logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Fuat Hatip [1.B.], B. No: 2021/40846, 23/10/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ FUAT HATİP BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/40846)

 

Karar Tarihi: 23/10/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

Ali Fuat HATİP

Vekili

:

Av. Ayşe ACİNİKLİ EROL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklama koruma tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/9/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca, adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

5. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) PKK/KCK silahlı terör örgütünün KCK/TM (Koma Civaken Kürdistan-Türkiye Meclisi) yapılanmasının Siyasi Alan Merkezi bünyesinde yer alan Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesine bağlı olarak kurulduğu değerlendirilen Din Âlimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin (DİAYDER-Dernek) aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı yönetici ve üyeleri hakkında soruşturma işlemlerine başlanmıştır.

6. Başsavcılığın talebi üzerine başvurucu hakkında İstanbul 11. Ceza Hâkimliği tarafından 12/11/2020 tarihinde 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 140. maddesinde düzenlenen teknik araçlarla izleme tedbirinin; 30/11/2020 tarihinde ise aynı Kanun'un 135. maddesinde düzenlenen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbirinin uygulanmasına karar verilmiştir. Anılan tedbirlere ilişkin kararlar muhtelif hâkimlik kararları ile birkaç defa uzatılmıştır.

7. Başvurucu, Başsavcılığın talimatı ile 3/7/2021 tarihinde gözaltına alınmıştır. Müdafiinin de hazır bulunmasıyla alınan 9/7/2021 tarihli kolluk ifadesinde başvurucu DİAYDER üyesi olduğunu, bu Derneğe bağlı Esenyurt mescidinde ücreti karşılığında imamlık yaptığını, okuduğu hutbeleri kendisinin hazırladığını, görüşme kaydı bulunan N.S. isimli kişinin eşinin terör örgütü üyesi olduğunu bilmediğini, konuşmasının Sterk TV'de yayımlanmasında herhangi bir dahlinin olmadığını savunmuştur. Başvurucu, aynı gün alınan Başsavcılık ifadesinde de isnat edilen suçu reddetmiştir. Anılan İfade Tutanağı'nın ilgili kısmı şöyledir:

"2017 yılının Mart ayında DİAYDER isimli derneğe üye oldum. Ben Esenyurt mescidinde imam olarak görev yapıyorum. Ben Diyanet İşleri Başkanlığı'nın personeli değilim. Ben Cuma namazları ve bazen de ikindi ve öğle namazlarını cemaate kıldırıyordum. Ben Cuma namazı hutbelerini bizzat kendim hazırlıyorum. Hacı [S.], hacı [A.], hacı [Ab.] ve ismini hatırlamadığım covid-19 nedeni ile vefat eden cami cemaatinde bulunan kişilerle 2017 yılında namaz kıldırmak karşılığı 1700 TL karşılığında anlaştık. Bu bedel içerisinde yalnız benim maaşım değil mescidin giderleri de vardır. Bahse konu mescitte ilk namaz kıldırmaya başladığımda bu mescidin bu derneğe ait olduğunu bilmiyordum. Sorduğunuz gibi ben imam hatip mezunuyum, aynı zamanda medresede arapça eğitim de gördüm. Yani imamlık şartlarını taşıyorum. Daha evvel fahri imamlık yaptım. İstanbul Büyükşehir Belediyesinde imam olarak çalıştım. Sorduğunuz gibi [R.O.] ile aramda geçen iletişim kaydında para ile ilgili geçen görüşmede [R.O.] ikametimin üzerinde oturan bir bayana 500 TL para verip veremeyeceğimi sordu. Ben de yolumun üzerinde olması nedeniyle mağdur olduğunu söylediği bayana [R.O.dan] aldığım 500 TL parayı telefonla irtibat kurup yol güzergahım üzerinde buluşarak parayı verdim.

Sorduğunuz gibi azınlıklar ve inanç komitesinin yayınlamış olduğu bildirilerden haberdar değilim. Ben 2019 yılında cezaevine girdim. Geçen sene kurban bayramına kadar pandemi nedeniyle yasaklar vardı. Yasakların açılmasıyla namaz kıldırmak istedim ancak cemaat oluşmadı. Yaklaşık 3-4 aydır mescitte cemaat toplandı ve namaz kıldırıyorum. Namaz kıldırma dışında kesinlikle PKK terör örgütünün propagandasını yapmıyorum."

8. Başsavcılık, başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması talebiyle İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) 9/7/2021 tarihinde sevk etmiştir. Hâkimlik sorgusunun ardından başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:

"KCK sözleşmesinde Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesi adı altında örgütlenen, Abdullah ÖCALAN'ın telkin ve yönlendirmeleriyle alternatif Kürt Diyanet İşleri olarak kurulan, örgüte müzahir sitelerde Müslüman Kürtlerin diyanete bağlı camilerde namaz kılmamaları, alternatif cuma namazları vb. Sivil itaatsizlik eylem çağrıları, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen ana KCK dosyasındaki gizli tanık Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesi başlığı altında faaliyet yürüttüğüne ilişkin beyanları, 21/12/2020 günü İstanbul İl Jandarma Komutanlığında ifadesi alınan ve 20 yılı aşkın süre örgütün kırsal alanında faaliyet yürüttükten sonra ikna suretiyle teslim olan Hamza DİLXAZ Kod [E.D.] isimli örgüt mensubunun beyanları bir bütün halinde değerlendirildiğinde İstanbul Şirinevlerde faaliyet gösteren [DİAYDER] isimli derneğin KCK sistematiği doğrultusunda kurularak faaliyet yürüttüğü, dernekle ilgili kollukça yapılan açık kaynak araştırmasında kolluk fezlekesinin 18 ile 58. Sayfalarında açıkça anlatılan 25 adet tespitten anlaşıldığı üzere derneğin kullandığı internet sitesindeki örgütsel öğeler, derneğin internet sitesinde kürt sorununa ilişkin düzenlenen anket çalışmasının örgütsel temeli dernek üyelerinin 2013'ten günümüze değin tespit edilen basın açıklamaları, katıldıkları eylemler, örgütsel beyanlar, açıklanan beyanlar ile PKK perspektifinin uyuşması, illegal olarak açılan denetimsiz mescitlerde siyasi içerikli verilen vaaz ve hutbeler, tespit süresince dernek üyelerinin örgütsel görüşme içerikleri, açık kaynak beyanları, fiziki takip tutanakları kül olarak değerlendirildiğinde legal bir çatı altında örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda faaliyet yürüttükleri hususunda somut deliller elde edildiği, bu kapsamda mevcut dosya kapsamında işlem yapılan şüphelilerden;

...

Şüpheli Ali Fuat HATİP yönünden: Örgütsel yayın yapan Sterk Tv'de program yapması, 08/05/2021 tarihinde Zoom isimli program üzerinden ölüye saygı ve adalet panelleri isimli etkinliğe konuşmacı olarak katılması, söz konusu konuşmasında din adamı hüviyetini aşacak mahiyette siyasi içerikli konuşmalar yapması, fiziki takip tutanaklarında diğer şüpheliler ile olan irtibat tespitleri, örgütsel saiklerle düzenlenen Suruçtaki Kobani Destek Etkinliklerine katılması, tape içeriklerinde yoğun örgütsel görüşmeler, ikametinde ele geçirilen yasaklı yayınlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde şüphelinin atılı suçu işlediği hususunda kuvvetli şüphenin oluştuğu,

... şüphelilerin delilleri karartma şüphesinin bulunması, şüphelilerin üzerine atılı suçun CMK 100 maddesinde sayılan tutuklama sebebi var kabul edilen suçlardan olması ve bu suç için ceza kanununda öngörülen ceza miktarı ile soruşturma konusu suçun ağırlığı ve önemi dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağından CMK 100 ve devamı maddeleri gereğince ŞÜPHELİLERİN AYRI AYRI TUTUKLANMALARINA, [karar verildi.]"

9. Başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz, İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 26/7/2021 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

10. Başvurucu, tutuklama kararına itirazın reddi kararını 13/8/2021 tarihinde öğrendikten sonra 8/9/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Soruşturma neticesinde Başsavcılık aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı şüpheliler hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmaları talebiyle iddianame düzenlemiştir. 22/12/2021 tarihli iddianamede PKK/KCK silahlı terör örgütüne ilişkin genel bilgiler verildikten sonra DİAYDER'in örgüt ile olan bağlantısına dair açıklamalara yer verilmiştir. Buna göre DİAYDER örgütün KCK yapılanmasının Siyasi Alan Merkezi bünyesinde yer alan Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesine bağlı olarak kurulmuştur. İddianamenin ilgili kısmı şöyledir:

"KCK sözleşmesi 14’üncü madde/Alan Merkezleri: 'Beş alan merkezi biçiminde örgütlenerek çalışmalarını yürütür. Alan Merkezleri faaliyetlerinin özgünlüğüne göre ihtiyaç duyduğu kadar alt komite örgütler. Ayrıca alan merkezleri, komiteler ve koordinasyonlar kendi alanlarında çalışmaları etkin ve çok yönlü geliştirebilmek için ihtiyaca göre gerekli alt ve yan örgütler oluşturur, ya da bu tür örgütlerle ilişkilenir. Bu kapsamda KCK sözleşmesinin 14’üncü madde, 2. fıkra (Siyasi Alan Merkezi), e bendinde“AZINLIKLAR VE İNANÇ GRUPLARI KOMİTESİ: Azınlıkların ve inanç gruplarının özgür örgütlenmesi ve toplumsal yaşama eşit katılımı için çalışır. Farklılıkları tanımayan anti-demokratik ve gerici zihniyete karşı mücadele eder' adı altında bir yapılanmanın yer aldığı,

Bu açıklamalar ışığında başta İstanbul ili olmak üzere büyük şehirlerde terör örgütü güdümünde faaliyet yürüten oluşumlar, Diyanet İşleri Başkanlığından bağımsız olarak terör örgütünün taban bulduğu yerleşim yerlerinde KCK Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesinin talimatları doğrultusunda STK görünümünde dernekleşme faaliyetlerine ağırlık vermiştir.

2013 yılında terörist başı Abdullah ÖCALAN, kendisini ziyarete gelen BDP heyeti aracılığıyla vermiş olduğu mesajda; Diyarbakır'da 'Demokratik İslam Kongresi' çağrısı yapmış, 'ÇARE ELBETTE RESMİ DİYANET İSLAM’I DEĞİLDİR' diyerek alternatif bir dini yapılanma çağrısında bulunmuş, yine KCK Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesinin 'AKP’NİN CAMİLERİNDE İSLAM YOK' adı altında yapmış olduğu bildiride, 'MÜSLÜMAN KÜRTLERİ DİYANET'E BAĞLI CAMİLERDE NAMAZ KILMAMAYA ÇAĞIRIYORUZ, KÜRDİSTANLI MÜSLÜMANLAR KENDİ MESCİTLERİNİ AÇMALIDIR, DEVLET TARAFINDAN ATANMIŞ, MAAŞA BAĞLANMIŞ İMAMLARIN ARKASINDA NAMAZ KILMAMALARININ GERÇEK İSLAM OLDUĞUNU BELİRTMEK İSTİYORUZ' diyerek diyanet harici alternatif bir dini yapılanmaya gidilmesi yönündeki açıklamalar merkezi İstanbul ilinde bulunan DİAYDER (Din Âlimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği) tarafından karşılık bulmuş, özellikle de dernek içerisinde faaliyet gösteren ve 'MELE' olarak adlandırılan gayri resmi din adamları aracılığıyla örgüt tarafından yapılan açıklamalar hayata geçirilmeye başlanmıştır.

Yapılan çalışmalar neticesinde, dernek adı altında sivil toplum kuruluşu olarak yasal görünümlü faaliyetlerine devam eden bazı DİAYDER yönetici ve üyelerinin, dernek adına oluşturdukları mescitlerde özellikle vaaz esnasında örgütsel propaganda yapılması hususunda görevlendirdikleri imamlara telkinlerde bulundukları, derneğin tüzüğüne aykırı olarak almış oldukları yardım paraları ile dernek adına esnafların dükkânlarına dağıttıkları kumbara tarzı sadaka kutularından elde ettikleri paraların bir kısmını terörist ailelerine dağıttıkları, terör örgütüne destek vermek maksadıyla Suriye sınırına giderek sınır nöbeti tuttukları, etkisiz hale getirilen teröristlerin taziyelerine katılarak mevlit okudukları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde devam eden terörle mücadele harekâtını gerekçe göstererek operasyonların durdurulması maksadıyla direniş orucu tuttukları, Abdullah ÖCALAN’a uygulanan sözde tecridin kaldırılması maksadıyla basın açıklamaları yaptıkları, terör örgütünün tüm söylem ve faaliyetlerinin DİAYDER tarafından benimsendiği hususlarının tespit edilmesi üzerine, terör örgütünün dini yapılanması şeklinde hareket eden DİAYDER isimli dernek yönetici ve üyelerinin yasadışı faaliyetlerinin ortaya çıkartılması maksadıyla mevcut soruşturma üzerinden işlemlere başlanılmıştır."

12. İddianamede DİAYDER'e ilişkin tanık ifadeleri, kollukça yapılan açık kaynak ve sosyal medya araştırmaları ile soruşturma kapsamında yapılan tespitlere yer verilmiştir. Dernek hakkında verilen ifadeler şöyledir:

i. X-Tanık isimli gizli tanığın Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında verdiği 9/11/2009 tarihli ifadesi "Azınlıklar ve inanç Grupları Komitesi: Bu alanın faaliyet çerçevesi İnanç Dernekleri ve Kiliselerdir. Örgütün faaliyet gösterdiği İnanç Dernekler arasında [P.] Derneği, [E.İ.] Derneği ve Din Adamları Yardımlaşma Derneği (DİAYDER) gibi dernekler bulunmaktadır özellikle (DİAYDER) bu son süreçte kurulan bir dernektir. Bölge halkının İnançlı olmasından ve dini kullanarak bölge halkı üzerinde etkili olabilmek ve siyasi yönden AK PARTİ ile bölgede etkili olan dini cemaatlere karşı örgütün almış olduğu kararlar doğrultusunda faaliyet yürüten oluşumlardır. Ayrıca Kiliselere ayrı bir önem verilerek koordinasyon görevlileri tarafından kiliseler ile sürekli görüşürler" şeklindedir.

ii. Padişah isimli gizli tanığın Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğünde alınan 15/1/2011 tarihli ifadesi "KCK/TM il sorumlusunun KCK/TM içerisinde faaliyet yürüten hamle komitesi ile beraber almış oldukları kararları Kent Meclisleri vasıtası ile örgüte müzahir kitlelere ulaştırarak halkın örgütlenmesini sağlamaktadır. İl Kent Konseyinin almış olduğu kararlar alan sözcüleri ilçe sorumluları, kurum temsilcileri, gençlik ve kadın hareketi içerisinde faaliyet yürüten şahıslar tarafından ilçe meclislere aktarılmaktadır. İlçe Kent Meclislerinin bu kararlar sonucunda yapmış olduğu toplantılarla kitleleri en alt tabakada örgütleyerek alınan kararlar çerçevesinde halkın ortak hareket etmesini sağlamaktadır. Bu Meclislerde alınan kararlar doğrultusunda örgüt tarafından belirlenen önemli günlerde verilen eylem talimatları ile halkı örgütleyerek sokaklara dökülmesini ve özellikle gençlik yapılanmasının kendi öz savunmasını oluşturarak Kamu Kurum ve Kuruluşları ile Polis ve Asker başta olmak üzere Molotoflu, Taşlı Havai fişekli halk SERHİLDAN’ları adı altında etkinlikler gerçekleştirilir. Bu eylemler çerçevesinde Kent Meclisinde alınan kararlar doğrultusunda kepenk kapatma, Siyah flama asma, anadilde eğitim hakkının verilmesi için çocukların okula gönderilmemesi ve kontak kapatma gibi pasif direniş türü eylemler için sokak ve Mahallelerde örgütleme çalışması yapılmaktadır. Bu toplantıların divanı size saymış olduğum şahıslar tarafından oluşturulmaktadır. Bu toplantılarda Mahalle yürütmeleri, Köy yürütmeleri, Sosyal Alan içerisinde faaliyet yürüten Eşit Özgür Yurttaş dernek başkanları Kadın ve Gençlik hareketinin temsilcileri yukarıda bahsettiğim Terör örgütüne müzahir kurum ve kuruluşlardan olan [M.D], [T.F.] ve DİAY-DER isimli kurumların temsilcileri katılmaktadır.” şeklindedir.

iii. Örgütün silahlı yapılanmasında yer alan ve etkin pişmanlık kapsamında güvenlik güçlerine teslim olan Hamza Dılxaz kod adlı E.D.nin 21/12/2020 tarihli ifadesi “Örgüt ile iltisaklı derneklerden biri de DİAYDER (Din Âlimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği) isimli dernektir. Tamamen PKK/KCK terör örgütü talimatları doğrultusunda kurulmuştur. Terörist başı Abdullah ÖCALAN’ın bu yönde talimatı bulunmaktadır. Amacı Marksist-Leninist ideolojideki terör örgütüne destek vermeyen inançlı Kürt halkını din maskesi altında örgüte entegre etmektir. Derneğin faaliyetleri KCK Azınlıklar ve Dini İnanç Grupları Komitesince organize edilmektedir. (Örneğin namazlarda vaazların ve hutbelerin ne şekilde verileceği, hangi hususları içereceği vb.), dernek tarafından toplanan yardım ve bağışların bir kısmı terör örgütüne aktarılmaktadır. Dernek yönetici ve üyeleri legal/illegal yollardan terör örgütünden eğitim ve talimat almak üzere Irak Kandil bölgesi ile Suriye bölgesine gidip gelmektedirler. Kendilerini hiç görmedim ama örgüt içerisinde konuşuluyordu. Derneğin sadece Türkiye’de değil İran, Irak ve Suriye’de bulunan terör örgütü ile iltisaklı diğer dini gruplarla da irtibatı bulunmaktadır. Terör örgütü üyelerinden Cemal (K) Murat KARAYILAN 2014-2015 yıllarında Irak’ın Kuzeyinde bulunan Bergari bölgesinde yapmış olduğu toplantıda, 'Din Âlimlerini bir çatı altında toplayacağız, bu sayede toplumdaki dindar kesimi bir araya getireceğiz' şeklinde talimat vermiştir. Dernek tarafından Ayn El-Arab (Kobani)’a yapılan DEAŞ saldırıları ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde devam eden askeri operasyonlar gerekçe gösterilerek gerçekleştirilen sınır nöbetleri, direniş oruçları vs. etkinliklerin Murat KARAYILAN ve Duran KALKAN’ın talimatları ile gerçekleştirilmektedir. Terör örgütü içerisinde dini bilgisi yüksek olan ve kesinlikle deşifre olmamış örgüt üyelerinin Türkiye’ye gelerek dernek içerisinde örgütsel faaliyetlerde bulunmaktadır. Son yıllarda başlayan sivil Cuma namazları ile terörist cenaze namazlarının kılınması talimatını da yine Duran KALKAN vermiştir” şeklindedir.

13. Söz konusu iddianamede Dernek hakkında yapılan haber ve açıklamalara ilişkin açık kaynak ve sosyal medya araştırma sonuçlarına yer verilmiştir. Bu kapsamda yapılan tespitler özetle şöyledir:

i. Dernek yönetici ve üyeleri tarafından kurulan ve Kürtçe yayın yapan ronahikovara.com isimli internet sitesinde bazı şüpheliler köşe yazarlığı yapmıştır. Siteyi kuran şüpheliler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde devam eden terörle mücadeleye yönelik operasyonların durdurulması için çağrıda bulunmuş, yaptıkları çağrıda terör örgütü üyelerinden gerilla olarak bahsetmiş, teröristlerin etkisiz hâle getirilmesinden duydukları rahatsızlıkları dile getirerek Türkiye Cumhuriyeti devleti ile terör örgütünü bir tutmuştur. Abdullah Öcalan’ın barış sürecine yönelik mektubunun okunmasını müteakip Dernek üyeleri de eş zamanlı harekete geçerek devletin terör örgütüyle bir an önce barış yapması ve teröristlere her türlü yasal güvencenin verilmesi yönünde basın açıklaması yapmış ve Abdullah Öcalan’dan "sayın" diye bahsetmişlerdir. Yine sitede "Sizce Kürdistan sorununun çözümü nedir?" şeklinde Kürtçe anket çalışması yapılmış ve bu çalışmada ''1. Bağımsızlık ve özgürlük, 2. Federasyon, 3. Özerklik, 4. Demokratik özerklik, 5. Demokratik haklar, 6. Şu an ki durum gibi devam etmesi'' başlıklarına yer verilmiştir. Anketten de anlaşılacağı üzere DİAYDER isimli yapılanma Türkiye Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğünü tehlikeye düşürecek şekilde bölücü anlamda çalışma yapmakta, bağımsız Kürdistan emelleri için algı yaratmaya çalışmaktadır.

ii. Yüksekova Haber isimli internet sitesinde 29/3/2013 tarihinde “Din âlimlerinden 'çözüm sürecine' destek” başlağıyla yayımlanan habere göre Dernek, Abdullah Öcalan'ın 21 Mart Diyarbakır'daki nevruz kutlamalarında yaptığı çağrı doğrultusunda barış sürecine ilişkin olarak Dernek binasında basın açıklaması yapmış ve Abdullah Öcalan'ın çağrısına destek vermiştir.

iii. ANF News isimli internet sitesinde; 6/8/2013 tarihinde “Din alimlerinden Rojova katliamına tepki” başlıklı bir haber yayımlanmıştır. Anılan haberde İstanbul DİAYDER üyelerinin Suriye’nin kuzeyinde Kürtlere karşı geliştirilen sözde katliamı Dernek binalarında düzenledikleri basın toplantısı ile protesto ettikleri, dönemin Dernek Başkanı M.Ş. ve yöneticisi E.B.nin konuşmacı olarak bu etkinliğe katıldıkları belirtilmiştir. Habere göre "Aşitiye biratiye û wekheviye" (Barış, Kardeşlik ve Eşitliktir) pankartının asıldığı toplantı salonunda, ilk olarak Suriye’nin kuzeyindeki çatışmalarda ölen PYD/YPG terör örgütü mensupları için dualar okunmuş, dönemin DİAYDER Başkanı M.Ş. Türkiye Cumhuriyeti devletini kastederek “Rojava'da Kürtlere karşı katliam geliştiren El Kaide bağlantılı çetelere silah yardımını kınadıkları” yönünde açıklama yapmak suretiyle Türkiye’nin DEAŞ terör örgütüne sözde silah yardımı yaptığı yönünde suçlamalarda bulunmuştur. Yine Dernek yöneticisi E.B. de “İslam adı altında Cihad gibi bir kavramı da kendi emellerine alet ederek Kürtlere saldıran çetecilere en büyük desteği Türkiye hükümetinin verdiğini, İslam dinine göre bu grupların yaptığı zulme sessiz kalmanın bile şeytan olmakla eşdeğer tutulduğunu" ifade ederek Türkiye’nin DEAŞ terör örgütü ile iş birliği yaptığı yönünde suçlamalarda bulunmuştur.

iv. Örgüte ait basın yayın organlarında; çeşitli tarihlerde çıkan çatışmalarda etkisiz hâle getirilen PKK/KCK-PYD/YPG terör örgütü mensuplarına ait Sultangazi, Sultanbeyli ve Küçükçekmece'de bulunan mezarların Ramazan Bayramı dolayısıyla dönemin İstanbul BDP İl Örgütü tarafından ziyaret edildiği, Sultangazi ilçesi Gazi Mahallesi'nde mezarlığa kadar bir yürüyüş gerçekleştirildiği, yürüyüşte sık sık ''Katil El Nusra Rojava'dan defol'', ''Rojava'ya uzanan eller kırılsın'', ''Şehit namırın'', "Biji Serok Apo'' sloganlarının atıldığı, müteakiben terörist mezarları başında bir dakikalık saygı duruşunda bulunulduğu, bu sırada PKK/KCK terör örgütü adına yazılmış ''Çerxa Şoreşé" marşının okunduğu ve bu yürüyüşe DİAYDER'in de destek verdiği yönünde haberler yapılmıştır.

v. Fırat News isimli internet sitesinde “PKK’li [Y.] ve PYG savaşçısı [Z.] için taziye” başlığıyla yayımlanan 29/11/2013 tarihli habere göre PKK/KCK-PYD/YPG terör örgütü üyeleri Ö.Y. ve E.Z. için BDP Bağcılar İlçe Örgütünde taziye düzenlenmiş, "Şehide me rumeta meye" pankartının asıldığı salonda gerçekleşen taziyeye DİAYDER üye ve yöneticileri de katılmıştır.

vi. ANF News isimli internet sitesinde ''ARGK, HPG ve YPG savaşçıları anıldı" başlığıyla yayımlanan 24/10/2014 tarihli habere göre Kobani ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde güvenlik kuvvetleriyle girdiği çatışmada öldürülen PYD/YPG terör örgütü mensubunun İstanbul'un Başakşehir ilçesinde yapılan anma etkinliğine DİAYDER üyesi imamlar da katılmıştır.

vii. Diclehaber.com isimli internet sitesinde "YPG ve HPG’liler İçin Mevlit" başlığıyla yayımlanan 27/10/2014 tarihli habere göre 2013-2014 yıllarında etkisiz hâle getirilen PKK/KCK-PYD/YPG’li teröristlerin İstanbul'un Sancaktepe ilçesinde düzenlenen taziye etkinliklerine dönemin DİAYDER Başkanı M.Ş.nin de aralarında bulunduğu Dernek üyeleri katılmış, taziye etkinliğinde M.Ş. yaptığı konuşmada Hükûmetin terör örgütü DEAŞ’a destek verdiği yönünde suçlamalarda bulunmuş ve ayrıca öldürülen teröristler için Dernek üyeleri tarafından Kürtçe mevlit okunmuştur.

viii. Tigris Haber isimli internet sitesinde “Öcalan’ın özgürlüğü olmazsa olmazdır” başlığıyla yayımlanan 28/2/2014 tarihli habere göre DİAYDER adına dönemin Başkan Yardımcısı E.B., 15/2/2014 tarihinde 127 aydının başlattığı "Öcalan'a Özgürlük" imza kampanyasına destek verdiklerini, Öcalan'ın sadece Kürt halkı açısından değil Ortadoğu'da yaşayan tüm halklar için bir şans olduğunu beyan etmiştir. E.B. ayrıca konuşmasında "Sayın Öcalan'ın özgürlüğü çok önemlidir. Çünkü Sayın Öcalan barış ve özgürlük mimarıdır. Kürt halkını yoktan var eden Sayın Öcalan'ın özgür kalması bu açıdan önemli" şeklinde ifadeler kullanmıştır.

ix. Urfada Bugün isimli internet sitesinde “DİAYDER sınır nöbetine başladı” başlığıyla yayımlanan 22/11/2014 tarihli habere göre DİAYDER Başkanı M.Ş. ile üyeler H.K., A.D. ve F.B., 6-7 Ekim olayları olarak bilinen şiddet eylemlerinin hemen öncesinde PYD/YPG terör örgütü mensuplarına destek vermek maksadıyla Kobani sınırında bulunan Şanlıurfa'nın Suruç ilçesine gitmiş ve dönüşümlü olarak çadır nöbeti eylemlerine katılarak basın açıklamaları yapmıştır.

x. Adil Medya isimli internet sitesinde “Öcalan'ın Çağrısına Din Âlimlerinden Destek” başlığıyla yayımlanan 18/10/2013 tarihli habere göre DİAYDER tarafından, Abdullah Öcalan’ın BDP heyeti ile yaptığı görüşmede Diyarbakır'da toplanmasını önerdiği "Demokratik İslam Konferansı" çağrısına ilişkin olarak Dernek binasında basın toplantısı düzenlenmiş, "Ol aşitiye biratiye u wekeheviye” (Din Barış Kardeşlik ve Eşitlik) pankartının asıldığı toplantıda, DİAYDER adına R.O. tarafından "DİAYDER olarak PKK Lideri Öcalan'ın önerdiği 'Demokratik İslam Konferansı'na tam destek verdikleri ve konferansın toplanabilmesi için üzerlerine düşeni yapmaya hazır oldukları özellikle Rojava sınırına örülen duvarın insanlığa ve barışa katkı sunmadığı, bu yüzden duvarın oluşumuna razı olmadıkları" yönünde açıklama yapılmıştır.

xi. Haberler.com isimli internet sitesinde “Demirtaş’tan Erdoğan’a yanıt: Ona Kalsa Kürt Yok Diyecek de Cesaret Edemiyor” başlığıyla yayımlanan videoya göre 2015 yılı seçimleri öncesi dönemin HDP Eş Genel Başkanı S.D. DİAYDER’i Şirinevler’de bulunan Dernek binasında ziyaret etmiş, söz konusu ziyarette HDP aracılığıyla DİAYDER üyesi imamlardan beklentilerini ve DİAYDER’in seçim çalışmalarında üstleneceği rolü dile getirmiştir. Ayrıca toplantı esnasında salonda bulunan bir kadın PKK/KCK terör örgütünün simgesini taşıyan tülbent takarak aslında toplantının PKK/KCK terör örgütü adına gerçekleştirildiği izlenimi vermeye çalışmıştır.

xii. DİK İslam Kongresi isimli internet sitesinde “Kürdistanî Din Âlimleri Cuma namazı sonrası katliamlara karşı İslami ve İnsani barış çağrısında bulundu...” başlığıyla yayımlanan 22/1/2016 tarihli habere göre DİAYDER yönetici ve üyelerinin katıldığı eylemde PKK/KCK terör örgütünün öz yönetim ilan etmesinin ardından güvenlik güçlerince Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde başlatılan terörle mücadele harekâtını durdurmak ve bu bağlamda teröristlerin etkisiz hâle getirilmesini engellemek maksadıyla açıklamalarda bulunulmuştur.

xiii. Demokratik İslam Kongresi isimli Facebook sosyal medya hesabından 29/1/2016 tarihinde yapılan “Öz Yönetim İslama Uygun Bir Yöntemdir” başlıklı paylaşıma göre E.B. isimli şahıs, PKK/KCK terör örgütü tarafından öz yönetim ilan edilmesini müteakip Demokratik Toplum Kongresinin Diyarbakır'da düzenlenen Olağanüstü Genel Kurulunda açıkladığı "Öz Yönetimlerle İlgili Siyasi Çözüm Deklarasyonu"na destek vermiştir. Bu kapsamda Kur’an-ı Kerim'den alıntılar yapan E.B. İslamiyette de öz yönetim anlayışının olduğunu belirterek öz yönetim sistemini savunmuş, terör örgütü tarafından başlatılan çukur/barikat olaylarına yönelik güvenlik kuvvetleri tarafından teröristlere karşı başlatılan operasyonları devlet eliyle yıkım olarak gördüğünü beyan ederek terör örgütünün öz yönetim dâhil olmak üzere eylem ve faaliyetlerinin dine uygun olduğu bildirimleri ile müzahir kitleyi terör örgütünün amaç ve çıkarlarını gerçekleştirmek için eylem ve faaliyetlere sevk etmiştir.

xiv. Demokratik İslam Kongresi isimli Facebook sosyal medya hesabından “Zulme Karşı Direniş Orucuna Sen de Destek Ver Demokratik İslam Kongresi Zulme Karşı Direniş Orucuna Başlıyor” başlığı ile yapılan 29/1/2016 tarihli paylaşımda; PKK/KCK terör örgütünün Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde öz yönetim ilan etmesini müteakip güvenlik kuvvetleri tarafından başlatılan terörle mücadele operasyonları savaş ve soykırım olarak nitelenmiş, bu kapsamda devam eden operasyonların durdurulması ve terör örgütü mensuplarına destek olmak maksadıyla yapılacak direniş orucu eyleminin aynı zamanda PKK/KCK terör örgütünün her fırsatta dile getirdiği sivil itaatsizlik eylemi olacağına yönelik açıklama yapılmıştır.

xv. Gap Haberleri isimli internet sitesinin “Din Âlimleri Derneği direniş orucunu sonlandırdı” başlığıyla attığı 7/2/2016 tarihli sosyal medya paylaşımına göre DİAYDER yönetici ve üyeleri, güvenlik güçlerince Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde devam eden terörle mücadele harekâtını (çukur/barikat olayları) durdurmak ve bu bağlamda teröristlerin etkisiz hâle getirilmesini engellemek ve terör örgütü mensuplarına destek vermek maksadıyla başlatmış oldukları açlık grevlerini sonlandırmak için basın açıklaması yapmıştır.

xvi. Çeşitli sosyal medya hesapları üzerinden “Üst düzey bir yöneticinin de bulunduğu Kandil’den gelen bir heyet, DİAYDER’e bağlı imamlar ile son bir haftada defalarca gizli toplantılar yaptı” şeklinde ihbar niteliğinde paylaşımlar yapılmıştır.

xvii. ANF News isimli internet sitesinde[T.]: Öcalan’ı sahiplenelim, Amara yürüyüşüne katılalım” başlığıyla yayımlanan 29/3/2016 tarihli habere göre KCK tarafından yapılan “Halkımızı ve dostlarımızı yüz binlerle Amara’ya akın ederek bu günü kutlamaya, demokratik ve özgür iradesini ortaya koymaya çağırıyoruz.” şeklindeki açıklamanın ardından [T.] öncülüğünde organize edilen ve Abdullah Öcalan’a sahip çıkmak için yapılan yürüyüşe DİAYDER de katılmıştır.

xviii. Youtube isimli internet sitesinde “Demokratik İslam Kongresi (DİK) öncülüğünde açlık grevlerine vicdani çözüm inisiyatifi toplantımız” başlığıyla 26/4/2019 tarihinde yayımlanan videoda; Abdullah Öcalan’a uygulanan sözde tecridin kaldırılması ve HDP Milletvekili L.G.nin başlattığı açlık grevlerine dikkat çekilmesi maksadıyla Diyarbakır'da toplantı gerçekleştirildiği, söz konusu toplantı sonrasında HDP Milletvekili Ö.F.G.nin yaptığı ve HDP Milletvekilleri H.K. ile N.E.nin de katıldığı basın açıklamasında şüpheliler E.B., E.K. ve M.İ. de yer almıştır. Bu video PKK/KCK terör örgütü güdümünde yayın yapan Mezopotamya Haber Ajansının logosuyla servis edilmiştir.

xix. Yeni Yaşam Gazetesi isimli internet sitesinde 12/11/2020 tarihinde “Kürtler arasında kardeş kavgası olmamalı”; Medya News isimli internet sitesinde 20/11/2020 tarihinde “DİAYDER President Melê [E.B.] calls for Kurdish national unity in Iraqi Kurdistan" (DİAYDER Başkanı Mele E.B., Irak Kürdistanı'nda Kürt ulusal birliği çağrısında bulundu) başlığıyla yayımlanan haberlere göre Irak'ın kuzeyinde Kandil Dağı yakınlarında bulunan Zini Werte bölgesinde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi partilerinden olan KDP ile PKK/KCK terör örgütü arasında başlayan gerilim üzerine, İstanbul İnsan Hakları Şubesinde DİAYDER Başkanı E.B.nin de aralarında bulunduğu bir grup tarafından basın açıklaması yapılmıştır. E.B. yaptığı basın açıklamasında PKK/KCK terör örgütünden Kürt güçleri olarak bahsederek PKK/KCK terör örgütü adına arabuluculuk rolü üstlenmiştir. Yine E.B. terör örgütünün yayın organı Mezopotamya Haber Ajansı ile yaptığı röportajda, KDP ile PKK/KCK arasında yaşanan gerilime istinaden, Kürt ulusal birliği ve diyalog çağrısında bulunarak terör örgütü PKK ile KDP’nin Kürt ulusal birliği altında diyalog kurması yönünde açıklama yapmıştır.

xx. DİAYDER Başkanı E.B. ile üyeler E.K., M.E.A., M.İ. ve başvurucu PKK/KCK terör örgütünün yayın organı olan Sterk TV’de ramazan ayı boyunca iftar öncesi dinî vaazlar vermişlerdir. Ayrıca E.B. yine PKK/KCK terör örgütünün yayın organlarından Medya Haber ve Suriye’nin kuzeyinden yayın yapan Ronahi TV isimli kanallarda programlara katılmıştır.

14. İddianamede, iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme tedbirleriyle diğer soruşturma işlemleri neticesinde ulaşılan sonuçlar Dernek özelinde açıklanmıştır. Buna göre Dernek ile ilgili olarak yapılan tespitler özetle şöyledir:

i. H.K. ile Derneğin eski başkanı olan M.Ş. arasında yapılan telefon görüşmesi sırasında H.K., Dernek Başkanı E.B. ile ilgili olarak "Dedim ki, Kürt devleti kurulursa sen de Diyanet İşleri Başkanı olacaksın böyle mi olacaksın.", "Dedim ki, Kürt devleti kurulduğunda sen de Diyanet İşleri Başkanı olacaksın, sen bu kararlılıkla mı yapacaksın?", "Dedim ki; eğer Kürt devleti kurulur ise demek ki sen Diyanet İşleri Başkanı olacaksın, ben ve Mele [İ.nin] yanyana oluşumuz mu rahatsız ediyor seni, ne olacak yani.", "eğer seyda ister ise onları şikayet edeceğim. eğer parti halletmez ise devlete şikayet edeceğim." şeklinde ifadeler kullanmıştır.

ii. DİAYDER'e bağlı mescitlerde dinî vazife yerine getiren M.E.K. siyasi konularda vaaz vermediği için sempatizan kitle tarafından eleştirilmiştir. M.E.K.nın yerine Muş'tan getirilen imam L.B. ise vaazlarında siyasi içerikli ifadeler kullanmıştır. L.B.nin bu kapsamda Kürtçe verdiği vaazların Türkçe tercümesinin ilgili kısmı şöyledir:

- “Değerli cemaat, bulunduğumuz ülkede, eğer Cumhurbaşkanı barışçıl değilse, eğer haksız ise bize önemli bir yol açılıyor. Bu yol özgürlük, barış, mücadele, birlik ve beraberlik üzerine olacaktır. Bu yolda vereceğimiz mücadele inancımız için cihattır, ibadettir."

