logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Niyazi Candan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2021/15458, 14/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NİYAZİ CANDAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/15458)

 

Karar Tarihi: 14/5/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Kemal ÖZEREN

Başvurucular

:

Niyazi CANDAN ve diğerleri [bkz. ekli listenin (C) sütunu]

Vekili

:

Av. Mustafa Şenay CANORUÇ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, taşınmazların yer aldığı bölgede kanalizasyon ve arıtma sistemi bulunmaması nedeniyle özel hayata saygı hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucular; Mardin'in Midyat ilçesi, Tulgalı köyünde bulunan farklı parsel numaralı taşınmazların malikidir. Maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebiyle Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Midyat Belediye Başkanlığına başvuruda bulunan başvurucuların bu taleplerini adı geçen idareler reddetmiştir. Söz konusu taleplerinde başvurucular, bahse konu taşınmazların bulunduğu bölgede kanalizasyon ve arıtma sistemi bulunmaması nedeniyle çevreye bırakılan atık ve kirli suyun etkisiyle taşınmazların zarar gördüğünü, taşınmaz ve çevresinde oluşan kötü koku, görüntü kirliliği, yabani bitki, böcek ve haşerelerden kaynaklı olarak yaşam kalitesinin düştüğünü, insan sağlığının bozulduğunu, hayvanların telef olduğunu, arazilerin verimsizleşerek kullanılamaz hâle geldiğini ileri sürmüştür. Bu şikâyetlerden hareketle başvurucular; idarelerin bakım, gözetim, denetim, önleyici tedbir veya muhafazaya yönelik herhangi bir girişimde bulunmadığını belirtmiştir.

3. Başvurucular, taleplerinin reddine yönelik işlemlerin iptali ile birlikte ağır hizmet kusuru nedeniyle uğranılan zararlara karşılık maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talebiyle Mardin 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. İdarelere sunulan talep dilekçelerindeki hususlar dava dilekçelerinde de başvurucular tarafından tekrarlanmıştır.

4. İdare Mahkemesi, uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak keşif ve bilirkişi incelemeleri yapılmasına karar vermiştir. Bu kapsamda yapılan incelemeler sonucunda düzenlenen raporlarda genel olarak Midyat Belediye Başkanlığının ilçenin atıksu arıtma tesisini işletmeye almadığı, oluşan kanalizasyon atığı şeklindeki kirli suyun taşınmazlar üzerinde göllenme oluşturduğu ve bu durumun tarımsal faaliyet yapılmasını engellediği belirtilmiştir. Ayrıca kirli suyun kadim dere olmadığı vurgulanarak kaynağının Midyat'a bağlı kanalizasyon atığının doğal dere yatağına deşarj edilmesi sonucu oluştuğu ifade edilmiştir. Bu bağlamda bilirkişi raporlarında davalara konu taşınmazların her biri için farklı miktarlarda maddi tazminat hesaplaması yapılmıştır.

5. Diğer taraftan bilirkişi raporlarında taşınmazlar üzerinde tarımsal faaliyet sürdürülebilmesi için ihtiyaç duyulan insan gücünün çalışmasını engelleyici kötü koku oluşumuna ve bunun tarımsal faaliyetin yoğun olduğu yaz aylarında artmasına da ayrıca vurgu yapılmıştır. Bununla birlikte kirli suyun yabancı ot ve zararlılara yaşam alanı oluşturarak hastalıklara yol açtığı, kirli su sebebiyle tarımsal faaliyet yapılacak taşınmaza ulaşımda güçlükler yaşandığı ve kirli suyun debisinin artması sonucu göllenme ve su baskınlarını önlemek için taş, kaya vb. malzemeler ile doğal set oluşturulması amacıyla fazla emek ve mesai harcanması gerektiği belirtilmiştir.

6. İdare Mahkemesi; farklı tarihlerde verdiği kararlarda başvurucuların idarelere yapmış olduğu başvuruların reddine ilişkin işlemlerin iptali talebi yönünden davanın incelenmeksizin reddine, maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden ise davaların kısmen kabulüne karar vermiştir. İdare Mahkemesi tarafından bilirkişi raporlarından hareketle başvuruculara farklı miktarlarda maddi tazminatın, ayrıca ayrı ayrı 4.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmiştir. Kararların gerekçeleri şöyledir:

i. Başvurucuların idarelere yapmış olduğu başvuruların reddine ilişkin işlemlerin idari eylemden doğan tazminat davalarının ön koşulu olan ve 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesi kapsamında yapılan bir idari başvuru sonucunda tesis edilmiş idari işlemler olduğu ve bunların idari davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi gerekli bir işlem niteliğinde olmadığı belirtilmiştir.

ii. Maddi tazminat talepleri yönünden bilirkişi raporlarında yer alan tespitlere yer verilmiş, su ve kanalizasyon gibi kentsel altyapı ile çevre ve çevre sağlığı hizmetlerini yapmak ve yaptırmak, su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak ya da işletmek görev ve sorumluluğu bulunan davalı idarelerin atık su ve kanalizasyon sularının arıtılarak deşarj ya da belirli tesisler kurularak kirli suların bertaraf edilmemesi şeklinde eylemsizliklerinin söz konusu olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle hizmet kusurunun tüm unsurlarıyla gerçekleştiği gerekçesiyle ortaya çıkan maddi zararın kusurlu sorumluluk çerçevesinde bilirkişi raporlarındaki hesaplamalara dayanılarak tazmin edilmesine karar verilmiştir.

iii. Manevi tazminat talepleri yönünden ise yine bilirkişi raporlarında yer alan taşınmaz üzerinde tarımsal faaliyet sürdürülebilmesi için ihtiyaç duyulan insan gücünün çalışmasını engelleyici kötü koku oluşumu ve bunun tarımsal faaliyetin yoğun olduğu yaz aylarında artması, kirli suyun yabancı ot ve zararlılara yaşam alanı oluşturarak yol açtığı hastalıklarla mücadele çabası, kirli su sebebiyle tarımsal faaliyet yapılacak taşınmaza ulaşımda güçlükler yaşanması, kirli suyun debisinin artması sonucu göllenme ve su baskınlarını önlemek için taş, kaya gibi malzemeler ile doğal set oluşturulmasında harcanan fazla emek ve mesai hususlarına dikkat çekilmiştir. Bu gerekçelerle başvurucuların manevi tazminat taleplerinin de kısmen kabul edilmesine karar verilmiştir.

7. Bu kararlara karşı davalı idareler tarafından istinaf başvurularında bulunulmuştur. İstinaf dilekçelerinde Mardin'in tamamını kapsayan yeni ve modern arıtma tesisinin iş ve işlemleri ve faaliyetlerinin devam etmekte olduğu belirtilmiştir. Ayrıca büyük ilçelerin arıtma tesisi projelerinin uzun zaman aldığı ve bu sürelerin uzamasında idarelerin kusurunun bulunmadığı vurgulanmıştır.

8. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü İdari Dava Dairesi (Daire) farklı tarihli kararlarıyla maddi tazminat talebinin kabul edilmesine yönelik davalı idarelerin istinaf başvurularının, istinaf başvurularına konu kararların ve dayandığı gerekçelerin hukuka ve usule uygun olduğu ve kararların kaldırılmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar vermiştir. Manevi tazminat isteminin kısmen kabul edilmesine yönelik davalı idarelerin istinaf başvuruları ise kabul edilmiştir. Bu yönden Daire kararlarının gerekçelerinde manevi zararın, kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, duyulan acı ve ıstırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade ettiği belirtilmiştir. Bununla birlikte genel kabule göre manevi tazminata hükmedilebilmesi için idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda nisbeten ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olmasının gerektiği ifade edilmiştir. Netice itibarıyla kirli su nedeniyle oluştuğu öne sürülen manevi zararların o kişiye özgü, özel ve olağanüstü bir yönünün olmaması nedeniyle idarelerce tazmini gerektirecek bir nitelikte bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

9. Başvurucular, nihai kararları öğrendikten sonra süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Ekli listenin (B) sütununda gösterilen dosyalar, konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2020/15458 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş; diğer başvuru dosyaları kapatılmış ve inceleme 2020/15458 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

11. Başvurucular, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

12. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

13. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucular; arıtma tesisi yapılmaması nedeniyle maddi ve manevi olarak mağdur olduklarını, bu duruma ve maddi tazminat talepleri kabul edilmiş olmasına rağmen manevi tazminat taleplerinin reddedildiğini belirtmiştir. Bununla birlikte çiftçilik yaptıklarını ifade eden başvurucular; çalışmaları sırasında ortaya çıkan kötü koku ve haşereler nedeniyle çalışma ve yaşam kalitelerinde azalmanın meydana geldiğini, idarelerin hareketsiz kalmaları nedeniyle manevi zararın da doğduğunu kabul etmek gerektiğini ifade etmiştir. Sonuç olarak idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi sunmaması nedeniyle üzüntü ve sıkıntı duyduklarını ve hayat esenliklerinde azalmanın meydana geldiğini vurgulayan başvurucular; maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının, mülkiyet hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Adalet Bakanlığı görüşünde; mevcut başvuru ile ilgili olarak Anayasanın, mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu görüşe cevap veren başvurucular, önceki beyanlarını tekrar etmiştir.

16. Başvuru ihlal iddialarının mahiyeti gereği özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür (benzer yöndeki bir karar için bkz. (Binali Özkaradeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/4686, 1/2/2018, §§ 40-46). Anılan başvuru açısından değerlendirilmesi gereken ilk husus, başvuruya konu çevresel etkinin Anayasa’nın 20. maddesi kapsamındaki güvenceleri harekete geçirecek asgari ağırlıkta olup olmadığıdır. Bu kapsamda ilgili tesis, işletme veya sair faaliyet sonucu ortaya çıkan çevresel etkiler ile başvurucunun özel ve aile hayatı veya konutunu kullanım hakkı arasında yeterince sıkı bir bağın varlığı yeterlidir (Mehmet Kurt [GK], B. No: 2013/2552, 25/2/2016, § 69; Ahmet İsmail Onat, B. No: 2013/6714, 21/4/2016, § 84; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, B. No: 2013/6587, 24/3/2016, § 68). Başvurucuların uyuşmazlığa konu alanda çiftçilik yaptıkları, arıtma tesisi yapılmamış olması nedeniyle oluşan kötü koku ve haşerelerden şikâyetçi olduğu görülmektedir. Dolayısıyla uyuşmazlığa konu çevresel etkiyle başvurucuların özel hayata saygı hakkı arasında sıkı bir bağın bulunduğu ve güvenceleri harekete geçirecek asgari ağırlıkta olduğu göz önüne alınarak başvurunun Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. Özel hayatın korunması kapsamında, kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuksal çıkar bu hakkın kapsamına dâhildir. Bu bağlamda, kişinin fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne ilişkin hukuksal çıkarı da özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınmaktadır. Fiziksel ve ruhsal bütünlük hakkı kapsamında güvence altına alınan hukuksal çıkarlardan biri de sağlıklı bir çevrede yaşama hakkıdır (AYM, E.2013/89, K.2014/116, 3/7/2014).

19. Özel hayat kapsamında devletin özel hayata etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri kapsamında özel hayata saygıyı sağlamaya yönelik tedbirleri alması gerekir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 26). Çevresel rahatsızlıklarla ilgili ihlal iddiaları kapsamında da ağırlıklı olarak devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında özel hayat, aile yaşamı ve konuta saygı hakkı, sadece kamusal müdahalelere karşı korunmamakta özel kişilerden kaynaklanan müdahaleler kapsamında da gündeme gelmektedir (Mehmet Kurt §§ 47, 48).

20. Karmaşık çevresel sorunların ele alınıp çözümlenmesi aşamasında karar süreci, çevreye ve kişi haklarına zarar verebilecek faaliyetlerin etkilerini önceden değerlendirecek ve önleyecek şekilde tesis edilmelidir. Bu bağlamda söz konusu sürece ilişkin bilgilere erişim ve karar alma sürecine aktif katılımın yanı sıra karardan etkilenebilecek bireylerin karar alma sürecinde görüş ve menfaatlerinin yeterince dikkate alınmadığını dile getirebilmek için konuyla ilgili her türlü tasarrufa karşı yargısal başvuru hakkına sahip olmaları ve iddialarının yargısal makamlarca özenli bir şekilde değerlendirilmesi son derece önemlidir (Ahmet İsmail Onat, B. No: 2013/6714, 21/4/2016, § 94; Fevzi Kayacan (2), B. No: 2013/2513, 21/4/2016, § 71; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, B. No: 2013/6587, 24/3/2016, § 75; Ahmet Bilgin ve diğerleri, B. No: 2015/11709, 12/12/2018, § 62). Bu anlamda anılan anayasal güvenceleri gözeten bir yargılama süreci yürütülmesi ve neticede ulaşılan sonucun konuyla ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (Nihat Hançeroğlu, B. No: 2018/17821, 10/5/2022, § 36).

21. Somut olayda kanalizasyon atığı şeklindeki kirli suyun oluşmasının atıksu arıtma tesisinin işletmeye alınmamasından kaynaklandığı yönündeki tespitlerden hareketle konuyla ilgili olarak İdare Mahkemesi idarenin hizmet kusurunun bulunduğu sonucuna varmıştır. Yargılama safahatında düzenlenen bilirkişi raporlarından hareketle başvuruculara maddi tazminat ödenmesine hükmedilmiştir. Daire tarafından İdare Mahkemesi kararlarının maddi tazminat taleplerinin kabulüne karşı yapılan istinaf başvurularının reddine karar verilmiş, diğer bir ifadeyle hizmet kusuruna yönelik tespitler ve maddi tazminat ödenmesine yönelik kararlar Daire tarafından da kabul görmüştür. Bununla birlikte başvurucuların maddi tazminat miktarlarının yetersizliğine yönelik herhangi bir şikâyetinin bulunmadığını da vurgulamak gerekmektedir.

22. Diğer taraftan İdare Mahkemesi yine bilirkişi raporlarında yer alan tespitlere dayanarak başvuruculara -her biri için 4.000 TL olmak üzere- manevi tazminat ödenmesine de karar vermiştir. Bu kapsamda bilirkişi raporlarında taşınmaz üzerinde tarımsal faaliyet sürdürülebilmesi için ihtiyaç duyulan insan gücünün çalışmasını engelleyici kötü koku oluşumu,kirli suyun yabancı ot ve zararlılara yaşam alanı oluşturarak yol açtığı hastalıklarla mücadele çabası, kirli suyun debisinin artması sonucu göllenme ve su baskınlarını önlemek için taş, kaya gibi malzemeler ile doğal set oluşturulmasında harcanan fazla emek ve mesai gibi hususlara ayrıca vurgu yapılmış olduğunu belirtmek gerekmektedir.

23. Bilirkişi raporlarında ve İdare Mahkemesi kararlarının gerekçelerinde yer alan bu tespitlere rağmen Daire, manevi tazminata hükmedilebilmesi için idarenin hukuka aykırı bir işlem veya eylemi sonucunda nisbeten ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olmasının gerektiğini vurgulayarak kirli su nedeniyle oluştuğu öne sürülen manevi zararların o kişiye özgü, özel ve olağüstü bir yönünün olmaması nedeniyle idarelerce tazmini gerektirecek bir nitelikte bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Neticede manevi tazminat yönündenİdare Mahkemesi kararları kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir. Bununla birlikte İdare Mahkemesinin başvuruculara manevi tazminat ödenmesine yönelik gerekçesinin ve bunun dayanağı olan bilirkişi raporlarındaki tespitlerin aksine bir tespit ve gerekçeye Daire kararında yer verilmediği görülmektedir. Daha açık ifadeyle Dairenin, bilirkişi raporlarında yer alan bahse konu belirlemeler bağlamında başvurucuların uğradığı zararın kanalizasyon ve arıtma tesisinin bulunmaması ile olan illiyet bağı açık olmasına rağmen, Anayasal yükümlülükler ile başvurucuların katlanmak zorunda kaldıkları etkileri birlikte değerlendirerek adil bir dengelemeyle bir sonuca ulaştığı söylenemez. Bu bağlamda başvurucuların manevi zararlarının giderilmesi, başvurucuların anayasal haklarının ihlali nedeniyle katlandıkları külfetin azalmasını sağlayacağı gibi benzeri yeni ihlallerin önüne geçilebilmesi yönünden caydırıcı bir etki oluşturması bakımından da önem taşımaktadır.

24. Netice itibarıyla somut olayın özellikleri kapsamında bilirkişi raporlarında yer alan bahse konu belirlemeler ile başvurucuların uğradığı zararın idarenin hizmet kusuru sonucu ortaya çıktığı konusunda yargısal makamların kabul ve tespitleri dikkate alındığında başvurucuların manevi tazminat talebinin reddedilmesine yönelik Daire kararlarında yer alan gerekçelerin makul derecede dikkatli ve özenli inceleme şartını yerine getirdiği, Anayasal yükümlülükler ile başvurucuların katlanmak zorunda kaldıkları etkiler arasında adil bir denge gözettiği söylenemez.

25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

26. Başvurucular; ihlalin tespit edilmesine, yeniden yargılama yapılmasına ve tazminat ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

27. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

28. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ekli listenin (Ç) sütununda gösterilen mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. Ekli listenin (D) sütunundaki harçların ve (F) sütunundaki vekâlet ücretlerinin başvuruculara tabloda gösterildiği şekilde ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 14/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Niyazi Candan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2021/15458, 14/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı NİYAZİ CANDAN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2021/15458
Başvuru Tarihi 9/4/2021
Karar Tarihi 14/5/2025
Birleşen Başvurular 2021/15460, 2021/15462, 2021/17099, 2021/31929, 2021/31930

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, taşınmazların yer aldığı bölgede kanalizasyon ve arıtma sistemi bulunmaması nedeniyle özel hayata saygı hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Çevre İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi