Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Rıdvan DEMİR
|
Başvurucu
|
:
|
Uğur Kemal EVLEK
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda fiziksel şiddet görülmesi ve bu olay hakkında ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla hakkında yürütülen bir ceza soruşturması kapsamında 26/6/2018 tarihinden itibaren Tarsus 3 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) tutulmaktadır.
3. Başvurucu 8/5/2020 tarihinde, İnfaz Kurumunda uğradığını iddia ettiği kötü muamele nedeniyle Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. İddiasına göre8/5/2020 tarihinde koğuşunda yapılan sayıma, banyoda olduğu için koşmasına rağmen üç saniye geç kalmıştır. Söz konusu gecikme sebebiyle başmemur kendisine bağırmış, geç kalmasının gusül abdesti almasından kaynaklandığını açıklamasına rağmen memurlar koluna girerek kendisini Vardiya Başmemurluğuna götürmüş, menisküs hastalığı olduğunu belirtmesine rağmen bunu dikkate almayıp kendisini âdeta sürüklemiş, götürdükleri odada tekrar bağırıp hakaret etmiştir. Başvurucu, ayrıca koğuşta yaşanan olaylara ilişkin olarak tanıklar olduğunu, kamera görüntülerinin incelenmesi hâlinde durumun anlaşılacağını belirtmiştir.
4. 8/5/2020 tarihinde yaşanan olaya ilişkin olarak infaz koruma memurları tarafından tutulan tutanağa göre başvurucu sayım alanına geç gelmiş, başmemurun kendisini uyarması ve sürekli olarak sayıma geç kaldığını belirterek uyarma amacıyla koğuştan çıkarmak istemesi üzerine başvurucu ve S.İ. başmemura itiraz etmiş, S.İ. başmemura el kol hareketi yapmış, bunun üzerine başmemurun emri doğrultusunda her iki mahpus kollarına girilmek suretiyle Vardiya Başmemurluğuna götürülmüş, gerekli uyarılar yapıldıktan sonra da koğuşlarına getirilmiştir.
5. İnfaz Kurumu yetkilileri, başvurucu ve S.İ. hakkında disiplin soruşturması başlatmıştır. Bu kapsamda olayın yaşandığı yeri gören kamera kayıtları incelenmiş, iki mahpus ile iki memur tanık olarak dinlenmiştir. İncelenen görüntüler hakkında düzenlenen İzleme Tutanağı'na göre başvurucu, sayım alanına saniyelerle ifade edilebilecek kadar geç kalmış; bir süre sonra bir kargaşa yaşanmış ve başvurucu ile S.İ. kollarına girilerek vardiya başmemurluğuna götürülmüştür. S.İ. verdiği savunmada ve dinlenen iki tanık mahpus verdikleri ifadelerde başvurucunun anlatımlarını destekler nitelikte beyanda bulunmuştur. S.İ. ayrıca başvurucunun vardiya başmemurluğunda bulunduğu sırada dışarıda beklediğini, başmemurun bağırdığını duyduğunu belirtmiş; Vardiya Başmemurluğunda kendisine hakaret edildiğine dair bir iddiada bulunmamıştır. Tanık olarak dinlenen iki memur ise olay esnasında başmemurun başvurucuyu uyardığını, S.İ.nin itiraz etmesi üzerine başvurucuyu götürmeyeceklerini beyan etmelerine rağmen S.İ.nin el kol hareketi yaptığını, S.İ.nin koğuşta kargaşaya sebep olabileceğini düşünerek başvurucu ile S.İ.yi koğuştan çıkardıklarını ve uyardıktan sonra koğuşa getirdiklerini ifade etmiştir.
6. İnfaz Kurumu tarafından yapılan disiplin soruşturması sonucunda başvurucunun sayıma geç kalma sebebinin olağan olduğu ve mukavemet göstermediği belirtilerek disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
7. Başsavcılık, başvurucunun iddialarının suç teşkil eder nitelikte olmadığı, İnfaz Kurumunda asayişin sağlanması için gerçekleştirilen fiillerden dolayı başvurucunun veya kamunun zarara uğradığını gösterir delil bulunmadığı, soyut ve genel iddialar bakımından suç teşkil eden husus olmadığı ve kişilerin lekelenmeme hakkının dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Başvurucunun karara yönelik itirazı Tarsus 1. Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir. Bu karar başvurucuya 20/5/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.
8. Başvurucu 18/6/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
11. Başvurucu; tutulduğu ceza infaz kurumunda sayıma birkaç saniye geç kaldığını, bunun üzerine sayım yapan memurun kendisini apar topar kollarından tutarak sürükleyip koğuştan çıkardığını, menisküs yırtığının olması nedeniyle gerçekleştirilecek ameliyatını beklediğini belirtmesine rağmen bu durumunun dikkate alınmadığını, sürüklenerek kamerasız bir odaya götürüldüğünü, burada yakasından tutularak silkelendiğini, beş/on dakika boyunca memurun bağırarak kendisine hakaret ettiğini, ağrılarının artması üzerine bir gün sonra revire gittiğini, odaya götürülüp getirildiği anlara ilişkin olarak koridor kamera görüntüleri Başsavcılıkça dosyaya eklenmediği gibi şüphelilerin ifadelerinin de alınmadığını, olaya ilişkin idari soruşturma temel alınarak soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, onlarca kişinin yanında kendisine bağırılarak ve kollarına girilip götürülerek küçük düşürüldüğünü belirterek kötü muamele yasağının, özel hayata saygı hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; kullanılan gücün kötü muamele teşkil etmeyeceği, başvurucunun iddiaları olması gerektiği, eldeki başvuruda olayı destekleyecek veya başvurucuya kötü muamelede bulunulduğunu gösterecek nitelikte bir delil olmadığı, başvurucunun kamu görevlileri hakkındaki iddialarının suç teşkil etmediği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında ihlal iddialarını yinelemiştir.
13. Başvuru, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
14. İnsan onurunun korunması amacıyla Anayasa'nın 17. maddesinin ilk fıkrasında maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı güvence altına alınmış; aynı maddenin üçüncü fıkrasıyla da kişilere işkence ve eziyet yapılması, kişilerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulması yasaklanmıştır. Bu yasak için herhangi bir istisnanın kabul edilmemesi ve Anayasa'nın 15. maddesinde savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde de maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağının ifade edilmesi, yasağın mutlak niteliğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte yasak, tüm kötü muamele durumlarını kapsamaz. Bir muamelenin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi asgari bir ağırlık derecesine (ciddiyet seviyesine) ulaşmasına bağlıdır. Asgari ağırlık derecesine ulaşılıp ulaşılmadığı görecelidir ve somut olayın koşullarının değerlendirilmesiyle belirlenir. Yapılacak değerlendirmede muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi etkenler önem taşır. Bu etkenlere ardındaki kasıt veya saik ile birlikte muamelenin amacı da eklenebilir. Ayrıca gerilimin ve duyguların yükseldiği atmosfer gibi muamelenin yapıldığı bağlam da dikkate alınması gereken diğer bir etkendir (Cezmi Demir ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 80, 83; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 72, 74, 75).
15. İspat külfetinin devlete geçtiği durumların söz konusu olmadığı hâllerde kötü muameleye uğramaları nedeniyle mağdur olduklarını ileri süren kişiler, kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emare ve delilleri -haklı bir gerekçeleri olmadığı sürece- zamanında yetkili makamlara sunma konusunda özenli davranmakla yükümlüdür. Olgulara dayanmayan yetersiz açıklamalar, iddiaların deliller ile desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu veya kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeler gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddianın savunabilir olduğundan, dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemez. Kaldı ki iddialarını güçlü bir dayanakla birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirmemeleri hâlinde mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerinin söylenebilmesi mümkün değildir (Beyza Metin [1. B.], B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 45-47).
16. Başvuruya konu olayda başvurucu, sayıma geç kalması nedeniyle kollarına girilerek bir başka yere götürülmüştür. Bununla birlikte başvurucunun sürüklenerek götürüldüğü yönünde bir veri bulunmamaktadır. Başvurucu da bundan dolayı yaralandığını da iddia etmemiştir. Başvurucu, ağrılarının arttığını iddia etse de bu ağrının kaynağıyla ilgili olarak bir değerlendirmede bulunulması mümkün değildir. Bu somut olgular temelinde başvurucunun kollarına girilerek kendisinin ikaz edilmesi için bir başka yere götürülmesinin kötü muamele yasağı için aranan asgari eşiğe ulaştığı söylenemez.
17. Başvurucu, kamera bulunmayan odada yakasının tutulup silkelenmesinden ve hakarete uğramasından yakınsa da bu iddiaları destekleyen bir veri başvuru dosyasında yoktur. Sonuç olarak başvurucunun ihlal iddiası dayanaktan yoksundur.
18. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 2/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.