logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Atilla Diken ve diğerleri [2.B.], B. No: 2021/5150, 27/2/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ATİLLA DİKEN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/5150)

 

Karar Tarihi: 27/2/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucular

:

1. Atilla DİKEN

 

 

2. Aytekin DİKEN

 

 

3. Betül CEYLAN

 

 

4. Fatma ERBOZ

 

 

5. Hakkı Bayazıt ERBOZ

 

 

6. Hatice ERBOZ

 

 

7. Lemya PİŞEN

 

 

8. Murat Efe ERBOZ

 

 

9. Songül GÜLEROĞLU

 

 

10. Vecih PİŞEN

Vekili

:

Av. Tahsin KOÇ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, terör saldırısı sonucu meydana gelen yaralanma olayı nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini talebiyle açılan tam yargı davasının süre aşımı yönünden reddi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde 11/5/2013 tarihinde birisi belediye binası önünde diğeri postane binası yakınlarında olmak üzere bomba yüklü iki aracın infilak ettirilmesi suretiyle terör saldırısı gerçekleştirilmiştir. Saldırı sonucu 51 kişi yaşamını yitirmiş, 222 kişi yaralanmıştır. Başvurucuların murislerinin bir kısmı söz konusu saldırıda yaralanmış, bazıları da hayatını kaybetmiştir. Başvurucular tarafından olaydan kısa bir süre sonra Hatay Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna yapılan başvuru üzerine sulhnameler hazırlanmış 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun uyarınca belirlenen maddi tazminatın başvuruculara ödenmesine karar verilmiş ancak sulhnamenin başvurucular tarafından imzalanmaması üzerine uyuşmazlık tutanakları düzenlenmiştir.

3. Söz konusu terör saldırısıyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği tarafından ön inceleme raporu düzenlenmiştir. Raporda özetle, Hatay Emniyet Müdürlüğüne olay öncesi konuyla ilgili çok sayıda ihbar geldiği, istihbarat birimleri tarafından araç plakası, şahıs isimleri gibi bilgilerin de belirtilmesi suretiyle Hatay Emniyetine bilgi sunulduğu, patlamanın meydana gelmesinde önlem almayan emniyet birimlerinin hizmet kusuru olduğu ve ilgililer hakkında soruşturma izni verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

4. İlgili emniyet görevlileri hakkında Hatay Valiliği tarafından soruşturma izni verilmesi üzerine Hatay Cumhuriyet Başsavcılığınca 30/12/2014 tarihinde görevi kötüye kullanma suçundan iddianame düzenlenmiş, iddianamenin kabulü ile Hatay 7. Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde 19/1/2015 tarihinde kamu davası açılmıştır.

5. Başvurucular 2015 yılı içerisinde muhtelif tarihlerde İçişleri Bakanlığına sundukları dilekçe ile mirasçılarının yaralanması veya ölümü nedeniyle uğradıkları manevi zararların ödenmesi için talepte bulunmuştur. Başvurucular, taleplerinin yine muhtelif tarihlerde reddedilmesi üzerine 29/1/2016 tarihinde davalarını açmıştır. Dava dilekçelerinde patlamanın ve ölümlerin yaşanmasında idarenin ihmali olduğunu, istihbarat bilgisi bulunmasına karşın önlem almadığını ileri sürmüş; dava açma süresine ilişkin açıklama yaparak 5233 sayılı Kanun'dan ayrı olarak kusur sorumluluğu temelinde dava açtıklarını vurgulamıştır.

6. Hatay İdare Mahkemesi kararlarıyla bazı başvurucuların açtığı davalar süre aşımı yönünden reddedilmiş; gerekçede 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca olay tarihinden itibaren bir yıl içinde en geç 12/5/2014 günü idari başvuru yapılıp sonucuna göre altmış gün içinde dava açılması gerekirken ölümün ve Uyuşmazlık Tutanağı'nın üzerinden uzun süre geçmesinin yani dava açma süresini canlandırma olanağı olmayan idari başvuru (2015 yılı içinde yapılan) üzerine ret cevabının verilmesinin ardından 2016 yılı içinde açılan davalarda süre aşımı bulunduğunu ifade etmiştir.

7. Kararların başvurucular tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay Onuncu Dairesi süre ret kararlarının bozulmasına hükmetmiştir. Gerekçede özetle 2577 sayılı Kanun'da tam yargı davaları için öngörülen bir ve beş yıllık sürelerin eylemin idariliğinin ortaya çıktığı andan itibaren hesaplanmasının şart olduğunu, somut olayda ise eylemin idariliğinin 19/1/2015 tarihinde açılan ceza davası ile başvurucu tarafından öğrenildiğinin kabulü gerektiğini, bu nedenle de ceza davasının açılmasından itibaren bir yıl içinde 18/11/2015 tarihinde yapıldığı anlaşılan idari başvuru üzerine açılan davanın süresinde olduğunu belirtmiştir. Karar düzeltme aşamasında ise Daire, gerekçe belirtmeksizin bozma kararını kaldırarak Hatay İdare Mahkemesinin süre ret kararlarını onamıştır.

