 30.040 gram ağırlığındaki esrar maddesini naklederken yakalanan sanıklar [A.T.], [R.G.] ve [S.A.ya] yol boyunca aracıyla geçişlerinde yol kontrolü sağlayarak eylemlere katıldığından bahisle cezalandırılması talebi ile kamu davası açılmış ise de, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/502 Esas-2011/435 Karar sayılı ilamı ile 25.08.2010 tarihinde 34 SRG 32 plakalı araçta ele geçirilen uyuşturucu madde ile ilgili olarak işledikleri uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan sanıklar [M.C.B.], Mustafa Ataş, [R.G.], [A.T.], [R.A.] ve [O.B.] hakkında mahkûmiyet kararı verildiği, Diyarbakır C.Başsavcılığının 12.01.2011 tarih ve 2010/29874 soruşturma sayılı iddianamesi ile Düzce C.Başsavcılığının 2010/7709 soruşturma 2010/191 sayılı iddianamesi ile 2.9.2010 tarihinde Düzce Ağır [C]eza Mahkemesine uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan kamu davası açılan [Z.A.], [E.Y.], [V.U.] ve Mustafa Ataş hakkında Düzce 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/460 D.İş sayılı kararı ile bu sanıkların iletişimlerinin tesbitine dinlenmelerine ve kayda alınmasına karar verildiği, sanıklardan [Z.A.nın], Diyarbakır ilinde sanık Mustafa Ataş'[t]an esrar maddesini temin ederek Düzce iline getirdiğinden bahisle sanık Mustafa Ataş hakkında uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan kamu davası açılmış ise de, Düzce Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/307 Esas-2011/40 Karar sayılı kararı ile sanıklar [Z.A.], [V.U.], [E.Y.] hakkında 30.07.2010 tarihinde işledikleri uyuşturucu madde ticaretiyapma suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, alınan HTS ve ses kayıtları analiz raporlarında sanık Mustafa Ataş'ın telefon dinlemelerinin Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/502 Esas-2011/435 Karar sayılı dosyasında mahkumiyetlerine karar verilen 25.8.2010 tarihli uyuşturucu ticareti yapma suçuna ilişkin olduğu, Düzce Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/307 Esas-2011/40 Karar sayılı dosyasında mahkumiyetlerine karar verilen sanıklar [Z.A.], [V.U.] ve [E.Y.nin] beyanlarında sanık Mustafa Ataş'ın bu suça iştirak ettiğine ve uyuşturucu maddenin Mustafa Ataş'[t]an alındığına dair beyanlarının bulunmaması nedeni ile sanık Mustafa Ataş'ın 5.7.2010 tarihinde işlediği iddia edilen uyuşturucu madde ticareti suçunu sanıklar [Z.A.], [V.U.], [E.Y.] ile birlikte işlediğine, bu suça iştirak ettiğine dair mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur."
5. 5/7/2010 tarihli eyleme ilişkin verilen beraat kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. 24/1/2010 tarihli eylem nedeniyle verilen mahkûmiyet kararına karşı temyiz yoluna başvurulmuş, karar bozulmuştur. Bozma kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık hakkında temyize konu bu suçla ilgili olarak 28.02.2011 tarihli iddianame ile kamu davası açılmadan önce 25/08/2010 tarihinde işlediği ileri sürülen 'uyuşturucu madde ticareti yapma' suçundan Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/57 esas 2013/348 karar sayılı dosyasında yargılama yapıldığı anlaşıldığından; belirtilen dosya ile ilgili açılan dava derdest ise aralarındaki bağlantı nedeniyle birleştirilmesi, hüküm verilmiş ve kesinleşmiş ise dosyasının getirtilerek bu dosya içine konulması; tüm deliller birlikte değerlendirilip, eylemlerinin iki ayrı suç ya da tek suç veya zincirleme suç oluşturup oluşturmadığı tartışıldıktan sonra sanığın hukukî durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile hüküm kurulması [bozmayı gerektirmiştir.]"
6. Bozma kararı sonrasında Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun 24/1/2010 ve 25/8/2010 tarihli eylemleri ile zincirleme şekilde uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma suçunu işlediği sonucuna ulaşmış, temel cezayı belirledikten sonra zincirleme suç hükümlerine göre cezada artırım yapmış, bu cezadan Mahkeme tarafından E.2013/57 dosyasında verilen cezayı mahsup etmiştir. Başvurucu, bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuş, Daire, mahkûmiyet kararını bozmuştur. Bozma kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Bozmaya uyularak yapılan yargılamada; sanık hakkındaki 25/8/2010 tarihli eylemeilişkin, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 31/10/2013 - 2013/57 esas ve 2013/348 karar sayılı mahkûmiyet hükmü Dairemizin 23/11/2020 - 2016/2069 esas ve 2020/7962 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiş olup, bu eylemle zincirleme olarak işlendiği kabul olunan 24/1/2010 tarihinde hakkında ayrı yargılama yapılan [E.Y.nin] bulunduğu araçta ele geçirilen uyuşturucuyu sanığın verdiğine ilişkin, savunmalarının aksine Ergün’ün soyut beyanları ve içeriği tespit edilemeyen soyut HTS kayıtları dışında her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden eylem sabit kabul edilip sanık hakkında ek cezaya hükmolunması [bozmayı gerektirmiştir.]"
7. Bozma kararı sonrasında Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun 24/1/2010 tarihli suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar vermiştir. Beraat kararına karşı kanun yoluna başvurulmamış ve karar kesinleşmiştir.
8. Başvurucu, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan Mahkemenin E.2013/57 sayılı dosyasında verilen mahkûmiyet kararına yönelik 8/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
10. Başvurucu; dosyada iletişim tespiti kayıtları dışında delil bulunmadığını, isim benzerliği nedeniyle maddi hata yapıldığını, soyut delillere dayanılarak karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık); kararda açık keyfîlik hâli bulunmadığı, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin başvurunun kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
11. Başvurunun bu kısmı hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
12. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Kural olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olarak incelenemez. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar; Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
13. Somut olayda başvurucu, duruşmada okunan telefon görüşme kayıtlarının kendisine ait olduğunu, ancak görüşmenin alacak ilişkisine yönelik olduğunu belirtmiştir. Mahkeme; teknik takip ve iletişim tespiti kapsamında başvurucunun diğer sanıklarla irtibat hâlinde uyuşturucunun temini ve nakli aşamalarından haberdar olması, uyuşturucunun taşınması sırasında öncü araç içerisinde bulunması gerekçelerine dayanarak başvurucunun mahkûmiyetine karar vermiştir. Bu karar kanun yolu incelemesinden geçerek kesinleşmiştir. Buna göre Mahkeme dosyada mevcut delilleri, olay ve olgular ile ilişkilendirerek başvurucunun dava konusu edilen suçu işlediği sonucuna ulaşmış, Yargıtay da kanun yolu incelemesinde ulaşılan bu sonucu benimsemiştir. Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durum bulunmadığı dikkate alındığında hakkaniyete uygun yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
14. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu, benzer suçtan başka bir dosyada beraatine karar verilmesi ve mahkûmiyete esas alınan telefon görüşmelerinin başkası tarafından yapılmasına rağmen savunmaların kararda tartışılmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; Mahkemenin maddi olay ve olgular ile delilleri değerlendirdiğini, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu gerekçelendirdiğini belirtmiştir.
16. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesi de dikkate alındığında kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Tarafların uyuşmazlığın sonucuna etkili nitelikteki iddia ve itirazlarının mahkemesince ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanması gerekir. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan iddia ve itirazların bu defa kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açar (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51; Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).
17. Öte yandan derece mahkemesinin aynı maddi veya hukuki olguyla ilgili olarak başka bir yargı merciinin vardığından farklı bir sonuca ulaşması hâlinde bunun dayanaklarını gerekçeli kararında göstermesi beklenir. Anayasa'da güvenceye bağlanan tüm temel hak ve özgürlüklerin yorumunda gözetilmesi gereken temel bir ilke olarak düzenlenen hukuk devleti ilkesi, yargı organlarının aynı maddi veya hukuki olgularla ilgili olarak çelişkili kararlar vermekten mümkün olduğunca kaçınmasını gerekli kılar. Aynı maddi veya hukuki vakıalarla ilgili olarak farklı kararlar verilmesi hukuk devleti ilkesini zedeleyebileceği gibi kişilerin hukuka olan inancını da zayıflatabilir. Bu nedenle bir maddi veya hukuki vakıa ile ilgili olarak başka bir yargı mercii tarafından bir kimse lehine karar verildiği ancak diğer bir yargı merciinin aynı olgu hakkında farklı bir sonuca ulaştığı durumlarda bunun gerekçesinin belirtilmesi gerekir. Yargı merciinin bu gibi durumlarda gerekçe gösterme yükümlülüğü, kişilerin hukuka olan güvenlerinin sarsılmaması için hayati öneme sahiptir (Mehmet Okyar, B. No: 2017/38342, 13/2/2020, § 29).
18. Somut olayda Mahkeme; başvurucunun öncü araçta bulunduğu, iletişim tespiti kayıtlarından başvurucunun uyuşturucunun temini ve nakli aşamalarından haberdar olduğu sonucuna ulaşmıştır. Mahkeme ayrıca, sanıkların savunmalarında uyuşturucu ile aralarındaki bağlantıyı ayrıntılı olarak ifade ettiklerini, ifadeler ile iletişim tespit tutanaklarındaki konuşmaların birbirini doğruladığını belirtmiştir (bkz. § 3). Bu itibarla mahkûmiyet kararının ilgili ve yeterli gerekçe içermediğinden söz etmek mümkün gözükmemektedir. Bunun dışında başvurucu benzer suçtan başka bir mahkeme tarafından beraat kararı verildiğini, bu hususun ve mahkûmiyete götüren delillerin kararında tartışılmadığını ileri sürmüş ise de başvurucu hakkında beraat kararı verilen eylemin, mahkûmiyete konu eylemden farklı bir eylem olduğu görülmüştür (bkz. §§ 4-6). Bu yönüyle mahkûmiyet sonucuna ulaşan Mahkemenin aynı maddi olayla ilgili olarak aynı delillere dayanarak farklı bir sonuca ulaştığından söz etmek de mümkün değildir. Sonuç olarak mahkûmiyet kararında uyuşmazlığın sonucuna etkili nitelikteki iddia ve itirazlarının ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılandığı, kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 2/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.