TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULLAH ÖZGÜN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2021/58912)
|
|
Karar Tarihi: 6/6/2024
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Yüksel GÜNARSLAN
|
Başvurucu
|
:
|
Abdullah ÖZGÜN
|
I. BAŞVURUNUN
ÖZETİ
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
2. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık)
başvurucu hakkında 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte
örgüt adına suç işleme ve terör örgütü propagandası yapma suçlarından 13/8/2015
tarihli iddianame düzenlenmiştir.
3. İddianamede başvurucu ile birlikte bazı şüphelilerin
Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C) silahlı terör örgütünün çağrısı
üzerine yasa dışı eylem yaptıkları, örgüt lehine pankart taşıdıkları ve slogan
attıkları iddia edilmiştir.
4. İddianamenin kabulü sonrasında yargılama İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) E.2015/315 sayılı dosya üzerinden görülmeye
başlanmıştır.
5. Başsavcılık tarafından başvurucu hakkında DHKP-C
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 4/3/2016 tarihinde yeni bir iddianame
düzenlenmiştir.
6. Söz konusu iddianamede gizli tanık Y.A.nın başvurucu
hakkındaki ifadesine yer verilmiştir. Gizli tanık ifadesinde; başvurucunun uzun
yıllardır örgütün Silahlı Propaganda Birlikleri (SPB) biriminde yer aldığını,
Ankara'da eylem hazırlığı içinde iken yakalandığını, ceza infaz kurumundan
çıktıktan sonra İstanbul'a geldiğini, SPB ekiplerinin oluşması amacıyla örgüt
mensuplarını tespit ettiğini ve bunlara Gazi Mahallesi'nde eğitim verdiğini
beyan etmiştir. İddianamede, SPB'nin örgütün silahlı kanadı olduğu
belirtilmiştir.
7. İddianamenin kabulü sonrasında yargılama İstanbul 14.
Ağır Ceza Mahkemesince (E.2016/90) görülmeye başlanmıştır.
8. Başvurucu, Başsavcılık tarafından DHKP-C silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan yürütülen farklı bir soruşturma kapsamında 19/9/2017
tarihinde gözaltına alınmıştır.
9. Başsavcılık 28/9/2017 tarihinde başvurucuyu anılan
suçtan tutuklanması istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir.
10. İstanbul 13. Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucunun
örgütün yurt dışı merkez komitesiyle yazışma yapan mensuplarından olduğuna dair
tanık ve gizli tanık ifadeleri bulunmasına istinaden başvurucu hakkında
tutuklama kararı vermiştir.
11. Başsavcılık tarafından düzenlenen 8/5/2018 tarihli
iddianameyle başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
cezalandırılması talep edilmiştir. Söz konusu iddianamede başvurucu hakkında;
i. Örgütün yurt dışı merkez komitesiyle yazışma yapan
üyelerinden olduğuna dair tanık B.E.nin 28/8/2017 tarihli ifadesine,
ii. Örgütün mahallî alan sorumlusu ve Gençlik Federasyonu
2016 yılı sorumlusu olduğuna dair gizli tanık Güneş'in 13/9/2017 tarihli
ifadesine,
iii. Örgütün Şişli bölgesi mahallî alan sorumlusu
olduğuna ve mahallî alan sorumlularının katılımıyla düzenli olarak
gerçekleştirilen toplantılara katıldığına dair gizli tanık D.A.nın 25/4/2016
tarihli ifadesine,
iv. Örgütün Şişli ve Alibeyköy mahallî alan yapılanmaları
içinde sorumlu düzeyde faaliyet yürüttüğüne, SPB'de yer aldığına, Ankara'da
eylem hazırlığında iken yakalandığına, örgütün yurt dışı yapılanması ile
yazışma yapan şahıslardan olduğuna ve sansasyonel eylem yapabilecek şahıslardan
olup silah eğitimi almış olduğuna dair gizli tanık S.G.nin 16/1/2018 tarihli
ifadesine,
v. 2009-2010 yılları arasında düzenlenen bazı protesto
gösterilerine sorumlu olarak katıldığına dair tanık C.K.nın 5/4/2018 tarihli
ifadesine delil olarak yer verilmiştir.
12. İddianamenin kabulü sonrasında yargılama İstanbul 29.
Ağır Ceza Mahkemesince (E.2018/116) görülmeye başlanmıştır.
13. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi 21/9/2018 tarihinde
resen yaptığı incelemenin sonucunda, başvurucu hakkındaki dosyanın tefriki ile
başvurucunun çeşitli suçlardan daha önce yargılamasına devam edilen İstanbul
14. Ağır Ceza Mahkemesindeki E.2016/90 sayılı dosyasıyla hukuki ve fiilî
irtibat nedeniyle birleştirilmesine karar vermiştir.
14. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince 10/5/2019
tarihinde başvurucu yönünden dosya tefrik edilerek E.2019/106 sayılı dosya
üzerinden 20/5/2019 tarihli kararla davanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin
E.2015/315 sayılı dosyasıyla birleştirilmesine ve başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına karar verilmiştir.
15. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince 16/10/2019
tarihli duruşmada başvurucu yönünden dosya tefrik edilmiş ve aynı Mahkemenin
E.2019/506 sayılı dosyası üzerinden verilen 25/12/2019 tarihli kararla davanın
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/173 sayılı dosyasıyla birleştirilmesine
ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
16. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi 20/1/2020 tarihinde
birleştirme kararı öncesinde kendilerinden muvafakat alınmadığını belirterek
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen birleştirme kararının kaldırılması
talebiyle, oluşan birleştirme uyuşmazlığının giderilmesi ve yargı yerinin
belirlenmesi için dosyayı Yargıtay 5. Ceza Dairesine göndermiştir.
17. Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından 3/3/2020
tarihinde davaların birlikte yürütülmesinde yarar görülmediğinden davaların
ayrı ayrı yürütülmesine ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2015/506
sayılı dosyası üzerinden verdiği birleştirme kararının kaldırılmasına karar
verilmiştir.
18. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince E.2020/226 sayılı
dosyada, başvurucu ve müdafiinin hazır olduğu 3/12/2020 tarihli duruşmada
"savunmasının alınmış oluşu, dosya kapsamı, mevcut delil durumu,
tutuklukta geçen süre dikkate alınarak, sanığın mağduriyetine sebebiyet
vermemek" gerekçesiyle hakkında konutu terk etmemek şeklinde adli
kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle başvurucunun tahliyesine karar
verilmiştir.
19. Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hakkında
yakalama kararı bulunan K.K., 18/9/2021 tarihinde yakalanmasının ardından etkin
pişmanlık kapsamında ayrıntılı beyanlarda bulunmuş ve örgütsel faaliyetlere
katıldığını ileri sürdüğü 245 kişiyi teşhis etmiştir. Tanık K.K. bu kapsamda
başvurucuyu da fotoğraf üzerinden teşhis etmiştir. İlgili Fotoğraf Teşhis
Tutanağı'nda K.K.nın başvurucu hakkında “Okmeydanı Halk meclisinde çalışma
yaptığını bildiğim, [Ö.Y.den] birlikte gerilla eğitimi aldığım kişidir.”
şeklindeki ifadesine yer verilmiştir.
20. Tanık K.K.nın kollukta alınan ifadesine ilişkin 45
sayfalık tutanağın başvurucuyla ilgili kısmı şöyledir:
“Bu süre de [G.] bana Halkın Hukuk Bürosundan
soyadını bilmediğim Av. [Ö.] abi ve Apo abi (Abdullah ÖZGÜN) ile
buluşmam için Armutludaki [Z.Y.nin] evine gitmemi söyledi. [G.nin]
dediğini yaparak evde [Ö.] ve Apo abi ile buluştum. Orada Avukatların
olarak bildiğim CITREON marka bir araba ile Kemerburgaz ormanına gittik. Burada
Av. [Ö.] abi, Apo abi bana gerilla olma talebimizin olduğunu bildiği
için ve bu konuda bize eğitim vereceğini söyledi. Bize ailemize halka ve
harekete vasiyet yazıları yazacağımızdan dolayı bu konular hakkında düşünmemizi
söyledi. Ayrıca kır yaşamı hakkında, eski gerilla deneyimlerini çalıştığını ve
bu konuda bilgi vereceğini söyleyerek eğitim verdi. Bundan sonra kır gerillası
olacakların, kırsala çekilmeden önce şehirde en az bir silahlı eylem yapması
gerektiğini söyledi. Gerilladayken kuryelerle nasıl bağlantı kuracağımızı,
bölgelere kod adı vererek bahsedeceğimizi, depoların yerlerini yine aynı
şekilde kod isimlerle bileceğimizi, köylere girerken sivil kıyafetlerle girerek
ve silahlarımızı saklayarak gireceğimizi söyledi. Uzunca bir süre kır da eylem
yapmadan önce bölgede kurumsallaşmamız gerektiğini bu yüzden daha sonra
gideceğimiz bölge bize söylendiğinde o bölge hakkında coğrafi, ekonomik,
kültürel, siyasi ve iktisadi araştırmalar yapmamızı söyledi. Bu görüşmeler
benzer içeriklerle birkaç defa gerçekleşti. ... Okmeydanı’nda; [B.T.]
asıl sorumlu olmakla birlikte [M.A.] ve [Ö.Y.] isimli kişilerde
[B.T.] olmadığı zaman toplantıları yönetiyorlardı. Ayrıca Abdullah ÖZGÜN ve [M.Y.]
isimli şahısları hatırlıyorum.”
21. Tanık K.K. Başsavcılıkta verdiği ifadesinde ayrıca
başvurucunun Yürüyüş dergisinden tanıdığı kişilerden olduğunu ve bu kişinin
örgüt içinde mutlaka başkaca görevleri bulunduğunu beyan etmiştir.
22. Başvurucu, K.K.nın ifadeleri üzerine başlatılan
soruşturma kapsamında Başsavcılığın talimatı üzerine 15/10/2021 tarihinde
gözaltına alınmıştır. Başvurucu; savcılık ifadesinde özetle K.K.yı
tanımadığını, ifadede isimleri geçen B.T. ve Ö.Y.yi avukat olmaları nedeniyle
tanıdığını, Ö.Y.nin avukat olarak kendisini savunduğunu, 2017 yılı Eylül ayında
tutuklandığını, sonrasında ise gözaltına alındığı tarihe kadar 10 ay boyunca ev
hapsinde tutulduğunu, K.K.nın beyanlarını ve isnat edilen suçu kabul
etmediğini, K.K.nın ileri sürdüğü eğitim faaliyetine ilişkin olarak tarih
belirtmediğini, belki de bu tarihte tutuklu olduğunu ileri sürmüştür.
23. Başsavcılık 21/10/2021 tarihinde başvurucuyu diğer
yedi şüpheliyle birlikte DHKP/C silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
tutuklanması talebiyle sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir.
24. Başvurucu, sulh ceza hâkimliğindeki sorgusunda
savcılık ifadesini tekrarlamıştır. Başvurucu müdafii ise başvurucunun son 10
ayı ev hapsi olmak üzere 2017 yılından beri tutuklu olduğunu, K.K.nın 2017
yılından bu yana başvurucuyu görmesinin mümkün olmadığını, başvurucuya 2017
yılına kadar isnat edilen suçlarla ilgili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin
E.2020/266 sayılı dosyası üzerinden devam eden bir yargılama bulunduğunu,
konuya ilişkin yeniden dava açılması hâlinde mükerrer yargılama olacağını beyan
ederek başvurucunun serbest bırakılmasını talep etmiştir.
25. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik), K.K.nın
anlatımlarına istinaden başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama
kararının ilgili kısmı şöyledir;
"DHKP/C Silahlı Terör Örgütünde
yönetici konumunda bulunduğunu ikrar eden [K.K.nın] etkin pişmanlık hükümleri kapsamında,
örgütün faaliyetleri hakkında ve bu faaliyetlerden yer alan şahıslar hakkında
beyanlarda bulunduğu, birden fazla adreste yer göstermesi suretiyle birçok
otomatik silah, tabanca, bunlara ait mühimmatlar, örgüte ait silahlı eylemler
sonrası kullanılmak üzere konulduğunu beyan ettiği, ormanlık alandaki kazı ile
yaşamsal-tıbbi malzemeler ele geçirilmiş olması, şüpheliler hakkında savaşçı
diye tabir ettiği SPB (Silahlı Propaganda Birliği) üyeleri olduğu, aynı zamanda
her şüpheli bakımından detay vermek suretiyle SPB üyeliğinin yanı sıra eleman
kazandırma veya yardım toplama yahut yayınlarda faaliyet yürütme şeklinde
görevleri bulunduğu, şüphelilerin daha önce gerçekleştirilen eylemlerde
(molotof atma, tünel kazma) rolleri ve gerçekleştirilmesi planlanan
eylemlerdeki rolleri hakkında aleyhe detaylı beyanlarda bulunduğu, şüphelilerin
bir kısmının gerilla eğitimi diye tabir edilen eylem sırasında ve sonrasında
nasıl davranacakları yönünde kendisine eğitim verdiği, sonrasında da kendisinin
bazı şüphelileri bu hususta eğitim verdiği, bu eğitimlerin aynı zamanda molotof
ve bomba yapımı gibi hususları da içerdiği yönündeki beyanları ve şüphelilere
dair ayrı ayrı olacak şekilde teşhisi birlikte değerlendirildiğinde;
şüphelilerin üzerine atılı suçu işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesinin
bulunduğu, atılı suçun vasıf ve mahiyeti ile kanunda öngörülen cezasının alt ve
üst sınırı nedeniyle, kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek olduğu,müsnet suçun
CMK 100/3 maddesiyle düzenlenen katalog suçlardan olması dolayısıyla tutuklama
sebeplerinin mevcut olduğunun varsayılması, bu nedenle bu aşamada adli kontrol
hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı, bu doğrultuda tutuklamanın
ölçülü olduğu kanaatine varılarak CMK'nın 100 ve devamı maddeleri gereğince
şüphelilerin ayrı ayrı TUTUKLANMALARINA, ... [karar verildi.]"
26. Başvurucu, tutuklama kararına 25/10/2021 tarihli
dilekçesi ile itiraz etmiştir. Başvurucunun itirazı İstanbul 1. Sulh Ceza
Hâkimliğince 1/11/2021 tarihinde reddedilmiştir.
27. Başvurucu tutuklama kararına yaptığı itirazın
sonucunun bildirilmediğini beyan ederek 6/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda
(2021/58912) bulunmuştur.
28. Başsavcılığın talebi üzerine İstanbul 2. Sulh Ceza
Hâkimliği tarafından 17/12/2021 tarihinde tutukluluk hâlinin devamına karar
verilmiştir. Başvurucu bu karara 28/12/2021 tarihinde itiraz etmiştir.
29. Başvurucu tutukluluk hâlinin devamı kararına yaptığı
itirazın sonucunun bildirilmediğini beyan ederek 7/3/2022 tarihinde ikinci defa
bireysel başvuruda (2022/31685) bulunmuştur.
30. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma
kapsamında başvurucu yönünden tefrik kararı verilmiş ve silahlı terör örgütüne
üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle hakkında iddianame düzenlenmiştir.
26/3/2022 tarihli iddianamede tanıklar K.K., M.N.D. ve O.K.nın başvurucu
hakkındaki ifadelerine yer verilmiştir. Buna göre;
i. Tanık K.K. başvurucu ile 1/3/2017-28/9/2017 tarihleri
arasında birlikte gerilla eğitimi aldığını, başvurucunun örgütün yayın
organlarından olan Yürüyüş dergisi ve Okmeydanı Halk Meclisinde faaliyet
gösterdiğini,
ii. Tanık M.N.D. başvurucunun örgütün SPB'sinde faaliyet
gösterdiğini bildiğini, Ankara'da SPB adına eylem yapacağı sırada gözaltına
alındığını bizzat kendisinden duyduğunu,
iii. Tanık O.K., 28/9/2017-3/12/2020 tarihleri arasında
İzmir 4. No.lu T Tipi Ceza İnfaz Kurumunda bulunan başvurucunun kendisine
örgütün Ege Bölgesi sorumlusu olduğunu ve bu kapsamda faaliyetlerde bulunduğunu
söylediğini, başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunduğu dönemde avukatlar Y.T.
ve D.Ü. ile ziyaretine gelen V.Ş. aracılığıyla İzmir'deki örgütsel
faaliyetlerine devam ettiğini beyan etmiştir.
31. Söz konusu iddianamede ayrıca başvurucu hakkında daha
önceden yürütülen soruşturmalar kapsamında düzenlenen 13/8/2015, 4/3/2016 ve
8/5/2018 tarihli iddianamelere esas alınan tanık beyanlarına da yer
verilmiştir.
32. İddianamenin kabulü sonrasında yargılama İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesince görülmeye başlanmıştır. Mahkeme, açılan kamu davasının
hukuki ve fiilî irtibat nedeniyle yürütülmekte olan E.2020/266 sayılı dava ile
birleştirilmesine karar vermiştir.
33. Mahkeme, başvurucu ve müdafiinin hazır olduğu
7/9/2022 tarihli duruşmada başvurucunun yurt dışına çıkamamak ve konutu terk
etmemek şeklinde adli kontrol tedbirleri uygulanmak suretiyle tahliyesine karar
vermiştir. Yargılamanın devamında Mahkeme 29/3/2023 tarihinde konutu terk
etmemek şeklindeki adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına karar vermiştir.
34. Bireysel başvurunun inceleme tarihi itibarıyla
yargılamanın ilk derece mahkemesi önünde devam etmekte olduğu tespit
edilmiştir.
35. Adli yardım talebinin 2022/31685 numaralı başvuru
yönünden kabulüne, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına Komisyon tarafından karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
36. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin 2021/58912 numaralı başvuru yönünden kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Tutuklamanın
Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
37. Başvurucu; hakkında devam eden kovuşturmada tahliye
edildikten sonra konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirine uymasına
rağmen zaman ve mekân belirtilmeyen soyut nitelikteki tanık beyanına istinaden
yeniden tutuklandığını, yargılamanın bu nedenle mükerrer olduğunu bildirmesine
rağmen itirazının reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; anılan
şikâyetle ilgili olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 141. ve 142. maddelerinde öngörülen tazminat yolunun kullanılmadığı,
bu durumda söz konusu iddia bakımından olağan başvuru yolları tüketilmeden
bireysel başvuru yapıldığı ileri sürülmüştür.
39. Bakanlık tarafından anılan iddianın esasına ilişkin
yapılan değerlendirmede ise başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının
bulunduğu, tutuklama kararında atıf yapılan delillerin kuvvetli suç şüphesi
oluşturduğu, başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir
amacının olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğu ifade edilmiştir.
40. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki
olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı
anlaşılan bu bölümdeki iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
42. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının
kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, DHKP/C
silahlı terör örgütünün üyesi olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi
uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
43. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce
tutuklamanın ön şartı olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti
bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
44. Başvurucu hakkındaki tutuklama kararı incelendiğinde
tedbirin dayanağını oluşturan suçlamaların temelinde, başvurucunun örgütün
savaşçı olarak tabir edilen SPB üyelerinden olduğu ve gerilla eğitimi aldığı
yönünde tanık K.K.nın beyanının olduğu görülmektedir (bkz. § 25). Başsavcılık
tarafından düzenlenen 26/3/2022 tarihli iddianamede ayrıca başvurucunun örgütün
SPB'sinde faaliyet gösterdiğine dair tanık M.N.D.nin ifadesi ile başvurucunun
örgütün Ege Bölgesi sorumlusu olduğu yönünde tanık O.K.nın ifadesine de yer
verilmiştir (bkz. § 30).
45. Anayasa Mahkemesi birçok kararında somut olgular
içeren tanık anlatımlarını suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak
kabul etmiştir (Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52, Recep
Uygun, B. No: 2016/76351, 12/6/2018, § 43; İsmail Çıtak, B. No:
2016/78629, 28/11/2019, § 52; Y.G., B. No: 2017/5933, 9/1/2020, § 55; İbrahim
Okur, B. No: 2016/50394, 27/2/2020, § 82; Mustafa Onuk, B. No:
2016/21484, 9/7/2020, §§ 49-52; Yusuf Erdoğan, B. No: 2017/11828,
10/2/2021, § 46).
46. Soruşturma mercilerinin DHKP/C silahlı terör
örgütünün yapılanması ve SPB'nin bu yapılanma içindeki yerine yönelik
tespitleriyle (bkz. §§ 6, 25) birlikte başvurucunun örgütün silahlı kanadında
faaliyet gösteren ve gerilla eğitimi alan kişilerden olduğuna dair tanık
beyanları da gözetildiğinde belirtilen tüm bu hususların tutuklama tedbirinin
uygulanmasında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin
temelsiz ve keyfî olmadığı anlaşılmıştır.
47. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve
kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön şartı yerine gelmiş olan
tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi
gerekir.
48. Somut olayda Hâkimlikçe başvurucunun tutuklanmasına
karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun
niteliğine, suça ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına ve
isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
düzenlenen katalog suçlar arasında yer almasına dayanılmıştır.
49. Tutuklama kararında ayrıca kaçma ve saklanma
şüphesinin bulunduğuna da değinilmiştir. Anılan kararda kaçma şüphesini
uyandıran somut olgularla bağlantı kurulmadan suçun niteliğine atıf yapılmış
ise de bir suçun niteliği veya bu suça ilişkin olarak verilebilecek cezanın
ağırlığı her zaman kaçma tehlikesinin bulunduğunu ortaya koyan bir durum olarak
kabul edilemez. Bir ceza soruşturması veya kovuşturması bağlamında uygulanan
tutuklama tedbirleri bakımından kaçma şüphesinin bulunup bulunmadığının veya
devam edip etmediğinin belirlenmesinde -suçun ya da cezanın niteliğine ilişkin
olanların yanı sıra- şüphelinin veya sanığın durumunun da özellikle dikkate
alınması gerekmektedir. Bu bağlamda şüpheli veya sanığın sabit bir yerleşim
yerinin olup olmadığı, mesleği, mal varlığı, ailesinden veya işinden kaynaklı
bağlantıları, yakalanma şekli, süreç içindeki tavır ve davranışları, başka bir
ülkeye gitmesini veya orada barınmasını kolaylaştıran bazı özel şartların
bulunup bulunmadığı, kişilik özelliklerini ortaya koyan olgular, ahlaki
durumunu gösteren tutum ve eylemleri gibi kişisel (subjektif) unsurlar birlikte
değerlendirilerek bir kanaate ulaşılmalıdır (Eren Erdem, B. No:
2019/9120, 9/6/2020, § 135).
50. Nitekim buna paralel olarak 5271 sayılı Kanun’un 100.
maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde şüpheli veya sanığın kaçması,
saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa bu tutuklama
nedenine dayanılabileceği belirtilmiştir. Yine 5271 sayılı Kanun’un 101.
maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde tutuklama kararında tutuklama
nedenlerinin (kaçma şüphesinin) varlığını gösteren delillerin somut olgularla
gerekçelendirilerek açıkça gösterileceği belirtilmiştir. Ancak tutuklama
kararında kaçma şüphesinin dayanağı somut olgularla ortaya konulmamıştır.
51. Somut olayda başvurucu; soruşturma mercilerine
hakkında aynı suç nedeniyle devam eden bir kamu davası bulunduğunu, bu dava
kapsamında uzun süre tutuklu kaldığını, gözaltına alındığı tarih itibarıyla 10
aydır konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirine uygun olarak
Hatay'daki evinde ikamet ettiğini ve kaçma şüphesinin bulunmadığını
belirtmiştir (bkz. §§ 22, 24). Başvurucunun tutuklanmasına esas alınan
delillerin DHKP/C terör örgütünün silahlı kanadına mensup olduğu ve bu kapsamda
silahlı eğitim aldığı yönündeki tanık beyanları olduğu tutuklama kararından
anlaşılmıştır. Bununla birlikte başvurucu hakkında tutuklama tarihi itibarıyla
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan devam etmekte olan kamu davasına konu
isnatlar arasında da yine başvurucunun örgütün SPB'sine mensup olduğuna dair
gizli tanık beyanları bulunduğu görülmektedir (bkz. §§ 6, 11/iv). Bu yöndeki
delil ve olguları değerlendiren Mahkeme 3/12/2020 tarihinde başvurucunun
tahliyesine karar vermiştir (bkz. § 18). Tutuklama kararına esas alınan
olguların devam etmekte olan ve tahliye kararı verilen kamu davasının
kapsamında da mevcut olduğu görülmektedir.
52. Öte yandan başvurucunun tutuklama tarihinde devam
etmekte olan konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirine uymadığı
yönünde herhangi bir tespit olmadığı gibi soruşturma makamlarınca böyle bir
iddia da ileri sürülmemiştir. Söz konusu tutuklama kararından önce başvurucu
hakkında ağır ceza gerektiren suçlardan birden fazla dava açılmıştır ve
yargısal süreçte birleştirilen bu davalar devam etmektedir. Başvurucunun
cezalandırılma tehdidi altındayken bu süreç içinde kaçma hazırlığının ya da bu
yönde bir eğiliminin olduğuna yönelik herhangi bir açıklamaya tutuklama
kararındayer verilmemiştir. Tüm bu hususlar karşısında başvurucunun kaçma ve
saklanma ihtimalinin yüksek olduğu sonucuna varılmasını haklı çıkaracak
herhangi bir kişisel değerlendirme tutuklama kararında bulunmamaktadır.
Dolayısıyla Hâkimlik tarafından tutuklama tedbirini zorunlu kılan nedenlerin
yeterli bir şekilde ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
53. Varılan bu sonuç karşısında tutuklamanın ölçülü olup
olmadığına ilişkin ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
54. Açıklanan gerekçelerle tutuklamayı zorunlu kılan
nedenler ortaya konulmadan başvurucunun tutuklanmasına karar verilmesi
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin
üçüncü fıkrası yönünden ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal
İddiaları
55. Başvurucunun tahliye talepleri ile tutukluluğa
yönelik itirazlarının karara bağlanmadığı/geç karara bağlandığı, tutukluluk
incelemelerinin yapılmadığına/geç yapıldığına ilişkin iddialarının Cafer
Yıldız (B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40), Ali Efendi Peksak (B.
No: 2017/29428, 17/7/2019, §§ 101-112) kararları doğrultusunda başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle; resen yapılması gereken tutukluluk
incelemelerinin kanuni süresi içinde yapılmadığına ilişkin iddiasının da Firas
Aslan ve Hebat Aslan (B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 32) kararı
doğrultusunda konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
56. Başvurucu; ihlalin tespitini ve miktar belirtmeksizin
maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
57. Anayasa Mahkemesince yapılan incelemenin sonucunda
Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar
verilmiştir. Başvurucuyla ilgili olarak yürütülmekte olan kovuşturmanın
kapsamında başvurucu hakkında tahliye kararı verilmiş ve böylelikle
başvurucunun tutukluluk statüsü sona ermiştir (bkz. § 33). Dolayısıyla ihlalin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmamaktadır. Diğer taraftan yalnızca kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğinin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekmektedir. Öte yandan başvurucunun uğradığını iddia ettiği
zararla ilgili bilgi ve belge sunmaması nedeniyle maddi tazminat talebi
reddedilmiştir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 2022/31685 numaralı başvurunun incelenen başvuru ile
BİRLEŞTİRİLMESİNE,
B. Adli yardım talebinin 2021/58912 sayılı başvuru
yönünden KABULÜNE,
C. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik
kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin İstanbul 10. Sulh Ceza
Hâkimliğine (2021/880 Sorgu sayılı) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 6/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.