TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYDIN AKIŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/35485)
|
|
Karar Tarihi: 26/3/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Şeyda Nur ÜN
|
Başvurucu
|
:
|
Aydın AKIŞ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumuna yasak eşya sokma suçundan hapis cezası verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hükümlü olarak Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
3. Ceza İnfaz Kurumunda 25/9/2018 tarihinde başvurucunun da bulunduğu koğuşta kısmi arama yapılmış, yapılan arama esnasında başvurucuya ait defter ve notlar bulunmuştur. Bulunan dokümanlar üzerine başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
4. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) 15/10/2018 tarihinde 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinde düzenlenen suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucuya 20 gün hücreye koyma cezası verilmesine karar vermiştir.
5. Ceza İnfaz Kurumu disiplin soruşturmasının tamamlanmasını müteakip adli yönden gereğinin takdir ve ifası için Düzce Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) ihbarda bulunmuştur. Akabinde yapılan adli soruşturma üzerine başvurucu hakkında Cumhuriyet Başsavcılığının 18/6/2019 tarihli iddianamesi ile infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma suçundan kamu davası açılmıştır.
6. Yapılan yargılama sonucunda Düzce 4. Asliye Ceza Mahkemesinin (Asliye Ceza Mahkemesi) 16/2/2021 tarihli kararıyla başvurucunun 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 297. maddesi uyarınca infaz kurumuna yasak eşya sokma suçundan neticeten 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... sanıkların olay tarihinde Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulundukları, kurumda yapılan aramada sanıklara ait olduğu tespit edilen defter, not kağıtları, fotokopi evrakları ele geçirildiği, ele geçirilen evrakların yaptırılan incelemesinde suç unsuru olabileceği yönünde değerlendirmede bulunulduğu, bu kapsamda ele geçirilen defter, not defteri, notlar, ajandalar ve evrakların içindeki Kürtçe ve Türkçe notların herhangi bir suç unsuru ihtiva edip etmedikleri, örgütsel doküman kapsamında kalıp kalmacağı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 18/3/2018 tarihli raporda; incelenen defter, ajanda ve not kağıtlarının örgütsel eğitim amaçlı notlar kapsamında kaldığının belirtildiği görülmüş olup; her ne kadar sanıklar suçlamaları kabul etmemiş iseler de gerek dosya arasında bulunan bilirkişi uzmanlık raporu, gerekse tüm dosya kapsamı gözönünde bulundurulduğunda sanıkların 5237 sayılı TCK'nın 297/2-f kapsamında kalan örgütsel dokümanları ceza infaz kurumunda bulundurarak ve kullanarak üzerlerine atılı suçu işledikleri sabit görülmekle ayrı ayrı cezalandırılmalarına..."
7. Başvurucu, Asliye Ceza Mahkemesinin kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş; kararı inceleyen Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesi 18/5/2021 tarihinde kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
8. Başvurucu, nihai hükmü 9/7/2021 tarihinde öğrendikten sonra 27/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
11. Başvurucu; ele geçen dokümanların herhangi birinin ceza infaz kurumunun izni olmaksızın kuruma sokulmadığını, tüm dokümanların ceza infaz kurumunun kontrolünden geçtiğini ve bu hâliyle suç eşyası olamayacağını, defterlerde yazan notların ise okuduğu kaynaklardan alıntılanan notlar olduğunu ve suç örgütlerinin eğitimsel faaliyetlerini içerecek yahut kurumda bulunması yasak olan türden notlar olmadığını belirterek bu hâliyle verilen cezanın hukuka aykırı ve gerekçesiz olduğunu iddia etmiştir.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine yönelik şikâyetleri incelenirken Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı genel hatlarıyla bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
13. Odasında bulundurduğu dokümanlarda yer alan ifadeler nedeniyle başvurucu hakkında verilen hapis cezasına yönelik şikâyetin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (disiplin cezasına yönelik kararlar için bkz. Eşref Arslan [2. B.], B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § 33; Gıyasettin Aydın (2) [1. B.], B. No: 2017/17252, 1/7/2020, § 26).
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
15. Ceza İnfaz Kurumunda bulundurduğu dokümanların içeriğinde yer alan ifadeler nedeniyle hakkında hapis cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur. Müdahaleye dayanak olan 5237 sayılı Kanun'un 297. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (f) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması ve suçun önlenmesi meşru amacı kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
16. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5) [2. B.], B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda, mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
17. Söz konusu sınırlamalar kapsamında düzenlenen disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesi uyarınca, Kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber [1. B.], B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).
18. Diğer yandan ceza infaz kurumlarında gerçekleşen ve disiplin suçuna konu olan eylemlerin aynı zamanda bir suç ithamına konu olabilmesi durumunda adli yönden suç soruşturması veya kovuşturması yapılmasına da bir engel bulunmamaktadır. Bu kapsamda 5237 sayılı Kanun'un 297. maddesi gereğince infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokulması hâlinde ilgili hakkında ayrıca adli cezalandırma yoluna gidilebilmektedir. Anılan maddenin ikinci fıkrasının (f) bendi uyarınca "mahkemelerce yasaklanmış veya suç örgütlerini temsil eden yayın, afiş, pankart, resim, sembol, işaret, doküman ve benzeri malzemeler ile örgütsel haberleşme araçlarını ceza infaz kurumuna veya tutukevine sokan, buralarda bulunduran veya kullanan kişi" bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Maddede sayılan eşyaların herhangi birinin ceza infaz kurumuna sokulması veya bulundurulması ile söz konusu suç işlenmiş olacaktır. Bu hâliyle Kanun'un 297. maddesinde düzenlenen infaz kurumuna yasak eşya sokma suçunun seçimlik hareketli bir suç tipi olduğu kabul edilmektedir (benzer yönde bkz. Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 27/1/2021 tarih ve E.2019/14194, K.2021/1100 sayılı kararı).
19. Somut olayda Disiplin Kurulu, başvurucunun odasında ele geçen ve başvurucuya ait olduğunu belirttiği dokümanların içeriğinin terör örgütünün propagandasını yapma mahiyetinde olduğunu kabul etmiş ve başvurucunun 20 gün hücre hapsi disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Akabinde Ceza İnfaz Kurumu Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuş, yapılan soruşturma neticesinde açılan kamu davası sonucu ilk derece mahkemesi başvurucuya ait defterlerde yer alan ifadelerin örgütsel eğitim amaçlı olduğunu belirterek başvurucunun hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. İlk derece mahkemesinin gerekçesinde dayandığı 18/3/2018 tarihli bilirkişi raporuna göre başvurucudan ele geçirilen toplam 15 defterde yer alan içeriklerin bir kısmı şöyledir;
"-Ajandanın 1. bölümünde sosyalist çerçevede dil, ahlak, demokrasi, iktidar, yönetim, uygarlık gibi kavramların anlatıldığı, 2. bölümünde Kürt gerçeğinin, 3. bölümünde kapitalizm çağında Kürt sorunu ve Kürt hareketinin anlatıldığı...6. bölümde PKK, KCK ve Demokratik Ulus şeklinde PKK terör örgütü hakkında ayrıntılı bilgiler verildiği,
-Not defterinde; Murat Karayılan yazısı altında 'öz yönetim, direniş, demokrasi ve özgürlük mücadelesidir' şeklinde yazı bulunduğu ve yazının devamında PKK'yı övücü mahiyette sözler kullanıldığı..., 'Silahlı Mücadele Tarihimiz' başlığı altında PKK terör örgütünün yaptığı eylemler hakkında bilgi verildiği, not defterinin son sayfasında 'Zindan düşman politikasına karşı ne yapmalıdır' başlığı altında örgüt mensuplarının takınması gereken özelliklerin sıralandığı,
-Gri kaplı defterde; özellikle öz savunma üzerinde durulduğu ve PKK'nın yaptığı eylemler ve örgüt mensuplarının tarihsel mücadelesinin anlatıldığı,
-Kapak kısmı mor not defterinde; örgütsel mücadelenin haklılığı ile ilgili kısa alıntı ve sözlerin bulunduğu, PKK'nın kuruluşunda yer alan örgüt mensuplarının sözleri ve notlarının paylaşıldığı ve örgüt mensuplarına ait bilgilerin verildiği,
-'üzerinde yaşamak ancak dağlarda anlam bulur' yazılı ajanda defterde; önderlik kavramı hakkında bilgiler verildiği, Abdullah Öcalan'ın yazdığı iddia edilen mektupların yazıldığı,
-kahverengi telli defterde; PKK hakkında siyasi bilgiler verildiği ve Partinin varlığının ne kadar önemli olduğu hakkında ayrıntılı örnekler verildiği, 'PKK'de kadronun temel özellikleri' başlığı altında Öcalan ile birlikte PKK'nın kurucuları hakkında bilgiler verildiği..."
20. Olay tarihinde başvurucu Ceza İnfaz Kurumunda terör suçundan hükümlü olarak bulunmaktadır. Başvurucunun bulunduğu suç grubu da gözönüne alındığında ceza infaz kurumlarında düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması hususunda devletin takdir hakkının daha geniş yorumlanması gerektiği açıktır.
21. Başvurucunun cezasını infaz ettiği odasında yukarı bahsi geçen dokümanları bulundurduğu hususunda bir şüphe yoktur. Diğer yandan söz konusu dokümanların içeriğinde PKK terör örgütü ile sözde liderine yönelik ifadelerin yer aldığı da tartışma konusu olmayan bir gerçektir. Söz konusu dokümanlara ilişkin yapılan bilirkişi incelemesinde; dokümanların içinde terör örgütünün yapısını, eylemlerini, tarihsel sürecini, cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini anlatan, meşru gösteren veya öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden açıklamalar bulunduğu, örgütsel eğitim amaçlı olduğunun değerlendirildiği ifade edilmiştir.
22. Bu noktada terörle bağlantılı suçlardan tutuklu ya da hükümlü olan kişilerin odalarında bu nitelikteki dokümanları bulundurmasının ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozabileceği ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyebileceği, aynı zamanda hükümlülerin ıslah amacını da zorlaştıracağı şüphe götürmez bir gerçektir. Kuşkusuz söz konusu içerikteki dokümanların ceza infaz kurumunda bulundurulmasının aynı zamanda düzenin ve güvenliğin sağlanması noktasında özellikle terör örgütlerine bağlılığı canlı tutmaya katkıda bulunacağı da unutulmamalıdır.
23. Bu kapsamda Ceza İnfaz Kurumunda bulunan başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunmanın gerektirdiği sorumluluğa uygun davranmaması nedeniyle verilen cezanın zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı, anılan dokümanları bulundurmaktan beklenen fayda ile Ceza İnfaz Kurumundaki disiplinin sağlanması ve hükümlünün ıslahı arasındaki dengenin de sağlandığı sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan ilk derece mahkemesinin gerekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde başvurucuya eylemi nedeniyle 5237 sayılı Kanun'un 297. maddesi uyarınca verilen 10 ay hapis cezasının da orantılı olduğu değerlendirilmiştir.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması nedeniyle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.