- “Allah’ın istediği acıyı hissetmektir. Zulmü söylemektir. Biz başka bir millet için ayağa kalkıyoruz biz onlar için gözyaşı döküyoruz. Ama ne var ki kendi ülkemizde olan zulümü de dile getirmek lazım. Allah hu Teâlâ şöyle diyor; ben mazlumun ahını zalimden çıkarırım, onu perişan ederim ama öncesinde mazlumunda yapacağı görevler var. Bunlar nedir? Doğru sözdür. Nedir? Başkaldırmaktır.”

iii.M.E.A. verdiği hutbede ülkemizde kullanılan Kurmançi lehçesinde bulunmayan ve yöre halkı tarafından kullanılmayan, sonradan PKK/KCK terör örgütü tarafından kullanılıp benimsenen civak (topluluk, cemaat), bawermend (inananlar),heja (değerli), jiyan (yaşam), henber (karşı), rümet (onur, şeref), parastın (savunma), armanç (amaç), navent (orta), taybet (özel), astengi (sıkıntı), aşiti (sulh, adalet), ol (din), cüda (ayrı), davi (son), wekhavi (benzerlik, eşitlik), bersıw (cevap) ve rojhilat (doğu) şeklindeki Kürtçe kelimeleri içeren bir terminoloji kullanmıştır.

iv. Dernek Başkanı E.B. ile R.O. arasında gerçekleşen görüşmeye ilişkin tape kayıtları, M.İ.nin ifadesi ve H.K.nın dijital materyallerinde ele geçirilen dilekçe görseline göre DİAYDER'in referansı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinde işe alınan örgüt üyesi ve sempatizanı kişiler aldıkları maaşın bir kısmını Derneğe vermiştir.

v. Derneğin eski başkanı olan M.Ş.nin ikametgâhında ele geçirilen dokümanlar arasında bulunan ve M.Ş.nin el yazısıyla aldığı toplantı notlarına göre 18/12/2015-19/12/2015 tarihlerinde 3 oturum hâlinde bir konferans düzenlenmiştir. Anılan notlara göre toplantıya Şimanperi tertip komitesi, Abdullah Öcalan’ın avukatlarından İ. isimli avukat, S.İ., Avrupa’dan H.A.T., [B. Belediyesi] Başkan Yardımcısı, İ.E., Protestan Ruhani Lideri, Pir Ali Dedeleri, [E.] Derneği Başkanı N.E., Seroki Azadiya A.S., Lice’li İ., N.T., K.F., Mele S.G., İ.Ş., M.S., Nur Cemaatinden S.S., H.Ç., H.A.T., Irak Süleymaniye’den gelen biri, Kandil'den gelen bir örgüt mensubu, Kürdistan Gorandan (İran’ın güneyi) geldiği belirtilen şahıs ve temsilcileri katılmıştır. Söz konusu notlardan toplantıda avukatı tarafından Abdullah Öcalan’ın mektubunun okunduğu, HDP İstanbul milletvekili adaylarından S.İ. tarafından Abdullah Öcalan’ın mesajının Kürtçe olarak okunduğu, [B. Belediyesi] başkan yardımcısı ile İ.E. tarafından konuşmalar yapıldığı, toplantıya Kandil Dağı'ndan PKK/KCK terör örgütünü temsilen geldiği değerlendirilen bir teröristin de bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.

vi. İletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme tedbirleri kapsamında yapılan tespitlere göre Dernek, kamu kurum ve kuruluşlarından (İstanbul Büyükşehir Belediyesi) elde edilen yardım kartlarını, örgütün kırsal alanında faaliyet yürüten ya da faaliyet esnasında etkisiz hâle getirilen mensuplarının ailelerine (değer ailesi) örgüte bağlılıklarının artması ve örgütten kopmamaları amacıyla sistemli bir şekilde dağıtmıştır.

15. Derneğe ilişkin genel açıklamaların yapıldığı iddianamede iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme tedbirleri ile diğer soruşturma işlemlere istinaden ulaşılan tespitlerher bir şüpheli için ayrı ayrı açıklanmıştır. Buna göre iddianamede, başvurucuya yöneltilen suçlamalara ilişkin dayanılan temel olgular şöyle özetlenebilir: Başvurucu;

i. Kamuda işçi olarak görevli iken 5/6/2017 tarihli ve 692 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 14/7/2017 tarihinde kamu görevinden çıkarılmıştır.

ii. İnternet üzerinden yayın yapan Kuzey Irak kaynaklı Netew TV isimli kanalda 13/4/2021 tarihinde Kürtçe olarak insanın yaratılışı ve önemi üzerine program yapmıştır.

iii. Örgütün yayın organı olan Sterk TV'de 5/5/2021 tarihinde iftar programı yapmıştır. Bu programda özetle Kuran’ı Kerim'in ramazan ayındaki önemi ve orucu bozan şeyler, emanetin önemi, eski dönemdeki emanete verilen değer ve günümüz yöneticilerinin ve insanların emanete verdiği önem, Peygamber Efendimiz döneminde adalet olduğu ancak şimdiki dönemde adaletsizlik ve zulmün olduğu, günümüzde din üzerinden ölümler gerçekleştirildiği yönünde dinî vaaz vermiştir.

iv. 8/5/2021 günü internet üzerinden "Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri II" adıyla yayımlanan ve genel olarak terörist cenazelerinin ailelere verilmemesi, Kilyos Kimsesizler Mezarlığında gömülen terörist cenazeleri, terörist mezarlıklarının bombalanması ve terörist mezarlarının tahrip edilmesi, terörist definlerine engel olunması, terörist cenazelerinin günlerce sokakta bırakılması, yaşam, eğitim, özgürlük, seyahat hakkı gibi haklarla birlikte yas tutma hakkının gasp edilmesi, terörist cenazelerinin dini görevleri yerine getirilmeden, helallik alınmadan, namazı dahi kılınmadan korsan olarak gömülmek durumunda bırakılması ve terörist cenazelerinin mezar ziyaretlerinin engellenmesi konularının konuşulduğu programa konuşmacı olarak katılmıştır. Başvurucu anılan konuşmasında "Kendileri için istediklerini sıra Kürde, Êzidiye, Ermeniye geldiğinde haram görüyorlar. İnsanlar araçların arkasında bedenleri çırılçıplak teşhir edilerek sokaklarda dolaştırıldı! Kimse bunu hak etmez, düşman da olsa! Bizde bir söz var, derler ki ‘Öldürüyorsa da gömmesini biliyor.’ Bu topraklarda işte böyle bir kültür yok ediliyor.” şeklinde ifadeler kullanmıştır.

v. HTS kayıtlarına göre başvurucu 1/1/2014-20/1/2021 tarihleri arasında PKK/KCK terör örgütü ile alakalı suçlardan haklarında işlem yapılan 48 kişi ile toplam 618 defa telefon irtibatı sağlamıştır. Aynı kayıtlara göre 22/6/2010 tarihinde İstanbul Halkalı'da gerçekleşen ve beş güvenlik personeli ile bir çocuğun şehit olduğu bombalı saldırıyı düzenleyenlerden biri olan ve hâlen örgütün Kandil kampında bulunan M.K.S.nin eşi N.S. ile iki kez görüşmüştür.

vi. HTS kayıtlarına göre 6-7 Ekim olayları olarak bilinen şiddet olayları öncesinde ve sonrasında PYD/YPG terör örgütüne destek olmak maksadıyla Kobani sınır hattında bulunarak çadır nöbeti eylemlerine katılmıştır.

vii. İddianamede içeriğine yer verilen 6 numaralı tape kaydına göre HDP Eş Genel Başkanı P.B.nin Dernek merkezini ziyareti sırasında Partinin uyguladığı politikalara ilişkin eleştirilerde bulunmuştur. 19/2/2021 tarihli görüşmeye ilişkin tape kaydının içeriği şöyledir:

"[Başvurucu:] P., H.K., İ.H., Parti meclisiydi, T. vardı.

 [C.Y.:] Eee siz ne dediniz onlar ne dedi?

 [Başvurucu :] Valla sana söylediklerimi onlara da söyledim.

 [C.Y.:] Söyledin mi?

 [Başvurucu:] Evet valla söyledim dedim 'Elinizi partiden çekin parti böyle zor durumda kalıyor, dedim dindarların ve İslam’ın ismi partide anılmıyor LGBT’lileriniz bile dindarlardan daha ön sırada Kürt milleti namaz kılmasa bile kendini dindar sanıyor toplantılarınızı partililerin evinde yapıyorsunuz sonrada çalışıyoruz diyorsunuz zaten onlar partili erkekseniz gidin HÜDAPAR’lıların evinde, AKP’lilerin evinde, MHP'ilerin evinde yapın bu Kürtler bizim milletimiz bunları ele almanız lazım'

 [C.Y.:] İçki içiyorlar, zina yapıyorlar, namaz kılmıyorlar ama lafa gelince din benim kırmızı çizgimdir diyorlar.

 [Başvurucu:] Valla meseleyi direk anlattım.

 [C.Y.:] Deseydin ailece sülalece Kürt oyları var hepsi AKP ye gidiyor.

 [Başvurucu:] Bunların hepsini söyledim dedim ki; dilde barış olsun ölüm nereye kadar silah sorun çözmez bir inisiyatif almanız lazım dedim.

 [C.Y. :]Çok iyi yapmışsın senin söylediklerinin çeyreğini devreye soksalar süper olur.

 [Başvurucu:] Ben o kelimeleri söylediğimde çok ürperdiler demek ki söyleyemiyorlar onlarda biliyor benim dediğim gibidir ama korkuyorlar.

 [C.Y.:] Yanı neyden korkuyorlar PKK’dan mı korkuyorlar.

 [Başvurucu:] Onlardan korkuyorlar tabi ki neyden olacak

 [C.Y.:]Dediğin gibi onlardan korkuyorlar başka neyden korkacaklar bak demek ki devletten korkmuyorlar onlardan korkuyorlar.

...

 [Başvurucu:] İnsan siyasetçi ise bir Eğitim politikası olması lazım, Ekonomi için olması lazım, güvenlik için olmalı. Yarın iktidar olduğunda Türkiye'yi nasıl yöneteceksiniz? Kimi iç işleri bakanı yapacaksın, kimi dış işleri bakanı yapacaksın? Murat KARAYILAN mı gelip savunma bakanı olacak ?

 [C.Y.:] Yok böyle olmaz.

 [Başvurucu:] Senin elinde bir kadro olması lazım. Bu Millet bilmeli ki sen onlar için bir hizmet yapacaksın.

 [C.Y.:]Tövbe HDP de bu kadroyu dolduracak bir adam yok.

 [Başvurucu:] Yok vallahi HDP ful Avukat dolu.

...

 [Başvurucu:] Benim ile senin ile olacak iş değil. Ne Adalet gelir Türkiye ye nede Din gelir Türkiye’ye.

 [C.Y.:] Onların arasında ki Adaletçi kim?

 [Başvurucu:] Adalet Bakanı çok onların arasında hepsi Avukat ya (gülerek). Neyse biz gülerek anlatıyoruz ama, Allah bir barış getirsin bu millete, Allah bir su yağdırsın bu ateşin üzerine. Bu iş silahla falan çözülmez.

 [C.Y.:]Yok çözülmez adamlar zaten Barzani’nin yanında başlamış.

 [Başvurucu:] Adamları bilmiyorum da Din adamlarının toplanıp bir Barış sağlaması lazım.

 [C.Y.:] Devletle Sulh yapılır mı Allah’ını seversen ?

 [Başvurucu:] Vallahi devletle yapılmaz ise PKK ile de yapılmaz.

 [C.Y.:] Yani bunlar kabul etse de onlar kabul etmez."

viii. İddianamede içeriğine yer verilen 8 numaralı tape kaydına göre Dernek yöneticileri tarafından 26/2/2021 günü Cuma namazı öncesinde Güvercintepe Hz. Ömer Mescidi'nde vaaz vermesi için görevlendirilen başvurucu vaazdan sonra E.K. ile yaptığı görüşmede mescidin mevcut imamının cemaati dağıttığını ifade etmiştir.

ix. 9 numaralı tape içeriğine göre şüpheli E.K., DİAYDER adına Bağcılar ilçesinde faaliyet gösteren Yıldıztepe Mescidi'nde 18/3/2021 Cuma günü hutbe ve vaaz vermesi için başvurucuyu görevlendirmek istemiş ancak başvurucu aracının arızalı olması nedeniyle vaaz vermeye gidemeyeceğini belirtmiştir.

x. Teknik araçlarla izleme tedbiri kapsamında yapılan tespitler ile 12, 13 ve 14 numaralı tape kayıtlarına göre başvurucu 14/4/2021 tarihinde Dernek saymanı olan şüpheli R.O.nun talimatı ile bu kişiden aldığı parayı aynı tarihte N.S.ye teslim etmiştir. PKK/KCK tarafından değer ailesi olarak görülen N.S., 22/6/2010 tarihinde İstanbul Halkalı'da gerçekleşen ve beş güvenlik personeli ile bir çocuğun şehit olduğu bombalı saldırıyı düzenleyenlerden biri olan ve hâlen örgütün Kandil kampında bulunan M.K.S.nin eşidir.

xi. Başvurucunun ikametgâhında yapılan aramada bir adet kuru sıkı tabanca, haklarında yasaklama kararı bulunan "Mavidir Avaşin’in Suları" ve "2005-2015 Oslo Görüşmesi" isimli kitaplar, "Demokratik Modenite Faşizim" isimli dergi ile bir kısım dijital materyale el konulmuştur. Anılan dijital materyaller üzerinde kolluk tarafından yapılan inceleme neticesinde etnik ayrımcılık yaparak halkı kin ve düşmanlığa sevk edici, devlet büyükleri ve Jandarma Genel Komutanı hakkında suç ve iftira içerikli ifadeler bulunduğu değerlendirilen “Suçlu oldukları için değil Kürt oldukları için suçlular” isimli yazı tespit edilmiştir.

16. Başsavcılık iddianamede, yürütülen soruşturmanın konu ve kapsamına ilişkin olarak "Mevcut dosya kapsamında illegal faaliyetleri ortaya konulan derneğin tüm yöneticileri, üyeleri ya da derneğe bağlı mescitlere dini hassasiyetler ile gelen vatandaşlara yönelik işlem tesis edilmediği, örgütün amaç ve ideolojisi doğrultusunda hareket eden şahıslara yönelik kollukça sıkı bir takip ve titiz bir çalışma sonucunda suça karışan kişilere işlem yapıldığı, burada hiç kimsenin dini yaşayış ya da anlayışının sorgulanmadığı, tekelci bir din anlayışına hizmet etme noktasında bir soruşturma yürütülmediği, Kürtçe hutbe ya da vaaz verilmesinin suç konusu yapılmadığı" şeklindeki açıklamalara yer verilmiştir.

17. Anılan iddianamede son olarak başvurucu hakkındaki delil ve olgulara istinaden genel bir değerlendirmeye yer verilmiştir. İddianamenin ilgili kısmı şöyledir:

"Şüphelinin örgüt irtibatı ve iltisakı yukarıda geniş şekilde izah edilen Sterk TV'de 05/05/2021 tarihinde program yapması, 08/05/2021 tarihinde Zoom isimli program üzerinden ölüye saygı ve adalet panelleri isimli etkinliğe konuşmacı olarak katılması, söz konusu konuşmasında din adamı hüviyetini aşacak mahiyette siyasi içerikli konuşmalar yapması, fiziki takip tutanaklarında diğer şüpheliler ile olan irtibat tespitleri, dosya şüphelisi [R.O.nun] örgütsel faaliyetleri sebebi ile 2010 yılında gerçekleşen bombalı saldırıda irtibatı bulunarak tutuklanan daha sonraki süreçte uzun tutukluluk hali ile tahliye edilen ve yargılama sonucunda hakkında bir çok müebbet hapis cezası verilen [M.K.S.nin] eşi [N.S.ye] Ali Fuat HATİP aracılığıyla yardım ettiğinin kollukça yapılan fiziki takip sonucu tespit edildiği, [N.S.nin] kızı [B.S.nin] de örgütün kırsal alanında faaliyet yürüttüğü ve hakkında yakalama kararı bulunduğunun anlaşıldığı, söz konusu faaliyetleri sebebi ile örgüt içerisinde kırsal alanda faaliyet yürüten şahısların ailelerinin örgüt ile olan bağlarının kopmaması amacıyla KCK sözleşmesinde ''Değer Ailesi'' olarak nitelendirildiği, şüphelinin yapmış olduğu yardımların örgütsel saiklerle olduğu, [R.O.nun] [N.S.ye] yönelik bu yardımlarının CMK 135 tedbirinden de anlaşıldığı üzere devamlılık arz ettiğinin tespit edildiği, Ali Fuat HATİP'in söz konusu yardımlara aracılık ettiği,

Şüphelinin ikametinde yapılan aramada örgütsel irtibat ve iltisakını ortaya koyacak ikamet araması ve dijital materyalinde tespitlerin yapıldığı, bu hali ile şüphelinin süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemler içerisinde yer aldığı ve atılı suçu işlediği hususunda kuvvetli şüphenin oluştuğu,"

18. Başsavcılığın 22/12/2021 tarihli iddianamesinin kabulü ile açılan kamu davası İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Mahkeme duruşmanın 17/6/2022 tarihli beşinci oturumunda yurt dışına çıkamamak ve belirli yerlere düzenli olarak başvurmak şeklindeki adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

19. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla anılan davanın ilk derece mahkemesi önünde derdest olduğu tespit edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

20.5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

 (2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

 (3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

...

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)

..."

21. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

 (2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

d) (Ek:8/7/2021-7331/14 md.) Adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."

22. 5271 sayılı Kanun'un "Adli kontrol" kenar başlıklı 109. maddesi şöyledir:

"(1) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.

23. 6/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Silâhlı örgüt" kenar başlıklı 314. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir."

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hükümleri

24. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özgürlük ve güvenlik hakkı" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

...

c) Kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine ya da suçu işledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin varlığı halinde, yetkili adli merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve tutulması;

... "

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

25. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca yalnızca bir ceza soruşturması veya kovuşturması çerçevesinde, kişinin suç işlediğine dair şüphenin bulunması hâlinde yetkili adli makamın huzuruna çıkarılması amacıyla tutuklanabileceği yönündeki içtihadını (Jecius/Litvanya, B. No: 34578/97, 31/7/2000, § 50; Wloch/Polonya, B. No: 27785/95, 19/10/2000, § 108) yakın dönemde verdiği Buzadji/Moldova ([BD], B. No: 23755/07, 5/7/2016) kararında geliştirmiştir. Buna göre ilk tutuklama kararından itibaren suçun işlendiğine dair makul şüphenin varlığı yanında tutuklamaya ilişkin nedenlerin bulunduğunun ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konması gerekir (Buzadji/Moldova, §§ 100-102).

26. AİHM; yakalanan kişinin suç işlediğinden şüphelenmek için makul sebeplerin devam etmesinin tutukluluk hâlinin devamı bakımından olmazsa olmaz (sine qua non) bir şart olduğuna vurgu yapmakla birlikte ulusal adli makamların yakalanan kişinin tutuklanmasına gerek olup olmadığını yakalamanın hemen ardından değerlendirmeleri durumunda makul şüphenin devam etmesi koşulunun artık yeterli olmadığını belirtmekte ve adli makamların tutukluluğun meşrulaştırılması için yeterli ve ilgili başka gerekçeler de ileri sürmesi gerektiğine dikkat çekmektedir (Merabishvili/Gürcistan [BD], B. No: 72508/13, 28/11/2017, § 222).

27. AİHM'e göre kaçma, tanıklar üzerinde baskı kurma veya delil unsurlarını değiştirme, yeniden suç işleme, kamu düzenini bozma gibi risklerin varlığının gerektiği şekilde tespit edilmesi ve adli makamların bu bağlamdaki gerekçesinin soyut, genel veya basmakalıp bir şekilde olmaması gerekir (Merabishvili/Gürcistan, § 222). Bu yönüyle kaçma riskinin değerlendirilmesinde kişinin karakteri, ahlaki durumu, ikametgâhı, mesleği, mal varlığı ve aile bağları olup olmadığı, tutukluluğa karşı gösterdiği tepki, başka bir ülkeye kaçmayı planlayıp planlamadığı, kaçmayı planladığı ülkeyle veya uluslararası bağlantıları gibi hususlar dikkate alınmalıdır (Becciev/Moldova, B. No: 9190/03, 4/1/2006, § 58, Buzadji/Moldova, § 90). Ayrıca cezanın ağırlığı kaçma riskinin değerlendirilmesinde dikkate alınacak bir unsur olsa da tek başına tutukluluk hâlinin uzun süreler boyunca uzatılması durumunu haklı kılmaz (Idalov/Rusya [BD], B. No: 5826/03, 22/5/2012, § 145; Garycki/Polonya, B. No: 14348/02, 6/2/2007, § 47).

28. AİHM her türlü otomatik tutuklama sisteminin Sözleşme’nin 5. maddesinin (3) numaralı fıkrası iletek başına uyumlu olmadığını ifade etmiştir. Kanunda tutuklama nedenlerine ilişkin bir karine öngörüldüğü durumlarda kişi hürriyetine saygı riayet etme kuralından ayrılmayı somut olguların varlığı yine de ikna edici biçimde gösterilmelidir. Ayrıca Türk hukukunda, katalog olarak tanımlanan bir suç söz konusu olduğunda dahi, adli makamların öncelikle tutukluluğa alternatif tedbirler öngörme yükümlüğü bulunmaktadır. Bu bağlamda, AİHM böyle bir yasal karinenin varlığının Sözleşme’nin 5. maddesinin (3) numaralı fıkrası bağlamında yapması gereken inceleme çerçevesinde, tutukluluk hâlinin devamının gerekliliğini ortaya koyacak belirleyici hiçbir unsur sağlamadığını belirtmiştir (Galip Doğru/Türkiye, B. No: 36001/06, 28/4/2015, § 58; Tuncer Bakırhan/Türkiye, B.No: 31417/19, 14/9/2021, § 44).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Anayasa Mahkemesinin 23/10/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiası ve Bakanlık Görüşü

30.Başvurucu; kuvvetli suç şüphesi, tutuklama nedenleri ve tutuklamanın neden ölçülü olduğu ortaya konulmadan tutuklama kararı verildiğini, din adamı sıfatıyla yaptığı ve suç teşkil etmeyen konuşmaların tutuklama kararına esas alındığını, üyesi olduğu Derneğe üye olan diğer şüpheliler ve soysal çevresindeki kişiler ile irtibatının suç unsuru olarak kabul edildiğini, Kobani eylemlerine destek mahiyetinde hiçbir etkinliğe katılmadığı hâlde HTS kayıtlarından hareketle bu etkinliklere katıldığının kabul edildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ileri sürmüştür.

31. Bakanlık görüşünde, söz konusu ihlal iddiasının ilgili mevzuat hükümleri ile Anayasa Mahkemesi ve AİHM'in konuya ilişkin içtihadı ve tutuklama kararının içeriği dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

32. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundakilerine benzer beyanlarda bulunmuştur.

B. Değerlendirme

33. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

34. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu kısımdaki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı ve Anayasa'ya Uygunluğunun Değerlendirilmesinde Esas Alınan Ölçütler

36. Somut olayda 9/7/2021 tarihinde tutuklanan ve 17/6/2022 tarihinde tahliye edilen başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulduğu açıktır. Bu nedenle müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığının tespiti açısından Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında bir inceleme yapılması gerekir.

37. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54). Dahası kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa’ya uygun düşebilmesi için Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen ölçütlerden biri olan “Anayasa’nın sözüne aykırı olmama” kriterini de karşılaması gerekir.

38. Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği hükme bağlanmıştır. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabileceği durumların şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri uyarınca kişi hürriyetine ilişkin müdahale olarak tutuklamanın kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 43; Halas Aslan, § 55).

39. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında; suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri belirtilmiştir (Halas Aslan, § 57). Tutuklamanın ön koşulu olarak kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasını arayan bu şart, Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının sözünden kaynaklanan bir ek güvencedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. AYM, E.2021/96, K.2022/8, 26/1/2022, § 14). Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, B.No: 2012/1272, 4/12/2013, 72).

40. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "tutuklamayı zorunlu kılan" ibaresiyle de tutuklamanın ölçülü olması gerektiğine işaret edilmektedir (Halas Aslan, § 72; ayrıntılı genel ilkeler için bkz. Şahin Alpay [GK], B. No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 77-91).

41. Anayasa Mahkemesi Halas Aslan kararında ölçülülük ölçütü açısından aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:

 “79. Suç işlemekle itham edilen kişiler hakkında, ‘ölçülülük’ ilkesi uyarınca en genel ifadeyle adaletin iyi işlemesi meşru amacının sağlanması bakımından tutuklamaya alternatif diğer koruma tedbirlerinin yeterli olup olmadığının incelenmesi gerekir. 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesinde öngörülen adli kontrol yükümlülükleri tutuklamaya göre temel hak ve hürriyetlere daha hafif etkide bulunan koruma tedbirleridir. Dolayısıyla tutukluluğun ölçülü olduğunun söylenebilmesi için buna ilişkin kararlarda öncelikle adli kontrol tedbirlerinin tutuklama ile ulaşılmak istenen meşru amaç bakımından neden yeterli olmadığı ortaya konulmalıdır.”

42. Bu nedenle tutukluluğa ilişkin kararlarda hedeflenen meşru amaçla yapılan müdahale arasında gözetilmesi gereken denge açısından öncelikle adli kontrol tedbirleri değerlendirilmeli ve adli kontrolün neden yetersiz kalacağı gerekçelendirilmelidir (Engin Demir [GK], B.No:2013/2947, 17/12/2015, § 69). Başka bir deyişle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek ortaya konulmadan tutuklama tedbirinin uygulanmasına veya uygulanmakta olan tutuklama tedbirinin devamına ya da bu husustaki bir tahliye talebinin reddine karar verilmesi mümkün değildir (AYM, E.2023/69, K.2023/165, 28/9/2023, § 17).

43. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkelere ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 110-124; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45; Eren Erdem, B. No: 2019/9120, 9/6/2020, §§ 131-137).

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

44. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

45. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

46. Tutuklama kararı, iddianame ve diğer soruşturma belgelerine göre başvurucu; örgütün yayın organı olan Sterk TV'de program yapmakla, internet üzerinden yayımlanan "Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri II" isimli etkinliğe konuşmacı olarak katılmakla, söz konusu konuşmasında din adamı hüviyetini aşacak mahiyette siyasi içerikli ifadeler kullanmakla, soruşturmada şüpheli olarak yer alan kişilerle irtibatlı olmakla, örgütsel amaçlarla Suruç'ta düzenlenen Kobani destek etkinliklerine katılmakla, tape kayıtlarına yansıdığı hâliyle yoğun örgütsel görüşmeler yapmakla, şüpheli R.O.nin örgüt tarafından değer ailesi olarak kabul edilen N.S.ye para yardımı yapmasına aracılık etmekle, evinde ve dijital materyallerinde suç unsuru barındıran yayın ve belgeler bulundurmakla suçlanmıştır. Bu suçlamaya ilişkin olarak soruşturma makamlarınca dinleme ve teknik takip kayıtları, HTS kayıtları ve açık kaynak araştırma tutanakları gibi delillere dayanılmıştır. Bu delillere dayanan suçlamayla ilgili olarak başvurucunun isnat edilen suç kapsamında tutuklanmasına karar verilmiştir.

47. Başsavcılık tarafından düzenlenen iddianamede yasa dışı faaliyet yürüttüğü değerlendirilen Derneğin tüm yönetici, üye ya da Derneğe bağlı mescitlere dinî hassasiyetlerle gelen kişilerin eylemlerinin soruşturma konusu yapılmadığı belirtilmiştir. Başsavcılık, iddianamede soruşturmanın örgütün amaç ve ideolojisi doğrultusunda hareket eden kişilere yönelik olduğunu, Kürtçe hutbe ya da vaaz verilmesinin suç konusu yapılmadığını açık bir şekilde ifade etmiştir (bkz. § 16). Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun Dernek üyesi olmasının, Dernek tarafından gerçekleştirilen ve örgütsel bağlantısı ortaya konulmayan etkinliklere katılımının, Derneğe ait mescitte Kürtçe olarak vaaz vermesinin ve hutbe okumasının soruşturma mercileri tarafından, isnat edilen suçun işlendiğine ilişkin kuvvetli belirti olarak değerlendirilmediği anlaşılmaktadır.

48. Bununla birlikte başvurucunun tutuklanmasına esas alınan olgular Dernek faaliyetleri ile sınırlı değildir. Başvurucunun örgüt tarafından değer ailesi olarak kabul edilen kişilere yardım edilmesine aracılık ettiği ileri sürülmüştür. Başvurucu bu konu ile ilgili olarak yardım edilen N.S.yi tanımadığını, R.O.nun ricası üzerine gideceği yere yakın bir yerde oturan ve kendisine ihtiyaç sahibi olduğu söylenen bir kişiye yine R.O.nun verdiği parayı teslim ettiğini ifade etmiştir. İddianamede değer ailelerine yardım faaliyetine ilişkin tek bir eylemden bahsedilmiştir. HTS kayıtlarına göre başvurucu ile N.S. telefonda toplamda iki defa görüşmüştür. Tape kayıtlarına ve teknik araçlarla izleme tutanaklarına göre başvurucu söz konusu telefon görüşmelerini R.O.nun kendisine verdiği parayı N.S.ye ulaştırmak amacıyla onun bulunduğu yeri öğrenmek amacıyla gerçekleştirmiştir. Söz konusu paranın bir başkası tarafından başvurucuya verilmesi, başvurucunun savunmasının içeriği, yardım veya yardıma aracılık faaliyetinin tek bir defa gerçekleşmesi karşısında başvurucunun insani mülahazalar dışında örgütsel bir amaçla yardıma aracılık ettiğinin ortaya konulamadığı kabul edilmelidir.

49. Başvurucu yönünden suçlamaya esas alınan olgulardan biri de başvurucunun ikametgâhında yapılan arama neticesinde toplatılmasına, dağıtım ve satışının yasaklanmasına karar verilen "Mavidir Avaşin’in Suları" ve "2005-2015 Oslo Görüşmesi" isimli kitaplar, "Demokratik Modenite Faşizim" isimli dergi ile“Suçlu oldukları için değil Kürt oldukları için suçlular” isimli yazının ele geçirilmesidir. Soruşturma mercileri anılan kitapların örgütsel doküman niteliğinde olduğunu dile getirmektedir. Bununla birlikte başvurucunun bunları örgütsel bir faaliyetin propaganda aracı olarak kullandığına, bu kapsamda üçüncü kişilere verdiğine ve dağıttığına yönelik soruşturma belgelerinde bir tespit ve iddia bulunmamaktadır. Kaldı ki soruşturma mercileri bu yayınların örgütsel bir faaliyette kullanıldığını da ileri sürmemişlerdir. Somut olayın koşullarında başvurucunun evinde yapılan aramada söz konusu kitapların bulunmasının tek başına başvurucunun PKK terör örgütü ile bağlantılı bir suç işlediğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilemeyeceği değerlendirilmiştir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Ali İpekli ve diğerleri [GK], B. No: 2017/30997, 22/1/2021, § 85).

50. Soruşturma mercileri başvurucunun örgütün yayın organı olan Sterk TV'de program yapmasını, internet üzerinden yayımlanan "Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri II" isimli etkinliğe konuşmacı olarak katılmasını, söz konusu konuşmasında din adamı hüviyetini aşacak mahiyette siyasi içerikli ifadeler kullanmasını, örgütsel amaçlarla Suruç'ta düzenlenen Kobani destek etkinliklerine katılmasını ve tape kayıtlarına yansıdığı hâliyle yoğun örgütsel görüşmeler yapmasını suçlamaya esas alınan diğer olgular olarak kabul etmiştir. Başvurucunun örgütün şiddet ve cebir içeren yöntemlerinin doğru olmadığına, sorunun silah ile çözümünün mümkün olmadığına, HDP'li siyasetçilerin PKK/KCK'dan korkmak yerine sorunun çözümü için adım atması gerektiğine ilişkin görüşlerini içeren tape kaydı (bkz. § 15/vii) gözönüne alındığında başvurucunun içeriğinde somut bir suç unsuru bulunduğu ortaya konulamayan televizyon yayını ve internet paneline katılması ile Derneğin diğer üyeleriyle telefonla görüşmeler yapmasının suçun işlediğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilemeyeceği değerlendirilmiştir. Bu nedenle soruşturma makamlarınca başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirtinin ortaya konulmadığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte ulaşılan bu kanaat Anayasa Mahkemesinin başvurucu hakkında yürütülmekte olan davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği anlamına gelmemektedir. Başvurucular hakkında suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir.

51. Suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunmadığının değerlendirilmesi sebebiyle tedbirin amacının meşruluğu ve ulaşılmak istenen amaca nazaran tedbirin ölçülülüğü konusunda inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

52. Açıklanan gerekçelerle suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan başvurucunun tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

İrfan FİDAN ve Yılmaz AKÇİL bu görüşe katılmamıştır.

VI.GİDERİM

53. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 200.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

54. Anayasa Mahkemesince yapılan incelemenin sonucunda Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucuyla ilgili olarak yürütülmekte olan kovuşturmanın kapsamında başvurucu hakkında tahliye kararı verilmiş ve böylelikle başvurucunun tutukluluk statüsü sona ermiştir (bkz. § 18). Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Diğer taraftan yalnızca kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE İrfan FİDAN ve Yılmaz AKÇİL'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğine (2021/449 Sorgu sayılı) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/10/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvuru, tutuklama koruma tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Çoğunluk, başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği kanaatine ulaşmıştır.

3. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).

4. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bu, tutuklama tedbiri için aranan olmazsa olmaz unsurdur. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir. İnandırıcı delil sayılabilecek olgu ve bilgilerin niteliği büyük ölçüde somut olayın kendine özgü şartlarına bağlıdır (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72; Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 46).

5. İncelenen dosyada başvurucu, PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

6. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

7. Tutuklama kararı, iddianame ve diğer soruşturma belgelerine göre başvurucu; örgütün yayın organı olan Sterk TV'de program yapmakla, internet üzerinden yayımlanan "Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri II"isimli etkinliğe konuşmacı olarak katılmakla, söz konusu konuşmasında din adamı hüviyetini aşacak mahiyette siyasi içerikli ifadeler kullanmakla, soruşturmada şüpheli olarak yer alan kişilerle irtibatlı olmakla, örgütsel amaçlarla Suruç'ta düzenlenen Kobani destek etkinliklerine katılmakla, tape kayıtlarına yansıdığı hâliyle yoğun örgütsel görüşmeler yapmakla, şüpheli R.O.nin örgüt tarafından değer ailesi olarak kabul edilen N.S.ye para yardımı yapmasına aracılık etmekle, evinde ve dijital materyallerinde suç unsuru barındıran yayın ve belgeler bulundurmakla suçlanmıştır. Bu suçlamaya ilişkin olarak soruşturma makamlarınca dinleme ve teknik takip kayıtları, HTS kayıtları ve açık kaynak araştırma tutanakları gibi delillere dayanılmıştır. Bu delillere dayanan suçlamayla ilgili olarak başvurucunun isnat edilen suç kapsamında tutuklanmasına karar verilmiştir. Dolayısıyla dava dosyasında başvurucunun üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Başvurucunun tutuklama kararı ve iddianamede gösterilen eylemlerinin PKK/KCK ile bağlantılı bir suçlama bakımından kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.

8. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.

9. Hâkimlikçe tutuklanmasına karar verilirken; başvurucunun delilleri karartma şüphesinin bulunmasına, isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenen katalog suçlar arasında yer almasına, suça ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırımın ve suçun ağırlığı ile önemi dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağına dayanılmıştır. Tutuklama kararında açık bir şekilde ifade edilmemiş ise de isnat edilen suç için öngörülen cezanın ağırlığına vurgu yapılarak adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağının belirtilmesi karşısında başvurucunun kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenine de yer verildiği anlaşılmaktadır.

10. Dolayısıyla olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Hâkimlik tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yıldırım Ataş, B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).

11. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151).

12. Terör suçlarının soruşturulması/kovuşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214).

13. Somut olayda başvurucunun terörle bağlantılı bir suç nedeniyle tutuklanması dikkate alındığında Hâkimliğin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 214; Devran Duran, § 64).

14. Açıklanan nedenlerle somut olay yönünden, başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediği kanaatine vardığımızdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.

 

Üye

İrfan FİDAN

Üye

Yılmaz AKÇİL

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ali Fuat Hatip [1.B.], B. No: 2021/40846, 23/10/2024, § …)
   
Başvuru Adı ALİ FUAT HATİP
Başvuru No 2021/40846
Başvuru Tarihi 8/9/2021
Karar Tarihi 23/10/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklama koruma tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
101
109
5237 Türk Ceza Kanunu 314
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi