Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Hasan HÜZMELİ
|
Başvurucu
|
:
|
Çiğdem SERİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Zahide YILDIZTEKİN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, idarece önceden belirlenen yerler dışında ve idareye bildirimde bulunulmadan basın açıklamasına iştirak edildiği gerekçesiyle emre aykırı davranıştan idari para cezası uygulanması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Mersin Valiliği (Valilik) tarafından 15/1/2020 tarihli kararla mülki sınırlar içinde 2020 yılı toplanma alanları, yürüyüş güzergâhları, miting alanları ve basın açıklaması yapılacak yerler belirlenmiş ve resmî internet sitesinden duyurulmuştur. Anılan kararda ayrıca basın açıklaması etkinliklerinin kamu düzenini, eğitim öğretimi, çalışma hayatını ve ticaret hürriyetini engelleyici veya bozucu biçimde olmamak kaydıyla ve 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun "Bildirim verilmesi" kenar başlıklı 10. maddesinde belirtilen süre içinde bilgi verilmek suretiyle yapılması gerektiği hususu belirtilmiştir.
3. Başvurucu 25/10/2020 tarihinde Mersin'in Güvenevler Mahallesi Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'nda bulunan bir mağaza önünde düzenlenen "Güvenceli çalışmak, insanca yaşamak istiyoruz" konulu bir eyleme katılmıştır. Mersin Halkevleri isimli kullanıcı tarafından sosyal medya hesaplarında paylaşılan etkinlik, güvenlik görevlilerinin internet ortamında yaptığı açık kaynak araştırmasıyla tespit edilmiştir. Görüntü İzleme ve Tespit Tutanağı'nda başvurucunun da aralarında olduğu grubun Mersin Halkevi tarafından yapılan basın açıklamasına katıldığı belirtilmiştir.
4. Bireysel başvuru dosyasındaki açık kaynak araştırma raporu ve tutanakta yer alan fotoğraflar incelendiğinde yaklaşık on kişinin etkinliğe katıldığı, aralarında başvurucunun da yer aldığı dört kişinin "Güvenceli çalışmak, insanca yaşamak istiyoruz!", "HE HALKEVLERİ" şeklinde yazılı pankartı taşıdığı, katılımcıların maske taktıkları ve aralarında mesafe bulunduğu görülmüştür. Bireysel başvuru dosyasında basın açıklamasının nasıl sona erdiğine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Ayrıca etkinliğin barışçıl olmadığına ya da barışçıl olmaktan sonradan çıktığına dair bir tespit de yoktur.
5. Mersin İl Emniyet Müdürlüğü (Emniyet Müdürlüğü) 3/11/2020 tarihinde, kimliği tespit edilen katılımcıların idareye bildirimde bulunmadan ve idarece belirlenen alanlar dışında yukarıda içeriği belirtilen pankartın arkasında toplanarak eylem yapmaları ve böylece can güvenliklerini, kamu güvenliği ve düzenini, ayrıca pandemi süreci devam ettiğinden kamu sağlığını tehlikeye düşürmeleri nedeniyle haklarında idari yaptırım uygulanmasını ilgili ilçe emniyet müdürlüğünden talep etmiştir.
6. Başvurucu hakkında idareye bildirimde bulunmadan basın açıklaması yapması nedeniyle 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca emre aykırı davranışta bulunmaktan 392 TL idari para cezası uygulanmıştır. İdari Yaptırım Tutanağı'nın "Kabahatle İlgili Elde Edilen Deliler" bölümüne "izinsiz basın açıklaması yapmak" yazılmıştır. Başvurucu, barışçıl nitelikte olan bir basın açıklamasına katıldığını belirterek idari para cezasına itiraz etmiştir.
7. İtirazı inceleyen sulh ceza hâkimliği, başvurucu hakkında uygulanan idari para cezasının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle itirazı kesin olarak reddetmiş; kararda, başvurucunun bildirimde bulunmadan ve idarece belirlenen yerler dışında basın açıklaması yaparak emre aykırı davrandığını değerlendirmiştir.
8. Başvurucu, nihai hükmü 9/6/2021 tarihinde öğrendikten sonra 24/6/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Komisyon, başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Başvurucu; toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele ve kadına şiddet olgusuna yönelik kamuoyu oluşturmak amacıyla etkinliğe katıldığını, basın açıklamasının barışçıl şekilde gerçekleştiğini, kamu düzeninin bozulmadığını, herhangi bir şiddet olayı yaşanmadığını belirterek barışçıl gösteri sonrasında idari yaptırım uygulanması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, uygulanan idari para cezasının anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle bireysel başvurunun kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamadığı bildirilmiştir. Ayrıca koronavirüs salgın hastalığının Türkiye'deki gelişim süreci açıklanarak başvurucunun pandemi sürecinde idarece belirlenen mekânlar dışında ve idareye bildirimde bulunmadan basın açıklamasına katılarak kamu sağlığını, düzenini ve güvenliğini tehlikeye düşürmesi nedeniyle idari para cezasının uygulandığı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
12. Başvuru, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmiştir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. İhsan Uğraş, B. No: 2015/5365, 3/4/2019, § 24; Hüseyin Doğan ve Yusuf Kaya, B. No: 2020/4741, 5/10/2023, § 8; Songül Eriş ve Bedriye Kuş, B. No: 2020/38552, 30/3/2022, § 25).
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin kamu düzeninin ve genel sağlığın korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
14. Sosyal medyada yapılan araştırmayla sonradan kolluk görevlilerince tespit edilen somut olayda, başvurucunun idarece belirlenen alanlar dışında ve idareye bildirimde bulunmaksızın bir etkinliğe katıldığı açık ise de basın açıklaması yapıp yapmadığı veya etkinliği organize edip etmediği bireysel başvuru dosyası kapsamından anlaşılamamıştır. Nitekim idari yaptırım karar tutanağına dayanak olan belgede başvurucunun basın açıklamasına katıldığı, Emniyet Müdürlüğünün 3/11/2020 tarihli yazısında ise grubun pankart arkasında toplanarak eylem yaptığı belirtilmiştir (bkz. §§ 3, 5). Öte yandan sulh ceza hâkimliği kararında da başvurucunun toplantıyı organize ettiği yönünde bir değerlendirme yapılmamıştır. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun idarece önceden belirlenen yerler dışında ve bildirimde bulunmadan, idarenin kararına aykırı olarak etkinliğe katılması nedeniyle idari yaptırım uygulandığı görülmüştür. Buna göre Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, belirtilen şekilde eyleme katılan başvurucuya idari para cezası verilmek suretiyle gerçekleştirilen müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının belirlenmesidir.
15. Anayasa Mahkemesi daha önce birçok kararında barışçıl bir basın açıklamasının katılımcılarına idarece verilen idari para cezasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahale olduğunu (Dursun Soydan ve diğerleri, B. No: 2015/2948, 14/11/2018, § 39; Songül Eriş ve Bedriye Kuş, § 28; Canan Yüce ve diğerleri, B. No: 2020/37789, 4/7/2022, § 24), hafif nitelikte de olsa bir idari para cezasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanan kişilerde caydırıcı etki doğurabileceğini kabul etmiştir (Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, B. No: 2014/17391, 19/4/2018, § 55; Dursun Soydan ve diğerleri § 63; Canan Yüce ve diğerleri § 40). Bu nedenle Anayasa Mahkemesi somut olayda olduğu gibi basın açıklamasına yönelik bir müdahalenin varlığı hâlinde eylem nedeniyle kamu düzeninin bozulup bozulmadığını, bozulma tehlikesi olup olmadığını ya da böyle bir tehlikenin ortaya çıkıp çıkmadığını incelemiştir (Dursun Soydan ve diğerleri, § 57; Songül Eriş ve Bedriye Kuş, § 49; Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, § 63).
16. Anayasa Mahkemesi bildirim usulü ve uygulanmasının amacı ile sınırlamanın niteliği ve bu yükümlülüğe aykırılık hâlinde sorumluluğa yönelik ilkeleri Selma Elma (B. No: 2017/24902, 4/7/2019, §§ 44-47) kararında ortaya koymuştur. Anılan kararda, toplantı hakkının bildirim usulüne bağlanabileceği belirtilmekle birlikte idareye önceden bildirimin amacının toplantı, yürüyüş veya diğer gösterilerin etkin şekilde kullanımını güvence altına almak için yetkililere makul ve uygun tedbir alma imkânı sağlamak olduğunu vurgulamıştır (benzer nitelikte değerlendirmeler için bkz. Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, §§ 39, 40;Ali Rıza Özer ve diğerleri, [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 121,122; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 81; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 52).
