TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RÜSTEM ŞAHİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/41512)
|
|
Karar Tarihi: 29/7/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Saliha AKSOY
|
Başvurucu
|
:
|
Rüstem ŞAHİN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Oğuz AKSOY
|
|
|
Av. Kürşat KAYA
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; iş kazasından kaynaklanan tazminat talebinin ıslah ile artırılan kısmının zamanaşımı gerekçesi ile reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, çalıştığı işyerinde 8/4/2003 tarihinde iş kazası geçirmiş ve kaza sonucu sağ gözünü tamamen kaybetmiş; sol gözünde de ağır hasar oluşmuştur.
3. Başvurucu 1/12/2004 tarihinde Ankara 3. İş Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde iş kazasından kaynaklanan 2.000 TL maddi tazminat talebiyle (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere) dava açmış, 2/7/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile de 150.000 TL maddi ve 75.000 TL manevi tazminat talebiyle davasını ıslah etmiştir. Davalı taraf, zamanaşımı defini ileri sürmüştür.
4. Diğer yandan başvurucu, iş kazası sonucu maluliyet oranının belirlenmesi istemiyle 21/11/2006 tarihinde Ankara 13. İş Mahkemesinde tespit davası açmıştır. Mahkeme 18/6/2013 tarihinde maluliyet oranının %47 olarak belirlenmesine karar vermiş; bu karar 16/2/2015 tarihinde Yargıtay onama kararı ile kesinleşmiştir.
5. Ankara 3. İş Mahkemesinde görülen tazminat davasında Mahkeme, Ankara 13. İş Mahkemesinde görülen maluliyet oranının tespitine ilişkin davayı bekletici mesele yapmıştır. Diğer yandan dosya kapsamında alınan 19/3/2014 tarihli bilirkişi raporunda başvurucunun %47 maluliyetine karşılık gelen maddi zararının 507.992,64 TL olduğu belirtilmiştir.
6. Başvurucu 18/4/2014 tarihinde Ankara 2. İş Mahkemesinde 19/3/2014 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda fazlaya ilişkin haklarının tazmini istemiyle 357.992,64 TL maddi tazminat talepli dava açmıştır.
7. Ankara 2. İş Mahkemesi 14/10/2014 tarihli kararıyla dosyanın Ankara 3. İş Mahkemesinde görülen tazminat davası ile birleştirilmesine karar vermiştir.
8. Mahkeme 18/12/2015 tarihinde davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermiş; karar gerekçesinde, Ankara 13. İş Mahkemesince başvurucunun maluliyet oranının %47 olarak tespit edildiğini ve kararın kesinleştiğini belirterek başvurucuya bağlanan gelirin %47 maluliyet oranına göre ilk peşin sermaye değerini tenzil etmek suretiyle başvurucunun zararını hesaplamıştır. Mahkeme bu doğrultuda davanın kısmen kabulüne hükmetmiş, 195.377,27 TL maddi tazminat ve 50.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak başvurucuya verilmesine karar vermiştir.
9. Temyiz talebi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 14/1/2019 tarihinde bozma kararı vermiş; karar gerekçesinde, manevi tazminat talebini de içeren ıslah dilekçesinin nispi harç yatırılmak suretiyle Mahkemeye verildiğini ancak başvuru harcının yatırılmadığını, bu nedenle manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Diğer yandan Mahkemece davalı tarafın hem birleşen davaya karşı hem de ıslah talebine karşı zamanaşımı defini ileri sürdüğü gözden kaçırılarak, bu hususlar hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın sonuca gidilmesinin hukuka aykırı olduğu ifade edilmiştir.
10. Mahkeme 25/6/2019 tarihinde bozma kararına uyarak başvurucunun manevi tazminat talebinin dava açma hakkı saklı kalmak üzere reddine, asıl davanın kısmen kabulü ile 2.000 TL maddi tazminat alacağının kaza tarihi olan 8/4/2003 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine, birleşen davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme kararının gerekçesi şöyledir:
"Asıl dava 1/12/2004 tarihinde açılmış ve yalnızca 2.000 TL maddi tazminat istenmiştir, davacı vekili 2/7/2013 harç tarihli ıslah dilekçesi ile 150.000 TL maddi tazminat, (dava dilekçesinin ıslahı yöntemiyle) manevi tazminat talebini 75.000 TL olarak davasını ıslah etmiştir, ancak kaza tarihi olan 8/4/2003 tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra dava ıslah edilmiştir, ayrıca yine birleşen Ankara 2. İş Mahkemesinin 2014/447 esas sayılı davası 18/4/2014 tarihinde açılıp, asıl dosyada alınan 19/3/2014 tarihli hesap bilirkişi raporuna göre bakiye maddi tazminat alacağı olarak 357.992,64 TL'nin olay tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istenmiş ise de bu talebin de kaza tarihi olan 8/4/2003 tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra istendiği anlaşılmakla, somut olayda; dosyadaki tüm bilgi, belgeler ile yukarıda izahatler ve Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda, zamanaşımına uğramayan kısım yönünden davanın kısmen kabulüne, zamanaşımına uğrayan talepler yönünden davanın reddine dair Mahkememizce aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. ..."
11. Temyiz talebi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 28/4/2021 tarihinde Mahkeme kararını onamış ve karar kesinleşmiştir.
12. Başvurucu, nihai hükmü 15/9/2021 tarihinde öğrendikten sonra 6/10/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
13. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu; iş kazası sonucu oluşan zararı kesin olarak bilirkişi raporu ile öğrenebildiğini, maluliyet oranının dava devam ederken mahkemeye sunulan rapor ile ortaya çıktığını belirtmiştir. Mahkemece zamanaşımı süresinin hesabında bilirkişi raporunun tanzim tarihi ile cismani zararın niteliği ve kapsamının öğrenildiği tarihin esas alınması gerekirken kaza tarihi esas alınarak karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Başvuru, mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
18. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen [2. B.], B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
19. Dava açmayı imkânsız kılacak ya da aşırı zorlaştıracak ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvurma için belli sürelerin öngörülmesi hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz [2. B.], B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27). Bu nedenle usul kurallarını uygularken mahkemelerin yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten ve kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak aşırı esneklikten kaçınmaları gerekir (Kamil Koç [1. B.], B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
20. Somut olayda başvurucu 8/4/2003 tarihinde gerçekleşen iş kazasından sonra 1/12/2004 tarihinde Ankara 3. İş Mahkemesinde 2.000 TL maddi tazminat talepli dava açmış ve alınan bilirkişi raporu üzerine 2/7/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile 150.000 TL maddi ve 75.000 TL manevi tazminat talebiyle davasını ıslah etmiştir. Başvurucu 18/4/2014 tarihli dilekçe ile de Ankara 2. İş Mahkemesinde 357.992,64 TL maddi tazminat istemli ayrı bir dava açmıştır. Dosyanın Ankara 3. İş Mahkemesinde görülen dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Mahkeme, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren başlayan zamanaşımının her iki davanın da açıldığı tarihte dolduğu gerekçesiyle başvurucunun asıl davadaki talebine bağlı kalarak 2.000 TL maddi tazminatın ödenmesine, birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermiştir (bkz. § 10).
21. Anayasa Mahkemesi somut başvuruya benzer nitelikte iddiaları Çetin Akboğa ([GK], B. No: 2019/430, 23/3/2023) kararında incelemiştir. Karara konu olayda 5/1/2005 tarihinde gerçekleşen iş kazasından sonra 6/8/2007 tarihinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla 2.000 TL maddi tazminat talepli dava açılmıştır. Bilirkişi incelemesi sonucu maddi zarar 121.312,31 TL olarak belirlenmiş ve 8/11/2016 tarihli dilekçe ile maddi tazminat talebi bilirkişi raporundaki tutar kadar artırılmıştır. İlk derece mahkemesi başvurucunun davasını kabul etmiş ise de bölge adliye mahkemesi, iş kazasının meydana geldiği 5/1/2005 tarihinden itibaren başlayan zamanaşımının ıslah dilekçesinin sunulduğu 8/11/2016 tarihinde dolduğu gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda artırılan maddi tazminat kısmı yönünden davayı reddetmiştir.
22. Anılan başvuruda davanın ıslah ile artırılan kısmının reddedilmesini mahkemeye erişim hakkı kapsamında inceleyen Anayasa Mahkemesi, davaya konu zararın tespit edilmesinin belli bir uzmanlık gerektirdiğini, bu nedenle zararın boyutunun belirlenebilmesi için yargı merciilerince bilirkişi raporu alınmasına karar verildiğine dikkat çekmiş ve zararının tamamını yargılamanın başlangıcında bilmesinin başvurucudan beklenemeyeceğini, bu sebeple başvurucunun tüm zararı için tazminat talep edemediğini belirtmiştir (Çetin Akboğa, § 68).
23. Anayasa Mahkemesi anılan kararda yaptığı değerlendirmede başvurucunun dava tarihi itibarıyla davaya konu tazminat miktarını tespit edebilmesinin mümkün olmadığını, tazminat tutarının ancak bilirkişi raporuyla belirlenebildiğini ve bu raporun ise zamanaşımı süresinin geçmesine yol açacak şekilde olay tarihinden itibaren çok uzun bir süre sonunda alındığının gözetilmesi gerektiğini ve başvurucunun bu sürenin uzamasına yönelik bir kusurunun ortaya konulamadığını vurgulamış; başvurucunun bilirkişi raporundan sonra artırdığı alacak talebinin zamanaşımı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin yorumun başvurucuya şahsi olarak aşırı külfet yüklediği, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla karşılaştırıldığında orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşmıştır (Çetin Akboğa, §§ 73, 74).
24. Somut olay yukarıda yer verilen ilkeler bakımından değerlendirildiğinde başvurucunun iş kazası nedeniyle oluşan maluliyet durumunun ve uğradığı zararın davanın açıldığı tarihte belirli olmadığı, bu hususların yargılama sırasında olaya ilişkin alınan bilirkişi raporu neticesinde öğrenildiği görülmüştür. Öte yandan Ankara 3. İş Mahkemesindeki tazminat davasının ve maluliyetin tespitine ilişkin Ankara 13. İş Mahkemesindeki davanın uzun sürdüğü, anılan davalarda maluliyetin tespiti ve bilirkişi raporunun geç alındığı da dikkatten kaçırılmamalıdır. Nitekim başvurucu da zararın öğrenilmesinden sonra ıslah talebinde bulunmuş ve birleşen davayı açmıştır.
25. Tüm bu açıklamalar ışığında başvurucunun ıslaha konu dava değerinin artırılan kısmı ve açtığı birleşen davadaki tazminat talebi yönünden davanın zamanaşımından reddedilmesine ilişkin yorumun başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla karşılaştırıldığında orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesinden şikâyet etmiştir.
28. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
30. Başvurucu, yukarıda belirtilen hakların yanı sıra Anayasa'da güvence altına alınan diğer temel hak ve özgürlüklerinin de ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden diğer ihlal iddiaları hakkında ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
31. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
32. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
33. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 3. İş Mahkemesine (E.2019/19, K.2019/327) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.