logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ramazan İzgi [1. B.], B. No: 2021/61758, 26/2/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RAMAZAN İZGİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/61758)

 

Karar Tarihi: 26/2/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

Ramazan İZGİ

Vekili

:

Av. Ahmet KAYA

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, işverenle güven ilişkisi bozulduğu gerekçesine dayanılarak iş akdine son verilmesi üzerine açılan işe iade davasında adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

A. İşe İade Davasına İlişkin Süreç

2. Başvurucu, Dicle Belediye Başkanlığına (Belediye) bağlı olarak faaliyet yürüten alt işverenler (Şirket) nezdinde temizlik işçisi olarak çalışmaktayken 31/3/2017 tarihinde iş akdi feshedilmiştir.

3. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle 27/4/2017 tarihinde dava açmıştır. Dicle Asliye Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) sunduğu dava dilekçesinde başvurucu; iş sözleşmesinin herhangi bir neden bildirilmeden feshedildiğini, işten ayrılış bildirgesinin tebliğ edilmesiyle feshi öğrendiğini, ısrar etmesine rağmen ayrıca bir fesih bildirimi yapılmadığını belirtmiştir. Çalıştığı süre boyunca görev şartlarına bağlı olarak aynı işyerinde kesintisiz ve sürekli şekilde mesleğini yerine getirdiğini ifade eden başvurucu, iş akdinin feshinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu iddia etmiştir.

4. Davalı Belediye, cevap dilekçesinde 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü HalKapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (667 sayılı KHK) kapsamında usul ve kanuna uygun olarak iş akdinin feshedildiğini ileri sürmüştür.

5. Mahkeme 19/10/2017 tarihli kararı ile davanın reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Davacı işçinin çalışmakta olduğu iş yerinin bir kamu tüzel kişisi olan Belediye Başkanlığına ait olduğu, işçinin çalıştığı bölgede terörist faaliyetlerin yoğun bir şekide gerçekleştiği, Belediyenin ve özellikle Belediye Başkan Vekili (kayyum) olarak görevlendirilmiş olan İlçe Kaymakamının söz konusu faaliyetlerin olası hedefleri arasında bulunduğu, yakın zamanda Mardin İli Derik İlçesi Kayyumunun en yakınındaki çalışan tarafından saldırıya uğradığı dikkate alındığında davalı işverenlerden Dicle Belediye Başkanlığında bu iş ilişkisinin devamı için aranan güven olgusunun sarsıldığı anlaşılabilir bir durumdur. Ayrıca 667 sayılı OHAL KHK'si davalıya bu fesih yetkisini tanımaktadır. "

6. Başvurucu, anılan karara karşı istinaf talebinde bulunmuş, istinaf dilekçesinde; kararda illegal örgütlerle iltisakının bulunduğu iddiasının temellendirilmediğini, dolayısıyla feshin ve kararın hukuki ve maddi dayanaktan yoksun olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, feshe dayanak bilgi notunda terör örgütüne destek amacıyla oturma eylemine katılmasından dolayı örgüte bilerek isteyerek yardım etme suçundan kamu davası açıldığının belirtildiğini ancak söz konusu yargılamadan beraat ettiğini, bu kararın istinaf incelemesi neticesinde kesinleştiğini ileri sürmüştür.

7. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 5/11/2021 tarihli kararı ile istinaf talebinin reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Somut olayda; yerel mahkemece ilgili kurumlara yazılan müzekkere cevabi yazılarında özetle ve tüm dosya kapsamından Dicle Cumhuriyet Başsavcılığı davacı hakkında Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Örgüte Bilerek İsteyerek Yardım Etme suçundan savcılığımızın 2015/437 soruşturma dosyasında şüpheli sıfatıyla bulundukları, dosyanın 21/06/2016 tarihinde fezlekeyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınıza gönderildiği, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 2016/20751 Üst Dos.No'su aldığı, Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü'nce davacı hakkında Silahlı Terör Örgütüne Üye olmak suçundan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi 2016/506 esas sayısı ile işlem gördüğü, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 2016/506 esas sayılı dava dosyasında davacı hakkında terör örgütüne destek amacıyla oturma eylemine katılmasından dolayı Örgüte Bilerek İsteyerek Yardım etme suçundan kamu davası açıldığı ve dosyanın davacının delil yetersizliği nedeniyle beraati ile neticelenerek kararın 24/02/2017 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Davacı hakkında terör suçundan yargılama yapılıp delil yetersizliğinden beraat kararı verildiği nazara alındığında işveren bakımından şüphe feshi şartlarının oluştuğu anlaşılmakla feshin geçerli nedene dayandığı hususundaki mahkeme hükmünün yerinde olduğu anlaşılmıştır."

