logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Zihni Gül [1. B.], B. No: 2021/55119, 16/4/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ZİHNİ GÜL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/55119)

 

Karar Tarihi: 16/4/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

Zihni GÜL

Vekili

:

Av. Yalçın TORUN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru kesinleşen mahkeme kararının icra edilmemesi nedeniyle kararın icrası hakkının, kararın kesin olarak verilmesi nedeniyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

A. Bireysel Başvurudan Önceki Süreç

2. Başvurucu, Jandarma Genel Komutanlığının (İdare) uzman çavuşluk alımı kapsamında yaptığı yazılı ve sözlü sınavlarını başarı ile geçmiş ve sağlık muayenesine tabi tutulmuştur. Muayenesi sonucunda Tokat Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 11/4/2018 tarihli rapor ile hakkında "komando uzman erbaş olur" kararı verilmiştir.

3. Başvurucu hakkında tüm bu işlemelerin sonucunda İdarece 12/4/2000 tarihli ve 24018 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği'nin (Mülga Yönetmelik) 12. maddesi uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Yönetmelik'in 15. maddesi uyarınca yapılan değerlendirme sonucunda başvurucunun güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğu sonucuna varıldığından bahisle ataması yapılmayarak adaylığı sonlandırılmıştır.

4. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali istemiyle 5/4/2019 tarihinde dava açmıştır.

5. Ankara 10. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 3/12/2019 tarihinde işlemin iptaline ve işlem sebebiyle mahrum kalınan parasal hakların dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı İdarece başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme; kararında, başvurucu hakkında terör örgütleri ile iltisakına dair bilgiye rastlanmadığını, babası hakkında 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet etme ve kasten yaralama suçlarından, ağabeyi hakkında ise esrar kaçakçılığı suçundan kaydın bulunduğunu belirtmiştir. Mahkeme, bu tespitlerle birlikte başvurucunun yakınları hakkında elde edilen bilgilerin tek başına güvenlik soruşturmasını olumsuz kılacak ağırlıkta bulunmadığını ifade ederek işlemin hukuka aykırı olduğu sonucuna varmıştır. İdare Mahkemesi son olarak başvurucunun hukuka aykırı işlem sebebiyle yoksun kaldığı parasal haklarının açıkta kaldığı dönemde gelir getirici bir çalışması mevcut ise elde ettiği gelir mahsup edilmek suretiyle hesaplanarak dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesi gerektiğine hükmetmiştir.

6. İdare karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (istinaf mercii) 25/12/2020 tarihinde istinaf talebini gerekçe eklemek suretiyle kesin olarak reddetmiştir. Kararda, işlemin dayanağını oluşturan 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması Kanunu'nun 1. maddesinin ikinci fıkrasının 28/04/2020 tarihli ve 31112 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 19/02/2020 tarihli ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı Anayasa Mahkemesi kararıyla Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edildiğini ve kararın yayımlandığı tarihte yürürlüğe girdiğini belirtmiştir. Kararda ayrıca Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 29/05/2017 tarihli ve E:2016/852, K:2017/2326 sayılı kararında da belirtildiği gibi Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği hâlde görülmekte olan davaların Anayasa'ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmelerinin Anayasa'nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı vurgulanmıştır. Son olarak kanun koyucu tarafından bu konuda henüz düzenleme de yapılmamış olduğu, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı ile ortaya çıkan bu durum sonucunda yasal dayanağı kalmayan dava konusu işlemin bu yönüyle de hukuka uygun olmadığı belirtilmiştir.

7. Kesinleşen yargı kararı üzerine İdare, işlemlere devam etmiştir. Bu kapsamda daha önce Tokat Devlet Hastanesinden alınan 11/4/2018 tarihli sağlık kurulu raporunun bir yıllık süresinin dolduğu gerekçesiyle başvurucu MSY 33-3 Türk Silahlı Kuvvetleri Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı Personelinin Sağlık Muayene Yönergesi (Yönerge) uyarınca tekrar rapor almak üzere hastaneye sevk edilmiştir. Bunun üzerine başvurucunun sevk edildiği Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesinden almış olduğu 6/2/2020 tarihli sağlık kurulu raporunda Astigmatizma ve Düz taban tanısı ile "uzman erbaş olamaz, komando olamaz" kararı verilmiştir. İdare anılan ikinci rapor üzerine başvurucuyu göreve başlatmamıştır.

B. Bireysel Başvuru Süreci

8. Başvurucu, lehine kesinleşen İdare Mahkemesi kararı sonrası doğrudan uzman erbaşlığa kabul edilmeyerek sağlık rapor aldırılmak üzere tekrar hastaneye sevk edilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle 19/3/2020 tarihinde dava açmıştır.

9. Ankara 11. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 17/12/2020 tarihinde işlemin iptaline karar vermiştir. Mahkeme kararda, yargı kararının geçmişe etkili olarak sonuç doğuracağına ve sınavlardan başarılı olup sağlık şartlarını taşıdığını sağlık kurulu raporuyla ispat eden başvurucunun güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğu gerekçesiyle adaylıkla ilişiğinin kesilmesine dair işlemi tesis edildiği tarihten itibaren tüm hukuksal sonuçlarıyla beraber ortadan kaldıracağına vurgu yapmıştır. Mahkeme bu tespitten hareketle başvurucunun adaylıkla ilişiğinin kesilmesi işleminden önce, gerekli olan sağlık koşullarını taşıdığını usulüne uygun bir şekilde aldığı sağlık kurulu raporuyla ispatladığını ve yargı kararı sonrasında davacının adaylık işlemlerinin kaldığı yerden devam etmesi gerektiğine vurgu yaparak adaylık işlemlerinin devamı için tekrar sağlık kurulu raporu alınmak üzere hastaneye sevkine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığını belirtmiştir.

10. İdare, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 26/10/2021 tarihinde istinaf talebini kabul ederek mahkeme kararını kaldırmış ve davayı kesin olarak reddetmiştir. Kararda; MSY 33-3 Türk Silahlı Kuvvetleri Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı Personelinin Sağlık Muayene Yönergesinde temin faaliyetleri için alınan sağlık raporunun geçerlilik süresinin bir yıl olduğu, bu raporun yargı kararı gereğince eğitime başlatılacağı tarih itibarıyla geçerlilik süresinin dolduğu ve başvurucu hakkında daha önce sona erdirilmiş olan adaylık işlemlerinin yargı kararı doğrultusunda kaldığı yerden yeniden başlatıldığı tespiti yapılmıştır. Bölge İdare Mahkemesi ayrıca kişilerin adaylığa kabul sonrasında her zaman sağlık şartının denetiminin idarece yapılabileceği ve gerektiğinde adaylardan yeniden rapor alınmasının istenebileceğini vurgulamıştır. Bölge İdare Mahkemesi bu tespitlerden hareketle aradan geçen süre içinde başvurucunun sağlık durumunun yeniden tespit edilerek sağlık durumunda bir değişiklik olup olmadığının belirlenmesi için yeniden sağlık kurulu raporu almak üzere sevkinin istenilmesinde mevzuata aykırılık bulunmadığını vurgulamıştır. Ayrıca olayda yargı kararının uygulanmadığı sonucunun doğmadığını, henüz adaylık eğitimine başlamadan işlemleri sonlandırılmış olan başvurucu yönünden verilmiş olan yargı kararının bu hâliyle başvurucunun doğrudan atanması sonucunu doğurmayacağını belirtmiştir. Bölge İdare Mahkemesi, gerekçesinde son olarak davanın başvurucunun geçerli sağlık kurulu raporu alması için hastaneye yeniden sevk edilmek üzere müracaat etmesi gerektiğinin bildirilmesi yönünde tesis edilen işlemin iptali istemiyle açıldığını, 06/02/2020 tarihli olumsuz rapor üzerine başvurucunun adaylık işlemlerinin sonlandırılması yolunda tesis edilen işlemin bakılan davanın konusu olmadığını ve bu aşamada dava dilekçesinde yer almayan bir istemle talebin genişletilmeyeceğini vurgulamıştır.

11. Nihai kararın başvurucuya 18/11/2021 tarihinde tebliği üzerine 2/12/2021 tarihinde süresi içerisinde bireysel başvuru yapılmıştır.

12. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Kararın İcrası Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

13. Başvurucu, kesinleşen yargı kararının tam olarak yerine getirilmediğini şeklen yargı kararının uygulandığı izlenimi oluşturulduğunu iddia etmiştir. Başvurucu, tekrar rapor almak üzere hastaneye sevkinin haksız olduğunu oysaki sürecin başında bu raporun alındığını belirtmiştir.

14. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, uzman erbaşlık sınavında başarılı olan başvurucunun adaylık süreci, güvenlik ve arşiv araştırması sonuçlarının olumsuz olması nedeniyle sona erdirildiği, bu işlemin iptali istemiyle açtığı davada, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi üzerine başvurucunun atamasının yapılması için gerekli olan işlemlerin yeniden başlatıldığı, dolayısıyla idarenin yargı kararlarını etkisiz kılması gibi bir durumdan bahsetmenin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Bakanlık tarafından ayrıca başvurucunun sağlık muayenesi için hastaneye tekrar sevk edilerek sonucuna göre işlem yapılması, ilgili mevzuata göre zorunlu olduğundan henüz adaylık eğitimine başlamadan işlemleri sonlandırılmış olan başvurucu yönünden verilmiş olan yargı kararının bu hâliyle başvurucunun doğrudan atanması sonucunu doğurmadığı ileri sürülmüştür.

15. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

17. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin yargı organlarına davacı veya davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa'nın yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uyma zorunluluğunu ve mahkeme kararlarının değiştirilemeyeceği ile uygulanmasının geciktirilemeyeceğini ifade eden 138. maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 57).

18. Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).

19. Kararın icrası hakkı; mahkemeye erişim hakkı ve karar hakkı ile birlikte adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkeme hakkının bir unsurunu oluşturmaktadır. (Filiz Fırat, B. No: 2014/10305, 5/12/2017, § 29). Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle yargı kararlarının uygulanması mahkeme hakkı kapsamında değerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenlemeler bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hâllerinde mahkeme hakkı da anlamını yitirecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28).

20. Kural olarak mahkeme kararlarının uygulanması, ilam zamanaşımı dolmadığı sürece her zaman talep edilebilir. Bu yöndeki bir talebe rağmen mahkeme kararı uygulanmamışsa olumsuz kamu gücü işleminden kaynaklanan bir süregelen ihlalden söz edilebilir. Bu durumda başvurucu, mahkeme kararının uygulanması talebini müteakiben makul bir süre bekledikten sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir. Başvurucunun talebinden vazgeçtiği ya da takipsiz bıraktığı anlaşılmadıkça bu tür başvuruların süresinde yapıldığını kabul etmek gerekir (Ahmet Yıldırım, § 29).

21. Olayda, başvurucunun eğitim yerine atanmayarak işlemlerinin sonlandırılmasına ilişkin idari işlem iptal edilmiş ve hüküm kesinleşmiştir. Bu ilk mahkeme hükmünün uygulanması amacıyla İdarece işlemlere yeniden başlandığı belirtilerek sağlık şartları yönetmeliğine göre yenilenmesi gereken sağlık raporunun temini amacıyla başvurucu tekrar hastaneye sevk edilmiştir. Ancak alınan yeni raporda Astigmatizma ve Düz taban tanısı ile "uzman erbaş olamaz, komando olamaz" kararı verilmiştir. Bunun üzerine başvurucu tarafından doğrudan uzman erbaşlığa kabul edilmeyerek sağlık raporu aldırılmak üzere tekrar hastaneye sevk edilmesine ilişkin işlemin iptali talebiyle yeniden dava açılmıştır. İdare, anılan ikinci rapor üzerine başvurucuyu göreve başlatmamıştır.

22. Kararın icrası hakkının ihlal edildiği iddiasına konu edilen hükmün uygulanıp uygulanmadığının anlaşılabilmesi için hükmün içeriğinin saptanması gerekir. Bu bağlamda hükmün gerekçesinde yer alan hukuki değerlendirmenin belirleyici olacağı izahtan varestedir. Somut olayda uygulanmadığı ileri sürülen mahkemenin 3/12/2019 tarihli iptal kararının gerekçesinde öz olarak, başvurucunun yakınları hakkında elde edilen bilgilerin tek başına güvenlik soruşturmasını olumsuz kılacak ağırlıkta olmadığı ifade edilmiştir. Yine bu karara karşı yapılan istinaf talebi üzerine davayı inceleyen istinaf mercii tarafından verilen 25/12/2020 tarihli kararda da, Anayasa Mahkemesinin belirtilen iptal kararı ile ortaya çıkan durum sonucunda yasal dayanağı kalmayan dava konusu işlemin hukuka uygun olmadığı belirtilmiştir. Başka bir ifadeyle anılan iptal kararı, Anayasa Mahkemesi kararı ile Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilen 4045 sayılı Kanun'un 1. maddesinin ikinci fıkrasına dayanılarak tesis edilen dava konusu işlemin hukuka aykırılığını tespit etmektedir. Bununla birlikte iptal kararı güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandırılmasına neden olan olguya dair bir irdeleme, esasa dair bir değerlendirme içermemektedir.

23. Bu hâle göre idari işlemi, tesis edilmesine ilişkin usuli süreç yönünden hukuka aykırı bularak iptal eden hükmün idareye ilk tesis edildiği andan itibaren işlemin hukuki varlığını ortadan kaldırmak yönünde bir yükümlülük yüklediği açık ise de idarenin usule ilişkin eksiklikleri gidererek yeni bir işlem tesis etmesi mümkündür. Nitekim somut vakada idarenin, iptal kararına istinaden işlemlere yeniden başladığı ve sağlık şartları yönetmeliğine göre yenilenmesi gereken sağlık raporunun temini amacıyla başvurucunun tekrar hastaneye sevk edildiği, raporun olumsuz olması üzerine de yargı denetimine açık yeni bir idari işlem tesis ettiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Öte yandan yapılan Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) incelemesinde 6/2/2020 tarihli olumsuz rapor üzerine adaylık işlemleri sonlandırılan başvurucu tarafından tesis edilen işleme karşı herhangi bir dava açılmadığı görülmüştür.

24. Bu itibarla Mahkeme tarafından verilen iptal kararının uygulanmadığından söz edilemeyeceğinden kararın icrası hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.

25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Hükmün Denetlenmesini Talep Etme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

26. Başvurucu; Mahkeme tarafından davanın kabulüne karar verilmesine rağmen istinaf incelemesi sonucunda Bölge İdare Mahkemesi tarafından davanın reddine kesin olarak karar verildiğini, temyiz veya karar düzeltme hakkının verilmemesi sebebiyle hak arama hürriyetinin ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Bakanlık görüşünde; yargılamaların kaç dereceli yapılacağı ile ilgili olarak devletlerin takdir hakkına sahip olduğu, 1/6/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun somut olaya ilişkin iki dereceli yargılama yapılmasını düzenlediği ve yargılamanın da bu düzenlemeye göre yapıldığı belirtilmiştir. Bakanlıkça ayrıca iki dereceli yargılanma hakkının medeni hak ve yükümlülüğe ilişkin şikâyetler bakımından zorunlu olmadığı ifade edilmiştir.

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özünün aleyhine karar veren Bölge İdare Mahkemesi, kararının temyiz/karar düzeltme yolunun kapalı olması sebebiyle söz konusu hükmün denetlenememesine ilişkin olması sebebiyle iddianın hükmün denetlenmesini talep etme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğinmi değerlendirmiştir.

29. Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

30. Anayasa Mahkemesi Ömer Şanlı (B. No: 2015/7304, 22/1/2019) başvurusuna ilişkin kararında hükmün denetlenmesini talep etme hakkının Anayasa'da güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme ve ülkemizin taraf olduğu ek protokoller, medeni hak yükümlülüklere ilişkin yargılama süreçleri (hukuk yargısı ile idari yargı alanı) yönünden söz konusu hakka dair bir güvence içermediğini belirtmiştir. Dolayısıyla medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklar yönünden hükmün denetlenmesini talep etme hakkının Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanının dışında kaldığı, bu nedenle anılan hakka dair bir ihlal iddiasının incelenebilmesi için yargılamanın ceza hukuku alanına ilişkin olması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca kararda, bir yaptırımın veya hukuki bir tasarrufun/işlemin hangi koşullarla suç isnadı niteliğinde sayılıp suç ve cezalara ilişkin güvenceler kapsamında değerlendirilebileceği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi kararlarında açıkça ifade edildiği belirtilmiştir (Engel ve diğerleri/Hollanda [GK], B. No: 5100/71, 5101/71, 5102/71, 5354/72, 5370/72, 8/6/1976; Benham/Birleşik Krallık [BD], B. No: 19380/92, 10/6/1996; Anayasa Mahkemesi kararları için bkz. B.Y.Ç., B. No: 2013/4554, 15/12/2015; D.M.Ç, B. No: 2014/16941, 24/1/2018; Selçuk Özbölük, B. No: 2015/7206, 14/11/2018).

31. Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol’ün 2. maddesinde cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı tanınmış olup başvuru konusu edilen sürecin ceza yargılamasına ilişkin olmadığı açıktır.

32. Somut bireysel başvuruya konu yargılama sürecinin suç ve cezalara ilişkin güvenceler kapsamında değerlendirilebilecek şekilde ceza yargılamasına veya bir suç isnadına ilişkin bulunmadığı açıktır.

33. Bu hâle göre başvuru dilekçesinde ifade edilen Bölge İdare Mahkemesi kararına yönelik hükmün denetlenmesini talep etme hakkı Anayasa ve Sözleşme’nin, Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanı kapsamı dışında kaldığından bu hakka ilişkin ihlal iddiasının incelenmesi Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi dışında bulunmaktadır.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Zihni Gül [1. B.], B. No: 2021/55119, 16/4/2025, § …)
   
Başvuru Adı ZİHNİ GÜL
Başvuru No 2021/55119
Başvuru Tarihi 2/12/2021
Karar Tarihi 16/4/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru kesinleşen mahkeme kararının icra edilmemesi nedeniyle kararın icrası hakkının, kararın kesin olarak verilmesi nedeniyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Hükmün denetlenmesini talep etme hakkı Hükmün denetlenmesini talep Konu Bakımından Yetkisizlik
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi