TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞİLAN DELİPALTA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/21311)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Muhterem İNCE
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Şilan DELİPALTA
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Zelal Pelin DOĞAN
|
|
|
Av. Mehmet Ümit ERDEM
|
|
|
Av. Arman Çağan YAZİCİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/3/2021 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyon; başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Kadıköy Kaymakamlığı tarafından 2/2/2021 tarihli kararla COVID-19 salgını nedeniyle toplum sağlığının korunması, kamu düzeninin sağlanması, salgının yayılmasının engellenmesi amacıyla ve toplumsal iç barışı tehdit edebilecek etkinliklerin gerçekleşme ihtimali gözönüne alınarak 2/2/2021 tarihinden itibaren yedi gün süreyle Kadıköy ilçesindeki tüm açık alanlarda gerçekleştirilmesi planlanan toplantı, miting, yürüyüş, oturma eylemi, basın açıklaması, konser, bildiri dağıtımı gibi etkinlikler yasaklanmıştır.
7. Boğaziçi Üniversitesine yapılan rektör atamasını protesto etmek amacıyla 2/2/2021 tarihinde Kadıköy İskele Meydanı'nda başvurucunun da katıldığı bir gösteri düzenlenmiştir.
8. Olay ve Yakalama Tutanağı'na göre saat 17.30'da İskele Meydanı'nda bir grup toplanmıştır. Kolluk görevlileri tarafından Kadıköy Kaymakamlığının yasaklama kararı bu gruba tebliğ edilmiş ve grup dağılması konusunda uyarılmıştır. Sonrasında görevliler tarafından ses yayma ve yükseltici özelliği olan ses yayın aracı marifetiyle gruba hitaben, yaptıkları eylemin yasak ve kanuna aykırı olduğu, eylemi sonlandırıp dağılmaları gerektiği, dağılmadıkları takdirde müdahalede bulunulabileceği söylenmiştir. Ancak grup üyelerinin yapılan uyarılara rağmen yürüyüş yapmak istemeleri üzerine önlerine bariyer ve set çekilerek yürüyüş yapmaları engellenmiş ve gruba yakalanmalarını sağlamaya yönelik müdahale edilmiştir.
9. Olay ve Yakalama Tutanağı'nda belirtildiği üzere gösteri yürüyüşü gerçekleştirmek isteyen protestocu grup üyelerinin dağılmama konusunda ısrarcı tutum sergileyerek sözlü, fiilî ve saldırgan davranışlarla aktif direnç göstermeleri üzerine 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun 16. maddesine istinaden kolluk görevlileri tarafından başvurucunun da aralarında olduğu 93 protestocu, vücut dirençlerini kıracak oranda, artan bir şekilde, kademeli güç kullanılmak suretiyle yakalanmıştır.
10. Olayla ilgili kolluk görevlileri tarafındanİstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) bilgi verilerek alınan talimat doğrultusunda yakalanan ve aralarında başvurucunun da bulunduğu protestocular, 2/2/2021 tarihinde gözaltına alınmış ve haklarında 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet suçundan soruşturma işlemlerine başlanmıştır.
11. Başlatılan soruşturma kapsamında başvurucunun ifadesi 3/2/2021 tarihinde kolluk görevlileri tarafından müdafi eşliğinde alınmıştır. Başvurucu; kollukta verdiği ifadesinde, Boğaziçi Üniversitesine rektör atanmasını ve öğrencilerin gözaltına alınmasıyla ilgili olarak basın açıklaması yapılacağını sosyal medyadan duyduğunu, açıklamaya katılmak için olay yerine gittiğini, herhangi bir uyarı yapılmadan gözaltına alındığını ve üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir. İfadesi sırasında başvurucuya toplantı esnasında çekilen fotoğrafları gösterilmiştir. Başvurucu; fotoğraftaki kişinin kendisi olmadığını, kendisi olsa dahi kalkanı ve copuyla bir vatandaşa müdahalede bulunan kolluk görevlilerine karşı kendini korumaya çalışan bir kişi olduğunu belirtmiştir.
12. Başvurucu, alınan savunmasının ardından 4/2/2021 tarihinde Başsavcılık tarafından 2911 sayılı Kanun'da yer alan, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama ile 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 265. maddesinde yer alan görevi yaptırmamak için direnme suçlarını işlediğine dair kuvvetli suçşüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedenlerinin bulunduğu belirtilerek tutuklanması istemiyle İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Başvurucu sorgusunda, itham edilen suçun unsurlarını oluşturduğu iddia edilen eylemlerin tamamen yasal olduğunu, hiçbir suç kastı olmadığını, anayasal haklarını kullanmak amacıyla barışçıl bir şekilde söz konusu toplantıya katıldığını, kolluk kuvvetlerine karşı şiddet içeren bir eylemde bulunmadığını, kolluk kuvvetlerince beden bütünlüğünün hedef alındığı müdahaleler karşısında alandan uzaklaşmaya çalıştığını ifade etmiştir.
13. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından başvurucunun görevi yaptırmamak için direnme suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararda şu ifadelere yer verilmiştir:
"…Şüpheliler A.A. ve Şilan Delipalta'nın üzerlerine atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin (Boğaziçi Üniversitesine rektör atanması konusu ile ilgili olarak gerçekleştirilen eylemler sırasında görevlerini yapmakta olan kolluk kuvvetlerine karşı şüpheli A.A.'nin kolluk görevlisine tekme attığı, yine diğer şüpheli Şilan'ın da kolluk görevlilerinin kalkanlarına yumruk ve tekme atmak sureti ile direndiklerine ilişkin tespit, buna dair görüntü inceleme ve tespit tutanağı içeriği,bu kapsamda eylemlerin gerçekleşme biçimi, önemi, sebepleri, kastın yoğunluğu, kanun ve nizamlara muhalefet derecesi de nazara alındığında şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığı) bulunması, delillerin tamamının henüz toplanmamış olması ve cezanın üst sınırı da dikkate alınarak delil karartma şüphesinin bulunması, kanunda atılı suça öngörülen müeyyide ile beklenen ceza miktarı karşılaştırıldığında, adli kontrol hükümlerinin bu aşamada yetersiz kalacağının anlaşılması, tutuklama tedbirinin uygulanmasının ölçülü bulunması, tutuklamanın uygun bir tedbir olacağı kanaatine varılmakla şüphelilerin 5271 Sayılı CMK'nun 6352 Sayılı Yasa ile değişik 100 ve devamı maddeleri gereğince görevi yaptırmamak için direnme suçundan ayrı ayrı tutuklanmalarına… [karar verildi.]"
14. Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçu yönünden ise kuvvetli suç şüphesi bulunsa da başvurucunun isnat edilen diğer suçtan tutuklanmasına karar verilmesi nedeniyle bu suçtan ayrıca tutuklama veya adli kontrol tedbirine hükmedilmesinde hukuki yarar bulunmadığı değerlendirilerek bu suçtan tutuklanmasına yönelik talebin reddine karar verilmiştir.
15. Başvurucu tarafından 8/2/2021 tarihinde tutuklama kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulmuştur. İtirazı inceleyen İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliği, 16/2/2021 tarihinde, tutuklama kararında usule, yasaya ve oluşa aykırılık bulunmadığını değerlendirerek başvurucunun itirazını reddetmiştir.
16. Başsavcılığın 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 108. maddesi uyarınca başvurucunun tutukluluk hâlinin gözden geçirilmesi gerektiği yönündeki talebi üzerine İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hâkimliği4/3/2021 tarihinde görevi yaptırmamak için direnme suçundan başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Kararda şu ifadelere yer verilmiştir:
"…Şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, atılı suçun CMK'nun 100/3 maddesinde düzenlenen katalog suçlardan oluşu, şüphelilerin kaçma şüphesi, delillerin tam toplanmamış oluşu, ölçülülük ilkesi ve AİHM içtihatları, kanunda yazılı cezanın alt ve üst limiti, tutuklu kalınan süre ve tutukluluk halinde değişiklik olmayışı göz önüne alındığında şüphelilerin CMK 108/1 maddesi uyarınca ayrı ayrı tutukluluk hallerinin devamına … [karar verildi.]"
17. Başvurucu 8/3/2021 tarihinde tutukluluk hâlinin devamı kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliği, 17/3/2021 tarihinde başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
18. Başvurucu 30/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma sonucunda 19/3/2021 tarihinde başvurucunun 2911 sayılı Kanun'un 33. maddesinde düzenlenen toplantı ve yürüyüşe silahlı katılma ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından cezalandırılması istemiyle İstanbul Anadolu 38. Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde kamu davası açılmıştır.
20. 2/4/2021 tarihinde Asliye Ceza Mahkemesi huzurunda gerçekleştirilen ilk duruşmada tutuklama koruma tedbirinden beklenen hukuki yararın elde edilmiş olması, delillerin büyük ölçüde toplanmış bulunması ve tutuklulukta geçirilen süre dikkate alınarak başvurucunun tutukluluk hâli sona erdirilerek tahliyesine karar verilmiştir.
21. İstanbul Anadolu 38. Asliye Ceza Mahkemesi yapılan yargılama sonucunda başvurucunun mahkûmiyetine karar vermiştir. Kararda, kamera görüntülerinde başvurucunun elinde herhangi bir silah veya silahtan sayılan bir şey bulunmadığı nazara alınarak başvurucununeyleminin toplantı ve gösteri yürüyüşüne silahla katılma suçunu değil kanuna aykırı toplantıya katılma ve dağılmamakta ısrar etme suçunu oluşturduğu belirtilerek bu suçtan 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Görevi yaptırmamak için direnme suçundan ise 8 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
22. Başvurucu, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla bölge adliye mahkemesinde devam etmektedir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Anayasa Mahkemesinin 26/2/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu; suç işlediğine dair kuvvetli şüphe olmadan özgürlüğünden mahrum bırakıldığını, tutuklama nedenlerinin bulunmadığını ve tutuklamanın ölçülü olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Başvurucu ayrıca barışçıl bir gösteriye katıldığı için tutuklandığını belirterek toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Son olarak başvurucu; tutuklanmasındaki asıl amacın rektör ataması üzerine hükûmete yönelik gelişen muhalif görüşlerin büyümesini kısıtlamak, kendisinin ve diğer göstericilerin sesini kısmak olduğunu belirterek Anayasa’nın 13. maddesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 18. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin verdiği bazı kararlara ve derece mahkemelerinin gerekçelerine yer verilmiş; inceleme yapılırken Anayasa'nın ve mevzuatın ilgili hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru dilekçesindeki iddialarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
29. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
30. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
31. Başvurucunun şikâyetlerinin tutuklama tedbirinin hukukiliğiyle bağlantılı olarak Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında incelenmesi gerekir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
33. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, görevi yaptırmamak için direnme suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
34. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön şartı olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
35. Somut olayda başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşüne silahlı katılma suçundan da tutuklanması talep edilmiş ise de Hâkimlik bu talebi reddetmiş, başvurucunun sadece görevi yaptırmamak için direnme suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Dolayısıyla sadece bu suç yönünden bir inceleme yapılacaktır. Tutuklama kararında görevi yaptırmamak için direnme suçunun işlendiğine dair kuvvetli şüphenin varlığına dayanak olarak, Görüntü İnceleme ve Tespit Tutanağı'na atıfla başvurucunun kolluk görevlilerinin kalkanlarına yumruk ve tekme atması gösterilmiştir. Somut olayın koşullarında, Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun suçu işlediğine dair kuvvetli belirti bulunduğunun kabulünden ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
36. Başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön şartı yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
37. Tutuklama kararında delilleri karartma şüphesinin bulunduğu iddia edilse de bu tutuklama nedeninin somut olayda bulunduğunu söylemek ikna edici görünmemektedir. Zira tutuklama kararında da belirtildiği üzere atılı suça ilişkin olarak Görüntü İnceleme ve Tespit Tutanağı bulunmaktadır. Bu delil hâlihazırda soruşturma makamlarının elindedir. Tutuklama kararında kaçma şüphesine ilişkin bir değerlendirmeye ise yer verilmemiştir. Öte yandan atılı suç, tutuklama nedeninin varsayılabildiği katalog suçlardan da değildir. Dolayısıyla başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirine ilişkin kararda yer alan açıklamaların, başvurucunun kaçma ve delilleri karartma şüphesinin bulunduğunu ve buna dair somut olgular olduğunu ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya koyduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle tutuklama tedbirinin hukuki olmadığı sonucuna varılmıştır.
38. Varılan bu sonuç karşısında tedbirin ölçülülüğü yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
39. Açıklanan gerekçelerle tutuklama tedbirinin meşru bir amacının varlığına dair olgular yeterli dayanaklarla ortaya konulmadan başvurucu hakkında bu tedbirin uygulanmasının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
V. GİDERİM
41. Başvurucu; ihlalin tespitini, yeniden yargılama yapılmasını ve 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
42. Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu itibarla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbiri sona ermiştir. Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Diğer taraftan yalnızca kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya talebiyle bağlı olarak net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 19. maddesi üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 100.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.