logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığı [1. B.], B. No: 2021/179, 16/4/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

TÜRK HAVA KURUMU GENEL BAŞKANLIĞI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/179)

 

Karar Tarihi: 16/4/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Mehmet ALTUNDİŞ

Başvurucu

:

Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığı

Vekili

:

Av. Elif KAYA ÖNGÜR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tahliye davasının temerrüt ihtarlarının usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/1/2021 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığı'nın Statüsü

9. Türk Tayyare Cemiyeti, havacılık sanayisinin temellerini atmak ve geliştirmek, havacılığın askerî, ekonomik, sosyal ve siyasal önemini anlatmak, askeri, sivil ve turistik havacılığın gelişmesini sağlamak, gerekli araç ve gereci hazırlamak, personel yetiştirmek ve uçan bir Türk gençliği meydana getirmek amacıyla 1925 yılında kurulmuştur. Türk Teyyare Cemiyetinin adı 1935 yılında Türk Hava Kurumu (THK) olarak değiştirilmiştir.

10. THK Tüzüğü (Dernek Tüzüğü) Bakanlar Kurulunun 20/10/2008 tarihli ve 2008/14307 sayılı kararıyla onaylanmış, 4/12/2008 tarihli ve 27074 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.

11. Dernek Tüzüğü'nün 3. maddesinde 16/2/1925 tarihinde Türk Tayyare Cemiyeti adı altında kurulan THK'nın amacının büyük Türk milletinin maddi ve manevi desteğinde, Cumhurbaşkanı ve hükûmetin yüksek himayelerinde havacılığı Türk milletine benimsetmek ve sevdirmek üzere ilmî, teknik, turistik ve sportif alanda faaliyet göstermek olduğu açıklanmıştır. Dernek tüzüğüne göre Cumhurbaşkanı, THK'nın onursal genel başkanı olup gerekli gördüğü takdirde THK'nın olağan Genel Kurulu toplantısına katılarak Genel Kurulda açış konuşması yapar. THK 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu'na tabi özel hukuk tüzel kişisidir.

12. Dernek Tüzüğü'nün 5. maddesine göre THK'nın onursal ve asil olmak üzere iki tür üyesi vardır: Onursal üyeler, Kuruma maddi ve manevi yardımları bulunan gerçek ve tüzel kişiler ile yabancı şahıslardan Genel Yönetim Kurulu kararı ile onursal üyelik sıfatı verilenler, asil üyeler ise dernek kurma hakkına sahip gerçek ve tüzel kişilerden THK şubelerinden birine başvurarak usulüne uygun olarak üyeliğe kabul edilen kişilerdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kurumun ilk onursal üyesidir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı da THK'nın onursal üyesidir.

13. Dernek Tüzüğü'nün 11. maddesine göre THK Büyük Genel Kurulu;

i. TBMM başkanı, başbakan, genelkurmay başkanı, kara kuvvetleri komutanı, deniz kuvvetleri komutanı, hava kuvvetleri komutanı, jandarma genel komutanı, Ankara valisi, Ankara büyükşehir belediye başkanı ve THK genel başkanlığı yapanlardan,

ii. Başbakanlıktan daire başkanı veya daha üst düzeyde bir delege, Savunma Sanayii Müsteşarlığından daire başkanı veya daha üst düzeyde bir delege, Hava Kuvvetleri Komutanlığı kurmay başkanı, Genelkurmay Harekât Başkanlığından iki delege, KKK Havacılık Daire Başkanlığından iki general veya şube müdürü düzeyinde delege, Dz.K.K. ve J.Gn.K.lığından birer delege, Hv.K.K.lığından muvazzaf veya emekli general ile şube müdürü düzeyinde toplam beş delege, sosyal yardımlaşma ve dayanışma genel müdürü, Diyanet İşleri Başkanlığından, Türkiye Kızılay Derneğinden, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundan birer delege, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri, Millî Eğitim, Tarım ve Köyişleri, Kültür ve Turizm ile Çevre ve Orman Bakanlıklarından daire başkanı veya daha üst düzeyde birer delege, TRT, DHMİ, Sivil Havacılık, Posta ve Telgraf Teşkilatı ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüklerinden birer delege, mesleki ve teknik yönden havacılık eğitimi veren üniversitelerden birer delege, Muhtarlar Federasyonundan bir delege, Ankara’daki her üniversiteden ve Gülhane Askerî Tıp Akademisinde (GATA) öğretim üyesi olmak kaydıyla birer delegeden,

iii. THK genel başkanı, Genel Yönetim, Merkez Denetleme ve Merkez Disiplin Kurulu asıl üyelerinden,

iv. THK şube başkanları ve 12. maddede belirtilen esaslara göre şube başkanları da dâhil olmak üzere azami 600 kişiden oluşan ve şube genel kurullarınca seçilecek delegelerden meydana gelir.

14. Dernek Tüzüğü'nün 18. maddesine göre Genel Yönetim Kurulu;Büyük Genel Kurulunca seçilmiş genel başkan ile 11 asıl ve 11 yedek üyeden oluşur. Genel başkan, Genel Yönetim Kurulunun başkanı olarak Kurul üyeleri arasından bir genel başkan yardımcısı ve tutanakları yazmak üzere bir sekreter üye seçer.

15. Dernek Tüzüğü'nün 21. maddesine göre genel başkan, Türk Hava Kurumunu temsil eder ve Genel Yönetim Kurulunun başkanıdır. Genel başkan, Genel Yönetim Kurulu toplantılarının gündemini hazırlar, Kurumun hizmet ve faaliyetlerini, kanun, tüzük, yönetmelik ve yönerge hükümlerine, Büyük Genel Kurul ve Genel Yönetim Kurulunun kararlarına uygun olarak yürütür. Genel başkan, Genel Yönetim Kurulundan aldığı yetkiye dayanarak taşınır ve taşınmaz malların alımı, satımı, ipotek alınması ve verilmesi işlemini yapar, aynı yolla kiraya verir ve Kurum için taşınmaz kiralar.

16. Dernek Tüzüğü'nün 41. maddesine göre THK'nın gelirleri üye aidatları, kurban derisi, bağırsak ile fitre ve zekât toplama faaliyetlerinden elde edilen gelirler, her türlü bağış, ticari faaliyetlerden elde edilen gelirler, kira gelirleri ve diğer gelirlerdir.

17. THK 5/8/1925 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla kamuya yararlı dernek statüsüne alınmıştır. Kamuya yararlı dernek statüsünün bir sonucu olarak THK, bazı vergisel yükümlülüklerden muaf hâle gelmiştir. Buna göre THK 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu, 8/6/1959 tarihli ve 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu ile 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nda yer alan bazı vergiler yönünden muafiyet hükümlerinden yararlanmaktadır.

B. Uyuşmazlığın Arka Planı

18. THK, mülkiyetinde bulunan İstanbul'un Fatih ilçesi, Balabanağa Mah., 663 Ada, 1 parselde yer alan taşınmazı kiralamak amacıyla ihale düzenlemiştir. İhale sonucu 1/7/2005 tarihinde THK ile N.G. San. Tic. Ltd. Şti. (N. Giyim Şirketi) arasında 20 yıllık kira sözleşmesi imzalanmıştır. Kira sözleşmesinin amacı taşınmazın 4 yıldızlı otel olarak kullanılması ve işletilmesi olarak belirlenmiş, kira bedeli yıllık 2.600.000 Amerikan doları olarak kararlaştırılmıştır. Kira sözleşmesinin süresi 26/6/2009 ve 9/10/2012 tarihli protokollerle uzatılmış ve kira sözleşmesinin bitim tarihi 30/6/2055 olarak belirlenmiştir.

19. 18/3/2013 tarihli yeni bir protokolle kira sözleşmesi tüm protokol ve ekleriyle birlikte A. Gayrimenkul Turizm Yatırım San ve Tic. A.Ş.ye(sonraki ünvanı K. Holding A.Ş.)devredilmiştir. Akabinde kira sözleşmesi tapuya şerh edilmiştir. Bu arada THK, anılan kira sözleşmesinden kaynaklanan kira alacaklarını 25/6/2014 tarihli alacağın temliki sözleşmesiyle O. Bankasına temlik etmiştir.

20. THK 5/12/2016 tarihinde K. Holding A.Ş. ve N. Giyim Şirketine ihtarname göndermiştir. İhtarnamede kira sözleşmesinin uzatılmasına yönelik protokollerin THK Tüzüğü'ne, 5253 sayılı Kanun'a ve Dernekler Yönetmeliği'ne aykırı şekilde düzenlendiğini, THK Genel Yönetim Kurulunun 25/11/2016 tarihli kararı gereğince geçersiz kiracılık ilişkisine dayanılarak taşınmazdaki mevcut müdahalenin yasa dışı olduğunu belirtmiştir. THK 9/10/2012 tarihli protokolde THK Yönetim Kurulu kararı olmaksızın doğrudan tek başına genel başkanın imzasının bulunduğunu, bunun usulsüz ve geçersiz olduğunu iddia etmiştir.

21. Akabinde K. Holding A.Ş. 20/12/2016 tarihinde kiracılık sıfatının tespiti istemiyle İstanbul 6. Sulh Hukuk Mahkemesinde tespit davası açmıştır. İstanbul 6. Sulh Hukuk Mahkemesi 27/2/2018 tarihinde yetkisizlik kararı vermiş, sonrasında dava Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) görülmüştür. Mahkeme 5/3/2019 tarihinde davanın kabulü ile kiracılık sıfatının tespitine karar vermiştir. Karar, istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.

22. THK 22/1/2018 tarihinde kira sözleşmesinin A. Gayrimenkul A.Ş.ye devredilmesi ve sözleşme süresinin 2055 yılına kadar uzatılmasına yönelik protokollerde Genel Yönetim Kurulu kararı olmaksızın Genel Başkan O.Y.nin tek başına imzasının bulunduğunu, bunun usulsüz ve geçersiz olduğunu iddia etmiştir. Kira süresinin tapuya şerhi için THK Tüzüğü'ne aykırı olarak kiracıya tapuya şerh etme yetkisi verildiğini belirterek şerh işleminin ve kira süresinin uzatılmasına dair yapılan ek protokollerin iptali istemiyle Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır. Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 8/11/2018 tarihinde davanın kabulü ile kira sözleşmesi süresinin uzatılmasına dair yapılan ek protokoller sebebi ile tapuya kaydolunan kira şerhinin iptaline karar vermiş; kararda kira sözleşmesini imzalayan Genel Başkan O.Y aleyhine görevi kötüye kullanma suçundan verilen mahkûmiyet kararına vurgu yapmıştır. Karar, istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.

C. Bireysel Başvuruya Konu Tahliye ve Alacak Davası

23. Başvurucu, 30/11/2017 ve 6/12/2017 tarihli ihtarnamelerle Genel Yönetim Kurulu kararı olmaksızın yetkisiz genel başkan imzasıyla akdedilen 18/3/2013 tarihli protokolle kira sözleşmesinin K. Holding A.Ş.ye devrinin kararlaştırıldığını, hukuken geçerliliği bulunmayan devre rağmen taşınmazı kullanan K. Holding A.Ş.nin kira bedellerini ödemeyerek THK'yı zarara uğratmakta olduğunu belirterek 1/7/2017 tarihinden itibaren ödenmesi gereken kira bedelinin (351.392,40 Amerikan doları) O. Bank A.Ş. ile yaptığı alacağın temliki sözleşmesi gereği banka hesabına yatırılması gerektiğini, 2017 yılının 7, 8, 9, 10, 11. aylarının kiraları toplamı olan 1.756.962 Amerikan dolarının ödenmesi ile temerrüt nedeniyle tahliyeye karar verilmesi istemiyle K. Holding A.Ş. aleyhine Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesinde (Sulh Hukuk Mahkemesi) dava açmıştır. K. Holding A.Ş, davayı O. Bank A.Ş.ye ihbar etmiştir. O. Bank A.Ş yargılamada ferî müdahil olarak yer almıştır.

24. Sulh Hukuk Mahkemesi 5/3/2019 tarihinde davanın kira alacaklarının tahsiline yönelik talep yönünden başvurucunun aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine, tahliye talebi yönünden ise davanın kabulü ile temerrüt nedeniyle K. Holding A.Ş.nin taşınmazdan tahliyesine karar vermiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi davalı tarafça tebligatların şirket yetkilisine yapılmadığı gerekçesi ile geçersizliği ileri sürülmüş ise de yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapıldığını, kaldı ki İstanbul 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/801 E. sayılı dava dosyasına davalı tarafından sunulan 29/1/2018 tarihli dilekçede ihtarnamelerden bahsettiğini, bu kapsamda davalının davacı tarafından temerrüde konu ihtarnamelerden haberdar olduğunu belirtmiştir. Taraflar anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi (İstinaf Mahkemesi) 13/2/2020 tarihinde başvurucunun istinaf başvurusunun esastan reddine, K. Holding A.Ş.nin istinaf başvurunun kabulüne, davanın tahliye talebi yönünden reddine karar vermiştir. İstinaf Mahkemesi temerrüt nedeniyle tahliye davasında öncelikle kiraya verenin hukuken talep edebileceği bir kira alacağına sahip olması gerektiği, somut olayda THK'nin kira sözleşmesinden kaynaklanan tüm alacak hakkını dava dışı O. Bank A.Ş.'ye temlik ettiğine göre THK'nin kiracıdan kira bedeli isteme hakkı bulunmadığını, bu durumda kira bedellerinin tahsili için temerrüt ihtarı gönderme ve ihtar üzerine kira bedellerinin ödenmediğinden bahisle temerrüt nedeniyle tahliye isteme hakkı da bulunmadığını, kiracıya gönderilen 30/11/2017 ve 6/12/2017 tarihli ihtarların 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 12. ve 13. maddelerine uygun tebliğ edilmediğini ve K. Holding A.Ş.nin usulüne uygun tebliğ edilmeyen ihtarlardan haricen haberdar olduğunun kabul edilemeyeceğini ifade etmiştir.

25. Başvurucu, karara karşı temyize başvurmuştur. Temyiz dilekçesinde alacağın temliki sözleşmesinin borç ilişkisinin taraflarını değiştirmediğini, kiraya veren sıfatıyla tahliye isteme hakkı olduğunu, ihtarnamelerin K. Holding A.Ş.nin evrak memuru G.B.ye tebliğ edildiğini, bu tebligatın usulüne uygun olduğunu iddia etmiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi (Daire) 18/11/2020 tarihinde İstinaf Mahkemesi kararının onanmasına karar vermiştir. Yargıtay onama kararında kiraya verenin tahliye davası açmakta hakkı var ise de tebligatların usulsüzlüğü nedeniyle davanın reddine yönelik İstinaf Mahkemesi kararının sonucu itibarıyla doğru olduğunu belirtmiştir.

26. Nihai karar 19/12/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 4/1/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV . İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

27. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 56. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır."

28. 4721 sayılı Kanun'un 58. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Her derneğin bir tüzüğü bulunur.

Dernek tüzüğünde derneğin adı, amacı, gelir kaynakları, üyelik koşulları, organları ve örgütü ile geçici yönetim kurulunun gösterilmesi zorunludur.

Dernek tüzüğü, kanunun emredici hükümlerine aykırı olamaz."

...

29. 4721 sayılı Kanun'un 99. maddesi şöyledir:

"Dernek gelirleri, üye ödentisi, dernek faaliyetleri sonucunda veya dernek malvarlığından elde edilen gelirler ile bağış ve yardımlardan oluşur."

30. 4721 sayılı Kanun'un 100. maddesi şöyledir:

"Kamuya yararlı dernekler ve özel kanunlarla kurulan dernekler hakkındaki özel hükümler saklıdır. "

31. 28/6/1938 tarihli ve 3512 sayılı mülga Cemiyetler Kanunu'nun 37. maddesi şöyledir:

"Bir cemiyetin umumi menfaatlere hadim cemiyetlerden sayılması, Devlet Şurası kararı ile icra vekilleri heyetince tasdik olunmasına bağlıdır. "

32. 3512 sayılı mülga Kanun'un 38. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

"Türk Hava ve Türk çocuk esirgeme kurumu, icra vekilleri heyetince tasdikli ana nizamnamelerine ve kanunların kendilerine verdiği vazife ve selahiyetlerle idare olunurlar."

33. 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 27. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Kamu yararına çalışan dernekler, Cumhurbaşkanı kararıyla tespit edilir. Bir derneğin kamu yararına çalışan derneklerden sayılabilmesi için, en az bir yıldan beri faaliyette bulunması ve derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek üzere giriştiği faaliyetlerin topluma yararlı sonuçlar verecek nitelikte ve ölçüde olması şarttır.

...

Türkiye Kızılay Derneği ve Türk Hava Kurumunun tüzüklerini onaylamaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.

34. 7201 sayılı Kanun'un "Hükmi şahısların memur ve müstahdemlerine tebligat" başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mütat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. "

35. 7201 sayılı Kanun'un 32. maddesi şöyledir:

"Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.

Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur."

36. 25/1/2012 tarihli ve 28184 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in (Yönetmelik) "Tüzel kişilerin memur ve müstahdemlerine tebligat" başlıklı 21. maddesi şöyledir:

"(1) Tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları durumunda tebliğ, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.

 (2) Ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gereklidir.

 (3) Bu kişilerin de bulunmaması halinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve tebliğ, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır."

37. Yönetmelik'in 53. maddesi şöyledir:

"(1) Tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliği öğrenmiş ise geçerlidir. Aksi takdirde tebligat yapılmamış sayılır. Muhatap, her ne şekilde olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alırsa ya da bunların içeriğini öğrenirse tebliği öğrenmiş sayılır.

 (2) Muhatabın tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir.

 (3) Tebliğin usulüne aykırı yapılmış olması halinde, muhatabın tebliği öğrendiğinin ve bunun tarihinin iddia ve ispatı mümkün değildir."

B. Uluslararası Hukuk

38. Konuya ilişkin uluslararası hukuk kaynakları için bkz. Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. (4) [GK], B. No: 2017/36186, 28/12/2022, §§ 35-47.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

39. Anayasa Mahkemesinin 16/4/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

40. Başvurucu; kiracının altı ay boyunca kira bedelini ödemediğini, temerrüt ihtarının kiracı tarafından öğrenildiği tarihten itibaren süresi için tahliye davası açtığını, ihtarnamelerin usulsüz olduğu gerekçesiyle tahliye davasının reddedilmesinin adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, İstinaf Mahkemesi ve Daire kararında-tebligatın usulüne uygun bulunmamasına yönelik- yeterli gerekçe ve açıklama olmamasından yakınmıştır.

41. Bakanlık görüşünde; kamu tüzel kişilerinin bireysel başvuru yapamayacakları belirtildikten sonra İçişleri Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 25/11/2023 tarihli yazısında, THK Genel Başkanlığının 5253 sayılı Kanun'a tabi özel hukuk tüzel kişisi olduğunun bildirildiği, bu kapsamda THK Genel Başkanlığı tarafından yapılan mevcut başvurunun kabul edilebilirliğine dair yapılacak incelemede başvurucunun bireysel başvuruda bulunma ehliyeti olup olmadığı hususunun dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı THK'nın özel hukuk hükümlerine tabi olan kamu yararına bir dernek olduğunu vurgulamıştır. Başvurucu kamu tüzel kişilerinin sahip olduğu kamu gücü ayrıcalıklarından olan tek taraflı işlemler yapma, işlemlerin icrai nitelikte olması, kamulaştırma, istimval, devletleştirme gibi yetkilerinin olmadığını, personelin yarışma usulü ile göreve alınması söz konusu olmadığı gibi mallarına haciz uygulanabildiğini belirtmiş ve bireysel başvuru yapma ehliyeti olduğunu açıklamıştır.

B. Değerlendirme

42. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

 “(2) Kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamaz.”

44. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde kamu tüzel kişilerinin bireysel başvuruda bulunamayacakları düzenlenmiş olup anılan hükümde, başvuruya konu olayın özel hukuk ilişkisinden ya da kamu gücü kullanılmasından kaynaklanan bir durum olup olmadığı ayrımı yapılmamıştır (İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi [1. B.], No: 2013/1430, 21/11/2013, § 26). Bireysel başvuru, kamu gücünün kullanılmasından kaynaklanan hak ihlallerine karşı tanınan bir yol olduğundan kamu tüzel kişilerine bireysel başvuru hakkı tanınması bu anayasal kurumun hukuki niteliği ile bağdaşmamaktadır. Kamu tüzel kişilerinin kamu gücü kavramı kapsamına girdiği ve başvuru ehliyetlerinin bulunmadığı, Anayasa Mahkemesi denetiminden geçen ve Anayasa’ya aykırı bulunmayan açık kanun hükmüyle sabittir.

45. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan kuralın Anayasa’ya aykırılığı daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından incelemiştir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 148. maddesinde yer alan "herkes" ibaresinin kamu gücü kullanan kamu tüzel kişilerini de kapsadığı şekilde anlaşılmaya elverişli olmadığını, bu konuda kanun koyucunun bireysel başvuruda bulunma ile ilgili hak sahipleri yönünden takdir hakkının bulunduğunun da kabulü gerektiğini, bu nedenle 36. maddede yer alan "herkes" ibaresi ile 148. maddede yer alan "herkes" ibaresinin her iki maddede düzenlenen hak arama yollarının niteliğine uygun olarak yorumlanması gerektiğine karar vermiştir (AYM, E.2011/59, K.2012/34, 1/3/2012 sayılı karar).

46. Anayasa'da veya Anayasa'yla yetkili kılınan organlarca çıkarılan düzenlemelerde (kanun/Cumhurbaşkanlığı kararnamesi) açıkça kamu tüzel kişisi olarak nitelenen kuruluşların kamu gücünün parçası olduğunda tartışma yoktur. Bununla birlikte sadece ilgili mevzuatta kamu tüzel kişisi olduğu açıkça belirtilen kuruluşlar değil Anayasa'da ya da Anayasa'yla yetkili kılınan organlarca çıkarılan düzenlemelerde kamu tüzel kişisi olduğu açıkça belirtilmeyen hatta özel hukuk tüzel kişisi olarak tanımlanan ancak kamuyla bağlantılı bulunan tüzel kişiler de kamu gücünün bir parçası olarak kabul edilmektedir (kamuyla bağlantılı şirketlerin başvuru ehliyeti konusundaki ilkeler yönünden bkz. Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. (4), §§ 56-61).

47. Anayasa Mahkemesinin norm denetimi kapsamında verdiği kararlarında vurguladığı üzere bir tüzel kişiliğin özel hukuk hükümlerine tabi olması tek başına onun kamu gücünün bir parçası, dolayısıyla kamuyla bağlantılı olup olmadığı noktasında belirleyici olmaz (AYM, E.2013/49, K.2013/125, 31/10/2013; E.2014/177, K.2015/49, 11/6/2015; ayrıca bireysel başvuru kapsamında verilen karar için bkz. Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, § 113). Kamu gücüyle donatılan, dolayısıyla kamuyla bağlantılı özel hukuk tüzel kişileri de kamu gücünün bir parçasıdır (Aydın İmar Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2018/10972, 29/7/2022, § 35).

48. Bir tüzel kişiliğin kamuyla bağlantılı olup olmadığı değerlendirilirken sadece ilgili kanundaki tanımlamaya bakılmamalı; yürüttüğü hizmetin niteliği, kamu gücü ayrıcalıklarıyla donatılıp donatılmadığı (kamu gücünün kullanımına katılıp katılmadığı), idari ve fiilî yönden kamu otoritelerinden bağımsızlığının derecesi gözönünde bulundurulmalıdır (Aydın İmar Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, § 36). Tüzel kişiliğin yürüttüğü hizmetin kamusal yönünün bulunup bulunmadığı ve tekel biçiminde, rekabete kapalı olarak icra edilip edilmediği önemlidir. Ayrıca tüzel kişiliğin kazanç gütme amacını taşıyıp taşımadığı da irdelenecek kriterlerden biridir (Aydın İmar Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, § 37).

49. Tüzel kişiliğin kamu gücü ayrıcalıklarıyla donatılıp donatılmadığı tespit edilirken şu unsurlar dikkate alınır: tek yanlı işlemler yapma yetkisi, resen icra yetkisi, işlemlerinin hukuka uygunluk karinesinden yararlanıp yararlanmadığı, mallarının statüsü ve haczedilebilirliği, alacakları için özel bir statü öngörülüp öngörülmediği, personelinin statüsü, zorunlu üyelik ve zorunlu aidat uygulamasının bulunup bulunmadığı, işlem ve eylemlerinin kamu hukuku kuralları çerçevesinde idari yargı kolunda denetlenip denetlenmediği (Aydın İmar Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, § 38).

50. Kamu gücünün kullanımına katılmasa bile bir tüzel kişilik kamu otoritelerine bağımlı olarak faaliyetlerini yürütüyorsa bu takdirde söz konusu tüzel kişiliğin kamuyla bağlantılı olduğu sonucuna ulaşılabilir. Tüzel kişiliğin kamu otoritelerinden yeterli ölçüde bağımsız olup olmadığının değerlendirilmesinde dikkate alınacak kriterlerin tüketici bir biçimde önceden belirlenmesi mümkün olmadığından her somut olayın kendi koşulları içinde değerlendirmesi yapılmalıdır. Bu bağlamda yapılacak değerlendirmede kuruluş senedi veya ana sözleşmesinin kamusal işlemlerle onaylanıp onaylanmadığı, kamusal kararlara dayalı olarak tasfiyeye tabi olup olmadığı, faaliyetlerinin finansmanı için büyük ölçüde kamu kaynaklarını kullanıp kullanmadığı, finansmanın kamu dışındaki aktörlerce sağlanıp sağlanmadığı, faaliyetlerini nasıl yürüteceğinin kamu makamlarınca belirlenip belirlenmediği, faaliyetlerinde kamu mülklerini kullanıp kullanmadığı, mal varlığı üzerinde devletin uygun gördüğü şekilde tasarrufta bulunup bulunmadığı, sermayesinin devlete ait olup olmadığı, yönetiminde siyasi otoritenin ağırlığının bulunup bulunmadığı, doğrudan devlet kurumlarının yönetimi altında olup olmadığı hususları dikkate alınır (Aydın İmar Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, § 39).

51. Bu açıklamalar ışığında THK, özel bir kanunla kurulmuş veya resmî olarak idare teşkilatı içinde tanımlanmış bir tüzel kişilik olmayıp 4721 sayılı Kanun ve 5253 sayılı Kanunlar çerçevesinde faaliyet yürütmektedir. Öte yandan THK'nın mallarına, alacaklarına ve personeline diğer derneklerden farklı statü tanınmamış; mallarına haczedilemezlik ayrıcalığı sağlanmamıştır. THK, resen icra yetkisi ve işlemlerinin hukuka uygunluk karinesinden yararlanması gibi ayrıcalıklarla da donatılmamıştır.

52. Buna karşılık THK Büyük Genel Kurulu ve Genel Yönetim Kurulunda kamu görevlilerinin yer aldığı görülmektedir. Dernek tüzüğüne göre Büyük Genel Kurulda TBMM başkanı, başbakan, genelkurmay başkanı, kara kuvvetleri komutanı, deniz kuvvetleri komutanı, hava kuvvetleri komutanı, jandarma genel komutanı, Ankara valisi, Ankara büyükşehir belediye başkanı ve THK genel başkanlığı yapanlar, Başbakanlıktan daire başkanı veya daha üst düzeyde bir delege, Savunma Sanayii Müsteşarlığından daire başkanı veya daha üst düzeyde bir delege, Hava Kuvvetleri Komutanlığı kurmay başkanı, Genelkurmay Harekât Başkanlığından iki delege, KKK'lığı Havacılık Daire Başkanlığından iki general veya şube müdürü düzeyinde delege, Dz.K.K. ve J.Gn.K.lığından birer delege, Hv.K.K.lığından muvazzaf veya emekli general ile şube müdürü düzeyinde toplam beş delege, sosyal yardımlaşma ve dayanışma genel müdürü, Diyanet İşleri Başkanlığından, Türkiye Kızılay Derneğinden, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundan birer delege, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri, Millî Eğitim, Tarım ve Köyişleri, Kültür ve Turizm ile Çevre ve Orman Bakanlıklarından daire başkanı veya daha üst düzeyde birer delege, TRT, DHMİ, Sivil Havacılık, Posta ve Telgraf Teşkilatı ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüklerinden birer delege, mesleki ve teknik yönden havacılık eğitimi veren üniversitelerden birer delege, Muhtarlar Federasyonundan bir delege, Ankara’daki her üniversiteden ve GATA'dan öğretim üyesi olmak kaydıyla birer delege bulunmaktadır.

53. THK'nın yönetim organlarının kamu görevlilerinden oluşması THK'nin kamu otoritesinden bağımsız bir yapısının bulunmadığını, dolayısıyla kamu gücünün bir parçasını oluşturduğunu düşündürmeye elverişli olsa da tek başına bu özellikten hareketle THK'nın kamuyla bağlantılı tüzel kişi olduğu sonucuna varılamaz. THK'nın kamu gücü ayrıcalıklarıyla donatılmamış olması karşısında yöneticilerinin kamu görevlisi olması THK'nın niteliğini etkileyecek bir ağırlığa ulaşmamaktadır. THK'nın karar organlarında kamu görevlilerinin olması THK'nın kamu gücü ayrıcalıklarıyla donatılması hâlinde bir anlam ifade edecektir. Kamu gücü ayrıcalıkları bulunmayan THK'nın sırf Büyük Genel Kurul ve/veya Yönetim Kurulu üyelerinin kamu görevlisi olmasından hareketle kamu gücünün bir parçası olduğu sonucuna ulaşılamaz. Aksi takdirde kurucu ve yöneticilerinin kamu görevlisi olduğu tüm derneklerin kamu gücünün kullanımına katılan tüzel kişi olduğunun kabul edilmesi gerekecektir. Öte yandan THK'nın yönetim kurulu üyelerinin üst düzey kamu görevlilerden oluşmasının kanuni bir düzenlemeye değil dernek tüzüğüne dayandığının altını çizmek gerekir. Bu itibarla kanuna dayalı zorunlu yöneticilik uygulamasının bulunmadığı not edilmelidir.

54. Bunun yanında THK'nın mali kaynaklarının kural olarak bağışlardan, kendi mal ve işletmelerinin gelirlerinden oluştuğuna da dikkat çekmek gerekir. Bu manada THK'nın kamuya yararlı dernek statüsünde olması sebebiyle bazı vergisel muafiyetlerden yararlandığı bir gerçektir. Vergi muafiyeti, bağışık tutulan vergi miktarından derneğin kazanç sağlaması sonucunu doğurduğundan kamuya yararlı dernek statüsüyle derneğe dolaylı olarak kamu kaynağı aktarıldığı söylenebilir. Ancak bu durumun kamuya yararlı tüm dernekler için geçerli olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla kamuya yararlı dernek statüsü de THK'nın kamu gücünün bir parçası olduğu hükmüne varılması için yeterli görülmemiştir.

55. Sonuç olarak kurucu ve yöneticilerinin üst düzey kamu görevlilerden oluşmasına ve kamu yararı taşıyan faaliyetlerde bulunmasına karşın kamu gücüyle donatılmadığı, faaliyetlerinin kanunla kamu hizmeti olarak tanımlanmadığı, gelir kaynaklarının büyük ölçüde bağışlardan oluştuğu, kamu gelirlerinden doğrudan THK'ya pay aktarılmadığı dikkate alındığında THK'nın kamu gücünün bir parçası olduğu sonucuna varılması mümkün görünmemektedir.

56. Bu açıklamalar dikkate alındığında THK'nın kamu tüzel kişisi olmaması, kamu gücü yetkileri kullanmaması, kamuya bağlılığı yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olması gibi hususlar bir bütün hâlinde dikkate alındığında başvurucunun kişi bakımından başvuru yapmaya ehliyeti olduğu kabul edilmelidir.

57. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. İncelemenin Kapsamı ve Yöntemi

58. Kamuyla bağlantılı bir tüzel kişilik olarak kabul edilmeyen THK'nın akdettiği kira sözleşmesininin özel hukuk hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir borç ilişkisi olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kira sözleşmesi ile ilgili uyuşmazlığın iki özel hukuk kişisi arasında cereyan eden bir uyuşmazlık olarak kabulü gerekir. Bu durumda eldeki başvurunun mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülükler kapsamında incelenmesi zorunludur.

b. Mülkün Varlığı

59. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumu değerlendirilmelidir (Cemile Ünlü [2. B.], B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu [1. B.], B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).

60. Somut olayda tahliye davasına konu olan taşınmaz başvurucunun mülkiyetinde olduğundan mülkün varlığı noktasında tartışma bulunmamaktadır.

c. Genel İlkeler

61. Mülkiyet hakkının korunmasının devlete birtakım pozitif yükümlülükler yüklediği hususu Anayasa'nın 35. maddesinin lafzında açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de bu güvencenin sadece devlete atfedilebilen müdahalelere yönelik sınırlamalar getirdiği, bireyi üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korumasız bıraktığı düşünülemez. Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının nedeni gerçek anlamda koruma sağlanmasıdır. Buna göre anılan maddede bir temel hak olarak güvence altına alınan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Gerçek anlamda koruma sağlanması için devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülükleri de olmalıdır. Dolayısıyla Anayasa'nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bağlamda söz konusu pozitif yükümlülükler, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (Türkiye Emekliler Derneği [1. B.], B. No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-38; Eyyüp Boynukara[1. B.], B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limitet Şirketi [2. B.], B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 43).

62. Devletin pozitif yükümlülükleri, mülkiyet hakkına yapılan müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal yolları da içeren etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma, oluşturulan bu hukuksal çerçeve kapsamında yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etme sorumluluklarını da içermektedir (Selahattin Turan [1. B.], B. No: 2014/11410, 22/6/2017, § 41).

63. Özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda tarafların birbirleriyle çatışan menfaatleri bulunmaktadır. Dolayısıyla tarafların karşı karşıya gelen menfaatleri çerçevesinde mülkiyet hakkını korumakla yükümlü bulunan devletin maddi ve usule ilişkin pozitif yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği dikkate alınarak sonuca varılmalıdır. Bu bağlamda ilk olarak belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığı irdelenmelidir (Hüseyin Ak [1. B.], B. No: 2016/77854, 1/7/2020, § 53).

64. İkinci olarak başvuruculara mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye etkin bir biçimde itiraz edebilme, savunma ve iddialarını yetkili makamlar önünde ortaya koyabilme olanağının tanınıp tanınmadığı incelenmelidir. Anayasa'nın 35. maddesi usule ilişkin açık bir güvenceden söz etmemektedir. Bununla birlikte mülkiyet hakkının gerçek anlamda korunabilmesi bakımından bu madde, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade edildiği üzere mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini kapsamaktadır. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak yapılmalıdır (Züliye Öztürk [1. B.], B. No: 2014/1734, 14/9/2017, § 36; Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, § 71).

65. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili, esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekir (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 52).

66. Son olarak ise başvurucunun mülkiyet hakkını koruyacak ve yeterli güvenceler sağlayacak hukuksal mekanizmaların oluşturulup oluşturulmadığı incelenmelidir. Özel kişilerin mülkiyet haklarının çatıştığı bu gibi durumlarda bunlardan hangisine üstünlük tanınacağının takdiri, kanun koyucuya ve somut olayın koşulları gözönünde bulundurularak derece mahkemelerine ait bir yetkidir. Bununla birlikte her iki tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir sonuca yol açmaması gerekir. Menfaatler dengesinin kurulmasında taraflardan biri aleyhine bireysel olarak aşırı ve olağan dışı bir külfetin yüklenmesi pozitif yükümlülüklerin ihlali sonucunu doğurabilir. Olayın bütün koşulları ve taraflara tanınan tüm imkânlar ile tarafların tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak menfaatlerin adil bir şekilde dengelenip dengelenmediği değerlendirilmelidir (Faik Tari ve Sultan Tari, [2. B.], B. No: 2014/12321, 20/7/2017, § 52).

d. İlkelerin Olaya Uygulanması

67. Olayda başvurucu, ödenmeyen kira bedellerinin tahsili iletemerrüt nedeniyle tahliyeye karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Yargılamanın sonucunda dava tahliye istemi yönünden ihtarnamelerin kiracıya usulüne uygun biçimde tebliğ edilmediğinden esastan reddedilmiştir. İstinaf Mahkemesi kiracının usulüne uygun tebliğ edilmeyen ihtarlardan haricen haberdar olduğunun kabul edilemeyeceğini de belirtmiştir.

68. Pozitif yükümlülükler yönünden yapılacak incelemede öncelikle iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının başvurucuya tanınıp tanınmadığı değerlendirilmelidir. Bu bağlamda başvurucunun iddia ve itirazlarını ilk derece mahkemesi, İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay önünde ileri sürme hususunda hiçbir engelle karşılaşmadığı, kendisini avukatla temsil ettirebildiği görülmüştür.

69. Somut olayda başvurucu, ihtarnamelerin usulüne uygun biçimde tebliğ edildiğini iddia ederek tebligata ilişkin kurallarının somut olaya hatalı uygulandığından yakınmıştır. Başvurucuya göre İstinaf Mahkemesi ve Daire kararında ihtarnamelerin neden usulsüz olduğuna ilişkin yeterli bir açıklama ve gerekçe bulunmamaktadır.

70. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında tebligat hukukuna ilişkin olay ve olguları değerlendirme görevi yoktur. Bu aşamada belirtmek gerekir ki delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanması yetkisi kural olarak -keyfî olmadığı veya açık ve bariz bir takdir hatası içermediği sürece- mahkemelere aittir. Ancak başvurucu, 6/3/2020 tarihli temyiz dilekçesinde ihtarnamelerin usulüne uygun şekilde şirket evrak memuruna tebliğ edildiğini, bunun kaşeli ve mühürlü biçimde tevsik edildiğini açıklamış; tebligatın usulsüz olduğuna yönelik İstinaf Mahkemesi ve Daire kararlarında yeterli açıklama ve gerekçe olmadığından yakınmıştır. Dolayısıyla başvurucunun bu iddiası nedeniyle mülkiyet hakkının korunmasına yönelik usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilip getirilmediği değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır. Mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için mahkeme kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunması zorunludur.

71. 7201 sayılı Kanun ve Yönetmelik'in amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, muhatapların bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Bu kapsamda tebligat işlemi bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olup gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak 7201 sayılı Kanun ve Yönetmelik'te emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. 7201 sayılı Kanun'un ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır. (bkz. Hukuk Genel Kurulu, 4/11/2024, E.2023/6384, K.2024/5924; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 5/11/2024, E.2024/4152, K.2024/9242).

72. 7201 sayılı Kanun'un 13. maddesi ile Yönetmelik'in 21. maddesi gereğince tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir hâlde olmaları durumunda tebliğ, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibarıyla tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gereklidir. Bu kişilerin de bulunmaması halinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve tebliğ, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır Yargıtay'ın yerleşik içtihadı da bu yöndedir (bkz. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, E.2024/12054, K.2024/13699; Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, E.2024/4642, K.2024/10314; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, E.2024/6651, K.2024/8915).

73. Bunun yanında 7201 sayılı Kanun'un 32. maddesinde tebligatın usulüne aykırı yapılması hâlinde muhatap tebliğe muttali olmuş ise tebligatın geçerli sayılacağı, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği hususu düzenlenmiştir. Yine Yönetmelik'in 53. maddesinde tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabın tebliği öğrenmesi hâlinde geçerli olacağı, aksi takdirde tebligatın yapılmamış sayılacağı, muhatabın her ne şekilde olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alması ya da bunların içeriğini öğrenmesi hâlinde tebliği öğrenmiş sayılacağı, muhatabın tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği, tebliğin usulüne aykırı yapılması hâlinde muhatabın tebliği öğrendiğinin ve bunun tarihinin iddia ve ispatının mümkün olmadığı belirtilmiştir.

74. Somut olayda Ankara 54. Noterliği'nce tebliğe çıkarılan 30/11/2017 ve 6/12/2017 tarihli ihtarnamelerin tebliğ mazbataları incelendiğinde ihtarnamelerin şirketin daimî çalışanı/şirket evrak memuruna "Tebliğ edildi." kaşesiyle, G.B. tarafından imza karşılığı alındığı görülmektedir. Sulh Hukuk Mahkemesi yapılan tebligatların usulüne uygun olduğuna karar vermişken İstinaf Mahkemesi tebligatların usulsüz olduğuna karar vermiştir (bkz. § 24). Hükmün onanmasına ilişkin Yargıtay kararında da İstinaf Mahkemesi kararına atıf yapılmakla yetinilmiştir. Buna karşılık İstinaf Mahkemesi ve Daire kararlarında tebligatın hangi yönden usulsüz olduğu konusunda herhangi bir gerekçe ortaya konulmamıştır. Bu itibarla gerek İstinaf Mahkemesi gerekse Daire kararında başvurucunun davasının sonucuna etkili olabilecek mahiyetteki iddia ve itirazlarına cevap verecek nitelikte yeterli bir gerekçe içermediği tespit edilmiştir. Bu sebeple mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır.

75. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

76. Başvurucu, yeniden yargılama isteminde bulunmuştur.

77. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

78. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da başka bir karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

VII. HÜKÜM

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesine (E.2019/1821, K.2020/87) iletilmek üzere Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesine (E.2018/385, K.2019/342) GÖNDERİLMESİNE,

D. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığı [1. B.], B. No: 2021/179, 16/4/2025, § …)
   
Başvuru Adı TÜRK HAVA KURUMU GENEL BAŞKANLIĞI
Başvuru No 2021/179
Başvuru Tarihi 4/1/2021
Karar Tarihi 16/4/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tahliye davasının temerrüt ihtarlarının usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Sözleşme (Kamu kurumlarının taraf olduğu) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi