TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET EMİN ASLAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/40906)
Karar Tarihi: 21/1/2025
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Yüksel GÜNARSLAN
Başvurucu
Mehmet Emin ASLAN
Vekili
Av. Banu GÜVEREN ASLAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama koruma tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı olmamasına karşın kamu gücü kullanan kişilerin açıklamaları nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/9/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
5. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) PKK/KONGRA-GEL silahlı terör örgütünün talimatı doğrultusunda din adamları kullanılarak Kürt kökenli vatandaşlar arasında örgüt propagandası yapma ve örgüte eleman kazandırma amaçlarıyla Din Adamları (Âlimleri) Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER-Dernek) adı altında dernek kurma çalışması yürütüldüğüne ilişkin bilgiler üzerine 2008 yılında soruşturma işlemlerine başlanmıştır.
6. Soruşturma kapsamında aralarında başvurucunun da bulunduğu DİAYDER üyeleri hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. maddesinde düzenlenen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbiri ile aynı Kanun'un 140. maddesinde düzenlenen teknik araçlarla izleme tedbiri uygulanmıştır.
7. Başsavcılık, yukarıda belirtilen soruşturma devam ederken başvurucunun da aralarında bulunduğu bazı kişiler hakkında PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 2020/156519 numaralı yeni bir soruşturma başlatmıştır.
8. Başsavcılık tarafından yürütülen 2014/40365 sayılı ilk soruşturma neticesinde, aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı şüpheliler hakkında PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmaları talebiyle 20/12/2020 tarihli iddianame düzenlenmiştir.
9. Söz konusu iddianamede PKK/KCK silahlı terör örgütü ile örgütün KCK/TM (Koma Ciwaken Kurdistan/Türkiye Meclisi) içinde yer alan Sosyal Alan yapılanmasına bağlı olarak kurulduğu değerlendirilen DİAYDER'e ilişkin genel açıklamalar, DİAYDER yapılanmasının örgüt ile bağlantılı eylem ve faaliyetlerine ilişkin tespitler, DİAYDER koordinasyonunda düzenlenen sivil cuma namazlarında terör örgütünün eylemlerinin desteklenmesi faaliyetlerine ilişkin açık kaynak (internet) tespitleri, örgüt güdümünde yayın yapan basın-yayın organları ve internet açık kaynaklarında yapılan araştırmalarda DİAYDER yapılanmasının terör örgütünün eylem ve faaliyetlerine katılımına ilişkin diğer tespitlere yer verilmiştir. İddianamenin başvurucu hakkındaki kısmı şöyledir:
"Youtube isimli internet sitesinde; 'DIAYDER'DEN BASIN AÇIKLAMASI' başlığı ile bir video yayınlandığı tespit edilmiştir. Bahse konu videonun yapılan incelemesinde; videonun başında ismi tespit edilemeyen bir erkek şahıs tarafından kuranı kerim okunduğu, soruşturma kapsamında takibi yapılan; şüpheliler Mehmet Emin ASLAN ve [R.O.nun] kürsü olarak kullanılan yerde oturduğu tespit edilmiştir. Şüpheli Mehmet Emin ASLAN bu bildirimlerinde;
PKK/KKC terör örgütünün ve kurucusu olan bölücübaşı Abdullah ÖCALAN'ı propagandası yaptığı, övdüğü, Kürt halkının İslam dinine olan yakınlığı ve hassasiyetlerinden yararlanarak, İslam tarihinde yer alan anlaşma ve belgeleri günümüze uyarlayarak PKK/KCK terör örgütü ideolojisi ile ilişkilendirmeye çalıştığı, konuşma başlangıcında Kuran okunması ve Din adamlarını simgeleyen sarık, cübbelerin giyilmesinden; PKK/KCK terör örgütünün eylem ve faaliyetlerinin DİNİ ZEMİNDE YERİ olduğu algısını oluşturmayı amaçladığı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Diyarbakır HEVSEL bahçelerinde doğa katliamına giriştiği, 'Tüm doğasever ve demokratik insanlara destek vermeye davet ediyoruz.' şeklindeki sözlerinden İstanbul Din Alimleri Derneği isimli oluşum altında çevre duyarlılığına sahip yapılar tarafından ve bu amaçla öğrenciler tarafından yapılan eylemlere PKK/KCK terör örgütünün sözde anayasası KCK SÖZLEŞMESİNDE detaylı olarak açıklanan 'Demokratik-ekolojik cinsiyet özgürlükçü toplum paradigması' faaliyetleri kapsamında destek vererek beraber hareket edecekleri grupları eylemselliğe yönlendirmeye yönelik konuşma yaptığı değerlendirilmiştir.
18-19-20 Aralık 2015 tarihlerinde HDP organizesinde DEMOKRATİK İSLAM KONGRESİ tarafından Akatlar Mahallesi Uğur Mumcu Caddesi Beşiktaş/İstanbul adresinde bulunan Mustafa Kemal Kültür Merkezi Atilla İlhan Toplantı salonunda gerçekleştirilen toplantı ve konferansa ilişkin belgelerin-program taslağının incelemesi neticesinde; Yazı ekinde gönderilen konferans programı belgesinin 'KONGREYA İSLAMA DEMOKRATİK - DEMOKRATİK İSLAM KONGRESİ' başlığı altında Kürtçe ve Türkçe olarak yayınlandığı, söz konusu kongrede Abdullah ÖCALAN mesajının okunduğu, bu kongreye katılanlardan birinin de şüpheli Mehmet Emin ASLAN olduğu tespit edilmiştir.
Şüpheli Mehmet Emin ASLAN'ın çeşitli internet sitelerinde yazdığı yazıların terör örgütü ideolojisinde olduğu ve bu yazılarda örgüt propagandası yaptığı değerlendirilmiştir.
Bahçelievler ilçesinde bulunan DİAYDER Derneğinin doğu illerinde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarını protesto ettikleri, sokağa çıkma yasağı ilan edilen ilçelerde PKK/KCK Terör örgütüne karşı güvenlik güçlerinin yaptığı çalışmaları katliam, vahşet olarak nitelendirerek 'DİRENİŞ ORUCU' adı altında açlık grevi başlattıkları, Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı alenen kışkırtma propagandası yaparak PKK/KCK terör örgütü adına faaliyet yürüttükleri, direniş orucu eylemi yapan gurubun çekilen fotoğrafında şüpheli Mehmet Emin ASLANın da bulunduğu tespit edilmiştir.
PKK/KCK terör örgütü güdümünde yayın yaptığı değerlendirilen www.ronahikovar.com isimli internet sitesinde şüpheli Mehmet Emin ASLANın danışman yazar olarak görüldüğü tespit edilmiştir.
PKK/KCK terör örgütü güdümünde müzahir basın yayın organlarının paylaşımlarına yönelik açık internet kaynaklarında yapılan araştırmalar neticesinde DİHA isimli internet sitesinde 21 Eylül 2014 tarihinde yayınlanan http://diclenews.com/tr/news/content/view/420736?from=3392673384 URL uzantılı 'DİAYDER: Kobane’ye destek vermek Kıır’anın emridir' başlığı adı altında yayımlanan haberle alakalı olarak şüpheli Mehmet Emin ASLAN'ında bu basın açıklamasına katıldığı tespit edilmiştir.
PKK/KCK terör örgütü güdümünde müzahir basın yayın organlarının paylaşımlarına yönelik açık internet kaynaklarında yapılan araştırmalar neticesinde ÖZGÜR GÜNDEM adlı haber sitesinde 13/08/2013 günü 'Bağcılar’da 6 PKICIi için [anma]' başlığı altında yayınlanan haberde DİAYDER yapılanması adı altında PKK/KCK terör örgütü mensuplarının anma etkinlikleri düzenlendiği şüpheli Mehmet Emin ASLAN'ın da, bu anma etkinliğine katıldığı tespit edilmiştir.
Bunun yanında şüpheli Mehmet Emin ASLAN hakkında yapılan iletişimin tespiti tedbirinde;
PKK/KCK terör örgütünün talimatları doğrultusunda Din Adamları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği adı altında demek kurma çalışması yaparak, Kürt kökenli vatandaşlar arasında hoca lakabı ile anılan; dini-bilgisi olan sözde din adamlarını bu yapı altında toplayıp dini istismar ederek terör örgütünün propagandasını yaptığı, terör örgütüne eleman kazandırmak faaliyetleri yürüttüğü, dini bilgisi olan sözde din adamlarını bu yapı altında toplayıp dini istismar ederek ölen örgüt mensuplarının cenaze işlemleri, taziye gibi etkinlikte sözde hoca olarak bulundukları ve örgüt propagandası yaptıkları,
PKK/KCK terör örgütü ideolojisinde yayın yapan ROJ TV isimli televizyon kanalının sivil itaatsizlik eylemleri kapsamında, Cuma günleri cami dışındaki mekanlarda toplanarak gerçekleştirilen sivil Cuma namazı eylemleri ile ilgili bilgi almak için Mehmet Emin ASLAN isimli şahsın aradığı, Mehmet Emin ASLAN isimli şahsın 29.04.2011 tarihinde yapılacak sivil Cuma namazının Fatih ilçesi Aksaray Meydan'da yapılacağını belirttiği ve örgüt kanalına Devletin sömürge yaptığını, kürt halkının elinden haklarını zorla aldığını, kürtlere baskı yaptığı yönünde PKK/KCK terör örgütü tarafından dile getirilen söylemleri barındıran demeç verdiği tespit edilmiştir.
13.05.2011 günü sivil itaatsizlik kapsamında Cuma günleri cami dışındaki mekanlarda toplanarak gerçekleştirilen sivil Cuma namazı eylemine hoca olarak katılacağı, bahse konu eylemde okuyacak olduğu hutbeyi bilmediği için, aynı soruşturma kapsamında hedef olan şüpheli [A.T.den] yazı olarak kendisine getirmesini istediği yine 13.05.2011 günü yapılan Sivil Cuma namazı ile ilgili bilgi [E.E.] isimli şahsa bilgi verdiği tespit edilmiştir.
Şüpheli [E.K.nın] şüpheli Mehmet Emin ASLAN ile yaptığı konuşmada, toplantıya çağırdığı, şüpheli Mehmet [E]min ASLAN'ın hasta olduğunu beyan ederek toplantıya katılmayacağını beyan ettiği, şüphelilerin kendi arasında devam eden diyaloglarda hedef şahsın Kürdistanın kurulmasını görmeden ölmeyeceğini beyan ettiği tespit edilmiştir.
KCK/TM yapılanmasına bağlı olarak faaliyet gösteren DİAYDER (Din Adamları Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği) adı altında kurulan [dernekte] yapılan toplantılara çağırıldığı tespit edilmiştir.
PKK/KCK terör örgütünün KCK/TM yapılanmasına bağlı olarak faaliyet gösteren DİAYDER (Din Adamları Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği) isimli derneğin 2011 yılı yönetim kurulu ve yedek üyelerinin isimlerini telefonla görüştüğü şahsa bildirdiği, yönetim kurulunda [M.] hoca, [E.E.], [A.D.], [Ş.] hoca, [R.] hoca ve [N.I.] isimli şahısların yer aldığı, kendisinin işlerinin yoğun olması nedeniyle yönetimde yer almadığı, denetlemede; 1. yedek olarak kendi isminin yazıldığı yanında [S.B.] ve [S.T.] isimli şahısların yer aldığı tespit edilmiştir.
PKK/KCK örgütüne müzahir oluşumların ve kitlenin katılım sağladığı (sözde) demokratik çözüm arayışı adı altında Öcalan'ın talimatları doğrultusunda ve KCK yapılanması kontrolünde gerçekleştirilen özellikle sivil Cuma adı altında kamuoyunda öne çıkan, Diyanet'e bağlı imamların arkasında namaz kılınmaması gerektiği ve yine mevcut camilerde ibadet edilmesinin uygun olmadığı yönündeki telkinleri ve (sözde) fetvalar ile oluşan alternatif ibadet faaliyeti olarak görülen 'propagandif/siyasi anlamlar yüklenen' faaliyetlerde Mehmet Emin ASLAN isimli şahısla birlikte yer alan [C.Y.] isimli şahsın görüşmede geçen '[C.] : Neyse ben oraya giderdim ama bu seferde oranın namazı başıma bela oldu, gel de şimdi Allah'a karşı çıkma ya kıyamet mi koptu yani halla halla.' şeklindeki sözlerinden çok fazla görev verildiğini belirttiği namaz kıldırmayı baş belası olarak gördüğü değerlendirilmiştir.
