TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABİDİN YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/29117)
|
|
Karar Tarihi: 30/4/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Rıdvan DEMİR
|
Başvurucu
|
:
|
Abidin YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Özlem ŞEN ABAY
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kolluk görevlileri tarafından atılan gaz fişeğinin isabet etmesi sonucu yaşamsal tehlike meydana gelecek şekilde yaralanmanın gerçekleşmesi ve bu konuda etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucunun da aralarında bulunduğu bir grup 15/5/2013 tarihinde Ankara'da, hükûmetin dış politikası ile Hatay'da gerçekleşen bir bombalı saldırıyı protesto etmek amacıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü gerçekleştirmiştir.
3. Başvurucu, anlatımına göre anılan gösteri sırasında biber gazı kapsülünün başına isabet etmesi sonucu kafasından yaralanmış; kaldırıldığı hastanede kafatasında kırıkların bulunduğu tespit edilmiş ve bu doğrultuda bazı ameliyatlar geçirmiştir. Hayati fonksiyonlarında kayıplar yaşamış ve yaşamı tehlikeye girmiştir.
4. Başvurucu vekilleri 21/5/2013 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) faillerin belirlenmesi ve cezalandırılması talebiyle suç duyurusunda bulunmuştur.
5. Başsavcılık tarafından olayla ilgili soruşturma işlemlerine başlanmıştır. Soruşturma kapsamında ilgili emniyet birimlerinden kamera kayıtları ile olay yerinde biber gazı kullanmakla yetkili personelin bildirilmesi, olaya ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesi istenmiştir. Bu kapsamda temin edilen kamera kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, Adli Tıp Kurumundan kesin adli rapor istenmiş ve şüpheli olarak kolluk görevlilerinin ifadesine başvurulmuştur.
i. Adli Tıp Kurumu tarafından Başsavcılığa sunulan rapor şöyledir:
"Kafasına yabancı cisim çarpması sonrası kafada kesici alet yaralanması meydana gelmiş ve acil servise getirilmiş olduğu, GKS'si 15 olduğu, beyin BT'de frontal kemik düzeyinde orta hatta çökme kırığı izlenmiş olup, kemik fragmanlar kafa içine doğru 9 mm yer değiştirmiş olduğu, bu düzeyde subkutan doku içerisinde hava tanecikleri izlenmekte olduğu, inter hemisferik fissür düzeyinde ve her iki frontal lob düzeyinde eşlik eden travmatik subaraknoid kanama olduğu, 16/5/2013 tarihinde çekilen beyin BT anjio grafi ve veno grafisinde frontal kemik düzeyinde posterior deplasman gösteren çökme kırığı, kırık loju düzeyinde superior sagital sinüs lümminal kontrastlanması izlenmediği, ancak bu düzeyde aktif kanama bulgusu saptanmadığı, sağ anterior serebral arter A3 dalı düzeyinde çökme kırığının hemen posteriorunda travmatik psödeanevrizma ve interval dönemde ortaya çıkan sağ frontal lob düzeyinde intra parankimal hematom olduğu, 17/5/2013 tarihli beyin BT'sinde sağ frontal kemikte çökme fraktürü, fraktür komşuluğundaki sağ frontal lobta intra parankimal hematom, subaraknoid kanama odakları olduğu, 27/5/2013 tarihli beyin BT'sinde interval dönemde büyüme gösteren hematom ve kitle etkisi bulguları olduğu kayıtlı olup, mevcut tıbbi belgelere göre;
Yaralanmasının;
1-Kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum OLDUĞUNU,
2-Basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte OLMADIĞINI,
3-Kemik kırığına neden olduğunu; frontal kemik çökme kemik kırığının hayati fonksiyonlarını 4 (DÖRT) AĞIR derecede etkilediğini,
Bildirir rapordur."
ii. Olay gününe ilişkin olarak temin edilen kamera kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde bilirkişi tarafından hazırlanan raporda başvurucunun içinde olduğu grubun Kurtuluş metro durağına yakın bir yerde oturma eylemi yaptığı, bir süre sonra harekete geçtiği, grup ile kolluk kuvveti arasında yaklaşık 4 metre mesafe olduğu, grubun yol kenarındaki park levhalarını almasından hemen sonra kolluk görevlilerinin biber gazı ile müdahale ettiği, ilk iki biber gazı kapsülünün mevzuata aykırı şekilde göstericilere, sonrakilerin uygun şekilde yukarı doğru atıldığı, grubun kolluk görevlilerinin müdahalesinden sonra kolluk görevlilerine taş attığı ve sapan kullandığı belirtilmiştir. Ayrıca grupta yer alan bir kişinin kolluk görevlilerine el hareketi yapmasından sonra doğrudan hedef alınarak biber gazı kapsülünün üzerine atıldığı belirtilmiştir. Kolluk görevlilerine yönelik el hareketi yapan kişinin kim olduğu konusunda bir belirleme yapılmamıştır. Raporun sonuç kısmında kolluk görevlilerinin dikkat ve özen göstermediği, bu suretle başvurucuyu yaraladığı kanaati bildirilmiştir.
iii. Soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan altı kolluk görevlisi benzer yöndeki ifadelerinde gaz fişeği kapsülü değil plastik nitelikteki gaz el bombası kullandığını, grubun taş atması üzerine zor kullanma yetkisi kapsamında biber gazı ile müdahale ettiğini belirtmiştir.
6. Soruşturma kapsamında olay yerinde bir gaz kapsülü ile iki gaz el bombası bulunmuş ve emanete alınmıştır.
7. Başsavcılık; Ankara Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği 26/5/2015 tarihli yazıyla yaralanmaya olaya gaz bombası ile müdahale eden güvenlik güçlerince sebep verilmişse güvenlik görevlilerinin tespit edilerek konu hakkında bilgi verilmesi istenmiştir. Benzer içeriğe sahip yazılar 3/2/2016 ve 28/9/2016 tarihinde de Ankara Emniyet Müdürlüğüne gönderilmiştir. Başsavcılık 25/10/2018, 22/1/2019, 15/2/2019 ve 4/9/2019 tarihlerinde de başvurucunun yaralanması olayı hakkında yürütülen tahkikatın akıbeti hakkında bilgi talep etmiştir. Söz konusu müzekkerelerden sonuç alınamamıştır.
8. Başsavcılık, toplanan delillerden sonra 25/2/2021 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Polis memurlarının ifadelerinde özet olarak olay anında gaz el bombalarını kullandıklarını, çünkü kalabalığın üstlerine doğru taş vs. cisim attığını, ayrıca gaz bombası kapsülünün de plastik niteliği taşıdığı ve bu sebepten şikâyetçide meydana gelen yaralanmayı meydana getirme ihtimalinin bulunmadığını belirttiklerinin görüldüğü,
5/5/2015 tarihli adli tıp uzmanı hekimlerinden oluşan bilirkişi heyetinin şikâyetçide mevcut yaralanmanın gaz bombası kapsüllerinin çarpması sonucu meydana gelebileceğini belirttiği görülmüş olmakla,
3/11/2014 tarihli olay anına dair 5 adet CD'nin çözümünü içerir bilirkişi raporunda kronolojik sıraya da riayet ederek olayın gerçekleşme anının gösterildiği, buna göre şikâyetçinin de içinde bulunduğu çok sayıda kişiden oluşan kalabalığın Kurtuluş Metrosu yakınında oturma eylemi yaptığı, bu sırada kolluğun yürüyüşün yasal olmadığı ve dağılmalarının gerektiğine dair uyarıda bulunduğu, buna karşılık kalabalığın dağılmadığı gibi kol kola girerek hızlı bir şekilde polislerin üzerine doğru yürümeye başladığı, bu anda kolluğun kalabalığın dağılmasını temin için elle gaz bombası attığı ve bu sırada şikâyetçinin gaz bombası kapsülünün çarpması sonucu adli raporda gösterildiği şekliyle yaralandığı anlaşılmakla,
Kolluğun gaz bombasını kalabalığa yönelik herhangi bir uyarı yapmadan doğrudan kullanmadığı, bilakis dağılmaların[a] yönelik uyarıyı yaptıktan sonra ve de ayrıca kalabalığın kendi üstlerine doğru toplu bir şekilde ve hızlıca yürümesinden sonra kullandığı, yani kolluğun kendi üstlerine doğru gelen bir kalabalığın dağılmasını temin için gaz bombasını attığının açık olduğu, şikâyetçinin de aynı kalabalığın içinde yer aldığı kolluğun kendisine yönelik bir saldırıyı defetmek için orantılı şekilde yasal zor kullanma yetkisini kullanmasının yasaların kendisine verdiği bir yetki olduğu, olayda da bu yetkinin kullanıldığı, suç unsuru taşımadığı anlaşılmakla,
Kolluğun olaya uygun şekilde orantılı zor kullanma yetkisini kullandığı, bir suç işlemediği anlaşıldığından kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına... [karar verildi.]"
9. Anılan karara karşı başvurucunun yaptığı itiraz Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir. İtirazın reddine ilişkin karar başvurucuya 9/6/2021 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 5/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu, katıldığı bir toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında kolluk görevlilerinin mevzuata aykırı olarak ve hedef gözetmeksizin biber gazı kapsülü atması neticesinde ağır şekilde yaralandığını, söz konusu olaya ilişkin etkili bir soruşturma yürütülmediğini, soruşturmanın uzun bir süre boyunca sürüncemede bırakıldığını, deliller değerlendirilmeksizin kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirterek kötü muamele yasağının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; soruşturma kapsamında usul yükümlülüklerine uyulduğu, yapılan soruşturma neticesinde Başsavcılığın fiilleri zor kullanma yetkisi kapsamında değerlendirdiği, başvurunun yerleşik içtihatlar doğrultusunda çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı sunduğu beyanda ihlal iddialarını yinelemiştir.
12. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının özünün kolluk görevlilerinin keyfî güç kullanımı nedeniyle hayati tehlike geçirecek ölçüde yaralandığına ve bu olayla ilgili etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkin olduğu, kullanılan kamu gücünün netice itibarıyla ölümcül olmasa bile başvurucunun yaşamını tehlikeye soktuğu dikkate alındığında başvurunun yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmesi gerekir. Unutulmamalıdır ki ölüm gerçekleşmese dahi bazı hâllerde başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet Karadağ [2. B.], B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20) ve bu hâllerde başvurunun yaşam hakkı kapsamında incelenip incelenmeyeceğinin tespitinde diğer faktörlerle birlikte kişiye karşı kullanılan gücün derecesi, türü, kullanımının ardında yatan niyet ve amaç birlikte değerlendirilir (Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran [2. B.], B. No: 2014/7227, 12/1/2017, § 69).
13. Yaşam hakkı ile ilgili bir soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Hüseyin Caruş [1. B.], B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46; Rahil Dink ve diğerleri [1. B.], B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76). Bununla birlikte şüpheli bir ölüm olayı hakkında soruşturma başlatılmamışsa veya soruşturma başlatılmakla birlikte soruşturmada ilerleme yoksa ya da soruşturma etkisiz bir hâl almışsa ölenin yakınları, gerekli özeni göstererek soruşturma başlatılmadığının veya etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır. Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her davanın şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir. Ayrıca soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu, soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları beklenmemelidir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu [1. B.], B. No: 2014/15732, 24/1/2018, §§ 87, 88).
14. Somut olayda Başsavcılık, başvurucunun şikâyeti üzerine bir ceza soruşturması başlatmıştır. Bu soruşturma kapsamında ilgili emniyet birimlerinden kamera kayıtları ile olay yerinde biber gazı kullanmakla yetkili personelin bildirilmesi ile olaya ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesi istenmiş, temin edilen kamera kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, başvurucu hakkında kesin adli rapor alınmış ve şüpheli olarak kolluk görevlilerinin ifadelerine başvurulmuştur. Ne var ki 2014 yılından sonra soruşturmada soruşturmanın ilerlemesine imkân veren umut verici bir gelişme yaşanmamıştır. Nitekim Başsavcılık; Ankara Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği 26/5/2015 tarihli yazıyla yaralanmaya, olaya gaz bombası ile müdahale eden güvenlik güçlerince sebep verilmişse ilgili güvenlik görevlilerinin tespit edilerek konu hakkında bilgi verilmesini isteyip benzer içerikli yazıları 3/2/2016 ve 28/9/2016 tarihlerinde de Ankara Emniyet Müdürlüğüne göndermiştir. Başsavcılık ayrıca 25/10/2018, 22/1/2019, 15/2/2019 ve 4/9/2019 tarihlerinde başvurucunun yaralanması olayı hakkında yürütülen tahkikatın akıbeti hakkında bilgi talep etmiştir ancak bu müzekkerelere olumlu bir cevap alamamıştır. Doğrusu başvuruya konu soruşturma başvuru tarihinden uzun yıllar önce etkisiz hâle gelmiş ve başvurucu ceza soruşturmasının pasif bir durumda olduğunu anlamak için gerekli özeni göstermemiştir. Bu nedenle başvurucunun yıllar önce etkisizliği fark ederek bireysel başvuruda bulunması gerekirken başvuru yapmak için soruşturmanın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanmasını beklediği, dolayısıyla 5/7/2021 tarihinde yapılan başvurunun süresinde yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemeyeceği değerlendirilmiştir.
15. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.