8. Nihai karar 21/11/2021 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu 20/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Komisyonlarca makul sürede yargılanma hakkına yönelik olarak kabul edilmezlik kararı verildiğinden, başvurunun gerekçeli karar hakkına yönelik kısmının kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

B. Ceza Davasına İlişkin Süreç

10. Dicle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, örgüte bilerek isteyerek yardım etme suçundan soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında, terör örgütüne destek amacıyla oturma eylemine katılmasından dolayı örgüte bilerek isteyerek yardım etme suçundan kamu davası açılmıştır. İddianamenin kabulü üzerine Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi (Ceza Mahkemesi) nezdinde yargılama başlatılmıştır. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince 2016/506 esas sayılı dava dosyasında başvurucu hakkında delil yetersizliği nedeniyle 16/2/2017 tarihinde beraat kararı verilmiş ve hükmün 24/02/2017 tarihinde istinaf edilmeksizin kesinleştiği görülmüştür.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucu; işe iade talebiyle başlatılan yargılama neticesinde varılan sonucun hakkaniyete aykırı olduğunu, iş akdinin kanunlarda öngörülen usule riayet edilmeksizin bildirim dahi yapılmadan feshedildiğini belirtmiştir. İşvereni feshe götüren olgunun hakkında yürütülen ceza yargılaması olduğunu ancak bu yöndeki değerlendirmenin yeterli olmadığını ifade eden başvurucu; anılan yargılamadan beraat ettiğini ve beraat kararının kesinleştiğini vurgulamıştır. Başvurucu bu kapsamda ceza davasında iddia edilen hususların işe iade davasında tartışılmadığını, somutolay ve olguların ortaya konularak fesih için yeterli olup olmadığı hususunun incelenmediğini beyan etmiştir. Başvurucu; yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan, iddia ve itirazları incelenmeden, sadece Belediyenin savunmasına itibar edilerek yürütülen yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, dosyaya gelen bilgi ve belgeler ile tarafların iddia ve itirazları doğrultusunda davanın reddedildiği ve anılan kararın kanun yollarından geçerek kesinleştiği hatırlatılmış; hukuk kurallarını yorumlama yetkisinin derece mahkemelerine ait olduğu, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durum olmadığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti mahiyetinde kalacağı hususlarında değerlendirmeler içeren Anayasa Mahkemesi kararlarına yer verilerek başvuru incelenirken hem bu hususların hem de somut olayın kendine özgü koşullarının gözönünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

13. Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).

16. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü -kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde- diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa’nın bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).

17. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açık bir keyfîlik olmaması ve makul bir gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 23).

18. Makul gerekçe davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olan bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (İbrahim Ataş, § 24).

19. Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hâle getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 34).

20. Somut olayda işveren nezdinde işçi statüsünde çalışan başvurucunun iş sözleşmesi, terör örgütü ile irtibatı/iltisakı bulunduğu şüphesiyle feshedilmiştir. Başvurucu, iş akdinin geçerli bir nedene dayanılmadan feshedildiğini belirterek işveren aleyhine işe iade talebiyle dava açmış; dava dilekçesinde herhangi bir illegal yapılanma ile alakasının olmadığını, feshin usul ve kanuna aykırı olarak yapıldığını beyan etmiş; Belediye ise cevap dilekçesinde 667 sayılı KHK kapsamında iş akdinin usul ve kanuna uygun olarak gerçekleştirildiğini ileri sürmüştür.

21. Şüphe feshinin mahiyeti gereği ispatı beklenemese de Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere şüphenin işçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerekir. Aksi hâlde hukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı bir şekilde keyfî uygulamaların gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir.

22. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013). Bu noktadagerekçeli karar hakkı hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin tesisinde önemli bir araç konumundadır. Zira kişiler ancak gerekçeli karar vasıtasıyla somut olayın hukuk kuralları karşısında nasıl konumlandırıldığını öğrenebilmekte ve buna karşı etkili bir savunma geliştirme imkânı bulabilmektedir.

23. Derece mahkemelerince gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekir. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli değildir, aynı zamanda gerekçenin makul olması şartı aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmada kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır (bkz. §§ 16-20).

24. Yargıtay, şüphe feshi kapsamında açılacak davalarda taraflarca hazırlama ilkesine üstünlük tanınamayacağını belirtmiştir. Bu itibarla şüphe feshi kapsamında açılan işe iade davalarında, taraflarca hazırlama ilkesi yerine istisnai nitelikteki kendiliğinden araştırma ilkesi uygulanmaktadır. Yani derece mahkemeleri tarafların ileri sürdüğü yahut ortaya koyduğu tespitlerden bağımsız olarak araştırma yapmalı, yine tarafların iddia ve itirazlarını bu kapsamda değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Bu kapsamda derece mahkemelerinden beklenen, öncelikle işveren kurumun niteliği ile sözleşmesi feshedilen işçinin hangi pozisyonda çalıştığı, işinin mahiyeti ve öneminin ne olduğu hususlarını belirlemektir. Zira şüpheyi doğuran olay yahut durum, farklı pozisyonlarda çalışan kişiler yönünden farklı değerlendirme yapmayı gerektirebilir. Bunun yanı sıra şüphe feshini doğuran durum veya olay/vakıa -Yargıtay içtihadında da değinildiği gibi- doğrudan işçinin şahsından kaynaklanmalı, millî güvenliği tehdit eden yapı veya oluşum ile işçi arasında güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmalıdır. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önemlidir.

25. Bu açıklamalar ışığında başvuruya konu olaya geri dönmek gerekirse şüphe feshine gerekçe olarak ortaya konulan olgunun başvurucu hakkında yürütülen ceza yargılaması olduğu anlaşılmıştır.

26. Öncelikle belirtmek gerekir ki ceza ve hukuk mahkemelerinin verdiği kararların birbirleri yönünden mutlak surette bağlayıcı olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira her bir mahkeme, önüne gelen uyuşmazlığı kendi açısından ele almakta; ilgili mevzuat kapsamında farklı hukuki değerlendirme ve nitelendirmelere tabi tutmaktadır. Bu kapsamda Yargıtay kararlarında hem olağanüstü hâl dönemi için hem de olağan dönemler için işçi hakkında verilen bir beraat kararının şüphe feshi noktasında nasıl değerlendirilmesi gerektiği ana hatlarıyla ortaya konulmuştur. Yargıtay, beraat kararını işçi lehine değerlendirme eğilimi göstermekle birlikte yine de kararın içeriğindeki olay ve olguların fesih için yeterli olup olmadığını da ayrıca incelemiştir.

27. Başvurucu hakkındaki cezai takibatın işe girmeden önce başladığı, ceza davası devam ederken iş akdinin sonlandırıldığı, işe iade davası istinaf incelemesinde devam ederken ceza yargılamasının beraat kararı ile neticelendiği ve bu kararın kesinleştiği görülmüştür. Nitekim başvurucu da istinaf dilekçesinde ceza yargılamasından beraat ettiğini belirterek ilgili mahkeme kararlarını Bölge Adliye Mahkemesine ibraz etmiştir. Hukuk mahkemeleri tarafından ceza yargılamasında yer alan bilgi ve belgelere ulaşılarak söz konusu verilerin iş akdinin feshine olan etkisinin değerlendirilmesinin önünde -masumiyet karinesine uygun olmak koşuluyla- herhangi bir engel bulunmamaktadır. Ne var ki ne ilk derece mahkemesi ne de Bölge Adliye Mahkemesi ceza davasına ilişkin bilgi ve belgeleri değerlendirmiş, iş akdinin feshedilmesindeki şüphenin olgusal dayanaklarını ortaya koymuştur. Başvurucu; beraat kararı ve içeriğindeki unsurların yargılama sürecinde tartışılmadığını, iddia ve itirazlarının dikkate alınmadığını ileri sürmüştür. Somut olayda başvurucunun temel iddialarının derece mahkemelerince tartışılmadığı ve kararlarda yeterli gerekçe oluşturulmadığı görülmüştür.

28. Sonuç olarak başvurucu hakkında elde edilen bilginin iş akdinin feshini neden ve nasıl haklılaştırdığı hususunun derece mahkemeleri gerekçelerinde yer almadığı anlaşılmıştır. Başvurucu hakkında elde edilen delillerin -ceza yargılamasının neticelendiği de gözönünde bulundurulduğunda- iş akdinin feshedilmesindeki hukuki etkisine dair değerlendirmenin ortaya konulması gerekir. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

30. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesi ve tazminat talebinde bulunmuştur.

31. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

32. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır.Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

33. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Dicle Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2017/64, K.2017/135) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ramazan İzgi [1. B.], B. No: 2021/61758, 26/2/2025, § …)
   
Başvuru Adı RAMAZAN İZGİ
Başvuru No 2021/61758
Başvuru Tarihi 20/12/2021
Karar Tarihi 26/2/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, işverenle güven ilişkisi bozulduğu gerekçesine dayanılarak iş akdine son verilmesi üzerine açılan işe iade davasında adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (hukuk) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi