TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ASLI ÜNAL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/2715)
Karar Tarihi: 3/7/2025
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Soner GÖÇER
Başvurucular
1. Aslı ÜNAL
2. Neslihan AYDIN
3. Seyfettin TOPKARA
4. Yunus Emre TOPKARA
Vekili
Av. Fatih KÖSE
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; yakalama sırasında kolluk personelinin silahından çıkan kurşun nedeniyle ölüm meydana gelmesi ve olaya ilişkin olarak yürütülen kovuşturmanın etkisiz olması, eylemin yanlış vasıflandırılması ve hükmedilen cezasının yetersizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvuru formunda ifade edildiği şekliyle ilk sıradaki başvurucunun oğlu, diğer başvurucuların ise kardeşi olan 16 yaşındaki Ö.B.T. ve arkadaşı E.S. 16/2/2017 günü bir alışveriş merkezinden hırsızlık yaptıkları gerekçesi ile alışveriş merkezinin güvenlik personelince yakalanmış ve çağrı üzerine alışveriş merkezine gelen polis memurları H.D.S. ve S.T. tarafından gözaltına alınmıştır. Birbirine ellerinden kelepçelenen Ö.B.T. ve E.S. adı geçen iki polis memurunca rapor alınmak üzere hastaneye götürülmüştür. Rapor işlemlerinin tamamlanmasının ardından hastanenin önünde polis otosuna bindirilmek üzere olan Ö.B.T. ve E.S. birer elleri diğerine kelepçeli bir şekilde kaçmaya başlamıştır. Önde polis memuru H.D.S. ve arkasında ise diğer polis memuru S.T. adı geçenleri kovalamaya başlamış, kovalamaca sırasında polis memuru S.T. geride kalmıştır. Polis memuru H.D.S. havaya uyarı ateşi açmış ancak Ö.B.T. ve E.S. kaçmaya devam etmiştir. Hastaneden birkaç sokak ötede bir emlakçının önüne geldiklerinde Ö.B.T. ve E.S. kaçmayı bırakmış ve polis memuru H.D.S. onlara yetişmiştir, bu sırada diğer polis memuru S.T. 100 metre kadar geridedir. Ö.B.T. ve E.S.ye yetiştiğinde hâlen beylik tabancası elinde olan polis memuru H.D.S. silahını onlara doğrultmuş ve ardından silahı tutan eliyle Ö.B.T.nin omzuna vurduğu sırada silahtan çıkan kurşun Ö.B.T.nin kafasına isabet etmiş ve Ö.B.T. kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiştir.
3. Olaya ilişkin olarak resen soruşturma başlatılmıştır. Yürütülen soruşturma neticesinde polis memuru H.D.S. hakkında olası kasıt ile öldürme suçundan kamu davası açılmıştır.
4. Yapılan yargılama sonucunda Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi 27/11/2017 tarihli kararla sanık polis memurunun olası kasıtla öldürme suçundan 11 yıl 8 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar vermiş, karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi ise 16/4/2018 tarihli kararla sanığın 15 yıl hapis cezasıyla mahkûmiyetine hükmetmiştir. İstinaf kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurulmuş, Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2/4/2019 tarihli kararı ile eylemin bilinçli taksirle öldürme suçu kapsamında olduğu gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.
5. Bozma üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi 16/9/2019 tarihli kararı ile sanığın eyleminin bilinçli taksirle öldürme suçu kapsamında olduğu ve kusurunun ağırlığı dikkate alınarak teşdiden cezalandırılması gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşmıştır. Temel ceza takdiren 6 yıl hapis olarak belirlenmiş, suçun bilinçli taksirle işlenmiş olması nedeniyle takdiren 1/2 oranında arttırılarak 9 yıl hapis olarak belirlenen cezada sanığın duruşmadaki hâl ve tavrı, lehine takdirî indirim nedeni olarak kabul edilerek takdiren 1/6 oranında indirim yapılmış, neticede ceza 7 yıl 6 ay hapis olarak tespit edilmiştir.
6. Başvurucuların temyiz talebi Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26/2/2020 tarihinde esastan reddedilmiş ve bu suretle karar kesinleşmiştir. Karar, başvurucuların vekili Av. Ahmet Lütfi Akkuş tarafından UYAP üzerinden 27/8/2020 tarihinde öğrenilmiş; 8/1/2021 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucular, sanığın kasten hareket ettiğini, öldürme eyleminin öncesine ilişkin yaşanan olaylar bakımından yargılamanın ayrı yürütülmesi nedeniyle sanığın kusur durumunun hatalı tayin edildiğini, bu nedenle eksik ceza verildiğini oysa öldürme eyleminin öncesinde alışveriş merkezinde iken gözaltı sırasında sanığın silah göstererek çocukları ölümle tehdit ettiğini, ayrı yürütülen asliye ceza mahkemesindeki yargılamada bu durumun tespit edildiğini, çocuklara kelepçe takılamayacağına dair açık kanun hükmüne rağmen kelepçe takılması ve çocuk psikolojisine aykırı davranılması hatta silahla tehdit edilmesi nedeniyle çocukların elleri kelepçeli şekilde kaçmasına zemin hazırlandığını, ayrıca iddianamede sanığın 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 266. maddesinden de cezalandırılması talep edilmesine rağmen uygulama yapılmadığını, eşitlik ilkesi ile adil yargılanma ve yaşam haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
9. Adalet Bakanlığı görüşünde, olaylar ve yargılama süreçleri izah edilerek Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.
10. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucuların bütün iddialarının yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
11. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
12. Somut olayda başvuruya konu yargılamada, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin nihai karar olan 26/2/2020 tarihli onama kararı, başvurucuları yargılamada temsil eden avukatlardan Av. Ahmet Lütfi Akkuş tarafından UYAP üzerinden 27/8/2020 tarihinde öğrenilmiştir. Bireysel başvuru süresinin bu tarihten itibaren başlatılması gerekir (Hüseyin Aşkan [2. B.], B. No: 2017/15649, 21/7/2020, § 29). Başvuru ise otuz günlük bireysel başvurusu süresinden sonra 8/1/2021 tarihinde yapılmıştır.
13. Keza ceza yargılamasında nihai kararın tebliğ edilmediği durumlarda kararın derece mahkemesine ulaşmasından ve böylece gerekçesinin erişilebilir olmasından sonra özen yükümlülüğü kapsamında makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmak isteyen ilgililerden karara erişmeleri ve karar gerekçesini öğrenmeleri beklenir. Bu kapsamda erişilebilir olan nihai kararın en geç üç ay içinde ilgilileri tarafından bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir. Aksi tespit edilmediği sürece bireysel başvuru için kanunda öngörülen otuz günlük başvuru süresi, en geç anılan üç aylık sürenin sona ermesinden itibaren başlayacaktır (A.C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 30). Somut olayda başvuruya konu yargılamadaYargıtay 1. Ceza Dairesinin nihai karar olan 26/2/2020 tarihli onama kararının en geç kesinleşme şerhinin düzenlendiği 30/6/2020 tarihinde ilk derecesi mahkemesine ulaştığı görülmüştür. Bu tarihten sonra başvurucuların en geç 30/9/2020 tarihine kadar Yargıtayın nihai kararını öğrenip 30/10/2020 tarihine kadar başvuru yapmaları gerekir. Dolayısıyla bu bakımdan da 8/1/2021 tarihinde yapılan başvuru süresinde değildir (benzer yöndeki karar için bkz. Binefş Kocaman ve diğerleri [2. B.], B. No: 2015/10264, 20/9/2018).
14. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 3/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.