17. Anayasa Mahkemesi, katılımcıların mekân tercih etme serbestîsine ve kamu makamlarınca sınırlanmasına ilişkin ilkelerini ise Şerafettin Can Atalay (B. No: 2021/9387, 19/1/202, §§ 36-42) kararında ortaya koymuştur. Anılan kararda, katılımcılar tarafından tercih edilen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme mekânının önceden belirlenen yer ve güzergâhlardan olmadığı şeklinde ilgili ve yeterli olmayan bir gerekçeyle idari makamlar tarafından reddedilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ihlal ettiği sonucuna varmıştır (benzer yöndeki farklı değerlendirmeler için bkz. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve diğerleri [GK], B. No: 2016/14517, 12/10/2023, § 76).
18. Ayrıca Anayasa Mahkemesi yerleşik içtihatlarında usulüne uygun olarak verilmiş bir emre aykırı davranışın varlığının tek başına temel hak ve özgürlüklere müdahale için yeterli olmadığını belirtmiştir. Bu çerçevede temel hakka müdahaleyi haklı kılacak olan -kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlığın bozulduğunun veya bozulma tehlikesinin bulunduğunun- meşru gerekçe ile çatışan hak ve özgürlük değerleri arasında kurulan adil dengenin kamu gücünü kullanan yetkili mercilerin kararlarında ortaya konulması, aksi hâlde barışçıl bir gösteri veya basın açıklaması nedeniyle kural olarak cezai bir yaptırım uygulanmaması gerektiğini vurgulanmıştır (birçok karar arasında bkz. Dilan Ögüz Canan, §§ 51, 53; Songül Eriş ve Bedriye Kuş, §§ 49, 50; İbrahim Bilen ve diğerleri, B. No: 2019/23334, 22/2/2022, § 54; Zülküf Yıldız ve diğerleri, B. No: 2019/35399, 16/3/2022, § 53; Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, §§ 52, 56, 68, 73; farklı bağlamda benzer değerlendirmeler için bkz. İsmail Sarıkabadayı ve diğerleri, B. No: 2016/23696, 8/6/2021, § 45; Ali Orak ve İrfan Gül, B. No: 2014/10626, 18/4/2018, §§ 62-67).
19. Kolluk tutanaklarında ve hâkimlik kararı incelendiğinde basın açıklamasının veya başvurucunun kamu düzenini bozduğu ya da bu yönde ciddi bir tehlike doğurduğu yönünde herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Üstelik somut olay sonradan sosyal medya aracılığı ile tespit edilmiş olup kolluk kuvvetlerinin olay yerinde dahi bulunmadığı görülmüştür. O hâlde basın açıklamasının barışçıl şekilde tamamlandığı ve bu esnada kolluk güçleri tarafından müdahale edilmesini gerektirecek bir durum da yaşanmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca başvurucunun basın açıklamasını organize eden ya da yöneten konumunda olduğuna dair bir tespit de yoktur.
20. Somut olayda Emniyet Müdürlüğü, koronavirüs pandemi sürecinde gerçekleştirilen etkinliğin kamu sağlığını tehlikeye düşürmesi nedeniyle de idari yaptırım uygulanmasını talep etmiş ise de gerek idari yaptırım tutanağı gerekse hâkimlik kararında anılan gerekçeye dayanılmadığı görülmüştür (bkz. §§ 5-7). Ayrıca bireysel başvuru dosyasında 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca yetkili merciler tarafından genel sağlığın korunması amacıyla idare tarafından verilen bir emir de tespit edilememiştir. Öte yandan yaklaşık on kişinin yaptığı etkinliğin veya somut olayın koşullarında başvurucunun eyleminin genel sağlığı tehlikeye düşüren bir duruma neden olduğu yetkili otoritelerce makul şekilde gösterilmemiştir. (bkz. § 4).
21. Her ne kadar başvurucunun ilgili makamlar tarafından verilen emirlere uymaması nedeniyle koşulların varlığı hâlinde cezalandırılması mümkünse de kamu makamlarının ve mahkemelerin barışçıl biçimde yapılan etkinliğe katılan başvurucunun barışçıl şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile yerel makamların kamu düzenini koruma hakkı arasındaki dengeyi sağlama yükümlülükleri devam etmektedir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Canan Yüce ve diğerleri, § 49; cezalandırmaya ilişkin açıklamalar için bkz. Dilan Ögüz Canan, § 40; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri § 81; Selma Elma,§§ 46, 47) .
22. Başvuruya konu somut olay yukarıdaki kararda belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde gerek idarece düzenlenen tutanakta gerekse hâkimlik kararında başvuruya konu idari para cezasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığına ve yarışan haklar arasında adil bir denge kurulduğuna ilişkin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya konulamadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle başvurucuya verilen idari para cezasının demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
24. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması ile 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
25. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
26. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır.Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
27. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (2021/2730 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 21/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.