PKK/KCK terör örgütünün kırsal alanında silahlı faaliyet gösteren TSK ile girdikleri çatışmalarda etkisiz hale getirilen teröristler için düzenlenen taziye-anma-mevlit programlarına katıldığı-katılanlarla irtibatlı olduğu ve ölen teröristlerden sözde şehit olarak bahsettiği tespit edilmiştir.
PKK/KCK terör örgütünün KCK/TM yapılanmasına bağlı olarak faaliyet gösteren DİAYDER (Din Adamları Yardımlaşma Ve Dayanışma Derneği) isimli derneğe PKK/KCK terör örgütüne müzahir kitlenin dini duygularını kullanarak zekat adı altında para topladığı bunun yanında 09 Eylül 2012 tarihinde Diyarbakır'da yapılan Kürdistan İslam Konferansına katılması için [E.B.] isimli şahıs tarafından arandığı, şahsın bahse konu konferansa katılacağını beyan ettiği tespit edilmiştir.
KCK/PKK terör örgütünün yerleşim alanlarındaki faaliyetlerini ve eylemlerini finanse edebilmek, kırsal alanda faaliyet gösteren silahlı örgüt mensuplarının askeri ve lojistik ihtiyaçlarını karşılayabilmek, özetle varlığını devam ettirebilmek amacıyla mali kaynak sağlamak için sözde KCK yurttaşlığı kapsamında değerlendirdikleri Kürt kökenli vatandaşlardan kutu ve kumbara aracılığı ile yardım adı altında para topladıkları tespit edilmiştir. Şüphelinin görüşmelerinde geçen 'Yalla hocam ben sana söyleyeyim biz zorla hallettik biz usulüne getirene kadar on keredir telefon açtık ben kendim ona telefon açmadım biliyor musun- Sen kimi görürsen boğazına yapış bu zengin menginler bakarsın vermiyorlar bi ekip oluştururuz geliriz biz mele ibrahimi getiririz gideriz yani.- seyda diyor ben derini sen ver 500 milyar versin yani ama diyor biz birkaç kişi gidelim biraz fazla versin yani' şeklindeki diyalog tespit edilmiştir.
DİAYDER isimli dernek adına şüpheliler [R.O.] ve [E.B.nin] Türkiye Barış Meclisi ile görüştükleri, bahse konu görüşmeden sonra sözde barışa destek amaçlı bir basın açıklaması yapmak istedikleri, şüpheli [R.O.nun] bu olayla ilgili şüpheli Mehmet Emin ASLAN'ı aradığı, şüpheli Mehmet Emin ASLAN'ın ise Abdullah ÖCALAN'ın sözlerinin yer aldığı bir basın açıklaması taslağını telefonda şüpheli [R.O.ya] okuduğu tespit edilmiştir.
Şüpheli Mehmet Emin ASLAN'ın DİAYDER isimli dernek içerisinde faaliyet yürüten şahıslarla birlikte Diyarbakır ilinde yapılan toplantıya katılmak üzere Diyarbakır'a gittiği, Bahse konu toplantıda alınan karaları PKK/KCK terör örgütü güdümünde yayın yapan ROJ TV isimli TV kanalına haber yapmak için verdiklerini belirttiği, görüşme yapmış olduğu aynı soruşturmadan şüpheli [S.T.] diyaloglarından bahse konu toplantıya katılmanın hacca gitmek kadar sevap olduğunu belirttiği tespit edilmiştir."
10. İddianamesinin kabulü ile açılan kamu davası İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesinde (34. Ağır Ceza Mahkemesi) görülmeye başlanmıştır. 34. Ağır Ceza Mahkemesi 5/3/2021 tarihli tensip incelemesi sırasında başvurucu hakkında yurt dışına çıkamamak şeklindeki adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar vermiştir.
11. 2020/156519 sayılı ikinci soruşturma kapsamında Başsavcılığın talebi üzerine başvurucu hakkında İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğince 18/2/2021 tarihinde 5271 sayılı Kanun'un 135. maddesinde düzenlenen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbirinin; İstanbul 6. Ceza Hâkimliği tarafından ise 25/2/2021 tarihinde 5271 sayılı Kanun'un 140. maddesinde düzenlenen teknik araçlarla izleme tedbirinin uygulanmasına karar verilmiştir. Anılan tedbirlere ilişkin kararlar muhtelif hâkimlik kararları ile birkaç defa uzatılmıştır.
12. İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen yargılamanın devam ettiği süreçte başvurucu, Başsavcılığın 2020/156519 sayılı ikinci soruşturma kapsamında verdiği talimata istinaden 3/7/2021 tarihinde gözaltına alınmıştır. Başvurucunun ifadesi 9/7/2021 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından alınmıştır. Başsavcılıktaki ifade alma işlemi sırasında başvurucu müdafii de hazır bulunmuştur. İfade Tutanağı'nda belirtildiğine göre başvurucuya, ifade alma işlemi öncesinde isnat edilen silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin olay ve olgular açıklanmıştır. İfadesinde başvurucu, Derneğe 2011 yılında üye olduğunu ve derneğin yönetimine seçildiğini söylemiştir. Başvurucu 2021 yılı içinde cuma namazı kıldırdığını ve bu namazda verilen hutbeleri kendisinin hazırladığını belirtmiştir. Başvurucu verdiği hutbelerde "diktatörlük" teriminin geçtiğini, "bu cihandaki Saddam" ifadesinin ise belirli bir kişiye yönelmediğini, daha çok insanlara zulmeden kişileri kastettiğini söylemiştir. Başvurucu; gelenekleri gereği taziyelere gittiğini, K.A.nın kendisinin yeğeni olduğunu, bu nedenle onun için düzenlenen taziyeye gittiğini, K.A.nın PKK terör örgütü üyesi olduğunu bilmediğini söylemiştir. Başvurucuya Telefon İnceleme Tutanağı okunmuştur. Başvurucu ele geçen fotoğrafları ve direniş orucuna katıldığı yönündeki iddiaları kabul etmemiştir.
13. Başsavcılık, başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması talebiyle İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) 9/7/2021 tarihinde sevk etmiştir. Başvurucu, Hâkimlikteki sorgusunda terör örgütüyle bir ilgisinin bulunmadığını beyan ederek atılı suçu reddetmiştir. Başvurucu müdafii ise yürütülen soruşturmanın mükerrer nitelikte olduğunu, başvurucunun İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesince verilen adli kontrol kararına uygun davrandığını, kaçma şüphesinin bulunmadığını, yaşı ve sağlık sorunları (yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığı) nedeniyle tutuklama tedbirinin ağır olacağını beyan etmiştir.
14. Hâkimlik, sorgusunun ardından başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"KCK sözleşmesinde Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesi adı altında örgütlenen, Abdullah ÖCALAN'ın telkin ve yönlendirmeleriyle alternatif Kürt Diyanet İşleri olarak kurulan, örgüte müzahir sitelerde Müslüman Kürtlerin diyanete bağlı camilerde namaz kılmamaları, alternatif cuma namazları vb. Sivil itaatsizlik eylem çağrıları, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen ana KCK dosyasındaki gizli tanık Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesi başlığı altında faaliyet yürüttüğüne ilişkin beyanları, 21/12/2020 günü İstanbul İl Jandarma Komutanlığında ifadesi alınan ve 20 yılı aşkın süre örgütün kırsal alanında faaliyet yürüttükten sonra ikna suretiyle teslim olan Hamza DİLXAZ Kod [E.D.] isimli örgüt mensubunun beyanları bir bütün halinde değerlendirildiğinde İstanbul Şirinevlerde faaliyet gösteren [DİAYDER] isimli derneğin KCK sistematiği doğrultusunda kurularak faaliyet yürüttüğü, dernekle ilgili kollukça yapılan açık kaynak araştırmasında kolluk fezlekesinin 18 ile 58. Sayfalarında açıkça anlatılan 25 adet tespitten anlaşıldığı üzere derneğin kullandığı internet sitesindeki örgütsel öğeler, derneğin internet sitesinde kürt sorununa ilişkin düzenlenen anket çalışmasının örgütsel temeli dernek üyelerinin 2013'ten günümüze değin tespit edilen basın açıklamaları, katıldıkları eylemler, örgütsel beyanlar, açıklanan beyanlar ile PKK perspektifinin uyuşması, illegal olarak açılan denetimsiz mescitlerde siyasi içerikli verilen vaaz ve hutbeler, tespit süresince dernek üyelerinin örgütsel görüşme içerikleri, açık kaynak beyanları, fiziki takip tutanakları kül olarak değerlendirildiğinde legal bir çatı altında örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda faaliyet yürüttükleri hususunda somut deliller elde edildiği, bu kapsamda mevcut dosya kapsamında işlem yapılan şüphelilerden;
...
Şüpheli Mehmet Emin ASLAN yönünden: Örgütsel içeriklere haiz [DİAYDER] isimli derneğin Ronahi isimli internet sitesinde şüphelinin yazar konumunda yer alması, 2013 yılından günümüze değin açık kaynak üzerinden yapılan araştırmada bir çok örgütsel eylem ve etkinliğe katıldığının tespiti, 2019 yılında kayyum darbesine karşı hakkın yanındayız başlıklı basın açıklaması yapması ve Mardin ilinde düzenlenen kayyum protestolarına fiilen katılması, 2021 yılı içerisinde örgütsel yayın yapan [Sterk] Tv'de programlara katılması ve din adamı kimliğini aşacak şekilde siyasi mesajlar vermesi, fiziki takip tutanaklarında dosya şüphelileriyle olan irtibatları, [DİAYDER] isimli dernek bünyesinde faaliyet gösteren Yıldıztepe Mescidinde [K]ürtçe olarak hutbe vermesi, hutbe içerisinde genel dini konuların dışında siyasi açıklamalar yapması, HTS analizinde örgüt iltisakı olan şahıslarla yoğun görüşmesi, Şubat 2021'de günümüze değin uygulanan CMK 135 tedbirinden elde edilen görüşme kayıtları, ikametinde ele geçirilen yasaklı yayınlar, dijital materyal incelemesinde tespit edilen yoğun örgütsel içerikler bir bütün halinde değerlendirildiğinde şüphelinin atılı suçu işlediği hususunda kuvvetli şüphenin oluştuğu,
... şüphelilerin delilleri karartma şüphesinin bulunması, şüphelilerin üzerine atılı suçun CMK 100 maddesinde sayılan tutuklama sebebi var kabul edilen suçlardan olması ve bu suç için ceza kanununda öngörülen ceza miktarı ile soruşturma konusu suçun ağırlığı ve önemi dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağından CMK 100 ve devamı maddeleri gereğince ŞÜPHELİLERİN AYRI AYRI TUTUKLANMALARINA, [karar verildi.]"
15. Başvuru, İstanbul İl Jandarma Komutanlığının yürütülen soruşturmaya ilişkin olarak yaptığı 3/7/2021 tarihli basın açıklamasında kendisi ile ilgili olarak gerçeğe aykırı ifadeler kullandığı iddiasıyla 12/7/2021 tarihinde Başsavcılığa suç duyurusunda bulunmuştur.
16. Başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz, İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 26/7/2021 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
17. Başvurucu tutuklama kararına itirazın reddi kararını 13/8/2021 tarihinde öğrendikten sonra 9/9/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Başsavcılık aralarında başvurucunun da bulunduğu şüpheliler hakkında iddianame düzenlemiştir. 22/12/2021 tarihli iddianamede PKK/KCK silahlı terör örgütüne ilişkin genel bilgiler verildikten sonra DİAYDER'in örgütle olan bağlantısına dair açıklamalara yer verilmiştir. Buna göre DİAYDER, örgütün KCK yapılanmasının Siyasi Alan Merkezi bünyesinde bulunan Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesine bağlı olarak kurulmuştur. İddianamenin ilgili kısmı şöyledir:
"KCK sözleşmesi 14’üncü madde/Alan Merkezleri: 'Beş alan merkezi biçiminde örgütlenerek çalışmalarını yürütür. Alan Merkezleri faaliyetlerinin özgünlüğüne göre ihtiyaç duyduğu kadar alt komite örgütler. Ayrıca alan merkezleri, komiteler ve koordinasyonlar kendi alanlarında çalışmaları etkin ve çok yönlü geliştirebilmek için ihtiyaca göre gerekli alt ve yan örgütler oluşturur, ya da bu tür örgütlerle ilişkilenir. Bu kapsamda KCK sözleşmesinin 14’üncü madde, 2. fıkra (Siyasi Alan Merkezi), e bendinde'AZINLIKLAR VE İNANÇ GRUPLARI KOMİTESİ: Azınlıkların ve inanç gruplarının özgür örgütlenmesi ve toplumsal yaşama eşit katılımı için çalışır. Farklılıkları tanımayan anti-demokratik ve gerici zihniyete karşı mücadele eder' adı altında bir yapılanmanın yer aldığı,
Bu açıklamalar ışığında başta İstanbul ili olmak üzere büyük şehirlerde terör örgütü güdümünde faaliyet yürüten oluşumlar, Diyanet İşleri Başkanlığından bağımsız olarak terör örgütünün taban bulduğu yerleşim yerlerinde KCK Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesinin talimatları doğrultusunda STK görünümünde dernekleşme faaliyetlerine ağırlık vermiştir.
2013 yılında terörist başı Abdullah ÖCALAN, kendisini ziyarete gelen BDP heyeti aracılığıyla vermiş olduğu mesajda; Diyarbakır'da 'Demokratik İslam Kongresi' çağrısı yapmış, 'ÇARE ELBETTE RESMİ DİYANET İSLAM’I DEĞİLDİR' diyerek alternatif bir dini yapılanma çağrısında bulunmuş, yine KCK Azınlıklar ve İnanç Grupları Komitesinin 'AKP’NİN CAMİLERİNDE İSLAM YOK' adı altında yapmış olduğu bildiride, 'MÜSLÜMAN KÜRTLERİ DİYANET'E BAĞLI CAMİLERDE NAMAZ KILMAMAYA ÇAĞIRIYORUZ, KÜRDİSTANLI MÜSLÜMANLAR KENDİ MESCİTLERİNİ AÇMALIDIR, DEVLET TARAFINDAN ATANMIŞ, MAAŞA BAĞLANMIŞ İMAMLARIN ARKASINDA NAMAZ KILMAMALARININ GERÇEK İSLAM OLDUĞUNU BELİRTMEK İSTİYORUZ' diyerek diyanet harici alternatif bir dini yapılanmaya gidilmesi yönündeki açıklamalar merkezi İstanbul ilinde bulunan DİAYDER (Din Âlimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği) tarafından karşılık bulmuş, özellikle de dernek içerisinde faaliyet gösteren ve 'MELE' olarak adlandırılan gayri resmi din adamları aracılığıyla örgüt tarafından yapılan açıklamalar hayata geçirilmeye başlanmıştır.
Yapılan çalışmalar neticesinde, dernek adı altında sivil toplum kuruluşu olarak yasal görünümlü faaliyetlerine devam eden bazı DİAYDER yönetici ve üyelerinin, dernek adına oluşturdukları mescitlerde özellikle vaaz esnasında örgütsel propaganda yapılması hususunda görevlendirdikleri imamlara telkinlerde bulundukları, derneğin tüzüğüne aykırı olarak almış oldukları yardım paraları ile dernek adına esnafların dükkânlarına dağıttıkları kumbara tarzı sadaka kutularından elde ettikleri paraların bir kısmını terörist ailelerine dağıttıkları, terör örgütüne destek vermek maksadıyla Suriye sınırına giderek sınır nöbeti tuttukları, etkisiz hale getirilen teröristlerin taziyelerine katılarak mevlit okudukları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde devam eden terörle mücadele harekâtını gerekçe göstererek operasyonların durdurulması maksadıyla direniş orucu tuttukları, Abdullah ÖCALAN’a uygulanan sözde tecridin kaldırılması maksadıyla basın açıklamaları yaptıkları, terör örgütünün tüm söylem ve faaliyetlerinin DİAYDER tarafından benimsendiği hususlarının tespit edilmesi üzerine, terör örgütünün dini yapılanması şeklinde hareket eden DİAYDER isimli dernek yönetici ve üyelerinin yasadışı faaliyetlerinin ortaya çıkartılması maksadıyla mevcut soruşturma üzerinden işlemlere başlanılmıştır."
19. İddianamede DİAYDER'e ilişkin tanık ifadeleri, kollukça yapılan açık kaynak ve sosyal medya araştırmaları ile soruşturma kapsamında yapılan tespitlere yer verilmiştir. Dernek hakkında verilen ifadeler şöyledir:
i. X-Tanık isimli gizli tanığın Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında verdiği 9/11/2009 tarihli ifadesi "Azınlıklar ve inanç Grupları Komitesi: Bu alanın faaliyet çerçevesi İnanç Dernekleri ve Kiliselerdir. Örgütün faaliyet gösterdiği İnanç Dernekler arasında [P.] Derneği, [E.İ.] Derneği ve Din Adamları Yardımlaşma Derneği (DİAYDER) gibi dernekler bulunmaktadır özellikle (DİAYDER) bu son süreçte kurulan bir dernektir. Bölge halkının İnançlı olmasından ve dini kullanarak bölge halkı üzerinde etkili olabilmek ve siyasi yönden AK PARTİ ile bölgede etkili olan dini cemaatlere karşı örgütün almış olduğu kararlar doğrultusunda faaliyet yürüten oluşumlardır. Ayrıca Kiliselere ayrı bir önem verilerek koordinasyon görevlileri tarafından kiliseler ile sürekli görüşürler" şeklindedir.
ii. Padişah isimli gizli tanığın Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğünde alınan 15/1/2011 tarihli ifadesi "KCK/TM il sorumlusunun KCK/TM içerisinde faaliyet yürüten hamle komitesi ile beraber almış oldukları kararları Kent Meclisleri vasıtası ile örgüte müzahir kitlelere ulaştırarak halkın örgütlenmesini sağlamaktadır. İl Kent Konseyinin almış olduğu kararlar alan sözcüleri ilçe sorumluları, kurum temsilcileri, gençlik ve kadın hareketi içerisinde faaliyet yürüten şahıslar tarafından ilçe meclislere aktarılmaktadır. İlçe Kent Meclislerinin bu kararlar sonucunda yapmış olduğu toplantılarla kitleleri en alt tabakada örgütleyerek alınan kararlar çerçevesinde halkın ortak hareket etmesini sağlamaktadır. Bu Meclislerde alınan kararlar doğrultusunda örgüt tarafından belirlenen önemli günlerde verilen eylem talimatları ile halkı örgütleyerek sokaklara dökülmesini ve özellikle gençlik yapılanmasının kendi öz savunmasını oluşturarak Kamu Kurum ve Kuruluşları ile Polis ve Asker başta olmak üzere Molotoflu, Taşlı Havai fişekli halk SERHİLDAN’ları adı altında etkinlikler gerçekleştirilir. Bu eylemler çerçevesinde Kent Meclisinde alınan kararlar doğrultusunda kepenk kapatma, Siyah flama asma, anadilde eğitim hakkının verilmesi için çocukların okula gönderilmemesi ve kontak kapatma gibi pasif direniş türü eylemler için sokak ve Mahallelerde örgütleme çalışması yapılmaktadır. Bu toplantıların divanı size saymış olduğum şahıslar tarafından oluşturulmaktadır. Bu toplantılarda Mahalle yürütmeleri, Köy yürütmeleri, Sosyal Alan içerisinde faaliyet yürüten Eşit Özgür Yurttaş dernek başkanları Kadın ve Gençlik hareketinin temsilcileri yukarıda bahsettiğim Terör örgütüne müzahir kurum ve kuruluşlardan olan [M.D.], [T.D.] ve DİAY-DER isimli kurumların temsilcileri katılmaktadır.” şeklindedir.
iii. Örgütün silahlı yapılanmasında yer alan ve etkin pişmanlık kapsamında güvenlik güçlerine teslim olan Hamza Dılxaz kod adlı E.D.nin 21/12/2020 tarihli ifadesi “Örgüt ile iltisaklı derneklerden biri de DİAYDER (Din Âlimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği) isimli dernektir. Tamamen PKK/KCK terör örgütü talimatları doğrultusunda kurulmuştur. Terörist başı Abdullah ÖCALAN’ın bu yönde talimatı bulunmaktadır. Amacı Marksist-Leninist ideolojideki terör örgütüne destek vermeyen inançlı Kürt halkını din maskesi altında örgüte entegre etmektir. Derneğin faaliyetleri KCK Azınlıklar ve Dini İnanç Grupları Komitesince organize edilmektedir. (Örneğin namazlarda vaazların ve hutbelerin ne şekilde verileceği, hangi hususları içereceği vb.), dernek tarafından toplanan yardım ve bağışların bir kısmı terör örgütüne aktarılmaktadır. Dernek yönetici ve üyeleri legal/illegal yollardan terör örgütünden eğitim ve talimat almak üzere Irak Kandil bölgesi ile Suriye bölgesine gidip gelmektedirler. Kendilerini hiç görmedim ama örgüt içerisinde konuşuluyordu. Derneğin sadece Türkiye’de değil İran, Irak ve Suriye’de bulunan terör örgütü ile iltisaklı diğer dini gruplarla da irtibatı bulunmaktadır. Terör örgütü üyelerinden Cemal (K) Murat KARAYILAN 2014-2015 yıllarında Irak’ın Kuzeyinde bulunan Bergari bölgesinde yapmış olduğu toplantıda, 'Din Âlimlerini bir çatı altında toplayacağız, bu sayede toplumdaki dindar kesimi bir araya getireceğiz' şeklinde talimat vermiştir. Dernek tarafından Ayn El-Arab (Kobani)’a yapılan DEAŞ saldırıları ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde devam eden askeri operasyonlar gerekçe gösterilerek gerçekleştirilen sınır nöbetleri, direniş oruçları vs. etkinliklerin Murat KARAYILAN ve Duran KALKAN’ın talimatları ile gerçekleştirilmektedir. Terör örgütü içerisinde dini bilgisi yüksek olan ve kesinlikle deşifre olmamış örgüt üyelerinin Türkiye’ye gelerek dernek içerisinde örgütsel faaliyetlerde bulunmaktadır. Son yıllarda başlayan sivil Cuma namazları ile terörist cenaze namazlarının kılınması talimatını da yine Duran KALKAN vermiştir” şeklindedir.
20. Söz konusu iddianamede Dernek hakkında yapılan haber ve açıklamalara ilişkin açık kaynak ve sosyal medya araştırma sonuçlarına yer verilmiştir. Bu kapsamda yapılan tespitler özetle şöyledir:
i. Dernek yönetici ve üyeleri tarafından kurulan ve Kürtçe yayın yapan ronahikovara.com isimli internet sitesinde bazı şüpheliler köşe yazarlığı yapmıştır. Siteyi kuran şüpheliler Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde devam eden terörle mücadeleye yönelik operasyonların durdurulması için çağrıda bulunmuş, yapılan çağrıda terör örgütü üyelerinden gerilla olarak bahsetmiş, teröristlerin etkisiz hâle getirilmesinden duydukları rahatsızlıkları dile getirerek Türkiye Cumhuriyeti devleti ile terör örgütünü bir tutmuştur. Abdullah Öcalan’ın barış sürecine yönelik mektubunun okunmasını müteakip Dernek üyeleri de eş zamanlı harekete geçerek devletin terör örgütüyle bir an önce barış yapması ve teröristlere her türlü yasal güvencenin verilmesi yönünde basın açıklaması yapmış ve Abdullah Öcalan’dan "Sayın" diye bahsetmişlerdir. Yine site içinde "Sizce Kürdistan sorununun çözümü nedir?" şeklinde Kürtçe anket çalışması yapılmış ve bu çalışmada ''1. Bağımsızlık ve özgürlük, 2. Federasyon, 3. Özerklik, 4. Demokratik özerklik, 5. Demokratik haklar, 6. Şu an ki durum gibi devam etmesi'' başlıklarına yer verilmiştir. Anketten de anlaşılacağı üzere DİAYDER isimli yapılanma Türkiye Cumhuriyeti''nin toprak bütünlüğünü tehlikeye düşürecek şekilde bölücü anlamda çalışma yapmakta, bağımsız Kürdistan emelleri için algı yaratmaya çalışmaktadır.
ii. Yüksekova Haber isimli internet sitesinde 29/3/2013 tarihinde “Din âlimlerinden 'çözüm sürecine' destek” başlığıyla yayımlanan habere göre Dernek Abdullah Öcalan'ın Diyarbakır'daki 21 Mart nevruz kutlamalarındaki çağrısı doğrultusunda barış sürecine ilişkin olarak Dernek binasında basın açıklaması yapmış ve Abdullah Öcalan'ın çağrısına destek vermiştir.
iii. ANF News isimli internet sitesinde 6/8/2013 tarihinde “Din alimlerinden Rojova katliamına tepki” başlıklı bir haber yayımlanmıştır. Anılan haberde İstanbul DİAYDER üyelerinin Suriye’nin kuzeyinde Kürtlere karşı geliştirilen sözde katliamı Dernek binalarında düzenledikleri basın toplantısıyla protesto ettikleri, dönemin Dernek Başkanı M.Ş. ve Yöneticisi E.B.nin konuşmacı olarak bu etkinliğe katıldıkları belirtilmiştir. Habere göre "Aşitiye biratiye û wekheviye" (Barış, Kardeşlik ve Eşitliktir) pankartının asıldığı toplantı salonunda, ilk olarak Suriye’nin kuzeyindeki çatışmalarda ölen PYD/YPG terör örgütü mensupları için dualar okunmuş, dönemin DİAYDER Başkanı M.Ş. Türkiye Cumhuriyeti devletini kastederek “Rojava'da Kürtlere karşı katliam geliştiren El Kaide bağlantılı çetelere silah yardımını kınadıkları” şeklinde açıklama yapmak suretiyle Türkiye’nin, DEAŞ terör örgütüne sözde silah yardımı yaptığı yönünde suçlamalarda bulunmuştur. Yine Dernek Yöneticisi E.B. de “İslam adı altında Cihad gibi bir kavramı da kendi emellerine alet ederek Kürtlere saldıran çetecilere en büyük desteği Türkiye hükümetinin verdiğini, İslam dinine göre bu grupların yaptığı zulme sessiz kalmanın bile şeytan olmakla eşdeğer tutulduğunu" ifade ederek Türkiye’nin DEAŞ terör örgütü ile iş birliği yaptığı yönünde suçlamalarda bulunmuştur.
iv. Örgüte ait basın yayın organlarında, çeşitli tarihlerde çıkan çatışmalarda etkisiz hâle getirilen PKK/KCK-PYD/YPG terör örgütü mensuplarına ait Sultangazi, Sultanbeyli ve Küçükçekmece'de bulunan mezarların Ramazan Bayramı dolayısıyla dönemin İstanbul BDP İl Örgütü tarafından ziyaret edildiği, Sultangazi ilçesi Gazi Mahallesi'nde mezarlığa kadar bir yürüyüş gerçekleştirildiği, yürüyüşte sık sık ''Katil El Nusra Rojava'dan defol'', ''Rojava'ya uzanan eller kırılsın'', ''Şehit namırın'', "Biji Serok Apo'' sloganlarının atıldığı, müteakiben terörist mezarları başında bir dakikalık saygı duruşunda bulunulduğu, bu sırada PKK/KCK terör örgütü adına yazılmış ''Çerxa Şoreşé" marşının okunduğu ve bu yürüyüşe DİAYDER'in de destek verdiği yönünde haberler yapılmıştır.
v. Fırat News isimli internet sitesinde “PKK’li [Y.] ve PYG savaşçısı [Z.] için taziye” başlığıyla yayımlanan 29/11/2013 tarihli habere göre PKK/KCK-PYD/YPG terör örgütü üyeleri Ö.Y. ve E.Z. için BDP Bağcılar İlçe Örgütünde taziye kurulmuş, "Şehide me rumeta meye" pankartının asıldığı salonda gerçekleşen taziyeye DİAYDER üye ve yöneticileri de katılmıştır.
vi. ANF News isimli internet sitesinde ''ARGK, HPG ve YPG savaşçıları anıldı” başlığıyla yayımlanan 24/10/2014 tarihli habere göre Kobani ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde güvenlik kuvvetleriyle girdiği çatışmada öldürülen PYD/YPG terör örgütü mensubu için İstanbul'un Başakşehir ilçesinde yapılan anma etkinliğine DİAYDER üyesi imamlar da katılmıştır.
vii. Diclehaber.com isimli internet sitesinde "YPG ve HPG’liler İçin Mevlit" başlığıyla yayımlanan 27/10/2014 tarihli habere göre 2013-2014 yıllarında etkisiz hâle getirilen PKK/KCK-PYD/YPG’li teröristler için İstanbul'un Sancaktepe ilçesinde düzenlenen taziye etkinliklerine dönemin DİAYDER Başkanı M.Ş.nin de aralarında bulunduğu Dernek üyeleri katılmış, taziye etkinliğinde M.Ş. yaptığı konuşmada Hükûmetin terör örgütü DEAŞ’a destek verdiği yönünde suçlamalarda bulunmuş ve ayrıca Dernek üyeleri tarafından öldürülen teröristler için Kürtçe mevlit okunmuştur.
viii. Tigris Haber isimli internet sitesinde “Öcalan’ın özgürlüğü olmazsa olmazdır” başlığıyla yayımlanan 28/2/2014 habere göre DİAYDER adına dönemin Başkan Yardımcısı E.B., 15/2/2014 tarihinde 127 aydının başlattığı "Öcalan'a Özgürlük" imza kampanyasına destek verdiklerini, Öcalan'ın sadece Kürt halkı açısından değil Ortadoğu'da yaşayan tüm halklar için bir şans olduğunu beyan etmiştir. E.B. ayrıca konuşmasında "Sayın Öcalan'ın özgürlüğü çok önemlidir. Çünkü Sayın Öcalan barış ve özgürlük mimarıdır. Kürt halkını yoktan var eden Sayın Öcalan'ın özgür kalması bu açıdan önemli" şeklinde ifadeler kullanmıştır.
ix. Urfada Bugün isimli internet sitesinde “DİAYDER sınır nöbetine başladı” başlığıyla yayımlanan 22/11/2014 tarihli habere göre DİAYDER Başkanı M.Ş. ile üyeler H.K., A.D. ve F.B., 6-7 Ekim olayları olarak bilinen şiddet eylemlerinin hemen öncesinde PYD/YPG terör örgütü mensuplarına destek vermek maksadıyla Kobani sınırında bulunan Şanlıurfa'nın Suruç ilçesine gitmiş ve dönüşümlü olarak çadır nöbeti eylemlerine katılarak basın açıklamaları yapmışlardır.
x. Adil Medya isimli internet sitesinde “Öcalan'ın Çağrısına Din Âlimlerinden Destek” başlığıyla yayımlanan 18/10/2013 tarihli habere göre DİAYDER tarafından Abdullah Öcalan’ın BDP heyeti ile yaptığı görüşmede, Diyarbakır'da toplanmasını önerdiği "Demokratik İslam Konferansı" çağrısına ilişkin Dernek binasında basın toplantısı düzenlenmiş, "Ol aşitiye biratiye u wekeheviye” (Din Barış Kardeşlik ve Eşitlik) pankartının asıldığı toplantıda DİAYDER adına R.O. tarafından “DİAYDER olarak PKK Lideri Öcalan'ın önerdiği 'Demokratik İslam Konferansı'na tam destek verdiklerini ve konferansın toplanabilmesi için üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını özellikle Rojava sınırına örülen duvarın insanlığa ve barışa katkı sunmadığını, bu yüzden duvarın oluşumuna razı olmadıkları” yönünde açıklama yapılmıştır.
xi. Haberler.com isimli internet sitesinde “Demirtaş’tan Erdoğan’a yanıt: Ona Kalsa Kürt Yok Diyecek de Cesaret Edemiyor” başlığıyla yayımlanan videoya göre 2015 yılı seçimleri öncesi dönemin HDP Eş Genel Başkanı S.D. DİAYDER’i Şirinevler’de bulunan Dernek binasında ziyaret etmiş, söz konusu ziyarette HDP aracılığıyla DİAYDER üyesi imamlardan beklentilerini ve DİAYDER’in seçim çalışmalarında üstleneceği rolü dile getirmiştir. Ayrıca toplantı esnasında salonda bulunan bir kadın PKK/KCK terör örgütünün simgesini taşıyan tülbent takarak aslında toplantının PKK/KCK terör örgütü adına gerçekleştirildiği izlenimi vermeye çalışmıştır.
xii. DİK İslam Kongresi isimli internet sitesinde “Kürdistanî Din Âlimleri Cuma namazı sonrası katliamlara karşı İslami ve İnsani barış çağrısında bulundu...” başlığıyla yayımlanan 22/1/2016 tarihli habere göre DİAYDER yönetici ve üyelerinin katıldığı eylemde PKK/KCK terör örgütünün öz yönetim ilan etmesinin ardından güvenlik güçlerince Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde başlatılan terörle mücadele harekâtını durdurmak ve bu bağlamda teröristlerin etkisiz hâle getirilmesini engellemek maksadıyla açıklamalarda bulunulmuştur.
xiii. Demokratik İslam Kongresi isimli Facebook sosyal medya hesabından 29/1/2016 tarihinde yapılan “Öz Yönetim İslama Uygun Bir Yöntemdir” başlıklı paylaşıma göre E.B., PKK/KCK terör örgütü tarafından öz yönetim ilan edilmesini müteakip Demokratik Toplum Kongresinin Diyarbakır'da düzenlenen Olağanüstü Genel Kurulunda açıkladığı "Öz Yönetimlerle İlgili Siyasi Çözüm Deklarasyonu"na destek vermiştir. Bu kapsamda Kur’an-ı Kerim'den alıntılar yapan E.B., İslamiyette de öz yönetim anlayışının olduğunu belirterek öz yönetim sistemini savunmuş; terör örgütü tarafından başlatılan çukur/barikat olaylarına yönelik olarak güvenlik kuvvetleri tarafından teröristlere karşı başlatılan operasyonları devlet eliyle yıkım olarak gördüğünü beyan ederek terör örgütünün öz yönetim dâhil olmak üzere eylem ve faaliyetlerinin dine uygun olduğu bildirimleri ile müzahir kitleyi terör örgütünün amaç ve çıkarlarını gerçekleştirmek için eylem ve faaliyetlere sevk etmiştir.
xiv. Demokratik İslam Kongresi isimli Facebook sosyal medya hesabından“Zulme Karşı Direniş Orucuna Sen de Destek Ver Demokratik İslam Kongresi Zulme Karşı Direniş Orucuna Başlıyor” başlığı ile yapılan 29/1/2016 tarihli paylaşımda, PKK/KCK terör örgütünün Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde öz yönetim ilan etmesini müteakip güvenlik kuvvetleri tarafından başlatılan terörle mücadele operasyonları savaş ve soykırım olarak nitelenmiş, bu kapsamda devam eden operasyonların durdurulması ve terör örgütü mensuplarına destek olmak maksadıyla yapılacak direniş orucu eyleminin aynı zamanda PKK/KCK terör örgütünün her fırsatta dile getirdiği sivil itaatsizlik eylemi olacağına yönelik açıklama yapılmıştır.
xv. Gap Haberleri isimli internet sitesinin “Din Âlimleri Derneği direniş orucunu sonlandırdı” başlığıyla attığı 7/2/2016 tarihli sosyal medya paylaşımına göre DİAYDER yönetici ve üyeleri, güvenlik güçlerince Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde devam eden terörle mücadele harekâtının (çukur/barikat olayları) durdurmak, bu bağlamda teröristlerin etkisiz hâle getirilmesini engellemek ve terör örgütü mensuplarına destek vermek maksadıyla başlattıkları açlık grevlerini sonlandırmak için basın açıklaması yapmıştır.
xvi. Çeşitli sosyal medya hesapları üzerinden “Üst düzey bir yöneticinin de bulunduğu Kandil’den gelen bir heyet, DİAYDER’e bağlı imamlar ile son bir haftada defalarca gizli toplantılar yaptı” şeklinde ihbar niteliğinde paylaşımlar yapılmıştır.
xvii. ANF News isimli internet sitesinde “[T.]: Öcalan’ı sahiplenelim, Amara yürüyüşüne katılalım” başlığıyla yayımlanan 29/3/2016 tarihli habere göre KCK tarafından yapılan “Halkımızı ve dostlarımızı yüz binlerle Amara’ya akın ederek bu günü kutlamaya, demokratik ve özgür iradesini ortaya koymaya çağırıyoruz” şeklinde açıklamanın ardından [T.] öncülüğünde organize edilen ve Abdullah Öcalan’a sahip çıkmak adına yapılan yürüyüşe DİAYDER de katılmıştır.
xviii. Youtube isimli internet sitesinde “Demokratik İslam Kongresi (DİK) öncülüğünde açlık grevlerine vicdani çözüm inisiyatifi toplantımız” başlığıyla 26/4/2019 tarihinde yayımlanan videoda; Abdullah Öcalan’a uygulanan sözde tecridin kaldırılması ve HDP milletvekili L.G.nin başlattığı açlık grevlerine dikkat çekmek maksadıyla Diyarbakır'da toplantı gerçekleştirildiği, söz konusu toplantı sonrasında HDP milletvekili Ö.F.G. tarafından yapılan ve HDP milletvekili H.K. ile HDP milletvekili Nimetullah N.E.nin de katıldığı basın açıklamasında şüphelilerden E.B., E.K. ve M.İ. de görüntülenmiştir. Anılan video PKK/KCK terör örgütü güdümünde yayın yapan Mezopotamya Haber Ajansının logosuyla servis edilmiştir.
xix. Yeni Yaşam Gazetesi isimli internet sitesinde 12/11/2020 tarihinde “Kürtler arasında kardeş kavgası olmamalı”; Medya News isimli internet sitesinde 20/11/2020 tarihinde “DİAYDER President Melê [E.B.] calls for Kurdish national unity in Iraqi Kurdistan" (DİAYDER Başkanı Mele [E.B.], Irak Kürdistanı'nda Kürt ulusal birliği çağrısında bulundu) başlığıyla yayımlanan haberlere göre Irak'ın kuzeyinde Kandil Dağı yakınlarında bulunan Zini Werte bölgesinde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi partilerinden olan KDP ile PKK/KCK terör örgütü arasında başlayan gerilim üzerine İstanbul İnsan Hakları Şubesinde DİAYDER Başkanı E.B.nin de aralarında bulunduğu bir grup, basın açıklaması yapmıştır. E.B. basın açıklamasında PKK/KCK terör örgütünden Kürt güçleri olarak bahsederek PKK/KCK terör örgütü adına arabuluculuk rolü üstlenmiştir. Yine E.B. terör örgütünün yayın organı Mezopotamya Haber Ajansı ile yaptığı röportajda, KDP ile PKK/KCK arasında yaşanan gerilime istinaden, Kürt ulusal birliği ve diyalog çağrısında bulunarak terör örgütü PKK ile KDP’nin Kürt ulusal birliği altında diyalog kurması yönünde açıklama yapmıştır.
xx. DİAYDER Başkanı E.B. ve üyeler E.K., Mehmet Emin Aslan, A.F.H. ve M.İ. PKK/KCK terör örgütünün yayın organı olan Sterk TV’de ramazan ayı boyunca iftar öncesi dinî vaazlar vermişlerdir. Ayrıca E.B. yine PKK/KCK terör örgütünün yayın organlarından Medya Haber ve Suriye’nin kuzeyinden yayın yapan Ronahi TV isimli kanallarda programlara katılmıştır.
21. İddianamede, iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme tedbirleri ile diğer soruşturma işlemleri neticesinde ulaşılan sonuçlar Dernek özelinde açıklanmıştır. Buna göre Dernek ile ilgili olarak yapılan tespitler özetle şöyledir:
i. H.K. ile Derneğin eski başkanı olan M.Ş. arasında yapılan telefon görüşmesi sırasında H.K., Dernek Başkanı E.B. ile ilgili olarak "Dedim ki, Kürt devleti kurulursa sen de Diyanet İşleri Başkanı olacaksın böyle mi olacaksın.", "Dedim ki, Kürt devleti kurulduğunda sen de Diyanet İşleri Başkanı olacaksın, sen bu kararlılıkla mı yapacaksın?", "Dedim ki; eğer Kürt devleti kurulur ise demekki sen Diyanet İşleri Başkanı olacaksın, ben ve Mele [İ.nin] yanyana oluşumuz mu rahatsız ediyor seni, ne olacak yani.", "eğer seyda ister ise onları şikayet edeceğim. eğer parti halletmez ise devlete şikayet edeceğim." şeklinde ifadeler kullanmıştır.
ii. DİAYDER'e bağlı mescitlerde dinî vazife yerine getiren M.E.K. siyasi konularda vaaz vermediği için sempatizan kitle tarafından eleştirilmiştir. M.E.K.nın yerine Muş'tan getirilen imam L.B. ise vaazlarında siyasi içerikli ifadeler kullanmıştır. L.B.nin bu kapsamda Kürtçe verdiği vaazların Türkçe tercümesinin ilgili kısmı şöyledir:
- “Değerli cemaat, bulunduğumuz ülkede, eğer Cumhurbaşkanı barışçıl değilse, eğer haksız ise bize önemli bir yol açılıyor. Bu yol özgürlük, barış, mücadele, birlik ve beraberlik üzerine olacaktır. Bu yolda vereceğimiz mücadele inancımız için cihattır, ibadettir."
- “Allah’ın istediği acıyı hissetmektir. Zulmü söylemektir. Biz başka bir millet için ayağa kalkıyoruz biz onlar için gözyaşı döküyoruz. Ama ne var ki kendi ülkemizde olan zulümüde dile getirmek lazım. Allah hu Teâlâ şöyle diyor; ben mazlumun ahını zalimden çıkarırım, onu perişan ederim ama öncesinde mazlumunda yapacağı görevler var. Bunlar nedir? Doğru sözdür. Nedir? Başkaldırmaktır.”
iii.Mehmet Emin Aslan verdiği hutbede ülkemizde kullanılan Kurmançi lehçesinde bulunmayan ve yöre halkı tarafından kullanılmayan, sonradan PKK/KCK terör örgütü tarafından kullanılıp benimsenen civak (topluluk, cemaat), bawermend (inananlar),heja (değerli), jiyan (yaşam), henber (karşı), rümet (onur, şeref), parastın (savunma), armanç (amaç), navent (orta), taybet (özel), astengi (sıkıntı), aşiti (sulh, adalet), ol (din), cüda (ayrı), davi (son), wekhavi (benzerlik, eşitlik), bersıw (cevap) ve rojhilat (doğu) şeklindeki Kürtçe kelimeleri içeren bir terminoloji kullanmıştır.
iv. Dernek başkanı E.B. ile R.O. arasında gerçekleşen görüşmeye ilişkin tape kayıtları, M.İ.nin ifadesi ve H.K.nın dijital materyallerinde ele geçirilen dilekçe görseline göre DİAYDER'in referansı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinde işe alınan örgüt üyesi ve sempatizanı kişiler aldıkları maaşın bir kısmını Derneğe vermiştir.
v. Derneğin eski Başkanı M.Ş.nin ikametgâhında ele geçirilen dokümanlar arasında bulunan ve M.Ş. tarafından el yazısıyla tutulan toplantı notlarına göre 18/12/2015-19/12/2015 tarihlerinde üç oturum hâlinde bir konferans düzenlenmiştir. Anılan notlara göre toplantıya Şimanperi tertip komitesi, Abdullah ÖCALAN’ın avukatlarından İ. isimli avukat, S.İ., Avrupa’dan H.A.T., [B. Belediyesi] Başkan Yardımcısı, İ.E., Protestan Ruhani Lideri, Pir Ali Dedeleri, [E.] Derneği Başkanı N.E., Seroki Azadiya A.S., Lice’li İ., N.T., K.F., Mele S.G., İ.Ş., M.S., Nur Cemaatinden S.S., H.Ç., H.A.T., Irak Süleymaniye’den gelen biri, Kandil'den gelen bir örgüt mensubu, Kürdistan Gorandan (İran’ın Güneyi) geldiği belirtilen şahıs ve temsilcileri katılmıştır. Söz konusu notlardan toplantıda avukatı tarafından Abdullah Öcalan’ın mektubunun okunduğu, HDP milletvekili adaylarından S.İ. tarafından Abdullah Öcalan’ın mesajının Kürtçe olarak okunduğu, [B. Belediyesi] Başkan Yardımcısı ile İ.E. tarafından konuşmalar yapıldığı, toplantıda Kandil Dağı'ndan PKK/KCK terör örgütünü temsilen geldiği değerlendirilen bir teröristin de bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
vi. İletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme tedbirleri kapsamında yapılan tespitlere göre Dernek, kamu kurum ve kuruluşlarından (İstanbul Büyükşehir Belediyesi) elde ettiği yardım kartlarını, örgütün kırsal alanında faaliyet yürüten ya da faaliyet esnasında etkisiz hâle getirilen mensuplarının ailelerine (değer ailesi) örgüte bağlılıklarının artması ve kopmaması amacıyla sistemli bir şekilde dağıtmıştır.
22. Derneğe ilişkin genel açıklamaların yapıldığı iddianamede iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme tedbirleri ile diğer soruşturma işlemlerine istinaden ulaşılan tespitler her bir şüpheli için ayrı ayrı açıklanmıştır. Buna göre iddianamede, başvurucuya yöneltilen suçlamalara ilişkin dayanılan temel olgular şöyle özetlenebilir:
i. Dernek yönetici ve üyeleri tarafından 2013 yılında kurulan www.ronahikovara.com isimli internet sitesinde köşe yazarlığı yapmıştır.
ii.HTS kayıtlarına göre 10/5/2014-11/5/2014 tarihlerinde Diyarbakır’da Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile toplanan Demokratik İslam Kongresine, R.O., S.M., E.B. ve N.M.I. ile birlikte katılmıştır. Anılan kişilerin telefon hatlarının belirtilen tarihte Diyarbakır'da aynı baz istasyonundan sinyal verdiği tespit edilmiştir.
iii Demokratik İslam Kongresi isimli Facebook sosyal medya hesabından 6/7/2014 tarihinde “DİK Delegasyonundan Değerli Mele M.EMİN ASLAN'IN Kobanê İzlenimleri” başlığıyla yapılan paylaşıma göre başvurucu, PYD/YPG terör örgütü ile DEAŞ arasında Kobani’de yaşanan çatışmalar nedeniyle terör örgütüne destek olmak maksadıyla Kobani sınırında bulunan Suruç’a gelmiş ve Kürdistan’ı birlikte savunacakları yönünde açıklama yapmıştır.
iv. Demokratik İslam Kongresi isimli Facebook sosyal medya hesabından 21/9/2014 tarihinde yapılan paylaşıma göre başvurucu ile R.O., M.Ş. ve İ.Ş.nin aralarında bulunduğu DİAYDER üyeleri tarafından PYD/YPG terör örgütü ile DEAŞ arasında Kobani’de yaşanan çatışmalara ilişkin olarak Hükûmetin DEAŞ terör örgütüne destek verdiği, Kobani’yi savunmanın Kur'an-ı Kerim'in bir emri olduğu, bu bağlamda bir bakıma PYD/YPG terör örgütüne sahip çıkılması ve örgüte yardım edilmesi gerektiği yönünde açıklamalar yapılmıştır.
v. Demokratik İslam Kongresi isimli Facebook sosyal medya hesabından 12/6/2015 tarihinde yapılan paylaşıma göre DİAYDER adına başvurucu ve E.B.nin Suriye sınırında bulunan Şanlıurfa'nın Suruç ilçesi Çaykara köyü (Mehser) sınır hattında, Kobani’de öldürülen PYD/YPG terör örgütü mensupları adına cami açılışı ve mevlit etkinliğine katılarak yanlarında getirdikleri Kürtçe Kur’an- Kerim, Kürtçe mevlit ve Kürtçe alfabelerin bulunduğu kitap seti dağıtmışlardır.
vi. DİK İslam Kongresi isimli internet sitesinde “Kürdistanî Din Âlimleri Cuma namazı sonrası katliamlara karşı İslami ve İnsani barış çağrısında bulundu...” başlığıyla yayımlanan 22/1/2016 tarihli habere göre DİAYDER yönetici ve üyelerinin katıldığı eylemde PKK/KCK terör örgütünün öz yönetim ilan etmesinin ardından güvenlik güçlerince Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde başlatılan terörle mücadele harekâtının durdurulması ve bu bağlamda teröristlerin etkisiz hale getirilmesini engellemek maksadıyla açıklamalarda bulunulmuştur. Söz konusu basın açıklamasına katılan kişiler arasında başvurucu da bulunmaktadır.
vii. Demokratik İslam Kongresi isimli Facebook sosyal medya hesabından 8/2/2016 tarihinde “Kürdistan'da ki Abluka Kalkana Kadar Mücadelemiz Devam Edecek” başlığıyla yapılan paylaşıma göre PKK/KCK terör örgütünün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde öz yönetim ilan etmesini müteakip güvenlik kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen terörle mücadele harekâtını gerekçe göstererek operasyonların durdurulması amacıyla, dernek üyeleri tarafından üçer günlük süresiz ve dönüşümlü direniş orucu eylemi yapılmış ve eylem 8/2/2016 tarihinde sonlandırılmıştır.
viii. E.B.nin 7/9/2019 tarihli sosyal medya paylaşımı ve HTS kayıtlarına göre başvurucu Mardin Büyükşehir Belediyesine kayyum atanması nedeniyle 7/9/2019 günü Mardin'de gerçekleştirilen protesto eylemlerine katılmıştır.
ix. Başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün yayın organı olan Sterk TV’de, yayımlanmak üzere Kürtçe olarak hazırladığı “İslam Yorumcularının Gözünde Uyuşturucu” konulu iftar programı 9/5/2021 tarihinde yayımlanmıştır.
x. Başvurucu Sterk TV’de "Hakikatin İzinde" adıyla 2/7/2021 tarihinde yayımlanan programa şüpheli E.B. ile birlikte konuk olarak katılmıştır.
xi. HTS kayıtlarına göre başvurucu 1/1/2014-20/1/2021 tarihleri arasında PKK/KCK terör örgütü ile alakalı suçlardan haklarında işlem yapılan 159 kişi ile toplam 7.054 defa telefon irtibatı sağlamıştır. Aynı kayıtlara göre başvurucu 22/6/2010 tarihinde İstanbul Halkalı'da gerçekleşen ve beş güvenlik personeli ile bir çocuğun şehit olduğu bombalı saldırıyı düzenleyenlerden biri olan ve hâlen örgütün Kandil kampında bulunan M.K.S.nin eşi N.S. ile 10 kez görüşmüştür. Yine 4 numaralı tape kaydına göre başvurucu, maddi destek sağlamak amacıyla 10/5/2021 tarihinde N.S. ile Esenyurt ilçesinde bir araya gelmiştir.
xii. İddianamede içeriğine yer verilen 5 numaralı tape kaydına göre başvurucu Kuzey Irak Metina bölgesinde hava harekâtı neticesinde öldürülen PKK/KCK terör örgütü mensubu K.A.nın cenazesine ilişkin olarak A.K. ile görüşmüştür.
xiii. Başvurucu, Derneğin Güvercintepe Mahallesi'nde bulunan Hz. Ömer Mescidi'nde 5/3/2021 tarihinde Kürtçe olarak vaaz ve hutbe vermiştir. Okunan hutbede ülkemizde kullanılan Kurmançi lehçesinde bulunmayan ve yöre halkı tarafından kullanılmayan, sonradan PKK/KCK terör örgütü tarafından kullanılıp benimsenen civak (topluluk, cemaat), bawermend (inananlar),heja (değerli), jiyan (yaşam), henber (karşı), rümet (onur, şeref), parastın (savunma), armanç (amaç), navent (orta), taybet (özel), astengi (sıkıntı), aşiti (sulh, adalet), ol (din), cüda (ayrı), davi (son), wekhavi (benzerlik, eşitlik), bersıw (cevap) ve rojhilat (doğu) şeklindeki Kürtçe kelimelerin geçtiği tespit edilmiştir.
xiv. Başvurucu, Derneğin Yıldıztepe Mahallesi'nde bulunan mescidinde 19/3/2021 günü Kürtçe olarak vaaz ve hutbe vermiştir. Teknik araçlarla izleme tedbiri kapsamında yapılan kayıtlara göre başvurucu, anılan hutbede "Diktatörler bu anlattıklarımdan ne anlar ki, bir insan işini zulüm ile kılarsa veya ruhu diktatör ruhu ise tabi ki Allah’ın adaletini tanımaz, ama o diktatör ve zalim bu dünyada ne alırsa dünyada onu alır. Yeryüzüne 10.000 yıldır çok sayıda diktatör ve zalim gelmiştir. Firavundan tut Nemrut’unakadar Kim hangi zulmü yaptı ise onun ile gitti, daha yakın tarihte Saddam vardı, Iraklı insanları nükleer silahlarla öldürüyordu, ben onun zindanlarından birine gittim. Bir anne ve çocuğunun yaşanan bir olayının fotoğraf ile canlandırmışlar. İnsanın içi acıyor. Bu cihandaki Saddam’ında akıbeti aynı olacaktır." şeklinde ifadeler kullanmıştır. Başvurucu ayrıca konuşmasında ülkemizde kullanılan Kurmançi lehçesinde bulunmayan ve yöre halkı tarafından kullanılmayan, sonradan PKK/KCK terör örgütü tarafından kullanılıp benimsenen civak (topluluk, cemaat), rugeş (kükreme),rumet (onur,şeref), parastın (savunma), armanç (amaç), ol (din), abori (ekonomi), amade (yapılmış) ve dirok (tarih) kelimelerini kullanmıştır.
xv. İddianamede, başvurucu hakkında açıklamalarda bulunan bir kısım şüpheli ifadesine yer verilmiştir. Bu kapsamda şüpheliler A.A. ve C.K. ifadelerinde başvurucunun Derneğe bağlı mescitlerde görevli imamlardan olduğunu, şüpheli E.K., başvurucu ile Diyarbakır, Van ve Mardin'e gezmek amacıyla gittiklerini ve herhangi bir protestoya katılmadıklarını, şüpheli S.M. başvurucunun E.B. ile birlikte Suruç'a çadır nöbeti tutmak için gittiğini bildiğini, şüpheli F.B., DEAŞ terör örgütünün zulmüne karşı tepki göstermek amacıyla Şanlıurfa'nın Suruç ilçesine gittiklerini ve burada bir gece kaldıklarını, bu sırada başvurucunun da yanlarında olduğunu beyan etmiştir.
xvi. Başvurucunun ikametgâhında yapılan aramada hakkında yasaklama kararı bulunan Demokratik İslam Kongresi isimli kitap ve Demokratik Modernite isimli dergiye el konulmuştur. Başvurucudan temin edilen dijital materyallerin üzerinde yapılan inceleme neticesinde;
- PKK/KCK silahlı terör örgütünün kırsal alanında faaliyet gösteren üyelerinin silahlı ve kamuflajlı fotoğrafları ile Abdullah Öcalan'ın fotoğrafının bulunduğu,
- Cep telefonunun web arama geçmişinde örgüt güdümünde yayın yapan Sterk TV ve ANF TV'nin bir çok kez aratıldığı,
- Telefonu rehberinde M.İ. olarak kayıtlı kişiye ANF Haber Ajansının içeriğinde PKK/KCK terör örgütü mensuplarının kimlik ve öz geçmişlerine yer verilen “Metina’da Şehit Düşen 2 Gerillanın Kimliği Açıklandı” başlıklı haberini mesaj olarak gönderdiği,
- Telefon rehberinde S.S. olarak kayıtlı GSM hattına etkisiz hâle getirilen PKK/KCK terör örgütü mensuplarının resimleri ile "yeğenim şehit oldu" anlamına gelen "Birazi a min bi şehidket" şeklinde mesaj gönderdiği, mesajda belirtilen ve Türk Silahlı Kuvvetlerince Irak Metina bölgesinde gerçekleştirilen operasyon neticesinde etkisiz hale getirilen K.A.nın başvurucunun erkek kardeşinin kızı olduğu,
- WhatsApp programı üzerinden, telefon rehberine M.E.K. ismiyle kayıtlı GSM hattına, "İşgalci Türk devleti Gare'de yenildi ve Zakhros'tan çekildi" anlamına gelen“Dewleta Tirk ya dagirker weke Gare tek çû û ji zaxrosan vekişî.” şeklinde mesaj gönderdiği tespit edilmiştir.
23. Başsavcılık iddianamede, yürütülen soruşturmanın konu ve kapsamına ilişkin olarak "Mevcut dosya kapsamında illegal faaliyetleri ortaya konulan derneğin tüm yöneticileri, üyeleri ya da derneğe bağlı mescitlere dini hassasiyetler ile gelen vatandaşlara yönelik işlem tesis edilmediği, örgütün amaç ve ideolojisi doğrultusunda hareket eden şahıslara yönelik kollukça sıkı bir takip ve titiz bir çalışma sonucunda suça karışan kişilere işlem yapıldığı, burada hiç kimsenin dini yaşayış ya da anlayışının sorgulanmadığı, tekelci bir din anlayışına hizmet etme noktasında bir soruşturma yürütülmediği, Kürtçe hutbe ya da vaaz verilmesinin suç konusu yapılmadığı" şeklindeki açıklamalara yer vermiştir.
24. Anılan iddianamede son olarak başvurucu hakkındaki delil ve olgulara istinaden genel bir değerlendirmeye yer verilmiştir. İddianamenin ilgili kısmı şöyledir:
"DİAYDER içerisindeki faaliyetleri sebebi ile 20/12/2020 tarihli iddianame ile hakkında İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, yargılamanın 2021/81 esas sayılı dosya üzerinden devam ettiği, dosya kapsamında şüphelinin geçmişten günümüze devam eden örgütsel eylemleri ile ilgili kapsamlı tespitler yapıldığı, hukuki kesintinin gerçekleştiği 20/12/2020 tarih öncesindeki tespitlerin delil mahiyetinde değerlendirilmek üzere İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği,
Şüphelinin ikametinde yapılan aramada örgütsel irtibat ve iltisakını ortaya koyan yasaklı yayınların ele geçirildiği, cep telefonu içerisinde yapılan incelemede silahlı ve kamuflajlı bir çok örgüt mensubunun görüntüsünün tespit edildiği, görseller arasında şüphelinin geçmiş dönemde katıldığı Güneydoğu'da başlatılan operasyonları protesto amacıyla DİAYDER üyelerinin başlattığı sivil itaatsizlik kapsamındaki direniş orucu eylemine ilişkin görselin tespit edildiği, cep telefonunun whatsapp yazışmalar bölümünde [M.İ.], [S.S.], [E.K.] olarak kayıtlı şahıslar ile örgütsel içerikli yazışmalar yaptığı, 02/06/2021 günü TSK unsurlarınca Metina bölgesinde gerçekleştirilen operasyonda etkisiz hale getirilen Hevi Jinda (K) [K.A.dan] bahisle 'yeğenim şehit oldu' şeklinde mesaj gönderdiği, yine örgüt iltisakını ortaya koyacak şekilde 'işgalci Türk Devleti Gare'de yenildi ve Zagros'tan çekildi' şeklinde gönderilen mesajların tespit edildiği, cep telefonunun arama motoru bölümünde örgütsel irtibatı bulunan haber portallarına çokça giriş yaptığının tespit edildiği,
Şüphelinin örgüt irtibat ve iltisakını noktasında yukarıda geniş şekilde izahatı yapılan STERK TV'de 09/05/2021ve 02/07/2021 günü yayınlanan programlara katılım sağladığı, 02/07/2021 tarihli programda dosya kapsamına CMK 135 tedbirinden yansıyan görüşmelerden de anlaşılacağı üzere dini temel görünümünde hak, hukuk, adalet, zulüm, Kürtlerin birlikteliği gibi sempatizan kitleyi etkileyen beyanların bulunduğu,
Şüpheli hakkında uygulanan CMK 140 tedbiri neticesinde 05/03/2021 günü DİAYDER bünyesinde faaliyet gösteren Hz. Ömer mescidinde cuma namazı için hutbe verdiği, söz konusu hutbenin kayıt altına alındığı, hutbede şüphelinin kolluk tutanağına göre ülkemizde kullanılan Kurmançi lehçesinin içinde bulunmayan ve yöre halkı tarafından kullanılmayan PKK/KCK terör örgütü tarafından kullanılıp, benimsenen Ciwake (topluluk), Heja (Değerli), Jiyan (Yaşam), Armanç (Amaç), Parastin (Savunma), Rojhilat (Doğu) vb. Kürtçe terminolojik kelimeleri kullandığı, yine 19/03/2021 günü DİAYDER'e bağlı Yıldıztepe mescidinde vermiş olduğu hutbede benzer terminoloji kullanıldığı,
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin geçmişten günümüze gelen ve güncel olarak da devam eden süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemlerin içerisinde yer aldığı, örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda sempatizan kitlenin örgütten bağının kopmaması amacıyla örgüt güdümünde yayın yapan televizyon kanallarında din adamı hüviyetini aşacak şekilde siyasi konuşmalar yapması, DİAYDER'e bağlı mescitlerde örgüt terminolojisi ile hutbe vermesi ile dijital materyalindeki tespitler göz önüne alındığında atılı suçu işlediği hususunda kuvvetli şüphenin oluştuğu,"
25. Başsavcılığın 22/12/2021 tarihli iddianamesinin kabulü ile açılan kamu davası İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Mahkeme duruşmanın 17/6/2022 tarihli beşinci oturumunda tutuklulukta geçen süre ve sağlık durumunu gözönüne alarak yurt dışına çıkamamak ve belirli yerlere düzenli olarak başvurmak şeklindeki adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
26. İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi 16/3/2022 tarihli oturumunda aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı sanıklar hakkındaki davaların İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan dava ile birleştirilmek üzere tefrikine karar vermiştir. Tefrik edilen dava aynı gün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava ile birleştirilmiştir.
27. Mahkeme, ilk iddianameye istinaden açılan dava kapsamında başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine, ikinci iddianameye istinaden açılan dava kapsamında ise hüküm kurulmasına yer olmadığına 25/10/2024 tarihinde karar vermiştir. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla anılan davanın istinaf kanun yolu aşamasında derdest olduğu tespit edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
28.5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)
..."
29. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
d) (Ek:8/7/2021-7331/14 md.) Adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."
30. 5271 sayılı Kanun'un "Adli kontrol" kenar başlıklı 109. maddesi şöyledir:
"(1) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.
31. 6/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Silâhlı örgüt" kenar başlıklı 314. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hükümleri
32. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özgürlük ve güvenlik hakkı" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
c) Kişinin bir suç işlediğinden şüphelenmek için inandırıcı sebeplerin bulunduğu veya suç işlemesine ya da suçu işledikten sonra kaçmasına engel olma zorunluluğu kanaatini doğuran makul gerekçelerin varlığı halinde, yetkili adli merci önüne çıkarılmak üzere yakalanması ve tutulması;
... "
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
33. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca yalnızca bir ceza soruşturması veya kovuşturması çerçevesinde, kişinin suç işlediğine dair şüphenin bulunması hâlinde yetkili adli makamın huzuruna çıkarılması amacıyla tutuklanabileceği yönündeki içtihadını (Jecius/Litvanya, B. No: 34578/97, 31/7/2000, § 50; Wloch/Polonya, B. No: 27785/95, 19/10/2000, § 108) yakın dönemde verdiği Buzadji/Moldova ([BD], B. No: 23755/07, 5/7/2016) kararında geliştirmiştir. Buna göre ilk tutuklama kararından itibaren suçun işlendiğine dair makul şüphenin varlığı yanında tutuklamaya ilişkin nedenlerin bulunduğunun ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konması gerekir (Buzadji/Moldova, §§ 100-102).
34. AİHM; yakalanan kişinin suç işlediğinden şüphelenmek için makul sebeplerin devam etmesinin tutukluluk hâlinin devamı bakımından olmazsa olmaz (sine qua non) bir şart olduğuna vurgu yapmakla birlikte ulusal adli makamların yakalanan kişinin tutuklanmasına gerek olup olmadığını yakalamanın hemen ardından değerlendirmeleri durumunda makul şüphenin devam etmesi koşulunun artık yeterli olmadığını belirtmekte ve adli makamların tutukluluğun meşrulaştırılması için yeterli ve ilgili başka gerekçeler de ileri sürmesi gerektiğine dikkat çekmektedir (Merabishvili/Gürcistan [BD], B. No: 72508/13, 28/11/2017, § 222).
35. AİHM'e göre kaçma, tanıklar üzerinde baskı kurma veya delil unsurlarını değiştirme, yeniden suç işleme, kamu düzenini bozma gibi risklerin varlığının gerektiği şekilde tespit edilmesi ve adli makamların bu bağlamdaki gerekçesinin soyut, genel veya basmakalıp bir şekilde olmaması gerekir (Merabishvili/Gürcistan, § 222). Bu yönüyle kaçma riskinin değerlendirilmesinde kişinin karakteri, ahlaki durumu, ikametgâhı, mesleği, mal varlığı, aile bağları, tutukluluğa karşı gösterdiği tepki, başka bir ülkeye gerçekten kaçmayı planlayıp planlamadığı, kaçmayı planladığı ülkeyle veya uluslararası bağlantıları gibi hususlar dikkate alınmalıdır (Becciev/Moldova, B. No: 9190/03, 4/1/2006, § 58, Buzadji/Moldova, § 90). Ayrıca cezanın ağırlığı kaçma riskinin değerlendirilmesinde dikkate alınacak bir unsur olsa da tek başına tutukluluk hâlinin uzun süreler boyunca uzatılması durumunu haklı kılmaz (Idalov/Rusya [BD], B. No: 5826/03, 22/5/2012, § 145; Garycki/Polonya, B. No: 14348/02, 6/2/2007, § 47).
36. AİHM her türlü otomatik tutuklama sisteminin, tek başına, Sözleşme’nin 5. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile uyumlu olmadığını ifade etmiştir. Kanunda tutuklama gerekçelerine ilişkin bir karine öngörüldüğü durumlarda, kişi hürriyetine saygı riayet etme kuralından ayrılmayı somut olguların varlığı yine de ikna edici biçimde gösterilmelidir. Ayrıca, Türk hukukunda, katalog olarak tanımlanan bir suç söz konusu olduğunda dahi, adli makamların öncelikle tutukluluğa alternatif tedbirler öngörme yükümlüğü bulunmaktadır. Bu bağlamda, AİHM böyle bir yasal karinenin varlığının, Sözleşme’nin 5. maddesinin (3) numaralı fıkrası bağlamında yapması gereken inceleme çerçevesinde, tutukluluk halinin devamının gerekliliğini ortaya koyacak belirleyici hiçbir unsur sağlamadığını belirtmiştir (Galip Doğru/Türkiye, B. No: 36001/06, 28/4/2015, § 58; Tuncer Bakırhan/Türkiye, B.No: 31417/19, 14/9/2021, § 44).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
37. Anayasa Mahkemesinin 21/1/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası ve Bakanlık Görüşü
38.Başvurucu; kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenleri ortaya konulmadan tutuklama kararı verildiğini, suç teşkil etmeyen fiillere istinaden tutuklandığını, tutuklamaya esas alınan olgulara ilişkin olarak hâlihazırda devam etmekte olan bir ceza davasının bulunduğu yönündeki itirazının dikkate alınmadığını, hakkında devam eden yargılamada uygulanan adli kontrol tedbirine aykırı bir davranış sergilediğine dair herhangi bir tespit bulunmadığını, yaşı ve sağlık durumu itibarıyla kaçma şüphesinin varlığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
39. Bakanlık görüşünde, söz konusu ihlal iddiasının ilgili mevzuat hükümleri ile Anayasa Mahkemesi ve AİHM'in konuya ilişkin içtihadı, tutuklama kararının içeriği dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
40. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundakilerine benzer beyanlarda bulunmuştur.
2. Değerlendirme
41. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
42. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu kısımdaki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
43. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan bu bölümdeki iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Anayasa'ya Uygunluğunun Değerlendirilmesinde Esas Alınan Ölçütler
44. Somut olayda 9/7/2021 tarihinde tutuklanan ve 21/2/2022 tarihinde tahliye edilen başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulduğu açıktır. Bu nedenle müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığının tespiti açısından Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında bir inceleme yapılması gerekir.
45. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54). Dahası kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa’ya uygun düşebilmesi için Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen ölçütlerden biri olan “Anayasa’nın sözüne aykırı olmama” kriterini de karşılaması gerekir.
46. Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği hükme bağlanmıştır. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabileceği durumların şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri uyarınca kişi hürriyetine ilişkin müdahale olarak tutuklamanın kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 43; Halas Aslan, § 55).
47. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında; suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri belirtilmiştir (Halas Aslan, § 57). Tutuklamanın ön koşulu olarak kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasını arayan bu şart, Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının sözünden kaynaklanan bir ek güvencedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. AYM, E.2021/96, K.2022/8, 26/1/2022, § 14). Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, 72).
48. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların "ölçülülük" ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "tutuklamayı zorunlu kılan" ibaresiyle de tutuklamanın ölçülü olması gerektiğine işaret edilmektedir (Halas Aslan, § 72; ayrıntılı genel ilkeler için bkz. Şahin Alpay [GK], B. No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 77-91).
49.Anayasa Mahkemesi Halas Aslan kararında ölçülülük ölçütü açısından aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:
“79. Suç işlemekle itham edilen kişiler hakkında, ‘ölçülülük’ ilkesi uyarınca en genel ifadeyle adaletin iyi işlemesi meşru amacının sağlanması bakımından tutuklamaya alternatif diğer koruma tedbirlerinin yeterli olup olmadığının incelenmesi gerekir. 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesinde öngörülen adli kontrol yükümlülükleri tutuklamaya göre temel hak ve hürriyetlere daha hafif etkide bulunan koruma tedbirleridir. Dolayısıyla tutukluluğun ölçülü olduğunun söylenebilmesi için buna ilişkin kararlarda öncelikle adli kontrol tedbirlerinin tutuklama ile ulaşılmak istenen meşru amaç bakımından neden yeterli olmadığı ortaya konulmalıdır.”
50. Bu nedenle tutukluluğa ilişkin kararlarda hedeflenen meşru amaçla yapılan müdahale arasında gözetilmesi gereken denge açısından öncelikle adli kontrol tedbirleri değerlendirilmeli ve adli kontrolün neden yetersiz kalacağı gerekçelendirilmelidir (Engin Demir [GK], B. No: 2013/2947, 17/12/2015, § 69). Başka bir deyişle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek ortaya konulmadan tutuklama tedbirinin uygulanmasına veya uygulanmakta olan tutuklama tedbirinin devamına ya da bu husustaki bir tahliye talebinin reddine karar verilmesi mümkün değildir (AYM, E.2023/69, K.2023/165, 28/9/2023, § 17).
51. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkelere ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 110-124; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45; Eren Erdem, B. No: 2019/9120, 9/6/2020, §§ 131-137.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
52. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
53. 5271 sayılı Kanun'un 90. maddesinin (2) numaralı fıkrasında kişinin bir suç işlediği şüphesiyle yakalanabilmesi için tutuklama şartlarının varlığı aranmıştır. Diğer bir ifadeyle yakalama emri düzenlenmesini gerektiren diğer nedenlerden (örneğin 5271 sayılı Kanun'un 98. maddesi) farklı olarak tutuklama amacıyla yakalama yapılabilmesi için kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunmalıdır. Kanun koyucu suç şüphesiyle yakalanan kimselerin gerek gözaltı süresinin dolması gerekse hâkim kararıyla serbest kalması üzerine özgürlüğüne yönelebilecek keyfî müdahaleleri önlemek amacıyla yakalama yasağı öngörmüştür. Bu yasak itiraz mercii tarafından verilen yakalama kararını kapsamamaktadır. 5271 sayılı Kanun'un 91. maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hâkiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve Cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenle yakalama işlemi uygulanamayacaktır. Bu hüküm uyarınca aynı fiilden dolayı ikinci kez yakalama yapılabilmesi için yeni ve yeterli delil elde edilmesi zorunludur. Sözü edilen yeterli delilin 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinde belirtilen nitelikte olması gerektiği açıktır. Bu nedenlerle aynı yasağın tutuklama tedbiri açısından da geçerli olması gerekir. Zira yeni ve yeterli delil elde edilmeden verilen yakalama kararı kanuna aykırı olduğunda yakalama kararı sonrasında verilen gözaltı ile tutuklama kararları da evleviyetle kanuna aykırı olacaktır (Atilla Taş, B. No: 2016/30220, 29/5/2019, § 98; Sedat Laçiner, B. No: 2016/47628, 12/2/2020, § 41).
54. 5271 sayılı Kanun'un 91. maddesinin (6) numaralı fıkrasında öngörülen ve yukarıda açıklanan yeniden yakalama yasağı, haklarında daha önceden aynı fiile ilişkin olarak yakalama tedbiri uygulanan ancak gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hâkiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişiler için geçerlidir. Somut olayda başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen ilk soruşturma kapsamında yakalama, gözaltı veya tutuklama koruma tedbirlerine başvurulmadığı görülmektedir. Bu nedenle ilk defa ikinci soruşturma kapsamında yakalanan ve tutuklanan başvurucu açısından anılan yasağın geçerli olmadığı anlaşılmaktadır.
55. Başvurucu, PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
56. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
57. Somut olayda başvurucu; Derneğin örgütsel amaçlar doğrultusunda gerçekleştirdiği faaliyetlere, Abdullah Öcalan'ın çağrısı ile toplanan Demokratik İslam Kongresine, PYD/YPG silahlı terör örgütüne destek olmak amacıyla Kobani sınırına gidilerek düzenlenen etkinliğe ve çatışmalarda ölen örgüt mensuplarının cenazelerine katılmakla ve ayrıca Derneğin internet sitesinde yazar olarak görev almakla suçlanmıştır. Soruşturma mercileri ayrıca başvurucunun Hendek olayları kapsamında yürütülen terörle mücadele harekâtının durdurulması amacıyla yapılan basın açıklamasına katıldığını, örgütün yayın organı olan Sterk TV'de program yaptığını, örgüt ile irtibatı bulunan çok sayıda kişi ile telefon aracılığıyla irtibat kurduğunu, Kürtçe olarak verdiği vaaz ve hutbelerde din adamı hüviyetini aşacak şekilde yaptığı siyasi konuşmalarda örgüt terminolojisini kullandığını ve dijital materyallerinde suç unsuru barındıran belgeler bulundurduğunu ileri sürmüştür. Bu suçlamaya ilişkin olarak soruşturma makamlarınca dinleme ve teknik takip kayıtları, HTS kayıtları, tanık beyanları, açık kaynak araştırma tutanakları gibi delillere dayanılmıştır. Bu delillere dayanan suçlamayla ilgili olarak başvurucunun isnat edilen suç kapsamında tutuklanmasına karar verilmiştir.
58. Başsavcılık tarafından düzenlenen iddianamede yasa dışı faaliyet yürüttüğü değerlendirilen Derneğin tüm yöneticilerinin, üyelerinin ya da Derneğe bağlı mescitlere dinî hassasiyetlerle gelen kişilerin eylemlerinin soruşturma konusu yapılmadığı belirtilmiştir. Başsavcılık; iddianamede soruşturmanın örgütün amaç ve ideolojisi doğrultusunda hareket eden kişilere yönelik olduğunu, Kürtçe hutbe ya da vaaz verilmesinin suç konusu yapılmadığını açık bir şekilde ifade etmiştir. Dolayısıyla başvurucunun sadece Dernek yöneticisi veya üyesi olarak katıldığı etkinlikler, Derneğe bağlı mescitte imamlık yaparken Kürtçe olarak verdiği vaaz ve hutbeler ile Derneğin rutin faaliyetleri kapsamında diğer Dernek üyeleri ile kurduğu irtibata istinaden silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğunu ifade etmek mümkün görünmemektedir. Bununla birlikte anılan hususların dışında kalan ve tutuklama kararı ile iddianamede gösterilen diğer eylemlerin PKK/KCK ile bağlantılı bir suçlama bakımından kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.
59. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
60. Somut olayda Hâkimlikçe başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken; başvurucunun delilleri karartma şüphesinin bulunmasına, isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenen katalog suçlar arasında yer almasına, suça ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığı ile suçun ağırlığı ve önemi dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağına dayanılmıştır (bkz. § 14). Tutuklama kararında açık bir şekilde ifade edilmemiş ise de isnat edilen suç için öngörülen cezanın ağırlığına vurgu yapılarak adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağının belirtilmesi karşısında başvurucunun kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenine de yer verildiği anlaşılmaktadır.
61. Dolayısıyla somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Hâkimlik tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma ve delil karartma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yıldırım Ataş, B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).
62. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da tespiti gerekir. Bu tedbirin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.
63. Başvurucu hakkında yürütülen ve 20/12/2020 tarihli iddianameye bağlanan ilk soruşturma evresinde ve iddianamenin kabulü ile İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan kamu davası sürecinde başvurucu hakkında yakalama, gözaltı ve tutuklama koruma tedbirlerine başvurulmamıştır. Dahası Başsavcılık tarafından bu tedbirlerin uygulanmasına ilişkin olarak ilgili yargısal mercilerden herhangi bir talepte de bulunulmamıştır. İlk soruşturmaya ilişkin iddianamenin kabulü ile açılan kamu davası sürecinde 34. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tensip zaptı ile yurt dışına çıkamamak şeklindeki adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar verilmiştir. İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen yargılama sürecinde başvurucunun duruşmaya katılmadığı veya uygulanan adli kontrol tedbirine aykırı davrandığına ilişkin herhangi bir tespit yapılamadığı gibi soruşturma makamlarınca böyle bir iddia da ileri sürülmemiştir.
64. Öte yandan tutuklama tarihi itibarıyla 60 yaşında olan başvurucu, sorgusunda yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığı gibi sağlık sorunları bulunması nedeniyle tutuklama tedbirinin ağır olacağını beyan etmiştir. Hâkimlik, tutuklama kararında başvurucunun yaşı ve sağlık durumuna ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmadan suçun ağırlığı ve önemine istinaden adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı sonucuna ulaşmıştır. Bununla birlikte ilk derece mahkemesi başvurucunun sağlık durumunu gözönüne alarak 17/6/2022 tarihinde serbest bırakılmasına karar vermiştir.
65. Bu durumda tutuksuz olarak yargılanan ve hakkında uygulanan adli kontrol tedbirine uygun davrandığı anlaşılan başvurucu bakımından aynı suça ilişkin benzer olgulardan hareketle başlatılan ikinci bir soruşturma kapsamında adli kontrol tedbiri yerine tutuklama tedbirinin uygulanmasının neden ölçülü görüldüğünün tutuklamaya ilişkin kararlarda yeterince ifade edildiğini veya somut olayın özelliklerinden anlaşıldığını söylemek mümkün değildir.
66. Bu itibarla tutuklamanın ölçülü olduğuna dair olgular yeterince ortaya konulmadan başvurucu hakkında tutuklama tedbiri uygulanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
67. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
68. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmadığı sonucuna varılması nedeniyle başvurucunun dernek çatısı altında faaliyetler yürütmesi, ibadetlerini Şafii mezhebinin esaslarına göre yerine getirmesi ve bu kapsamda vaazların Kürtçe verilmesi nedeniyle tutuklanarak din ve vicdan özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, ifade özgürlüğü, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkıyla bağlantılı olarak eşitlik ilkesi ve Anayasa'nın 14. maddesinin ihlal edildiği yönündeki iddialarının ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
B. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
69. Başvurucu, evinde yapılan arama neticesinde temin edilen motoru, komuta kontrol sistemi ve kamerası bulunmayan oyuncak uçak ile ilgili olarak İstanbul İl Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan basın açıklamasında "Sabotaj eylemlerinde kullanılacağı değerlendirilen maket uçak ele geçirildi." ifadelerine yer verilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
70. Anayasa Mahkemesi E.A. (2) (B. No: 2017/34336, 15/9/2021, § 45) kararında suç isnadı altında bulunan kişiler hakkında -kesinleşmiş bir hüküm bulunmadığı hâlde- soruşturma/kovuşturma süreçleriyle ilgili olarak konumu itibarıyla etki doğurma potansiyeline sahip olan kamu görevlilerince suçlayıcı açıklamalarda bulunulması suretiyle yapılan müdahalenin masumiyet karinesini ihlal ettiğine yönelik iddiaları inceleyecek, varsa ihlali tespit edecek ve gerektiğinde uygun giderim sağlayacak -bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gerekli- bir hukuksal mekanizmanın hâlihazırda mevcut olmadığını kabul etmiştir (AİHM'in benzer değerlendirmeler içeren kararı için bkz. Nadir Yıldırım ve diğerleri/Türkiye, B. No: 39712/16, 28/11/2023,§§ 39-58).
71. Buna göre ihlal iddiasına konu edilen işlem veya eyleme ilişkin olarak kanunlarda herhangi bir başvuru yolu bulunmadığından başvurucunun ihlale neden olduğunu iddia ettiği işlemin tesis edildiği veya eylemin ika edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunması gerekmektedir. Öte yandan bireysel başvuru süresine ilişkin olarak yorum yapılırken somut olayın tüm koşulları gözönünde bulundurulmalı ve başvurucuya aşırı külfet yüklenmemesine özen gösterilmelidir (Bestami Eroğlu [GK], B. No: 2018/23077, 17/9/2020, § 111; E.A. (2), § 48).
72. Somut olayda başvurucu 3/7/2021 tarihli basın açıklaması ile ilgili olarak 12/7/2021 tarihinde Başsavcılığa suç duyurusunda bulunmuştur (bkz. § 15). Dolayısıyla başvurucunun söz konusu basın açıklamasını en geç suç duyurusu tarihi olan 12/7/2021'de öğrendiği anlaşılmaktadır. Sonuç olarak başvurucunun otuz günlük bireysel başvuru süresinden sonra 9/9/2021 tarihinde gerçekleştirdiği başvurusunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
73. Başvurucunun soruşturma dosyasına erişimin kısıtlandığına ilişkin iddiasının Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri (B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 248-257); Günay Dağ ve diğerleri ([GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 168-176) kararları; hukuka aykırı olarak evinin arandığı iddiasının Ercan Toğrul (2) (B. No: 2017/8871, 28/6/2022, §§ 54-58) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI.GİDERİM
74. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 200.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
75. Anayasa Mahkemesince yapılan incelemenin sonucunda Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Başvurucuyla ilgili olarak yürütülmekte olan kovuşturmanın kapsamında başvurucu hakkında tahliye kararı verilmiş ve böylelikle başvurucunun tutukluluk statüsü sona ermiştir (bkz. § 25). Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Diğer taraftan yalnızca kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 167.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Din ve vicdan özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, ifade özgürlüğü, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkıyla bağlantılı olarak eşitlik ilkesi ve Anayasa'nın 14. maddesi yönünden İNCELEME YAPILMASINA YER OLMADIĞINA,
B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 167.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D.487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğine (2021/449 Sorgu sayılı) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/1/2025tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.