TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
VAHİT GÖBEL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/2420)
Karar Tarihi: 13/3/2025
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Mehmet ALTUNDİŞ
Başvurucu
Vahit GÖBEL
Vekili
Av. Davut Emre DİLEK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, yolcu taşımacılığına ilişkin sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Samsun Büyükşehir Belediyesi (Belediye) ile imzaladığı sözleşme uyarınca toplu taşımacılık hizmetlerindeki hat kullanım hakkına istinaden il merkezinde özel halk otobüsü işletmektedir.
3. Aynı yerde faaliyet gösteren bir taşıma kooperatifi 2/8/2012 tarihinde Belediyeye yaptığı başvuruyla, özel halk otobüslerinin ihale süresi bitmesine rağmen mevzuata aykırı şekilde taşımacılık yaptığını belirterek 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında ihale yolu ile kiralanan özel halk otobüslerinden süresi sona erenlerin faaliyetlerinin sona erdirilmesini talep etmiş; talebinin cevap verilmemek suretiyle reddedilmesi üzerine oluşan zımni ret işleminin iptali istemiyle dava açmıştır. Samsun 1. İdare Mahkemesinin 18/8/2014 tarihli kararıyla dava konusu işlem kısmen iptal edilmiş; kararda, 2886 sayılı Kanun'un 64. maddesi uyarınca davalı idare ile yüklenici arasında imzalanan sözleşme tarihinden itibaren on yıllık çalışma süresinin başvuru tarihi itibarıyla sona erdiğini açıklamıştır. Bunun üzerine Belediye Encümeni (Encümen) 4/2/2016 tarihinde anılan sözleşmeyi feshetmiştir.
4. Başvurucu, Encümenin 4/2/2016 tarihli kararı ile on yılını dolduran özel halk otobüslerinin sözleşmesinin tek taraflı feshedildiğinden bahisle oluştuğunu belirttiği zararlarının karşılığı olarak 3.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın ödenmesi istemiyle dava açmıştır. Samsun 1. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 26/11/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Davanın reddine yönelik mahkeme kararı istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
5. Başvurucu, nihai kararı 30/12/2020 öğrendikten sonra 4/1/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
7. Başvurucu; belediye ile aralarında imzalanan sözleşmenin hukuki nitelemesinin doğru yapılamadığını, sözleşmelerin konusunun bir kamu hizmetinin özel hukuk kişilerince yürütülmesini öngören kamu hizmeti imtiyaz sözleşmesi olup kırk, elli yıl gibi uzun vadelerle yapıldığını, hak sahibi olduğu hattın kullanımından, dolayısıyla ekonomik değerinden yoksun bırakıldıklarını, mülkiyet haklarına yapılan bu müdahalenin yasal dayanağı bulunmadığı gibi ölçüsüz olduğunu ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; yargı mercilerinin dava konusu maddi olay ve olgular ile iddiaları ve delilleri değerlendirdikleri, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardıkları sonucu ve kullandıkları takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdikleri, mevcut başvurularla aynı mahiyetteki bireysel başvuruda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiayı açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulduğu belirtilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
9. İdare tarafından sözleşme akdedilmek suretiyle verilen özel halk otobüsü hat kullanım hakkının ilgililer yönünden ekonomik değer ifade ettiği ve mülkiyet hakkı kapsamında olduğu açıktır. Dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi kapsamında ekonomik değer teşkil eden mülkünün var olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
10. Başvurucunun toplu taşımacılık hizmetindeki hat kullanım haklarının sözleşmenin feshi yoluyla iptal edilmesinin -ücret karşılığı yolcu taşımacılığı yapma imkânını ortadan kaldırdığı dikkate alındığında- ekonomik faaliyeti üzerinde olumsuz etkileri olacağı ve mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Yolcu taşımacılığında belli bir standart oluşturabilmek ve bu sektörde faaliyette bulunmak isteyen kişiler için bir rekabet ortamı yaratmak amacıyla mevcut taşımacılık hattı tahsisinin iptaliyle sektörde yer almak isteyenler için ihaleye çıkmak şeklindeki müdahalenin -özellikle amacı dikkate alındığında- başvurunun mülkten barışçıl yararlanma hakkına ilişkin üçüncü genel kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
11. Somut olayda başvurucunun hat kullanım hakları 2886 sayılı Kanun hükümlerine dayanılarak iptal edildiğinden müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu kanaatine varılmıştır. Yolcu taşıma faaliyeti sırasında yolcular, yayalar ve diğer araçları meydana gelebilecek tehlikelerden korumak, trafiğin güven içinde akışını sağlamak ve beldede yaşayanların ulaşım ihtiyacını düzenli ve devamlı şekilde karşılamak amacıyla kural koymak ve mevcut kuralları günün gerekliliklerine ve değişen durumlara göre yeniden belirlemek belediyelerin görevi ve sorumluluğundadır. Öte yandan belediyelerin görev ve yetkileri kapsamındaki ve kanun ile üstlendikleri bu görevleri yerine getirebilmek için ihtiyaç duydukları maddi kaynağı elde etmek amacıyla bedel karşılığı kişilere devretmesi de mümkündür. Belediyelerin bu yönde aldığı tedbirler esas itibarıyla belde halkına daha yaşanabilir bir ortam sağlamaya yönelik olup tedbirlerin meşru bir amacı olduğu tartışmasızdır.
12. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının mutlak bir hak olmadığı ve kamu yararı amacıyla sınırlandırılabileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 13. maddesi temel hak ve hürriyetleri sınırlandırmada genel ilkeleri tespit etmiştir. Bu maddede ifade edilen ölçülülük ilkesi, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak dikkate alınması gereken bir güvencedir. Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında gereklilik ve ölçülülük arasındaki bu ilişkiye dikkat çekmiş, amaç ile araç arasında makul bir ilişki ve dengenin bulunması gerektiğine karar vermiştir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007). Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir. Bu sebeple mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde, hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir.
13. Anayasa Mahkemesi Cafer Sezgin ve diğerleri (B. No: 2018/20720, 7/4/2021, § 51) kararında, yolcu taşımacılığına ilişkin imtiyazın iptalini ele almıştır. Başvuru konusu olayda değişik tarihlerde başlamakla birlikte en geç 1999 yılından beri sahip olunan ve başvuruculara şehir içi yolcu taşımacılığı yapma imtiyazını veren tahsisler 2014 yılında iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi anılan kararda kamu makamlarının 1987 yılından beri hat taşımacılığı yapan başvurucuların imtiyazlarının iptaliyle ilgili takdir yetkisini önceden belirlenmiş, öngörülebilir bir şart veya ölçüt dikkate almadan kullanmasının başvuruculara öngörülemez şekilde, şahsi olarak aşırı ve orantısız bir külfet yüklediğine karar vermiştir.
14. Somut olayda Mahkeme, başvurucu ile idare arasında akdedilen sözleşme ve ihale şartnamesine göre sözleşmenin açıkça hat kullanma haklarının kiraya verilmesine yönelik olduğu, şartnamenin 4. maddesinde ruhsatların her yıl yenileneceğine dair hükmüihaleye giren başvurucunun bildiği ve kabul ettiği, 2886 sayılı Kanun'un 64. maddesinde kiraya verilecek taşınır ve taşınmaz malların kira süresinin on yıldan çok olamayacağının açık olduğunu belirtmiştir. Mahkeme kararında belirtildiği üzere başvurucunun ve onun külli ve cüzi haleflerinin on yıllık sürenin ötesinde ruhsat yenileme hakkı olmadığı, on yıllık sürenin sonunda sözleşmenin sona erme riski olduğu açıktır. Bu hususbaşvurucu ve onun külli ve cüzi halefleri tarafından öngörülebilir bir durumdur. Bu sebeple somut başvuruda Cafer Sezgin ve diğerleri kararından farklı bir sonuca ulaşılmıştır.
15. Bu sebeple başvurucunun on yıl veya daha fazla süredir hat kullanım hakkından faydalandığı ve bu hakka istinaden özel halk otobüsü işletmeciliği faaliyetini yürüttüğü dikkate alındığında on yılık çalışma süresini doldurduğu gerekçesiyle sözleşmelerinin feshedilmesinin kendilerine aşırı ve olağanın ötesinde bir külfet yüklemediği, ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
16. Nitekim başvuru konusu aynı olayla ilgili olarak AİHM, açıkça işletme hakkının kiralanması niteliğinde olan bir sözleşmenin süresi bittiği için idarece feshedilmesine karşılık kanunda taşınır veya taşınmaz mallara ilişkin kira sözleşmelerinin on yılı aşamayacağına ilişkin açık ve erişebilir unsurlar dikkate alınarak başvurucunun on yıllık sürenin ötesinde ruhsat yenileme hakkı bulunmadığını ve Belediyenin niyeti ne olursa olsun sözleşmenin on yıllık sürenin sonunda sona erme riskinin açık olduğunun inkâr edilemeyeceğini belirterek bu süreyi aşan ruhsatın yenilenmemesinin ve tazminat ödenmemesinin söz konusu diğer menfaatler arasında kurulması gereken adil dengeyi bozmadığına karar vermiştir (Temizişler Madeni Yağ Sanayi Ticaret Limitet Şirketi/Türkiye, 18/11/2021, 44159/18, § 17).
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.