TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖMER TEKİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/18518)
|
|
Karar Tarihi: 14/5/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Güzay ŞERBETCİ
|
Başvurucu
|
:
|
Ömer TEKİN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, mahpusa vefat eden annesinin taziyesini kabul etmesi için izin verilmemesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun annesi vefat etmiştir. Başvurucu, annesinin taziyesine katılma talebinde bulunmuştur. Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucunun talebini reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, COVID-19 salgın hastalığı ve alınan tedbirler gerekçe gösterilmiştir.
3. Başvurucu, anılan karara karşı İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği başvurucunun şikâyetini esasa girmeden reddetmiştir. Kararın gerekçesinde 28/6/2013 tarihli ve 28691 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hükümlü ve Tutuklulara Yakınlarının Ölümü veya Hastalığı Nedeniyle Verilebilecek Mazeret İzinlerine Dair Yönetmelik’in (Yönetmelik) 5. maddesine göre yetkinin Cumhuriyet Başsavcılığında olduğu, Hâkimliğin görev ve yetkisinde değerlendirilebilecek herhangi bir karar veya talep olmadığı ifadesine yer verilmiştir. Başvurucu, anılan karara karşı Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yoluna başvurmuştur. Ağır Ceza Mahkemesince karar isabetsizlik bulunmadığından itirazın reddine kesin olarak karar verilmiştir.
4. Başvurucu, nihai hükmü 18/3/2021tarihinde öğrendikten sonra 16/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
7. Başvurucu, annesinin taziyesine katılmasına izin verilmemesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca mesnetsiz bir gerekçeye dayalı olarak taziye izninin verilmediğini böylece ailesinin yaşadığı acıyı paylaşmasının elinden alındığını belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; ceza infaz kurumunda bulanan başvurucunun taziyeye katılma talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği hususunda müdahalenin demokratik toplum düzeni bakımından gerekliliği ve ölçülülüğü incelenirken olay tarihi ve öncesindeki pandemi koşullarının gözönünde tutulması gerektiği, başvurucunun şikâyeti konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Somut olayda, başvurucunun vefat eden annesinin taziye kabulüne katılma talebinin reddedilmesinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır (Beşir Doğan [2. B.] B. No: 2013/2335, 15/12/2015, § 30; Rasul Kocatürk [GK], B. No: 2016/8080, 16/12/2019, § 42).
10. Bu müdahalenin 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 94. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında yer alan düzenlemeler gereğince kanuni temelinin bulunduğu ve infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması şeklinde meşru amacının bulunduğu kabul edilmiştir (Rasul Kocatürk, §§ 45-50). Kanuni dayanağı bulunan ve meşru amaç taşıyan müdahalenin ihlal teşkil etmemesi için Anayasa’nın 13. maddesinde yer verilen demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine de uygun olması gerekir. Bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için ise zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve orantılı olduğunun ortaya konulması beklenir (Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 37,45-48; Abuzer Uzun [2. B.], No: 2016/61250, 13/6/2019, § 38; Rasul Kocatürk, §§ 51-57).
11. Anayasa’nın 19. maddesi gereği hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına birtakım sınırlamaların getirilmiş olması, hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Bu bağlamda idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir. Burada mühim olan ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması amacı ile hükümlünün özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir dengenin sağlanmış olmasıdır (Mehmet Koray Eryaşa [2. B.], B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 89; Rasul Kocatürk, § 56).
12. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi; taziye ziyaretinin aile ilişkileri ve kültürümüz yönünden önemli bir yeri olması nedeniyle 5275 sayılı Kanun'da yakınlarının ölümü hâlinde hükümlüye mazeret izni verilmesinin düzenlenerek cenaze merasimine katılma imkânı sağlandığını, izin süreleri ve aile hayatına saygı hakkının gerekleri gözetildiğinde kanun koyucunun iznin kapsamını sadece defin işlemi ile sınırlı tutmadığının kabulü gerektiğini vurgulayarak cenazeye katılma talebinin taziye ziyaretiyle ile birlikte ele almıştır. Ayrıca bu imkândan yararlanmanın mutlak olmayıp şartların bulunması hâline ve kamu makamlarının yapacakları değerlendirme sonucu uygun bulmalarına bağlı kılındığını belirtmiştir (Rasul Kocatürk, §§ 58, 61).
13. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi; yakını ölen mahpusun izin talebinin kamu makamlarınca somut koşullar da dikkate alınarak özenli bir değerlendirme ile mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılması, talebin karşılanması imkân dâhilinde değilse zorunluluk hâllerinin ve güvenlik risklerinin somut olgu ve olaylara dayalı olarak yeterli gerekçeyle açıklanması gerektiğini kabul etmiştir (Muhittin Pirinççioğlu (4) [1. B.], B. No: 2020/28439, 21/11/2023, §§ 13, 14; Rasul Kocatürk, §§ 61, 62). Anayasa mahkemesi anılan gerekliliklere uyulmadığını ve taleplerin özenli bir şekilde değerlendirilmeyerek kişilerin menfaatiyle kamusal menfaat arasında adil denge kurulmadığını tespit ettiği başvurularda müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (birçok karar arasından bkz. Rasul Kocatürk, Beşir Doğan, Yavuz Geçim [2. B.], B. No: 2018/15011, 24/2/2021; Muhittin Pirinççioğlu (4); Abdullah Selvi, [2. B.] B.No: 2020/35123, 3/4/2024 ).
14. Somut olayda, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun vefat eden annesinin taziye törenine katılma talebinin Başsavcılık tarafından COVID-19 salgınının neden olduğu bulaşma riski gerekçe gösterilerek reddedildiği görülmektedir. İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ise başvurucunun şikâyet ve itirazı hakkında esasa ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
15. Bu itibarla somut olayın koşullarında Başsavcılık kararında COVID-19 salgınının neden olduğu bulaşma riskine ilişkin genel gerekçeyle yetinilmiş, sosyal mesafe ve maske kullanımı gibi tedbirler çerçevesinde başvurucunun talebinin karşılanmasına ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Başsavcılık; başvurucunun talebinin karşılanması için durumun gerektirdiği özeni gösterdiğini, ilgili personelin görevlendirilmesi için alternatif çözümler denediğini ortaya koyabilmiş değildir. Başvurucunun uzun süre görmediği annesinin taziyesine katılamamasının neden olduğu derin üzüntü dikkate alındığında Başsavcılık kararında gösterilen gerekçeler; başvurucunun çıkarları ile toplumun çıkarları arasında adil denge kurulmasına yönelik ikna edici, ilgili ve yeterli unsurlara sahip değildir. Dolayısıyla başvurucunun taziyeye katılarak ailesine destek olma imkânından yoksun kalmasında kamu makamlarının talebin reddedilmesi şeklindeki müdahalesinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır (Abdullah Selvi, [2. B.] B. No: 2020/35123, 3/4/2024, §§ 16, 17; Murat Kaymakçı [2. B.], B. No: 2020/35000, 3/4/2024, § 14; Muhittin Pirinççioğlu (4), § 15).
16. Açıklanan gerekçelerle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
17. Başvurucu, ihlalin tespitine ve 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
18. İnceleme tarihi itibarıyla başvurucunun annesinin taziye törenine katılmasının mümkün olmadığı ve vefat üzerinden uzun bir süre geçtiği dikkate alındığında tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
19. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminatın ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminatın ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Tavşanlı1. İnfaz Hâkimliği (E.2021/245), Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesi (2021/178 D.İş) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.