TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖZKAN FUÇUCU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/1433)
|
|
Karar Tarihi: 13/3/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Saliha AKSOY
|
Başvurucu
|
:
|
Özkan FUÇUCU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tıbbi ihmal sonucu zarara uğranıldığından bahisle açılan tazminat davasının süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/12/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 2010 yılında askerlik hizmetini yerine getirdiği sırada dizinde oluşan ağrılar nedeniyle revirde on gün süreyle fizik tedavi görmüş, bu tedaviyle iyileşememesi üzerine Kocaeli 1. Bölük Askerî Hastanesine sevk edilmiş, kendisine 13/4/2011 tarihinde ön çapraz bağ ameliyatı yapılarak 20/4/2011 tarihinde taburcu edilmiştir.
9. Başvurucu, taburcu olduktan sonra rahatsızlığının devam etmesi nedeniyle Ufuk Üniversitesi Dr. Rıdvan Ege Hastanesinde 31/8/2012 tarihinde ikinci kezameliyat olmuştur.
10. Başvurucu, ikinci ameliyatından sonra bir süre fizik tedavi görmesi sonucunda da iyileşememesi nedeniyle 1/9/2016 tarihinde Ankara Özel Çankaya Hastanesinde üçüncü kez ameliyat olmuştur.
11. Başvurucu, Kocaeli 1. Bölük Askerî Hastanesinde ilk tedavinin yanlış uygulandığından ve durumunun hekim hatasından kaynaklandığından bahisle üçüncü ameliyatından sonra Eskişehir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde 12/12/2017 tarihinde tazminat davası açmıştır.
12. Eskişehir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine başvurucu 24/1/2019 tarihli dilekçesiyle Kocaeli 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) tıbbi hatadan kaynaklanan tam yargı davası açmıştır. Mahkeme 30/1/2020 tarihinde davanın süre aşımı yönünden reddine karar vermiştir.
13. Mahkeme gerekçesinde; görevsiz yargı yerine başvuru tarihinin idari yargıya başvuru tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği, bu kapsamda başvurucu tarafından dava konusu ilk ameliyatın yapıldığı 13/4/2011 tarihinden itibaren bir yıl ve her hâlde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde davalı idareye başvurup idarenin cevap tarihinden ya da zımni ret tarihinden itibaren altmış günlük dava açma süresi içinde dava açması gerekirken bir yıl ve her hâlde eylem tarihinden itibaren beş yıllık başvuru süresi geçtikten sonra 12/12/2017 tarihinde görevsiz Eskişehir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığı belirtilerek davanın süre aşımı nedeniyle reddine hükmetmiştir.
14. Karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesinin 29/9/2020 tarihli kararıyla davanın esasına yönelik yapılan istinaf başvurusunun reddine ve vekâlet ücretine ilişkin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek hüküm kesinleşmiştir.
15. Başvurucu, başvuru konusu nihai kararın tebliği üzerine 28/12/2020 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
16. Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrası şöyledir:
“İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”
17. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun "Görevli olmayan yerlere başvurma" kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:
"1. Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir.
2. Adli veya askeri yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabilir."
18. Aynı Kanun'un "Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.
2. Görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz."
2. Danıştay İçtihadı
19. Danıştay Onuncu Dairesinin 22/12/2022 tarihli ve E.2021/424, K.2022/6372 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmektedir. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
İdarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak, yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütme yükümlülüğünün bulunduğu tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir."
20. Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/12/2022 tarihli ve E.2022/1604, K.2022/8506 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir.
"(...) İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir davranışı, bir tutumu veya hareketsizliği; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları ifade etmektedir. Söz konusu eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılmasıyla birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılamaları sonucu ortaya çıkabilmektedir.
Özellikle idare personelinin görev kusurları nedeniyle doğan zararların tazmini istemiyle açılacak tam yargı davalarında eylemin idariliği, bazen ceza davalarıyla personelin şahsi kusuru sonucu mu yoksa görev kusuru sonucu mu zararın ortaya çıktığının belirlenmesinden sonra saptanabilmektedir.
2577 sayılı Kanun'un 13. maddesinde yer verilen sürelerin; kişilerin haklarını ihlal eden eylemlerin, idare ile illiyet bağının kurulduğu, başka bir ifadeyle eylemin idariliğinin öğrenildiği tarihten itibaren başlatılacağı kuşkusuzdur. Aksi yorumun, zarara yol açan eylemin idariliğinin ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğü ile örtüşmeyeceği açıktır."
21. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun (İDDK) 19/2/2015 tarihli veE.2013/509, K.2015/454 sayılı kararının ilgili kısmı şu şekildedir:
"Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış[tır]; ...
...
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir."
22. Danıştay Onuncu Dairesinin 28/3/2018 tarihli ve E.2016/15634, K.2018/1334 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Tam yargı davaları, idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini ifade etmektedir. Bu nedenle, tam yargı davasının açılabilmesi için eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın ortaya çıkması zorunludur.
...
Bu itibarla, 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesinde öngörülen bir ve beş yıllık sürelerin, eylemin idariliğinin ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanması zorunludur. Aksi yorumun, zarara yol açan eylemin idariliğinin ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır."
23. Gaziantep 2. İdare Mahkemesinin E.2019/72 sayılı dosyası ile görülen davada; davacılardan Y.A.nın 10/12/2016 tarihinde özürlü olarak doğduğu ve doğumdan önceki teşhis ve tedaviler nedeniyle davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulmuştur. Mahkeme 14/3/2019 tarihli kararıyla davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde;
"(...) Uyuşmazlıkta, davacılar tarafından, doğumun gerçekleştiği 10/12/2016 tarihinde zararın, fiilin ve failin öğrenildiğinin kabulü gerekeceğinden, anılan tarihi izleyen günden itibaren bir yıllık süre içerisinde (en geç 10/12/2017 tarihinde) maddi ve manevi tazminat talebiyle davalı idarelere başvuru yapılarak başvurunun reddi üzerine bu ret işleminin tebliğinden itibaren ya da başvurunun zımnen reddi halinde zımnen ret tarihinden itibaren altmış gün içinde dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 8/10/2018 tarihinde yapılan başvurunun reddi üzerine davanın açıldığı" belirtilmiştir.
24. Danıştay Onuncu Dairesinin 11/4/2023 tarihli, E. 2020/1879 ve K. 2023/1954 sayılı kararıyla anılan mahkeme hükmü onanmıştır.
B. Uluslararası Hukuk
25. İlgili AİHM içtihatları için bkz. Walchli/Fransa, B. No: 35787/03, 26/7/2007, § 29; Běleš ve diğerleri/Çek Cumhuriyeti, B. No: 47273/99, 12/11/2002, § 51; Canete de Goni/İspanya, No. 55782/00, § 40; Yeşilkaya/Türkiye (k.k.), B. No: 47157/10, 26/5/2015,§ 39; Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013, §§ 23, 25, 26;Rodoplu/Türkiye, B. No: 41665/02, 23/1/2007.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Anayasa Mahkemesinin 13/3/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; tıbbi ihmal nedeniyle uğradığı zarara ilişkin olarak dava açma süresinin hesabında Mahkemece katı yorum yapıldığını, olayın içeriği dikkate alındığında kendisinin mağdur olduğunu ve Mahkemece esasa girilmeden verilen süre aşımı kararı nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
28. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
29. Başvurucunun şikâyetlerinin özünün tam yargı davasının esasının derece mahkemelerince incelenmemesine ilişkin olmasından dolayı iddia, adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
31. Başvurucunun tıbbi ihmal sonucu zarara uğradığından bahisle açtığı tazminat davası süre aşımı yönünden reddedilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalede bulunulmuştur.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
32. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
33. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.
34. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
35. Başvurucunun açtığı davayla ilgili olarak derece mahkemelerinin 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesine dayanmak suretiyle süre aşımından ret kararı verdiği görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
ii. Meşru Amaç
36. Dava açmanın bir süreye bağlanmasının meşru amacının ne olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi tarafından müteaddit defa incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde, idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan idari istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacı bulunduğuna işaret etmiştir (daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ayşe Yıldırım, B. No: 2014/5, 25/10/2017, §§ 54, 55; Fatma Altuner, B. No: 2014/17714, 26/10/2017, §§ 48, 49; Çölbeyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11/2017, § 52).
iii. Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
37. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, § 52).
38. Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., § 38).
39. Bu bağlamda dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili olarak derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Bu kapsamda dava açma süresinin hak sahibinin henüz dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (Yaşar Çoban, § 66).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
40. Başvuruya konu olayda, başvurucu 13/4/2011 tarihinde yapılan tıbbi müdahalenin hatalı olduğu iddiasıyla zarara uğradığından bahisle 12/12/2017 tarihinde tazminat davası açmıştır. Başvurucunun idari başvuru yolunu kullanmadan doğrudan doğruya tam yargı davası açtığı anlaşılmaktadır. Açılan tam yargı davasında Mahkeme 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesi gereği eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren idareye başvurulması gereken bir yıl ve eylemden itibarenher hâlde beş yıl geçtikten sonra davanın açıldığını,bu nedenle davanın süresinde olmadığını belirmiştir.
41. Başvurucu; dizine yapılan ameliyat nedeniyle zarara uğradığını, hatalı ameliyat dolayısıyla 31/8/2012 tarihinde aynı bölgeden ikinci kez ameliyat olduğunu ancak ikinci ameliyat sonucunda da iyileşemediği için 1/9/2016 tarihinde üçüncü ameliyatın gerçekleştirildiğini belirtmiştir. Diğer yandan başvurucu 13/4/2011 tarihinde ilk ameliyatın gerçekleştiği hastanede yanlış teşhis konulduğuna ve/veya tıbbi açıdan yanlış ve hatalı bir tedavi uygulandığına dair yeterli ve geçerli bir nedenle birlikte anılan zararın dava açma süresinden sonra ortaya çıktığına veya bu zararı yeni öğrendiğine, dolayısıyla davasının süresinde olduğuna dair gerek derece mahkemelerindeki yargılama aşamalarında gerekse bireysel başvuru aşamasında somut herhangi bir hususu ileri sürmemiştir. Başvurucu, anılan ameliyat nedeniyle zarara uğrayıp uğramadığını değerlendirebilmesi için beş yıllık sürenin yeterli olmadığını da iddia etmemiştir.
42. Olayda, öngörülen kanuni süreler içinde başvuruda bulunabilme imkânına sahip olan başvurucunun söz konusu kurallara uygun hareket etmesine engel olacak herhangi bir durum ileri sürmediği görülmüştür. Tüm bu açıklamalar ışığında Mahkemenin davanın süre aşımı yönünden reddine dair kararındaki değerlendirmesinin mahkemeye erişim hakkına yönelik katı bir yorum olmadığı ve bu yorumun başvurucunun mahkemeye erişim hakkını aşırı derecede güçleştirmediği sonucuna varılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.