|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
AYTEN KARADAĞ BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2021/57189)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 16/7/2025
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Ayça GANİDAĞLI DEMİRCİ
|
|
Başvurucu
|
:
|
Ayten KARADAĞ
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet Ozan YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, terör örgütü üyeliği suçuyla ilgili olarak yapılan yargısal yorumların öngörülebilir olmaması ve mahkûmiyet kararında suç oluşturmayan bazı eylemlere dayanılması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuru, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde gerçekleştirilen işlemler nedeniyle başka temel hakların ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri de içermektedir.
2. Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık), Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) kapsamında 17/25 Aralık süreci sonrasında terör örgütü ile ilişki ve irtibat hâlinde olmasından dolayı gözaltına alınan ve kayyum atanan Zaman Gazetesi yazarlarına sahip çıkılması amacıyla Çanakkale'de basın açıklamaları ve yürüyüşler gerçekleştirildiği, terör örgütünün talimatları ile hareket eden sivil toplum örgütü üyelerinin bu eylemlerde ön saflarda yer aldıkları, Zaman Gazetesine ve yakalanan örgüt mensuplarına sahip çıkmaları ve Mercek kod adlı gizli tanığın FETÖ/PDY'nin Çanakkale kadın yapılanması hakkında verdiği beyanları doğrultusunda aralarında başvurucunun da bulunduğu kişiler hakkında soruşturma başlatmıştır.
3. Başvurucu; kollukta müdafiinin de hazır bulundurulmasıyla şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde; K.T. isimli işyerinde eşi ile birlikte çalışmakta olduğunu, 2011 yılında eşi ve oğlu ile birlikte umreye gittiğini, bunun dışında yurt dışına çıkmadığını, herhangi bir kod isim kullanmadığını ifade etmiştir. Sevgi Kadınlar Kültür ve İletişim Derneği'nin (SEVGİDER) üye ve başkan yardımcısı olduğunu, 2015 yılında da bu Dernekten kaydını sildirdiğini, herhangi bir yere bağışta bulunmadığını, bir dönem Zaman Gazetesine işyerinden dolayı abone olduklarını, uzun yıllar önce kendisi ve çocukları adına faizsiz kurum olması nedeniyle Asya Katılım Bankası A.Ş.de (Bank Asya) hesap açtıklarını, maaşının da Bank Asyadaki hesabına yattığını belirtmiştir. Ayrıca üç çocuğunun da G.K.ya gittiğini, devam eden süreçte de bu okula kayyum atandığı için devlet kontrolünde olmasından dolayı okuldan almaya ihtiyaç duymadığını ve iki çocuğunun bu okula devam ettiğini ifade etmiştir. Zaman Gazetesi için yapılan protesto eylemine iki gün katıldığını, bu eyleme katılım için kimseden talimat almadığını, herhangi bir slogan atmadığını sadece merakından dolayı içlerinde bulunduğunu, bilerek herhangi bir terör örgütünün faaliyetlerine katılmadığını savunmuştur. Başvurucu, Çanakkale 1. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunda da kollukta alınan ifadesini tekrar etmiştir.
4. Mercek kod adlı gizli tanık, FETÖ/PDY'nin Çanakkale kadın yapılanması hakkında açıklamalarda bulunmuştur. Gizli tanık Mercek'in anlatımları şöyledir:
"...Ev Anneleri ise kendilerine bağlanan 3 veya 5 evin ihtiyaçları[nın] karşılanmasında birinci derecede sorumludurlar, ayrıca çevrelerinde bulunan şahıslardan bu evler için para toplayarak İl Sorumlusu [G.B.nin] yardımcısına bağlı faaliyet göstermektedirler. Çanakkale İlinde ev anneleri [Ş.İ.ye] karşı sorumluydular, [Ş.İ.nin] Ankara iline gitmesi sonucunda onun yerine gelen [H.K.Y.ye] karşı sorumlu faaliyet göstermektedirler... Öğrenciler arasında düzenlenen maklube, çiğ köfte partileri, sinema izletimleri ve kermeslerden taraftar kazanılmaktadır. Kermeslerin düzenlenmesi ve hayata geçirilmesi ev anneleri tarafından yapılmaktadır... Ev anneleri ablalardan bağımsız örgüt elemanları olarak il sorumlu yardımcısına bağlı faaliyet göstermektedirler. Bunlar öğrencileri cemaate kazandırmak için kermes, himmet ve benzeri faaliyetleri tertip ederek hayata geçirmektedirler."
5. Gizli tanık Mercek'in 14/12/2016 tarihli fotoğraf teşhis işlemindeki başvurucuyla ilgili beyanları şöyledir:
"...ev annesini Ayten KARADAĞ [başvurucu] ismi ile tanırım, ... Kendilerine ait olan [...] [K.U.] isimli iş yerlerinden örgüt evlerinin ve örgüt yurtlarının ihtiyaçları[nı] karşılardı. Kendisi örgütsel toplantılara katılmaktadır. Himmet adı altında toplanan paralardan bilgisi vardır. Hatırladığım kadarıyla Zaman Gazetesi eylemlerine de katılmıştı."
6. Aynı soruşturma kapsamında Başsavcılıkta müdafiinin de hazır bulunmasıyla ve şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan D.Ö.nün başvurucuya dair ifadesi şöyledir:
"Ayten Karadağ [başvurucu] isimli şahsı Sevgider derneğinde benim yardımcım olması sebebi ile tanırım,...Ben Çanakkale Adliyesi önünde yapılan Zaman Gazetesi eylemlerine bir gün süre ile arkadaşım Ayten Karadağ ile katıldık. Hatırlamadığım bir gün Donanma Çay Bahçesi'ne kahvaltı için geldiğimiz sırada ismen hatırlamadığım bir bayanın ricası ile Zaman Gazetesi eylemine katıldım. 4 gün sürdüğünü duyduğum bu protestoların sadece bir tanesine katıldım, Bank Asya eylemlerinde yer almadım."
7. Aynı soruşturma kapsamında kollukta etkin pişmanlıktan yararlanma talebiyle şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan E.A.nın müdafi huzurunda vermiş olduğu ifadesinin ilgili kısımları şöyledir:
"...Yine cemaat yapılanmasının ev annesi sistemi olduğunu ve her evden sorumlu bir ev annesi olduğunu bu dönemlerde öğrendim. Fakat ben halen daha cemaat hakkında tam bir bilgi sahibi olmadığımdan kaynaklı kimin bizim evden sorumlu olduğunu bilmiyordum. Sadece bazı zamanlarda evde sohbet toplantıları olduğunda eve gelen malzemeler oluyordu. Ben bu malzemelerin daha sonradan ev anneleri tarafından gönderildiğini öğrendim."
8. Başsavcılık, soruşturma sırasında başvurucunun Bank Asyadaki hesap hareketlerine dair kayıtları getirtmiştir.
9. Soruşturma neticesinde Başsavcılık tarafından başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 20/1/2017 tarihli iddianame düzenlenmiştir. İddianamede başvurucunun terör örgütüne ait öğrencilerin barındığı ev ve yurtların ihtiyaçlarını karşıladığına ve terör örgütünün ideolojisi doğrultusunda yapılan toplantılara katılarak burada toplanan himmet adı altındaki para organizasyonlarında yer almasına ve örgüte finansal destek sağladığına değinilmiştir. Bununla birlikte Gizli tanık Mercek'in beyanlarına yer verildikten sonra başvurucunun FETÖ/PDY'ye müzahir bir sivil toplum kuruluşu olan SEVGİDER isimli dernekte başkan yardımcılığı görevini yürüttüğü, örgüte müzahir olan SEVGİDER'de kahvaltı adı altında örgütsel toplantılar düzenleyerek örgütün ideolojisi doğrultusunda çalışmalar yaptığı, bu dernekçe düzenlenen kermeslerden elde ettiği gelirler ile örgüt evinde kalan öğrencilere burs adı altında maddi yardım sağladığı belirtilmiştir. Diğer taraftan Zaman Gazetesi yazarı E.D. ve H.K. isimli şahısların gözaltına alınmalarını protesto etmek amacıyla Çanakkale'de Aralık 2014 tarihinde düzenlenen eylemlere iştirak ederek aktif şekilde rol aldığına, kendisine ait sosyal paylaşım sitesinden terör örgütüne ait dershanelerin kapatılması sürecini eleştiren paylaşımlarda bulunduğuna değinilmiştir. FETÖ/PDY'nin finans ayağını oluşturan Bank Asyada hâlen aktif şekilde hesabının bulunduğu, FETÖ/PDY terör örgütünün üst düzey yetkilileri olan şahıslarla birlikte bu şahısların düzenlediği umre organizasyonuna katıldığı, yine aynı şahıslarla piknik ve kermes organizasyonlarına katılarak örgüte üye kazandırma faaliyeti içerisinde bulunduğu, örgüte müzahir yapı içinde olan ve 15 Temmuz sürecinden sonra kapatılan G.K.ya çocuklarını gönderdiği, örgütün yayın kuruluşu olan Zaman Gazetesine aboneliğinin bulunduğu belirtilerek atılı suçu işlediği iddia edilmiştir.
10. İddianamenin kabulü ile Çanakkale 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) yargılama başlamıştır. Yargılamanın 11/5/2017 tarihli celsesinde başvurucu hazır bulunmuştur. Başvurucu; bu celsede yapılan sorgusunda önceki savunmalarına ek olarak söz konusu yapı ile ilgisi olmayan bir dershaneye gittiğini, sosyal medya hesabı olmadığını, söz konusu paylaşımların kendisine ait olmadığını beyan etmiştir. Başvurucuya Gizli tanık Mercek'e ait ifadeler okunduğunda ise beyanlarını kabul etmediğini, himmet adı altında toplanan paralarla ilgili bilgisi olmadığını, Zaman Gazetesi eylemlerine sadece bir gün katıldığını, aleyhe beyanları ve üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini savunmuştur.
11. Yargılamanın 12/5/2017 tarihli celsesinde sanıkların Bank Asya hesaplarının bulunup bulunmadığının varsa hesap açılış tarihi ile hesap hareketlerinin dökümünün celbi için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) yazı yazılmasına karar verilmiştir. TMSF'den gelen yazı cevaplarına ilişkin 21/7/2017 tarihli bilirkişi raporu Mahkemeye sunulmuştur. Bilirkişi raporunda başvurucunun 2013 yılı Aralık ayından sonra aktif şekilde hesabını kullanarak örgüt lideri Fethullah Gülen'in Bank Asyaya para yatırılmasına ilişkin talimatından sonra 19/9/2014 tarihinde 17.050 TL yatırarak aynı tarihte 17.050 TL karşılığı 7.627,61 USD tutarında döviz aldığı ve 7.627,61 USD tutarlı katılma hesabı açtırdığı, 6/2/2015 tarihinde 700,00 TL tutarlı katılma hesabı açtırdığı belirtilmiştir.
12. Mahkeme, başvurunun ve müdafiinin hazır bulunduğu 24/7/2017 tarihli celsede Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla hazır edilen Gizli tanık Mercek'i dinlemiştir. Gizli tanık Mercek, genel olarak daha önceki beyanlarını tekrar etmekle birlikte başvurucu hakkındaki beyanı şöyledir:
"Gösterdiğiniz şahsın adı Suzandır. Ev annesidir. İsmi Aytendir. Suzan adlı şahıs ile karıştırdım. Kendisi Ayten KARADAĞ'dır."
13. Yargılamanın 9/5/2018 tarihli 10. celsesinde hazır bulunan başvurucu ve müdafiine esas hakkındaki mütalaaya karşı diyecekleri sorulmuştur. Başvurucu ve müdafii mütalaayı kabul etmediklerini belirtmiştir.
14. Yargılama sonucunda Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararda yer verilen başvurucu ve Çanakkale'de örgüte müzahir tüzel kişilerle, gerçek kişilerin örgütle irtibatına dair açıklamalar şöyledir:
"Sanık Ayten KARADAĞ'ın 1973 yılında Malatya ili Darende ilçesinde doğduğu, eşi ile evlenince Çanakkale'ye yerleştiği, eşi ile birlikte kendilerine ait [...ni] işlettikleri, Zaman Gazetesi abonesi olduğu, üç çocuğunun da FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile müzahir kurumlardan [G.K.ya] gittiği, büyük çocuğunun 8 yıl bu Kolejde eğitim gördüğü,kayyum atanmadan önce söz konusu kolejde eğitim almaya başlayan diğer iki çocuğunun kayyum atandıktan sonra da eğitimlerine devam ettiği,örgüte müzahir Zaman Gazetesi'nde yazı yazan [E.D.] ve [H.K.] isimli şahısların gözaltına alınmalarını protesto etmek amacıyla örgüt tarafından Çanakkale İlinde 15 Aralık 2014 tarihinde düzenlenen protesto eylemine katıldığı, örgüte müzahir sivil toplum kuruluşlarından olan Çanakkale'de mukim Sevgi Kadınlar Kültür ve İletişim Derneği'nin (SEVGİDER) yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu, bu göreve 12/07/2014 tarihli genel kurul kararıyla getirildiği ve derneğin feshedildiği 28/11/2015 tarihine kadar bu görevi yürüttüğü, sanığın dernek üyeliğinin Çanakkale İl Dernekler Müdürlüğü'nün 23/08/2017 tarihli ve 8658 sayılı yazısı ve eklerinde yer alan belgelerle de teyit edildiği, ilgili yazı ve eklerine göre SEVGİDER'e 12/07/2014 tarihli genel kurul toplantısı ile organ seçimi yapıldığı,
....
Her ne kadar sanığın sabit görülen eylemlerinin bir kısmı tek başına örgüt üyeliği suçunun sübutu açısından yeterli delil sayılmasa da yukarıda açıklandığı üzere, sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Çanakkale Kadın Yapılanması içinde Ev Annesi olarak faaliyet yürütmesi, bilinçli bir şekilde örgütsel eylemlerini 2014 yılından itibaren artırarak devam ettirmesi, Zaman Gazetesi abonesi olması, Çanakkale İlinde 15 Aralık 2014 tarihinde düzenlenen Zaman Gazetesi protesto eylemine katılması, örgüte müzahir sivil toplum kuruluşlarından olan Çanakkale'de mukim Sevgi Kadınlar Kültür ve İletişim Derneği'nin (SEVGİDER) yönetim kurulu başkan yardımcısı olması, bu göreve 12/07/2014 tarihli genel kurul kararıyla getirilmesi ve derneğin feshedildiği 28/11/2015 tarihine kadar bu görevi yürütmesi, örgüt faaliyeti kapsamında aralarında dosyamız sanıklarından[S.S.] (Ev Annesi), [Ş.İ.] (İl Yardımcısı) ile mahkememizde örgüt üyeliği suçundan farklı dosyalardan yargılaması yapılan[...] bulunduğu kişilerle 25/06/2012-08/07/2012 tarihleri arasında umre gezisine gitmesi, örgütün finans kurumlarından olan Bank Asya nezdinde bulunan hesabını 17-25 Aralık 2013 tarihinden sonra aktif şekilde kullanarak 15/01/2014 tarihinde medyaya da yansıyan örgüt elebaşı Fethullah Gülen'in 25/12/2013 tarihinde verdiği Bank Asya'ya para yatırılmasına ilişkin talimatından sonra 19/09/2014 tarihinde 17.050 TL yatırarak aynı tarihte 17.050 TL karşılığı 7.627,61 USD tutarında döviz aldığı ve 7.627,61 USD tutarlı katılma hesabı açtırdığı, 06/02/2015 tarihinde 700.00 TL tutarlı katılma hesabı açtırdığı, katılım hesapları açtırmak suretiyle örgüt elebaşının talimatına göre hareket ederek örgüte maddi yardımda bulunması, Zaman Gazetesi eylemine katılmak, SEVGİDER derneğinin örgüt menfaat ve ideolojisi yönünde icra ettiği siyasilerle görüşme, kermes, yardım faaliyetlerinde yer almak, umre gezisine gitmek şeklindeki eylemlerini FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Çanakkale Kadın Yapılanması içinde görevleri bulunan dosyamızın diğer bir kısım sanığı ile birlikte fikir ve eylem birliği içinde gerçekleştirmesi, dernek faaliyeti kisvesi altında örgüte sempatizan kazandırmak, örgüt evlerinde kalan öğrencilere burs temin etmek amacıyla kermesler düzenlemek, örgüt evlerinin ihtiyaçlarını gidermek hususları bir bütün halinde değerlendirildiğinde sanığın faaliyetlerinin Yargıtayın yerleşik içtihatlarında belirtilen süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk unsurlarını taşıdığı, sanığın örgütün amaçları doğrultusunda hareket ettiği ve örgüt hiyerarşisine dahil olduğu anlaşılmakla, bu suretle sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği kanaati hasıl olmuştur. "
15. Mahkeme bu tespit ve değerlendirmelerin ardından başvurucu hakkında elde edilen delillere değinmiş ve başvurucunun 2014 yılından sonraki Bank Asya hesap hareketlerine, Zaman Gazetesi için yapılan protesto eylemine katılmasına, SEVGİDER'in örgüt menfaat ve ideolojisi yönünde icra ettiği siyasilerle görüşme, kermes, yardım faaliyetlerinde yer almasına, silahlı terör örgütü üyeliği suçundan farklı dosyalardan yargılaması yapılan kişilerle umre gezisine gitmesine ve başvurucu hakkında beyanda bulunan Gizli tanık Mercek'in ve aynı dosyada sanık olan E.A.nın cemaat yapılanmasının ev annesi sistemine ilişkin ifadelerine yer vermiştir.
16. Başvurucu müdafii bu karara karşı, başvurucunun Bank Asya hesap hareketlerinin mutat bankacılık faaliyetleri olduğunu, yargılama sırasında Gizli tanık Mercek'in Mahkeme huzurunda çelişkili beyanlarda bulunması nedeniyle önceki ifadelerinin hükme esas alınamaması gerektiğini ve etkin pişmanlıktan yararlanan diğer sanıkların beyanının hükme esas alınmaması gerektiğini ileri sürerek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 2/5/2019 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
17. Başvurucu ve müdafii, istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürülen itirazlarını yineleyerek Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Temyiz talebi, Yargıtayca 3/6/2021 tarihinde reddedilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararı onanmıştır.
18. Başvurucu müdafii nihai kararı 8/11/2021 tarihinde öğrenmiştir. Başvuru 1/12/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasının gerekmesi nedeniyle kabul edilebilirlik hususu karara bağlanmadan başvurunun Bölüme gönderilmesine karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
19. Başvurucu, işlendiği iddia edilen tarihte suç olarak düzenlenmeyen eylemlere dayalı olarak cezalandırılması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ile suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının göz önüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
21. Başvurucunun iddiaları suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında incelenmiştir.
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
23. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi hukuk devletinin kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesinin genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlamı ve önemi olup bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte; buna ek olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili bir şekilde uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş. [1. B.], B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 32; Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, § 104; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 60; Hasan Sarıcı [GK], B. No: 2018/37695, 9/10/2024, § 46).
24. Anayasa’nın 38. maddesine koşut olarak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinde de düzenlenen ilke, yasaklanan eylemlerin ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesini, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olmasını gerektirmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmıştır (Fikriye Aytin ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 51; AYM, E.2010/69, K.2011/116, 7/7/2011; AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 13; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 61; Hasan Sarıcı, § 47).
25. Ceza verme yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu kapsamda yargı organlarınca yapılacak yorumun ceza normlarının özüyle çelişmemesi ve öngörülebilir olması gerekir. Yargı organları, terör suçları da dâhil olmak üzere tüm suçlar bakımından suça veya cezaya ilişkin olguları değerlendirirken, özellikle fiillerin bir suça karşılık gelip gelmediğini belirlerken suçta ve cezada kanunilik ilkesini anlamsız kılacak şekilde öngörülemez bir yaklaşımda bulunmamalıdır (Mehmet Emin Karamehmet ve diğerleri [2. B.], B. No: 2017/4902, 28/1/2020, § 47; Adnan Şen, § 107; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62; Hasan Sarıcı, § 48). Bu kapsamda somut olayda değerlendirilmesi gereken, terör örgütüne üye olma suçunun kapsamının öngörülemez şekilde sanığın aleyhine olarak genişletici bir yoruma tabi tutulup tutulmadığıdır (Ahmet Aslan [1. B.], B. No: 2021/23949, 6/10/2022, § 68; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62; Hasan Sarıcı, § 48). Bu nedenle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin denetlenmesinde normun mevcut deliller çerçevesinde somut olaya uygulanış biçiminin yasal düzenlemeyle bağdaşmaz ve öngörülemez bir sonuca yol açıp açmadığı incelenmelidir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62; Hasan Sarıcı, § 48).
26. Başvuruya konu mahkûmiyet hükmünün kanuni dayanağı 5237 sayılı Kanun'un 314. maddesidir. Yargı mercilerine göre bir suç örgütü, baştan itibaren suç işlemek üzere kurulmuş yasa dışı bir yapı olabileceği gibi yasal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan suç örgütüne hatta terör örgütüne dönüşmesi de mümkündür (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/9/2017 tarihli ve E.2017/16.MD-956, K.2017/370 sayılı kararı).
27. Bir kişinin yasa dışı örgüt üyeliği suçundan cezalandırılabilmesi için henüz bir suç işlemiş olması gerekmez. Örgüt üyeliği başlı başına cezalandırılan bir suçtur. Bu itibarla örgüt üyesinin faaliyetinin mutlaka örgüt tarafından gerçekleştirilen suçlara katılma şeklinde olması da gerekmez. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal [GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 60-61).
28. Bir oluşumun terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının suçun unsurlarından biri olmadığının altını önemle çizmek gerekir. Örgütün niteliklerinin mahkemece belirlenmesi bir tespit kararıdır (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 14; Hasan Sarıcı, § 32). Aksinin kabulü, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan terör örgütlerinin eylemlerinin unsur yokluğu nedeniyle cezalandırılamaması sonucunu doğurur. Yukarıda alıntılanan Yargıtay içtihatlarının da gösterdiği gibi bir oluşumun terör örgütü olarak tespitine dair kesinleşmiş yargı kararının bu suç özelinde en önemli fonksiyonu, terör örgütüne hukuki varlık kazandırması ve bu bağlamda yapının bir terör örgütü olduğunu bilinebilecek hâle getirmesidir. Dolayısıyla henüz terör örgütü olduğuna dair yargı kararlarının bulunmadığı, dolayısıyla herkesçe bir terör örgütü olarak bilinebilir hâle gelmediği sırada bir örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı olan kişilerin kasıtlarının ortaya konulması hayati önemdedir (Ahmet Aslan, §§ 50-51; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 50; Hasan Sarıcı, § 32).
29. O hâlde bir kimsenin FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılabilmesi için örgütün niteliğini ve amaçlarını bildiği, örgütün bir parçası olmayı istediği ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağladığının gösterilmesi gerekir. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Yargıtay terör örgütüne üye olma veya yardım etme suçlarının doğrudan kasıt ve özel saikle işlenebilen suçlar olduğu da gözetildiğinde FETÖ/PDY'nin gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığını, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiğini, üst düzey hükûmet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda paralel yapı veya terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığını, Millî Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin nitelik, içerik ve mahiyeti itibarıyla terör örgütünün amacına hizmet ettiği ve sanıklarca da bunun bilindiği somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceğini, kişilerin hukuki durumlarının kusurluluk ve hata bağlamında değerlendirilmesinde zaruret bulunduğunu ifade etmiştir. Başka bir deyişle Yargıtay bir kişinin söz konusu örgüte üye olma suçundan cezalandırılması için sempati ve iltisak boyutunu aşarak terör örgütü niteliğini ve amaçlarını bilerek örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli delillere dayanılmasını şart koşmaktadır (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-19, 51; Hasan Sarıcı, § 33).
30. Bu sebeple Yargıtay FETÖ/PDY davalarında da örgüte sadece sempati duymayı ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemleri terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet için yeterli görmemektedir. Yargıtaya göre FETÖ/PDY üyesinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, terör örgütünün bir parçası olmayı istemesi, örgüte katılma iradesinin devamlılık arz etmesi, saikinin suç işlemek olması şartı aranmalıdır (Yargıtay kararı için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, § 13).
31. Yukarıdaki değerlendirmelerden hareket eden ve FETÖ/PDY'nin güvenlik güçlerince önemli ölçüde çözümlenen hiyerarşik yapılanmasını gözeten Yargıtay; üst düzeyde bulunan örgüt mensuplarının katıldığı örgütün niteliklerini, amaç ve yöntemlerini bildiğinin, suç işlemek saiki ile hareket ettiğinin, ayrıca örgüte katılma iradesinin devamlılık arz ettiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Yargıtay, FETÖ/PDY'nin oldukça uzun süre yasal zeminde faaliyet göstermesi ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle özellikle sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarıyla irtibatlı olduğu tespit edilen kişilerin örgütün nihai amacını bildiğinin ortaya konması gerektiğini kabul etmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-13, 19; Hasan Sarıcı, § 35; ayrıca bkz. Adnan Şen, § 114; İlhami Aksu [2. B.], B. No: 2018/36918, 15/6/2022, § 21).
32. Yargı makamlarının değerlendirmelerinden çıkan sonuca göre FETÖ/PDY'nin daha alt katlarıyla irtibatlı olduğu tespit edilen kişilerin -örgütün nihai amacını bildikleri ortaya konmadığı müddetçe- örgüte bir ahlak ve eğitim hareketi, gönüllüler hareketi, dinî bir cemaat olduğu zannı ile sempati duydukları, örgütle irtibat ve iltisaklı oldukları kabul edilmektedir. Terör örgütüne üye olma suçuna bağlanan ağır cezai yaptırımlar gözetildiğinde -örgütün nihai amacının herkesçe bilindiğinin kabul edilebileceği kesin bir tarih vermek yoluna gidilmemiş olmakla birlikte- örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 11) önce yasal zeminde faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüne bağlı olduğu düşüncesi ile hareket ederek hataya düşenler ile FETÖ/PDY'nin amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının birbirlerinden dikkatli şekilde ayrılması yoluna gidilmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 54; Hasan Sarıcı, § 36).
33. Öte yandan vurgulamak gerekir ki bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucular hakkında isnat edilen terör örgütü üyesi olma suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza muhakemesi hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
34. Somut olayda başvurucu hakkındaki gerekçeli karar içeriği gözönüne alındığında Mahkemece temel olarak başvurucunun FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Çanakkale Kadın Yapılanması içinde ev annesi olarak faaliyet yürütmesine, Zaman Gazetesi abonesi olmasına, 2014 yılından sonraki Bank Asya hesap hareketlerine, Zaman Gazetesi için yapılan protesto eylemine katılmasına, SEVGİDER yönetim kurulu başkan yardımcılığı görevini 2015 yılına kadar sürdürmesine, silahlı terör örgütü üyeliği suçundan farklı dosyalardan yargılaması yapılan kişilerle umre gezisine gitmesine ve çocuklarının FETÖ/PDY iltisaklı olan okullarda okutmasına yer verilmiştir.
35. Mahkeme, terör örgütü üyeliği suçuna ilişkin mahkûmiyet gerekçesinde başvurucunun Zaman Gazetesi aboneliği olmasını dikkate almıştır. Anayasa Mahkemesi Metin Birdal kararında, temel hak ve özgürlükler kapsamında kalan birtakım eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmesini incelemiştir (Metin Birdal, §§ 60-72). Anayasa Mahkemesine göre yargı mercilerince başvurucunun terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduğunu gösteren deliller birlikte incelenmeli; temel haklar kapsamında kalan her bir delil terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer şartları dikkate alınarak değerlendirilmelidir (Metin Birdal, § 72). Mahkemece değerlendirmeye alınan gazete aboneliği delili de bu ilkeler çerçevesinde incelenmelidir. Nitekim Yargıtay birçok kararında Zaman Gazetesi aboneliğinin terör örgütü üyeliği suçu yönünden delil ya da örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştir (Zaman Gazetesi aboneliğinin terör örgütü üyeliği suçu yönünden delil ya da örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceğine ilişkin Yargıtay kararları için bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 26/9/2023 tarihli ve E.2021/19352, K.2023/6277 sayılı; 11/7/2023 tarihli ve E.2022/35615, K.2023/5156 sayılı; 21/6/2023 tarihli ve E.2021/18634, K.2023/4539 sayılı kararları ile (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/6/2021 tarihli ve E.2019/7999, K.2021/4462 sayılı; 28/6/2021, 30/6/2021 tarihli ve E.2020/7443, K.2021/4348 sayılı kararları). Buna karşılık somut olayda Mahkemece sadece başvurucunun Zaman Gazetesine abone olmasına değinilmekle yetinilmiş, söz konusu delil hakkında -Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan kararlarında belirtilen ilkeler çerçevesinde- herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
36. Mahkemece, başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasında çocuklarını FETÖ/PDY ile iltisaklı olan okullarda okutması da delil olarak kullanılmıştır. Yargıtay, bu tür eylemlerin örgütsel alanda olduğunun kabul edilmesi için örgütsel özellik taşıdığının belirlenmesini beklemektedir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 20). Başvuruya konu olayda ise mahkemelerce iltisaklı okullarda çocuk okutmanın örgütsel özellik taşıyıp taşımadığı konusunda bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmüştür. Nitekim Anayasa Mahkemesi, İhsan Yalçın (B. No: 2017/8171, 9/1/2020) kararında, FETÖ/PDY ile bağlantılı bir okulda bir süre öğrenim gördüğü belirtilen başvurucu yönünden yaptığı değerlendirmede, örgütsel bir ilişki çerçevesinde gerçekleştirildiğine dair olgular ortaya konulmadan salt bu nitelikteki bir okula gitmenin kuvvetli suç belirtisi olarak kabulünü mümkün görmemiştir. Kararda, FETÖ/PDY ile bağlantılı okul veya dershanelerde öğrenim görmenin ancak bunun örgüte yardım etme, finansal destek sağlama ya da örgütsel eğitimden yararlanma gibi örgütsel gayelerle gerçekleşmesi hâlinde örgütsel bir davranış olarak değerlendirilebileceğine vurgu yapılmıştır (İhsan Yalçın, § 49). Anayasa Mahkemesi, Ş.B. (B. No: 2017/30993, 1/7/2020, § 38) kararında da aynı yönde değerlendirmelerde bulunmuştur. Anılan kararlardaki değerlendirmelerle benzer şekilde Recep Baş (B. No: 2017/22400, 18/11/2020) kararında da aynı yöndeki Yargıtay kararlarına atıf yapılarak (ilgili kararlar için bkz. §§ 54-56) başvurucunun çocuğunu örgütsel bir amaçla FETÖ/PDY ile bağlantılı bir okula gönderdiği yönünde herhangi bir olgunun bulunmaması sebebiyle anılan hususun kuvvetli suç belirtisi olarak kabul edilmemesi gerektiği sonucuna varılmıştır (Recep Baş, § 48).
37. İlk derece mahkemesinin başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinde dikkate aldığı diğer bir delil de başvurucunun FETÖ/PDY'ye müzahir derneğe yönetici olmasıdır. Yargıtay, FETÖ/PDY'ye üyelik suçundan mahkûmiyetlere dair birçok kararında yasal olarak kurulmuş sendika veya derneklerin yönetim ve denetim kurullarında yer almaları delilini değerlendirmiştir. Bu değerlendirmeye göre FETÖ/PDY'yle iltisaklı sendika, dernek ve diğer yasal örgütleri kurmaları, bunlara üye olmaları veya yönetim ve denetim kurullarında yer almaları tek başına kişilerin örgütün nihai amacını bildiğini, iltisak boyutunu aşarak örgütle organik bir bağ kurup hiyerarşisine dâhil olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemez. Yargıtaya göre FETÖ/PDY'ye müzahir olduğu tespit edilen derneğe üye olması ancak kişinin terör örgütü hiyerarşisine dâhil olup süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetleri tespit edildiği takdirde mahkûmiyet kararı için yeterli kabul edilebilir (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 17, 18, 57).
38. Yargıtayın terör örgütüne müzahir sendika veya derneklere üyeliğin delil olarak kullanılarak bir kimsenin terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması için terör örgütü hiyerarşisi içinde gerçekleştirdiği örgütsel faaliyetlerin varlığı şartını araması sendika hakkının ve örgütlenme özgürlüğünün demokratik toplumdaki önemi nedeniyledir (dernek hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün önem ve kapsamına ilişkin olarak bkz. Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, §§ 41-44;sendikal özgürlük kavramı ve sendika hakkının kapsamına ilişkin bkz. Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 68; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 58). Eldeki dosyada başvurucunun dernek yöneticisi olması cezalandırılmasında delil olarak kullanılmıştır. Bununla beraber kişiler kendi istedikleri şekilde dernek kurmakta veya bir derneğe üye olmakta özgürdür. Anayasa'nın 33. maddesinde, herkesin önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahip olduğu gibi hiç kimsenin bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamayacağı da ifade edilmiştir (Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 58).
39. Başvurucunun Zaman Gazetesi yazarlarının gözaltına alınmalarına ilişkin protesto eylemlerine katılmasının mahkûmiyetinde delil olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılması, bireysel başvuru kapsamındaki çeşitli hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etki doğurabilir. Bu durum Anayasa Mahkemesinin ilgi alanındadır. Anayasa Mahkemesi Ramazan Düğer ve Diğerleri (B. No: 2018/31211, 2/10/2024, § 90) kararında bir gazetenin yöneticilerinin gözaltına alınmasını protesto etmek amacıyla bir araya gelen başvurucu ve diğer katılımcılar hakkında uygulanan hürriyeti bağlayıcı cezaların zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulamadığından toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır (toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bağlamında bkz. Metin Birdal § 48; örgütlenme özgürlüğü bağlamında bkz. Hakan Yılmazöz [1. B.], B. No: 2017/37725, 3/6/2020, § 25; Tuncay Yıldız ve diğerleri [2. B.], B. No: 2014/12717, 8/1/2020, § 31; din ve vicdan özgürlüğü bağlamında bkz. Mehmet Bozhan [2. B.], B. No: 2014/2797, 23/10/2019, § 51; toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile birlikte ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Uğur Ahmet Yaşar [2. B.], B. No: 2014/11842, 2/6/2020, § 33; Candar Şafak Dönmez [GK], B. No: 2015/15672, 5/11/2020, § 78).
40. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, somut olaya benzer başvurularda çözümlenmesi gereken öncelikli meseleyi, başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçunda delil olarak kabul edilen fiilleri işlediği sırada cezai yönden bir sorumluluk altına sokulabileceğini makul olarak öngörebilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesi şeklinde kabul etmiştir. Hiç şüphesiz başvurucunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılan fiilleri işlediği sırada irtibat ve iltisaklı olduğu örgütün terör niteliğini ve amaçlarını bildiği, örgütün bir parçası olmayı istediği, örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağladığı ortaya konulduğu takdirde söz konusu fiillerden dolayı cezai yönden bir sorumluluk altına sokulabileceğini öngördüğü kabul edilecektir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 40). Buna karşılık somut olayda Mahkemece söz konusu delil hakkında -Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan kararlarında belirtilen ilkeler çerçevesinde- herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
41. Yargıtay uygulamasına göre kişilerin örgütle iltisaklı Bank Asya'ya örgüt liderinin talimatıyla ve terör örgütüne yardım etme kastıyla destek amaçlı para yatırdıklarına ilişkin kesin ve inandırıcı delil bulunmaması durumunda, mevcut şüphe sanık lehine değerlendirilmektedir [birçok karar arasından bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 25/11/2024 tarihli ve E.2022/24737, K.2024/15026; 12/12/2024 tarihli ve E.2022/30656, K.2024/18046 ile 23/12/2024 tarihli ve E.2022/34231, K.2024/19255 sayılı kararları].
42. Mahkemenin başvurucunun eylemlerinden bir diğerini de FETÖ/PDY Çanakkale Kadın Yapılanması içinde ev annesi olarak faaliyet yürütmesine dayandırdığı görülmüştür. Başvurucunun ev annesi olduğu yönünde beyanda bulunan gizli tanığın beyanında başvurucunun eylemine ilişkin zaman yönünden bir açıklamada bulunulmadığı görülmüştür.
43. Yargıtay içtihadı uyarınca ev anneliği, yurtta barınan öğrencileri farklı bir ortam görmeleri amacıyla evine götüren, bu öğrencilere evinde yemek veren şahıslara verilen isim olarak tanımlanmıştır. İlgili kararlarda Bylock ve Bank Asya delili olmaksızın ev anneliğinin tek başına, sanığın örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katıldığını ve süreklilik, yoğunluk, çeşitlilik arzeden faaliyetlerde bulunduğunu kesin olarak kanıtlamayacağına değinilmiştir (bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 23/2/2022 tarihli ve E.2021/6638, K.2022/869 sayılı kararı). Yine Yargıtay terör örgütüne üye olma suçuna konu bir olayda ilk derece mahkemesince verilen beraat kararını, sanığın anılan terör örgütünün Tokat kadın mütevelli heyetinde yer aldığı, mütevelli istişare ve örgütün sohbet adı altındaki örgütsel toplantılarına 2016 yılı Haziran ayına kadar düzenli olarak katıldığı, örgüt içinde ev annesi olarak faaliyet yürüttüğü, sanığın ikrarına göre Tokat Adalet Sarayı önünde Aktif-Sen organizesinde düzenlenen protesto nitelikli basın açıklamasına katıldığı, burs ve kurban parası adı altında örgüte yardımda bulunduğu, örgütün yayın organlarına yeni abone teminine çalıştığına değinilerek temyiz edilmesine karşın onamıştır (bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 15/1/2024 tarihli ve E.2023/5826, K.2024/448 sayılı kararı).
44. Öncelikle Mahkemece mahkûmiyet kararında dikkate alınan eylemlerin yer, zaman, bağlam ya da kişinin bu eylemlerdeki rolü gibi kriterlerin hiçbiri yönünden değerlendirilmediği, sadece söz konusu olguları sıralayarak sonuca varıldığı anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle Mahkemenin gerekçesi, ilgili delillere dayalı olarak olguların makul seviyede bir analizine dayandırılmamıştır. Mahkemece başvurucunun Gizli tanık Mercek'in ve tanık E.A.nın ev anneliğine ilişkin genel beyanlarından varsayıma dayalı bir kabulden hareketle, başvurucunun dernek faaliyeti kisvesi altında örgüte sempatizan kazandırmak, örgüt evlerinde kalan öğrencilere burs temin etmek amacıyla kermesler düzenlemek, örgüt evlerinin ihtiyaçlarını gidermek şeklindeki eylemleri ile FETÖ/PDY ile örgütsel ilişki kurduğuna dair sonuca ulaştığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle Mahkemece, başvurucunun bir terör örgütüne üye olma bilinciyle hareket ettiği hususu somut olayın koşullarında ortaya konulmakta başarılı olunamamıştır. Başka bir ifadeyle ilk derece mahkemesi, başvurucunun mahkûmiyetine esas aldığı fiillerin suç oluşturan ya da örgütsel faaliyetler bağlamında gerçekleştirilen fiiller olduğunu, bu fiilleri işlediği sırada başvurucunun söz konusu yapının bir terör örgütü niteliğinden haberdar olduğunun kabul edilmesi gerektiğini ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya koyamamıştır.
45. Böylelikle başvurucunun terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetinde delil olarak kullanılan fiillerinin kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını makul olarak öngördüğü gösterilememiştir. Sonuç olarak başvurucunun bu şekilde terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi, anılan suçun başvurucunun aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması ile mümkün olmuştur. Ortaya çıkan bu sonuç Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşmamaktadır.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyeti nedeniyle Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
47. Başvurucu ayrıca toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının, örgütlenme özgürlüğünün, din ve vicdan özgürlüğünün, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin, tanık sorgulama hakkının, hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini belirterek adil yargılanma hakkı ve bir kısım diğer haklarının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi somut olaya benzer başvurularda çözümlenmesi gereken öncelikli meseleyi, başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçunda delil olarak kabul edilen fiilleri işlediği sırada cezai yönden bir sorumluluk altına sokulabileceğini makul olarak öngörebilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesi şeklinde kabul etmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 40). Bu kapsamda başvuruda suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığından kararda yapılan tespitler, varılan sonuç ve uygun görülen giderime göre diğer şikâyetler hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir incelenme yapılmasına gerek bulunmadığına karar vermek gerekir.
III. GİDERİM
48. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
49. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
50. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
51. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucunun diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Çanakkale 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/75, K.2018/185 sayılı karar) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 16/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.