8. Bazı başvurucuların açtıkları davalarda ise Hatay İdare Mahkemesi uyuşmazlıkların esasını değerlendirerek davaların kısmen kabulüne karar vermiştir.

9. Söz konusu bu kararların istinaf edilmesi üzerine Adana Bölge İdare Mahkemesi tazminat isteminin kısmen reddine yönelik kararları kaldırmış ve davaların süre aşımı nedeniyle reddine kesin olarak karar vermiştir. Gerekçede özetle başvurucular tarafından 11/5/2013 tarihinde meydana gelen patlama nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararların tazmini amacıyla söz konusu patlamaların yaşandığı tarihten itibaren 1 yıl içinde en geç 12/5/2014 Pazartesi gününe kadar ilgili idareye başvurulması, başvuru neticesinde tesis edilecek işlemin neticesine göre işlemin tebliğinden itibaren 60 gün içerisinde dava açılması gerektiğini,11/5/2013 tarihli patlamalardan çok sonra (2018 yılı içerisinde) zararların tazmini istemiyle dilekçeler ile yapılan ve dava açma süresini canlandırma olanağı bulunmayan başvuru neticesinde açılan davaların süresinde olmadığı belirtilmiştir.

10. Nihai kararların tebliği üzerine süresi içerisinde bireysel başvuruda bulunulmuştur. Başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

11. Konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2021/32600, 2021/32599, ve 2021/10009 bireysel başvuru numaralı dosyaların 2021/5150 bireysel başvuru numaralı dosya ile birleştirilmesine, incelemenin 2021/5150 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine Komisyonca karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucular terör saldırısının gerçekleşmesinde idarenin kusuru bulunduğunun olay tarihinde öğrenilmesinin mümkün olmadığını, süre ret kararındaki yorumun mahkemeye erişim hakkını aşırı derecede sınırladığını ve saldırının yaşanmasında kusuru olan idarenin bu ihmalinin yaşamı koruma yükümlülüğünü ihlal ettiğini belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, somut olay süreci ve insan hakları yargısı içtihadı ile mevzuat detaylı olarak aktarılmış; yapılacak değerlendirmede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki hususları yinelemiştir.

13. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı kapsamında yapılmıştır.

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Somut sürece bakıldığında mahkemeye erişim hakkına davanın süre yönünden reddedilmesi suretiyle yapılan müdahalenin kanuni dayanağı (2577 sayılı Kanun'un 13.maddesi) olduğu ve sınırlamanın meşru amacı bulunduğu (idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadeyle idari istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amaca hizmet ettiği yönündeki ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ayşe Yıldırım, B. No: 2014/5, 25/10/2017, §§ 54, 55; Fatma Altuner, B. No: 2014/17714, 26/10/2017, §§ 48, 49; Çölbeyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve Ticaret Limitet Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11/2017, § 52) görülmüştür.

16. Kanunilik ve meşru amaç şartlarını sağladığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülülük ilkesi bakımından değerlendirilmesi gerekir.

17. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir. Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerekir. Bu bağlamda dava açma süresinin işlemeye başladığı anın tespiti de mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır.

18. Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen yargı mercilerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi yoktur. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili olarak yargı mercilerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir. Bu kapsamda dava açma süresinin hak sahibinin henüz dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin olmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir. Uğranıldığı ileri sürülen zararın öğrenildiği veya öğrenilmesi gereken tarih hakkında hiçbir değerlendirme yapılmaksızın dava açma süresine ilişkin bazı kategorik kabul ve değerlendirmelerle davaların süre yönünden reddedilmesi mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir.

19. Eylemin idariliği ve doğurduğu zarar, bazen eylemin gerçekleşmesinden sonra değişik araştırma, inceleme hatta ceza yargılamaları sonucunu ortaya çıkarabilmektedir. Vakanın sebebinin, olayı çevreleyen koşulların adli veya idari soruşturmalarla ortaya çıktığı durumlarda ilgililerin bu koşulları bilmelerinin takip edecekleri usul ile başvuracakları idari/adli mercilerin belirlenmesinde ve dolayısıyla tam yargı davası açma iradeleri üzerinde önemli etkisi vardır. Bu durum özellikle tam yargı davasının kusur veya ihmalin varlığına dayandırıldığı durumlarda önemlidir. Bu çerçevede eylemin idariliğinin veya yol açtığı zararın ya da illiyet bağının eylemden çok sonra anlaşıldığı veya ortaya konulabildiği durumlarda dava açma süresinin bu tarihlerden sonra başlayacağı kabul edilmelidir (aktarılan ilkeler için bkz. Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013; Şeyma Kayaoğlu, B. No: 2014/5491, 5/7/2017; Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013; Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017; Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017)

20. Başvurucular, idarenin kusurlu olduğunun, emniyet birimlerinin olayda ihmali olduğunun ceza davası ile öğrenildiğini, idari başvuru süresinin başlangıç tarihi olarak ölüm olayının gerçekleştiği tarihin esas alınmasının mahkemeye erişim haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

21. Yukarıda da belirtildiği üzere adli ya da idari soruşturmaların başlaması veya sonuçlanmasıyla elde edilen bilgiler ilgililerin dava hakkı olup olmadığının ve takip edecekleri usulün belirlenmesinde önemli bir yer tutmaktadır. Bir başka ifadeyle olayın koşullarına dair bilginin idarenin kusuruna dayanılarak tazminat davası açılıp açılmamasına yönelik tasarruf hususunda yönlendirici bir etkisi olduğu açıktır.

22. Anayasa Mahkemesince daha önce benzer nitelikteki başvurularda verilen kararlarda belirtildiği üzere eylemin idariliğinin her olayda -özellikle ölümle sonuçlanan olaylarda- eylemle hemen öğrenilmesi mümkün olmayabilir. Dolayısıyla idariliğin, yol açtığı zararın ya da arasındaki illiyet bağının eylemden sonra anlaşıldığı ya da ortaya konulabildiği durumlarda dava açma süresinin bu tarihlerden sonra başlayacağı kabul edilmektedir.

23. Somut olayda yaralanma veya ölüm olaylarının 11/5/2013 tarihinde meydana gelen terör saldırısı sonucu gerçekleştiği konusunda tereddüt bulunmamaktadır. İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan inceleme, akabinde gerçekleşen soruşturma izni verilmesi işlemleri ve olayda ihmali/kusuru bulunduğu düşünülen emniyet görevlileri hakkında 19/1/2015 tarihinde açılan ceza davası ile eylemin veya eylemsizlik/ihmal halinin değerlendirilebilir olduğu, bir başka ifadeyle olayda idarenin kusurunun bulunması durumunun açığa çıktığı görülmüştür. Dolayısıyla başvurucuların anılan süreçten önce yaralanma ve ölüm olayına sebebiyet veren olguya dair ihmale, eylemsizliğe ve dolayısıyla eylemin idariliğine ilişkin bir bilgiye, veriye sahip olmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda başvurucuların murislerinin yaralanma ve ölümüne neden olan terör saldırısında idarenin kusur doğurabilecek eylemsizliğini (önlem almama hâli), zararla idari eylemsizlik arasında illiyet bağı olduğunu ölüm olayıyla derhâl öğrendiğinden söz edilemez.

24. Bu itibarla başvurucuların olayın gerçekleştiği 11/5/2013 tarihini esas alarak uğradıkları zararla ilgili olarak idari başvuru yapmak suretiyle dava açmalarının beklenmesi başvuruculara orantısız bir külfet yüklemektedir.

25. Buna göre Mahkemelerin dava açma sürelerini belirlemesine ilişkin yorumunun başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik katı bir yorum olduğu ve bu yorumun mahkemeye erişim hakkını aşırı derecede güçleştirerek neredeyse imkânsız hâle getirdiği değerlendirilmiştir. Bu nedenle davanın süre aşımından reddedilmesi suretiyle başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelen müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.

26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

27. Başvurucular, yaşam hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden ulaşılan sonuç gözetilerek söz konusu ihlal iddiası yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

28. Başvurucular; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması vetazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

29. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

30. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Yaşam hakkı yönünden İNCELEME YAPILMASINA GEREK OLMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Hatay İdare Mahkemesine (E.2016/107, K.2016/2155; E. 2016/118, K.2016/242), Hatay 2. İdare Mahkemesine (E.2018/446, K.2018/434; E. 2018/382, K. 2018/538), GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. 1.950,40 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 31.950,40 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Atilla Diken ve diğerleri [2.B.], B. No: 2021/5150, 27/2/2025, § …)
   
Başvuru Adı ATİLLA DİKEN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2021/5150
Başvuru Tarihi 12/2/2021
Karar Tarihi 27/2/2025
Birleşen Başvurular 2021/32600, 2021/32599, 2021/10009

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, terör saldırısı sonucu meydana gelen yaralanma olayı nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini talebiyle açılan tam yargı davasının süre aşımı yönünden reddi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama
Yaşam hakkı Koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin diğer iddialar İncelenmesine Yer Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi