TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSA AYDIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/19392)
|
|
Karar Tarihi: 26/3/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Aydın DEMİREL
|
Başvurucu
|
:
|
Musa AYDIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet ERDEM
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, kanuni şartları mevcut olmadığı hâlde hakkında iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme tedbirlerine başvurulması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, gözaltına alındığı tarihte Halkların Demokratik Partisi (HDP) Gaziantep il başkanıdır. Başvurucu hakkında Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından PKK/KCK silahlı terör örgütünün Gaziantep yapılanmasının ortaya çıkarılmasına yönelik soruşturma başlatılmıştır.
3. Soruşturma dosyasından tespit edilebildiği kadarıyla başvurucunun KCK yapılanması içerisinde olduğuna ilişkin ve tutuklanmasına dayanak teşkil eden eylemleri şunlardır:
- İçeriğinin tamamen KCK faaliyetlerine yönelik olduğu, A.Ö. için yapılan açlık grevlerinin sahiplenildiği, terör örgütü üyelerinden şehit olarak bahsedilen, 14/7/1982 tarihinde yapılan ve 14 Temmuz direnişi olarak isimlendirilen ölüm orucu eylemlerine atfen yapıldığı değerlendirilen 14-15/7/2019 tarihinde gerçekleştirilen HDP Bölge toplantısına katılması,
- A.Ö.ye uygulanan sözde tecriti protesto etmek için intihar eden terör örgütü üyesi [A.B.nin] örgüt içinde değer ailesi olarak da bilinen ailesine ziyarette bulunması (söz konusu ailenin KCK yapılanmasında olduğu değerlendirilen kişiler tarafından sürekli olarak ziyaret edilerek bu kişinin bir simge hâline getirilmeye çalışıldığına yönelik bilgiler bulunmaktadır) ve örgüt lehine sloganların atıldığı bu kişiye ait cenaze törenine katılması,
- A.Ö.ye uygulanan sözde tecriti protesto etmek için başlatılan ve bu şahsın sözde talimatına binaen sonlandırılan açlık grevlerine destek amaçlı İnsan Hakları Derneği tarafından ceza infaz kurumu önünde düzenlenen, örgüt lehine sloganların atıldığı basın açıklamasına katılması (başvurucunun katılım sağladığının teknik araçlarla izleme ile tespit edildiğine yönelik bilgi mevcuttur), yine 26/5/2019 tarihinde açlık grevinin sonlandırılmasının duyurulması için HDP il teşkilatının binasında düzenlenen basın açıklamasına katılması,
- Teknik araçlarla izleme ile tespit edildiği üzere, başvurucunun değer ailesine dâhil olduğu bilinen T.A. isimli şahısla görüşmesi, ayrıca A.Ö.ye uygulanan sözde tecriti protesto etmek için başlatılan açlık grevine destek amacıyla M.K. isimli şahısla birlikte hareket etmesi,
- Teknik araçlarla izleme ile tespit edildiği üzere, 30/6/2019 tarihinde HDP il teşkilatının binasında gerçekleştirilen, terör örgütüne müzahir sitelerde duyurulan, Gençlik Meclisinin kurulmasının ilan edildiği toplantıya katılması (Gençlik Meclisinin KCK gençlik yapılanması içerisinde yer aldığı, Gençlik Meclisinin ilanının PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olan ve kampta eğitim almış olan E.T. isimli terör örgütü üyesi tarafından gerçekleştirildiği ve bu kişinin gençlik örgütlenmesini sağlamak üzere görevlendirildiği bilgisi bulunmaktadır),
- Teknik araçlarla izleme ile tespit edildiği üzere, Gençlik Meclisini ilan eden ve gençlik örgütlenmesini sağlamak üzere görevlendirilen, PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi E.T. isimli şahıs tarafından düzenlenen halı saha maçına katılması (bu etkinliğe KCK yapılanmasında olduğu değerlendirilen kişilerin gittiği ve etkinliğin gençlik örgütlenmesini sağlamak amacıyla gerçekleştirildiği bilgisi bulunmaktadır),
- Teknik araçlarla izleme ile tespit edildiği üzere, KCK yapılanmasının sözde alternatif millet meclisi olarak kurduğu Demokratik Toplum Kongresi (DTK) meclisinin delege seçimine ilişkin olarak gerçekleştirilen ve DTK divan başkanlarının da katıldığı toplantıya katılması (il eş başkanlarının DTK doğal delegesi olması nedeniyle il başkanı olan başvurucunun da DTK doğal delegesi olduğu değerlendirmesi bulunmaktadır),
4. Başvurucu 14/7/2020 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan gözaltına alınmış, Gaziantep 4. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik) tarafından 16/7/2020 tarihinde müsnet suçtan tutuklanmıştır. Tutuklama kararının gerekçesi şöyledir:
"Şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, şüphelinin PKK/KCK terör örgütü ele başısı [A.Ö.ye] uygulanan sözde tecriti protesto etmek için intihar eden [A.B.nin], örgüt lehine sloganların atıldığı cenazesine katıldığı, şüphelinin örgüt içinde değer ailesi olarak da bilinen ailelere yönelik ziyaret faaliyetlerinde bulunduğu, şüphelinin PKK/KCK terör örgütü ele başısı [A.Ö.ye] uygulanan sözde tecriti protesto etmek için İHD tarafından basın açıklamasına katıldığı, terör örgütü lehine faaliyet gösterilen KCK yapılanmasına ilişkin 26/5/2019 tarihli toplantıya katıldığı, terör örgütünün gençlik yapılanması tarafından yapılan toplantılara katıldığı, 7/7/2019 tarihinde DTK delege seçimi konusunda DTK eş başkanlarının katılımı ile yapılan toplantılara katıldığı, bu faaliyetlerin parti faaliyeti kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu hususun yargılama aşamasında somutlaşacağı, dosya kapsamında elde edilen fiziki takip tutanakları, arama ve el koyma tutanakları içeriği ile birlikte toplanan diğer delillerin niteliği dikkate alındığında şüphelinin üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin varlığı, atılı suçun CMK 100. maddede yazılı katalog suçlardan olduğu, şüpheli üzerine atılı suç için öngörülen ceza miktarının alt ve üst haddi ve öngörülen ceza ve güvenlik tedbiri nazara alındığında tutuklamanın haksızlığa yol açmayacak mahiyette ölçülülük ilkesine aykırı olmayacağı, tutuklama ile hedeflenen amaca adli kontrol kararı ile ulaşmanın mümkün olmaması... [nedeniyle tutuklanmasına karar verilmiştir.]."
5. Başvurucunun tutuklama kararına karşı çeşitli tarihlerde yaptığı itirazlar 24/8/2020, 27/8/2020, 1/9/2020 ve 9/9/2020 tarihlerinde üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, delillerin toplanmasına devam edilmesi, atılı suçun katalog suçlardan olmasından bir tutuklama nedeninin yasa gereği var olması, isnat edilen suç için yasada öngörülen cezaların niteliği ile alt ve üst sınırı birlikte değerlendirildiğinde tutuklama koruma tedbirinin ölçülülük ilkesine uygun olması ve adli kontrol hükümlerinin bu aşamada yetersiz kalacağı gerekçeleriyle sulh ceza hâkimliklerince reddedilmiştir.
6. Başsavcılık tarafından başvurucu ve diğer 39 şüpheli hakkında 16/10/2020 tarihinde iddianame düzenlenmiş ve başvurucuya silahlı terör örgütüne üye olma suçu isnat edilmiştir.
7. İddianamenin kabulüyle açılan dava, Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ağır Ceza Mahkemesi) görülmeye başlanmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, 3/11/2020 tarihindeki tensip kararıyla suçun vasıf ve mahiyeti, delil durumu, tape kayıtları, dijital inceleme raporları, fiziki takip tutanakları, arama ve el koyma tutanakları ışığında atılı suçun işlendiğine yönelik kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, müsnet suçun katalog suçlardan olduğu, öngörülen ceza miktarı da dikkate alındığında bu aşamada verilecek adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı gerekçesiyle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 6/1/2021 tarihinde de aynı gerekçelerle tutukluluk hâlinin devamına ve bu yargılamanın yine hakkında yürütülen bağlantılı bir diğer yargılamayla birleştirilmesine karar vermiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 18/2/2021 tarihinde de aynı gerekçelerle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
8. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 18/3/2021 tarihinde aynı gerekçeyle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Başvurucu müdafii tarafından, tutukluluğun devamına ilişkin karara itiraz edilmiş olup itirazın sonucuna dair bir belgeye rastlanmamıştır. Başvurucu 16/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Ağır Ceza Mahkemesi 11/5/2021 tarihinde başvurucu ve bazı şüphelilerin tahliyesine ve hakkında yurt dışına çıkış yasağı ile ikamet ettiği ili terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına, bazı şüphelilerin ise tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Tahliye gerekçesi olarak delillerin tamamının toplanmış olması nedeniyle delil karartma şüphesinin bulunmaması, sabit ikametgâh sahibi olmaları nedeniyle kaçma şüphesi bulunmaması, tutuklu kalınan süre gözetildiğinde tutuklama tedbirinden elde edilecek amacın adli kontrol tedbiri ile de sağlanabileceği hususları belirtilmiştir. Başvurucu hakkındaki ikamet ettiği ili terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri de sonraki süreçte kaldırılmıştır.
10. Ağır Ceza Mahkemesi 6/1/2022 tarihinde başvurucu hakkında birleşen üç yargılamaya konu eylemleri nedeniyle mahkûmiyet kararlarına hükmetmiştir. Başvurucu bireysel başvurunun konusunu oluşturan tutuklama tedbirine dayanak teşkil eden eylemleri nedeniyle silahlı terör örgütüne üyelik suçundan neticeten 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmıştır. Başvurucu diğer eylemleri nedeniyle de ayrıca silahlı terör örgütü üyeliği ve silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından hapis cezasıyla cezalandırılmıştır.
11. Bu karara yönelik olarak istinaf talebi Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin (Daire) 24/5/2024 tarihli kararıyla esastan reddedilmiştir. Yargılama hâlen Yargıtay aşamasında derdesttir.
12. Komisyonca, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. İLGİLİ HUKUK
13. Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 20/1/2020 tarihli ve E.2019/5611, K.2020/1360 kararının ilgili kısmı şöyledir:
"16-22 Mayıs 2007 tarihleri arasında gerçekleştirilen PKK/KONGRE-GEL terör örgütünün 5. Genel Kurulunun sonuç bildirisinde ilan edilen KCK'nın, silahlı terör örgütünün elebaşısı [A.Ö.nün] örgütün amacı doğrultusunda tabana yayılmasını sağlamak amacıyla ortaya koyduğu 'Kent Meclisleri, Demokratik Siyaset Akademisi, Demokratik Toplum Kongresi ve Kooperatifler Hareketi' şeklindeki dört ayaklı bir paradigmadan oluştuğu, bu paradigmanın üçüncü ayağı olan Demokratik Toplum Kongresinin (DTK), sözde kurucu meclis işlevi gören bir yapılanma olduğu ve Kuzey Kürdistan Parlamentosu/Meclisi olarak nitelendirildiği, terör örgütünün hedefi olan demokratik özerklik stratejisini hayata geçirmek için örgüt elebaşısının talimatları doğrultusunda kurulduğu, KCK/TM parlamento yapısını oluşturan sözde yasama organı olduğu, genel kurul, daimi meclis, başkanlık divanı, yürütme kurulu ve komisyonlar gibi organlarının bulunduğu, çalışma usulüne ilişkin sözde iç tüzüğünün olduğu, demokratik özerkliği gerçekleştirmek amacıyla siyasi parti, dernek, sendika ve sivil toplum kuruluşlarını örgütleyerek konferans ve çalıştaylar düzenlediği, örgütlenme yapısı itibarıyla KCK ile özdeşlik gösterdiği, bileşenlerinin KCK yapılanması içinde yer alan sözde kent meclisleri, ilçe meclisleri, mahalle meclisleri ve köy komünlerinin olduğu, delege ve üyelerinin anılan bu sözde meclis üyeleri ile bazı milletvekilleri, belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri olduğu, yaptığı kongre ve konferanslar sonucunda 14 Temmuz 2011 tarihinde demokratik özerklik ilan edildiği ve 27 Aralık 2015 tarihinde demokratik özerk bölgelerin oluşturulmasının istendiği ve ayrıca öz yönetim ilanlarına sahip çıkıldığı tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden anlaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında silahlı terör örgütü elebaşı olan [A.Ö.nün] talimatı doğrultusunda KCK'nın dört ayaklı paradigmasından biri olarak kurulup faaliyet gösterdiği anlaşılan Demokratik Toplum Kongresinin eş başkanlığını yapan suç tarihinde aynı zamanda bir siyasi partinin de milletvekili olan sanığın;
... Demokratik Toplum Kongresinin olağanüstü kongresinde yer aldığı, örgüte müzahir internet sitelerinde yer alan çağrılar üzerine gerçekleştirilen çeşitli yasa dışı gösterilere katıldığı ve terör örgütü propagandasına dönüşen konuşmalar yaptığı şeklindeki sübut bulan eylemlerinin, salt siyasi bir faaliyet olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından bir bütün hâlinde silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil üyesi olma ve terör örgütü propogandası yapma suçlarını oluşturduğuna ilişkin mahkemenin kabulü dosya kapsamına uygun bulunmakla, sanık müdafilerinin bir siyasi partinin milletvekili olarak yürütülen siyasi faaliyetlerin suç sayılmak suretiyle sanığın cezalandırıldığına ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir."
III. DEĞERLENDİRME
A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
14. Başvurucu; suç işlediğine dair kuvvetli belirti olmamasına rağmen tutuklandığını, kendisi tarafından gerçekleştirilmeyen veya siyasi faaliyette bulunma hakkı ile örgütlenme özgürlüğü kapsamında kalan eylemlerin kuvvetli belirti olarak nitelendirildiğini ifade ederek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ve bu hakla bağlantılı olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 18. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; bazı kararlara atıf yaparak tutuklamanın hukukiliğine dair iddianın değerlendirilmesinin Anayasa Mahkemesinin takdirinde olduğunu bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
15. Anayasa Mahkemesi içtihadına göre tutuklama tedbirinin uygulandığı yargılama neticesinde verilen kararın kesinleşmiş olması hâlinde başvurucunun tutuklamanın hukuka aykırı olduğu iddiasına yönelik olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında tazminat davası açılabilecektir (birçok karar arasından bkz. Reşat Ertan [1. B.], B. No: 2013/5700, 15/4/2015, § 26; Ömer Köse [2. B.], B. No: 2014/12036, 16/11/2016, § 34; Eyyüp Güneş [GK], B. No: 2017/28308, 21/10/2021, § 88; Murat Ağırel ve diğerleri [GK], B. No: 2020/11655, 7/4/2022, §§ 23-26). Somut olayda başvurucu hakkındaki hüküm henüz kesinleşmemiştir. Dolayısıyla açıkça dayanaktan yoksun olmayıp kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale, temel hak ve özgürlüklerin olağan dönemde sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan [1. B.], B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 60).
17. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri belirtilmiştir (Halas Aslan, § 57). Buna göre tutuklama ancak "suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler" bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamada meşru bir amacın olması için ön koşul, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bu husus, tutuklama tedbiri için aranan olmazsa olmaz unsurdur. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir. İnandırıcı delil sayılabilecek olgu ve bilgilerin niteliği büyük ölçüde somut olayın kendine özgü şartlarına bağlıdır (Mustafa Ali Balbay [1. B.], B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).
18. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, PKK/KCK silahlı terör örgütünün üyesi olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
19. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
20. Anayasa Mahkemesi Leyla Güven ([GK], B. No: 2018/26689, 7/4/2022, §§ 70-76) başvurusunda, başvurucunun DTK eş başkanı olmasının yanı sıra yaptığı birtakım konuşmalar, katıldığı etkinlikler ve sosyal medya paylaşımları sonucu tutuklanmasına ilişkin olayda, terör suçlarına ilişkin davaların temyiz mercii olan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin kararındaki DTK'ya ilişkin tespitleri de dikkate alarak (bkz. § 13) terörle bağlantılı bir suç bakımından tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphenin mevcut olduğunu değerlendirmiştir. Benzer şekilde Mehmet Demir ([1. B.], B. No: 2020/29965, 3/5/2023, §§ 23, 25) başvurusunda, hakkında tutuklama tedbiri uygulanan başvurucunun DTK delegesi olduğuna dair belgeler ve telefon görüşmeleri dikkate alınarak silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği yönünde kuvvetli şüphenin bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
21. Somut başvuruda da, başvurucunun terör örgütü lehine faaliyet gösteren KCK yapılanmasına ilişkin toplantılara katıldığına, DTK doğal delegesi olduğuna ve DTK delege seçimi konusunda gerçekleştirilen toplantılara katıldığına dair tespit tutuklamaya dayanak olarak gösterilen diğer faaliyetleri ile birlikte gözetildiğinde Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki kuvvetli suç şüphesinin var olduğuna dair önceki tespitlerinden ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla belirtilen bu hususların tutuklama tedbirinin uygulanmasında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir.
22. Başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
23. Somut olayda başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında tutuklama nedeni olarak öncelikle isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve Kanun gereği "tutuklama nedeni varsayılabilen" suçlar arasında olmasına dayanılmış, ayrıca suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın alt ve üst sınırı ile işin önemi itibarıyla tutuklamanın ölçülü olduğu belirtilmiş ve adli kontrolün yetersiz kalacağına değinilmiştir. Tutukluluğa yönelik itirazın reddi kararlarında ise tutuklama nedenleri açıklanırken soruşturma konusu suçla ilgili delillerin henüz tam olarak toplanmadığı ve kaçma şüphesini engellemek için adli kontrolün yetersiz kalacağı ifade edilmiştir.
24. Kişinin mahkûmiyeti hâlinde alacağı hapis cezanın ağırlığı, kaçma şüphesinin varlığına işaret eden durumlardan biridir (bkz. Hüseyin Burçak [2. B.], B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). PKK'nın yurt içinde ve yurt dışındaki faaliyetleri dolayısıyla bu örgüte üye olmakla suçlanan başvurucunun serbest bırakıldığında yurt içinde saklanması veya yurt dışına çıkması ve burada barınması imkânı diğer kişilere göre çok daha fazladır (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Yıldırım Ataş [1. B.], B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 60). Bu itibarla somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Hâkimlik tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden tutuklama nedenlerinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.
25. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bu husus değerlendirilirken anayasal denetimin tutuklamaya ilişkin süreç ile tutuklama gerekçeleri üzerinden yapılması gerekir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 79; Mehmet Baransu (2) [2. B.], B. No: 2015/7231, 17/5/2016, § 136).
26. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir biçimde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri [2. B.], B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 162).
27. Başvurucunun tutuklanmasına temel olan soruşturma PKK/KCK silahlı terör örgütünün Gaziantep yapılanmasının açığa çıkarılmasına ilişkin olup soruşturmada birçok şüphelinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hususla birlikte başvurucunun terörle bağlantılı bir suç nedeniyle tutuklanmış olduğu da dikkate alındığında Hâkimliğin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 214; Devran Duran, § 64).
28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
29. Ayrıca tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak yukarıda yer alan tüm açıklamalar karşısında başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin Anayasa'da öngörülenin dışında siyasi bir amaçla gerçekleştirildiği iddiasının incelenmesini gerektiren bir durum söz konusu değildir.
B. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
30. Başvurucu; tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda kaçma şüphesi ve delilleri karartma nedenlerine ilişkin olarak ilgili ve yeterli bir gerekçenin bulunmadığını, bu kararlarda adli kontrol tedbirinin niçin yetersiz kaldığının tartışılmadığını, matbu gerekçelerle tutukluluğun devam ettirildiğini belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Başvurucunun bu iddiaları kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.
32. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak [2. B.], B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek [1. B.], B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan [2. B.], B. No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut olayda 11/5/2021 tarihinde tahliye edilen başvurucu yönünden anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı anlaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Başvurucu, kanuni şartları mevcut olmadığı hâlde hakkında iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme tedbirlerine başvurulması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Somut olayda başvurucu, bu başlık altındaki iddialarını soyut bir şekilde ileri sürmüş; müdahale nedeniyle hakkının ne şekilde ihlal edildiğine ilişkin açıklama yapmamış, başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün kendine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).
36. Açıklanan gerekçelerle bu bölümdeki iddiaların temellendirilememiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
37. Yukarıda ulaşılan sonuç karşısında başvurucunun tutuklama tedbirinin hukuki olmadığı iddiasıyla bağlantılı olarak ileri sürdüğü örgütlenme ve ifade hürriyetleri ile siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği iddialarının incelenmesi gerekli görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası bakımından Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.