logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Murat Kartal [2. B.], B. No: 2021/39024, 12/3/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MURAT KARTAL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/39024)

 

Karar Tarihi: 12/3/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

Murat KARTAL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, geçici görevlendirilme sonrası anılan görevden dolayı tarafına vekâlet ücreti ödenmemesi üzerine açılan davada karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının, idareye yapılan ara karar cevabının tebliğ edilmemesi nedeniyle de silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD/İdare) Erzurum Gar Müdürlüğünde sözleşmeli personel statüsünde hareket memuru olarak görev yapmaktayken 15/2/2016 tarihinde trafik kontrolörü olarak geçici görevlendirilmiştir.

3. Başvurucu, maaşının trafik kontrolörlüğü statüsünde ödenmediğinden bahisle 20/9/2016 tarihli dilekçe ile idareye başvuruda bulunmuştur. Başvurucu dilekçesinde, trafik kontrolörü olmak için gerekli şartları taşıdığını, fiilen yaptığı trafik kontrolörlüğü görevi ile hareket memuru arasındaki ücret farkının tarafına ödenmesi gerektiğini belirtmiştir. İdare 22/9/2016 tarihli işlemi ile belirtilen görevlendirmenin servis müdürlüğü tarafından yapıldığı gerekçesi ile talebi reddetmiştir.

4. Başvurucu, işlemin iptali ve göreve başladığı tarihten itibaren hak ettiği vekâlet aylığının yasal faizi ile birlikte tarafına ödenmesi talebiyle dava açmıştır. Erzurum 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 17/1/2018 tarihli kararla işlemin iptaline ve başvurucunun maaş farkının ödenmesi talebinin kabulüne hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde; hareket memuru olarak görev yapmaktayken trafik kontrolörü olarak görevlendirilen ve trafik kontrolörü olmak için gerekli şartları taşıdığı belirtilen başvurucunun hareket memuru ile fiilen yürüttüğü trafik kontrolörü arasındaki maaş farkının ödenmesi gerektiği vurgulanarak işlemde hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı belirtilmiştir. Mahkeme ayrıca göreve başladığı tarihten itibaren hareket memuru ile fiilen yürüttüğü trafik kontrolörü arasındaki maaş farkının idareye başvurduğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte başvurucuya ödenmesi gerektiğini ifade etmiştir.

5. İdare tarafından yapılan istinaf talebi, Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin (Bölge İdare Mahkemesi) 2/4/2021 tarihli kararı ile kabul edilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Yukarıda yer verilen mevzuatın değerlendirilmesinden, vekâlet aylığı ödenebilmesi için, vekâlet edenin asilde aranan şartları taşıması, atamanın vekâleten yapılması ve vekâleten atamaya yetkili amir tarafından yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.

Mahkememiz tarafından davalı idareye yapılan ara kararına verilen cevapta; 'sözleşmeli personelin vekâleten atama işlemlerinde herhangi bir yetki devri yapılmadığından boş bulunan her pozisyon için yapılacak vekâleten atamalarının genel müdürlüğün yetkisinde olduğu'nun belirtildiği görülmüştür.

Uyuşmazlıkta ise; hareket memuru olarak görev yapan davacının, her ne kadar asilde aranan şartları taşıdığı anlaşılmakta ise de; personel ihtiyacı nedeniyle trafik kontrolörü olarak görevlendirilmesine ilişkin işlemin TCDD 4. Bölge Müdürünün oluru ile tesis edildiği, ancak davacının vekâlet ettiği göreve ilişkin atamaların TCDD (Genel) müdürünün görev ve yetkisinde olduğu, bölge müdürlüklerine bu hususa ilişkin herhangi bir yetki devrinin yapılmadığı anlaşıldığından atamaya yetkili amir tarafından görevlendirilmeyen davacının vekâlet aylığı talebinin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık, istinafa konu Mahkeme kararında ise hukuki isabet görülmemiştir."

6. Nihai karar 20/5/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 21/6/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

7. Başvurucu; hareket memuru kadrosuyla istihdam edilmekle birlikte trafik kontrolörlüğü kursunu başarıyla tamamladığını ve bu görevi ifa edebilecek yetkinliğe eriştiğini, idarece işbu kadroya asil olarak atama yapılmadığını, vekâleten görevlendirme yapıldığını oysaki bu göreve asaleten atanabilecek pozisyonda olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca idarenin vekâleten atama işlemlerinin hepsini Bölge Müdürlüğüne yaptırdığını ve vekâlet ücreti taleplerinin atamanın yetkili makam tarafından yapılmadığı gerekçesiyle kötü niyetli olarak reddedildiğini belirtmiştir. Başvurucu son olarak vekâleten de olsa fiilen çalıştığı trafik kontrolörü vazifesi nedeniyle hak ettiği vekâlet ücretinin idarece ödenmesi gerektiğini ve açtığı dava sonucunda davanın reddi yönündeki istinaf yorumunun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; yargı mercilerinin kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durum bulunmadığı, başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünün ekinde yer alan TCDD yazısında başvurucunun 15/2/2016 tarihinden bu yana aynı görevlendirme ile vazifesini sürdürdüğünü ve bu süre zarfında geçici görevlendirmesinden imtina etmesi yönünde herhangi bir talebinin bulunmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

9. Başvurunun bu kısmı adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

11. Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (daha geniş değerlendirme için bkz. Abdullah Topçu [1. B.], B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

12. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, ilk derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız bırakılması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz [2. B.], B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).

13. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak mahkemelerin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin yargılama merciinin açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece gerekçelerini denetleme gibi bir görevi olmadığı gibi mahkeme kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ [1. B.], B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).

14. Yargılama makamlarınca gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli olmayıp gerekçenin aynı zamanda makul olması da aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır.

15. Başvurucu; ısrarla idarece işbu kadroya asil olarak atama yapılmadığını, vekâleten görevlendirme yapıldığını oysaki bu göreve asaleten atanabilecek pozisyonda olduğunu, ayrıca idarenin vekâleten atama işlemlerinin hepsini Bölge Müdürlüğüne yaptırdığını dile getirmiştir. Yine başvurucu, yetkili makam tarafından vekâlet ücreti taleplerinin atamanın yapılmadığı gerekçesiyle kötü niyetli olarak reddedildiğinden yakınmıştır. Bölge İdare Mahkemesi ise başvurucunun atamaya yetkili amir tarafından görevlendirilmediği üzerinde durarak ücret farkı talebinin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varmıştır.

16. Başvurucunun ifa ettiği trafik kontrolörlüğü görevine ilişkin ücret farkının ödenmemesinin sebebi olarak görevlendirmenin Genel Müdürlük yerine Bölge Müdürlüğünce yapılması gösterilmiştir. Ancak olayda usuldeki bu eksikliğin başvurucunun noksanlığından veya kusurundan kaynaklanmadığı açıktır. Başvurucunun görevlendirmeye ilişkin şartları taşıdığı da görülmektedir. Bölge İdare Mahkemesi, yaptığı ara kararı ile idareden gerekli belgeleri temin etmiş ve yapılan görevlendirmelerin Bölge Müdürlüğünce yapıldığını belirlemesine karşın görevlendirmelerin neden atamaya yetkili amir tarafından yapılmadığını ve söz konusu görevlendirmede başvurucunun herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığını kararında tartışmamıştır. Bu itibarla yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

17. Diğer yandan bu ihlal kararının davanın sonucuyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Zira gerekçeli karar hakkı, taraflara yargılama sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmelerine imkân sağlayan bir hak olup yargılama sonucuna yönelik bir teminat sağlamaz. Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçelerini gözeterek ve söz konusu iddiayla ilgili olarak yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek yine yargılama mercilerinin takdirindedir.

18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

19. Başvurucu; idarenin Bölge İdare Mahkemesine sunmuş olduğu ara kararı cevabına karşı beyanda bulunma fırsatının tarafına verilmediğini belirtmiştir. Başvurucu, şayet bu konu ile ilgili cevap verme fırsatı verilseydi idarenin vekâleten atama işlemlerinin hepsini Bölge Müdürlüğüne yaptırdığını ve vekâlet ücreti taleplerinin atamanın yetkili makam tarafından yapılmadığı gerekçesiyle kötü niyetli olarak reddedildiğini ileri sürebileceğini belirterek silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Bakanlık görüşünde; yargı mercilerinin kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durum bulunmadığı, başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünün ekinde yer alan TCDD yazısında; görevlendirme işlemlerinin sadece bölge müdürlükleri değil Genel Müdürlük işlemleriyle de yapıldığı ve bunun birçok örneğinin bulunduğu belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

21. Başvurunun bu kısmı adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden incelenmiştir.

22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

23. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan [1. B.], B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).

24. Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması imkân dâhilinde değildir (Mehmet Fidan, § 38).

25. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan [2. B.], B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır. Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak inceleme, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer [1. B.], B. No: 2013/2116, 23/1/2014, §§ 18, 19).

26. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir davada bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek değildir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi tarafların öne sürdüğü ve esasa etkili olan iddiaların işin mahiyetinin gerektirdiği ölçüde incelenip incelenmediğini ve özellikle ispat külfeti konusunda taraflardan birinin diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma düşürülüp düşürülmediğini denetleme görevi bulunmaktadır (Ahmet Korkmaz [2. B.], B. No: 2014/16232, 25/1/2018, § 29).

27. Davanın esasına müteallik iddiaların uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması adına yeterli ölçüde irdelenip irdelenmediği ve bu kapsamda taraflardan birinin diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma getirilip getirilmediği denetime açık hususlardır (Yılmaz Özcan [2. B.], B. No: 2015/12914, 15/11/2018, § 38).

28. Başvurucu; idarenin Bölge İdare Mahkemesine sunmuş olduğu ara kararı cevabına karşı beyanda bulunma fırsatının tarafına verilmediğini, şayet bu konu ile ilgili cevap verme fırsatı verilseydi idarenin vekâleten atama işlemlerinin hepsinin Bölge Müdürlüğü tarafından yapıldığını, buna ilişkin delillerini sunabileceğini belirterek silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. İdarenin, Bölge İdare Mahkemesine göndermiş olduğu belgelerin incelenmesi sonucunda başvurucunun iddiasının temelsiz olduğu söylenemez.

29. İdarece ileri sürülmemesine rağmen Bölge İdare Mahkemesince saptanan farklı bir kanun maddesine göre eylemlerin değerlendirilerek sebep ikamesi yapıldığı da gözardı edilemez. Anayasa Mahkemesi bu gibi durumlarda üst mahkemelerin yeni durumu taraflara bildirmesi, bu bağlamda görüş ve itirazları alarak çelişmeli yargılama ilkesine uygun hareket etmesi gerektiğini vurgulamıştır. Ancak mevcut başvuruda Bölge İdare Mahkemesince anılan gereksinimlerin karşılanmadığı gözetildiğinde istinaf yargılamalarının çelişmeli yargılama ilkesine uygun yürütüldüğünü de şu hâlde kabul etmek mümkün olmamıştır (Koray Erdoğan [1. B.], B. No: 2013/1989, 10/3/2016, §§ 37-44).

30. Bölge İdare Mahkemesince yapılan ara karar üzerine idare, sözleşmeli personelin vekâleten atama işlemlerinde herhangi bir yetki devri yapılmadığını, boş bulunan her pozisyon için yapılacak vekâleten atamaların Genel Müdürlüğün yetkisinde olduğunu belirtmiştir. Bölge İdare Mahkemesi de ara karar üzerine temin ettiği belgelere dayanarak başvurucunun atamaya yetkili amir tarafından görevlendirilmediğinden hareketle ücret farkı talebinin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varmıştır. Ancak başvurucuya Bölge İdare Mahkemesinin ara kararı doğrultusunda idare tarafından sunulan bilgi ve belgelere karşı delillerini sunma imkânı tanınmamıştır.

31. Sonuç olarak başvurucunun davalı idareye nazaran zayıf bir konuma düşürüldüğü ve bu durumun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olduğu değerlendirilmiştir.

32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları

33. Başvurucu, üstlendiği görevden dolayı tarafına ücret verilmemesi nedeniyle angarya yasağının ihlal edildiğini ve daha çok sorumluluk ve ücret gerektiren bir görevi ifa ettiği hâlde karşılığında ayrı bir ücret ödenmemesinin anayasal haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

34. Somut olayda gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin yapılan değerlendirmeler de gözönünde bulundurulduğunda bu aşamada anılan ihlal iddiaları yönünden inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

35. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

36. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

37. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesine (E.2018/478, K.2021/584) iletilmek üzere Erzurum 2. İdare Mahkemesine (E.2016/2440, K.2018/76) GÖNDERİLMESİNE,

E. 487,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Murat Kartal [2. B.], B. No: 2021/39024, 12/3/2025, § …)
   
Başvuru Adı MURAT KARTAL
Başvuru No 2021/39024
Başvuru Tarihi 21/6/2021
Karar Tarihi 12/3/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, geçici görevlendirilme sonrası anılan görevden dolayı tarafına vekâlet ücreti ödenmemesi üzerine açılan davada karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının, idareye yapılan ara karar cevabının tebliğ edilmemesi nedeniyle de silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama
Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (İdare) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi