logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Aktekin Gültekin [1. B.], B. No: 2021/42294, 16/7/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AKTEKİN GÜLTEKİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/42294)

 

Karar Tarihi: 16/7/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Mutlu ALAF

Başvurucu

:

Aktekin GÜLTEKİN

Vekili

:

Av. Eylem Arzu KAYAOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, meslekten çıkarma cezasının iptaline ilişkin açılan davada, davanın reddedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, polis memuru olarak görev yapmakta iken Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun (Kurul) 26/6/2013 tarihli kararı ile meslekten çıkarma cezası almıştır. Kararın gerekçesinde aşağıda sayılan eylemler başvurucuya isnat edilmiştir:

i. Suç işlemek amacıyla kurulan örgüt yönetici ve üyeleriyle ilişki içinde olmak,

ii. Örgüt üyesi A.C.den rüşvet almak,

iii. Örgütün sağladığı menfaatler ile gazino olan bir iş yerinin ruhsatını Ç.D. isimli kişi üzerine yapmak,

iiii. Otel ve gazinoya yapılacak operasyonları önceden haber vermek,

iiiii. Örgütün istemediği yabancı uyruklu kadınların polis tarafından yakalanması, saklananlara ise göz yumulması.

3. Kurul, başvurucu hakkında yukarıda sayılan eylemler nedeniyle yetkisini ve nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye kullanmak ve rüşvet suçlarını sabit görmüştür.

A. Başvurucu Hakkındaki Ceza Yargılaması Süreci

1. Artvin Ağır Ceza Mahkemesinin 4/3/2015 Tarihli ve E.2012/62, K.2015/31 Sayılı Dosyası

4. Başvurucu ve diğer sanık polis hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek ve rüşvet alma suçlarından ceza yargılaması yürütülmüştür. Mahkeme, her iki suç yönünden de başvurucu hakkında mahkûmiyete yeterli bir delil elde edilememesi nedeniyle 4/3/2015 tarihinde beraat kararı vermiştir.

5. Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçu yönünden verilen kararın gerekçesinde; sanıkların arasındaki teşekkülün kanunun aradığı niteliklere sahip bir örgütün varlığını tam anlamıyla göstermediği tespiti yapılmıştır. Rüşvet alma suçu yönünden verilen kararın gerekçesinde; başvurucu ve diğer sanık polisin Batum'a eğlenmek amaçlı gitme ve otel işletmecisi sanıklardan para alma durumlarının sabit olduğu, ancak söz konusu menfaatlerin rüşvet alma suçunun oluşumu için şart olan görevin gereklerine aykırı olarak bir işin yapılması veya yapılmaması unsurunun somut olayda tespit edilemediği değerlendirmesi yapılmıştır. Ayrıca otel işletmecisi olan sanıkların otele yapılan bazı polis denetimlerinden haberinin olduğu ancak bu bilgileri memur olan sanıklardan aldıklarına dair kesin bir delilin mevcut olmadığı, başvurucu ve diğer sanık memurun otelin devri konusunda uygunluk raporu verdiği ancak bu raporun düzenlenmesi sırasında da şeklen bir usulsüzlüğün tespit edilemediği, görevin gereklerine aykırı bir hareketin bulunmadığı tespitleri yapılmıştır.

6. Mahkeme kararına karşı bir kısım sanıklar ve İçişleri Bakanlığı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, İçişleri Bakanlığının başvurucu yönünden yaptığı temyiz başvurusunda, 11/6/2024 tarihli kararla, davanın ve duruşmaların İçişleri Bakanlığına bildirilmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur. Mahkeme tarafından bozma ilamı uyarınca eksiklik giderilmiş, başvurucu ve diğer polis memuru sanık hakkında 25/10/2024 tarihli kararla bu kez rüşvet alma eylemlerinin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle beraat kararı verilmiştir. Mahkeme kararında önceki kararındaki gerekçelere dayanmıştır. Bu karara karşı Hazine ve Maliye Bakanlığı, başvurucu ve diğer polis memuru sanık yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Başvurucunun ve diğer polis memurunun ceza yargılamasındaki vekili ise ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle temyiz kanun yoluna başvurmuş olup dosyanın şu an Yargıtay incelemesinde olduğu görülmüştür.

2. Artvin Ağır Ceza Mahkemesinin 22/10/2020 Tarihli ve E.2012/63, K.2020/114 Sayılı Dosyası

7. Başvurucu ve diğer sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, insan ticareti ve fuhuş suçları yönünden ceza yargılaması yürütülmüştür. Mahkeme, suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme ve insan ticareti suçlarından başvurucu ve diğer sanıklar hakkında mahkûmiyete yeterli bir delil elde edilememesi nedeniyle beraat kararı vermiştir. Fuhuş suçu yönünden ise dava zamanaşımının dolmuş olması nedeniyle kamu davasının düşürülmesi kararı vermiştir. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme suçu yönünden mahkeme gerekçesinde; sanıklar arasında basit bir birleşmeden ziyade suç işlemek amacıyla oluşturulan ve devamlılık arz edecek şekilde açık bir hiyerarşik ilişkinin tespit edilemediği, sanıklar arasındaki işçi-işveren hiyerarşisinin örgütsel bir hiyerarşi olarak kabul edilemeyeceği, sanıkların örgütsel anlamda fuhuş suçunu işleyerek gelir elde etme konusunda, devamlılık ve iş bölümü arz eder bir mahiyette bir araya geldikleri ve üzerlerine atılı suçu işledikleri yönünde cezalandırılmalarını gerektirir mahkûmiyete yeterli derecede delillerin elde edilemediği tespitleri yapılmıştır. İnsan ticareti suçu yönünden ise mahkeme gerekçesinde; örgüt kurma suçu için atanan gizli soruşturmacı tarafından elde edilen delillerin insan ticareti suçu açısından değerlendirilemeyeceği, dosya kapsamında dinlenen mağdurların aşamalarda değişen beyanları da dikkate alındığında bu hâliyle sanıkların insan ticareti suçunu işlediklerine dair mahkûmiyetlerine yeterli derecede delillerin elde edilemediği tespitleri yapılmıştır. Mahkeme kararına karşı kanun yoluna başvurulmadığı için karar başvurucu yönünden 2/11/2020 tarihinde kesinleşmiştir.

B. Bireysel Başvuruya Konu Davanın Yargılama Süreci

8. Başvurucu, meslekten çıkarma işlemine karşı 23/9/2013 tarihinde iptal davası açmıştır. Sakarya 1. İdare Mahkemesinde(Mahkeme) görülen davada 5/11/2014 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Bu kararın gerekçesinde Mahkeme özetle şu hususları tespit etmiştir:

i. Yetkisini veya nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla kötüye kullanmak fiilinin dört ayrı hareketi ihtiva ettiğine işaret etmiş ve çıkar sağlamak hareketinin, maddi bir çıkar ihtiva edebileceği gibi manevî bir çıkarı da ihtiva edebileceğini, ayrıca fiilde herhangi bir çıkar sağlamadan, yetkiyi veya nüfuzu sırf dostluk nedeniyle kötüye kullanmak hareketinin de mevcut olduğunu, çıkar sağlamak fiilinin rüşvet fiiline karşılık gelmediğini, kanunda ayrı olarak düzenlendiğini tespit etmiştir. Bu nedenlerle, Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının beklenilmesine lüzum olmadığı sonucuna varmıştır.

ii. Mahkeme, dosya kapsamında yer alan iletişimin tespitine dair tapelere değinmiş ve başvurucu ile diğer sanıklar arasında belli bir samimiyet ile farklı günlerde ve kimi zaman aynı gün içerisinde farklı saatlerde konuşulduğuna; SMS ile iletişim kurulduğuna işaret etmiştir.

iii. Mahkeme, fiziki takip esnasında tespit edilen verilere de kararında değinmiştir. Buna göre başvurucunun sanıklarla bir araya geldiği; hatta cezaevine tutuklu teslimi ile görevli iken, resmî aracı bırakarak yanlarında cezaevine teslim edilecek tutuklu olduğu hâlde sanıklar ile birlikte sanıkların özel aracı ile ilçeler arası seyahat yapıldığı, tutuklu tesliminin sanıklara/şüphelilere ait araçla yapıldığının anlaşıldığına işaret etmiştir.

iiii. Mahkeme bu hususları, başvurucu ile diğer sanıklar/şüpheliler arasında samimiyetin oluştuğuna delâlet olarak görmüştür. Ayrıca "Şüphelilerden birisinin kız arkadaşı olduğu belirtilen Gürcistan uyruklu bayanın Batum şehrini gezme esnasında kendilerine rehberlik yapacağını düşündükleri için, şüpheliler/sanıklar ile birlikte Gürcistan'ın Batum şehrine gitmeyi plânladıkları anlaşılmaktadır." tespitini yapmış ve bu durumun da başvurucu ile sanıklar arasındaki samimiyetin bir diğer göstergesi olduğunu değerlendirmiştir.

iiiii. Tüm bu tespitlerin neticesi olarak da görevi/mesleği dolayısıyla şüphelilerin başvurucuya yakın davrandıklarını, başvurucunun da bu yakınlıktan olayın niteliğine göre (Gürcistan'da rehberlik eşliğinde gezi yapmak gibi) fayda sağlamayı umduğu kanaatine vardığını belirtmiştir ve başvurucuya isnad olunan fiilin sübuta erdiği kanaatine varmıştır.

9. Başvurucu, bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Danıştay Beşinci Dairesi 20/9/2018 tarihli kararı ile kararı onamıştır. Bu karara karşı yapılan karar düzeltme talebi Danıştay İkinci Dairesi tarafından 29/6/2021 tarihli kararla reddedilmiştir.

10. Başvurucu, nihai hükmü 16/7/2021 tarihinde öğrendikten sonra 6/8/2021 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II.DEĞERLENDİRME

11. Başvurucu; mahkemenin telefon dinleme, fiziki takip gibi delilleri kararına dayanak yaptığını ancak ceza dosyalarında hukuka aykırı delil iddiasında bulunduğunu, ceza dosyalarının sonucunun beklenmesi gerektiğini, bu hususu yargılamanın aşamalarında ileri sürdüğünü fakat bu hususta değerlendirme yapılmayarak gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca meslekten çıkarma cezasına sebep olan eylemler nedeniyle ceza mahkemelerinden beraat kararı aldığını, buna rağmen bu eylemler nedeniyle meslekten çıkarılmasının masumiyet karinesini ihlal ettiğini beyan etmiştir. Yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyetinde bulunmuştur.

12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından konu ile ilgili bildirilen görüş yazılarını sunmuş ve başvurucunun temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiğinin düşünüldüğü bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundaki şikayetlerini yinelemiştir.

A. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

13. Başvurucunun şikâyetinin özü, ceza yargılamalarında kendisine isnat edilen eylemlerden dolayı beraat etmesine rağmen bu yargılamaların sonucu beklenmeden aynı eylemlerden ötürü meslekten çıkarma disiplin cezası almasının masumiyet karinesini ihlal ettiği iddiasıdır. Bu sebeple bu husustaki şikâyetler masumiyet karinesi yönünden incelenmiştir.

14. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013). Anılan karine, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol [2. B.], B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

15. Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan masumiyet karinesinin sağladığı güvencenin iki yönü bulunmaktadır.

16. Güvencenin ilk yönü kişi hakkındaki ceza yargılaması sonuçlanıncaya kadar geçen, bir başka ifadeyle kişinin ceza gerektiren bir suçla itham edildiği (suç isnadı altında olduğu) sürece ilişkin olup suçlu olduğuna dair hüküm tesis edilene kadar kişinin suçluluğu ve eylemleri hakkında erken açıklamalarda bulunulmasını yasaklar. Güvencenin bu yönünün kapsamı sadece ceza yargılamasını yürüten mahkemeyle sınırlı değildir. Güvence aynı zamanda diğer tüm idari ve adli makamların da işlem ve kararlarında, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçlu olduğu yönünde ima ya da açıklamalarda bulunmamasını gerekli kılar. Dolayısıyla sadece suç isnadına konu ceza yargılaması kapsamında değil ceza yargılaması ile eş zamanlı olarak yürütülen diğer hukuki süreç ve yargılamalarda da (idari, hukuk, disiplin gibi) masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olabilir (Galip Şahin [1. B.], B. No: 2015/6075, 11/6/2018, § 39).

17. Güvencenin ikinci yönü ise ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet dışında bir hüküm kurulduğunda devreye girer ve daha sonraki yargılamalarda ceza gerektiren suçla ilgili olarak kişinin masumiyetinden şüphe duyulmamasını, kamu makamlarının toplum nezdinde kişinin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak işlem ve uygulamalardan kaçınmasını gerektirir (Galip Şahin, § 40).

18. Bilindiği gibi ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. Disiplin hukuku; kurumun iç düzenini korumayı amaçlayan ve bunun için kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine yönelik olarak uygulanacak yaptırımları ve bu yaptırımların uygulanmasındaki usul ve esasları düzenleyen bir hukuk alanıdır. Bazı hâllerde ise kamu görevlisinin fiili ceza hukuku kapsamında suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin hukuku yönünden de sorumluluk gerektiren bir mahiyet taşıyabilir. Böyle bir durumda Anayasa'da güvence altına alınan masumiyet karinesinin, bir eylemi nedeniyle ilgili hakkında hem ceza hem de disiplin işlemlerinin yürütülmesine engel teşkil etmediğini, bu iki sürecin eş zamanlı olarak devam etmesinin de önünde anılan güvence bakımından bir mâni bulunmadığını belirtmek gerekir (Galip Şahin, § 45).

19. Ceza muhakemesiyle eş zamanlı olarak yürütülen, bir başka ifadeyle kişinin henüz suç isnadı altında olduğu, ceza makamları tarafından hakkında herhangi bir hüküm kurulmadığı süreçte devam eden disiplin soruşturma ve yargılamalarında masumiyet karinesi bakımından önemli olan husus; kamu makamlarının işlem ya da kararlarında belirttikleri gerekçeler veya kullandıkları dil nedeniyle bireye cezai sorumluluk yüklememeleri, ceza mahkemeleri tarafından henüz suçlu bulunmamış bireyin masumiyeti üzerine gölge düşürülmesine sebebiyet vermemeleridir (Galip Şahin, § 47).

20. Bununla birlikte ceza yargılamasına konu maddi olay ve olguların disiplin hukuku esasları çerçevesinde diğer kamu makamlarınca (idari/adli) ayrıca değerlendirilmesi ve bu değerlendirme sonucunda ulaşılacak kanaate göre işlem/karar tesis edilmesi mümkündür. Bu bağlamda disiplin işlem ve yargılamalarında ceza yargılamasında elde edilen bir delile istinat edilmesi ya da kişi hakkında yapılan ceza yargılamasına bir olgu olarak atıf yapılmış olması tek başına masumiyet karinesinin sağladığı güvencelere aykırılık teşkil etmez. Ancak adli ve idari makamların kendi görev sınırlarını aşarak kişiyi suçlu ilan etmesi veya bu bağlamda birtakım çıkarımlarda bulunması masumiyet karinesinin ihlaline yol açabilir. Masumiyet karinesi kapsamındaki güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının tespiti yapılırken ise kararın gerekçesinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir (Galip Şahin, § 48).

21. Somut olayda başvurucuya, kendisine isnat edilen eylemleri (bkz. § 2) gerçekleştirdiği iddiasıyla yetkisini ve nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye kullanmak ve rüşvet almak suçlarından ötürü Kurul tarafından meslekten çıkarma disiplin cezası verilmiştir. Başvurucu hakkında bu eylemler nedeniyle ayrıca iki ayrı ceza yargılaması yürütülmüş ve beraat kararları verilmiştir.

22. Bireysel başvuruya konu olayda başvurucu hakkındaki ceza ve disiplin hukuku süreçlerinin eş zamanlı olarak yürütüldüğü ancak disiplin işlemine karşı açılan idari davanın, ceza yargılamalarından biri devam ederken sonuçlandığı; diğer ceza yargılamasının ise devam ettiği, başvurucu hakkında isnat edilen suçlardan dolayı beraat kararı verildiği, bir başka ifadeyle başvurucunun suçluluğunun hükmen sabit olmadığı görülmektedir. Bu itibarla somut olayda disiplin soruşturması ve yargılaması sürecinde kamu makamlarının kararlarında belirttiği gerekçeler veya kullandığı dil nedeniyle henüz ceza mahkemesi tarafından suçlu bulunmamış olan başvurucunun masumiyetine gölge düşürülmesine sebebiyet verilip verilmediğinin ortaya konulması gerekmektedir.

23. Mahkeme gerekçesinde; gerek idari soruşturmada gerekse ceza soruşturmasında elde edilen iletişim tespit tutanaklarına ve fiziki takip sonucu elde edilen delillere dayanmıştır. Bu durum tek başına masumiyet karinesinin ihlaline yol açmayacaktır (Benzer yönde değerlendirme için bkz. Galip Şahin, § 50).

24. Eldeki başvuruda Mahkeme, başvurucunun yetkisini veya nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla kötüye kullanmak fiilini işlediği gerekçesine dayanmıştır. Gerekçenin devamında maddede yer alan çıkar sağlamak fiilinin rüşvet fiiline karşılık gelmediği, rüşvet fiilinin 24/4/1979 tarihli ve 16618 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü'nün (Disiplin Tüzüğü) birinci maddesinin (6) numaralı bendinde ayrıca düzenlendiği hususları tespit edilmiştir. Bu tespitlerin sonucu olarak Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının beklenilmesine gerek olmadığı sonucuna varmıştır. Başvurucuya isnat edilen fiilde yer alan çıkar sağlamak hareketinin maddî bir çıkar ihtiva edebileceği gibi manevî bir çıkarı da ihtiva edebileceği; ayrıca fiilde herhangi bir çıkar sağlamadan, yetkiyi veya nüfuzu sırf dostluk nedeniyle kötüye kullanmak hareketinin de mevcut olduğu değerlendirmelerini yapmıştır. Mahkeme, bu tespit ve değerlendirmeler çerçevesinde başvurucunun söz konusu fiili işleyip işlemediği ile ilgili olarak soruşturma kapsamında elde edilen iletişim tespit tutanaklarını, fiziki takip sonucu elde edilen verileri ve soruşturma kapsamında alınan beyanları değerlendirmiştir. Bu değerlendirmeler sonucunda da başvurucunun görevi/mesleği dolayısıyla şüphelilerin başvurucuya yakın davrandıkları, başvurucunun da bu yakınlıktan olayın niteliğine göre fayda sağlamayı umduğu kanaatine varmış ve başvurucuya isnad olunan fiilin sübuta erdiği sonucuna varmıştır.

25. Mahkemenin başvurucuya isnat olunan eylemleri disiplin suçunun mevcut olup olmadığına ilişkin tartışma bağlamında ele aldığı görülmektedir. Kararda, disiplin hukuku yönünden tartışılan söz konusu fiillerin ceza hukuku kapsamında rüşvet suçu olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği hususunda ise bir yorum yapılmadığı görülmektedir. Bir başka ifadeyle söz konusu kararda başvurucunun suçlu olduğu yönünde bir tespitte bulunulmadığı, ifadelerin gerek kullanılan dil gerekse bağlamı itibarıyla ceza hukuku anlamında ele alınmadığı, teknik unsurlarıyla ceza yargılamasına konu suçun işlendiğine işaret etmediği ve disiplin suçu oluşturduğu kabul edilen eylemlerin hukuki nitelendirmesinin yapılması gayesiyle sözlük anlamıyla kullanıldığı değerlendirilmektedir. Dolayısıyla bireysel başvuruya konu edilen kararda kullanılan dilin ve gerekçenin masumiyet karinesine yönelik bir ihlal teşkil etmediği sonucuna varılmıştır.

26. Açıklanan gerekçelerle, masumiyet karinesine yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

27. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

28. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun’da değişiklik yapan 2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun uyarınca üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine makul süre şikâyetlerinin Tazminat Komisyonu tarafından inceleneceği düzenlenmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Ahmet Kartalkuş kararında ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna ulaşmıştır (Ahmet Kartalkuş [2. B.],B. No: 2019/39635, 19/3/2024). Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Aktekin Gültekin [1. B.], B. No: 2021/42294, 16/7/2025, § …)
   
Başvuru Adı AKTEKİN GÜLTEKİN
Başvuru No 2021/42294
Başvuru Tarihi 6/8/2021
Karar Tarihi 16/7/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, meslekten çıkarma cezasının iptaline ilişkin açılan davada, davanın reddedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Masumiyet karinesi (Ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi