TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
YENER KAYA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/52529)
Karar Tarihi: 9/1/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Şeyda Nur ÜN
Başvurucular
1. Fırat AVINCA
2. Halit KAYA
3. Yener KAYA
Vekilleri
Av. Sertaç ÇELİKKALELİ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvurular, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldıkları gerekçesiyle başvurucuların iş sözleşmelerinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvuruculardan Yener Kaya olayların meydana geldiği tarihte Kars Belediye Başkanlığının iktisadi teşebbüsü olan Kars Beltaş Teknik Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (işveren) Temizlik İşleri Müdürlüğünde, Halit Kaya aynı Şirkette şoför kadrosunda ve Fırat Avınca da başkan koruması olarak belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışmaktadır.
3. Başvurucular hakkında Kars Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) 2020/5683 sayılı soruşturma dosyası ile "6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet" suçundan soruşturma başlatılmıştır. Soruşturmanın işverene bildirilmesi üzerine başvurucuların iş sözleşmesi 11/11/2020 tarihinde feshedilmiştir. Fesih bildirimde yalnızca iş sözleşmesinin 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/2-e maddesi gereğince feshedildiği belirtilmiştir.
4. Başvurucular, fesih işleminin haksız ve geçersiz olduğunu belirterek işe iade talebiyle tespit davası açmıştır. Davaların görüldüğü Kars İş Mahkemesi (İş Mahkemesi) farklı tarih ve esas sayılı kararlarıyla davaların reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararlarında İş Mahkemesi; kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmaları nedeniyle başvurucular hakkında soruşturma başlatıldığını, her ne kadar başvurucular hakkında terör örgütleriyle irtibatlı olduklarına dair kesinleşmiş bir yargı kararı mevcut değilse de katıldıkları toplantının içeriği dikkate alındığında işverende başvurucuların terörle irtibatlı olduğuna dair şüphe oluştuğunu ve feshin geçerli olduğunu belirtmiştir.
5. Kararların istinaf edilmesi üzerine dosyaları inceleyen Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 2/9/2021 tarihli ve farklı esas sayılı kararlarıyla istinaf taleplerinin reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararlarında Bölge Adliye Mahkemesi; başvurucular hakkında bir ceza soruşturması bulunduğunu, bu dosyada yer alan delilleri, işveren açısından işverenin kamu kurumu olmasını ve verilen hizmetin millî güvenlik açısından önemini dikkate alarak feshin geçerli olduğunu belirtmiştir.
6. Başvurucular, nihai kararları 11/10/2021 tarihinde öğrendikten sonra 10/11/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurucular hakkında iş sözleşmesinin feshine konu olan Başsavcılığın 16/3/2021 tarihli ve 2020/484 Esas sayılı iddianamesinin ilgili kısmı şöyledir:
"25. 09.2020 günü Ankara Merkezli 7 ilde başlatılan Kobani olayları ile ilgili PKK/KCK operasyonu kapsamında gözaltına alınan Kars Belediye Başkanı ...’e destek olmak amacıyla 25.09.2020 günü Kars iline gelen... HDP Van Milletvekili ... HDP Ağrı Milletvekili ... HDP Muş Milletvekilleri ... ve ... 26.09.2020 günü saat 10:50 sıralarında konakladıkları otelden ayrılarak Merkez Mahallesi Bakırcılar Caddesi Eski Belediye İş Hanı Kat: 3 sayılı adreste bulunan HDP Kars İl Başkanlığına geldikleri, Kars HDP İl Başkanlığı organizesinde Kars Belediye Başkan Yardımcıları ..., .. ve HDP Kars İl Başkanı ..’nin de aralarında bulunduğu yaklaşık 30 kişilik grup ile birlikte esnaf ziyareti yapmak amacıyla saat 11:00 sıralarında HDP İl Başkanlığı binasından çıktıkları, Halitpaşa Caddesi üzerinde bulunan esnafları ziyaret eden grup Kazımpaşa Caddesi Harakani Camii yakınında bulunan çay ocağı önüne geldikleri esnada burada HDP Van Milletvekili ... tarafından guruba ve çay ocağında bulunan şahıslara hitaben özetle '[A.B.]’in hukuksuz bir şekilde siyasi olarak gözaltına alındığı, Kars halkının [A.B.]’i siyasi iradesi olarak seçtiği, AKP iktidarı tarafından hiç olmayacak gerekçelerle Kars halkının iradesine el koymaya çalışıyor' şeklinde 2 dakika 27 saniyelik konuşma gerçekleştirildiği ve konuşma kolluk görevlilerince kayıt altına alındığı, akabinde grup Kazımpaşa Caddesinde kaldırım üzerinden yürümek suretiyle esnafları ziyaret ederek Faikbey Caddesine geçildiği ve esnaf ziyaretlerine devam eden grup, saat: 11:20 sıralarında Faikbey Caddesi üzerinde bulunduğu esnada grup içerisinde bulunan Kars HDP İl Başkanı ... aniden '[A.B.] yalnız değildir' şeklinde slogan attığı ve grup içerisinde bulunan diğer şahıslarında bu sloganı tekrar etmek suretiyle defaten söyledikleri, kolluk görevlilerince tekrar kamera ile kayıt alma işlemi başlatıldığı, grup devam eden yürüyüş ve esnaf ziyaretleri sırasında zaman zaman trafiği engelleyecek şekilde yolu kapatmak suretiyle eylemlerine devam ettikleri, ... önderliğinde sırasıyla GAMP Caddesi, Metin Sözen ve Bakırcılar Caddesi üzerinden geçerken 'Kars seninle gurur duyuyor, Merhaba değerli Kars halkımız, [A.] Başkan yalnız değildir, [A.] Başkan Kars halkının iradesidir, Kars halkı iradesine sahip çıkıyor, Merhaba değerli Kars halkımız Vekillerimiz Belediye eşbaşkanlanmız sizi selamlıyor, HDP halktır halk burada' sloganlarını bir çok kez tekrarladıklarının görüldüğü, grubun Metin Sözen Caddesi üzerinden Bakırcılar Caddesine giriş yaptığı esnada takviye olarak Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü görevlilerinin gelmesi üzerine Kars HDP İl Başkanını ..’ye kolluk görevlilerince yapmış oldukları eylemin esnaf ziyareti olmaktan çıktığının, izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşü kapsamına girdiğinin, haklarında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet suçundan yasal işlem yapılacağı ikazının yapıldığı ve grubun saat 11:45 sıralarında HDP İl Başkanlığı Binasına girerek eylemlerini sona erdirdiği olay ile ilgili toplantıyı takip eden güvenlik görevlilerince baştan sona kamera ve fotoğraf çekimleri yapılmış, kimlikleri tespit edilen 21 şüphelinin kamera kayıtları ve fotoğrafları basılarak Cumhuriyet Başsavcılığımıza 2911 sayılı yasaya muhalefet suçundan suç duyurusunda bulunulduğu ve Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma işlemlerine başlanıldığı,
...
Dosya arasında bulunan tüm deliller incelendiğinde belirtilen toplantının Valilik makamına bildirim yapılmadan yapıldığının anlaşıldığı, 2911 Sayılı Yasanın 28/1. maddesinde kanuna aykırı toplantı düzenleyen, yönetenler ile bunların hareketlerine katılanların cezalandırılacağının belirtildiği, açık kaynaklardan temin edilen fotoğrafların çözümü ve buna ilişkin düzenlenen çözüm tutanakları da dikkate alındığında şüphelilerin olay tarihinde izinsiz yapılan toplantıya bilerek katıldıklarının anlaşıldığı, şüphelilerin alınan beyanlarında izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldıklarını ikrar ettikleri, belirtilen şekilde şüphelilerin izin almadan toplantı yaparak ve bu toplantıya bilerek katılarak üzerlerine atılı suçu işledikleri anlaşılmakla;.."
8. Kars 1. Asliye Ceza Mahkemesi yaptığı yargılama sonucunda 15/3/2022 tarihinde -bireysel başvuru tarihi sonrası- tüm sanıklar yönünden suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı vermiştir.
9. Konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2021/52543 ve 2021/52789 bireysel başvuru numaralı dosyaların 2021/52529 bireysel başvuru numaralı dosya ile birleştirilmesine Komisyonca karar verilmiştir. Başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
11. Başvurucular; iş sözleşmelerinin kötü niyetle, haksız ve geçersiz olarak feshedildiğini, fesih bildiriminde feshin hangi sebebe dayandığının açık bir şekilde belirtilmediğini, haklarında açılan soruşturmanın 2911 sayılı Kanun kapsamında yürütüldüğünü ve bunun terör örgütü üyeliğiyle herhangi bir ilgisi bulunmadığını, haklarında terör şüphesi oluşturularak masumiyet karinesinin ihlal edildiğini, şüphe feshinin şartlarının oluşmadığını belirtmişlerdir. Başvurucular ayrıca katıldıkları esnaf ziyaretine dönemin belediye başkan yardımcıları ve belediyeyi kazanan partinin milletvekillerinin de katıldığını, hakkında slogan atılan A.B.nin olayın gerçekleştiği dönemde Kars belediye başkanlığı görevini yürüttüğünü, işverenleri konumundaki kişiye destek vermeleri nedeniyle güven ilişkisinin zedelenmesinin mümkün olmadığını, diğer yandan Anayasa gereği toplantı ve gösteri yürüyüşleri için önceden izin alma şartı bulunmadığını, demokratik haklarını kullandıklarını, tüm bu sebeplerle adil yargılanma ve çalışma hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda başvurucuların ihlal iddiaları konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucular Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmamıştır.
13. Başvurucuların iddialarının, bir toplantıya katılmaları nedeniyle terör örgütleri ile irtibatlı oldukları sonucuna varılarak iş sözleşmelerinin feshedilmesine ve açtıkları işe iade davalarının reddedilmesine ilişkin işlemlere yönelik olduğu görülmektedir. Anayasa Mahkemesi C.A. (3) kararında meselenin özel hayata saygı hakkı kapsamında ele alınmasını gerekli kılacak ölçüde ciddi ve asgari bir ağırlık düzeyinde olduğunun ortaya konulması gerektiğini ifade etmiş ve bazı ölçütler belirlemiştir (ölçütler için bkz. C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 93-95). Başvuruya konu olayda feshin gerekçesi olan şüphenin dayanağını başvurucuların terör örgütüyle irtibatlı ya da iltisaklı olduğu iddiası oluşturmaktadır. Bir kimsenin terör örgütü ile irtibatlı veya iltisaklı olduğunun iddia edilmesinin onun başkaları ile ilişki kurabilme ve geliştirebilme imkânının önemli ölçüde zayıflamasına, sosyal ve mesleki itibarını koruyabilmesi açısından ciddi sonuçlar ortaya çıkarmasına yol açacağı, dolayısıyla da bu durumun özel hayatına önemli şekilde yansıyacağı ve özel hayatını etkileyeceği muhakkaktır. Kaldı ki bundan başka başvurucular tazminatsız şekilde işten uzaklaştırılmış, aldıkları ücretlere tümüyle son verilmiştir. Mevcut durum itibarıyla başvurucuların duydukları üzüntü ile endişenin iç ve dış dünyalarında meydana getirdiği etkinin ciddi ve asgari ağırlık düzeyine ulaştığı konusundaki iddialarının kabul edilmemesi için bir neden bulunmamaktadır.
14. Öte yandan başvurucuların iş sözleşmelerinin işverence feshedilmesi bir toplantıya katılmalarına dayanmaktadır. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 117, 118; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 47;Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, §§ 67, 68; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 80; Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 37; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 54). Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı hem kamu otoritelerinin hem de üçüncü kişilerin müdahalesi olmaksızın bir araya gelebilme serbestîsini korumaktadır (AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017, § 21). Dolayısıyla devletten, koruma yükümlülüğü olarak adlandırılabilecek olan pozitif yükümlülüğü kapsamında, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanmak isteyenlerin yalnızca üçüncü kişiler tarafından herhangi bir saldırıya uğrama endişesi taşımadan bu hakkı kullanmalarını temin etmesi değil (Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 122) aynı zamanda iş sözleşmelerinin feshi gibi yapılabilecek her türlü müdahalelere karşı da önlem alması beklenir. Anayasa Mahkemesinin yapması gereken inceleme de devletin toplantı hakkına yönelik söz konusu pozitif yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğine yönelik olacaktır.
15. Netice olarak somut başvuruların Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı ve Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Temel hak ve özgürlüklere -somut olayda özel hayata saygı hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına- yönelik negatif ve pozitif yükümlülükler arasındaki sınırların kesin biçimde tanımlanması ve birbirinden ayrılması her durumda mümkün değildir. Devlet için öngörülen negatif yükümlülükler, her durumda temel hak ve özgürlüklere keyfî surette müdahaleden kaçınmayı gerekli kılar. Pozitif yükümlülükler de temel hak ve özgürlüklerin korunmasını ve bireyler arası ilişkiler alanında olsa da temel hak ve özgürlüklerin güvencelerini sağlamaya yönelik olaya özgü tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32; Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, § 46).
18. Pozitif yükümlülükler; özel hukuk kişilerinin birbirleriyle olan uyuşmazlıklarının çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulmasını, söz konusu uyuşmazlıkların adil yargılama gereklerine uygun ve usul yönünden güvenceleri haiz bir yargılama kapsamında incelenmesini ve bu yargılamalarda temel haklara ilişkin anayasal güvencelerin gözetilip gözetilmediğinin denetlenmesini de gerektirir. Kamu gücünü kullanan aktörler dışında kalan kişiler arasındaki özel hukuk ilişkilerinde kamusal makamların yükümlülükleri; bireylerin temel hak ve özgürlüklerine üçüncü kişilerin müdahale etmesini engellemek için gerekli önlemleri almak ve mahkemelerce korunma sağlanmasını temin etmektir. Kamusal makamlar, gerekli yapısal önlemleri almış olsa da uyuşmazlık konusu davayı yürüten mahkemelerce verilen kararlarda üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı bireylere korunma imkânı sağlanmadığı durumlarda bu yükümlülükleri gereği gibi yerine getirmemiş olacaktır. Bu, kamusal makam olan mahkemeler aracılığıyla bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunmasız bırakıldığı anlamına gelecektir (Ömür Kara ve Onursal Özbek, §§ 47-49; Ayhan Deniz ve diğerleri [GK], B. No: 2019/10975, 14/6/2023, § 36).
19. Bu doğrultuda özel hukuk iş ilişkisi kapsamında çalışan bireylerin Anayasa ile güvence altına alınan haklarına işverence müdahale yapıldığı iddiası içeren uyuşmazlıkların karara bağlandığı davalarda derece mahkemelerince söz konusu güvenceler gözardı edilmemeli, işveren ve çalışanlar arasındaki çatışan çıkarlar adil biçimde dengelenmeli, ulaşılan sonuç hakkında hüküm kurulurken ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmalıdır (Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 50; Kasım Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2019/33243, 4/7/2022, § 32; Ayhan Deniz ve diğerleri, § 37).
20. Derece mahkemelerince, tarafların çıkarları dengelenirken iş sözleşmelerinde kısıtlayıcı ve zorlayıcı düzenlemelerin ne şekilde belirlendiği, çalışanların temel haklarına yönelik müdahalede bulunulmasına neden olan çıkarın üstün olup olmadığı, sözleşmenin feshinin çalışanların eylem ya da eylemsizlikleri karşısında makul ve orantılı bir işlem olup olmadığı somut olayın şartlarına göre ele alınmalıdır. Ayrıca yargılamalar sırasında gerçekleştirilen işlemlerin ve neticede verilen kararın gerekçesinin bizatihi temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir müdahale oluşturmaması için derece mahkemelerince gereken özen gösterilmelidir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 51; Kasım Çiftçi ve diğerleri, § 33; Ayhan Deniz ve diğerleri, § 38).
21. Somut olayda işveren, başvurucuların iş sözleşmelerini 4857 sayılı Kanun'un haklı nedenle feshi düzenleyen hükümleri gereğince feshetmiştir. Derece mahkemeleri ise başvurucuların kanuna aykırı bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldıklarını, haklarında soruşturma dosyası bulunduğunu ve toplantının içeriği gereği haklarında terörle irtibatlı olduklarına dair şüphe bulunduğunu belirterek feshin geçerli olduğu kanaatine varmıştır. O hâlde nihai olarak başvurucuların iş sözleşmesi, katıldıkları toplantının işveren ile aralarındaki güven ilişkisini bozduğu gerekçesine dayanılarak şüphe feshi kapsamında feshedilmiştir.
22. Konu hakkındaki yargısal içtihada göre iş sözleşmelerinde tarafların birbirlerine olan güveni, özellikle de işverenin işçiye olan güveni, iş ilişkisinin kurulmasında ve devamında oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Bu güven gereği; işçinin iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ihlal etmesi veya işverene ya da işyerine karşı suç niteliğinde bir eylemi olması işverenin iş sözleşmesini devam ettirmesinin kendisinden beklenemeyeceği sonucunu doğurur. Ancak bu durumların ispatı her zaman ve her şartta mümkün değildir. Bazı hâllerde somut olayda işçinin eylemi ispatlanamamakla birlikte işveren tarafından, karşı tarafça giderilemeyen bir şüphe ortaya konabilir. Böyle açık ve giderilemeyen bir şüphe mevcut ise iş ilişkisinin güven temeli sarsılacak ve iş sözleşmesinin bu nedenle feshi gündeme gelmektedir.
23. Feshin gerekçesi gözönüne alındığında bu tür durumlarda başvurulabilecek tedbirlerden olan iş sözleşmesinin feshedilmesi konusunda Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı, iş ilişkisinin tek taraflı bir irade beyanıyla sonlandırılmasını yasaklamamaktadır. Ancak işveren tarafından hayata geçirilen iş ilişkisinin sona erdirilmesine ilişkin tedbirin zorunlu ve başvurulabilecek en son çare olarak nitelendirilebilmesi için yukarıda anılan hususların somut şekilde ortaya konması ve bunun sonucunda işçinin işverenin menfaatine ve beklentilerine aykırı davrandığının belirlenmesi gerekir. Başka bir deyişle işverenin menfaatine zarar vermeyen nedenlerin zorunlu ve son çare olarak başvurulmuş tedbirler olarak kabul edilmesi mümkün değildir (C.A. (3), § 124).
24. Somut olayda, başvurucular yaşadıkları ilde daha önce hizmet vermiş bir siyasetçinin haksız yere gözaltına alınması üzerine terör örgütleriyle irtibatı olamayacağına inanarak kendisine destek vermek istemişlerdir. Başsavcılık ise söz konusu eylemin 2911 sayılı Kanun kapsamında izinsiz düzenlendiği gerekçesiyle soruşturma başlatmıştır. Bu noktada Anayasa Mahkemesi, toplantı hakkının bildirim usulüne bağlanabileceğine daha önce karar vermiştir. Söz konusu bildirimin amacı toplantı, yürüyüş veya diğer gösterilerin düzgün bir şekilde yapılmasını güvence altına almak için yetkililere makul ve uygun tedbir alma imkânı sağlamak olduğu sürece genel olarak hakkın özüne dokunmaz. Bildirim usulünün uygulanmasının amacı, toplantı hakkının etkin şekilde kullanılması imkânını sağlamaktır (Dilan Ögüz Canan, § 39; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 122; Osman Erbil, § 52). Anayasa Mahkemesinin daha önce ifade ettiği üzere bildirim usulüne uyulmaması hâlinde bu yükümlülüğü yerine getirmekle mükellef olanlara ölçülü bir yaptırım uygulanabilmesi mümkünse de bir toplantı barışçıl ise veya herhangi bir şiddet tehlikesi bulunmuyorsa yalnızca bildirim yükümlülüğüne uyulmadığı gerekçesiyle toplantıya katılanlar cezalandırılmamalıdır (Selma Elma, B. No: 2017/24902, 4/7/2019, §§ 44-47).
25. Diğer yandan ise somut olayda, katıldıkları toplantı nedeniyle terör örgütleri ile irtibatlı görülen başvurucuların iş sözleşmeleri feshedilmiştir. Hiç şüphesiz terör örgütleri, görüşlerinin toplum içinde yayılmasını ve fikirlerinin kökleşmesini hedefleyerek bu amacın gerçekleşmesine yönelik her türlü vasıtaya başvurabilmektedir. Terörün veya terör örgütlerinin propagandasının da söz konusu vasıtalardan biri olduğunda kuşku yoktur. Terör, başta ifade özgürlüğü olmak üzere demokratik toplumun tüm değerlerine düşmandır. Bu nedenle terörizmi, terörü ve şiddeti meşrulaştıran, öven ya da bunlara teşvik eden sözler, davranışlar ve eylemler toplantı hakkı kapsamında görülemez (Ayşe Çelik, B. No: 2017/36722, 9/5/2019, § 43; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 79; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 61). Bu bağlamda bir işverenden de terörü öven, destekleyen veya terör örgütü ile irtibatı bulunan bir çalışanı ile birlikte çalışması beklenemez.
26. Bununla birlikte bildirim yapılmaması sebebiyle bir toplantının kanuna aykırı hâle gelmesi, o toplantıya katılarak barışçıl bir şekilde toplantı hakkını kullananları otomatik olarak terör örgütü ile ilişkili kişiler olarak nitelendirmeyi mümkün kılmaz. Önemle belirtilmelidir ki kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren toplantı hakkı; çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkmasını, korunmasını ve yayılmasını güvence altına almaktadır. Öte yandan toplantının veya gösteri yürüyüşünün hangi amaçla yapıldığının bir önemi de yoktur. Dolayısıyla ifade özgürlüğünde olduğu gibi kamu yararını ilgilendiren ve siyasi meseleler söz konusu olduğunda toplantı hakkına yapılan müdahaleler daha dar yorumlanmalı; mevcut düzene itiraz edilen ve barışçıl yöntemlerle gerçekleştirilmesi savunulan siyasi fikirlerin toplantı ve diğer yasal araçlarla ifade edilebilmesi imkânı sağlanmalı, bu tür toplantılara katılanlara yönelik üçüncü kişilerden gelebilecek her tür müdahale de önlenmelidir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 79, 80; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 115-118; Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 67, 68).
27. Bu kapsamda mevcut olayda gerek işveren gerekse derece mahkemeleri, başvurucuların henüz hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmayan ve daha sonra da hakkında beraat kararı verilen eski bir belediye başkanına destek amacıyla yapılan barışçıl bir eyleme sadece katılmalarının terör örgütü ile irtibatlı olduklarını ne şekilde gösterdiğini ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyamamıştır. Nitekim derece mahkemeleri toplantının içeriği itibarıyla soyut bir değerlendirmede bulunmakla yetinmiş ve izinsiz bir toplantıya katılmayı terör örgütüyle irtibata yönelik bağlantı kabul etmiştir. Kaldı ki başvurucular -bireysel başvurusu sonrası- yargılandıkları ceza davasından suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraat etmişlerdir.
28. Yukarıda yapılan açıklamalara karşın iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkları karara bağlayan derece mahkemelerince özel hayata saygı hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin olarak Anayasa'da belirtilen güvencelerin gözetildiği özenli bir yargılama yapılmadığı, dolayısıyla da anayasal güvencelerin korunması açısından devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getiremediği anlaşılmıştır. Neticeten başvurucuların Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı ile Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
29. Başvurucular, ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi ile 100.000 TL manevi ve miktar belirtmeksizin maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
30. Başvurularda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
31. Ayrıca özel hayata saygı hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının birlikte ihlal edilmiş olması dikkate alınarak başvuruculara ayrı ayrı net 38.500 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Başvurucular, maddi zararlarına ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların adli yardım taleplerinin KABULÜNE,
B. 1. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. 1. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kars İş Mahkemesine (E.2020/750, K.2021/92; E.2021/11, K.2021/99 ve E.2021/12, K.2021/102 sayılı dosyaları) GÖNDERİLMESİNE,
E. 38.500 TL manevi tazminatın başvuruculara AYRI AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 18.800 TL vekâlet ücretinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.