TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÇAÇAN SİREK VE TRKO SİREK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/58761)
|
|
Karar Tarihi: 26/3/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Mehmet Yavuz YAŞAR
|
Başvurucular
|
:
|
1. Çaçan SİREK
|
|
|
2. Trko SİREK
|
Vekili
|
:
|
Av. Ercan KARAN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Bireysel Başvuru Süreci
2. Başvurucuların adli yardım talepli olarak açtığı babalığın tanınması davasında Diyarbakır 2. Aile Mahkemesi (Aile Mahkemesi) 29/9/2021 tarihli ara kararı ile adli yardım talebinin reddine karar vermiştir. Ara kararının gerekçesinde, başvurucuların kendilerini ve ailelerinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğuna kanaat getirecek nitelikte mali durumuna ilişkin belgeleri tam olarak sunmadığı, davanın niteliği gereği harç ve yargılama giderlerinin miktar itibarıyla başvurucuların ailesinin geçimini zora düşürecek bir miktar olmadığı belirtilmiştir.
3. Başvurucular, söz konusu karara itiraz etmiştir. 25/10/2021 tarihli itiraz dilekçelerine ilk davayı açarken dilekçelerine ekledikleri fakirlik ilmühaberi, tapu ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarının olmadığına ilişkin belgeleri yeniden eklemiştir.
4. İtirazı inceleyen Diyarbakır 3. Aile Mahkemesi (Mahkeme) 3/11/2021 tarihli kesin kararı ile itirazın reddine karar vermiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde, başvurucular tarafından sadece SGK belgesi sunulduğunu, başvurucuların özel vekil ile temsil edildiğini, yeterli bilgi ve belge sunulmadığını ve davanın niteliği gereği de harç ve yargılama giderlerinin miktar itibarıyla başvurucuların ailesinin geçimini zora düşürecek bir miktar olmadığını belirtmiştir.
5. Başvurucular, adli yardıma ilişkin nihai hükmü 9/11/2021 tarihinde öğrendikten sonra 15/11/2021 tarihinde yargılama harçları ve gider avansını (toplamda 237,20 TL mahkeme harcı ve 1.300 TL gider avansı) Aile Mahkemesi veznesine yatırmış ve 7/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
B. Bireysel Başvuru Tarihinden Sonraki Süreç
7. Aile Mahkemesi 18/4/2022 tarihli kararı ile görevsizlik kararı vermiştir. Gerekçesinde; uyuşmazlıkta soybağından kaynaklanan bir ihtilafın bulunmadığını, davanın niteliği itibarıyla nüfus kayıtlarının düzeltilmesi talebine ilişkin olduğunu, nüfus kaydının düzeltilmesi davalarının asliye hukuk mahkemelerinde bakılacağını belirtmiştir. Aile Mahkemesi ayrıca harç, vekâlet ücreti ve yargılama masrafının görevli mahkemece değerlendirilmesine hükmetmiştir.
8. Görevsizlik kararı sonrası uyuşmazlığı inceleyen Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Hukuk Mahkemesi) 18/1/2023 tarihli kararı ile başvurucuların davasını kabul etmiş ve yapılan yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasına hükmetmiştir. Anılan karar 25/4/2023 tarihinde istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Başvurucu Çaçan SİREK Yönünden
9. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendine göre başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebep olmadığı kanaatine varılması hâlinde başvurunun düşmesine karar verilebilir. Bununla birlikte İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması, temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurunun incelenmesine devam edilebileceği öngörülmüştür.
10. Somut olayda başvuruculardan Çaçan SİREK, başvuru sonrası ölmüş; başvuruya mirasçılar tarafından devam edilip edilmeyeceğinin bildirilmesi için başvurucunun vekiline gönderilen bildirime ilişkin tebligat, vekile 10/12/2024 tarihinde tebliğ edilmiş ancak başvurucunun vekili veya mirasçıları verilen süre içinde başvuruya devam etme yönündeki iradelerini Anayasa Mahkemesine bildirmemiştir. Başvurunun incelenmesine devam etmeyi gerekli kılan ve İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen nedenlerden biri de bulunmamaktadır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Emin Kırmızıgül [1. B.], B. No: 2023/13689, 18/12/2024; Enver Karabey [2. B.], B. No: 2021/36984, 22/1/2025).
11. Açıklanan gerekçelerle başvurunun Çaçan SİREK yönünden düşmesine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer Başvurucu Yönünden
1. Adli Yardım Talebi Yönünden
12. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay ([2. B.], B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
2. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu, dava masraflarını ödeme gücü olmadığı ve ödeme gücünün bulunmadığına dair her türlü belgeyi sunmasına rağmen yargı mercilerince kabul edilebilir bir değerlendirme yapılmadan taleplerinin reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ve gerekçeli karar hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
14. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Diyarbakır 2. Aile Mahkemesi tarafından verilen kararın itiraz mercii olan Diyarbakır 3. Aile Mahkemesi tarafından incelendiği ve dava konusu maddi olayın hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması sonucu başvurucuların adli yardım taleplerinin reddi yönünde karar verildiği belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca, başvurucuların açtığı davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde devam ettiğini, harç ve masrafların Aile Mahkemesi veznesine yatırıldığını, buna göre başvurucuların mahkemeye erişim hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
15. Başvurucunun adli yardım talebinin reddedilmesi çerçevesinde dile getirdiği ihlal iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı başlığı altında değerlendirilmiştir.
16. Başvurucu, adli yardım talebinin Aile Mahkemesi tarafından reddedilmesi üzerine 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda öngörüldüğü şekilde itiraz yoluna başvurmuş; itirazının reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapmıştır. Başvurucu talep edilen yargılama giderlerini bireysel başvurudan hemen önce ödemiş olup inceleme tarihi itibarıyla esas yargılamasının başvurucu lehine sona erdiği anlaşılmıştır.
17. Anayasa Mahkemesi, Tacettin Ceylan ([GK], B. No: 2017/39062, 10/11/2021) kararında adli yardım talebinin reddi nedeniyle başvurucunun başta mahkemeye erişim hakkı olmak üzere temel haklarına yapılan müdahaleye karşı bireysel başvuruda bulunamamasının yargılamanın bütününü adil olmaktan çıkarıp çıkarmadığı veya müdahalenin sonuçlarının ağırlaşmasına yol açıp açmadığı hususunu incelemiş ve devam eden yargılamada yargılama safahatında verilen adli yardım talebinin reddine ilişkin ara kararının kesinleşmesinin ardından salt bu karara yönelik başvuru yapılabileceği sonucuna varmıştır (Tacettin Ceylan, §§ 41-43).
18. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi neticesinde açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
19. 6100 sayılı Kanun'un 334. ila 340. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenen adli yardım kurumu yargılama masraflarından geçici muafiyet sağlamaktadır. Söz konusu talebin kabul edilmesi hâlinde yargılama masraflarının ödenmesi davanın sonuna kadar ertelenmektedir. Davanın adli yardımdan yararlanan taraf lehine sonuçlanması hâlinde tahsili ertelenen yargılama giderleri kural olarak karşı tarafa yüklenmektedir. Adli yardımdan yararlanan tarafın davayı kaybetmesi hâlinde ise mahkemeler tahsilini erteledikleri yargılama masraflarının adli yardımdan yararlanan taraftan alınmasına karar verebilecektir. Bu aşamada söz konusu ödemenin taksitler hâlinde yapılmasına karar verilebileceği gibi şartların varlığı hâlinde tamamen veya kısmen ödemeden muaf tutulmasına da karar verilebilmektedir (Famiye Beğim ve Mehmet Tahir Beğim [1. B.], B. No: 2017/21882, 10/2/2021, § 32).
20. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
21. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen [2. B.], B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
22. Başvurucunun adli yardım talebinin reddedilmesi sonucu masrafları ödemek zorunda bırakılması nedeniyle mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulduğu açıktır.
23. Başvuru konusu olayda adli yardım talebinin 6100 sayılı Kanun'un 334. ve devamı maddelerinde öngörülen şartların gerçekleşmediği gerekçesiyle Aile Mahkemesince reddedildiği anlaşılmaktadır.
24. Aile Mahkemesinin 6100 sayılı Kanun'un 334. madde hükmünü esas alarak verdiği ret kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
25. Yargı harçları, yargı hizmetinden yararlanılması karşılığında devlete ödenen katkı payını ifade etmektedir. Yargı harcı ödeme yükümlülüğü getirilmesiyle, bölünebilen bir kamu hizmeti olan yargı hizmetinden yararlananların bu hizmetin maliyetinin bir kısmına katlanması hedeflenmektedir. Bunun yanında yargı harcının abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun taleplerin disipline edilmesi ve gereksiz başvuruların önüne geçilerek mahkemelerin meşgul edilmesinin önlenmesi amacına hizmet ettiği de açıktır. Öte yandan başvurucuların harç dışındaki yargılama giderleri karşılığında avans yatırmakla yükümlü kılınmasının amacı ise yargılama sırasında yapılması zorunlu giderleri finanse etmektir. Bu giderlerin yargı hizmeti talep eden kişi tarafından karşılanması işin doğası gereğidir. Dolayısıyla başvurucuların harç ve diğer yargılama giderlerini ödemekle yükümlü kılınmasının mahkemeye erişim hakkının doğasından kaynaklanan ve anayasal açıdan meşru amaçlara dayandığı sonucuna ulaşılmıştır (Famiye Beğim ve Mehmet Tahir Beğim, § 45).
26. Adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekir.
27. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir. Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla sınırlandırılması kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına geleceğinden hukuk devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
28. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38; Emrah Yayla [GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020, § 68).
29. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkların makul sürede bitirebilmesi amacıyla belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız kılmadıkça ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Serkan Acar [1. B.], B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 39).
30. Öte yandan temel hak ve özgürlükleri korumak öncelikle yargı mercilerinin görevi olduğundan ve maddi olguları değerlendirmek noktasında Anayasa Mahkemesine göre daha elverişli konumda bulunduklarından yargı mercilerinin kararlarında gösterdikleri gerekçeler ölçülülük incelemesinde büyük önem taşır.
31. Mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında ilk değerlendirilmesi gereken husus elverişlilik kriteridir. Başvurucuların harç ve yargılama gideri ödemekle yükümlü kılınmasının gereksiz yere dava açılmasını önleme amacına ulaşılması yönünden elverişli bir araç olduğu açıktır (Famiye Beğim ve Mehmet Tahir Beğim, § 50).
32. Ekonomik ve sosyal durumları itibarıyla yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olan kişilerin sözü edilen masrafları davanın başında veya herhangi bir aşamasında ödemekle yükümlü tutulmaları mahkemeye erişimlerini imkânsız hâle getirebilir veya önemli ölçüde zorlaştırabilir. Yukarıda açıklandığı gibi adli yardım kurumunun tarafların talep ve delillerini ileri sürme, iddialarını ispat etme imkânlarını kolaylaştırarak bu suretle yargısal sürece etkili bir şekilde katılımlarını sağladığı, böylece mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi daha dengeli hâle getirdiği anlaşılmaktadır. Bunun yanında kanun yollarına başvurma açısından ödeme gücü olmayan kişilerin gerekli harç ve masraflardan muaf tutulmaları kanun yollarının etkin bir şekilde kullanılması açısından önemlidir (İsmail Uğur [1. B.], B. No: 2019/14623, 16/11/2022, § 61).
33. Dava açılırken veya yargılama sırasında taraflardan birine yükletilen harç ve diğer yargılama masraflarının miktarı, ilgilinin ödeme kabiliyeti ve kısıtlamanın getirildiği dava aşaması mahkemeye erişim hakkı yönünden dikkate alınması gereken hususlardır. Bu açıdan somut olay koşullarında ölçülülük incelemesi yapılırken mahkeme tarafından ödenmesi istenen harç ve yargılama giderlerinin başvurucuya aşırı bir külfet yükleyip yüklemediği, bu yükümlülüğün kaldırılmasının yolu olan adli yardımla ilgili verilen ret kararının gerekçesinin yeterli olup olmadığının da değerlendirilmesi gerektiği açıktır (İsmail Uğur, § 62).
34. 6100 sayılı Kanun'un 336. maddesinin (2) numaralı fıkrasında adli yardım talebinde bulunan kişinin yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorunda olduğu belirtilmiştir. Ancak 6100 sayılı Kanun'un 334. maddesinde de adli yardım talebinde bulunanlar için öngörülen söz konusu zorunluluğun temel hak ve özgürlükler bağlamında her somut olayın özelinde kişilerin durumu dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Kuralda öngörülen bu şartın bahsedilen durumlar dikkate alınmadan kategorik olarak uygulanması kişilerin mahkemeye erişimlerine ölçüsüz bir sınırlama getirebilir (İsmail Uğur, § 63).
35. Somut olayda başvurucu mali gücünün bulunmadığını ileri sürerek adli yardım talebinde bulunmuş, fakirlik durumunu tevsik etme yükümlülüğünü ifa etmek amacıyla bazı belgeleri Aile Mahkemesine sunmuştur. Ancak Aile Mahkemesi fakirlik durumunun araştırılmasına yönelik bir çabaya girmeden harç ve yargılama giderlerinin miktar itibarıyla başvurucunun ailesinin geçimini zora düşürecek bir miktar olmadığı (237,20 TL harç ve 1.300 TL gider avansı) yorumuyla adli yardım talebini reddetmiştir. İtiraz üzerine de Mahkemenin o tarihte avukatları olmamasına karşın başvurucunun davayı avukat aracılığıyla takip etmesini mali gücünün bir göstergesi olarak yorumladığı anlaşılmıştır.
36. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde istenilen harç ve gider avansının hiçbir geliri bulunmayan kişiler açısından dava açmasını zorlaştıracak nitelikte bir miktar olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla somut olayın özelliği dikkate alındığında ekonomik ve sosyal durumuna ilişkin belge ibraz etmediği gerekçesiyle başvurucunun adli yardım talebi reddedilerek dava açma imkânının ortadan kaldırılması suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin gözetilen meşru amaca ulaşma bakımından orantılı olmadığı, başvurucunun üzerinde aşırı bir yük oluşturduğu, bu açıdan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
38. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden ihlal sonucuna varıldığından başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiası bakımından inceleme yapılmasına gerek bulunmadığına karar verilmesi gerekir.
Basri BAĞCI ve Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.
III. GİDERİM
39. Başvurucu, ihlalin tespiti ile miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
40. Başvuruda tespit edilen ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Zira yargılama, kabul kararı ile sonuçlanmıştır. Olayda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından etkin giderim yolu tazminat olarak görülmektedir. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya maddi zararının karşılığında net 10.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi gerekir. Belirtilen tazminat miktarı yeterli giderim sağladığından manevi tazminata ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucu Çaçan SİREK yönünden başvurunun başvurucunun ölümü nedeniyle DÜŞMESİNE,
B. Başvurucu Trko SİREK yönünden adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. Başvurucu Trko SİREK yönünden mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
D. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Basri BAĞCI ve Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
E. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminatın ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için Diyarbakır 2. Aile Mahkemesine (E.2021/1203) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/3/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
1. Somut olayda başvurucular soy bağının düzeltilmesi talebiyle Diyarbakır 2. Aile Mahkemesi nezdinde bir hukuk davası açmışlardır.
2. Söz konusu dava nedeniyle ödenmesi gereken harç ve gider avanslarını ödeme gücünden yoksun olduklarından bahisle adli yardım talebinde bulunmuşlardır.
3. Aile Mahkemesi dava nedeniyle ödenmesi gereken harç miktarının 237,20 TL, gider avansının ise 1300,00 TL olduğundan bahisle başvurucuların mahkemelerine sunmuş oldukları belgelerden ve ödenmesi gereken tutardan hareketle söz konusu meblağın ödenmesi durumunda başvurucuların geçimini önemli ölçüde zor duruma düşüreceği konusunda yeterli kanaate ulaşmadığından talebin reddine karar vermiştir.
4. Bu karara başvurucuların yapmış oldukları itirazın reddi üzerine söz konusu meblağlar ilgililer tarafından ödenmiştir. Devamında Aile Mahkemesi dava konusunun kendi görev alanına girmediğini ve dosyanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle davayı bu mahkemeye yönlendirmiş ve asliye hukuk mahkemesinde dava başvurucuların lehine sonuçlanmıştır.
5. Bireysel başvuru dosyasında çoğunluk tarafından, mahkemece adli yardım talebi konusunda karar verilmeden önce yeterince araştırma yapılmadığı gerekçesiyle ihlal sonucuna ulaşılmaktadır.
6. Öncelikli olarak adli yardım talebinin kabulü noktasında yapılacak araştırmanın niteliği konusunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 336. maddesinde ikinci fıkrasında hüküm bulunmakta olup buradaki düzenlemeye göre, talep sahibinin mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunması gerekmektedir. Söz konusu düzenlemeyle; mahkemenin sunulan belgeler üzerinden duruşma açmaksızın karar vereceği, ihtiyaç halinde duruşma açacağı ayrıca verdiği kararın itiraza tabi olduğu hususları hüküm atına alınmaktadır (HMK. 337.md.).
7. Bu kanuni düzenleme çerçevesinde öncelikli olarak talep sahibinin kendi iddiasını ispatlaması gerekmektedir.
8. Somut olayımızda mahkeme adli yardım talebini reddederken iki unsura dayanmaktadır. İlki talep sahiplerinin sunmuş olduğu belgelerin mahkemeyi ikna edecek mahiyette olmadığı, ikinci olarak da ödenmesi gereken toplam miktarın başvurucular açısından aşırı bir külfet doğurmayacağı hususlarıdır.
9. Mahkemenin ilk elden yapmış olduğu bu değerlendirmenin ötesine geçilerek kanunda olmamasına rağmen mahkemeye resen araştırma külfeti yükleyen çoğunluk yaklaşımına katılmıyoruz.
10. Diğer taraftan konunun bireysel başvuru kapsamında incelenmesini gerektirecek kadar anayasal ve bireysel önem taşıdığı hususunda da tereddütler bulunmaktadır.
11. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında: "Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir" denilmek suretiyle inceleme konusu yapılacak hususun kişiler açısından belirli bir ağırlık değerini aşması ve anayasal öneminin bulunması şartları aranmaktadır.
12. Bu iki unsurdan birinin varlığı halinde bireysel başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar vermek gerekmektedir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016 prg. 66).
13. Somut olayımızda ise 2021 yılı itibari ile ödenmesi gereken miktarın o yıl geçerli olan asgari ücretin altında olması, ayrıca konunun anayasal önem açısından farklılaşan bir yönünün bulunmaması karşısında çoğunluğun ihlal yönündeki görüşüne iştirak edilmemiştir.
Başkan
Basri BAĞCI
|
Üye
Ömer ÇINAR
|