logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Ali Gülşen [1.B.], B. No: 2021/4057, 10/12/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ALİ GÜLŞEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/4057)

 

Karar Tarihi: 10/12/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Şehadet ÖZTÜRK

Başvurucu

:

Mehmet Ali GÜLŞEN

Vekili

:

Av. Mehmet BİÇEN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; çöp toplama sahasında bulunan ve askeriyeye ait olan malzemenin patlaması sonucu meydana gelen ağır yaralanmadan doğan zararların tazmini istemiyle açılan tam yargı davasının reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkının, yargılamanın makul süredesonuçlandırılmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucunun ailesi 4/4/2010 tarihinde Ergani Belediyesine ait çöp toplama sahasındaki geri dönüşümlü atıkları ayrıştırmak üzere evlerinin yanındaki alana getirmiştir. Başvurucunun babası C.G. 5/4/2010 günü bu atıkların içinde bulunan askerî malzemeleri ayıklarken metal kutu şeklindeki el bombası fünyesini açamamış ve yere atmıştır. Bu sırada kendisine yardım eden başvurucunun kutuyu kurcalayıp içindeki yüzük şeklindeki pimi çekmesiyle patlama meydana gelmiştir. Bu patlama sonucu başvurucunun sağ elinin baş ve işaret parmakları kopmuş, yüzünde yaralanma olmuştur. Ayrıca bu alanda oyun oynayan M.Y. de patlamanın etkisiyle yaralanmıştır.

3. Ergani Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) olaya ilişkin soruşturma başlatmıştır. Soruşturma dosyasında bulunan ve Ergani İlçe Emniyet Müdürlüğünce hazırlanan 6/4/2010 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olay yerinde MKE (Makine ve Kimya Endüstrisi) ibareli çok sayıda askerî mühimmat kutusu, kullanılmış el bombası fünyeleri, fünyelere ait çekilmiş pimler, eski askerî bot ile eski askerî kıyafetlerin olduğu ve patlama riski taşıyan el bombası fünyelerinin olay yerine gelen bomba imha ekibince kontrollü şekilde patlatıldığı ifade edilmiştir.

4. Soruşturma kapsamında, üç kişiden oluşan bilirkişi heyetinden kusur durumuna ilişkin rapor alınmıştır. Raporda kazaya sebep olan el bombası fünyelerinin uygun şekilde imha edilmeden çöpe atılması ve gereği gibi muhafaza edilmemesinden dolayı Millî Savunma Bakanlığının (İdare) hizmet kusuru olduğu tespiti yapılmıştır. Ayrıca eğitimli eleman istihdam etmeyen C.G.nin çocuk yaştaki kazalıların işyerinde çalışmasına ve bulunmasına göz yumarak olayın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğu, kazalıların ise kusurlu olmadığı belirtilmiştir.

5. Soruşturmada tarafların uzlaşması üzerine şüpheli C.G. hakkında başvurucu ve M.Y.yi taksirle yaralama suçundan 24/5/2012 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararda, olaydaki askerî mühimmat ile ilgili askerî yargıyı ilgilendiren bir durumun ve sorumluluğun olup olmadığı hususunda 7. Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığının da soruşturma yürüttüğü açıklanmıştır.

6. Olaydan sonra başvurucu ve başvurucuya velayeten yakınları, 17/12/2010 tarihinde İdareye müracaat ederek olay nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararların tazminini talep etmişse de bu talebe herhangi bir cevap verilmeyerek müracaatları zımnen reddedilmiştir.

7. Talebin reddedilmesi üzerine başvurucu ve başvurucuya velayeten yakınları, uğradıkları maddi ve manevi zararların tazmini için Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) nezdinde tam yargı davası açmış; 28/3/2011 tarihli dava dilekçesinde yaralanmanın askeriyeye ait el bombası fünyelerinin patlaması sonucu meydana geldiğini, fünyelerin etkisiz hâle getirilmeksizin çöplüğe bırakılması nedeniyle davalı İdarenin kusurlu olduğunu ileri sürmüştür. Davalı İdare savunmasında olay akabinde 7. Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığınca Ergani Mühimmat Bölük Komutanlığında yapılan araştırma ve sayımda el bombası fünyelerinin eksik olmadığının tespit edildiğini, ilgili mevzuat gereği İdarenin patlamaya hazır el bombası fünyelerini meskûn mahaldeki çöplüğe atması gibi bir prosedürün mevcut olmadığını, meydana gelen patlamayla hizmet işleyişi arasında illiyet bağı bulunmadığını, bu nedenle İdareye ait askerî mühimmatın patlamaya neden olduğu iddiasının dayanaksız olduğunu ileri sürmüştür.

8. İdare Mahkemesi 7/12/2011 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. İdare Mahkemesi gerekçesinde başvurucunun anne ve babasının çöp toplama sahasında buldukları askerî malzemelerin tehlikesinin farkında olmalarına rağmen bu malzemeleri evlerinin yanındaki alana getirdiklerini, bakım ve gözetim görevlerini ihmal ederek velayetleri altındaki çocuklarını uyarıp kontrol etmediklerini, olayın meydana gelmesinde asli kusurlu olduklarını, başvurucunun da olay tarihi itibarıyla 14 yıl 6 ay 15 günlük olduğunu, yaşı itibarıyla askerî mühimmatı parçalamaya çalışmanın tehlikeli sonuçlar doğurabileceğinin farkında olduğunu ancak üzerindeki yazılardan askeriyeye ait olduğunu anladığı kutuyu açmaya çalışarak kusurlu eylemde bulunduğunu, davacıların kusurlu eylemlerinin zararın doğumu ile İdarenin kusuru arasındaki illiyet bağını kestiğini, bu nedenlerle davalı İdarenin tazmin sorumluluğu olmadığını belirtmiştir.

9. İdare Mahkemesinin ret hükmüne karşı kanun yoluna başvuran davacının temyiz talebi Danıştay Onuncu Dairesi (Daire) tarafından 9/9/2015 tarihinde kararın usul ve hukuka uygun olduğu belirtilerek reddedilmiştir. Daire, karar düzeltme talebini de 29/9/2020 tarihinde kesin olarak reddetmiştir.

10. Başvurucu, nihai kararı 17/11/2020 tarihinde öğrenmesinin ardından 7/1/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

13. Başvurucu; yaralanmasının askeriyeye ait el bombası fünyelerinin patlaması sonucu oluştuğunu, fünyelerin etkisiz hâle getirilmeksizin çöplüğe bırakılması nedeniyle İdarenin hizmet kusuru olduğunu, yaralanması sebebiyle iş gücünü ciddi oranda kaybettiğini, psikolojik sorunlar yaşadığından okula devam edemediğini, yaşadığı bu sıkıntılara rağmen tazminat taleplerinin hukuka aykırı şekilde reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkı, etkili başvuru hakkı ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) başvurucunun iddiaları doğrultusunda kişi özgürlüğü ve güvenliği, adil yargılanma ve etkili başvuru hakları yönünde görüş bildirmiştir. Bakanlık, görüşünde somut olay süreci ve insan hakları yargısı içtihadı ile mevzuatı detaylı olarak aktararak başvurucunun iddia ve tezlerinin derece mahkemeleri nezdinde tartışıldıktan sonra maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddedildiğini belirtmiş; yapılacak değerlendirmede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

14. Olayın niteliği ve formdaki iddialar doğrultusunda başvurucunun şikâyetlerinin özü yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. O hâlde başvuruda incelenmesi gereken ilk husus başvurunun yaşam hakkı kapsamında incelenip incelenemeyeceğidir.

15. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre bir olayda yaşam hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi için gerekli şartlardan biri doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesi olmakla birlikte bazı durumlarda ölüm gerçekleşmese dahi olayın yaşam hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20). Bu değerlendirme yapılırken eylemin potansiyel olarak öldürücü nitelikte olup olmadığının ve maruz kalınan eylemin mağdurun fiziki bütünlüğü üzerindeki sonuçlarının değerlendirilmesi gerekir (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 110).

16. Başvuruya konu olay, askeriyeye ait mühimmatın da içinde olduğu çöplerin ayrıştırılması sırasında el bombası fünyelerinin patlaması sonucu gerçekleşmiştir. Başvurucu, öldürücü niteliği konusunda şüphe bulunmayan bu eylem nedeniyle sağ elinin baş ve işaret parmaklarını kaybetmiş ve yüzünden yaralanmıştır. Bu sebeple başvurunun yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

17. Başvurucu vekilinin 15/12/2020-25/12/2020 tarihleri arasında istirahatli olduğuna ilişkin sunduğu rapor (T.C. Sağlık Bakanlığı Filyasyon Merkezinden alınan istirahat raporu) haklı mazeret olarak kabul edilmiş ve bu nedenle başvurunun süresinde olduğu değerlendirilmiştir. Ayrıca açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. Anayasa’nın yaşam hakkını güvence altına alan 17. maddesinin kendisine yüklediği pozitif yükümlülükler uyarınca devlet; yetki alanındaki bireylerin yaşamlarını kamu görevlileri ile diğer bireylerin eylemlerinden hatta kişilerin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi altındadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).

19. Koruma ödevinin yerine getirilebilmesi için devletin; yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal ve idari çerçeve oluşturması (İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016, § 149; T.A. [GK], B. No: 2017/32972, 29/9/2021, § 135), bir kişinin yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun kamu makamlarınca bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda organları veya görevlileri aracılığıyla makul ölçüler çerçevesinde ve bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlemler alması (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53; T.A., § 136) ve hatta önceden belirlenebilir bir veya daha fazla bireyin yaşamına yönelik bir tehdit söz konusu olmasa bile kişilerin yaşamını korumak için genel güvenlik tedbirleri alması gerekir (Mehmet Çetinkaya ve Maide Çetinkaya, B. No: 2013/1280, 28/5/2014, § 59). Öte yandan yetkili makamlardan yaşamla ilgili her türlü potansiyel tehdidin gerçekleşmesini önlemek için somut tedbirler alması beklenemeyeceği (Mehmet Çetinkaya ve Maide Çetinkaya, § 60) gibi özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlem veya yürütülecek faaliyet tercihi dikkate alındığında koruma yükümlülüğünün kamu makamları üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanması da mümkün değildir. Ayrıca hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması adına pek çok yöntem benimsenebilir ve mevzuatta düzenlenmiş herhangi bir tedbirin yerine getirilmesinde başarısız olunsa bile pozitif yükümlülükler diğer bir tedbirle yerine getirilebilir. Unutulmaması gerekir ki yaşam hakkının gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi kapsamında alınacak tedbirlerin belirlenmesi, idari ve yargısal makamların takdirindedir (Bilal Turan ve diğerleri (2), B. No: 2013/2075, 4/12/2013, § 59; T.A., § 136, 137).

20. Anılan koruma yükümlülüğü niteliği itibarıyla birtakım riskler içeren, ihmal edilmesi hâlinde kişilerin yaşamına yönelik tehlikeli bir durum yaratacağı hususunda tereddüt bulunmayan askerî mühimmatın toplanmasına ve imhasına ilişkin faaliyetler için de geçerlidir (Kadri Ceyhan [GK], B. No: 2014/1924, 17/5/2018, § 90). Bu açıdan bakıldığında devletin yaşamı koruma yükümlülüğü kapsamında anılan hizmeti yerine getirirken kişilerin yaşamı ile vücut bütünlüğünün korunması için gerekli güvenlik tedbirlerini alması, ölüm ve yaralanma olaylarının önüne geçmek için makul ölçüler çerçevesinde gerekenleri yapması bir zorunluluktur (Cemal Kılıç, B. No: 2014/8722, 11/6/2018, § 48).

21. Pozitif yükümlülüğü kapsamında devletin yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir yargısal sistem kurma yükümlülüğü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, kamusal olsun veya olmasın, yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52; T.A., § 134).

22. Yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59; Nafia Sevin Ergün Sefada ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14844, 1/12/2016, § 63).

23. Yaşam hakkı kapsamındaki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılan tazminat talepli davalarda makul derecede ivedilik ve özen şartının yerine getirilmesi gerekmektedir (Perihan Uçar, B. No: 2013/5860, 1/12/2015, § 52) ancak yargı mercilerinin özenli inceleme yapma yükümlülükleri, yaşam hakkı ile ilgili her davada mutlaka mağdurlar lehine sonuca varılmasını garanti etmez (Aysun Okumuş ve Aytekin Okumuş, B. No: 2013/4086, 20/4/2016, § 73).

24. Somut olayda başvurucu, yaralanmasına neden olan patlamanın İdarenin hizmet kusuru neticesinde gerçekleştiği iddiasıyla zararlarının tazmini için tam yargı davası açmıştır. İdare Mahkemesi ise meydana gelen patlamada başvurucu ve ailesinin kusurunun zararın ortaya çıkışı ile İdarenin kusuru arasındaki illiyet bağını kestiği gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat taleplerini reddetmiştir (bkz. § 8). Başvurucunun iddiaları, İdarenin hizmet kusuru neticesinde doğan zararlardan sorumlu tutulması gerekirken bu hususun gözardı edilerek taleplerinin reddedilmesine ilişkindir.

25. Başvuruya konu yargılama süreci incelendiğinde İdare Mahkemesinin Başsavcılığın patlama olayına ilişkin yürüttüğü soruşturma dosyası ile 7. Kolordu Komutanlığı Askerî Savcılığının soruşturma dosyasını dava dosyasına getirtmediği, ceza soruşturmalarında elde edilen delilleri yargılamaya kazandırmadığı görülmüştür. Özellikle Başsavcılıkça alınan olay yeri inceleme raporu ve bilirkişi raporundaki tespitler İdarenin hizmet işleyişinde kusuru olduğu yönünde tereddüt uyandırmasına rağmen bu deliller değerlendirmeye alınmamıştır. Ayrıca İdare Mahkemesi, patlamaya neden olan el bombası fünyelerinin askeriyeye ait olup olmadığı, askerî mühimmatın toplanması ve imha edilmesi faaliyetinin ilgili mevzuata uygun şekilde ve kamusal güvenliğe ilişkin her türlü makul tedbir alınarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği hususlarını araştırmamış; gerekiyorsa keşif yapılması ve bilirkişi raporu alınması gibi delillere de başvurmamıştır.

26. Başvurucunun başvuruya konu tam yargı davasında İdarenin hizmet kusuru nedeniyle yaşamının tehlikeye girdiğine yani olayda yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine dayandığı gözetildiğinde uyuşmazlığın çözümü için bu iddialarının karşılanması gerektiği açıksa da yargı makamları, idari hizmet işleyişinde var olduğu iddia edilen kusurun olayın oluşumundaki etkileri yönünden herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Bu açıdan kamuya açık çöp toplama sahasında atıl hâlde bulunan askerî atıklara başvurucu yakınlarının ulaşabilmesine ve başvuruya konu olayın yaşanmasına İdarenin hizmetinin kötü işlemesinin neden olup olmadığının bahsedilen deliller bağlamında tartışılmaksızın bir karar verilmesinin yapılan yargılama açısından önemli bir eksiklik olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

27. İzah edildiği şekilde delillerin toplanması ve değerlendirilmesi sırasındaki eksiklikler dikkate alındığında İdarenin sorumluluğundaki askerî mühimmatın toplanması ve imha edilmesi faaliyetinin kusurlu şekilde yerine getirildiği iddiasının İdare Mahkemesince derinlemesine araştırılmadığı, yaşam hakkını koruyan ilgili hukuk hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasına imkân tanıyacak bir yargılamanın yürütülmediği anlaşılmıştır.

28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

29. Yaşam hakkının usul boyutu konusunda varılan sonucun gerekçesi dikkate alınarak yaşam hakkının koruma yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutunun bu aşamada incelenmesi mümkün görülmemiştir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

30. Başvurucu, tam yargı davası yargılamasının dokuz yıldan fazla sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde somut olay süreci ve insan hakları yargısı içtihadı ile mevzuat detaylı olarak aktarıldıktan sonra yapılacak değerlendirmede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

31. Başvuru, makul sürede yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

32. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

33. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 250.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

34. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

35. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 3. İdare Mahkemesine (E.2011/2108, K.2011/3271) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mehmet Ali Gülşen [1.B.], B. No: 2021/4057, 10/12/2024, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET ALİ GÜLŞEN
Başvuru No 2021/4057
Başvuru Tarihi 7/1/2021
Karar Tarihi 10/12/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, çöp toplama sahasında bulunan ve askeriyeye ait olan malzemenin patlaması sonucu meydana gelen ağır yaralanmadan doğan zararların tazmini istemiyle açılan tam yargı davasının reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkının, yargılamanın makul süredesonuçlandırılmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Yaşam hakkı Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi