logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Necmettin Demir [2.B.], B. No: 2021/2616, 11/12/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NECMETTİN DEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/2616)

 

Karar Tarihi: 11/12/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Ayşenur TUNCER

Başvurucu

:

Necmettin DEMİR

Vekili

:

Av. Mustafa Berk ULUÇ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, eş durumu mazeret kurasına dâhil edilmeyerek ataması yapılan başvurucunun aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Doktor olan başvurucu, uzmanlık eğitimini bitirdikten sonra zorunlu hizmet yükümlülüğü kapsamında atamaya tabi tutulmuştur. Bu atama döneminde başvurucu, devlet hizmeti yükümlülüğü mazeret durumu (eş ve sağlık) kurası ön başvuru formuyla eşinin sözleşmeli personel olduğunu bildirerek eş durumundan Kocaeli il merkezine ve ilçelerine tayin talebinde bulunmuştur.

3. Anılan talep, internet üzerinden yapılan ilan aracılığıyla reddedilmiştir. Akabinde başvurucunun ataması Mardin'e yapılmıştır.

4. Bunun üzerine başvurucu, eş durumu mazeret kurası başvurusunun reddi işleminin iptali için Kocaeli 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Dava dilekçesinde; başvurucunun eşinin 27/5/2019 tarihinden itibaren sözleşmeli personel olarak Kur'an kursu öğreticiliğine başladığı, Kocaeli'nin Kartepe ilçesinde görev yaptığı, mevzuatta sözleşmeli personelin üç yıl süreyle başka bir yere atanamayacağının düzenlendiği, ayrıca başvurucunun eşinin il dışına naklen atanmasının mümkün olmadığı vurgulanmıştır. Sonuç olarak başvurucu, aile birliğinin sağlanabilmesi için eş durumu mazeret kurasına dâhil edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

5. Mahkeme; başvurucunun eşinin sözleşmeli olarak çalıştığı ve üç yıllık çalışma süresini tamamlayamadığından başka bir ile atanamayacağı, bu nedenle başvurucunun eş durumu atama talebinin 26/3/2013 tarihli ve 28599 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 20. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir.

6. Anılan karara karşı Sağlık Bakanlığı, istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında atamalara ilişkin bir protokol bulunmadığı vurgulanarak başvurucunun uzman doktor ve eşinin Kur'an kursu öğreticisi olarak çalışması karşısında sağlık hizmetinin niteliği gereği kamu menfaatinin ön planda tutulması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin içtihatlarında da belirtildiği üzere başvurucunun mesleğe girerken zorunlu hizmetten haberdar olduğu, kamu görevlisi olmanın kişiye birtakım külfetler yüklediği, zorunlu hizmet süresi boyunca aile birlikteliğinin sağlanamamasının hak ihlali oluşturmayacağı sonucuna ulaşıldığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

7. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. İdare Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 19/11/2020 tarihinde Sağlık Bakanlığının istinaf başvurusunun kabulüne karar vermiştir. Bölge İdare Mahkemesi kararında zorunlu görev kapsamında, eş durumu mazeretine dayalı atanma talebinin reddi yönünde kurulan işlemin başvurucunun aile hayatına etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşmadığı, zorunlu görev süresinin bitiminde aile birliğinin tekrar sağlanmasının mümkün olması karşısında görülmekte olan davaya konu işlemin mevzuata, kamu yararına ve hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşmıştır. Böylelikle hukuka uygun olmadığı kanaatine varılan mahkeme kararının kaldırılması suretiyle davanın reddine kesin olarak karar vermiştir.

8. Başvurucu, nihai hükmü 8/12/2020 tarihinde öğrendikten sonra 6/1/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu, eşinin 27/5/2019 tarihinde T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı Kartepe Müftülüğüne bağlı Kur’an kursu öğreticisi ünvanıyla işe başladığını ve üç yıllık görev süresi dolmadığından mevzuat gereği il dışına naklen atanmasının mümkün olmadığını belirterek eş mazeret kurasına dâhil edilmemesi nedeniyle ailenin korunması hakkı ile çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca konuları aynı olan davalar hakkında farklı kararların verilmesi nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğinden de yakınmıştır.

11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvuruya konu idari işlemin hukuka uygunluğunun kapsamlı olarak değerlendirildiği, kanuni dayanağının bulunduğu, başvurucunun aile hayatına yönelik söz konusu müdahalenin kamu düzeninin korunması ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması amacını taşıdığı, böylelikle meşru amacının olduğu, stratejik personel olarak devlet hizmeti görevi kapsamında başvurucunun eş mazereti talebinin reddi ile yapılan atamanın başvurucunun aile yaşamına etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşıp ulaşmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

12. Başvuru aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Aile hayatına saygı hakkı, Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 41. maddesinin ise Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, aile hayatına saygı hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerin değerlendirilmesi bağlamında gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).

15. Öte yandan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına kamu gücünün işlem, eylem veya ihmali nedeniyle bir müdahalenin varlığı tespit edilirse bu müdahalenin Anayasa’nın 13., 20. ve 41. maddelerinde öngörülen şartlara uygun olup olmadığı değerlendirilmelidir. Bu çerçevede müdahalenin hukuki dayanağının ve meşru bir amacının olup olmadığı ile ölçülü ve demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı hususlarının tartışılarak ihlal iddiası hakkında bir sonuca varılması gerekir (Salih Karakoç, B. No: 2013/2954, 19/12/2013, § 38).

16. Başvurucunun eş mazeret kurası kapsamına alınmayıp eşi Kocaeli'nde yaşarken hakkında Mardin'e atama işlemi tesis edilmesiyle kamusal bir makam tarafından başvurucunun aile hayatına saygı hakkına bir müdahalede bulunulduğu değerlendirilmektedir.

17. Somut olaya konu olan müdahalenin 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ile Yönetmelik'in stratejik personele ve devlet hizmeti yükümlülüğüne ilişkin hükümleri dayanak alınarak gerçekleştirildiği görülmektedir. Dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

18. Bunun yanında başvurucunun aile hayatına söz konusu müdahalenin kamu düzeninin korunması ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması amacını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın 5. ve 20. maddeleri çerçevesinde meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Raziye Koçaş, B. No: 2014/16794, 12/1/2017, § 42).

19. Bundan sonra müdahalenin temelini oluşturan meşru amaç karşısında, bireye düşen fedakârlığın ağırlığının gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Bu noktada kamu hizmetlerinin sürekliliği ve düzenliliği ilkesi ile kamu görevlilerinin özel hayatı ve aile hayatına saygı hakları arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekir (Z.K., B. No: 2015/1550, 26/12/2018, § 23; Raziye Koçaş, § 43).

20. Kişinin kamu görevlisi olması, kendisine sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında birtakım külfet ve sorumluluklara katlanmayı, diğer kişilerin tabi olmadığı birtakım sınırlamalara tabi olmayı gerektirmektedir. Kişi, kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılmakta olup kamu hizmetinin kendine has özellikleri, bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38).

21. Kamu hizmetlerinin sürekliliğini ve aksamadan yürütülmesini temin etmek idarenin anayasal yükümlülüklerindendir. İdarenin bu yükümlülüğünü ifa etmek amacıyla kamu görevlilerinin çalıştığı yer ve alanların değiştirilmesine ilişkin tasarruflarda bulunması tabiidir. Bu açıdan -kamu hizmetleri yürütülürken- bazı alanlarda ve yerlerde ortaya çıkan personel ihtiyacının giderilmesi veya hizmetin daha iyi yürütülmesinin sağlanması amacıyla kamu görevlilerinin görev yerinin değiştirilmesi hususunda idarenin takdir yetkisinin olduğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte kamu görevlilerinin görev yerlerinin değiştirilmesindeki takdir yetkisi kullanılırken Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülükler de dikkate alınmalı, görev yeri değişikliğine tabi tutulan kamu görevlisinin menfaatleri ile idarenin ihtiyaçları arasında makul bir denge gözetilmelidir. Bu dengenin kurulup kurulmadığının denetiminde yargılama makamlarının ortaya koyduğu gerekçeler büyük önem taşımaktadır (Nurbani Fikri, B. No: 2014/2502, 11/10/2018, § 53).

22. Bu bağlamda pozitif yükümlülükler kapsamında, kamu görevlilerinin atanması veya nakil işlemlerinde gözetilen kamusal yarar ile bireyin aile hayatına saygı hakkından yararlanmasındaki bireysel çıkar arasında makul bir dengenin kurulması gereklidir. Elbette ki her atama veya görevlendirme işleminde olayın kendine özgü koşullarının gözetilmesi gerekir. Ancak devletin söz konusu dengeyi sağlayamaması durumunda aile hayatına saygı hakkının özünün zedelenebileceği gözden kaçırılmamalıdır (Nurbani Fikri, § 48). Ancak atama işlemlerinde, aile birlikteliğini bozmayacak ya da birlikteliğin sürdürülebilmesi yönünde kişilere aşırı külfet yüklemeyecek şekilde hareket edilmesi gerekir (Ayşe Nortçu, B. No: 2019/39998, 8/12/2022, § 30).

23. Böylece yargılama makamlarınca yapılacak değerlendirmede öncelikle bireye düşen fedakârlığın ağırlığının gözönünde bulundurulması ve gözetilen kamu yararının gerekleri ile bireyin temel hakkının korunması arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının belirlenmesi gerektiği vurgulanmalıdır. Bu kapsamda somut olayda, eş durumundan mazeret kurasına dâhil edilmeme işleminin başvurucunun aile hayatı üzerinde meydana getirdiği olumsuz etkiler ile kamu hizmetinin etkin sunulması bağlamında kamu düzeninin ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik genel yarar arasında adil bir bir dengenin gözetilip gözetilmediği değerlendirilmelidir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Nurbani Fikri, § 55).

24. Başvuru konusu olayda uzmanlık eğitimini tamamlamış bir doktor olan başvurucunun zorunlu hizmet yükümlülüğünün bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu zorunlu hizmet yükümlülüğü kapsamındaki atamada başvurucu; eşinin başka ile naklen atanmasının süre şartı nedeniyle mümkün olmadığını gerekçe göstererek eş durumu mazeret kurasına dâhil edilmeyi talep etmiştir. Bu talebin reddedilmesi üzerine açılan iptal davasında İdare Mahkemesi başvurucunun eşinin sözleşmeli olarak çalıştığı ve süre şartı nedeniyle başka bir ile atanamayacağı gerekçesiyle işlemin iptaline karar vermiştir. Bölge İdare Mahkemesi ise anılan işlemin iptali kararının hukuka uygun olmadığı kanaatine varmıştır. Bölge İdare Mahkemesinin kararında eş durumu mazeretine dayalı atanma talebinin reddi yönünde kurulan işlemin başvurucunun aile hayatına etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşmadığı ve zorunlu görev süresinin bitiminde aile birliğinin tekrar sağlanmasının mümkün olduğu sonucuna ulaştığı görülmektedir.

25. Eş durumu mazeretine bağlı atama taleplerinde devletin bir yandan kamu hizmetinin devamlılığını sağlama diğer yandan aile hayatına saygı gösterme yükümlülüğü olduğu söylenebilir. Bu bağlamda atama taleplerinde kamu hizmetinin devamlılığını sağlama yükümlülüğü/amacı kapsamında görevin öneminin ve niteliğinin gözetilmesi olağandır. Bununla birlikte devletin aile birlikteliğini sağlama şeklinde pozitif yükümlülüğü olduğu da gözetildiğinde karar makamlarının bu kapsamda kamusal yarar ile bireysel yarar arasında adil bir denge kurulduğunu yeterli gerekçeyle ortaya koymaları beklenir.

26. Somut olayda eş durumundan mazeret kurasına dâhil edilme talebinin reddinde doktorluk mesleğinin niteliği ile zorunlu hizmetin kamu hizmetinin devamlılığını sağlamadaki önemine vurgu yapıldığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında kararlarda kamu hizmetlerinin sürekliliği öncülenirken başvurucunun eşinin tayin olabilmesi için gerekli şartları taşımadığı yönündeki mazeretine yönelik olarak hiçbir değerlendirme, açıklama ve tartışmada bulunulmadığı görülmektedir. Bu durumda başvurucunun talebinin reddine ilişkin kararlarda başvurucunun aile hayatına ilişkin iddiaları da gözetilerek kamusal yarar ile bireysel yarar arasında adil bir denge kurulduğunun ilgili ve yeterli gerekçeyle ortaya konulduğu söylenemez.

27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI bu görüşe katılmamıştır.

III. GİDERİM

28. Başvurucu; ihlalin tespiti, ihlalin tüm sonuçlarıyla giderilmesi ile 500.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

29. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

30. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

31. Ayrıca başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI'nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesine iletilmek üzere (E.2020/1267, K.2020/1558) Kocaeli 1. İdare Mahkemesine (E.2019/1207, K.2020/492) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 487,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/12/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

Başvurucu, eş durumu mazeret kurasına dahil edilmeyerek atama yapılmamasının Anayasa’da güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile eşitlik ilkelerini ihlal ettiğini ileri sürmüş, Sayın Mahkemece, çoğunluk tarafından Başvurucunun hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Aşağıda belirttiğimiz gerekçeler ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

Şöyle ki;

Başvurucu tıp doktoru olup, uzmanlığını bitirdikten sonra zorunlu atamaya tabi tutulmuştur. Başvurucu, eşinin Kocaeli Kartepe İlçesinde Kur’an Kursu öğreticisi olduğunu, üç yıllık sözleşme süresini bitirmediğini bu nedenle il dışına tayininin mümkün olmadığını belirterek Kocaeli sınırları içerisinde bir yere atama talebinde bulunmuş, ancak bu talebi yerinde görülmeyerek Mardin’e atanmıştır. Başvurucunun İdare Mahkemesinde açtığı dava yerinde görülerek işlem iptal edilmiş ise de istinaf incelemesi yapan Bölge İdare Mahkemesi tarafından yerel mahkeme kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir. Bunun üzerine Başvurucu Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur.

Anayasa’nın 20. maddesinde herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı düzenlenmiştir. Aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin Anayasa’ya uygun olup olmadığı belirlenirken, müdahalenin hukuki dayanağının ve meşru bir amacının olup olmadığı, yine ölçülü ve demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı hususlarının değerlendirilmesi gerekir. Başvurucu’ya ilişkin atama işleminin dayanağını 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ve bu Kanun uyarınca çıkarılan Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği oluşturmaktadır. 3359 sayılı Kanunun ek 3. maddesinde ilgili mevzuata göre yurt içinde veya yurt dışında öğrenimlerini tamamlayarak tabip, uzman tabip ve yan dal uzmanlık eğitimini tamamlayarak uzman tabip unvanını kazananların her eğitimleri için ayrı ayrı olmak kaydı ile Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından hazırlanan İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralamasında yer alan grup ilçelerde Kanunda belirtilen gün sayısı kadar, sağlık Bakanlığı veya Sağlık Bakanlığınca uygun görülen Milli Savunma Bakanlığı ve diğer kuruluşlarda Devlet memuru olarak Devlet hizmeti yapmakla yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Yine Kanunun ek-4. maddesinde tıp fakülteleri dekanlıkları ve eğitim hastaneleri baştabiplikleri mezun olan veya uzmanlık ve yan dal uzmanlık öğrenimini tamamlayan tabip ve uzman tabiplerin isim ve adreslerini onbeş gün içinde Sağlık Bakanlığına bildirmekle yükümlü olduğu, diploma ve uzmanlık belgelerinin Sağlık Bakanlığınca tescil işlemlerini müteakip en geç iki ay içerisinde, Devlet hizmeti yükümlülüğü olan personelin atama yerleri ve atama işlemine ilişkin süreç internet sayfasında ilân edileceği, bu ilânın tebligat yerine geçeceği, eş durumu ve sağlık mazereti nedeniyle yapılacak atamalar hariç personelin görev yerleri, tercih hakkı verilmek sureti ile kurayla belirleneceği, Kanunun ek-1. maddesinde ise,kuraya ilişkin usul ve esaslar ile bunların Sağlık Bakanlığındaki atamalarına ilişkin usul ve esasların Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği düzenlenmiştir.

Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 20. maddesinde aile birliği mazeretine dayalı yer değişikliği düzenlenmiş olup, söz konusu maddenin ikinci fıkrasında, eşlerin farklı kamu kurum ve kuruluşlarında kamu personeli olarak çalışması halinde varsa eşinin kurumuyla yapılan protokol hükümleri uygulanacağı belirtilmiş, ayrıca eşleri, mevzuatı uyarınca zorunlu yer değiştirmeye tâbi olan mülki idare amirliği, milli istihbarat, emniyet hizmetleri sınıflarından birinde görev yapanlar ile hâkim, savcı veya Türk Silahlı Kuvvetlerinde subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş veya uzman er olarak görev yapan personelin eşinin görev yaptığı yere atamasının yapılacağı düzenlenmiştir. Yine aynı fıkrada 2547 sayılı Kanun kapsamında kurulan Devlet üniversitelerinde öğretim üyesi ve öğretim görevlisi olanlar ile vakıf yükseköğretim kurumlarında tam zamanlı profesör ve doçent olarak görev yapanların ataması eşinin görev yaptığı yere yapılacağı, eşi milletvekili, belediye başkanı, muhtar veya noter olanların eşlerinin bulunduğu yere yer değiştirme suretiyle ataması yapılabileceği düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere tıpta uzmanlığını bitiren Başvurucunun devlet hizmet yükümlülüğü kapsamında aile birliği mazeretinin kabul edilmeyerek zorunlu hizmet süresince kura ile başka bir yere atanmasının yasal dayanağı mevcuttur. 3359 sayılı Kanun uyarınca çıkarılan Yönetmelik’te Diyanet İşleri Başkanlığı personeli sayılmadığı gibi, söz konusu Kurum ile Sağlık Bakanlığı arasında protokolde mevcut değildir. Yönetmelik tıpta uzmanlığını bitiren personeli stratejik personel olarak tanımlamış olup, bu personel için, sağlık alanında kamu hizmetinin ülkenin her tarafına ulaşması amacı ile ilçe gruplarına göre değişen belirli sürelerde zorunlu hizmet öngörmüştür. Kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesi adına yapılan bu düzenlemenin meşru bir amacının olduğunun kabulü gerekir.

Kamu hizmetinin sağlıklı ve aksamadan yürütülmesi adına idarenin kamu görevlilerinin çalıştığı yer ve alanları değiştirmesi mümkün olup bu hususta İdarenin takdir hakkı vardır. Anayasa Mahkemesi Mürsel Uluçay başvurusunda (Başvuru Numarası: 2020/14045, K. Tarihi; 16.11.2023) “31. Bazı kamu görevlilerinin hizmetin niteliği gereği belirli aralıklarla başka yerlere atanmaları, bazılarının ise başka yer veya kurumlara atanmamaları zorunlu olabileceği, bu konuda idareye, belirli bir takdir alanı tanınması makul karşılanması gerektiği, kişilerin birtakım mazeretler çerçevesinde başka yere atanma konusunda talep hakları var ise de atamaya ilişkin mazeretlerini değerlendirip karara bağlayacak olan idarenin kendi mevzuatı çerçevesinde ifa edilen kamu hizmetinin gerekleri, insan kaynaklarının verimli kullanılması, teşkilat yapısının elverişliliği ve benzeri faktörleri dikkate alması kaçınılmaz olduğu, zira kamu hizmetinin sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri almak, ilgili idarenin öncelikli görevi ve sorumluluğunda olduğunu, (İhsan Asutay, § 39; Raziye Koçaş, § 45)” belirterek, idarenin kamu hizmetlerini yürütmek adına atama ve yer değiştirme hususunda sahip olduğu takdir hakkına vurgu yapmıştır.

İstinaf incelemesi yapan Bölge İdare Mahkemesi kararında da, atama talebinin reddine ilişkin işlemin Başvurucunun aile hayatına etki bakımından çekilmez olacak şekilde ağırlık ve yoğunluğa ulaşmadığı, zorunlu hizmet süresinin tamamlanması sonrasında aile birliğinin tekrar kurulabileceğine vurgu yapılmıştır. Buna göre, Başvurucunun, aile birliğinin sağlanmasına yönelik atama talebinin idare tarafından ilgili mevzuat çerçevesinde reddedilmesinin idarenin üzerine düşen pozitif yükümlülüğü ihlal etmediği, aile birliğinin korunması ile kamu hizmetinin sağlanması arasında adil bir denge kurulduğu, Başvurucunun aile birliğinin korunması hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu ve demokratik toplum düzeninin gereklerini karşıladığının kabulü gerekir.

Başvurucunun talebi Anayasa’nın eşitlik ilkesini düzenleyen 10. maddesi açısından değerlendirildiğinde eşitlik ilkesinin ihlal edilmediği kabul edilmelidir. Anayasa Mahkemesi çeşitli kararlarında Anayasa'nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörüldüğü, eşitlik ilkesinin amacının aynı durumda bulunan kişilerin kanunla aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere kanunlar karşısında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğunu, bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklandığını belirtmiştir. Yine Anayasa Mahkemesi, Kanun önünde eşitlik ilkesinin herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmediğini, durum ve konumlardaki özellikler nedeniyle kimi kişiler ya da toplulukların değişik kurallara bağlı tutulmasının Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesini ihlal etmeyeceğini ifade etmiştir. (Bkz. AYM, 2013/23 E., 2013/123 K., Tarih 31.10.2013, R.G.;15.03.2014-28942). Somut olayımızda da tıpta uzmanlığını tamamlayan herkese aynı kuralların uygulandığı, Yönetmelikte bazı meslek grupları için aile birliği mazereti kabul edilirken Başvurucunun eşinin bu mesleklerde olmaması nedeniyle mazeretinin kabul edilmemesinin durum ve konumlardaki özelliklerden kaynaklandığı, sonuç olarak eşitlik ilkesinin de ihlal edilmediğinin kabulü gerekmektedir.

Bu nedenlerle Başvurucunun eşitlik ilkesi ya da aile hayatına saygı hakkı ihlal edilmediğinden, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

 

Üye

Ömer ÇINAR

Üye

Metin KIRATLI

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Necmettin Demir [2.B.], B. No: 2021/2616, 11/12/2024, § …)
   
Başvuru Adı NECMETTİN DEMİR
Başvuru No 2021/2616
Başvuru Tarihi 6/1/2021
Karar Tarihi 11/12/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, eş durumu mazeret kurasına dâhil edilmeyerek ataması yapılan başvurucunun aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Meslek (atama, disiplin, OHAL hariç işten çıkarma) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi