TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ROVSHAN KHALAFOV BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/24691)
Karar Tarihi: 22/5/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucu
Rovshan KHALAFOV
Vekili
Av. Eyyup AKINCI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; haksız yakalama ve gözaltına alma işlemlerinden doğan zararların tazmini talebiyle açılan davada yeterli tazminata hükmedilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, nezarethanedeki tutulma koşulları nedeniyle kötü muamele yasağının ve lehe hükmedilen vekâlet ücretinin azlığı nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair iddialara ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/4/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca Yürütülen Soruşturmaya İlişkin Süreç
5. Başvurucu 9/11/2016 tarihinde; silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında, aynı suçu işlediği iddia edilen bir başkasıyla birlikte kaldığı Antalya’daki bir otelin odasında yakalanarak gözaltına alınmıştır. Otel odasında yapılan aramada bulunan başvurucuya ait cep telefonu ile buna takılı GSM hattına el konulmuştur. 28/11/2016 tarihine kadar gözaltında tutulan başvurucu, aynı gün tutuklanarak ceza infaz kurumuna alınmıştır.
6. Soruşturmayı yürüten Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu hakkında kamu davası açmıştır. İddianame; başvurucudan elde edilen dijital delillerde terör örgütünün sözde bayrağının, söz konusu örgüte mensup kişilerce işlenen cinayetlere ait görüntülerin, örgütün etkin olduğu bir yerin haritasına ait görüntünün ve Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki çatışma bölgelerinde çekildiği değerlendirilen ve ellerinde uzun namlulu silahlar bulunan şahıslara ait fotoğrafların bulunmasına dayanmaktadır.
7. Başvurucu 1/6/2017 tarihinde tahliye edilmiştir.
8. Yargılamayı yürüten Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesi 4/4/2018 tarihinde başvurucunun beraatine karar vermiştir. Aleyhine kanun yoluna başvurulmadığı için sözü edilen karar 12/4/2018 tarihinde kesinleşmiştir.
B. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Yürütülen Soruşturmaya İlişkin Süreç
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2016 yılında, silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla başvurucunun da aralarında bulunduğu birçok kişi hakkında bir soruşturma başlatmıştır. Başvurucu hakkındaki soruşturma, başvurucunun DAEŞ terör örgütüne iltisaklı olduğu değerlendirilen iki kişi ile birlikte faaliyet yürüttüğüne ve kurduğu şirketi DAEŞ’e para aktarmak için kullanıyor olabileceğine ilişkin istihbarat bilgisine dayanmaktadır. Kollukça yapılan araştırmalar sözü edilen şirketin adresinin başvurucunun ikamet adresiyle aynı olduğunu ve şirkete ait bir tabelaya rastlanmadığını göstermiştir. Şüphelilerin adreslerinde arama yapılarak bulunacak suç eşyasına el konulması için İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinden karar alınmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, arama ve elkoyma işlemlerinin yapılması ve şüphelilerin gözaltı alınması için kolluğa talimat vermiştir. Başvurucunun İstanbul’da ikamet ettiği konutta 19/12/2016 tarihinde arama yapılmıştır. Arama işleminde hazır bulunan ve başvurucunun eşi olduğunu söyleyen kişi, polise başvurucunun tutuklu olduğunu beyan etmiştir. Başvurucunun konutunda suç eşyasına rastlanmamış ancak başvurucunun bir yakını, hakkında yapılacak idari işlemler için karakola götürülmüştür.
10. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkındaki soruşturmayı diğer şüpheliler hakkında yürütülen soruşturmadan ayırmış ve Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmayı (bkz. § 5) dikkate alarak yetkisizlik kararı vermiştir. Soruşturma evrakının gönderildiği Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca yetkisizlik kararına konu soruşturmanın İstanbul’daki faaliyetlere ilişkin olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. Bu karar üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı yeniden ele almıştır.
11. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 14/8/2017 tarihinde, başvurucunun kurduğu şirketin DAEŞ’e para aktarmak amacıyla kullanılıyor olabileceğine dair istihbarat bilgisinin doğruluğunun araştırılması için kolluğa müzekkere yazmıştır. Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tespit edilemeyen bir tarihte konuyla ilgili bir rapor hazırlamıştır. Raporda, başvurucunun DAEŞ ile iltisaklı olabilecek bir kişinin yakınlarıyla ve bir şirketle olan para trafiğine yer verilmiştir. Rapora göre sözü edilen şirket ve kişiler başvurucuya para göndermiştir.
12. Başvurucu müdafii 10/11/2017 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına bir dilekçe vererek başvurucunun aynı suç nedeniyle Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesince yargılandığına işaret etmek suretiyle mükerrer soruşturma yürütüldüğünü iddia etmiş ve başvurucunun ikamet ettiği konutun adresini de belirterek ifadesine ihtiyaç duyulması ve bu durumun kendisine bildirilmesi hâlinde başvurucuyu istenen gün ve saatte hazır edebileceğini bildirmiştir.
13. Başvurucu 12/5/2018 tarihinde saat 11.35 sıralarında, ülkesine gitmek amacıyla bulunduğu Atatürk Havalimanı’nda yakalanmış ve Cumhuriyet savcısının talimatıyla gözaltına alınmıştır.
14. Başvurucunun kolluk ifadesi aynı gün 18.25-19.40 saatleri arasında alınmıştır. Başvurucu verdiği ifadesinde DAEŞ’e para aktarmadığını savunmuş ve kendisine para gönderilmesinin sebebine ilişkin açıklamalar yapmıştır. 14/5/2018 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilen başvurucu, aynı gün saat 14.55’te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vermesinin ardından serbest bırakılmıştır.
15. Başvurucu müdafii 11/6/2018 tarihinde, verilen beraat kararı dikkate alınarak başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe vermiştir.
16. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 14/2/2019 tarihinde, aynı suç isnadı nedeniyle yargılanıp beraat ettiği ve yeniden soruşturma açılmasını gerektirecek yeni delil bulunmadığı gerekçesiyle başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Bu karar başvurucunun müdafiine 25/2/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
C. Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat İstemiyle İlgili Süreç
17. Başvurucu 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. vd. maddelerine dayanarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında yakalanıp gözaltına alınmasının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ceza Mahkemesi) tazminat davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde özetle şu iddialarda bulunmuştur:
- İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, kendisi hakkında aynı suç nedeniyle soruşturma yürütüldüğünün farkında olmasına rağmen gözaltı kararı vermiştir. Nitekim soruşturma dosyasında konuyla ilgili belgeler bulunmaktadır. Ayrıca aynı suçtan beraat etmesine rağmen gözaltına alınması hukuka aykırıdır.
- Ülkesine gitmek üzere havalimanında iken yakalanıp gözaltına alındığı için binmesi gereken uçağa binememiştir. Bu nedenle yeniden uçak bileti almış ve bilet tarihine kadar İstanbul’da konaklamak zorunda kalmıştır. İfadelerini vermesi sırasında hazır bulunması sebebiyle müdafiine 2.000 TL ödemiştir. Uçak bileti ve konaklama için ödediği tutarlar ile müdafiine ödediği ücret tazmin edilmelidir.
- Terör örgütü üyesi damgası yemesi, suçlu muamelesi görmesi, yaşadığı ceza alma korkusu, nezarethane şartları (Bu şartların ne olduğu konusunda hiçbir açıklama yapılmamıştır.), gözaltı işleminin sonucu olan iş ve sosyal hayatındaki kesinti gibi hususlar da dikkate alınmak suretiyle lehine maddi tazminat olarak 5.000 TL, manevi tazminat olarak 10.000 TL ödenmesine karar verilmelidir.
18. Başvurucunun uğradığını ileri sürdüğü maddi zararları ispat etmek amacıyla sunduğu tek delil müdafiine ödediği vekâlet ücretine ilişkin serbest meslek makbuzudur.
19. Ceza Mahkemesi 24/6/2020 tarihinde; başvurucu lehine 2.106,86 TL maddi tazminata, 300 TL manevi tazminata karar vermiştir. Bu kararın ilgili kısmı şöyledir:
“...
Maddi tazminat hesabı için bilirkişi raporu alınmasına gerek görülmediği, 2018 yılı net asgari ücretin 1.603 TL olduğu, davacının gözaltında kalmış olduğu 2 gün için net asgari ücret üzerinden hesaplanan maddi tazminat tutarının 106,86 TL olacağı ayrıca davacının kendisini avukat ile temsil ettirdiğinden bahisle dosyaya eklenen 01/02/2019 tarihliserbest meslek makbuzu ile ödendiği anlaşılan2.000 TL vekalet ücreti karşılığının maddi tazminat olarak ödenmesi gerektiği anlaşılmakla toplamda 2.106,86 TL maddi tazminat tutarı hükme esas alınmıştır.
...Şahsın hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar aldığı olay nedeniyle 12/05/2018 tarihinde gözaltına alındığı, 14/05/2018 tarihinde salıverildiği, bu süre itibariyle hürriyetinden yoksun bırakıldığı anlaşılmakla haksız gözaltı durumunun yarattığı travma ve üzüntü dikkate alınarak 300 TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun olacağı anlaşılmış ve bu doğrultuda hüküm kurulmuştur.
...”
20. Başvurucu ve davalı Hazine, Ceza Mahkemesince verilen karar aleyhine istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Başvurucu, yaptığı başvuruda dava dilekçesindeki iddialarına ek olarak;
- İki günden daha fazla gözaltında kaldığını,
- Gözaltına alınması nedeniyle kullanamadığı uçak biletlerini kaybettiğini ve maddi zararlarını ispat edecek imkânlardan yoksun kaldığını (Bunun gerekçesi dilekçede açıklanmamıştır.) ancak daha fazla manevi tazminata hükmedilerek maddi zararlarının kısmen de olsa karşılanması gerektiğini,
- Hükmedilen manevi tazminatın Anayasa Mahkemesinin benzer ihlaller nedeniyle hükmettiği tazminatlara nispeten yetersiz olduğunu,
- Ağır Ceza Mahkemesinde yargılama yapılmasına rağmen sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen avukatlık ücretine göre vekâlet ücretine hükmedildiğini, bu durumun adil yargılanma hakkı ile eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
21. Başvurucu, istinaf incelemesini yapacak yargı merciine gönderilmek üzere Ceza Mahkemesine verdiği ayrı bir dilekçeyle hükmedilen miktar itibarıyla Hazinenin kanun yoluna başvurma hakkı bulunmadığını iddia etmiştir.
22. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi (Ceza Dairesi) başvurucu ve Hazinenin istinaf taleplerini 25/2/2021 tarihinde esastan reddetmiştir. Ceza Mahkemesince verilen kararı başvurucu vekili 8/3/2021 tarihinde öğrenmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. İlgili hukuk için bkz. Gülseren Çıtak [GK], B. No: 2020/1554, 27/4/2023, §§ 11-20.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Anayasa Mahkemesinin 22/5/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu öncelikle yakalanıp gözaltına alınmasının hukuka aykırılığından ve Ceza Mahkemesince hükmedilen tazminatların yetersizliğinden şikâyet ederek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu şikâyetleri kapsamında başvurucu özetle şu iddialarda bulunmuştur:
i. Hakkında aynı suç nedeniyle soruşturma yürütüldüğü bilinmesine ve söz konusu suçtan yargılanıp beraat etmesine rağmen yakalanıp gözaltına alınmıştır. Oysa gözaltına alınmasını gerektirecek somut bir delil bulunmamaktadır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının gerekçesi de kendisine isnat edilen suçtan beraat etmiş olmasıdır. Dolayısıyla yakalama ve gözaltı işlemleri hukuka aykırıdır.
ii. Ceza Mahkemesi iki gün gözaltında kaldığını kabul etmiş ise de iki günden daha fazla süreyle gözaltında kalmıştır.
iii. Gözaltına alındığı ilk gün kollukça ifadesi alınmasına rağmen haksız yere 14/5/2018 tarihine kadar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilmemiştir.
iv. Gözaltına alındığı için binmesi gereken uçağa binememiş, gözaltından çıktıktan sonra yeni bilet almak ve uçuş tarihine kadar İstanbul’da konaklamak zorunda kalmıştır. Ayrıca arama kararı haksızdır (Başvurucu aramanın neden haksız olduğuyla ilgili hiçbir açıklama yapmamıştır).
v. Maddi ve manevi zararları yeterli ölçüde karşılanmamıştır. Oysa isnat edilen suç nedeniyle terör örgütü üyesi damgası yemesi, suçlu muamelesi görmesi, hürriyetinden yoksun bırakılması, iş ve sosyal hayatının kesintiye uğraması, ceza alma korkusu yaşaması ve soruşturmanın üç yıldan fazla süreyle derdest bırakılması bile 10.000 TL tazminatı gerektirmektedir.
26. Başvurucu ayrıca istinaf talebine ilişkin dilekçesinde yazılı olan hususların dikkate alınmadığını, Ceza Dairesinin matbu gerekçeyle karar verdiğini, hükmedilen miktar itibarıyla Hazinenin istinaf kanun yoluna başvurma hakkı bulunmamasına rağmen Hazinenin istinaf talebinin incelendiğini ve bu nedenle tazminatın geç ödendiğini belirterek gerekçeli karar hakkı ile silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
27. Bakanlık görüşünde, başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının ve lehine tazminata hükmedildiği dikkate alındığında başvurucunun mağdur sıfatının devam edip etmediğinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca somut olayın koşullarının gözönüne alınması lüzumu ifade edilmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda dile getirdiği iddialara ek olarak uçak biletini kaybetmiş ve konaklama giderlerine ilişkin fatura ibraz edememiş olsa da bu zararların manevi tazminat hesabında dikkat alınması gerektiğini; yakalanıp gözaltına alınmasının aynı suç nedeniyle iki defa yargılanmama ve cezalandırılmama ilkesini, aramanın ölçüsüz bir şekilde geceleyin yapılmasının ise özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
a. Hukuki Vasıflandırma ve İncelemenin Kapsamı Yönünden
29. Başvuruya konu yargısal süreçte verilen nihai kararın öğrenilmesinden itibaren otuz günlük başvuru süresi içinde dile getirilmeyen iddiaların Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi mümkün değildir. Aksinin kabulü, bir kez bireysel başvuru yapıldıktan sonra başvuru sonlandırılıncaya kadar başvuru dosyasına gelen her türlü ihlal iddiasının incelenmesini gerekli kılar ki bu, bireysel başvuru için öngörülen otuz gün kuralını anlamsız hâle getirir (Ümüt Demir, B. No: 2012/1000, 18/9/2014, § 31). Bu nedenle başvurucunun Bakanlık görüşüne karşı beyanında dile getirdiği aynı suç nedeniyle iki defa yargılanmama ve cezalandırılmama ilkesinin ve aramanın ölçüsüz bir şekilde geceleyin yapılması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları hakkında değerlendirme yapılması mümkün görülmemiştir.
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder. Başvurucunun ihlal iddialarını dile getirme şekli, ayrıca Hazinenin hükmedilen miktar itibarıyla istinaf kanun yoluna başvurma hakkı bulunmamasına rağmen Hazinenin istinaf talebinin incelenmesi nedeniyle tazminatın geç ödendiğine ve aramanın haksız olduğuna ilişkin iddia hakkında yeterli açıklama yapılmaması dikkate alındığında başvurucunun başvuru formunda dile getirdiği bütün iddialar, Anayasa’nın19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenecektir.
31. Anayasa Mahkemesi Gülseren Çıtak kararıyla haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilen başvurucuların yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmadığı ve ödenen tazminatın yetersiz olduğu iddiasıyla yaptıkları bireysel başvurular yönünden içtihat değişikliğine gitmiştir. Buna göre bu tür başvuruların hukuk sisteminde mevcut başvuru yolları tüketildikten sonra yapıldığının kabul edilebilmesi için başvurucuların 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi kapsamında tazminat davası açıp bu yolu usulüne uygun olarak tüketmeleri yeterlidir zira sözü edilen hukuki düzenleme ile yakalama, gözaltı ya da tutuklamanın daha sonra verilen kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararıyla hukuka aykırı hâle geldiği kabul edilmektedir. Şu hâlde 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca kişilere tazminat ödenmesine karar verilmesi durumunda Anayasa Mahkemesinin Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında yapacağı inceleme, hükmedilen tazminat miktarının yeterli olup olmadığının belirlenmesiyle sınırlıdır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, açıkça dayanaktan yoksun veya keyfî olmadıkça yetkili mahkemelerin maddi zararın gerçekliğine, gerekliliğine ve makullüğüne ilişkin değerlendirmelerinin aksine değerlendirmede bulunamaz (Gülseren Çıtak, §§ 36-40).
32. Somut olayda Ceza Mahkemesi, hakkında yürütülen soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle başvurucu lehine bir miktar maddi ve manevi tazminata hükmetmiştir. Bu durumda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia, Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak aynı maddenin dokuzuncu fıkrası kapsamında değerlendirilmelidir.
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
34. Haksız gözaltı veya tutma nedeniyle açılan tazminat davasını inceleyen yargı mercileri, sözü edilen koruma tedbirlerinin uygulandığı soruşturmaların kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla veya davacılar hakkındaki kovuşturmaların beraat kararıyla sonuçlandığını tespit ederse Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasına uygun olarak, uğranılan zararların devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmesine karar vermelidir. Hükmedilen tazminat ihlalle orantılı olmayacak ölçüde önemsizse ya da Anayasa Mahkemesinin benzer ihlaller nedeniyle hükmettiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşükse Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası ihlal edilmiş olur. Bununla birlikte tazminat miktarının Anayasa Mahkemesinin benzer ihlaller nedeniyle ödenmesine karar verdiği tazminattan düşük olması tek başına Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasını ihlal etmez zira tazminatın Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla uyumlu olup olmadığı somut olayın kendine özgü şartlarına bağlıdır (benzer değerlendirmeler için bkz. M.E., B. No: 2018/696, 9/5/2019, § 48).
35. Yargı merciince hükmedilen manevi tazminatın yeterliliği konusunda yapılacak karşılaştırmada nazara alınacak tazminat miktarı, yargı merciinin karar verdiği tarihte Anayasa Mahkemesince benzer başvurularda ödenmesine karar verilen veya verilmesi gereken miktardır. Anayasa Mahkemesi tarafından yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle manevi tazminata hükmedilirken kişinin sosyal ve ekonomik durumu, mesleki ve toplumsal konumu, üzerine atılı suçun niteliği, koruma tedbirine neden olan olayın cereyan tarzı, tedbirin kişinin üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler ve tedbirin süresi, tedbir nedeniyle meydana gelen ihlalin ağırlığı dikkate alınmaktadır (bkz. Siyami Hıdıroğlu [GK], B. No: 2018/11489, 11/1/2024, § 35).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
36. Ceza Mahkemesince ödenmesine karar verilen 300 TL manevi tazminat, somut olayın koşullarında ve manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin yukarıda belirtilen kriterler çerçevesinde değerlendirildiğinde; -tazminata karar veren yargı merciinin karar verdiği tarih itibarıyla- Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda ödenmesine karar verdiği veya verebileceği tazminat miktarına göre oldukça düşüktür (Anayasa Mahkemesinin gözaltının hukukiliği ile ilgili iddialarda bir günlük gözaltı süresi için ödenmesine karar verdiği tazminat miktarı yargı merciinin karar tarihi olan 2020 yılı için asgari 600 TL, 2024 yılı için ise 2.970 TL’dir). Ceza Mahkemesince hükmedilen tazminatın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte somut olayın şartlarında ödenmesine hükmedilen miktarın tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Ceza Mahkemesi; başvurucunun, uçak bileti ile konaklama giderlerinin de tazmin edilmesi gerektiğine ve gözaltı süresinin iki günü aştığına ilişkin iddiaları hakkında hiçbir değerlendirme yapmamıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak aynı maddenin dokuzuncu fıkrası yönünden ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
38. Başvurucu, gözaltında tutulduğu nezarethanenin şartlarından söz ederek kötü muamele yasağına aykırı davranıldığını ileri sürmüştür. Bu iddiası kapsamında başvurucu; nezarethanedeki kişi sayısından, oturulabilecek yerlerin yetersizliğinden, sırayla uyunup tuvalete gidilmesinden, banyo yapamamaktan, verilen gıda ve içeceklerin yetersizliğinden, temizlik şartlarından ve ter kokusundan şikâyet etmiştir.
39. Başvurucunun tutulduğu nezarethanenin koşullarıyla ilgili iddialarını ilk kez bireysel başvuruda dile getirdiği görülmektedir. Başvuruya konu edilen yargısal süreçte (bkz. §§ 17-21) nezarethane şartlarının tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınması gereken bir husus olduğu belirtilse de bu şartların ne olduğu açıklanmamıştır. Ayrıca söz konusu yargısal süreç, haksız koruma tedbirleri nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup tutulma koşullarıyla ilgili değildir. Bu bakımdan başvurucu, ihlal iddiasını hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeden bireysel başvuruya konu etmiştir. Hâlbuki başvurucuların bireysel başvuru konusu şikâyetlerini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmeleri, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunmaları ve bu süreçte dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni göstermiş olmaları gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
40. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvurucu; haksız koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında davanın reddi hâlinde ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücret kadar vekâlet ücretine hükmedildiğini, dava ağır ceza mahkemesinde talep edilmesine karşın sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen ücret kadar vekâlet ücretine hükmedildiğini belirterek silahların eşitliği ilkesi ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini öne sürmüştür.
42. İhlal iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi yeterli görülmüştür.
43. Lehine hükmedilen taraf yönünden vekâlet ücreti, daha çok bu kişinin yargılama sebebiyle yaptığı bir masraf kaleminin kısmen de olsa tazmini amacı gütmektedir. Bu nedenle lehe vekâlet ücretine hükmedilmemesi veya lehe maktu ya da nispi vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmesi mahkemeye erişim hakkına bir müdahale olarak nitelenmesi mümkün değildir (Lehe vekâlet ücretine hükmedilmemesi yönünden yapılan aynı değerlendirme için bkz. Aksaray Tır Nakliyat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2017/36736, 19/9/2018, § 84). Bununla birlikte lehe vekâlet ücretine hükmedilmemesinin somut olayın tüm şartları çerçevesinde adil yargılanma hakkının diğer güvencelerinden birini etkilediğinin ortaya konulduğu hâllerde etkilenen güvence kapsamında incelenmesi mümkündür (Aksaray Tır Nakliyat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., § 85).
44. Somut olayda başvurucu lehine sulh ceza hâkimlikleri için belirlenen maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinin nedeni, tazminat miktarlarına göre hesaplanan nispi vekâlet ücretinin o yıl için sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işlere ilişkin belirlenen vekâlet ücretinden az olmasıdır ve 5271 sayılı Kanun’un 142. maddesinin (9) numaralı fıkrasına dayanmaktadır. Ayrıca başvurucu, lehine ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücret kadar vekâlet ücretine hükmedilmemesinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelere tesir ettiğini ortaya koyamamıştır. Bu sebeple adil yargılanma hakkına yönelik bir müdahalenin bulunmadığı açık olduğundan ihlal iddiası açıkça dayanaktan yoksundur. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesine göre Anayasa Mahkemesi açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verebilir.
45. Açıklanan gerekçelerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
46. Başvurucu, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali nedeniyle lehine 5.000 TL maddi tazminat ile 20.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
47. Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak aynı maddenin dokuzuncu fıkrası yönünden ihlal edildiğine karar verilmiştir. Tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı merciince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
48. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak aynı maddenin dokuzuncu fıkrası yönünden İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 11. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2020/55, K.2020/168) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine (E.2020/3549, K.2021/560) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.