TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MURAT ÖZEL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/55908)
Karar Tarihi: 17/9/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Mustafa ŞENOCAK
Başvurucu
Murat ÖZEL
Vekili
Av. Orhan DEMİRBAŞ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; yargılama sırasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına rızasının olmadığına dair beyanından, müdafinin karar duruşmasında dönmesine rağmen hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına rızasının olmadığından bahisle karar verilmemesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucunun mala zarar verme suçunu işlediği iddiası ile hakkında soruşturma başlatmıştır. Soruşturma neticesinde Başsavcılık başvurucunun anılan suçtan cezalandırılması talebiyle 24/3/2021 tarihinde iddianame düzenlemiştir.
3. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Trabzon 7. Asliye Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Duruşma üç celsede bitirilmiştir. İkincicelsede başvurucu; alınan savunmasında suç işleme kastı ile hareket etmediğini, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) rızasının olmadığını belirtmiştir. Yine aynı celse başvurucu müdafii, ifadeler alındıktan sonra esasa ilişkin beyanda bulunacağını belirtmiştir.
4. Üçüncü celsede başvurucu müdafii; önceki savunmalarını tekrar ettiğini, müvekkilinin üzerine atılı suçu işlemediğini, ayrıca müvekkili HAGB'ye rızasının olmadığını söylemiş ise de vekâletnamedeki özel yetki uyarınca HAGB'ye rızasının olduğunu belirtmiştir. Başvurucunun 23/3/2021 tarihinde verdiği vekâletnameye göre müdafinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep etme yetkisi olduğu anlaşılmıştır.
5. Mahkeme 4/11/2021 tarihli kararıyla başvurucunun mala zarar verme suçundan 740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve kabul etmediği için HAGB'nin uygulanmamasına kesin olarak karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...katılanın istikrarlı bir şekilde sanık [başvurucu] tarafından aracına yumruk vurulmak suretiyle aracın camının kırıldığını beyan ettiği, katılanın beyanlarının tanık beyanlarıyla desteklendiği, katılanın beyanlarının görgü tespit tutanağıyla uyumlu olduğunun tespit edildiği, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına rıza göstermeyen sanığın kovuşturma aşamasında katılanın uğramış olduğu 500,00-TL'lik zararı giderdiği, sanığın suçtan kurtulmaya ve cezayı azaltmaya yönelik beyanları ile kabulün aksine ileri sürülen delil ve beyanların gerçeği yansıtmadığı gibi dosya kapsamına da uygun düşmediğinin anlaşılması nedeniyle bu yöndeki beyanlara ve delillere itibar edilmediği, sanığın katılana yönelik eyleminin 5237 sayılı TCK'nın 151/1 maddesinde düzenlenen Mala Zarar Verme suç tipine uyduğu, suçun maddi ve manevi unsurlarının somut olayda oluşmuş olması nedeniyle mahkumiyetine,
...
B)5271 sayılı CMK'nın 231/5 ve devamı madde ve fıkraları uyarınca yapılan değerlendirme sonucunda, sanığın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul etmediği anlaşılmakla konuya ilişkin şartlar somut olayda kül halinde gerçekleşmediğinden sanık hakkında kurulan HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA YER OLMADIĞINA... [karar verildi.]"
6. Başvurucu, nihai hükmü 4/11/2021 tarihinde öğrendikten sonra 3/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu; yargılama sırasında ikinci celsede HAGB'ye rızasının olmadığını söylemesine rağmen karar duruşması olan üçüncü celsede müdafiinin aralarında düzenledikleri vekâletnamede yer alan özel yetki uyarınca HAGB'ye rızasının olduğunu belirtmesine rağmen Mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun yargılama aşamasında lehine olan hususları ileri sürebildiği, aleyhine olan delillere karşı çıkabildiği ve Mahkemede yargılamaya konu olayı kendi açısından anlatabildiği, Mahkemece dosya kapsamındaki delillere göre karar verildiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özünün adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin olduğu ve bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).
12. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
13. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci, Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).
14. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde aslında yargılamanın sonucuyla ilgiliolan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149; M.B., § 83).
15. Somut olayda başvurucunun mala zarar verme suçunu işlediğinden bahisle hakkında adli para cezası kararı verilmiş, rızasının olmadığı gerekçesiyle HAGB uygulanmamış ve verilen adli para cezasının miktar itibarıyla kesin olduğu belirtilmiştir (bkz. § 5).
16. Yargıtay kararlarında HAGB'nin uygulanmasının kabul edilmemesi yönündeki beyanın niteliği itibarıyla şahsa sıkı surette bağlı bir hak ve yetki olduğu, bu nedenle ancak vekâletnamede bu hususta özel bir yetki bulunması hâlinde sanık müdafii tarafından bu hak ve yetkinin kullanılabileceği kabul edilmektedir (benzer yöndeki birçok Yargıtay kararı arasından bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/10/2019 tarihli ve E.2015/12-225, K.2019/616 sayılı; Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 15/11/2022 tarihli ve E.2021/17166, K.2022/19039 sayılı; Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 31/05/2022 tarihli ve E.2021/8099, K.2022/5805 sayılı kararları). Yargıtay ayrıca bir kararında sanığın bir celsede HAGB uygulanmasını kabul etmediğini ancak celseden sonra müdafiinin vekâletnamedeki özel yetkiye istinaden sanık ile yaptığı görüşme sonucunda görüş değiştirerek HAGB'nin uygulanmasını talep ettiğini tespit etmiş ve bu durumda mahkemece HAGB uygulanmasının hukuka uygun olduğuna karar vermiştir (Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 13/10/2020 tarihli ve E.2020/20353, K.2020/11420 sayılı kararı).
17. Somut olayda başvurucu, ikinci celsede HAGB'ye rızasının olmadığını söylemesine rağmen karar duruşması olan üçüncü celsede başvurucu müdafinin aralarındaki vekaletnâmede yer alan özel yetki uyarınca HAGB'ye rızalarının olduğunu belirtmesine karşılık Mahkemenin kararda başvurucunun HAGB'ye rızasının olmadığını belirttiği görülmüştür. Mahkemenin başvurucu müdafiinin sonraki celselerde HAGB'yi kabule dair beyanını değerlendirmeksizin hatalı şekilde karar vermesinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bariz bir takdir hatası olduğu anlaşılmış ve bu durumun bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği kanaatine varılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
III. GİDERİM
19. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.
20. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Trabzon 7. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2021/205, K.2021/557) GÖNDERİLMESİNE,
D. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 17/9/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.