|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
BURAK KAÇMAZER BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2021/29090)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 14/5/2025
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
|
Başvurucu
|
:
|
Burak KAÇMAZER
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Türker TOK
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, devlet memurluğundan çıkarma disiplin cezasına karşı açılan davada verilen kararda kullanılan ifadeler nedeniyle masumiyet karinesinin ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, Ordu Gürgentepe Adliyesinde zabıt kâtibi olarak çalışmaktayken, Bakırköy Adliyesinde zabıt kâtibi olarak görev yaptığı dönemde gerçekleştiği ileri sürülen rüşvet alma, görevi kötüye kullanma, yetkili olmadığı bir işi için yarar sağlama, göreve ilişkin sırrın açıklanması, resmî belgede sahtecilik suçlarından hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca 31/10/2011 tarihli iddianame düzenlenmiştir.
3. Bakırköy Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu (Komisyon) 29/11/2011 tarihinde Bakırköy 23. Asliye Ceza Mahkemesine (Asliye Ceza Mahkemesi) ilgili iddianameyi göndererek iddianameye konu eylemlerin disiplin yönünden değerlendirilmesini talep etmiştir.
4. Bakırköy 23. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi 3/2/2012 tarihinde muhakkik olarak görevlendirilmiş ve 6/2/2012 tarihinde disiplin soruşturmasına başlamıştır. Hâkim tarafından 10/4/2012 tarihli muhakkik raporu düzenlenmiştir. Raporda 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin E bendinin (g) alt bendi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezasının uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Rapor ve ekleri, gereğinin yapılması üzerine Komisyon tarafından 11/4/2012 tarihli yazı ile Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kuruluna (Kurul) gönderilmiştir.
5. Kurul 18/6/2012 tarihinde başvurucunun 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin E bendinin (g) alt bendi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile tecziye edilmesine karar vermiştir. Kararda, başvurucunun 4.750 avro rüşvet aldığı, M.B. adına sahte lise diploması düzenlenmesine aracılık ettiği, mahkeme gününü usulsüz bir şekilde ayarlayarak menfaat temin ettiği, yine değişik tarihlerde yaptığı birçok telefon görüşmesi ile iş takibi yapmak ve bilgi vermek suretiyle menfaat temin ettiğinin sübuta erdiği belirtilmiştir.
6. Başvurucu, cezanın iptali istemiyle 20/12/2012 tarihinde dava açmıştır. Ankara 9. İdare Mahkemesi 28/12/2012 tarihinde davanın yetki yönünden reddedilmesine ve dava dosyasının yetkili Ordu İdare Mahkemesine (Mahkeme) gönderilmesine karar vermiştir. Kararda, davayı çözmekle yetkili mahkemenin davacının son görev yaptığı Ordu'nun idari yargı yetkisi yönünden bağlı olduğu Ordu İdare Mahkemesi olduğu ifade edilmiştir. Mahkeme 6/11/2014 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"Bakılan davada, disiplin soruşturma raporu ve eklerinin incelenmesinden; davacının Bakırköy Adliyesinde zabıt katibi olarak görev yaptığı dönemde rüşvet almak ve vermek, görevi kötüye kullanma, yetkili olmadığı bir işi için yarar sağlamak, göreve ilişkin sırrın açıklanması, resmî belgede sahtecilik suçlarından dolayı Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 31/10/2011 gün ve 2011/3564 sayılı iddianamesine istinaden hakkında Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/447 sayılı dosyasında kamu davası açıldığı ve yapılan yargılama neticesinde verilen 8/5/2014 gün ve K.2014/126 sayılı kararla davacının nüfus ticareti yapmak eylemi dışında rüşvet almak, görevi kötüye kullanmak, göreve ilişkin sırrın açıklanması, resmi belgede sahtecilik eylemlerinden dolayı mahkum edilerek hapis cezasıyla cezalandırıldığı görüldüğünden, disiplin yönünden davacı hakkında isnat edilen fiillerin sübuta erdiği ve memuriyetten çıkarma cezası gerektiren 'memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak' suçu kapsamına girdiği sonuç ve kanaatine varılmıştır."
7. Başvurucu, karara karşı 19/2/2015 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Danıştay Beşinci Dairesi (Danıştay) 23/11/2016 tarihinde temyiz talebini reddederek mahkeme kararını onamıştır. Başvurucu, bu karara karşı 5/6/2017 tarihinde karar düzeltme yoluna başvurmuştur. Danıştay Onikinci Dairesi 16/2/2021 tarihinde karar düzeltme talebini reddetmiştir.
8. Nihai karar başvurucuya 7/6/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 5/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesince 16/11/2023 tarihinde başvurucunun rüşvet alma suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, resmî belgede sahtecilik suçundan ise 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararda, sanıkların uzun süredir birbirlerini tanıyor olmalarının ve tanık S.Y.nin olayları yer ve zaman göstererek açıklayan ve para akışını gösteren beyanlarının dikkate alındığı belirtilmiştir. İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesine yansıyan para akışına ve sonrasında verilen paranın karşılığında beklenen tutuklanmama hadisesinin gerçekleşmemesi sonucu verilen paranın tahsilat girişimlerine ilişkin yer ve isim belirtilerek yapılan açıklamalar dikkate alındığında rüşvet alma suçunun sabit olduğu ifade edilmiştir. Yine kararda, başvurucunun M.B. adına sahte lise diploması temini konusunda -diploma temin edilebileceğini belirtmek suretiyle- M.B.ye yardım ettiği ve bu yardımı karşılığında 500 TL aldığının anlaşıldığı aktarılmıştır. Bu nedenle resmî belgede sahtecilik eylemine yardım etmeden dolayı cezalandırılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu, karara karşı 17/11/2023 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurmuş olup yargılama temyiz aşamasında derdesttir.
10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğin İlişkin İddia
11. Başvurucu; altı aylık disiplin soruşturmasına başlama süresi dolduktan sonra soruşturmaya başlandığını ve fiilin işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde ceza verilmesi gerekirken bu süre geçirildikten sonra disiplin cezası verildiğini belirtmiştir. Disiplin cezası kararında bulunması gereken zorunlu hususların cezada yer almaması nedeniyle disiplin cezasının hukuka aykırı olduğunu iddia ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir. Ayrıca, Danıştay Dairelerince verilen kararlarda herhangi bir gerekçe bulunmaması ve yapılan başvuruların matbu bir şekilde reddedilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesinden de şikâyet etmiştir. Son olarak kesinleşmemiş mahkûmiyet hükmüne dayanılarak sonuca varılmasının masumiyet karinesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, İdare Mahkemesi kararının başvurucunun ceza hukuku anlamında suçlu olduğunu ifade veya ima eden bir anlama sahip olmadığı belirtilmiştir. İdari yargı mercilerinin başvurucunun davasıyla ilgili olarak maddi olay ve olgular ile delilleri değerlendirdikleri, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardıkları sonucu ve kullandıkları takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdikleri ifade edilmiştir.
13. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda belirttiği hususları yinelemiştir.
14. Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki masumiyet karinesi yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Masumiyet karinesi bakımından önemli olan husus kamu makamlarının işlem ya da kararlarında belirttikleri gerekçeler veya kullandıkları dil nedeniyle bireye cezai sorumluluk yüklememeleri, ceza mahkemeleri tarafından henüz suçlu bulunmamış bireyin masumiyeti üzerine gölge düşürülmesine sebebiyet vermemeleridir (Galip Şahin [1. B.], B. No: 2015/6075, 11/6/2018, § 47). Bu aşamada önemle hatırlatılması gerekir ki ceza mahkemesine yansıyan olguların idarece veya yargı makamlarınca değerlendirilmesi sonucu, hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü bulunmayan kişi hakkında idari işlem ve yaptırım uygulanması veya bu idari işlem veya yaptırımın hukuka uygun bulunması doğrudan masumiyet karinesini ihlal etmez. Ancak burada kritik olan mesele, idarenin veya yargı makamlarının ceza mahkemesinin suçluluğa dair henüz kesinleşmemiş hükmüne dayanmaksızın kendilerinin olay ve olguları yorumlayarak idari anlamda bir sonuca ulaşmaları gerekliliğidir. Temel olarak masumiyet karinesi kişilerin suçlu muamelesi görmemesini hedefler (Salih Taş [2. B.], B. No: 2019/15835, 11/1/2023, § 39).
17. Bakırköy Adliyesinde görev yapmaktayken başvurucunun işlediği ileri sürülen rüşvet alma, görevi kötüye kullanma, yetkili olmadığı bir işi için yarar sağlama, göreve ilişkin sırrın açıklanması, resmî belgede sahtecilik suçlarından hakkında iddianame düzenlenmiştir. Komisyon söz konusu eylemlerin disiplin hukuku açısından da değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle iddianameyi Asliye Ceza Mahkemesine göndermiştir. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi tarafından yürütülen disiplin soruşturması sonucunda düzenlenen rapor ile başvurucunun 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin E bendinin (g) alt bendi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla tecziye edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Kurul bu doğrultuda başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına karar vermiştir. Mahkeme başvurucu hakkında verilen hapis cezaları bulunduğunu belirterek üzerine atılı fiilin sübut bulması nedeniyle verilen cezanın hukuka uygun olduğuna karar vermiştir. Karar, temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleşmiştir.
18. Başvurucu hakkında başlatılan ceza yargılamasında Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun rüşvet alma suçundan ve resmî belgede sahtecilik suçundan ayrı ayrı hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Başvurucu, bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargılama temyiz aşamasında derdesttir. Bu yüzden başvurucu hakkında kesinleşmiş bir hapis cezasının bulunduğundan bahsedilemeyecektir. Başka bir deyişle başvurucunun masumiyeti devam ettiğinden anılan ceza yargılamasından sonraki süreçte idari ve yargısal makamların başvurucunun masumiyetine halel veren yaklaşım sergileyip sergilemedikleri yani masumiyet karinesinin sağladığı güvencenin ihlal edilip edilmediğinin incelenmesi gerekir.
19. Bu bağlamda masumiyet karinesinin ihlal edilip edilmediği incelenirken yargılamayı yapan makamın ilgili kişiye suç isnat edip etmediği, ceza yargılaması kararını sorgulayıp sorgulamadığı ve münhasıran ceza yargılaması sonucunda verilen hükme dayanıp dayanmadığı değerlendirilmelidir. Mahkeme kararının gerekçesinde "davacının nüfus ticareti yapmak eylemi dışında rüşvet almak, görevi kötüye kullanmak, göreve ilişkin sırrın açıklanması, resmî belgede sahtecilik eylemlerinden dolayı mahkûm edilerek hapis cezasıyla cezalandırıldığı görüldüğünden, disiplin yönünden davacı hakkında isnat edilen fiillerin sübuta erdiği" ifadesiyle kesinleşmemiş hapis cezasına atıfla sonuca varılmıştır. Kararın gerekçesinde; bir yandan kesin bir mahkûmiyet hükmü ile sonuçlanmayan ceza yargılamasında verilen karara dayanıldığı, bir yandan da kullanılan ifadelerde başvurucunun üzerine atılı suçu işlediği izleniminin oluşmasına sebebiyet verildiği görülmüştür. Bu durumda kesinleşmeyen mahkûmiyet hükmüne dayanılarak karar verilmesi sebebiyle başvurucunun masumiyetine gölge düşürülmüştür.
20. Öte yandan mahkeme kararında başvurucunun almış olduğu hapis cezası aktarılmakla birlikte herhangi bir şekilde değerlendirilmemiştir. Kararda yalnızca başvurucu hakkında verilmiş hapis cezası olduğu bilgisine yer verilmiştir. Ancak hapis cezasına atıfta bulunulması yeterli olmayıp ceza yargılamasına konu olay ve olguların da Mahkeme tarafından irdelenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda olayın meydana geliş şekli, fiilin özelliği, ağırlığı gibi olaya özgü durumlar değerlendirilerek karar sonucuna ulaşılma nedeni, ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır.
21. Ceza yargılamasında yer alan bilgi ve belgelere ulaşılarak söz konusu verilerin başvurucunun almış olduğu cezaya olan etkisinin değerlendirilmesinin önünde -masumiyet karinesine uygun olmak koşuluyla- herhangi bir engel bulunmamaktadır. Mahkeme tarafından ceza yargılamasında yer alan verilerin devlet memurluğundan çıkarma cezasına olan etkisinin ortaya konulması gerekmektedir. Olaya bakıldığında ise Mahkeme tarafından ceza yargılaması esas alınmakla birlikte ceza yargılamasında yer alan olgular irdelenmemiştir. Mahkeme ceza yargılamasında yer alan bilgi ve belgeleri değerlendirmemiştir.
22. Kural olarak mahkeme kararlarında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde kanun yolu merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. Mahkeme kararlarında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise kişilerin ileri sürdüğü esaslı itirazların kanun yolu mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması gerekir. Somut olayda mahkeme kararının yukarıda belirtilen bağlamda bir gerekçe içermediği, Danıştay tarafından ise bu karara atıf yapılarak herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır.
23. Sonuç olarak mahkeme kararının gerekçesinde kullanılan ifadeler ve kesinleşmeyen mahkûmiyet hükmüne dayanılması nedeniyle başvurucunun ceza yargılanmasına konu eylemleri işlediği ve suçlu olduğu inancının yansıtıldığı anlaşıldığından Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu, uzun süren yargılanma nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
25. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun’da değişiklik yapan 2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun uyarınca üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine makul süre şikâyetlerinin Tazminat Komisyonu tarafından inceleneceği düzenlenmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Ahmet Kartalkuş ([2. B.], B. No: 2019/39635, 19/3/2024) kararında ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna ulaşmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
27. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile tazminat miktarı belirtmeksizin maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
28. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
29. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın neticesiyle ilgili bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
30. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesi ile 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin masumiyet karinesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ordu İdare Mahkemesine (E.2013/381, K.2014/1495) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.